normal sözlük yazarlarının gördüğü en saçma rüya

aksam bir türlü uyuyamadım, çok garip değişik şeyler gördüm ve her uyanıp tekrar uyumaya çalıştığımda sanki yeni bölük bi rüya başladı.

lisede güney kore hayranı bir arkadaşım vardı, kız her teneffüs kore kültüründen ya da müzik gruplarından falan bahsedip dururdu. mezun olduktan sonra nasılmış diye halini hatırını sormak için konuşmuştum bir iki laf. o gün hayatımda gördüğüm en absürd rüyayı da görmüş bulundum, hatırladıkça gülerim. o arkadaşım ve ben metrodaki otobüs durağının önünde otobüs bekliyoruz, neyse sonra her gün eve gittiğim otobüs geliyor ve arkadaşım diyor ki "bu otobüs ileriki duraklarda koreye gidiyor, gel gidelim seni koredeki okuluma da götürüm hem." ben şaşırıyorum ilk başta diyorum ki koreye bu kadar basit gidiliyorsa nasıl daha önce öğrenemedim ben bunu? sonra kıza dönüp tamam diyorum, gidelim. otobüse biniyoruz, gidiyoruz gidiyoruz koreye geliyoruz. ilk başta korenin oradaki tarihi bir çarşısına götürüyor beni arkadaşım. o çarşının içinden türkiyedeki arkadaşlarıma falan hediyelik eşya alıyorum ama parasını da türk lirasıyla ödüyorum. sonra arkadaşım dediği gibi beni okuluna götürüyor ve hocasıyla tanıştırıyor. hocası da türkçe konuşunca ben bir şok geçiriyorum ve "koreliler ne zaman bu kadar iyi türkçe öğrendi?" diye de sorguluyorum. sonra hocayla konuşuyoruz, konuşurken bir anda dershaneye geç kaldığım aklıma geliyor ve arkadaşıma diyorum ki "benim gitmem gerek derse geç kaldım." o da beni geri götürmek için hareketleniyor ama geldiğimiz yolu su basmış, çok yağmur yağıyor. kız gidiyor hocasına söylüyor hoca da bizi sandalıyla geri bırakıyor otobüs durağına, ben sağ salim dershaneye varıyorum. gördüğüm en saçma rüyalardan birisi buydu şimdiye kadar.

bu konuda kitap yazmam gereken bir durumdayım. ama aksiyonsuz hayatıma aksiyon katıyorlar.

dün gördüm. nadir rüya görürüm anlatayım mı? anlatayım. inanılmaz saçma. benim rüyalarımda bütünlük asla yoktur. yılda bikaç kez, üç dört defa görürüm ve hiçbir mana taşımaz.

çok çok eski ve artık görüşmediğim bi dostumun salonundayım. saçlarını çok severdim onun simsiyahtı. saçlarını tarıyor. sonra aynı anlar bütünü içinde tavşanı ölmüş kapının eşiğinde durmuş ağlıyor. beyaz bi tavşanı varmış hakikaten ama çocukken varmış biz tanıştığımızda çoktan ölmüş hayvan. ben görmedim onu anlatıyordu sadece.

neyse. tavşana bakıp; "ölmemiş olabilir" diyorum tavşanı seviyorum diriliyor. bu sahne kesiliyor burada. tepkisini falan görmüyorum.

başka bi ortama geçiyoruz rüyada. paraya kıymışım. mekan bol.

yatağımdayım. uyumak üzereyim. dümdüz yatıyorum ama en sevdiğim pozisyon. benim odam ama aile evimdeki odam. o dostum yatağıma oturmuş beni izliyor. çok kıpırtısız. hareketsiz. sahne bitiyor.

tekrar onların salonundayız tavşan ölüyor ama bu sefer de tepki vermiyor. kapının hemen eşiğinde öylece duruyor tavşan. birbirimize bakıyoruz. sahne bitiyor.

bahçedeyiz. elime bikaç ince uzun kurumuş bitkilerden veriyor. demet halinde. "atayım mı bunları napayım" diyorum. "bekle" diyor.
sahne bitiyor.
içerdeyiz. karşı karşıya oturmuşuz ama susup öylece birbirimize bakıyoruz. pencere açık. dışarıdan sesler geliyor. kalkıp pencereye doğru yöneliyorum sesleri anlayabilmek için. geri bakıp onu çağıracakken uyanıyorum.

hepsi bu.
benim rüyalarım berbattır. bi keresinde de saatler boyunca süren bir araba yolculuğu yapmıştım ve sadece oturuyordum. yanımda arabayı süren ve sürekli gülümseyen beyaz gömlekli bi adam.

ne alaka dimi?

ayy sözlük hiç sorma bugün bir rüya gördüm ama ne felaket bir rüya anlatamam. leş gibi kar yağıyordu dışarıda. annem ben ve ablam deli gibi evimizi neredeyse kapatmaya başlayan bu lanet karı dışarı atmaya çalışıyorduk. sonra annem ablamı uyarıyor nisa dikkat et düşeceksin diye tam bunu derken benim gerizekalı ablam balkondan aşağıya bir anda çakılıyor ve rüyamdan uyanıyorum.
tekirdağ çok soğuk geceleri rüyamı buna yordum. kalktığımda g*t*m donmuştu.

bu gece gördüğüm rüya ile bir örnek verebilirim. göle düşüyordum ve robert pattinson gelip beni kurtarıyordu. bu ne? hayır batman'e de gitmedim nerden girdi bilinçaltıma imdat!

birkaç sene önce hem saçma hem de anlamlı bir rüya görmüştüm. dünyadan, uzayıp kısalan merdiven uzatıp uzay boşluğuna gidiyorum orada piknik sandalyemde kahve içiyordum. o dönem takıntılı sevgilimden bir türlü ayrılamıştım ve sürekli bi takip edilme fobisi oluşmuştu. en sonunda çareyi dünyadan yok olmakla bulmuşum sanırım, kabusumsu rüyaydı.

çok fakirdim istediğim şeyi alamıyordum nasıl param olacak şimdi benim napıcam ben diye düşünüyordum.
vizyonum sıfır artık. bu kadar olmaz ben bu rüyayı görecek insan mıydım pü..

birkaç gün önce gördüğüm rüyadır.

rüyada üsküdar'dan marmaray'a binip "ispanya'ya" gidiyorduk "doğu çölü" üzerinden.. durak isimlerine baktım bi ara, bi tanesini hatırlıyorum "mucho".* sonra bi ara camdan baktım, kum fırtınası başlamıştı bize doğru geliyordu tsunami misali. ben de yanımdaki vatandaşa dönüp "bi şey yok yea" dedim, sonra aracın içi kum doldu, altında kaldık ve uyanış..

mucho'da infilak ettim.. besame muchodan ötürü galiba.*

muhtesem yuzyil ibrahimle ask yasiyodum. allahtan beni aldatmiyodu ya da aldatildim da haberim yoktu. oyle sacma biseydi

camdan dışarıyı izlerken ayı güneşi ve dünyayı aynı anda gökyüzünde görmem. dünyanın hem dönmesi hem de git gide büyüyüp yaklaşması. aynı zamanda bazı bölgelerinde yangınlar vardı. bu durumu arkadaşıma gösterecekken deprem olmaya başladı bi anda kendimizi şoförsüz giden bi arabada bulduk. tekrar eve döndüğümüzde öylesine camdan dışarı bakarken rüya gördüğümü hatırlayıp anlatmaya başladım. (rüyada rüya görmüşüm). gerçekten uyandığımda arkadaşıma rüyamı anlatırken 3. kez anlatmış oldum… ertesi gün göktaşı düştü diye haber çıkmıştı.

#1405792 böyleydi, aylar geçti nedense hala aklımda

yaşadığım şehrin meydanında galatasaray taraftarları yine galatasaray taraftarlarını taşlıyordu. ben arada kalıyordum ve ben de taşlanıyordum. sonra atkım ile formamı gösterip fenerbahçeli olduğumu ve taşlanmamam gerektiğini polat alemdar'a iletiyordum. polat alemdar da beni oradan alıp taşlayan kişilerin çok kalabalık olduğunu ve bu durumu konsey ile paylaşmamız gerektiğini söylüyordu. şehir merkezinde bir çiğ köftecide sendika temsilcileri ile buluşup kelle paça çorbası içerek durumu masaya yatırıyorduk.
artık nerem açık kaldıysa.

baba george bush stephen hawking'i uçurumdan atıyordu. ben de george bush'u aşağı attım. sonra swat ekibi beni öldürdü. cenazemi alçıyla kaplayıp köyün birinin okul bahçesine heykel diye diktiler. annem ve kardeşlerim heykelimin dibine gelip ağladılar.

aslında saçma olmayan bilinçaltınıza gizlenmiş düşünceleri gördüğünüz rüyalardır. beyin çok garip bir organdır.?

uyanalı bir saat olmasına rağmen; (bkz: ferdi tayfur),(bkz: orhan gencebay)ve (bkz: adnan şenses)'in beni adana'ya davet edip rakı içmemizin etkisi henüz üzerimden gitmedi.

cinlerle kanka olup diğer insanları korkutup eğlenmek.

biraz önce gördüğüm rüyadır. rüyamda her sabah bir pastaneye gidiyorum, orada sabahın köründe dondurma yiyen insanları gördüğümde sözlükte "sabahın köründe dondurma yiyen insan" diye bir başlık açayım diyorum kendi kendime. *

dün gece gördüğüm rüya olabilir. çok ünlü bi estetik cerraha burın ameliyata olmay gitmişim. yanımda tanımadığım biri var ama aslında yakın arladaşımmış. kendisi veteriner, çünkü benle hastaneye gelirken beyaz önlükle geliyo, yakasında da veteriner hekim bilmem ne yazıyo. tam ameliyata girecekken bana diyo ki, sen bi yaptır da beğenmezsen ben düzeltir tekrar yaparım diyo, bunu diyen veteriner, en ünlü cerrahı beğenmezsen diyo……

bu rüyanın tabiri nedir? bilinçaltım bana sen bi hayvansın mı demek istiyo? böyle bilinçaltı olmaz olsun..

geçenlerde gördüğüm bir rüya. rüyamda john lennon'ın 17-18 yaşlarında bir kızı olduğu ortaya çıkıyor. (rüya işte) o da şarkı söylemeye başlıyor. çok güzel sesi vardı. aynı babasına benziyordu. gözlükleri aynıydı. yüzünü çok net hatırlıyorum. hey yarabbim! john lennon'ın rüyama girmesi zaten garip üstüne bir de olmayan kızını gördüm.