1981.
korkularım var ama ne olduklarını dillendiremeyecek kadar korkağım. kendime karşı dürüst olmam gerekiyor ama bu da işime gelmiyor. kördüğüm olmuş bir şekilde bekliyorum.
devamını gör...
1982.
fiziken mutlu olmadığımda psikolojik olarak da mutlu olamıyorum sanırım. şimdi bu ne demek derseniz, sağlık gerçekten fazla önemli. huzursuz bir beden huzursuz bir zihin demek sahiden, ya da tam tersi.

çokça mutlu oldum bu gün, çokça mutsuz. çokça anlamsız ve çokça buruk. psikolojik olarak bu dönemi atlatmak ve iyileşmek istiyorum artık. kafamın rahatlamasına o kadar ihtiyacım var ki.

anlatacak çok şeyim var gibi, ama yok gibi. anlayacak da yok gibi. ne de olsa sürekli yargılamak istiyoruz.
devamını gör...
1983.
benimle ilgilenen bir erkeğin ilgisine karşılık verdiğimde kaçıyor ya da kendini geri çekiyorsa ( kendini bir şey zannediyorsa) direkt soğuyorum. çünkü ne istediğini bilmiyormuş gibi geliyor. sevgi benim için en temelde istikrardır.

sonra o insan geri gelse bile bir önemi olmuyor. sevme anlayışım şımartmak, sevilme anlayışım da şımartılmaktır. bunlardan biri eksik olursa o insanla yapamam. sevmek insana kendini bir şey zannetme ya da karşındakine karşı zalimleşme özgürlüğü vermiyor. ki benim sevgim hiçbir zaman kimseye böyle bir hakkı tanımadı.

ben ne kaçıyorum ne de kaçanı kovalıyorum. orada öylece duruyor ve orada öylece duranı ( istikrarlı olabileni) seviyorum. dengesiz durumlar bana heyecan vermekten çok: yanılmışım, istediğim bu değilmiş intibaı uyandırıyor.
devamını gör...
1984.
her şeyin çok geç olduğunu anladığın anda her şeyin çok geç olduğunu anlaman için her şeyin geçmiş olması gerektiğini anladığın o an..
devamını gör...
1985.
geçmişin nostaljisini neden sürekli yapılır? geçmişe dönmek istemem asla. ama uzaktan kendimi izleyebilmeyi ya da tarihi bir ana gidip geri dönebilmeyi çok isterdim. çok fazla zaman yolculuğu temalı dizi film izlememek lazım sanırım.
devamını gör...
1986.
yıllar sonra ilk defa bir kadına sürpriz yapmak istedim. sadece arkadaştık ve daha fazlasının olmasını aklımdan geçirmiyordum. iyi ki de geçirmiyormuşum. hafif yaralarla durumu atlattık şükür ki.
devamını gör...
1987.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

karalama defterimden. literally bu arada.
devamını gör...
1988.
bugün de yani şimdi de karalayacağım bir şeyler. az önce 4 tane 3 mg'lık melatonina hap aldım. (biraz serbest çağrışım yöntemi ile yazıyorum) insan kendini bilir öyle değil mi? mesela ben şu an şu dakikada bu yazıyı yazmamın beni (az veya çok) rahatlatacağını biliyorum. burayı okuyan birilerinin olduğunu biliyorum, bu nedenle bir yerlerde "anlayan" varlıklar olduğunu biliyorum.

zorlu bir süreçten geçiyorum beni en çok yaralayan şeylerden biri de bu dönemde bana destek olacak duygusal bir ilişkiye kendimi muhtaç hissetmem. evet yumuşatarak en fazla bu kadar yazabildim. oysa allah'a şükür çok destek olan arkadaşlarım oldu.

şöyle bir şey var, bir kere siz en başından hayatı yanlış anlamışsanız hayat size dönüp de "hey dostum, sen beni çok yanlış anlamışsın, o zannettiğin şeyler öyle değil bak böyle böyle olur o şeyler" demiyor maalesef.

eğer kendinizi de çok yanlış anladıysanız kendiniz de dönüp size: "hayır dostum, ben öyle zannettiğin gibi biri değilim" demiyor.

ne oluyor biliyor musunuz? hayat da kendimiz de biz onları nasıl anladıysak öyle şekillenmeye devam ediyor.

hayatı olumsuz mu anladın ve kendini de kendinle ilgili imajın düşük olarak mı algıladın? tamam o zaman sen hayata küsüyorsun hayat da sana küsüyor; sen kendine küsüyorsun kendin de sana küsüyor.

hani o köşeye çekilmiş çocuk olur ya, ellerini karnına çektiği dizlerine bağlamış ve ağlamaklı bir ifade ile dünyayı seyreden. bütün hayatı hep böyle seyrettiğini fark ediyorsun ve olumsuz anlamda kendine acıyorsun.

olumlu anlamda kendine merhamet etmek ise, kendine duyduğun sağlıklı saygıdan ve sağlıklı değerden geliyor.

kimse bilerek, kasten kendini zor ve kötü bir durumun içine düşürmez. kaldı ki, (inanan var inanmayan var ama) ben de içinde az çok iman olan biriyim. biliyorum allah da biliyor bildiğimi. hatta her şeyi biliyor. bir yandan da o akıllı ve sağlıklı tevekkül duygusunu (ve ötesinde düşüncesini) yakalayacağımı düşünüyorum.

yanlış giden, ters giden bir şeyler olduğunu hep fark ettim. ama belli belirsiz bir fark ediş bu, öyle aydınlanma yaşamak filmlerdeki gibi olmuyormuş. öyle kolay ve basit değil.

mesela bana göre bu hayatta en zor şey gerçekten de şu acınası yalnızlığımı aşmak; fakat bir çemberin etrafında döner gibi kendi kişiliğimin etrafında dönüyorum ama o kişiliğin merkezini bulamıyorum, yörüngede döngüsel olarak hareket ediyorum.

yazının sonunu nereye bağlayacağım da belli değil şu an ama bildiğim bir şey varsa yine de iyi olanın ve sağlıklı olanın peşinden gitmeye çalışacağım yarın sabah kalkınca.
devamını gör...
1989.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
1990.


tiksinerek bakıyorsun... yanlış nota basıyorsun. mi'den giriyorsun.
sol...
kilo veriyorsun, boy atıyorsun, hala.. saç uzatıyorsun.
kes...
boşa alıyorsun. basıyorsun.. boşa alıyorsun. basıyorsun.
dur...
çekiyorsun. sürüyorsun. izliyorsun
atla...
tiksiniyorsun. tiksinerek bakıyorsun. dans ediyorsun. yürüyorsun. koşuyorsun. deviriyorsun.
devir...
basıyorsun. dürüyorsun. siliyorsun. defansı kapatıyorsun.
aç...
saçmalıyorsun. saçmalıkların her biri bir anlam biliyorsun.
yaz...
boy atıyorsun. kendini aşıyorsun. deviniyorsun.
büyü..
oynuyorsun. sektiriyorsun. fırlatıyorsun. geri geliyor.
bırak...
tutuyorsun. bırakıyorsun. tutuyorsun . bırakıyorsun. yükseltiyorsun
bırak...
tırmanıyorsun. deviniyorsun. geriniyorsun. esniyorsun.
uyu...
eriyorsun. yürüyorsun. koşuyorsun. uçuyorsun.
evril...
kıskanıyorsun. kuduruyorsun. çatlıyorsun.
çıldırt...
deviniyorsun. kımıldıyorsun. açıyorsun.
geril.
yoruyorsun. üzüyorsun. demliyorsun.
sevin...
devamını gör...
1991.
“arkadaşlar, ben bugün aşık oldum!” esasen bir süredir kaçınılmaz sonu bekliyordum. güldüğünde gözleri kısılmıştı da, eve gelince tavana bakarak bunu düşünmüştüm. o zaman anlar gibi oldum ama insan hemen konduramıyor işte. bir kaç kesin işaret daha almadan enseyi karartmayayım dedim ama bu sefer de gözümün içine bakacağı tuttu. belki bunu da atlatırdım. n’olmuş yani gözü gözüme değdiyse? ama işte eli de elime değdi, yanağı yanağıma… ben kalkıp gidecekken, beni çağırası geldi. benim de bir sevesim varmış ki… neyse, halledeceğiz.
devamını gör...
1992.
bazı insanlar güzel bir bahçedeki zehirli ot gibi. ortaya çıkabilecek tüm güzellikleri çirkinlikleriyle engelliyor bu otlar. yayılıyor, yayılıyor kimseye yer bırakmıyor. sadece kendi varlığını sürdürsün istiyor. ama bahçe o zehirli otlardan temizlenince her güzellik büyüyor, büyüyor ve bakanın gözünü alamadığı bir mucizeye dönüşüyor. umarım bahçıvanımız herkesin hayatındaki o zehirli otları güzelliklere zarar vermeden temizler ve bahçemiz derin bir nefes alır.
devamını gör...
1993.
bu kadar sahte gülmeseydim bitmezdi,anlatacakları.
bu kadar samimiyetsiz ve net cümlelerim olmasaydı dinlerdi beni.
konuşulacak bir şeyimiz yoktu ve konuşmadık da.
sabahın ışıklarına karıştı hayal ile yalan arası cümleler.
kimse duymadı.
kimse dinlemedi.
kimse kulak misafiri dahi olmadı.
manasızdı.
saat sabah altıydı.
sonra arabalar geçti yoldan.
sonra karga sesleri.
çöpçüler bindi servise.
ihtiyarlar camiden eve.
böyle mi bitecekti gece.
böyle bitti.
yeni bir gün mü başlayan?
dünün aynısı.
değişmedi hiç birşey.
ağlamak istedim.
içimde manasız bir acı.
tıkanıp kaldı.
ne hıçkırabildim.
ne ağlayabildim.
ben bu hallere düşecek adam mıydım?
kullanılmış bir mendil gibi buruşturuldum.
masanın bir köşesinde bırakıldım.
şekersiz demli bir çay.
boşa yanan sokak lambaları.
servis bekleyen işçiler.
sarımsak sirkeli hayatlar.
az çorbalar.
çok fakirlikler.
herşey aynı.
aynen.
bu ne lan dünün aynısı!
devamını gör...
1994.
façalı kollarımdır.
devamını gör...
1995.
sözünü dinlediğim halde canımı sıkmaya devam eden vicdan, yar ve yardımcım değildir.
belki de onun bunun maşasıdır.
şirazeden çıkmıştır, kim bilir?

endişe bağımlısı mıyım?
bu da çok olası..

diğer konular?

zihnimin benimle tersleşmesi?
sanki cin kaçmış içine!

ejderhaya havale ediyorum hepinizi.
sorumluluk sahibi olduğumu düşünesiniz diye..
devamını gör...
1996.
neden yazıyorum bilmiyorum ama sanırım anlatmaya ihtiyacım var

sanki her şey üstüme geliyor gibi. yaptığımız eylemlerden zevk almıyorum. her şey çok sıradan gelmeye başladı. eskiden sevdiğim yemeği, tatlıyı bile sevmiyorum artık.

sanki her şeyin tadı bile tatsızlaşmış.
en yakın dostlarımı bile eskisi kadar önemli göremiyorum. aramızda geçen bir olay vs de kesinlikle yok ama eski güzelliğimizi hissedemiyorum sanki. bir eylem yapasım var ama sonra 'amannnn boşver' deyip yastığıma sarılıyorum.

unuttuğum, affetiğimi sandığım ihanetlerin uzun bir süreden sonra ansızın tekrar aklıma gelmesi de canımı sıkıyor. bazı şeyleri kendi içimde affettiğimi sanıyordum ama başaramamışım.

garip ama beni yarıyolda bırakan insanları özlediğimi hissediyorum. sanki bir konuşsak, söyleyemediğim,yıllardır içimde sakladığım sözcükleri yüzlerine söylesem rahatlayacağım ama anlayacaklarını düşğnmediğimden olsa gerek yorulasım da yok bu konuda.

annesinin bir kedi gibi durmadan sevip, saçlarını okşamasına ihtiyaç duyan o küçük kızım şu sıralar.
hep atlattım, umarım yine atlatırım :)
devamını gör...
1997.
hayatımın en berbat dönemlerinden birinde olabilirim. ertesi güne uyanmanın telaşı yok içimde. attığım adımlar hep zoraki, beyhude. yaşamaya çalışmak çok sancılı, tutunmaya çalışmak bu. işe gitmeye hevesim yok ama işten ayrılacak imkanım da yok. çok sevip çok özlüyorum, vaz geçemiyorum bir köşede bekliyorum aşk hayatım bu şekil. sağlık desen o da bir dert ameliyat dediler iyi dr araştırıyorum. annem üzülmesin diye ağrıyan hiçbir yerimi söyleyemiyorum. yatağımda sümüklü mendillerimi görüp lovem için ağladığımi fark eden ve her gece buna ayrı üzülen annemden özür diliyorum. işte yaşamak dedikleri...
devamını gör...
1998.
bugün hiç yapamayacağımı düşündüğüm bir şey yaptım ve bana kendimi değersiz hissettiren insanlardan birine neler hissettiğimi açık açık dile getirdim. belki çoğunuz için sıradan bir şey olabilir ama maalesef benim için değer verdiğim insanları hayatımdan çıkarmak çok zor. üzüldüm mü? evet. rahatladım mı? emin değilim. birinin gözlerinde ne kadar değersiz olduğumu canlı canlı görmek biraz ağır geldi. inkar edemem. beni kaybetmemek için çabalasın isterdim zira arkadaşlığımız benim için çok değerliydi. o böyle düşünmüyormuş canı sağolsun. yine de pişman değilim. erteledikçe daha çok üzülecektim biliyorum. şu an da üzgünüm ama kendimi daha fazla değersiz hissedemezdim. umarım tahminimden çabuk alışırım...
devamını gör...
1999.
konuşurken farketmeden şiir yazdığın bir insan varsa geçmiş olsun kardeş, sen aşıksın
devamını gör...
2000.
yarına uyanmak için bi' sebebim yok, isteğimde yok. kendimi geçer diye teselli etmekten başka çarem de yok. bir şeylerin geçmesi veya geçmemeside umrumda değil, uzun zaman önce kendimi mağaramın içine hapsettim ne içine birini aldım ne kendim dışarı çıktım.yalnızlığa o kadar alıştım ki artık aldığım zevk yavaş yavaş acıya dönüşmeye başladı. önceden kendimi herkesten uzaklaştırıp yalnız kalmaya çalışırdım. bunu o kadar uzun süre yaptım ki... artık yanımda birini istesem bile bi' süre sonra batırıyorum. bu benden mi kaynaklı yoksa hayatıma giren çıkan insanları yanlış seçmemden mi kaynaklı onu da bilmiyorum. nereye kadar böyle devam edecek nereye kadar dayanacağım bundan da pek emin değilim. kendimle yaşamayı öğrendim ama başkalarıyla yaşamayı unuttum. kendi içime öyle bi' hapsoldum ki artık ben bile kendimi o mağaradan çıkarabileceğimi düşünmüyorum.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim