2081.
madem mutluluk nasip değildi
ben de gittim hüznü sevdim
hüzünlü kar tanelerini...

artık haziran bile eritemez beni
ama sen gel gülümse bana bir ocak ortası
kalbim haziran sansın bütün ayları.
devamını gör...
2082.
"seni iki avucumun tam ortasına alıp kutsayacağım ana biraz daha yaklaştığımız bir günün ortası" diyebilir miyiz üç marta miyav? diyebiliriz. az kaldı tarihe geçmemize? evet bu da doğru. kağıtlar, kağıtlar, kağıtlar... üstü çizili kağıtlar. kenara kaldırılmış kağıtlar. boş kağıtlar ve doluları. bir kaya lazım. irice bir taş parçası.
devamını gör...
2083.
geçen gün rüyamda sözlüğün ismi değişmişti ama unuttum. kısa bir mutluluk yaşattı, bakayım dedim aynı.
devamını gör...
2084.
yüzleşmek mi gerekir geçmişinle geleceğe adım atabilmek için.
yoksa her şeyin üstüne bir sünger çekmek yeter mi bir adım daha ileri atılabilmeye.
bunları öğretenim olmadı benim. her birini yaşayarak öğrendim
buradan ne bir adım ileri, ne de bir adım geride olmak.
kimsenin suçu ya da başarısı değil. bu sadece benim inisiyatifim.
devamını gör...
2085.
nasıl başlayacağımı bilmiyorum. kendimi iyi hissetmiyorum bu çok bariz zaten, ruhum sızlıyor gibi hissediyorum.

gözlerimle gördüm bugün tam önümde gülüyorlardı, beraber . aklımdan tek bir düşünce geçti
mutlu gözüküyor, umarım mutlu olur. gözlerimin hayal kırıklığı ile dolup taştığına yemin edebilirim.
içime oturdu bir süre, düşündükçe de kalbim sıkışıyor biraz. gözlerimi kapatınca da gülüşü aklıma geliyor bana inatmış gibi..

oğuz atay'ın hayatını inceledik bugün rastlantı olabilir mi yoksa bana bir mesaj mı?
ben de mi tutunamayacağım bu hayata? hep izleyici olacağım böyle şeylere?

tamami ile ergenliğin verildiği bir varoluşsal bir sancı ve bundan bir yıl sonra da güleceğim bir olayın bu kadar canımı sıkması..
ve bunu biliyorum hemde adım gibi.

sevgili sözlük olaylar etrafımda gelişirken sadece izleyici kalıyorum. bunun da bir bedeli oluyor.

17 yaşında kendimi böyle tasvir etmemiştim. umarım kendimi hayal kırıklığına uğratmam. büyük sorumluluklar var üstümde, sevmek sevilmek bana göre olmadığına da karar kıldım.
devamını gör...
2086.
eskisi gibi rahat olmayı , gamsız olmayı çok ama çok isterdim. maalesef artık öyle olamıyorum. bazen keşke içimde bir polyanna olsaydı diyorum. bilmiyorum gerçekten. çok yoruldum. ne zaman mutlu olacağım tekrar ? buraya uzun uzun hikayler yazarken bile içimde bir enerji vardı ama artık yok. güzel olan şeyler bu kadar uzak olmamalı bize.
devamını gör...
2087.
hayatım boyunca dostluklar ve ilişkilerimde iç gudulerime iş hayatımda ise matematik ve rasyonalizme güvendim.

bu güne kadar ne iç gudulerim ne de pragmatist ve rasyonel tavrim beni yarı yolda birakmadi.

iç gudulerim bana son dönemde çok şey söylüyor sadece patlamasını bekliyorum.
devamını gör...
2088.
nasıl mutlu olacağız lan biz.
devamını gör...
2089.
akli dengesi yerinde olmayan bir katil mi? yoksa aklı başında bir katil mi? hangisini tercih edersiniz? ben bilmiyorum.
ama şu an cezai ehliyeti olmayan bir katille aynı evde yaşıyorum. keşke bu kadar olsa dostlar biliyor musunuz? keşke sadece bu kadar olsa. buna bile şükredecek kıvamdayım. yetişemiyorum, bölemiyorum kendimi her yere. delirecayimmm!
devamını gör...
2090.
duruyorum. şu an hayatımın hiç bir evresinde durmadığım kadar duruyorum. yaptıklarım işe yaramadı ama bende artık yapacaklarım için bir heves de kalmadı. ne yapacağımı ya da ne yapabileceğimi bilmiyorum. beni bıraksalar ömrümün son gününe kadar böyle durabilirim. hiç bir şey yapmadan. çünkü umudum bitti. çünkü hayata tutunduğum dalım koptu.
devamını gör...
2091.
çok şey yazasım var buraya. içimi döksem sizin de benim de bir kazancım olmayacak. sustuklarımız büyüyecek içimizde. (ne de hoş gripin şarkısıdır). o yüzden de çok küfür edesim var. yerine gitmeyecek küfürleri etmenin anlamı da yok. çok yazasım var, okuyan yok. benim de okuyasım yok zaten şu sıralar.

hepimizin hayatı bir önceki günün aynısını yaşama üzerine kurulu değil mi? en basitinden sözlüğe gir iki bir şey karala çık, bazen onu da yapama.

her şeyin sıkıcı gelmeye başladığı bir zaman aralığında yine en çok can sıkan şey, bunun farkında olmaktır. bu nasıl bir şey biliyor musunuz? ımm nasıl desem...

keşfedilen bir şarkıyı bıkana kadar dinleyip sonra ilgini çekmemesi ve zamanla dinlemediğin için unutulup müzik listenin en altına düşüp kaybolması gibi.
bir hevesle başladığın sezonluk dizi de ortalarına doğru sıkılıp, izlemeyi bırakmak gibi.
en sevdiğin serili bir kitabın son serisinde kitabı okumayı bırakmak gibi.
üstünden hiç çıkarmadığın kıyafetin artık senin üstüne yakışmadığını farkedip yıllarca sana eşlik eden ve anısı olan o kıyafeti çöpe atmak gibi.
senin için kıymetli fakat aramasan arayip halini hatırını sormayacak yakın arkadaşı uzak bir şehre yollamak gibi.
tadı hala damağında olan yiyeceğin damakta artik o tadı bırakmaması gibi.
yıllarca süren fakat bitmek zorunda kalmış ilişkiyi yıllarca tek başına omuzladığını farkettiğin o an gibi.

boş.
bomboş.
insan yaşarken nasıl bu kadar hiç olabilir ki?
devamını gör...
2092.
vakit hayli geç, pencerede yağmur sesi. odada soğuk bir karanlık kol geziyor, ensemi donduruyor nefesi. gülüşünü özlemek için doğru zaman mı bilmiyorum, lakin içimi ısıtmak için yeterli. tüm fotoğraflarını silsem dahi bırakamıyorum dudaklarının kıvrımını izlemeyi. hayali ama bir o kadar da gerçekçi.

parmaklarının arasında yükselen dumandan çok dudaklarının arasına sığdırdığın ışık ve neşe yaktı beni. neden bilmiyorum fakat gecenin bir yarısı çok özledim seni..
devamını gör...
2093.
benim karalama defterlerim sadece anlık umutsuz sözler ile dolu.

bir istisnam var tabi burda onu paylaşacağım.
açıkçası bu hayatımın amaçlarını yitirdiğim zamana ait birşey.
uzatmadan gösteriyorum.


ölmek istemiyorum ama yemin ederim böyle yaşamakta istemiyorum
ne istiyorum ben?
kaybolmak? zaten kendimi bulmaya çalışmamla geçmedi mi şu kısacık ömrüm.
karanlık? hep ona olan korkumu yenmeye çalışmak kolay mıydı?
değildi değildi!
ne istediğimden bile emin değilim ama ne istemediğimden çok eminim elimde bir tek bu kesinlik var.
ben böyle yaşamak istemiyorum, ya da buna yaşamak demek istemiyorum.
ben sadece buna son vermek istiyorum ne olduğu önemli değil. birşeyi çok isteyince istemediğimiz şeyler yapabiliriz. yaşamak istiyorum ama böyle değil. bu yüzden bir gün sonsuza kadar gideceğim ve sevenlerimin beni unutması için ruhumu hep gerilerinde bırakacağım.
böylece sonsuz huzur beni yakalayabilir.
böylece üşümeden çabukça henüz daha gençken baharın ortasındayken buna son verebilirim.
tek dileğim bu... bir daha dilek tutmamak.
devamını gör...
2094.
sabahın yaklaştığını fark ederek doğruldu sandalyesinden. gözlerini ovuşturdu ve kahvesinden bir yudum daha aldı. yaklaşık 5 saat sonra kalkacaktı. yapması gerekenler ve yapmaması gerekenler aklını kurcalıyordu. yaptığı şeyler aslında sıradan bir ritüeldi. kabul etmeliydi yalnızdı da. bir gün onunla güzel bir göl kıyısında piknik yaparak oturduğunu hayal etti. güzel bir düşünceydi. göz kapakları bir dükkanın kepenkleri gibi düşmeye hazırdı. yatağına baktı. uyumak çok cazipti ve yatağına doğru yol aldı ve yattı.
devamını gör...
2095.
kafam zonkluyor, ellerim uyuşmuş.bedenimin bir parçası olması gerektiğinden kaskatı diğer yanım ise ayakta durmakta güçlük çekiyor.bir tarafımı sakinleştirsem diğer tarafım avazı çıktığı kadar bağırıyor.can havliyle ayaklanmışlar.hangi tarafıma baksam ilk önce kararsız kalıyorum.ikisinden de vazgeçmekte çok güçlük çekiyorum. ama beni terk ediyorlar. ikisine de olması gerektiği zaman müdahalede bulunamıyorum. bir yanım acı çekiyor. diğer yanım burda kal! benimle kal! diye sesleniyor. nereye gidiyorsun, ne kadar çabuk pes ediyorsun, sesi yankılanıyor kulaklarımda. pes etme noktasındayım. bıkmışım çabalamaktan, kamburumda yükler binmiş üst üste,sevgiye en ihtiyacım olduğu anda görmezden gelinmişlik hissi kaplamış,kalbimin dört odacağını birden esir almış.başarıya giden yolda son adım son levele gelmişimde aşamamışım.yardım beklentisi içinde olmadığım halde karşıma elimi bir bir bırakanlar çıkmış.hesap sormuşlar bana hissindeyim.neden böyleyim? bu üzüntü hali neden ve niçin, çok kızıyorum kendime. ama engelde olamıyorum istemsizce gerçekleşiyor her şey.en yakınlarımdan aldığım acımasızca tepkiler yavaş yavaş yıkıyor beni. elalem ne der değil benim sorunum, en önemsediklerim. zirveye kendimi koyduğum kadar onları da yücelttiğim, verdiğim değerin karşılığında bir şey beklemiyorken, umarsızca gelen tokattan güçlü sözcükler bu canımı sıkan. yaşayın ve sonra, sonrası yok.alın başınızı gidin dercesine davranıyor şu hayat. hayatta değil insanların bu hayatı dertop edişi. yükümü atamıyorum ben sizin gibi başkalarına. sobelemecede de başarılı değildim zaten istop desen hiç yok. kimse üzülmesin, herkes kazansın diye ben feda etmeye hazırdım kendimi. güzel şeylerin kıymeti bilinmez derler. an itibariyle katılıyorum ve bu derneğe üye oluyorum. bir süre huzur evime çekilip. yalnızlık içinde kafamı dinleyeceğim. yine ve yeniden tek başınalığı yaşatacağım. içimde ki umut parçacıklarını filizlendirip kök saldıracağım.
devamını gör...
2096.
bu kaçıncı uğurlayışım seni içimden.
devamını gör...
2097.
merhaba,

hala aklıma gelmenden nefret ediyorum. senden çok çok daha sevmem gereken bir adam var kalbimde ama sevemiyorum sen kadar. ben kimseyi sen kadar sevemeyecek miyim?

içimde seninle kıyaslamaktan yoruldum insanları. ne vardı seni bu kadar sevecek? seni adını unutacak kadar silmek istiyorum her şeyden. her şeyde her yerde seni aramaktan yoruldum. git artık çık kalbimden. benim sevgilim var!
devamını gör...
2098.
ne zaman yolumu kaybettiğimi farketsem, kıble diye sana dönüyorum yüzümü,
ne zaman sana içimi dökmek istesem, hiç okumayacağını bildiğim mektuplar yazıyorum duvarlara
ve ne zaman yeminler etsem "unuttum lan işte" diye, yüreğimin bir köşesinde yeni bir portreni açıyor gözlerim.
hazır bahsin de geçmişken, çay demlemiştim içer misin?…
devamını gör...
2099.
sevgili günlük bugün meyveli kekim yere düştü. ağladım. ortmenim bana üç saniyede yerden alirsan bisey olmaz dedi.cahil bir örtmene sahibim. bu kadar günlük.
devamını gör...
2100.
elleri cebinde, başı öne eğik, ağır adımlarla karıştı kalabalığa. ruhundaki ağrı kocamandı. kaldıramıyordu sanki ruhunun omuzları. ruhu bedenine yansıyor, yorgun ve bitkin hissediyordu her hücresini. artık dönebileceği bir evi yoktu. o evdeki her şey çoktan ölmüştü. toprağın üstünde olmasına karşın birçok şeyi denize gömeli uzun zaman olmuştu. yüzündeki izler derinleşmiş, aradan geçen zamanı hatırlatmak istercesine sakalları uzamıştı. bir an durdu, kafasını kaldırdı. etrafına bakındı. onlarca hatta yüzlerce insanı izlemeye başladı. güzel giyinimli genç bir kadın, okuldan çıkmış bir grup genç, kucağında bebeği ve yanındaki eşiyle yürüyen adam… bir bir yanlarından geçtiler. herkesin kendince dertleri vardı. herkes bir yere gidiyordu. bir yere, bir şeylere yetişmeye çalışıyordu. ya kendisi? nereye gidecekti? nereye gidebilirdi? onu kim bekliyordu? dünya durdu, her şey sustu. her şey yok oldu sanki o an. caddedeki herkes kayboldu ortalıktan. etraf karardı, güneş varlığından utandı, saklandı bulutların ardına. ileride, uzun caddenin sonunda bir silüet gördü. istemsizce ona doğru attı adımlarını. adımlarını attıkça yeşerdi içindeki umut dalları. gördüğü kişi o olamazdı. saçlarını, ellerini, güldüğünde gözlerinin kısılışını, hafif olan çillerini, her an zihninde dolaşan ses tonunu, o kendine has olan kokusunu, çocuksu neşesini ve sanki bin yaşındaymışçasına olan olgunluğunu, ağlarken gözlerinin parlayışını, kısacası her bir zerresini ezberlemek için çabaladığı kadın, o muydu…
adım attıkça heyecanlandı, heyecanlandıkça adımlarını hızlandırdı. yüreğindeki heyecan, ayrılığın getirdiği o acı özlem; tüm her şeyin son bulduğuna ve acıların biteceğine dair olan o umut birleşmiş, adamın ayaklarını yerden kesmişti sanki. bir başkası görmüş olsa az önce yüzündeki asırlık çizgiler ve omuzlarındaki ağır yükle yürüyen adamın, bu heyecanlı ve gözleri parlayan adamla aynı kişi olduğuna inanmayabilirdi. birkaç kez yalpaladı, hatta düştü düz yolda ama hiçbirine aldıracak durumda değildi. bir an bile olsun gözlerini ayıramıyordu kadından. kısa ama zorlu geçen dakikaların sonunda adam kadının yanındaydı. kadının sırtı adama dönüktü. üzerinde siyah, zarif bir elbise vardı. kokusu, bu mesafeden bile adamın başını döndürmeye yetmişti. adam kadına dokunmaktan korktu. dokunursa kaybolmasından, yitip gitmesinden, onun yokluğundan, her şeye baştan başlamaktan…
sonunda yavaşça elini kaldırıp kadının omzuna dokunda. ağır adımlarla adama döndü genç kadın. yüzünde zarif bir gülümseme ve gözlerindeki o göz alıcı ışıkla birlikte… adam öylece bakakaldı tüm bu olan bitene. gözlerinin en içine baktı kadının. karşısında mıydı gerçekten?
sensizlik…” diyebildi adam… “sensizlik cehennem…”
başka bir şey demeden bir daha hiç bırakmamak üzere sarıldı kadına. içine çekti bol bol kokusunu. bitmişti özlem, ayrılık, kötü günler. hepsi geride kalmıştı. bu kadarı işte, her şey bu kadardı. ama sonra yavaş yavaş kadının kokusu kayboldu önce. ardından boşluğa düştü. yoktu, gitmişti… etrafında delirircesine döndü adam. her yere bakmak istiyor ama hiçbir yere gidemiyordu. nereye giderse gitsin bambaşka bir diyardaydı sanki kadın. başını göğe kaldırabildi sadece, tek bir kuş süzülüyordu gökyüzünde. küçük bir kırlangıç…
korkuyla açtı gözlerini adam. gözlerini hemen yanında yatan kadına çevirdi. oradaydı, gitmemişti. içinden bir kez daha dua etti kadının varlığına, inanmadığı tanrıların hepsine. kadının varlığının ve kokusunun verdiği huzurla bir kez daha yumdu gözlerini, taa ki sabah olana dek… güneş bulutların ardından çıkana dek…
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim