normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
2801.
yaşlanmakla ilgili bir sorunum yok.
ama bunu sorun edenlerin, seni bunu sorun etmemenle ilgili sorunu olması esas sorun.
işte esas insanı yoran, ciddi anlamda yaşlandıran şey de sanırım bu.
ama bunu sorun edenlerin, seni bunu sorun etmemenle ilgili sorunu olması esas sorun.
işte esas insanı yoran, ciddi anlamda yaşlandıran şey de sanırım bu.
devamını gör...
2802.
yazılı iletişim çok sıkıntılı iş.
burada yazıp çizerken kullandığım cümlelerden "doğrusu budur mutlaka. aksi iddia bile edilemez" anlamı çıkaranlar oluyor bazen. aslında alakası yok. bana doğru geleni yazıyorum ama birisi bana mantıklı gelen, benimkine 180 derece ters bir fikirle karşıma gelse kendi doğrumu gözden geçiririm ve fikrimi yenilerim. doğrusu, gerçeği ille de benim dediğim olmalı gibi bir saplantım yok. sonuçta hemen hemen her yazar, kesin yargı cümleleri kullanarak kendi doğrularını yazıyor. benim kimseden farkım yok. başkasının görüşlerini yazacak hâlimiz de yok.
çok suratsız görünüyorum mesela ciddi başlıklara yazdıklarım yüzünden ama alakam yok. tüm gün her fırsatta eşek gibi anırarak gülmeye yer arayan ve genellikle de bulan biriyim. oysa burada sorsak mürebbiye ciddiliğinde, suratsız, sevimsiz, itici bir tip olduğum sonucu çıkar yüksek ihtimalle. siz onu gelin bir de etrafımdakilere sorun...
bir de şu konuşma sonuna emoji koymadığımızda "senin neyin var" diye insanı sıkboğaz edenlere bir çift lafım var: ya her cümlenin sonunda sırıtmaya mecbur muyuz be insan! o an canım istemedi, koymadım. ne diye altında farklı şeyler arıyorsunuz? insanın her anı bir değil ki. bu cümle böyle olur, 10 cümle sonra kondururum bir gülücük. gayet normal şeylere nasıl bu kadar takıyorsunuz, nasıl verem falan olmuyorsunuz çok ince düşünmekten, akıl alır gibi değil...
burada yazıp çizerken kullandığım cümlelerden "doğrusu budur mutlaka. aksi iddia bile edilemez" anlamı çıkaranlar oluyor bazen. aslında alakası yok. bana doğru geleni yazıyorum ama birisi bana mantıklı gelen, benimkine 180 derece ters bir fikirle karşıma gelse kendi doğrumu gözden geçiririm ve fikrimi yenilerim. doğrusu, gerçeği ille de benim dediğim olmalı gibi bir saplantım yok. sonuçta hemen hemen her yazar, kesin yargı cümleleri kullanarak kendi doğrularını yazıyor. benim kimseden farkım yok. başkasının görüşlerini yazacak hâlimiz de yok.
çok suratsız görünüyorum mesela ciddi başlıklara yazdıklarım yüzünden ama alakam yok. tüm gün her fırsatta eşek gibi anırarak gülmeye yer arayan ve genellikle de bulan biriyim. oysa burada sorsak mürebbiye ciddiliğinde, suratsız, sevimsiz, itici bir tip olduğum sonucu çıkar yüksek ihtimalle. siz onu gelin bir de etrafımdakilere sorun...
bir de şu konuşma sonuna emoji koymadığımızda "senin neyin var" diye insanı sıkboğaz edenlere bir çift lafım var: ya her cümlenin sonunda sırıtmaya mecbur muyuz be insan! o an canım istemedi, koymadım. ne diye altında farklı şeyler arıyorsunuz? insanın her anı bir değil ki. bu cümle böyle olur, 10 cümle sonra kondururum bir gülücük. gayet normal şeylere nasıl bu kadar takıyorsunuz, nasıl verem falan olmuyorsunuz çok ince düşünmekten, akıl alır gibi değil...
devamını gör...
2803.
kimsenin konuşmadığı birdil gibiyim…
kimsenin inanmadığı bir deli…
yazarının bile olumadığı bir kitap…
hiç çalmayan bir şarkı…
hiç vatandaşı olmayan bir ülke…
hiç sorulmayan bir soru gibiyim…
kalabalıklar içinde varım ama yok gibiyim…
özelliklede aile*
kimsenin inanmadığı bir deli…
yazarının bile olumadığı bir kitap…
hiç çalmayan bir şarkı…
hiç vatandaşı olmayan bir ülke…
hiç sorulmayan bir soru gibiyim…
kalabalıklar içinde varım ama yok gibiyim…
özelliklede aile*
devamını gör...
2804.
yatarken düşünürsün düşünürsün düşünürsün. sonra balkona çıkıp 1 sigara daha yakarsın. işte o; dünyaya karşı yenilgiyi kabullenme sigarasıdır.
sonra da tavan arasına çıkıp kendini asarsın.
kapanış.
sonra da tavan arasına çıkıp kendini asarsın.
kapanış.
devamını gör...
2805.
özlemek ve ölmek arasında bir bağlantı olmalı. karşılaştırdığımızda ya da incelediğimizde ikisi de bir fiil. iş, oluş, hareket bildiren bir yanı var. özlemek; bir oluşu, kılışı belirtmek yerine bir tavrı gösteriyor. çoğu durum ve tasvir bildiren fiillerin aksine geçişli olan yanıyla onlardan farklılaşıyor. yani neyi ya da kimi gibi bir soruyu özlemek fiiline yöneltebiliyoruz. ne büyük cesaret… ciddi bir fiile böyle bir soru sormak akıl alır gibi değil. ya cevap vermezse, ya uçar giderse… benim fiillerim, fiillerimin soruları ya da cevapları bu kadar güçlü değil sanırım. neyi özlediğimi sorduğumda verecek bir cevap bulamıyor, kaçıyor sanırım. kaçmayı hep sever zaten…
ölmek ise; basit bir fiil. oluş bildirir. yani cümlede yüklemin belirttiği işin olduğunu, oluşun direkt yapana yöneldiğini belirtir. bu yüzden bir nesneye gerek duymaz. başlı başına felaket gibi… oldukça yalnız. soğuk. huzursuz. ölürken kimseye ihtiyaç duymuyorsun. eylemin bu denli sağlam duruşu beni ürkütüyor. ve basit bir fiil desek de ölmenin ciddiyeti onu basitlikten çıkartıyor.
aklım yine “özlemek” fiiline takılıyor. özlemek diyorum; “ölmek”ten iki harf fazla. belki bu iki harf birer uçurum. insanı ölüme götüren birer adım. “insan iki kez ölür mü?” diyorum içimden. iç seslerimden diğeri “öleyazdı belki de” diyor. doğru ya, bir şeylere ramak kalıyor; sonra bi anda dönüyorsun. ve buna ikinci bir şans diyorlar. “eee nereye kadar yaşanacak” diye atılıyor üçüncü bir iç sesim. “z” harfinde ölemediysek “e” harfine gelince kesin ölmeliyiz. özlerken aldığımız nesneyi ölürken kaybediyoruz. bu yalnızlık mıdır?
peki ya özlerken ölüyorsak? hem de bu, her gün yaşayarak gerçekleşiyorsa? 24 saat, saatin içindeki dakikalar, saniyeler, saliseler boyunca hem özleyip hem ölüyorsak?.. sonra yine aynı bu şekilde yeni bir güne başlıyorsak?.. bir şeyi özlerken yaşadığım ölüm, bende bitmiyor. z harfi kadar sessiz, e harfi kadar geniş bir ölüm bendeki. ölmeden yalnızlaşıyorum. malum kitabı karıştırırken adıvar’ın bir eserinin cümlesi karşıma çıkıyor. içimdeki yalnızlığın sebebini buluyorum…
“içimde garip bir yalnızlık var…”
hangi eser olduğunu not etmeyi unuttum. bunun için üzgünüm. o sıra özlemek ve ölmek arasındaki uçurumlardan birindeydim…
ölmek ise; basit bir fiil. oluş bildirir. yani cümlede yüklemin belirttiği işin olduğunu, oluşun direkt yapana yöneldiğini belirtir. bu yüzden bir nesneye gerek duymaz. başlı başına felaket gibi… oldukça yalnız. soğuk. huzursuz. ölürken kimseye ihtiyaç duymuyorsun. eylemin bu denli sağlam duruşu beni ürkütüyor. ve basit bir fiil desek de ölmenin ciddiyeti onu basitlikten çıkartıyor.
aklım yine “özlemek” fiiline takılıyor. özlemek diyorum; “ölmek”ten iki harf fazla. belki bu iki harf birer uçurum. insanı ölüme götüren birer adım. “insan iki kez ölür mü?” diyorum içimden. iç seslerimden diğeri “öleyazdı belki de” diyor. doğru ya, bir şeylere ramak kalıyor; sonra bi anda dönüyorsun. ve buna ikinci bir şans diyorlar. “eee nereye kadar yaşanacak” diye atılıyor üçüncü bir iç sesim. “z” harfinde ölemediysek “e” harfine gelince kesin ölmeliyiz. özlerken aldığımız nesneyi ölürken kaybediyoruz. bu yalnızlık mıdır?
peki ya özlerken ölüyorsak? hem de bu, her gün yaşayarak gerçekleşiyorsa? 24 saat, saatin içindeki dakikalar, saniyeler, saliseler boyunca hem özleyip hem ölüyorsak?.. sonra yine aynı bu şekilde yeni bir güne başlıyorsak?.. bir şeyi özlerken yaşadığım ölüm, bende bitmiyor. z harfi kadar sessiz, e harfi kadar geniş bir ölüm bendeki. ölmeden yalnızlaşıyorum. malum kitabı karıştırırken adıvar’ın bir eserinin cümlesi karşıma çıkıyor. içimdeki yalnızlığın sebebini buluyorum…
“içimde garip bir yalnızlık var…”
hangi eser olduğunu not etmeyi unuttum. bunun için üzgünüm. o sıra özlemek ve ölmek arasındaki uçurumlardan birindeydim…
devamını gör...
2806.
zor zamanlar geçiyor, biliyorum ama geçip gideceğinin de farkındayım. o yüzden bu kadar sabırla direnebiliyorum ve dinleyebiliyorum olanları. ve sanırım son zamanalarda yaptığım en iyi şey dinlemek. anlatmaktan uzak duruyorum ama dinliyorum, dinledikçe kendimden de bir şeyler buluyorum ve kendi yoluma karar veriyorum. öyle her şeye karşı dayanıklı değilim ama çevreme bakınca sanki en sağlam duran benmişim gibi görüyorum. ne olursa olsun yaşadığım anları seviyorum ve tadını çıkarmaya çalışıyorum. bu aralar tek istediğim bu zamanların geçmesi ve daha fazla gülebilmemiz.
devamını gör...
2807.
"annenin doyuramadığını dünya doyuramaz. ilişkileri hatalar bitirmiyor. hataların telafi edilememesi sürecindeki yorgunluklar bitiriyor. ilişkilerin şansa değil emeğe ihtiyacı var. çözülmemiş problemler sağlıksız barışmaların dinamitidir.
sen nerdeydin kimlerleydin demek yerine seni kaybetmekten korkuyorum dediğiniz gün gerçekten gerçek duygunuzdan bahsetmiş olacaksınız. her şeyi tek başına yapmaya çalıştığında insanlardan şunu duyuyorsun; -biz sana nasıl yardım edeceğimizi bilmiyoruz
saygının, sevginin hatta şefkatin bile iyileştiremediği insanlar var."
sen nerdeydin kimlerleydin demek yerine seni kaybetmekten korkuyorum dediğiniz gün gerçekten gerçek duygunuzdan bahsetmiş olacaksınız. her şeyi tek başına yapmaya çalıştığında insanlardan şunu duyuyorsun; -biz sana nasıl yardım edeceğimizi bilmiyoruz
saygının, sevginin hatta şefkatin bile iyileştiremediği insanlar var."
devamını gör...
2808.
ne söyliyeceğimi bilmiyorum...
içimde bir sürü şey var ama kelimeler boğazımda düğüm düğüm oluyor dün benim için en güzel bir gündü ama taki akşam olana kadar tüm mutluluğumu bozdun çimdeki hevesin hepsini kırdın ve senin yüzünden tekrar hayattan sıkıldım. artık hayatta yaşama sevincim kaldımı gerçekten bende bilmiyorum ama çok az bir şey kaldığını biliyorum sadece şimdiye kadar güzel bir söz bile söylemeyen beni mutlu etmeyen tekrardan başardın beni yıkmayı artık ayakta kalamıyorum. kalmaya çalışıyorum ayaklarım titriyor düş artık dayanamıyorsun yeter bu kadar üzülmem git intihar ette sende kurtul bende kurtulayım diye senin bu yükünü taşıyamıyorum artık diye sesleniyor bana, gerizek*** yeter artık her şeyi kafana takman yapma bunu kendine
beni hayattan tekrardan soğutan annemi tebrik ediyorum başardın tekrar tebrik ediyorum seni anne tebrik ediyorum.
bunları yazarken ağlamak istemiyorum ama dayanamıyorum gözyaşlarım kendini dışarı atıyor kimsenin görmemesi için çabalıyorum ama gördüklerini de biliyorum ses etmiyorlar görmemezlikten geliyorlar
aile de varım ama yokmuşum gibi bu kadar kişinin içinde varım ama yokmuşum gibi
sıkıldım artık her şeyden herkesten sıkıldım konuşmaya ihtiyacım var sadece içimdeki her şeyi söküp atmak istiyorum ama nafile
artık hayallerimde gitti bir çöp poşeti gibi attım başardılar yani elimden aldılar
annem beni sevmiyorken bir başkası nasıl sevsin ki beni
bir annenin sevmediği bir evlatım hayatta kalma isteğim kalmadı beni hayata bağlayacak biri varmı yok galiba artık yok oda gitti
hayattan dilediğim bir dilek var oda ölmek ölmeyi diliyorum hayali bile olmayan biriyim artık ne bekliyebilirim ki artık kendimden
sıkıldımmm
içimde bir sürü şey var ama kelimeler boğazımda düğüm düğüm oluyor dün benim için en güzel bir gündü ama taki akşam olana kadar tüm mutluluğumu bozdun çimdeki hevesin hepsini kırdın ve senin yüzünden tekrar hayattan sıkıldım. artık hayatta yaşama sevincim kaldımı gerçekten bende bilmiyorum ama çok az bir şey kaldığını biliyorum sadece şimdiye kadar güzel bir söz bile söylemeyen beni mutlu etmeyen tekrardan başardın beni yıkmayı artık ayakta kalamıyorum. kalmaya çalışıyorum ayaklarım titriyor düş artık dayanamıyorsun yeter bu kadar üzülmem git intihar ette sende kurtul bende kurtulayım diye senin bu yükünü taşıyamıyorum artık diye sesleniyor bana, gerizek*** yeter artık her şeyi kafana takman yapma bunu kendine
beni hayattan tekrardan soğutan annemi tebrik ediyorum başardın tekrar tebrik ediyorum seni anne tebrik ediyorum.
bunları yazarken ağlamak istemiyorum ama dayanamıyorum gözyaşlarım kendini dışarı atıyor kimsenin görmemesi için çabalıyorum ama gördüklerini de biliyorum ses etmiyorlar görmemezlikten geliyorlar
aile de varım ama yokmuşum gibi bu kadar kişinin içinde varım ama yokmuşum gibi
sıkıldım artık her şeyden herkesten sıkıldım konuşmaya ihtiyacım var sadece içimdeki her şeyi söküp atmak istiyorum ama nafile
artık hayallerimde gitti bir çöp poşeti gibi attım başardılar yani elimden aldılar
annem beni sevmiyorken bir başkası nasıl sevsin ki beni
bir annenin sevmediği bir evlatım hayatta kalma isteğim kalmadı beni hayata bağlayacak biri varmı yok galiba artık yok oda gitti
hayattan dilediğim bir dilek var oda ölmek ölmeyi diliyorum hayali bile olmayan biriyim artık ne bekliyebilirim ki artık kendimden
sıkıldımmm
devamını gör...
2809.
bırakıyorum sözlük. her şeyi ve herkesi bırakıp gidiyorum. işimi gücümü, haftada 4 gün yemek yediğim lokantayı, gündelikçimi, limonatamı. sıfırlıyorum tekrar hayatı kendimce ama biliyorum ki bu sıfırlamak değil, kaçmak. kaçıyorum bildiğin. kendimden kaçamadığımdan etrafımdan kaçıyorum, sevilmediğimden sevmekten. şairin "bir yer var biliyorum, her şeyi söylemek mümkün" dediği yeri aradığımı sanırdım ama ben hiçbir şey söylemek istemiyorum artık. duyacağım her şeyi duydum, göreceğim her şeyi gördüm.
seneler önce henüz 13-14 yaşlarımdayken evden ilk ayrılışımda geri dönmeyi hiç düşünmemiştim. aklıma da gelmemişti açıkçası bir gün geri döneceğim, dönebileceğim. o gün herkes ağlarken ardımdan ben gülümsüyordum. vicdansız mıydım da gülüyordum bilmiyorum ama ağlamak değil gülmek geliyordu içimden ne yapayım. her tatilde eve geldiğimde herkes benimle konuşmak halimi hatrımı sormak isterken ben sadece tatilin biteceği günü bekliyordum. alıştım bir yerde de uzak olmaya, uzakta olmaya.
23 yaşındaydım babamın karşısına geçip büyük büyük konuştuğum, derdimi anlatıp yapacaklarımdan bahsettiğimde. demişti ki o gün "sen iyi gidiyorsun, iyi dayanıyorsun ama bir kere tökezlersen toparlayamazsın. bir kere düşersen kimse kaldıramaz seni, yüzükoyun kapaklanıp kalırsın" beni tanımamasına yordum bu sözünü o zamanlar ama şimdş bakınca beni çok iyi tanıyormuş meğer. içime ata ata tuta tuta yaşamışım ben bunca zaman. kimseden yardım beklemeden, kendi başıma halletmişim her şeyi. duygusal anlamda ne kadar yalnız olduğumu bunları anlatacak kimseyi bulamadığımda anladım.
kolum kanadım kırıldı sözlük. deyim yerindeyse dün içimden geçti biri. öyle güzel geçti ki hem de ağzım açık bakakaldım. ben dizlerimin üstüne çökmem hep sırt üstü bırakırım kendimi göğü görebilmek için. baktıkça gökyüzüne zamanla, ufak ufak toparlanıp tekrar doğrulurum. itekleye itekleye ayağa kaldırırım kendimi ama bu defa babamın da dediği gibi yüzükoyun kapaklandım yere.
babam demişken çocukluğum geldi aklıma. seneler önce bir çift köpeğimiz vardı. hemen her gün oynardım onlarla, dişiyle kedileri kovalardık, erkekle de diğer köpeklerle kapışırdık. tam hatırlayamıyorum ne olduğunu ama dişi olan bir gün yok oldu. bulamadım hiçbir yerde. ardında yavruları daha ufaklardı geri gelir diye bekledim bir kaç gün ama gelmedi. o gelmeyince erkek olan da küstü sanki hayata. bir daha hiçbir köpekle kavga etmedi, kimseye havlamadı. sürekli annemin ekmek yaptığı ocağın küllerine yatardı. o kadar bıraktı ki hayvan kendini adeta ölmeyi ister gibiydi.
bugün anlıyorum o köpeğin hislerini, küllerin arasında uyuma sebebini. hazır yüzüstü uzanmışken acaba diyorum, bir parça kül bulabilir miyim? biraz da olsa dindirir belki acımı...
seneler önce henüz 13-14 yaşlarımdayken evden ilk ayrılışımda geri dönmeyi hiç düşünmemiştim. aklıma da gelmemişti açıkçası bir gün geri döneceğim, dönebileceğim. o gün herkes ağlarken ardımdan ben gülümsüyordum. vicdansız mıydım da gülüyordum bilmiyorum ama ağlamak değil gülmek geliyordu içimden ne yapayım. her tatilde eve geldiğimde herkes benimle konuşmak halimi hatrımı sormak isterken ben sadece tatilin biteceği günü bekliyordum. alıştım bir yerde de uzak olmaya, uzakta olmaya.
23 yaşındaydım babamın karşısına geçip büyük büyük konuştuğum, derdimi anlatıp yapacaklarımdan bahsettiğimde. demişti ki o gün "sen iyi gidiyorsun, iyi dayanıyorsun ama bir kere tökezlersen toparlayamazsın. bir kere düşersen kimse kaldıramaz seni, yüzükoyun kapaklanıp kalırsın" beni tanımamasına yordum bu sözünü o zamanlar ama şimdş bakınca beni çok iyi tanıyormuş meğer. içime ata ata tuta tuta yaşamışım ben bunca zaman. kimseden yardım beklemeden, kendi başıma halletmişim her şeyi. duygusal anlamda ne kadar yalnız olduğumu bunları anlatacak kimseyi bulamadığımda anladım.
kolum kanadım kırıldı sözlük. deyim yerindeyse dün içimden geçti biri. öyle güzel geçti ki hem de ağzım açık bakakaldım. ben dizlerimin üstüne çökmem hep sırt üstü bırakırım kendimi göğü görebilmek için. baktıkça gökyüzüne zamanla, ufak ufak toparlanıp tekrar doğrulurum. itekleye itekleye ayağa kaldırırım kendimi ama bu defa babamın da dediği gibi yüzükoyun kapaklandım yere.
babam demişken çocukluğum geldi aklıma. seneler önce bir çift köpeğimiz vardı. hemen her gün oynardım onlarla, dişiyle kedileri kovalardık, erkekle de diğer köpeklerle kapışırdık. tam hatırlayamıyorum ne olduğunu ama dişi olan bir gün yok oldu. bulamadım hiçbir yerde. ardında yavruları daha ufaklardı geri gelir diye bekledim bir kaç gün ama gelmedi. o gelmeyince erkek olan da küstü sanki hayata. bir daha hiçbir köpekle kavga etmedi, kimseye havlamadı. sürekli annemin ekmek yaptığı ocağın küllerine yatardı. o kadar bıraktı ki hayvan kendini adeta ölmeyi ister gibiydi.
bugün anlıyorum o köpeğin hislerini, küllerin arasında uyuma sebebini. hazır yüzüstü uzanmışken acaba diyorum, bir parça kül bulabilir miyim? biraz da olsa dindirir belki acımı...
devamını gör...
2810.
yorgunum. hiçbir şeye yetişememekten ve bu yüzden sürekli stresli olmaktan bıktım sözlük. aslında herşeyi kafamda düzene sokuyorum sonra bir anda herşey üst üste geliyor stres oluyorum, stres yönetimim sıfır. panik içinde yaşamaktan bıktım bu ülkede herşey neden "acil" yapılmalı. ve illa "yapılmalı" .
şunu şöyle yapmalısın bunu böyle yapmalısın. adım atsak o adım o öyle atılmaz böyle atmalısın.
şiştim cidden için şişti. sıfır şaka bimden psikolog yardımı almayı planlıyorum.
şunu şöyle yapmalısın bunu böyle yapmalısın. adım atsak o adım o öyle atılmaz böyle atmalısın.
şiştim cidden için şişti. sıfır şaka bimden psikolog yardımı almayı planlıyorum.
devamını gör...
2811.
sözlükte radikal, ilerici, sivri, aykırı vb. gibi görünen ya da öyle bir algıya sahip ama gerçekte aşırı tutucu, muhafazakar ve yerel simalar var. örneğin, melting lan melting.
ve tersi yönde veya benzer türünde bir takım örnekleri de mevcuttur.
ve tersi yönde veya benzer türünde bir takım örnekleri de mevcuttur.
devamını gör...
2812.
yorgunum sozluk.bazen hiç başlamamasi bir gün bitmesinden iyidir.donup bakınca kocaman bir neden sorusu var kafamda.senin için mumkunatsizdi mesela ben neden oldurdum?hersey böyle keskindi mesela bana niye böyle hissettirdin?neden gel gitler arasında bir yer bulmaya çalıştım neden?nedenlerin ardi arkası kesilmiyor.soyut da değil baya kanlı canlı ortada bir sorgulama hali.simdi kabullenme sonra sallamama evresi.napalim nasip.
devamını gör...
2813.
hoff.
hep bi enerjim düştüler, yoruldumlar.
kan şekeriniz düşüyorsa doktora gidin lütfen ama.
hep bi enerjim düştüler, yoruldumlar.
kan şekeriniz düşüyorsa doktora gidin lütfen ama.
devamını gör...
2814.
kendi adıma aşkın nasıl bir şey olduğunu fark ettim az önce. beni tanıyan herkes bilir ki ben kimseye sevgi sözcüğüyle hitap etmem, babam ve 7 yaş altı çocuklar hariç sevgimi de söylemem. kimsenin de bana öyle hitap etmesini istemem. öz annem bile adımın sonuna -ciğim getirse irite olur, o ortamı terk ederim.
istisnam; erkek arkadaşım. başkası söylediğinde yerin dibine sokup sokup çıkaracağım sözleri o söylediğinde yüzüme aptal bir gülümseme oturuyor. inanamıyorum gerçekten böylesine güzel sevildiğime.
aşk, herkesi yerin dibine sokarken içlerinden birine özel hak ve özgürlük tanımakmış.
istisnam; erkek arkadaşım. başkası söylediğinde yerin dibine sokup sokup çıkaracağım sözleri o söylediğinde yüzüme aptal bir gülümseme oturuyor. inanamıyorum gerçekten böylesine güzel sevildiğime.
aşk, herkesi yerin dibine sokarken içlerinden birine özel hak ve özgürlük tanımakmış.
devamını gör...
2815.
tutuyorum. ellerimi kanatsa da hayatımın ipleri tutuyorum. hâlâ bir şeylerin düzeleceğine inancım var mı? yok.
hayatım en başından siyah beyaz sanki. renkli yayına geçiş yapamadım. renkli hep başkalarında gördüm. tasasızca yaşayanlarda... koşulsuzca sevilenler de.
o renklere hiçbir zaman sahip olamayacağımı anladım galiba. mutsuzluktan başka bir şey bilmiyorum, ağlamaktan başka bir şey bilmiyorum, fakirlikten, dertten, yasadan, utançtan başka bir şey bilmiyorum.
koca bir göz yaşı gibiyim. kayıp gidiyorum kendi hayatımdan. nasıl tutunurum bilmiyorum. artık istemiyorum da. istemiyorum. sevilmek, sevişmek, güvenmek, huzur bile istemiyorum. bir gram huzur için kendimi paralamaktan, insanlardan sevgi dilenmekten bıktım tükendim. tek istediğim sevgi. tek istediğim önemsenmekti. tek istediğim birinin hayatında biri olmaktı. onun hayatının merkezi, en değerlisi, kıymetlisi. yapamayacağım şey yoktu. bütün hayatımı sererdim önüne.
yakasına yapışmak istiyorum. ben sana ne yaptım, ben size ne yaptım. neden bana bunu yapıyorsunuz, neden beni sevmiyorsunuz. sevemeyin. bende sevemiyorum artık kendimi. umutlarım bir bir tükendi. kimsenin de vicdan azabı çektiğini düşünmüyorum. anlayamıyorum da. bir sokak kedisinin başını okşuyorsun arkandan geliyor, içine batıyor. peki ya bir insana... bir insana bunu nasıl yapıyorsun. her şey karardı. her yer. bütün grilikler bile siyah oldu. siyah.
hayatım en başından siyah beyaz sanki. renkli yayına geçiş yapamadım. renkli hep başkalarında gördüm. tasasızca yaşayanlarda... koşulsuzca sevilenler de.
o renklere hiçbir zaman sahip olamayacağımı anladım galiba. mutsuzluktan başka bir şey bilmiyorum, ağlamaktan başka bir şey bilmiyorum, fakirlikten, dertten, yasadan, utançtan başka bir şey bilmiyorum.
koca bir göz yaşı gibiyim. kayıp gidiyorum kendi hayatımdan. nasıl tutunurum bilmiyorum. artık istemiyorum da. istemiyorum. sevilmek, sevişmek, güvenmek, huzur bile istemiyorum. bir gram huzur için kendimi paralamaktan, insanlardan sevgi dilenmekten bıktım tükendim. tek istediğim sevgi. tek istediğim önemsenmekti. tek istediğim birinin hayatında biri olmaktı. onun hayatının merkezi, en değerlisi, kıymetlisi. yapamayacağım şey yoktu. bütün hayatımı sererdim önüne.
yakasına yapışmak istiyorum. ben sana ne yaptım, ben size ne yaptım. neden bana bunu yapıyorsunuz, neden beni sevmiyorsunuz. sevemeyin. bende sevemiyorum artık kendimi. umutlarım bir bir tükendi. kimsenin de vicdan azabı çektiğini düşünmüyorum. anlayamıyorum da. bir sokak kedisinin başını okşuyorsun arkandan geliyor, içine batıyor. peki ya bir insana... bir insana bunu nasıl yapıyorsun. her şey karardı. her yer. bütün grilikler bile siyah oldu. siyah.
devamını gör...
2816.
ay pencerenin perdesinin kenarından, apartman dolu bulutsuz bu gökyüzünden göz kırpıyor. puslu hali gökyüzünden mi yoksa sigaramın yarattığı puslu havadan mı çözemiyorum. açtığım şarkının her bir sözü yaralayıcı. kabuk tutmuş bir yaranın kabuğunu inatla kaldıran bir çocuk gibi seviyorum sürekli acılarımı tazelemeyi. belki de sorun buradadır. belki de sorun o yaraların kapanmasını istemememdendir. çünkü taze kaldıkları her an biliyorum başka bir yara daha alamam. aynı yerden yeniden yaralanamam. eğer ki kapanmış iyileşmiş bir yaradan yeniden yaralanırsam biliyorum, biliyorum hak ettim o yarayı. kapanmasına izin verdiğim ilk anda hak ettim aynı yerden kırılmayı.
bu deniz en başından müsaitti taşmaya,
bu şarkı en başından müsaitti susmaya.
şimdi daha iyi anlıyorum o şarkıdaki sözü;
insanlar havada uçtu ama yerde öldüler.
ne zaman biraz yaklaşsak gökyüzüne, o zaman çakılıyoruz yerçekimine. o zaman düşüyoruz yere. ne zaman burnumuzu kaldırsak bir kaç derin nefes için, o zaman anlıyoruz yeryüzünden başka bir yere ait değiliz.
bi yıldız en başında söylemişti
yanmak istemem dedi, herkesin gözü önünde attılar aşağı.
merhaba ay, iyi geceler dünya.
bu deniz en başından müsaitti taşmaya,
bu şarkı en başından müsaitti susmaya.
şimdi daha iyi anlıyorum o şarkıdaki sözü;
insanlar havada uçtu ama yerde öldüler.
ne zaman biraz yaklaşsak gökyüzüne, o zaman çakılıyoruz yerçekimine. o zaman düşüyoruz yere. ne zaman burnumuzu kaldırsak bir kaç derin nefes için, o zaman anlıyoruz yeryüzünden başka bir yere ait değiliz.
bi yıldız en başında söylemişti
yanmak istemem dedi, herkesin gözü önünde attılar aşağı.
merhaba ay, iyi geceler dünya.
devamını gör...
2817.
anneme sinirlenmekten nefret ediyorum. ne bağırabiliyorum ne de içimden geçeni söyleyebiliyorum. söylediğim şeylere kırılınca suçlu hissediyorum. küs kalamıyorum surat asamıyorum. öfkemi içimde yaşamak zorunda kaldığım zamanlarda kendimden de nefret ediyorum.
devamını gör...
2818.
ben kime güveneceğim?
etrafımdaki insanlar ile acaba sadece günlük arkadaşım mı?
bu günden itibaren herkes bana yapay ve yapmacık geliyor...
etrafımdaki insanlar ile acaba sadece günlük arkadaşım mı?
bu günden itibaren herkes bana yapay ve yapmacık geliyor...
devamını gör...
2819.
bu yazım yaradana..
canı verene, kanı verene…
kaderi yazana..
lütfen yardımcı olur musunuz ? neden bu hayat? ben neden bunu yaşamak zorundayım. istemiyorum ben ya yeniden doğmak farklı şekilde ya da yaşamak istemiyorum.
nefes almakta güçlük çekiyorumz gözlerimi kırpmakta güçlük çekiyorum.
evrene mesaj gönderiyorum hep bi umut her şey güzel olacak !
hooop bakıyorum bir terslik daha,
dua ediyorum size hooop bir terslik daha,
nefes alıyorum bir terslik daha ?
ne yapmalıyım? sen yol gösterensin, doğru yolu seçtiresin, bana nolur yardım edermisin ? çünkü ben artık bir kalemin yere düşmesine ağlayan bir insan sinirlenen bir insan oldum.
lütfen sesimi duyar mısın ?
canı verene, kanı verene…
kaderi yazana..
lütfen yardımcı olur musunuz ? neden bu hayat? ben neden bunu yaşamak zorundayım. istemiyorum ben ya yeniden doğmak farklı şekilde ya da yaşamak istemiyorum.
nefes almakta güçlük çekiyorumz gözlerimi kırpmakta güçlük çekiyorum.
evrene mesaj gönderiyorum hep bi umut her şey güzel olacak !
hooop bakıyorum bir terslik daha,
dua ediyorum size hooop bir terslik daha,
nefes alıyorum bir terslik daha ?
ne yapmalıyım? sen yol gösterensin, doğru yolu seçtiresin, bana nolur yardım edermisin ? çünkü ben artık bir kalemin yere düşmesine ağlayan bir insan sinirlenen bir insan oldum.
lütfen sesimi duyar mısın ?
devamını gör...
2820.
yürüyorum. önündeki yol nereye gidiyorsa ben de oraya yürüyorum. yalnızım, rüzgarın sesi kulaklıktan gelen müziğin sesiyle yarışıyor. ve gözlerimden birkaç gözyaşı dökülüyor, dudaklarım minik bir tebessümle kıvrılıyor. şarkı değişiyor, ben koşmaya başlıyorum. gülümsemem büyüyor, gözyaşlarım artıyor. hava o kadar soğuk ki bir müddet sonra üşüdüğümü bile hissedemez oluyorum. daha da mutlu oluyorum daha da hızlanıyorum. ta ki hıçkırıklara boğulana kadar. adımlarım yavaşlıyor, gülümsemem soluyor ve artık gözyaşlarım da yok. hislerim beni terk ediyor ve huzurlu bir yalnızlığa gömülüyorum.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2