3881.
‘çekilin dokunmayın bana sizi boğmak istemiyorum…’
devamını gör...
3882.
yukarıdan aşağı şöyle bir göz atınca yazılanlara, vay anam vay neler dönmüş serhat ya.

yapmayın, etmeyin.
sizin "derdinizi nimet bilen" var...
devamını gör...
3883.
artık yeniden silkelenip ayağa kalkma vaktin gelmedi mi? yükselmiştin düştün yine en diptesin. lakin burası sıçramak için ideal bir yer biliyorsun daha önce de buradan çıktın çünkü.

tek yapman gereken şey kendini izleyip, duygularını yönetebilmek. biliyorsun ama uygulamıyorsun bunun vebali daha ağır olacak, farkındasın.

ait ve daha iyi hissettiğin hakikat yoluna geri dön boş işlerle meşgulsün kendine gel.
devamını gör...
3884.
insanlara maddi gerçekliğin ötesinde görünmeyen bir gerçekliğin varlığını anlatmak boşa uğraşmış. çünkü insanlar kendi ruhsal özlerine bile inanmıyorlarmış. kendi ruhsallığını sezinlemekten aciz çarpık bir zihniyete doğaüstünden bahsetmek incileri domuzların önüne atmak demekmiş.
devamını gör...
3885.
hastane odasında birkaç saat..

başucunda yabancılaşan bir kadın
sana
belki de daha çok kendine..

hastane odasında senle birkaç saat..

şimdi hatırımda olmayan
.... gereksiz konuşmalar,
asıl söylenmesi gerekenleri meçhul bir zamana erteleyerek...
aslında hiç gelmeyecek bir zamana..

yaşanabilir miydi bir kez daha yaşanılanlar..

hastane odasında sadece birkaç saat,

s(o)n gün anladım hâlâ ilk günkü gibi aşık olduğumu ve ömrümce aşık kalacağımı..

b.
devamını gör...
3886.
hastane koridorlarının umutsuzluğunu parçalayan sendin bugün. öyle güzeldin ki, seni görenlerin tanrı'ya inancı arttı, bakan gözlerin şaşkınlığında hissettim bunu. tarkan'ın şarkısında "belindeki kemer olayım, saçındaki toka olayım, nefesin olup içine dolayım, ez geç yürüdüğün yollar olayım..." demesi gibi; kolundaki çanta olup tenine dokunmak, ayağındaki ayakkabı olup vurmamak, gözündeki yeşil olup aynada yine sana bakmak, dudağındaki gülümseme olup çevremi güneş gibi ısıtmak istedim...
devamını gör...
3887.
sessiz gürültüden muzdarip yine uykulara yabancı; hangi zamana ait olduğunu hatırlamıyor. kum saati çoktan yer çekimine yenilmiş; kırılan parçalar öze dönüşmeyi bekliyor. günler geceler ile el ele tutuşup yorulmak bilmeyen neşeli çocuklar gibi hiç durmadan dönerken, sonu gelmeyecek gibi gözüken bu yolculukta kendi kendini mutlu edecek yalanlar uyduruyor; "nereye varacağına değil, sürece inan..." yedi düvele nam salmış onca miskinliğine karşın nasıl oluyor da hiç yorulmayışına şaşırıyor. ardında bıraktığı adımların izlerinden doğan renk cümbüşünün gökyüzüne yükseleşini, bulutları kesen çizgilerin göçmen ve yurtsuz kuşlarla dans edişine şahit oluyor. yol aldıkça içinden doğan müzikle büyülenen yanlarından geçtiği o tüm ağaçlar ve çiçekler şarkılarına gözyaşları ile eşlik ediyor... güzelliğini tasvir edecek kelimeleri seçemediği, daha önce eşi benzerini görmediği bir kadın çıkıyor karşısına ve yanlış yolda olduğunu söylüyor. "sen yine de bildiğini okursun fakat ben yıldızları döktüm önüne..." sözleriyle karanlığa karışıyor. her seferinde olduğu gibi bu kez de kalbinin sesini dinliyor. derinden gelen bir ışık kaynağına kapılıp yürümeye devam ediyor. renksiz, sessiz, dalgasız ve durgun bir denizin üzerinde yanan ateşten yükseliyor ışık. yaklaştıkça gözleri kamaşıyor ve çevresindeki varlıkları seçemez oluyor. eğilip suya dokunmaya çalışırken suretini görüyor ve gençleşen kendine hayran kalıyor. alevler denizin her yanına yayılmaya başladığında göz gözü göremez olunca içindeki dinmek bilmeyen yangını söndürmek için kendisini suya bırakıyor. su karanlığa, karanlık sonsuzluktan bir parçaya doğru evriliyor. dışarıdaki boşluk içindeki ile bütünleşiyor. taptaze bir galaksi göğsünün tam ortasından doğup büyüyerek tüm vücuduna yayılıyor. kadının yüzü canlanıyor gözlerinin önünde. gözlerinin ardında milyonlarca yıldız saklı, sözlerinin arasında yeni doğmuş gezegenler sıralı; kalbi, üşüyen kalbini yakan bir güneşe, yüzü karanlıkta yol gösteren bir uyduya, saçları kuruyan topraklarını canlandıran sonsuz bir ırmağa dönüşüyor. bir küçük galaksinin kalabalık yalnızlığında kaybolurken, yeni bir rüyaya daha uyanacak olduğunun farkında değilmiş gibi davranarak kendini tekrar tekrar avutuyor.
devamını gör...
3888.
yolda iki gözümün çiçeği...
2 gündür, şehirlerarası otobüslerde helak oluyor.
nasıl başarıyorsa, uyuyor şu an.
ses yapmayın...
devamını gör...
3889.
sıcağın kavurduğunu bilirim, soğuğun da insanı kemiklerine kadar üşütebileceğini. susuzluğun insanın dilini damağını nasıl kuruttuğunu da…

yalnızlığı tanırım. o kadar samimi olduk ki zamanla, sevdik birbirimizi. yokluğunda özleriz birbirimizi, ilk fırsatta kucaklaşırız.

bir tek sahipsizliği tatmadım.

keşke yetebilseydi zaman. yetişebilseydi. keşke bu kadar hızlı koşmasaydı da ayaklarım, adımlarımız paralel atılabilseydi ıssızlıkta. geceler daha uzun olsaydı, uykumuz daha geç kalsaydı yatağa. odamızın kapısı hiç açılmasaydı, kilitler dışardan vurulsaydı üzerimize.

şimdi aklımda seninle, daha sıcak, daha kurak bu yaz. daha soğuk üşüdüğüm gece. daha da kuru dilim damağım… yalnızlık daha içten kucaklıyor beni.
ve ne yazık! sahipsiz kaldığım bir gün, sensiz olanı.
devamını gör...
3890.
uzun bir süre sonra sözlüğe girince, tanıdık isimlerin olmadığını görürsün ve kendini sözlük içinde sıfırlanmış gibi hissedersin.
devamını gör...
3891.
bugün bu sıcak beni öldürmezse hiçbir şey öldürmez diye düşünürken yeğenim aradı;
- amca rakıyı aldım terasta mangal yapıp içelim mi? dedi.
bu teklife kim yok diyebilir?
seve seve kabul ettim,hatta
bunun için sormana bile gerek yok dedim.
soğuk mezeleri hazırladım,mangalı yaktım bekliyorum.
geldiler nihayet.
ama et almamışlar sipariş ederiz diye düşünmüşler.
siparişi verdik bekliyorken kurye geldi sepetle malzemeyi alana kadar kurye gözden çoktan kaybolmuştu bile. paketi açtık ki alakasız bir sipariş mangalın ateşi de bitti.
aradık hemen siparişler karışmış...
şimdi pilav yapıyorum...
hayaller mangalda et gerçekler bulgur pilavı...
devamını gör...
3892.
toplumun dışladığı temel kavram ne diye düşününce, kirlilik dedi leyla.

kirli olan şeyden hep kurtulmak istersin. seks kirli gelir. tek kelimeye sığdırmak istersen, ahlaksızlıklar pis diye ifade edilir.

kötü birini öldürmek bile "temizlemek" diye ifade edilir..

tanımlarken pisi temizi insanların başka bir özelliği ise dedi bi an yutkundu ve şöyle devam etti leyla uzaktan geçen gemiyi izlerken. birde hep evcilleştirmek. alıştırmak ister. fakat kendisi evcilleşir ve alışır. nasıl yani dedim.

sonra bir ısırık aldı sandviçinden. bana baktı. mesela dedi buğday. insanlar hiç umursamazdı bi zaman sağda solda biten bir bitkiydi. düşün o kadar eski zamanı, devletler yok, evler yok, sadece ormanlar vs var. sonra bi keşifle buğdayı aldılar, çoğaltmak için çalışmaya başladılar.

buğdayı evcilleştirmeye çalıştılar. evcilleşti mi? yoksa buğday mı insanları evcilleştirdi?

sustuk sonra bir martının çığlığı ince bir mutluluk işledi göğüslerimize. hayat daha bi güzel göründü o an. leyla'nın saçları uçuştu. birinin çektiği bir fotoğrafın içinde görür gibi gördüm tüm o anı.

belki tüm anlar dedim. tüm gelecek anlar.. şuan.. güzel bir fotoğrafın canlı parçaları. bir fırçanın tuvalde bıraktığı iz gibi, ilkin boya yaştır. tuvalde kumaşa oturur zamanla kurur. işte bu sanki geçmişin tanımı gibi.

keşke dünyanın kayıt kutusunu bulabilsem. bunca iz , yok olup gitmiş olamaz.

kalkalım dedi leyla. yürürüz biraz. yan yana yürümek ne kadar da güzeldi ince güzel birinin yanında.
devamını gör...
3893.
değer vermek, değer gördüğünü bilmek çok iyi hissettiriyor. sanki dünyadaki bütün zorluklar senin sırtında da olsa zorlukları tek tek aşarmışsın gibi geliyor.
devamını gör...
3894.
burada yollarımız ayrılıyor. kendi yoluma gideceğim. sen de...
sen, denenmiş olanla yetinirken ben, denenmemişi...
ilginç değil mi? değil. inan bana, uyandığında çok geç olacak. sana yolluk da bırakıyorum, dinlersin. aramızdaki zaman farkı açılsın.
iyi uykular...
devamını gör...
3895.
ne zaman şu sayfaya girip iki kelam yazmak istesem ruh halim direkt zeki demirkubuz moduna bürünüyor.

burası karalama defteri değil ağlama duvarı gibi olmuş, gelip ağlayıp gidiyoruz.
devamını gör...
3896.
özlüyorum seni, içim acıyor boğazım bi tırtıklanıyor midem buruluyor. hissediyorum canım çekiyor, canım seni sevmeyi çekiyor...
devamını gör...
3897.
desdemona is back.. yaralamaktan, incitmekten, kandırmaktan korkmayanlara inat iyi insanların var olduğuna inanarak devam edeceğim hayatıma. o kadar yandı ki canım, ruhumun acısını fiziken bile kalbimde hissederek yaşıyorum. tüm inandıklarım, hayallerim, planlarım tepetaklak olmuşken, yaşamaya dair ufacık bir umudum yokken, kendimi bu kadar güçsüz hissederken nasıl devam edeceğim bilmiyorum. ben neşeli kızımı özledim diyen babamla, hep yanındayız diyen dostlarımla tutunacağım bir şekilde. hayat ne garip. onunla kurduğun bütün hayalleri bir başkasıyla gerçekleştirdiğini bilmek, görmek ne çok canını yakıyor insanın. öyle bi yandım ki her bir zerremle ölmeyi diledim. hala dilerim, yaşanmaya değer ne kaldı ki..
edit* özlemişim be sözlük seninle dertleşmeyi, iyi gel ruhuma..
devamını gör...
3898.
>> şiyir <<
yine yakmış yar e-mailin ucunu
bunu nasıl yaptım bilmiyom diyor
yükleyip vatsapın telefona suçunu
bu telefon da bozuldu anasını satayım diyor.
-----------------
yapmak isteyip de yapamadığım şeylerden bazıları

- çay kaşığı ve cımbız yardımıyla sivrisinek yakalamak…
- meyveye zarar vermeden şeftalinin çekirdeğini çıkarmak... (kayısı hile yardımıyla oluyor)
- “siz bizim çekoslovaklaştırmadıklarımızdan mısınız” cümlesini ezbere tersten okumak.
- kedinin kuyruğuna iki düğüm atmak... tırmalanmak suretiyle vazgeçirildim.
- beşinci kata kadar basamakları arka arkaya yürüyerek çıkmak
- ceviz kıracağıyla hindistan cevizi kırmak.
devamını gör...
3899.
sırrını rüzgara fısıldarsan ağaçlara söylediği için suçluyamazsın... dün çok sevdiğim insana karşı yaptığım hataya istinaden
devamını gör...
3900.
öyle sevilesi yanların var ki zişan kavan milyon tane. aşk dediğin iyi günde kötü günde, normallikte tartışmalarda yanında olmaktır sevdiğinin aşk dediğin senin güzel gözlerindir zişan kavan aşk dediğin senin cennet bahçesi yüzünü ,dizlerindir........
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim