4841.
gelsene 2 dakika, sonra istediğin her ne ise onun içine saklanıp "ben yapamıyorum, olmuyor" diye mızıklamaya devam edebilirsin.
ya da tüm tırnaklarını yüzüme "bakalım bu adamın sabrı ne kadar? diyerek saplamaya devam edebilirsin.
aslında edemezsin, doğru ya..
çünkü senin kapıları başkasına kapattırmak gibi bir huyun var, kapanınca da yüzünü o kapının ardından başka yere çevirememek gibi.

çok saçma

iki tane ukala dümbeleğinin kırık dökük hayallere ve şarkılara ve dahi gülmelere sığınmasının sonucu bu olmamalıydı, aslında sonuç denilen kavram bizim aramızda hiç yer almamalıydı.
yaramaz çocukların yokuş aşağı saldıkları eski bir araba tekerleği gibi kendimizden geçerek yuvarlanmalı ve çarptığımız yerde kalmalıydık, "buraya kadarmış" tevekkülünü ayık bir örtüye sarıp kabullenerek.

oysa şimdi çok saçma oldu, inanır mısın içim dışım zeigarnik, içim dışım asla benim olamayacak kadar güzel bir ağaç dalının gölgesi, içim dışım o aptal şarkılarımız, içim dışım neredeyse 7/24 birbirimize bağlı kalmamız, içim dışım....

eeeehhh, çok boktan işte iç dış komple!

ne var biliyor musun, en başında benim tanrım ve senin artık neyin varsa bize sarhoşken konuşmayı yasaklamalıydı, baktılar bir taraf üzümün hüznüne fazla batmış öbür tarafa "aman gözünü seveyim, bulaşma bir müddet" demeliydiler. belki o zaman yırtardık kadın, belki.

yau ben gerçekten neden ayrıldığımızı, neden beni defolup gitmem için kırık bir kemiğin üstüne ayağınla basar gibi acıtarak canımı yaktığını bilmiyorum, bu boktan dünyada sarılacak sayılı şeylerdik birbirimiz için, onu da kaybettik iyi mi.

kısa tekmil vereyim bir de, gece uyumadım*, hâlâ çok fazla alkol*, hâlâ yüzüm sen*, hâlâ midem berbat*.

çok saçma be kadın, çok saçma.
devamını gör...
4842.
bugun mutsuzum, yarin da mutsuz olucam !!!! evet !
devamını gör...
4843.
oturduğum oda loş, zaten oldum olası aydınlık odaları sevmem. insan loş odalarında görmek istediği her şeyi daha rahat görüyor, kafanın; o tuhaf ve olağanüstü güzel mekan olan beyin kişi neyi ve/veya kimi istiyorsa alıp getiriyor yanına.

oturduğum oda loş, kulaklıklardan bilmem kaçıncı kez "voila" diye bir ses geliyor, arka plandaki az geçmiş ses "ben gibisin.. içinden çıkamadığın her şarkıyı defalarca dinliyorsun" diyor, oda; o loş ve sıcak oda defne kokuyor.

oturduğum oda loş, kafamdaki bir sürü olmaz şey bir karanlığına saklanıyor odanın, görünmez köşelerim onların yanıma gelmesine izin vermiyor, asırlık bir zeytin ağacı gülümsüyor.

oturduğum oda loş, güzel bir akşam yerini çok daha güzel olmaya gebe bir geceye bırakıyor.
devamını gör...
4844.
bu sıralar çok tembelim sözlük. hiçbir şey ama hiçbir şey yapasım gelmiyor. öylece bırakın beni yatarım aylarca belki. işe gitmek bile büyük bir yük haline gelmeye başladı. kendimi ışığı kapamak için bile zorlamıyorum. sınavlarım var çalışmıyorum. başarmışım başarmamamışım hiç mi hiç umrumda değil ve nedense ilk defa bu kadar uzaklaştım kendimden bambaşka bir insan haline geldim tanımakta zorluk çekiyorum.
devamını gör...
4845.
keltos babana kos
bebeleri pistten alalim alalim

evet.
devamını gör...
4846.
geçmeyen hastalıktan, sürekli olan değişimlerden, emanet gibi hissetmekten, uzun zamandır içten gülümseyememekten çok sıkıldım.

hani,
isyan etmiyorum da,
azıcık ferahlık dolması lazım içime.
gerçekten doz aşımı yaşıyorum.
yazıktır vallahi.
devamını gör...
4847.
ben bilmiyorum hayatımda hiç bu kadar bilmemiştim. neyi nasıl yapacağım ne edeceğim ne olacak ne bitecek. ne yapmalıyım? daha çocukken 10 küsüratlı yaşlardayken büyümek istemiyorum diye ağlıyordum. şimdi de ne yapıcam diye dediğim gibi hiç bu kadar bilmemezlik yaşamamıştım. insan olma dersi ya da kursu verilmeli ben başaramıyorum
devamını gör...
4848.
şunu yazıp yazmamayı çok düşündüm. epey yazıp yazıp sildim. ama bu sefer yazıyorum.
geçenlerde çalışırken çay molasında eğlenceli bir orta yaş üstü abiyle muhabbete daldık konu döndü dolaştı "lan ikarus senin ifşan var mı internette ha ehehehe" demesiyle bağlandı.
ben de var dedim ki harbiden de şerefsizin biri çekmiş var yani.
üniversitenin ilk senesi yurtta kalıyorken karşı cinsle buluşup baş başa kalma adreslerimiz hep tuvaletler olurdu. edirne'de margi avm tuvaletinde işte tam o anda biri arka çaprazımdan kalacak şekilde yukarıdan bizi çekmiş. şerefsiz bir de 40 saniyelik kısım çekip atmış. neyse efenim kendimi sırtımdaki izden tanıdım. epeydir de bu yüzlerimizin gozukmedigi videodan da haberim var.
velhasıl bu abi buna inanmayınca yarın bulup gostericem abi diye üstüne bir de iddialaştım kendisiyle. tüm akşam ve gece boyunca o video için vpn'in içinden geçtim. buldum da.
tabi o kadar gezmisken kendimize de malzeme çıkarmamak olmazdı*. bu sefer ki şahsi haz amacımda telegramı kullandım. bir grup bulup öyle gezmeye başladım ki bir süre sonra ne göreyim ? kafama kurşun yemiş gibi oldum. sol kalcasindaki ve sağ çenesindeki benden tanıdım onu. galiba eski sevgilimin yeni sevgilisi herhalde arada doğan bir husumetten dolayı kızı ele paylaşmış kavat oğlu kavat. yani o kadar çok birlikte olduk ki tanımamama imkan yok.
lakin beni bu hadisede sinirlendiren tek şey kıskançlık temelli nefret değil kendisini kameraya aldirmasina müsaade etmesi oldu. yani gerçekten sadece karşısındakine ve o ana odaklanmis hangi erkek "saf" ya da "safça" duygularla o işi yaparken kamerayı açar ? neyse bir an kendisine ulaşıp bilgilendirmeyi düşündüm de sonra vazgeçtim. hala birbirimizi iyi hatırlıyorken bir anda porno bağımlısı otuzbirci biri olarak gözükmek istemedim.
bilmiyorum sanırım bir hafta falan olmuştur bu muhabbet geçeli. hala gülüyorum. bir zamanlar ölüp biten insanların o halini görünce tüm ciddiyetimi kaybediyorum.
ama eski beni eski masumiyetimi çok özledim ya. böyle değildik. niye böyle olduk sahi? büyüdükçe kirleniyoruz galiba.
bu arada iddiayı kazanmış olup (sweetshirtümü sıyırıp izi de göstermek suretiyle) kendime iskender kebap ısmarlattım.
devamını gör...
4849.
çok ses var ve benim kafam sanki yetmiş sekizine girmişçesine kaldırmıyor tüm bu sesleri. rutine çok şükür ama rutinim koşuşturmadan yahut yetişmeye çalışmaktan olsun ister miydim emin değilim, sakinlik olsun biraz diye ağlamak istiyorum sık sık. ne için koşturuyorum bu kadar, ne bu yetişemediğim saatler, nereden çıktı ve nasıl bu kadar kendine bağlıyor, bilmiyorum. geçen yaşımda koşuşturmanın içinde dahî kafamın içindeki sesleri dinleyebiliyordum ama bu yaşım bambaşka bir gidişatta, bu yaşımda ne ben yaşıma ne de yaşım bana yetişebiliyor ve sanırım bundan sonraki her yaşım bu yaşımın tekrarı olacak. elbette bir çok şeyi değiştireceğim ama umudum bu ahvâli de değiştirebilmek.
şöyle demiş zihninde ipleri birbirine girmiş o çocuk, yetişenler özgürdür biliriz ama, ya yazgısı koşmak olanlar?
devamını gör...
4850.
direkt sözlük karalama defteri değil mi zaten? bilgi içerikli tanım giriyo sanki millet. giren de mal mal ordan kopyala yapıştır yapıyor okuyanın anlayamayacağı manasız bilgileri.
devamını gör...
4851.
bazen sözcükler ağızdan kolay kolay çıkmaz.. çıktığında da ulaşması gereken yere, karşınızdaki kişinin kulaklarına, zihnine ve oradan da yüreğine inemez. çok yerde engeller vardır. diyelim güç bela çıkabildi, duvara çarparak olduğu yere geri döner. öyle bir hızla olur ki bu, ağzınıza o şiddetle geri kaçan harfler, bir tokat gibi hem ağzınıza hem de ruhunuza acı verir...
devamını gör...
4852.
seninle beklediğim yarınlar bir türlü gelmedi
şansım hep uykuda kaldı
tozpembe hayaller ömrümü çaldı
şimdi bana o diyorlar bilmiyorsundur
oysa, oysa ben seninle bir dalın yaprağı gibi tomurcuklanmak istedim
oysa ben seninle bir dalın yaprağı gibi yeşermek istedim
varsın sararsaydık
öyle ya, öyle ya
sen olaydın, taş olaydım, taş olaydım...
devamını gör...
4853.
bu sefer aşırı sesli değil şarkılar, uyuyabilenler var.
arada boşluğa düşebiliyor insan, bugün olduğu gibi. yanında olanlar arasında müthiş bir yalnızlık hissedebiliyor. yaşanmışlıklar, yaşanamayanlar omuzda bir yük olarak hayatınız boyunca duruyor. bazen sebebini ya da çaresini bilemiyorsunuz. ya da rakı yüzünden bana öyle geliyor.
bu sabahların bir anlamı olmalı
devamını gör...
4854.
uykum var
devamını gör...
4855.
yeni bir şehre alışmanın sancısı içinde yazmıştım en son buraya ve şu an düşünüyorum 3 ay önce ile şimdiki arasında bile bu kadar fark varken 5 senenin sonunda ne olacağı gerçekten muamma.

başıma çok kötü şeyler de geldi bir o kadar da güzel şeyler yaşadım. ilk midtermlerimi atlattım arkadaş çevrem biraz daha oluştu derslerime alıştım insanlara okula ve sabah 6 da kalkmaya da.

aynı zamanda kafamı karıştıran şeyler de yaşadım yaşıyorum. herşey üst üste geliyor kötü şeyler de iyi şeyler de. aklıma gelmeyen durumların içinde kalıyorum. büyüdüğümü ve geliştiğimi hissediyorum. aynı zamanda yaşadığım kötü olaylar öldürmeyen şey güçlendiriyor kesinlikle.

özlüyorum ailemi kardeşimi ve arkadaşımı, memleketimi. başka bir memlekette kendi başına bir şeylere çabalıyor olmak ayakta kalmaya çalışmak bile başlı başına olaymış hasta olunca ambulansla acile gidip 'çünkü acilin bile nerede olduğunu bilmiyorsun' kendi başına iyileşmeye çalışmak çok zormuş.

kendi başına vakit geçirmeye bayılan bir insanın 5 kişilik odada kendisine özel alan yaratabilmesi lüksmüş, yalnız kalabilmek lüksümüş, koltukta oturmak lüksmüş bilmiyordum.

yeni bir dil öğrenmek çok sancılı bir süreçmiş üstüne alınma sürecinde daha da zormuş. bilmiyordum.

hem bu kadar yanlız kalacağımı hem de etrafımın bir o kadar kalabalık olacağını bilmiyordum.
devamını gör...
4856.
ot bitmez deniz tuzunda, yeşermiş manolya gibiyim, zamanında gel git dalgaların vurur kıyısına gönlüm, iki dağ arası kalmışım bendime. *
devamını gör...
4857.
hava kapalı, gri bulutlar var, sanki iç dünyamı gözlerimin önüne serercesine bakıyor bana. bazen içimdeki sağnak yağmurların bu şehre düştüğünü hissediyorum. gözümü nereye çevirsem o ışığı göremiyorum. şehir ıssız, ben yalnız, deniz sakin. sanki her şey kabullenmiş tek kabullenmeyen benim bu hayatın gerçeklerini. inançlarım, umutlarım hepsi yok olmuş. sanki ben o cehenneme atılmışım da kendimi arıyorum. sanki asıl azap ateş değil de buymuş gibi. yokluğun soğuğu mu kendimi aramanın huysuzluğu mu bilemiyorum. nerdeyim, nasılım sanki tüm kavramları unutmuşum gibi. her görüğüm şeyde ne derin anlamlar varmış aslında sadece ben anlıyorum. yaşamak ölümmüş aslında, oysa ne zormuş ölüm. kendine hasret kalmak mı zor geliyor bilmiyorum. bu soğuk yağmurlu günde her damlada kendimi arıyorum.
devamını gör...
4858.
içim paramparça. nefes alamıyorum. insanlara gülümsüyorum. herkes her şeyi biliyor. ama kimse bana bildiğini belli etmiyor. yüzüme gülüyorlar ama arkamdan ne dedikleri belli değil. hiç birine güvenemiyorum. herkesten soğudum. en çok da o'ndan soğudum. beni delirtmeye mı çalışıyor yoksa kendini mı deniyor ? sabrımı mı sınıyor sevgimi mı ölçüyor ? böyle yaparak olacağı varsa da olmayacağını görmüyor mu gerçekten ? gerek var mı bu kadar yormaya ? kendimden şüpheye düşüyorum. benim yüzümden mı oldu bütün bunlar yoksa hep böyleydi de ben mi kördüm ? mantıklı düşünebilen bir insanken resmen delirmenin eşiğine getirdi. dalga geçer gibi netleştireyim haber edicem diyor bir de.. ağzına kürekle vurmalık oldun gözümde. ne kadar bilendiğimi göremiyor. ne kadar uzaklaştığımı göremiyor. neler düşünüyordum neler yaşıyorum. sesi kulaklarımda çınlıyor tavrı gözümden gitmiyor. kafasını kucağındaki laptopun arasına sıkıştırıp ezmek istedim. "hayatımdan çıkmayı bile beceremiyorsun" dememek için kendini zor tuttum. çok öfkeliyim defter çoookk..
devamını gör...
4859.
bu gece hakkı baba kederi var üzerimde. kaşlarımı tesellisizliğin verdiği bir biçimde kaldırıyor, dudaklarımı sıkıyorun.

vay anam... geçer, bu da geçer.
devamını gör...
4860.
düşünmem gereken mühim şeyleri elimin tersiyle bir kenara itip saatlerce nevresimin desenlerini izleyebilirim. izledim de.
izliyorum hatta ve izlemeye devam edeceğim.

deseni bile yok dümdüz çizgiler. soluk pembe.
pastel renkleri severim.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim