orijinal adı: the tragedy of othello, the moor of venice
yazar: william shakespeare
yayım yılı: 1603
mağrip kökenli, etrafı tarafından sevilip saygı duyulan bir komutandır othello. desdemona adındaki beyaz bir kadına aşık olur. desdemona da othello'ya karşı boş değildir. ikili evlendikten sonra othello'ya duyulan saygının yerini, insanların beyaz bir kadınla mağrip kökenli bir adamın evlenmesini hoş bulmadıklarından yaptıkları dedikodular alır. mutlu evlilik bir trajediye dönüşür.
yazar: william shakespeare
yayım yılı: 1603
mağrip kökenli, etrafı tarafından sevilip saygı duyulan bir komutandır othello. desdemona adındaki beyaz bir kadına aşık olur. desdemona da othello'ya karşı boş değildir. ikili evlendikten sonra othello'ya duyulan saygının yerini, insanların beyaz bir kadınla mağrip kökenli bir adamın evlenmesini hoş bulmadıklarından yaptıkları dedikodular alır. mutlu evlilik bir trajediye dönüşür.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "bal porsuğu" tarafından 16.12.2020 10:45 tarihinde açılmıştır.
1.
shakespeare'in içinde birçok temayı işlediği en ünlü trajedilerinden biri. özellikle agency teması öyle iyi işlenmiştir ki üniversitelerin humanity derslerinde (bkz: bilkent üniversitesi) haftalarca üzerine konuşulur, yazılır, çizilir.
devamını gör...
2.
güney afrika'da othello karakterinin afrika kökenli olmasından dolayı, afrikalıları kötü gösteriyor diye yasaklandığını bir yerde okumuştum. kaynak ne kadar doğrudur bilemem. afrika'da apartheid rejiminin sembol kitabı olduğu öne sürülmüştür.
devamını gör...
3.
"başlangıcı birdenbire olanın, sonu da çabuk gelir"
"namus dediğiniz elle tutulmaz, gözle görülmez; ona sahip olmayanlar bile, sahipmiş gibi davranırlar çoğu kez"
william shakespeare'ın 1603'te yazdığı tragedyadır.
bu tregedyada en çok dikkat çeken ayrıntı da, oyuna adını veren othello'nun mağribi olmasıdır.
zira günümüzde bile spekülasyonlara sebep olmaktadır bu ayrıntı. bir kesim bunu, bir siyahiyi baş karakter olarak ele alan ingiliz oyun yazarı shakespeare'in yapıcı ve cesur bir hamlesi olarak değerlendirirken; bir kesim tarafından da, aslında her ne kadar oyun karakteri siyahi ve başarılı bir kumandan olsa da sonunda eşi desdemona'yı katlettiği için, siyahileri kıskanç, manipüle edilebilir ve hırs odaklı resmettiği için küçük düşürücü bulur.
oyun başlıca dört karakter etrafında döner. othello, desdemona, casio veiago.
othello ve desdemona birbirine aşık olur. desdemona soylu bir aileye mensuptur. buna rağmen othello onunla evlenebilmiştir.
bu evlilikten sonra insanların othello'ya duyduğu saygı, beyaz bir kadınla evlenen mağrib kökenli dedikodularının gerisinde ve gölgesinde kalmıştır
venedikliler osmanlı ile savaştığı sırada başarılı bir komutan olarak kıbrıs'a gider.
kıbrıs'ta iago, othello'nun en güvendiği adamıdır ve othello'nun bulunduğu konumdan rahatsız bir zattır aynı zamanda.
bu sebeple desdemona ile aralarını bozmak ister. bu süreçte orduya katılan casio, yakışıklı ve beyaz bir erkek olarak tasvir edilmiştir. iago çeşitli oyunlarla, desdemona ve casio arasında bir gönül ilişkisi olduğuna othello'yu inandırmıştır.
öfke ve hırsına yenik düşen othello, ne yazık ki desdemona'ya inanmaz ve onu katleder.
fakat iago'nun eşi ve casio sayesinde desdemona'yı yok yere öldürdüğünü anlar ve kendi canına kıyar.
edit: bu oyun karakteri othello, psikolojide bir terim haline gelmiştir (bkz: othello sendromu).
saplantılı bir şekilde kıskanma, kısıtlama ve tehditkâr bir tutum içinde ilişki sürdüren bireyleri tanımlamak için kullanılır.
1995'te aynı adla, yönetmen oliver parker tarafından, senaryosu da düzenlenerek beyaz perde'ye aktarılmıştır. baş rolleri, laurence fishburne, iréne jacob ve kenneth branagh paylaşmıştır.
"namus dediğiniz elle tutulmaz, gözle görülmez; ona sahip olmayanlar bile, sahipmiş gibi davranırlar çoğu kez"
william shakespeare'ın 1603'te yazdığı tragedyadır.
bu tregedyada en çok dikkat çeken ayrıntı da, oyuna adını veren othello'nun mağribi olmasıdır.
zira günümüzde bile spekülasyonlara sebep olmaktadır bu ayrıntı. bir kesim bunu, bir siyahiyi baş karakter olarak ele alan ingiliz oyun yazarı shakespeare'in yapıcı ve cesur bir hamlesi olarak değerlendirirken; bir kesim tarafından da, aslında her ne kadar oyun karakteri siyahi ve başarılı bir kumandan olsa da sonunda eşi desdemona'yı katlettiği için, siyahileri kıskanç, manipüle edilebilir ve hırs odaklı resmettiği için küçük düşürücü bulur.
oyun başlıca dört karakter etrafında döner. othello, desdemona, casio veiago.
othello ve desdemona birbirine aşık olur. desdemona soylu bir aileye mensuptur. buna rağmen othello onunla evlenebilmiştir.
bu evlilikten sonra insanların othello'ya duyduğu saygı, beyaz bir kadınla evlenen mağrib kökenli dedikodularının gerisinde ve gölgesinde kalmıştır
venedikliler osmanlı ile savaştığı sırada başarılı bir komutan olarak kıbrıs'a gider.
kıbrıs'ta iago, othello'nun en güvendiği adamıdır ve othello'nun bulunduğu konumdan rahatsız bir zattır aynı zamanda.
bu sebeple desdemona ile aralarını bozmak ister. bu süreçte orduya katılan casio, yakışıklı ve beyaz bir erkek olarak tasvir edilmiştir. iago çeşitli oyunlarla, desdemona ve casio arasında bir gönül ilişkisi olduğuna othello'yu inandırmıştır.
öfke ve hırsına yenik düşen othello, ne yazık ki desdemona'ya inanmaz ve onu katleder.
fakat iago'nun eşi ve casio sayesinde desdemona'yı yok yere öldürdüğünü anlar ve kendi canına kıyar.
edit: bu oyun karakteri othello, psikolojide bir terim haline gelmiştir (bkz: othello sendromu).
saplantılı bir şekilde kıskanma, kısıtlama ve tehditkâr bir tutum içinde ilişki sürdüren bireyleri tanımlamak için kullanılır.
1995'te aynı adla, yönetmen oliver parker tarafından, senaryosu da düzenlenerek beyaz perde'ye aktarılmıştır. baş rolleri, laurence fishburne, iréne jacob ve kenneth branagh paylaşmıştır.
devamını gör...
4.
okuduğum ilk oyun kitabı. kuşku, güvenmeme üzerine kurulu çeşitli tahliller yapılabilecek bir eser ve aynı zamanda tiyatro oyunu. sahnede hiç izleme fırsatım olmadı. ama denk gelirse muhakkak sahnesine gitmek istiyorum.
eserde desdemona’nın öldürülmesi çoğu okuyucu gibi beni de kahretti. bir mendilden ileri gelen (iago sağ olsun) saçma sapan yalanlara ve ihanete kanan othello’nun acı sonu hayli enkazlık durum. othello’nun proseste yitip giden algıları, kapıldığı duygular artık onu ummadığı bir çıkmaza götürür.
oysa gerçek aşk öldürmemeli, daha çok yaşatmalıdır. dolayısıyla othello benim gözümde asla gerçek bir aşık değildir. gerçek aşk da bu değildir.
eserde desdemona’nın öldürülmesi çoğu okuyucu gibi beni de kahretti. bir mendilden ileri gelen (iago sağ olsun) saçma sapan yalanlara ve ihanete kanan othello’nun acı sonu hayli enkazlık durum. othello’nun proseste yitip giden algıları, kapıldığı duygular artık onu ummadığı bir çıkmaza götürür.
oysa gerçek aşk öldürmemeli, daha çok yaşatmalıdır. dolayısıyla othello benim gözümde asla gerçek bir aşık değildir. gerçek aşk da bu değildir.
devamını gör...
5.
william shakespeare oyunudur.
#3446950
bir aşk hikayesi olarak ele almak da bu oyuna haksızlık olur. daha çok ihanet, şüphe, aşağılık kompleksi ve kıskançlık ön plandadır.
#3446950
bir aşk hikayesi olarak ele almak da bu oyuna haksızlık olur. daha çok ihanet, şüphe, aşağılık kompleksi ve kıskançlık ön plandadır.
devamını gör...
6.
shekaspeare'nin, "aşk" olgusunu katlettiği oyunlarından biridir. insanlar, kendisini gözlerinde çok büyütürler fakat shekaspeare'yi hiç sevmem ve hiçte yaratıcı bulmam. büyük- ünlü oyunlarında, tüm çiftleri, abuk- subuk şekillerde öldürür ve asla hiç bir karakterinin, sevdiği ile hayatına sorunsuz devam etmesini sağlayacak kurgu oluşturmaz. demem o ki; eserlerinin finallerinde hep aşıklar ölür.
kendi oluşturduğu düzen üstünden, insanlar arasında ki duygusal bağlılığa saldırır ve sürekli "aşk inancını zedeler."
bknz:
romeo ve juliet'in finali,
lady macbeth ve eşi kral macbeth
otello ve desdemona + ophelia'nın sonu..
hangisi mutlu? hangisini güzel hatırlıyoruz? adam, düpedüz umutsuzluk tohumları eken bir ingiliz yazar. açıkcası bu yüzden çok yüksek oranda eşcinsel olduğunu düşünüyorum. eşine aşık olduğu rivayet edilse de, bir kadına aşık adam; bu kadar kötücül senaryolara imza atamaz. karşısına dikilme sansım olsa, dikilip, "asıklarla derdin ne ?" diye bir soru yönelteceğim. adam açıkca "severseniz, aptalca ölürsünüz" diyor ve öldürüyor da. her aşık karakterine yazdığı ölüm, inanılmaz "moron style". gerçekten zeka geriliği olan insanların dahi, düşmeyeceği şekilde hatalarla karakterlerini öldürüyor.. bu da, aşık insanın kendisiyle aşırı büyük bir problemi olduğunu düşündürüyor bana. karakterlerini öldürüş biçiminin sarcasm olduğunu düşünebilirsiniz ama yine de bence finaller çok anlamsız ve inanılmaz zayıf. edebiyat dediğimiz şey, bu kadar maximum seviyede, üst üste hata yapan karakter stoğunu kaldırmaz. ben shekaspeare okumam çünkü bilirim ki kurguda var olan herkesi hunharca katlediyor. eğer shekaspeare'ye bir mahlas verecek olsaydım " the evil in the love stories" derdim.
şimdi çok bilir arkadaşlar diyecekler ki " bahsettiğin eserlerin bazıları trajedi. trajedi de mutlu son mu olur?" öncelikle bu güruh'a iletmek isterim ki benim branşım bu. akademik olarak bu alanın üstüne zevkle eğilerek bir kariyer inşa ettim ve etmeye devam ediyorum. trajedi dediğiniz şey, sadece aşıkları öldürmek üzerinden oluşturulmaz. trajedi, aslında dramdır ve dram, bir kurguda, karakterin sadece oturduğu evi betimleyerek dahi sağlanabilir.
başarılı bir yazar, size sadece bir evin duvarını sayfalarca anlatıp, sizi karakterlerin hikayelerine dahil ederek, buhrana sokabilir ama dışarıdan bakıldığında, aslında sadece anlattığı bir evin duvarlarıdır. cehennemin katları gibi, okudukça derine açılmalıdır kurgu.
yani, othello/ romeo juliet'e/ king lear'a layık bulunan sonları düşünüyorumda.. inanılmaz büyük sevgisizlik var metinlerinde.
gerçekten dilini, kurgu anlayışını + kendisini sevmiyorum.
kendi oluşturduğu düzen üstünden, insanlar arasında ki duygusal bağlılığa saldırır ve sürekli "aşk inancını zedeler."
bknz:
romeo ve juliet'in finali,
lady macbeth ve eşi kral macbeth
otello ve desdemona + ophelia'nın sonu..
hangisi mutlu? hangisini güzel hatırlıyoruz? adam, düpedüz umutsuzluk tohumları eken bir ingiliz yazar. açıkcası bu yüzden çok yüksek oranda eşcinsel olduğunu düşünüyorum. eşine aşık olduğu rivayet edilse de, bir kadına aşık adam; bu kadar kötücül senaryolara imza atamaz. karşısına dikilme sansım olsa, dikilip, "asıklarla derdin ne ?" diye bir soru yönelteceğim. adam açıkca "severseniz, aptalca ölürsünüz" diyor ve öldürüyor da. her aşık karakterine yazdığı ölüm, inanılmaz "moron style". gerçekten zeka geriliği olan insanların dahi, düşmeyeceği şekilde hatalarla karakterlerini öldürüyor.. bu da, aşık insanın kendisiyle aşırı büyük bir problemi olduğunu düşündürüyor bana. karakterlerini öldürüş biçiminin sarcasm olduğunu düşünebilirsiniz ama yine de bence finaller çok anlamsız ve inanılmaz zayıf. edebiyat dediğimiz şey, bu kadar maximum seviyede, üst üste hata yapan karakter stoğunu kaldırmaz. ben shekaspeare okumam çünkü bilirim ki kurguda var olan herkesi hunharca katlediyor. eğer shekaspeare'ye bir mahlas verecek olsaydım " the evil in the love stories" derdim.
şimdi çok bilir arkadaşlar diyecekler ki " bahsettiğin eserlerin bazıları trajedi. trajedi de mutlu son mu olur?" öncelikle bu güruh'a iletmek isterim ki benim branşım bu. akademik olarak bu alanın üstüne zevkle eğilerek bir kariyer inşa ettim ve etmeye devam ediyorum. trajedi dediğiniz şey, sadece aşıkları öldürmek üzerinden oluşturulmaz. trajedi, aslında dramdır ve dram, bir kurguda, karakterin sadece oturduğu evi betimleyerek dahi sağlanabilir.
başarılı bir yazar, size sadece bir evin duvarını sayfalarca anlatıp, sizi karakterlerin hikayelerine dahil ederek, buhrana sokabilir ama dışarıdan bakıldığında, aslında sadece anlattığı bir evin duvarlarıdır. cehennemin katları gibi, okudukça derine açılmalıdır kurgu.
yani, othello/ romeo juliet'e/ king lear'a layık bulunan sonları düşünüyorumda.. inanılmaz büyük sevgisizlik var metinlerinde.
gerçekten dilini, kurgu anlayışını + kendisini sevmiyorum.
devamını gör...