rahat rahat nefes almak... her yere dilediğimce dokunabilmek
devamını gör...
maskesiz gezmek
devamını gör...
cuma akşamı iş çıkışı, haftanın yorgunluğunu atmak için dostlarla, arkadaşlarla buluşup, muhabbet etmek, içkiler.. gecenin ilerleyen saatlerinde canlı müzik... sarılmak olabildiğince
devamını gör...
gönül bağıyla bağlı olduğum bir firmayla otobüs yolculuğudur.

bilhassa öğrencilik dönemimde, parasızlıktan dolayı ankara istanbul arası gidip gelirken hep ucuz yollu otobüs bileti peşinde koşardım. işte metro, pamukkale dalan 80 liraysa, bunlar 40 liraydı. bilet yok, muavine veriyorsun şoförle kırışıyorlar. temiz iş, ucuz, allah bereket versinlik. bu otobüsler, istanbul ankara arasında önce alibeyköye sonra dudulluya, gebzeye, düzceye, sakarya merkeze, ilçe duraklarına boluya, falan uğrarlar. ellerinde olsa şöyle bir türkiyeyi turlayacaklardır yani. o yüzden 4.5-5 saatlik yol 8 saat olurdu.

ben de sürekli deniyorum işte. adıyaman tütün turizm, özlibya, somali sefer, daeş terör turizm falan sırayla deniyorum. istanbul'dan başlayıp dünyanın öbür ucuna kadar gidiyorlar. hepsi birbirinden beter. birinde içerde oksijensizlikten ölüyorsun. diğerinin camı o kadar eskimiş ki rüzgar vuruyor böbreklerine zatürre oluyorsun, sekizli onlu suriyeli göçmenler arasında, kendi dilini konuşan bir şoför bir muavinle gidiyorsun falan. suriyelilerin ülkedeki göç hareketleri üzerinden tutun da kürtlerle sohbet etmekten kürt sorunu, kaçakçılık, ekmek kavgası vs. hakkında tez yazacak kadar donanıma sahip olmuştum artık. neyse, bir gün yine " bu sefer hangi canlı bombalarla gideceğim acaba" diye düşünerek esenler otogara girdim. bu fakir turizmler, genellikle doğular hep birlikte olurlar esenlerde, en sağda olurlar. orası cehennem gibidir. adamlar yüzüne yüzüne öyle bir gelip " nereye gardaş ?" diye sorar ki "sökül paraları s..meyim belanı" der sanırsın. neyse bu çetrefilli yolda yürürken, rabbimin çektiğim sıkıntılara çareyi önüme koyduğu o kutsal an geldi. bir anda gördüm onu; uzun yıllar gönül ilişkisi yaşayacağımız, obilet.com'da diğer tüm turizmleri, pamukkale de dahil olmak üzere bir kenara ittiren, direkt olarak gözlerimin o yeşil-turuncu rengi aradığı muhteşem otobüs firmasıydı bu: malatya medine turizm.

girdim içeri. ne kadar abi ? diye sordum. 45 lira dedi. "traktör motorlu otobüslerden biri heralde" dedim kendi kendime. çünkü bu otobüslerde süspansiyon sistemi zayıftır. allah vermeye kafanızı cama koyup uyuklamak gibi bir gaflete düşerseniz, yolun kaymak gibi olduğu kısımlar bitmeye, yol bozucularının başladığı yerlere geldiğinizde bir anda kafanıza sümsüğü yersiniz. beynin sarsıntı geçirmemesi için, tek sermayemizin de bu kafanın içindeki bilgilerin olduğunu göz önüne alınca kafayı cama koyup uyuyamazdık. önünüzdekinin de koltuğunu sonuna kadar arkaya yaslaması gibi bir medeniyetsizliği de kattığımızda ölüm gibi, uykusuz, kötü bir yolculuk yapardınız. neyse, bu önyargılarla seferi beklemeye başladım. 2+1 olayı vardı ve ben tek koltuğu satın almıştım.

üstadı beklerken, eniştesinin yurt dışından kaçak olarak getirdiği hugo boss'un orjinal parfümlerini 15 liraya satmaya çalışan ucubelerle mücadeleye başladım. bir de bu çıkmıştı, lanet olsundu. başımdan savamıyordum bir türlü, yine aksilikler üst üste geliyordu. adam parfüm dolu çantasını yere bırakıp eline tek hugo boss'u alınca, bana kafayı taktığını anladım. zaman, jokerimizi kullanma zamanıydı. bu joker, tüm dilencileri saniyesinde uzaklaştıran bir raid görevi görüyordu. uzun zamandır kullanırdım bunu. dilencilere falan "yok kardeşim" demek pek huyum değildir, "abi valla yok" şeklinde konuşurdum genelde. bu jokeri bulduğumdan beri müthiş rahattım. dilenciler akıllı adamlardır, kimde para var kimde yok iyi bilirler. jokerim şuydu: "abi valla ben de öğrenciyim." haha, son derece efektif bir cümledir. en baba dilenci bile "benden beter olum bu" deyip hızlıca yönünü çevirir; hiçbir ısrar yoktur çünkü muhabbet uzarsa para vermek zorunda kalacaklardır. iyi bilirler bu işleri.

neyse, bu adam bana 15 liralık parfüm satmaya çalışınca, küçük bir eklemeyle "kardeşim valla son 10 liram var, öğrenciyim ben" dedim. gerçekten ilk defa bu lafın fayda etmediği bir durumdu. "ver, tamam sana 10 lira olsun" dedi. lanet olsun dedim artık, sinir bastı ve "ya kardeşim istemiyorum, uzatma" deyince "ne oyalıyorsun olum o zaman çarpıcam bi tane" deyip uzaklaştı. gerilmiştim. bir sigara yakıp beklemeye devam ettim. sonra yavaşça, tıs sesleriyle yaklaştı iki gözümün çiçeği. bindim, içerisi temiz kokuyordu. koltuklarda deri başlıklar vardı, koltuk rahattı ve etrafı temizdi. en önemlisi ise camlarda mermi izleri yoktu. "allah allah, iyi gibi" dedim. sonra kalktı otobüs ve yolculuk başladı. yarım saat, bir saat geçiyordu ve ben hala çok rahattım. aydınlatma güzeldi, havalandırma da güzeldi. çay, tırnağım kadar kek falan geldi, yedim. duraklarda duruyordu yine ama azdı ve çok beklemiyorlardı. 6 saat sonunda ankara'ya vardım.

elimi yumruk yaptım, baş parmağımı öpüp havaya kaldırdım ve dedim ki: "budur, olay budur anasını satayım." yıllar geçmişti, büyük mücadeleler vermiş, hayatta kalmayı başarmıştım ve sonunda talih bana da gülmüştü. "voleyi vurdun be olum maykıl, artık sırtın yere gelmez" diye sevinçle evimin yolunu tuttum. artık, pazarlıkla kırk beş-elli liraya pamukkale konforunda yolculuklar yapabilecektim. dönüşte yine aldım, gelişte tekrar. bir süre sonra, ne zaman hüzünlensem "medine turizme binip bir memlekete mi gitsem" diye sorar olmuştum. bir ritüel halini aldı benim için. bir gönül ilişkisidir bu, bir aşktır. malatya'yı malatyalıları görmeden sevme sebebidir. ne zaman bir malatyalı görsem gözlerimde canlanır ve hemen anlatırım bunu. bir otobüs firmasından ötedir "malatya medine turizm" bir şehrin temizliğini, güzelliğini temsil eder. bir şehrin reklamını yapmak istiyorsanız, otobüs firmalarına bakın derim. algıları yüz seksen derece değiştirme gücüne sahiptirler.

buradan, bu vesileyle de tüm çalışanlarına selamlarımı iletiyorum. son zamanlarda 70 liraya çıkardığınızı üzülerek görsem de sizi anlayabiliyorum. son yolculuğumda saatleri tutturamadığım için başka bir otobüsle(tabii ki filistin turizm gibi bir şeydi) geldim ve yokluğunuzu deneyimledim. pandemi bitimi yine kavuşacağız.
devamını gör...
farklı ilde ve uzakta olmak dolayısıyla anne babamın mezarlarına gidemedim.. özledim..
devamını gör...
yaşamak?
devamını gör...
pandemiden önce her yaz kamp yapmaya gittiğimiz bir yer vardı * yazları 3 ay çadır kurduğumuz o sahilde tekrar çadır kurmayı, mangal yapmayı, akşamları ateş yakmayı, çocuklara ateşin etrafında hikayeler anlatmayı, ormandan topladığımız çam kozalakları ile yaktığımız semaverden çam kokulu çay içmeyi, çadır komşularıyla sohbet etmeyi, ateş sönünce dalga sesleri eşliğinde yıldızları izlemeyi, kayan yıldızları saymayı, sabahın ilk ışıklarıyla uyanmayı, köyden aldığımız kahvaltılıkla kahvaltı yapmayı, denize girmeyi ve akşam ne yemek yapacağımı düşünme derdi olmadan her akşam mangal yapmayı çok özledim..
devamını gör...
0 endişeyle dışarı çıkmak
devamını gör...
fiziken yalnız kalmak. bu ev hep dolu. kardeşlerim annem ve babam. normalde de kalabalık olurdu ama artık hep kalabalık.
boşanmalar arttı diyorlar. kardeş, anne ve baba boşansa; o dakika boşarım ama o da mümkün değil.
ooofff!!
devamını gör...
maskesiz dolaşmak.
devamını gör...
yazar arkadaşlarımın birkaçının yazdığının yanında çok bir önemi yok ancak kadıköyü, barlar sokağında yerlere oturup veya sokaklarında turlayarak içmeyi inanılmaz özledim. ben aslında insan özledim. boş muhabbet yaparken karnım kasılana kadar gülmeyi özledim. ruh sağlığımı koruyamıyorum.
devamını gör...
güzel bir yaz günü neşeli bir şarkı eşliğinde arkadaşlarımla buluşmak için hazırlanmak. ağlicam şimdi.
devamını gör...
maskesiz dışarı çıkmak
devamını gör...
sabahında arkadaşlarla toplanıp güzel bir koya gidip akşama kadar yüzmek. daha sonra herkes evine gider duşunu alır hazırlanır, canlı müziğe gidilir. gecenin geç saatlerine kadar eğlenilir. kafe kapanınca sahile gidip o serin havada oturup muhabbet edilir ve eve dönülür.
ah yaz ve özgürlük, sizi çok özledim.
devamını gör...
maskesiz dolaşmak. seviye şu an o kadar düşük benim için. evet.
devamını gör...
insan görmek
devamını gör...
sokağa çıkmak
devamını gör...
maskesiz dolaşmak.
devamını gör...
cumartesi akşamları dışarı çıkmayı, alkolün verdiği yetkiye dayanarak sırıta sırıta eve dönmeyi özledim.
devamını gör...
sevişmek?

ciddiyim ben; koronadan önce bir mekana gidip oturup en azından sosyalleşebiliyorduk.

karşımızdakinin sağlık durumunu düşünmeden.*

en azından yeni insanları "yüz yüze" tanıyıp daha "sağlıklı" ilişkiler kurabiliyorduk.

pandemi bütün her şey gibi bunun da içine etti...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"pandemide özlenen şeyler" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim