ülkemizin en ihmal edilen lakin buna rağmen bırakın isyanı, bağlılık konusunda en ateşli şehirlerinden biri.

cumhuriyetin ilk nüfus sayımlarından olan 1940 yılı nüfus sayımında 390.733 nüfusuyla ulkenin 63 şehri arasından 10. sıradaydı. diyarbakır ise 257.321 nüfusuyla 33. sıradaydı.kaynak

2020 nüfus sayımı itibariyle 811.901 nüfusuyla 81 şehir arasından 27. sıraya kadar gerilemiştir. diyarbakır ise 1.783.431 nüfusuyla 12. sıraya yükselmiştir.kaynak

bu büyük düşüşün ve ihmalin gözümüzde canlanması açısından yanında bir örnek şehir verdim.

ülkenin en zor coğrafyasına ve iklimine sahip birkaç şehirden biri ol, tüm bunlara karşın büyük bir zoru başararak içinde tarım yapılabilen geniş arazileri olan, iklimi haftanın 86 günü yağmur almayan tonla şehrin bulunduğu 63 şehir arasından en gelişmiş 10. şehir ol, yani o kadar imkansizlikla o kadar fazla insanı doyurmayi başarabil. tüm bunların yanında nüfus olarak gelişiminden çok daha büyük bir kültürel ve stratejik öneme sahip ol, koca bir hristiyan dünyası için tüm dünyadaki en önemli 3. şehir ol , şartları çok daha kolay olan onca şehir arasından koca bir kafkasya, anadolu (3-5 şehir istisna) coğrafyalarındaki en gözde şehir ol, ama günümüzde geldiğin nokta bu olsun.

üzücü bir hikaye. bunun tek sebebi ülkemizin değişimi de değildir. dünyada da özellikle milenyum sonrası değişen tuhaf bir düzen söz konusu. ornegin son 50 yılda kenya'nın nüfusu belçika'nın nüfusunun 5 katına çıkmıştır.

yani demem odur ki, kurt kuzuya boğdurulmuştur efendim. günümüz dünyasının tuhaf sistemini en isabetli açıklayan söz budur.
devamını gör...
bu gün kurtuluşu olan şehir.
kurtuluş savaşı zamanında rusların işgaline uğrayan, ardından rusya'da yapılan devrim sonrası rusların terk ettiği gün, bu gün olan şehir.
bu gün okulların tatil olduğu şehir.
devamını gör...
bazı köylerinin hala daha rumca ismiyle anıldığı, rumca küfürlerin hiç unutulmadığı, hafızalarda canlılığını koruduğu gerçeği hesaba katıldığında, rumlarla türklerin bir zamanlar aynı köylerde kardeş kardeş yaşadıkları anlaşılabilir.
muhteşem bir kültür alış-verişi olmuşa benziyor.

türk gencine aşık olan rum kızları muhtemelen dinlerini değiştirmiştir ve bu sayede rum kızlarıyla evlilikler yapılmış olabilir.
özellikle maçka tarafında bugün bebeler bile rumca küfürlerin ne anlama geldiğini çok iyi biliyorlar.
devamını gör...
türk gençlerine aşık olan rum kızları dinlerini değiştirmiş jfldajşlaşladk

ah canım ne kadar da romantik. bölgenin büyük çoğunluğu zorunluluktan islamiyete geçmiş ve zamanla asimile olmuş pontus rumları ve lazlardan oluşur. bugünkü bütün trabzonluların büyükanne ve babaları zamanında şakır şakır rumca konuşuyordu. hala vardır bu yaşlı insanlardan. bu bölgede türkmen etkisi yok denecek kadar azdır.
devamını gör...
kaynağı anüsü olan insanların rum, pontus bilmem nesi diye saldırdığı şehirdir.
zorla müslüman olmuşlarmış.
oğlum sallamada ziyayı bile geçtiniz lan..

laz olan laz olduğunu, gürcüsü gürcü olduğunu söylüyor zaten. türk olanlarının da türklüklerinden gayrı bildikleri bir şey yok..
millete rumluk pontusluk yakıştırması yapanları ciddiye almayın.
orada yaşayan rumlar zaten gitmek zorunda kalmışlar. bir yerlerinizden element uydurmayın.

2.tanım mecburiyetten oldu. bazılarına gereken ameliyatın yapılmasını talep ediyorum.
devamını gör...
bir tartışmaya girmek istemem lakin, anadolu'daki en yüksek rum nüfusu bu bölgede bulunur. sadece trabzon değil, giresun merkez ile rize merkez arası yoğun rum nüfusunun yaşadığı bir coğrafyadır. peki neden karadeniz rum nüfusu konusunda sürekli gündeme geliyor?

öncelikle şu bilgiyi vermek gerekiyor, laz ve gürcü nüfusu rize merkezden doğuya doğru başlar.

rum nüfusunun burada yoğun olma nedeni, engebeli araziden dolayı devletin türk nüfusu iskan etmemiş olmasından kaynaklanıyor. osmanlı bir tarım devletiydi ve öncelik olarak arazi endeksli planlama yapılırdı. doğu karadeniz bölgesi engebeli arazi yapısından dolayı iskan dışı kalmıştır. örneğin fatih döneminde, doğu avrupa - balkanlar- ve anadolu'ya türkçe isimler verilirken, doğu karadeniz bunun dışında kalmıştır.

diğer yandan, buranın toprak ve coğrafi butunlukle sorunlu yapısı, insanların yüzyıllarca izole olmasını sağlamıştır. haliyle, bu bölge insanında olan bölgeselcilik, karadenizin coğrafik özelliğinden kaynaklanıyor, insanlara da bu şekilde sirayet etmiş olmalı. bugün yunanistan'da en sevilmeyen arızalı tipler, trabzon rumları. aşırı sağ eğilimli oluyorlar çünkü. tesadüf olmasa gerek. her neyse bu yapı rumların yüzyıllarca, izole kalıp etnik kimliklerini korumasına neden oluyor. örneğin orta anadolu rumları - ki karaman türkleri oldukları yönünde iddialar da var- neredeyse rumcayı unutuyorlar, sadece türkçe konuşuyorlar. batı anadolu ve balkanlar daha çok bilinçli ve iki kimlikli. köylerin ve kasabaların bilinç düzeyi hakkında dikkatli olmak gerekiyor, tanzimat döneminde ermeni ve rum anayasası için, anadolu'dan rum ve ermeni temsilciler geliyor. istanbul rum ve ermenileri, buralardan gelen insanların cahilliği konusunda yaka silkiyor. din belli bir bilinç düzeyi oluşturmuyor.

geçen sene caykaralı çocukluk arkadaşımla bir gece oturup konuşuyoruz, ara sıra toplaşılan bir ortam. aramızda başka çocukluk arkadaşlarımız da var. bir ara sohbet, babasının erken ölümüne geldi, "biliyor musun istanbul'a geldiğinde tek kelime türkçe bilmiyormuş" dedi. nece konuşuyormuş lazca mı dedim. hayır rumca dedi. elbette şaşkınlık oldu ortamda çünkü bu insan 25 senelik arkadaşımız ve biz bunu yeni öğreniyorduk.hatta babaannesi alzheimer olduktan sonra türkçeyi unutup tamamen rumca konuşmaya başlamış.

son olarak özelikle anadolu için etnik meseleler konusunda çok emin olmayın. örneğin bir yerde, trabzon potnus devletinin komutan isimlerinin hepsinin türkçe olduğunu okumuştum. üzerine gidip araştırmayı derinlestirmedim fakat, büyük ihtimal bu doğru olabilir. çünkü türkler o dönemlerde genelde mevcut yapıların askeri sistemlerini ele geçiriyorlar, abbasiler gibi. bizans devletinde ciddi sayıda hristiyan türk nüfusu var.

lütfen etnik meseleler üzerinden kavga etmeyin.

edit şunu ekliyeyim ki yanlış anlaşılma olmasın. "bölgede hiç türk yok muydu" hayır zaten böyle bir şey mümkün değil. yani vilayet merkezlerinde türk bir yönetici sınıf olmak zorunda. aksi mümkün değil, ancak köylerde rum nüfusu büyük ihtimal türklerden her daim ezici şekilde fazla, çünkü bizde türk müslüman-nüfusu devlet iskan eder genelde. elbette bu demek değil ki kafasına göre yerleşen türk olmadı, kesinlikle vardır.

bir de yukarıda rumların ve türklerin aynı köylerde yaşadığı söylenmiş, istisnalar olabilir fakat koy genelde etnik nüfus konusunda homojendir. bu daha çok kasabalar için geçerli. yani bir kasabada, meydanda camii, iki sokak arkasında klise olabilir. köy buna çok müsait degil.
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
trafik ışıklarına kadar, şampiyonluğa hazırlanan memleketim.
devamını gör...
başlıkta bile görünce gururlanıp heyecan yaptığım muhteşem kutsal toprak.
devamını gör...
tanımları okurken çok üzüldüğüm başlık.. yazdığım şeyler lütfen yanlış anlaşılmasın, güzelce ifade etmeye çalıştım parmaklarımdan geldiğince..

trabzon insanının ruh hâli tıpkı havası gibidir. bazen sağanak yağışlı, bazen yakıcı güneşli ve bazense korkunç fırtınalı.. trabzon insanlarının birçoğu sinir ve gerginliği, dışarıdan bakıldığında çatık kaşları sebebiyle sert görünmesiyle meşhur olmuştur diğer şehirlerde yaşayan veya turist olarak bu şehre gelenler için. kulaktan dolma bilgi ve önyargarıyla gelip yanıldığını söyleyen çok insan tanıdım. trabzon insanı çok misafirperverdir, eviniz olmasa bile kapıda kalmazsınız. fenerbahçe trabzon'da hiç sevilen bir takım olmasa da insanlar sırf haklı yere de olsa takımı sevmediği için forma giyen insana dokunmaz. bakışları onlara karşı sert olur fakat dövmek gibi bir duruma ben hiç şahit olmadım. her şehirde olduğu gibi burada da kötü insanlar tabii ki var lâkin onlara bakarak şehrin kötü olduğu genellemesine varılmasını çok yanlış buluyorum. bunun dışında trabzon denizle yeşilliğin birleştiği karadeniz'in başkenti, incisi olan şehirdir. araplar çok fazla yer satın alıp oralara otel dikene kadar doğal güzelliği çok daha güzel olan fakat şu an yine harika olduğunu belirtmek istediğim şehir. gezilmemiş, görülmemiş, keşfedilmemiş birçok yeri vardır. ayrıca trabzon insanı için trabzonspor yaşam tarzı, bordo-mavi huydur. hamsi, mısır ekmeği, fındık, tereyağı, vakfıkebir ekmeği, sürmene bıçağı, pidesi, hamsiköy sütlacı ve çarşıbaşı keşanıyla meşhurdur.
devamını gör...
"korkma bu dağlar bizim" diye abuk sabuk dizi çekilen bölge. dağlar yaban hayvanlarına aittir. aksini iddia eden işgalcidir.
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
çok tatlı şivesi olan şehrim.
devamını gör...
üçgen biçiminde 10 katlı apartman gördüğüm kent
kabaca şööle bi şeydi
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
an itibariyle bulunduğum şehir. bu ne soğuk lan kış geri mi geldi. evet.
devamını gör...
şu sıralar her yeri bordo mavi olan şehir.
o sene bu sene çünkü.*
üşenmesem şu banka kaçasım var.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
bu şampiyonluğun 35 yıl daha yetmesini dilediğimiz şehir.

3 büyüklerin işleyen çarkını bozmamasını temenni ediyoruz.

yahu ne güzel gs, fb, bjk şampiyonlukları bölüşüyorduk..
ey istanbul kulüpleri, şimdi vakit birlikte olma vaktidir. yarın çok geç olabilir...

bir yandan şampiyonluğuna sevinirken
diğer yandan tedirginlik duyduğum kulup takımınım şehridir.
dün gece kadir gecesiydi bol bol dua ettim.
istanbul kulüpleri için.
devamını gör...
adı doğukan olanları komik olan şehir.
devamını gör...
geçtiğimiz hafta boyunca konakladığım, tarihi yerlerini ve yaylalarını gezdiğim şehir. açık söylemek gerekirse hayran kaldım. yeşil ve mavinin uyumu, dağların zirvesinden yeşilin her tonunu izlemek muazzam bir duyguydu.
akabinde çal mağarası gibi yine muhteşem bir doğa harikasına da uğradım. gerçekten hayran kaldığım bir doğaya sahip olduğunu söyleyebilirim.

ancak şehrin merkezi için bu söylediklerimi söyleyemeyeceğim. inanılmaz berbat bir şehir yapılanması mevcut. hayatımda bu kadar çirkin, bu kadar göz yoran bir beton yığınını istanbul'da dahi görmedim. sanki birisi betonu çiğnemiş çiğnemiş bu şehrin üzerine kusmuş gibi, orantısız, düzensiz, plansız bir şehir yapılanması oluşmuş. yollar desen karma karışık.
şehrin merkezinde yaşayan insanların da diğer insanlara saygısının olmadığını söylemek mümkün. son ses kurtlar vadisi jeneriği açıp gezen mi dersin? abuk subuk müziği son ses açıp sokağın tüm huzurunu bozan mı dersin... neler var neler.
bu kadar kötü şeyden sonra iyi bir özelliği ekleyerek bitirmek istiyorum. şehir çok ucuz. özellikle yeme ve içme konusunda istanbullu bir insanı hayretler içerisinde bırakacak seviyede ucuz olduğunu söyleyebilirim.

özetle doğal yapısı muazzam ancak içeriğini beğenmediğim bir şehir oldu trabzon. birçok yerini gezdim, gördüm. her ne kadar olumsuz tarafı çok olsa da doğası için tekrar tekrar gidilecek bir şehir.
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
2020 yılı mart ayındaki yazım
***************
bu yazımda sizi memleketime götüreceğim. trabzon’uma, ömrümün 41 yılının geçtiği şehre.
kuzeyi baştan dibe deniz, güneyi baştan dibe dağdır. insan, çok kolay yön tayin eder trabzon’da. yormaz insanı.
bir meydanımız vardır şehrin göbeğinde hem park hem durak. her tarafa dolmuşların kalktığı. meydan parkının ardından boztepe’ye çıkılmalıdır.
önünde deniz olan, dağlık yeşil bir şehre tepeden bakmak, ufka dalmak insana iyi gelir, ufuk insana baktığına vakıf olma merağı verir. boztepe’de, bir çay bahçesinde, eline ince belli bardağı alıp ucu olmayan karadeniz’e, trabzon’a bakılmalıdır. ekran büyütüle büyütüle bakılmalıdır hatta.
coğrafyası müsaade etmez çok büyümeye, o yüzden yeri dardır ama o coğrafyayı öyle bir doldurmuştur ki trabzon. haksızlık etmemek için onca emeğe, şehre ekranı büyüterek bakılmalıdır. her açısı kültür doludur şehrin.
benim çocukluğumda bakırcıların çekiç sesleriyle çınlayan kemeraltı çarşısı, hala otantik bakırcılar ile doludur. güğümler, mangallar, sahanlar, taslar…
kemeraltı çarşısı, pek çok tarihi mekana ev sahipliği yapar yüzyıllardır. restore edilip hem eski el sanatlarının öğretildiği hem sergilendiği hem de insanların bir şeyler yiyip içebileceği tarihi hanlar ile doludur çarşı. bir de bedesten mevcuttur çarşıda. 16. yüzyılda inşa edilen bedesten çarşının merkezinde bulunur. evliya çelebi kentleri bedestenli, bedestensiz olarak ikiye ayırır. bedesten uluslararası ticaretle uğraşan kentlere inşa edilirmiş. zamanın uluslararası ticaret yolu olan ipek yolu duraklarındandır trabzon.
meydana yakın roma zamanından kalma aktif kiliseler de bulunmaktadır. kime sorsanız söyler yerlerini.
şehrin insanı da kendine hastır. tez canlıdır ekseriyetle, nadiren sakin olanı da vardır. büyük bir kısmı dindardır aşırı sol olanı da aşırı sağ olanı da namaza düşkündür. şehirde alkollü mekanlar ile alkolsüz mekanlar çok net bir şekilde ayrılmıştır. şehrin bir kutsalı da trabzonspor’dur. maç sonrası skora göre durum alır şehrim halkı. mağlubiyet sonrası stresli ve mutsuzdur. galibiyet sonrası ise tarifsiz mutludur.
dolu dolu insanlardır. az merak edene, belli ederler kendilerini. yoktur gizli saklıları.
meydandan denize doğru yürüyünce ganita belirir.
ganita çok eskilerde bir limanmış. kanita limanıymış, zamanla adı ganita kalmış, resmi ismi kalepark. şimdilerde set set çay bahçesi doludur. ağaçların içinde denizi ve martıları dinlemek, denizi koklamak için birebirdir.
boztepe’den az batıya bakınca zağnos köprüsü, tabakhane köprüsü ve çevreleri belirir.
zağnos köprüsü roma döneminden kalma bir köprüdür. 15. yüzyılda zağnos paşa tarafından onarımdan geçirilmiştir. bir şeritli araç yolu ve karşı beri yaya yolu mevcuttur. kemerli bir köprüdür. köprüden giderken kuzeyde karadeniz, güneyde boztepe, köprünün altında ise eski trabzon yapıları görülebilir. önde de surlar görülür boylu boyunca. sonra da kanuni evi belirir. kanuni, şehzade iken eğitimini trabzon’da almıştır. onun yaşadığı ev ve o zamanlardan kalma tarihi mekanlar restore edilmiş ve sosyal alan olarak hizmet veriyorlar bugün.
zağnos köprüsü altında eski konaklar, piknik alanları, çay bahçeleri ve tarihi bir kemer mevcuttur. yazının üstündeki resim tam da köprü altındaki alanın güney tarafındaki bir su kemeridir. modern zamanlardan roma zamanına, bizans zamanına, osmanlı zamanına gidip gelinebilir oralarda.
sonra ortahisar camii belirir yolun solunda. 914 yılında roma döneminden kalma bir kilise idi. fatih’in ilk cuma namazı kıldığı kilisedir. camiye dönüşür fatih’in vasiyeti ile.
tabakhane köprüsü belirir sonra. 1. yüzyıldan kalma bir köprüdür. şehrin dericilik sanayisinden almıştır adını. roma dönemi eseridir ve bugünkü haline 19. yüzyılda kavuşmuştur. bir şeritli araç yolu ve her iki yanında yaya yolu mevcuttur. altında şehrin çiçeklerinin üretildiği belediyenin çiçek yetiştirme yeri mevcuttur. dev manolya ağaçları ve çam ağaçları ile doludur. her zamanki gibi kuzeyde karadeniz, güneyde az boztepe ve bol şehir manzarası vardır.
boztepe’den batıya doğru bakınca ayasofya gözükür. bizans’tan kalma fatih sultan mehmet’in cami olarak kullandığı hem ibadethane hem müze hem de dev bir yeşil alan. burada yöreye mahsus yemeklerin yapıldığı mekanlar da mevcuttur.
ayasofyaya kadar gelmişken az ötedeki sera gölü’ne de gidilebilir, birkaç dakikada. 1950 yılında aşırı yağışlı günlerde, derecik vadisi yamaçlarından kopan kayaçlar dereyi tıkayınca 18 günde, herkesin gözü önünde bir göl oluşur. adı bile ciddiye alınmayan derecik deresi, sera gölü’nü oluşturur. gölün çevresinde alabalık ve meşhur akçaabat köftemiz yenebilir. yemek sonrası kalan ekmek parçaları göle atılırsa göldeki sazanlar görülebilir. yağmur sonrası günlerde göl bulanık olur. berrak günlerde göl asıl güzelliğini gösterir.
şehrin, kuzeyi komple deniz olduğu için denize nazır yürüyüş keyfi için biçilmiş kaftandır, trabzon sahil yolu.
şehir, aslında eski şehir ve yeni şehrin iç içe yaşadığı nadir şehirlerden biridir. büyük alana yayılmadığı için kolaylıkla gezilebilir. aramak gerekmez özel bir yerleri, her an bir trabzon güzelliği belirebilir.
şehrin en eski üniversitesi karadeniz teknik üniversitesi 1955’ te kurulmuştur. benim de üniversitem olur. yayıldığı alan genişliği, barındırdığı bitki çeşitliliği ve sosyal alan açısından ülkenin ilklerine girebilecek bir üniversitedir. yeşil seven, bitki seven, deniz seven, yağmur ve loş günleri seven gençlik için bulunmaz hint kumaşıdır. şehirde vakıf üniversitesi ve trabzon üniversitesi de mevcuttur.
sümela manastırı’ndan bahsetmeyeceğim. ilçelerinden, ilçelerin tepelerinde yazın 4 ay boyunca eşsiz güzelliklerle dolu olan yaylalardan bahsetmeyeceğim. yaylardaki kıymetli büyüklerin türbelerinden bahsetmeyeceğim. ilçelere giderken muhteşem dere manzaralarından ve derelerin üzerindeki yöresel köprülerden bahsetmeyeceğim, fındık zamanından, çay zamanından bahsetmeyeceğim.
uzungöl’den bahsetmeyeceğim. zigana’dan bahsetmeyeceğim. deniz kenarındaki restoranlardan bahsetmeyeceğim. önce gelin şehrin merkezini bir gezin, renkli trabzonlular ile muhabbet edin. onlar size daha sonra nerelere gitmeniz gerektiğini söylerler. her birinin meşrebine göre rota belirlersiniz.
geçsin bitsin bu salgın tez vakitte hayırlısıyla, gezin memleketimi. sağlıkla sıhhatli kalın inşallah.
devamını gör...
bunu mu demek istediniz: (bkz: magandazon)
devamını gör...
100.
şu anda orda olmak istediğim
memleketim.
kalbim orda.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"trabzon" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim