türkiye’de adım başı cami olması

ya aynısı işte yüksek öğrenimde olmadı mı? bilinçli şeyler bunlar, dilimizde tüy bitti "kemmiyet değil keyfiyet önemli" diye. istersen gel benim salona bile cami yap? ne değişecek benim gözüm namazda olmadıktan sonra. yahut her yere üniversite kurduk ne oldu peki? benim gözüm okumakta olmadıktan sonra barajı kaldırıp beni okula alsan ne olur almasan ne olur. bu ülkenin gösteriş kaygısı var. milletimiz bu yönde evrilmiş, zengini de aynı fakiri de.

yukarıdaki arkadaş güzel yazmış üniversite örneğiyle. adım başı cami yerine adım başı kütüphane ya da okul yapılsaydı her şeyin çok farklı olacağını düşünmek güzel bir netflix fantezi dizisi olabilir ancak. biz halka nitelik ve nicelik arasında farkı, bunların ne demek olduğunu anlatsak en azından yola çıkacak kadar başarılı oluruz.

birilerine tapmadan duramadığımızın göstergesidir.

gitmeyip laf yapan varoşlara dert olmuştur.

yine bu iyi halimiz gibi geliyor bana. böyle giderse çoğu kişi gitmiyor olmasına rağmen adam başına bir cami düşecek.

yanına tuvalet ve lojman yapmak için inşa edilen yapılardır. yahu sadece tuvaleti ve lojmanı yap istifade etsin millet işte yok illa dikecekler türbe gibi yapıyı bir de imam atayacaklar...

(bkz: bu kadar fazla caminin ne işe yaradığı sorunsalı)

(bkz: aramaya inanmak)

adım başı mı? say canım kardeşim len.

kilise mi olmalıydı, ateizim dernekleri mi olmalıydı yahu ağır konuşacam fakat gece gece lüzum yok bu topraklarda son bin yıldır kurulan devletlerin hepsi o camilerin minarelerinden okunan ezanların verdiği kuvvetle kuruldu, bu toprakların altında sıra dağlar gibi yatan şehitler sayesinde üzerinde yürüyebiliyoruz , kendinize gelin ve biraz adam olun artık.

ve hâlâ devlet okullarında sınıfların 50-60-70 kişi olabilmesi. yani asıl ihtiyacın ne olduğu ortada ama ne gerek var o kadar masrafa, öğretmen, personel maaşına falan dimi?

türkiye'de adım başı rant olmasının sonucudur.

diyanet'in son açıklamasına göre,
türkiye'de yaklaşık 90.000 cami var (89.862).

bu sayı her ay artıyor, parası cebimizden çıkıyor.
ekonominin battığı bu devirde, neden tasarruf yapılmıyor?

-neden?

ooo iyi. her birinden her cuma namaz bitişi 500er lira yardim parasi toplasan bira paran çıkar. soslu mısır bile alırsın yanına.

aynı orantıda ibadet yapanın olmaması çözümlenememiş konu.

90bin civari cami, 23milyon civari ev varmis

binlerce cami demek bok gibi hayat yaşamasına rağmen tanrıya şükreden insan demek. akape işini biliyor. hiçbir şey sebepsiz değildir.

açıkçası kaç tane olduğu ile ilgilenmiyorum. insanların ibadetleri de ibadethaneleri benim ilgi alanıma girmez.

ama adım başı camii olması ile ilgili söyleyeceklerim var. karadeniz'in güzel bir şehri olan ordu'nun perşembe ilçesinde doğdum ben. köyümüz de, yani babamın köyü, yükseklerde bir yerde. ben köyün nüfusunun on yedi olduğunu düşünüyorum. ama nüfus sayım sonuçlarına göre 343 nüfusu olan bu köyün iki camiisi var.

adım başı camii tanımına uyar bence bu. ama neden iki camii? çünkü köyün aşağı tarafındakilerle yukarı tarafındakiler şimdi nedenini bilmediğim bir anlaşmazlığa düşerler. karadenizli oldukları için de bu sorunu elbette ki konuşarak çözemezler.

küçük amcamın da içinde olduğu grup köyü üst taraflarına bir camii yapmaya karar verir ve yaparlar da. sonra camiiye bir imam gelir ve ibadet kaldığı yerden devam eder.

bizim buralardaki camii sayısının inatçı insanların anlaşmazlıklar sonucunda tavır koymak için camiileri bir simge olarak kullanmaları yüzünden arttığını düşünüyorum.

ne güzel işte, her an ibadet edebilmek için elinizin altında cami bulunuyor.

birisi de "kimi gitmediği camiyi dert eder' diyerek sözüm ona, durumu savunuyor. keza, "keşke içlerini de doldurabilsek, büyük çoğunluğu boş" diye hayıflanan da var..
islam coğrafyasına şöyle bir bakın, ağzına kadar dolu şatafatlı camilerde birbirine lanet okuyup, birbirinin camisini bombalıyorlar. dünyanın en yoksul, cahil, ilkel toplumları. umutsuzluk ve çıkışsızlıktan, havalanan uçaklara dışardan sarılıp camisiz coğrafyalara kaçmaya çalışıyorlar. gerçek resim bu..
demek ki, gidilen ve doldurulan camiler ve orada öğretilen, üretilen düşüncelerde sorun var. gerçek bu kadar canyakıcı biçimde ortadayken, onu kabullenmemek ve hala başkasını suçlamak, gerçeği değiştirebilir mi..

ve buna rağmen hala daha caddede, otobüste, avmde, lokma kuyruğunda, bilet sırasında, akıcı trafiğin ortasında insanlar seccade serip namaz kılıyorlar.

üniversite 3 ya da 4. sınıftayken çok içilen bir günün sabahında ev arkadaşım namaz kılıyordu. baktım bi kıble diye doğuya dönmüş. "hayırdır mecusi namazı mı kılıyorsun?" sorusuyla başlayan diyaloğumuz kıble diye camiye doğru durduğunu anlamamla son buldu. adam öyle öğrenmiş, en yakın camiye doğru kılıyordu namazını.

ah ulan keşke ellemeseydim de öyle devam etseydi.