türkiye'deki ahlaki çöküşün nedenleri
başlık "bebeto" tarafından 03.01.2021 15:48 tarihinde açılmıştır.
21.
ahlakın 2 bacak arası sanılması. ahlakı din adı altında sömürmeleri. oysa yere tükürmek, doğaya çöp atmak, son ses araba da müzik dinleyip gürültü kirliliği yapmak da ahlaksızlıktır.
devamını gör...
22.
biz osmanlı'nın devamıyız. osmanlı'nın bir çok adetini de yaşatmışız. osmanlı'nın bürokrasisinde bozulma olunca hediye ve rüşvet vermeden işler yürümez olmuş. bugun de durum aynı. görev duygusu olmadığı için kişiler kendi çıkarını maksimize eden işler yapıyor.
ideolojik partiler dönemi bitti. sol kesimi bilmem ama sağ cenah sadece çıkar için siyaset üretiyor. eskiden milliyetçilik vardı mesela. tuğrul türkeş başbakan yardımcısı oldu diye çarmıha gerildi ama onu çarmıha çivileyenler bugun ne yapıyor görüyoruz.
(bkz: eyyorlamam bu kadar)
ideolojik partiler dönemi bitti. sol kesimi bilmem ama sağ cenah sadece çıkar için siyaset üretiyor. eskiden milliyetçilik vardı mesela. tuğrul türkeş başbakan yardımcısı oldu diye çarmıha gerildi ama onu çarmıha çivileyenler bugun ne yapıyor görüyoruz.
(bkz: eyyorlamam bu kadar)
devamını gör...
23.
ahlaki bir çöküş olduğunu düşünmüyorum. ahlaki bir değişim söz konusu olabilir. dünyadaki herşey gibi kavramların ve anlamların değişmesi , evrimleşmesi gerekir. bu zaten doğal olarak olur. 100 sene önce birine ahlak nedir diye sorulduğunda alınacak cevapla şuan verilecek cevap farklıdır. dünya değiştikçe , insanlar değiştikçe herşey evrimleştikçe bunlar olacak. bu bize çöküş gibi görünür , yeni doğan insanlar büyüdüğünde onlara normal gelir. sonra onlara da anormal gelen değişimler olur.
devamını gör...
24.
var olmayan şey çökemeyeceği için beyhude bir hezeyan başlığı.
devamını gör...
25.
dinin keyfe keder anlaşılıp yorumlanması ve ahlakın ülkede tamamen din endeksli olması halbuki dini doğru anlasa her insan ülkede ahlak sorunu olmaz
devamını gör...
26.
kamu ihalelerinde şeffaflığın olmaması önemli nedenlerden biridir. burada tartışılması gereken iki önemli husus vardır:
(1) ihale işlerinin nasıl olduğu ve olması gerektiğidir. ihaleler "açık maliyet" (open cost) (açık maliyet en basit tabirle, "firmaların kullandıkları girdilere yaptıkları ödemelerden kaynaklanan maliyeti ifade eder.") şeklinde yapılırsa her şey şeffaf olacağı için aslında tartışma da olmayacaktır.
(2) nihai hedefi ab'ne tam üye olmak olan bir ülkenin kamuya ilişkin alım ve/veya ihale süreçlerinin ab müktesebatı ile uyumlu olmaması ve her yıl yayımlanan ilerleme raporlarında bu hususta eleştiriler almasına rağmen hiçbir şey yapmamasıdır.
dünya ticaret örgütü (dtö) metinlerinde “government procurement”, ab düzenlemelerinde “public procurement”, anglo-american literatüründe çoğunlukla “government contracts”, “public purchasing” ya da “government purchasing”, bazı ülke düzenlemelerinde “public tender” ya da “state tender” kavramlarıyla ifade edilmek istenen “kamu alımı”, kamunun ihtiyaç duyduğu mal, hizmet ve yapım işlerinin ihale yoluyla tedarik sürecidir.
kamu alım süreci sadece ihaleye indirgenemeyecek bir süreçtir. burada açıklanması gereken nokta “kamu alımı” ve “kamu ihalesi” arasındaki ayrımın ne olduğudur. zira hemen her ülkede; kamunun ihtiyaç duyduğu mal, hizmet ve yapım işlerinin, uygulanacak belli usuller sonrasında belirlenecek bir bedel karşılığında özel kişilerden satın alınması işlemi, kamu alımları (public/government procurement) olarak nitelendirilmekte ve belli kurallara tâbi tutulmaktadır. kamu ihalesi ise, idarenin sözleşme iradesini oluşturmada uymak zorunda olduğu bir idarî usuldür.
nitekim kamu alımları ab müzakere sürecinde müstakil bir dosya olarak incelenmekte ve değerlendirilmektedir. başka ülkelerle yapılan müzakerelerde sermayenin serbest dolaşımı dosyası içinde ele alınan kamu alımları konusu, türkiye ile müzakere sürecinde ayrılmış ve başlı başına bir dosya haline getirilmiştir. açılan bu dosyalar üzerinden yürütülen türkiye’nin müzakere süreci, hazırlanan ilerleme raporları ile izlenmektedir. bir anlamda türkiye’nin bir önceki yıla göre yapılan ve/veya yapıl(a)mayan reformlarının bilançosunu bu raporlardan çıkartmak mümkündür.
ilerleme raporları incelendiğinde, türkiye’nin kamu alımları alanında yapmış olduğu düzenlemelerin, komisyon tarafından genel itibariyle yeterli görülmediği söylenebilir. örneğin 2001 raporu genel değerlendirmesinde “kamu ihaleleri ile ilgili mevcut mevzuat, müktesebat ile uyumlu değildir” denilmektedir. 2002 ilerleme raporundan 2003 yılına kadar kaydedilen gelişmelerin değerlendirildiği 2003 ilerleme raporunda ise, “kamu alımları konusunda, kamu ihale yasasında yapılan değişiklikle müktesebata uyum konusunda geriye gitmiştir” sonucuna ulaşılmıştır. ayrıca aynı raporda “kamu ihale yasasındaki değişiklikler türkiye’nin ab müktesebatına uyumunu azaltmıştır” iddiası yer almıştır. 2004 raporunda yer alan türkiye kamu ihaleleri değerlendirmesi ise kısaca şöyledir: “türkiye'nin kamu ihale yasası, ab'den ihalelere katılacaklara ayırımcılık yapılmamasını sağlayacak şekilde müktesebat ile uyumlaştırılmalıdır. mevzuatta yapılması gerekli bazı değişiklikler, uygulama alanının genişletilmesi, çok sayıda muafiyetin kaldırılması, ab mallarına ve üreticilerine karşı ayırımcılığın ortadan kaldırılması, rekabet ve tam şeffaflığa yönelik kısıtlamaların kaldırılmasını içerir.”
9 kasım 2005 tarihinde yayınlanan sekizinci ilerleme raporu, yayınlanan diğer yedi rapora göre oldukça farklı bir rapor olarak değerlendirilmiştir, çünkü rapor, 3 ekim 2005 tarihinde müzakere çerçeve belgesi’nin kabul edilmesiyle, türkiye’nin ab’ye tam üyelik katılım müzakerelerine başlaması sonrası yayınlanan ilk rapor olmuştur. 2005 ilerleme raporuna baktığımızda, kamu ihaleleri 5 numaralı fasılda değerlendirilmeye alınmıştır. raporda; “kamu ihaleleriyle ilgili müktesebat şeffaflık, eşit muamele, serbest rekabet ve ayrımcılık yapılmamasına ilişkin genel ilkeleri kapsamaktadır” vurgusu yapılmış ve türkiye’de “genel ilkeler konusunda ilerleme olmamıştır. aksine, türk kamu ihale kanununda bir dizi istisnalar yürürlüğe konmuştur” denilmiştir. ayrıca sonuç kısmında son ilerleme raporundan bu yana “kayda değer bir ilerleme meydana gelmemiştir. aksine, kamu ihale kanununda bir dizi istisna mevcuttur ve ihale kanununa yapılan ilavelerle türk ihale mevzuatı müktesebattan daha da uzaklaşmıştır. türkiye müktesebatla çelişen yeni istisnalar kabul etmekten kaçınmalıdır. şeffaf olmayan ve ayrımcı kamu ihale uygulamalarına son verilmesi ve kamu ihale kanununun müktesebata uyumlaştırılması için harekete geçilmesi gerekmektedir” değerlendirmesinin yapıldığını görmekteyiz.
2006 ilerleme raporu da bir önceki ve daha sonraki raporlar gibi, genel ilkeler alanında bir gelişme bulunmadığı yönünde tespitte bulunmuştur. şeffaflık ilkesi kapsamında ele alınabilecek olumsuz bir saptama ise şöyledir: “kamu ihale kurumunun güncellediği kamu ihale eşikleri ve mali limitleri, ab seviyesinin üstünde kalmaya devam etmektedir. bu durum, teklif veren yabancıların şansını azaltmaktadır. buna ilaveten, karmaşık ve pahalı nitelik usulleri de, kamu ihalelerine geniş çaplı katılım için bürokratik engel oluşturmaya devam etmektedir.” ayrıca 2006 raporunun işletme ve sanayi politikası başlığını taşıyan 20 numaralı faslında, şeffaflıkla ilgili önemli bir eleştiri yer almaktadır: “ihalelerde, kamuya duyurma şartları her zaman tam olarak yerine getirilmemiştir.”
2007 yılında açıklanan ilerleme raporunda da bir önceki raporlardan farksız olarak, “genel ilkeler alanında hiçbir ilerlemeden bahsedilemez” cümlesi yer almıştır. ancak bununla birlikte, şeffaflık adına olumlu bir değerlendirmeden söz edebileceğimiz açıklamaları da aynı raporda okumak mümkün: “idari kapasite konusunda ilerleme kaydedildiği söylenebilir. kamu ihale kurumu artan biçimde etkin ve verimli bir çalışma yürütmektedir. 2007 itibariyle, ihale bültenleri yalnızca elektronik formatta yayımlanmaktadır ve ücretsiz olarak internet üzerinden erişime açık bulunmaktadır.” özetle söz konusu 2007 raporunda kamu alımları faslı için, sınırlı bir ilerlemeden bahsedilmektedir.
ilerleme raporlarında da her yıl bir önceki yıla göre artan şikayetlere dikkat çekilerek türkiye uyarılmaya çalışılmıştır. 2008 ilerleme raporu’nda bu durum şu şekilde özetlenmiştir: “ihtilaf direktifine uyumda herhangi bir ilerleme sağlanmamıştır. memnun olmayanlarca yapılan şikayetlerin sayısı, verilen ihalelerin tümünün sadece % 3’ünü temsil edecek şekilde, 2003’te yaklaşık 900’den 2007’de 4000’in üzerine çıkarak son yıllarda artmıştır. gözden geçirme prosedürü uzun sürmekte ve davaların yığılmasıyla sonuçlanmaktadır.” şikâyetlerin sayısı başvuru ve şikayete ilişkin yapılan birtakım düzenleme ve değişikliklerden sonra, 2008’e kıyasla 2009’da % 47 oranında azalmıştır. memnun olmayan isteklilerce yapılan şikayet sayısı 2009 yılında 2954 iken, bu sayı 2010 yılında % 45'lik bir artış göstererek 4281'e ulaşmıştır. ilginç bir şekilde, 2009 yılında görülen şikayet başvuru sayısındaki düşüşe rağmen, 2010 yılında sanki hiç düşüş olmamış gibi 2008 yılı şikayet başvuru sayısı yeniden görülmüştür. 2012 yılında, bir önceki yılla karşılaştırıldığında, memnun olmayan isteklilerce yapılan şikâyet sayısı % 9'luk bir artış göstererek, 4281’den 4670’e çıkarken, toplam ihale sayısı % 23 oranında artmıştır. şikâyet sayısının ihale sayısına oranı % 3 olarak gerçekleşmiş olup, bu durum türkiye’deki kamu alımları sisteminin istikrarlı hale gelmekte olduğuna işaret etmektedir. ancak, türkiye’nin şikâyet inceleme mekanizmalarına ilişkin mevzuatını, ab müktesebatıyla daha fazla uyumlu hale getirmesi gerekmektedir.
2010, 2011 ve 2012 yılları ilerleme raporları birlikte incelendiğinde öne çıkan ortak değerlendirmeler şöyledir:
- genel ilkeler bakımından ilerleme kaydedilmemiş,
- yerli istekliler lehine fiyat avantajı uygulaması devam etmekte,
- eşik değer rakamları yüksek tutulmakta,
- istisna alımların kapsamının devamlı genişletilmesi,
- altyapı sektörlerine ilişkin kamu alımlarını düzenleyen birlik direktifi türk ihale mevzuatında bulunmamaktadır,
- şikayetlerin incelenmesi direktifine uyum ile ilgili olarak ilerleme kaydedilmemiştir.
tüm bu ilerleme raporlarını bütün olarak değerlendirdiğimizde, genel ilkeler konusunda ab komisyonu’nun tatmin olmadığı açıkça görülmektedir. özellikle de komisyon, kik’in yerli istekli lehine fiyat avantajı sunan 63 üncü maddesini, rekabet ilkesi kapsamında büyük bir engel görerek, raporlarında sıklıkla eleştirmiştir. eşik değerler, nerdeyse ab eşik değerlerinin iki katı seviyesinde her yıl artarak devam etmektedir. kamu idareleri eşik değerin altındaki ihalelerinde yerli isteklilerin katılımına müsaade ettiği için, yabancı istekliler eşik altındaki ihalelere katılamamaktadır. bu durum da komisyon tarafından bugüne kadar hazırlanmış hemen hemen her raporda eleştirilmiştir.
(1) ihale işlerinin nasıl olduğu ve olması gerektiğidir. ihaleler "açık maliyet" (open cost) (açık maliyet en basit tabirle, "firmaların kullandıkları girdilere yaptıkları ödemelerden kaynaklanan maliyeti ifade eder.") şeklinde yapılırsa her şey şeffaf olacağı için aslında tartışma da olmayacaktır.
(2) nihai hedefi ab'ne tam üye olmak olan bir ülkenin kamuya ilişkin alım ve/veya ihale süreçlerinin ab müktesebatı ile uyumlu olmaması ve her yıl yayımlanan ilerleme raporlarında bu hususta eleştiriler almasına rağmen hiçbir şey yapmamasıdır.
dünya ticaret örgütü (dtö) metinlerinde “government procurement”, ab düzenlemelerinde “public procurement”, anglo-american literatüründe çoğunlukla “government contracts”, “public purchasing” ya da “government purchasing”, bazı ülke düzenlemelerinde “public tender” ya da “state tender” kavramlarıyla ifade edilmek istenen “kamu alımı”, kamunun ihtiyaç duyduğu mal, hizmet ve yapım işlerinin ihale yoluyla tedarik sürecidir.
kamu alım süreci sadece ihaleye indirgenemeyecek bir süreçtir. burada açıklanması gereken nokta “kamu alımı” ve “kamu ihalesi” arasındaki ayrımın ne olduğudur. zira hemen her ülkede; kamunun ihtiyaç duyduğu mal, hizmet ve yapım işlerinin, uygulanacak belli usuller sonrasında belirlenecek bir bedel karşılığında özel kişilerden satın alınması işlemi, kamu alımları (public/government procurement) olarak nitelendirilmekte ve belli kurallara tâbi tutulmaktadır. kamu ihalesi ise, idarenin sözleşme iradesini oluşturmada uymak zorunda olduğu bir idarî usuldür.
nitekim kamu alımları ab müzakere sürecinde müstakil bir dosya olarak incelenmekte ve değerlendirilmektedir. başka ülkelerle yapılan müzakerelerde sermayenin serbest dolaşımı dosyası içinde ele alınan kamu alımları konusu, türkiye ile müzakere sürecinde ayrılmış ve başlı başına bir dosya haline getirilmiştir. açılan bu dosyalar üzerinden yürütülen türkiye’nin müzakere süreci, hazırlanan ilerleme raporları ile izlenmektedir. bir anlamda türkiye’nin bir önceki yıla göre yapılan ve/veya yapıl(a)mayan reformlarının bilançosunu bu raporlardan çıkartmak mümkündür.
ilerleme raporları incelendiğinde, türkiye’nin kamu alımları alanında yapmış olduğu düzenlemelerin, komisyon tarafından genel itibariyle yeterli görülmediği söylenebilir. örneğin 2001 raporu genel değerlendirmesinde “kamu ihaleleri ile ilgili mevcut mevzuat, müktesebat ile uyumlu değildir” denilmektedir. 2002 ilerleme raporundan 2003 yılına kadar kaydedilen gelişmelerin değerlendirildiği 2003 ilerleme raporunda ise, “kamu alımları konusunda, kamu ihale yasasında yapılan değişiklikle müktesebata uyum konusunda geriye gitmiştir” sonucuna ulaşılmıştır. ayrıca aynı raporda “kamu ihale yasasındaki değişiklikler türkiye’nin ab müktesebatına uyumunu azaltmıştır” iddiası yer almıştır. 2004 raporunda yer alan türkiye kamu ihaleleri değerlendirmesi ise kısaca şöyledir: “türkiye'nin kamu ihale yasası, ab'den ihalelere katılacaklara ayırımcılık yapılmamasını sağlayacak şekilde müktesebat ile uyumlaştırılmalıdır. mevzuatta yapılması gerekli bazı değişiklikler, uygulama alanının genişletilmesi, çok sayıda muafiyetin kaldırılması, ab mallarına ve üreticilerine karşı ayırımcılığın ortadan kaldırılması, rekabet ve tam şeffaflığa yönelik kısıtlamaların kaldırılmasını içerir.”
9 kasım 2005 tarihinde yayınlanan sekizinci ilerleme raporu, yayınlanan diğer yedi rapora göre oldukça farklı bir rapor olarak değerlendirilmiştir, çünkü rapor, 3 ekim 2005 tarihinde müzakere çerçeve belgesi’nin kabul edilmesiyle, türkiye’nin ab’ye tam üyelik katılım müzakerelerine başlaması sonrası yayınlanan ilk rapor olmuştur. 2005 ilerleme raporuna baktığımızda, kamu ihaleleri 5 numaralı fasılda değerlendirilmeye alınmıştır. raporda; “kamu ihaleleriyle ilgili müktesebat şeffaflık, eşit muamele, serbest rekabet ve ayrımcılık yapılmamasına ilişkin genel ilkeleri kapsamaktadır” vurgusu yapılmış ve türkiye’de “genel ilkeler konusunda ilerleme olmamıştır. aksine, türk kamu ihale kanununda bir dizi istisnalar yürürlüğe konmuştur” denilmiştir. ayrıca sonuç kısmında son ilerleme raporundan bu yana “kayda değer bir ilerleme meydana gelmemiştir. aksine, kamu ihale kanununda bir dizi istisna mevcuttur ve ihale kanununa yapılan ilavelerle türk ihale mevzuatı müktesebattan daha da uzaklaşmıştır. türkiye müktesebatla çelişen yeni istisnalar kabul etmekten kaçınmalıdır. şeffaf olmayan ve ayrımcı kamu ihale uygulamalarına son verilmesi ve kamu ihale kanununun müktesebata uyumlaştırılması için harekete geçilmesi gerekmektedir” değerlendirmesinin yapıldığını görmekteyiz.
2006 ilerleme raporu da bir önceki ve daha sonraki raporlar gibi, genel ilkeler alanında bir gelişme bulunmadığı yönünde tespitte bulunmuştur. şeffaflık ilkesi kapsamında ele alınabilecek olumsuz bir saptama ise şöyledir: “kamu ihale kurumunun güncellediği kamu ihale eşikleri ve mali limitleri, ab seviyesinin üstünde kalmaya devam etmektedir. bu durum, teklif veren yabancıların şansını azaltmaktadır. buna ilaveten, karmaşık ve pahalı nitelik usulleri de, kamu ihalelerine geniş çaplı katılım için bürokratik engel oluşturmaya devam etmektedir.” ayrıca 2006 raporunun işletme ve sanayi politikası başlığını taşıyan 20 numaralı faslında, şeffaflıkla ilgili önemli bir eleştiri yer almaktadır: “ihalelerde, kamuya duyurma şartları her zaman tam olarak yerine getirilmemiştir.”
2007 yılında açıklanan ilerleme raporunda da bir önceki raporlardan farksız olarak, “genel ilkeler alanında hiçbir ilerlemeden bahsedilemez” cümlesi yer almıştır. ancak bununla birlikte, şeffaflık adına olumlu bir değerlendirmeden söz edebileceğimiz açıklamaları da aynı raporda okumak mümkün: “idari kapasite konusunda ilerleme kaydedildiği söylenebilir. kamu ihale kurumu artan biçimde etkin ve verimli bir çalışma yürütmektedir. 2007 itibariyle, ihale bültenleri yalnızca elektronik formatta yayımlanmaktadır ve ücretsiz olarak internet üzerinden erişime açık bulunmaktadır.” özetle söz konusu 2007 raporunda kamu alımları faslı için, sınırlı bir ilerlemeden bahsedilmektedir.
ilerleme raporlarında da her yıl bir önceki yıla göre artan şikayetlere dikkat çekilerek türkiye uyarılmaya çalışılmıştır. 2008 ilerleme raporu’nda bu durum şu şekilde özetlenmiştir: “ihtilaf direktifine uyumda herhangi bir ilerleme sağlanmamıştır. memnun olmayanlarca yapılan şikayetlerin sayısı, verilen ihalelerin tümünün sadece % 3’ünü temsil edecek şekilde, 2003’te yaklaşık 900’den 2007’de 4000’in üzerine çıkarak son yıllarda artmıştır. gözden geçirme prosedürü uzun sürmekte ve davaların yığılmasıyla sonuçlanmaktadır.” şikâyetlerin sayısı başvuru ve şikayete ilişkin yapılan birtakım düzenleme ve değişikliklerden sonra, 2008’e kıyasla 2009’da % 47 oranında azalmıştır. memnun olmayan isteklilerce yapılan şikayet sayısı 2009 yılında 2954 iken, bu sayı 2010 yılında % 45'lik bir artış göstererek 4281'e ulaşmıştır. ilginç bir şekilde, 2009 yılında görülen şikayet başvuru sayısındaki düşüşe rağmen, 2010 yılında sanki hiç düşüş olmamış gibi 2008 yılı şikayet başvuru sayısı yeniden görülmüştür. 2012 yılında, bir önceki yılla karşılaştırıldığında, memnun olmayan isteklilerce yapılan şikâyet sayısı % 9'luk bir artış göstererek, 4281’den 4670’e çıkarken, toplam ihale sayısı % 23 oranında artmıştır. şikâyet sayısının ihale sayısına oranı % 3 olarak gerçekleşmiş olup, bu durum türkiye’deki kamu alımları sisteminin istikrarlı hale gelmekte olduğuna işaret etmektedir. ancak, türkiye’nin şikâyet inceleme mekanizmalarına ilişkin mevzuatını, ab müktesebatıyla daha fazla uyumlu hale getirmesi gerekmektedir.
2010, 2011 ve 2012 yılları ilerleme raporları birlikte incelendiğinde öne çıkan ortak değerlendirmeler şöyledir:
- genel ilkeler bakımından ilerleme kaydedilmemiş,
- yerli istekliler lehine fiyat avantajı uygulaması devam etmekte,
- eşik değer rakamları yüksek tutulmakta,
- istisna alımların kapsamının devamlı genişletilmesi,
- altyapı sektörlerine ilişkin kamu alımlarını düzenleyen birlik direktifi türk ihale mevzuatında bulunmamaktadır,
- şikayetlerin incelenmesi direktifine uyum ile ilgili olarak ilerleme kaydedilmemiştir.
tüm bu ilerleme raporlarını bütün olarak değerlendirdiğimizde, genel ilkeler konusunda ab komisyonu’nun tatmin olmadığı açıkça görülmektedir. özellikle de komisyon, kik’in yerli istekli lehine fiyat avantajı sunan 63 üncü maddesini, rekabet ilkesi kapsamında büyük bir engel görerek, raporlarında sıklıkla eleştirmiştir. eşik değerler, nerdeyse ab eşik değerlerinin iki katı seviyesinde her yıl artarak devam etmektedir. kamu idareleri eşik değerin altındaki ihalelerinde yerli isteklilerin katılımına müsaade ettiği için, yabancı istekliler eşik altındaki ihalelere katılamamaktadır. bu durum da komisyon tarafından bugüne kadar hazırlanmış hemen hemen her raporda eleştirilmiştir.
devamını gör...
27.
(bkz: adalet mülkün temelidir).
(bkz: gemisini yürüten kaptandır).
(bkz: sen ağa ben ağa; bu ineği kim sağa).
(bkz: gemisini yürüten kaptandır).
(bkz: sen ağa ben ağa; bu ineği kim sağa).
devamını gör...
28.
(bkz: türkiye’de hiç olmayan ahlak)
(bkz: din nedeni ile araplaşmış olmak)
(bkz: türkiye’de ahlak algısı)
(bkz: din nedeni ile araplaşmış olmak)
(bkz: türkiye’de ahlak algısı)
devamını gör...
29.
haksızlıklar karşısında bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla hareket etme, bir de parayı onurdan, şereften daha üstün görme anlayışı, şimdilik bunlar geldi aklıma.
devamını gör...
30.
yine bir yerlerden tanıdık gelen bir başlığa şu an yazabilmenin mutluluğu ile kutsanmış olmanın bu sihri bozamayacağı nedenler.
devamını gör...
31.
olmayan şey çökmez..
devamını gör...
32.
kime göre neye göre çöktüğünü merak ettiğim ahlaktır.
hayır arkadaş bir yılda 200 kişinin öldürülmesiyle nasıl oluyorda 81 milyon'un ahlakı çöküyor.
amerikada her yıl silahlı saldırılar ile 250 bin kişi ölüyor. o kadar amerikalı ile sohbet ettim birtanesi bile bana amerikada ahlaki yapı çöktü tarzında bir şey söylemedi.
çocuk tacizleri ile ilgili ise avrupalı pedofililerin asya ülkelerinde çocuklara zorla tecavüz ettiği haberleri yabancı basınlarda sürekli dolaşıyor. en son abd'de jeffrey epstein'ın pedofilileri korumak için intihar ettiği ile ilgili iddialar var.
ama benim güzel ülkemde kadın cinayeti işlendiğinde tüm erkekler katil, bir çocuğa tecavüz edildiğinde tüm vatandaşlar pedofili oluyor.
hayır arkadaş bir yılda 200 kişinin öldürülmesiyle nasıl oluyorda 81 milyon'un ahlakı çöküyor.
amerikada her yıl silahlı saldırılar ile 250 bin kişi ölüyor. o kadar amerikalı ile sohbet ettim birtanesi bile bana amerikada ahlaki yapı çöktü tarzında bir şey söylemedi.
çocuk tacizleri ile ilgili ise avrupalı pedofililerin asya ülkelerinde çocuklara zorla tecavüz ettiği haberleri yabancı basınlarda sürekli dolaşıyor. en son abd'de jeffrey epstein'ın pedofilileri korumak için intihar ettiği ile ilgili iddialar var.
ama benim güzel ülkemde kadın cinayeti işlendiğinde tüm erkekler katil, bir çocuğa tecavüz edildiğinde tüm vatandaşlar pedofili oluyor.
devamını gör...
33.
çünkü imam osurup duruyor.
devamını gör...
34.
eğitimsizlik, kendini üstün görme, saygısızlık...
devamını gör...
35.
kukla-kılık dekadans sahnesindeki; anatomik anlık intihara ve atomik çürüyüşlere hoş geldiniz!
devamını gör...
36.
öncelikle tanım: ülkede olduğu iddia edilen ahlâki çöküşün olası nedenlerini aradığımız başlık.
teknik olarak bir çöküşün yaşanabilmesi için öncelikle belirli bir standarda ulaşılmış olması gerekir.
ve benim kendi görüşüme göre biz ülkece hiçbir zaman belirli bir ahlâki seviyeye ulaşamadık. şimdi ortamın ve olayların daha beter olmasının (ya da öyleymiş gibi görünmesinin demek daha doğru olur) nedeni ulaşım ve iletişim imkanlarının çok daha gelişmiş olması sebebiyle çok daha fazla kepazeliğin gün yüzüne çıkması. ha bir de nüfus artışı etkili olmuştur muhtemelen sayıların artmasında.
şuanki mevcut ortamın tek özelliği halihazırda zaten her yerde ve her koşulda her türlü pisliği yapmaya meyilli olanların potansiyellerini ortaya çıkaracak nitelikte olması. (cezai yaptırımların caydırıcılığı falan hikaye artık; ortada ceza diye bir şey kalmadı.)
iş orman kanunlarına kalınca da ortalık karışıyor doğal olarak.*
yani, zaten insanların büyük bir çoğunluğunu "ahlaklı" gibi görünmeye iten şey toplumsal ve cezai yaptırımlar; söz konusu kişilerin kendi yapısından kaynaklanan bir özellik değil. kaldı ki çoğu insanın kendi içinde öyle, gelişmiş bir ahlâki yapısı falan da yok. ne kadar eğitirseniz eğitin küçük de olsa bir yerden patlak veriyor çoğu zaman. (herhangi bir yerde yaşanan doğal afet gibi, asayişin kısa süreliğine de olsa ortadan kalkmasına sebep olan durumlarda yaşananları düşünün mesela. 1999 gölcük depremi gibi.)*
ha bir de burada, kontrolsüz sığınmacı alımına değinen olmuştur belki. bu durum da çöküşe yol açmaz çünkü ortada çökecek bir şey yok; kalmadı. sadece oranlar katlanarak artacak muhtemelen*. yani çoktan öldük; sadece cenazemiz kaldırılmadı henüz.*
...
(bu arada, buna hiç değinmedim fakat; eğer "ahlâki çöküşten kastı kadınların açık giyinmeye başlaması falan olanlar var ise hiç kusura bakmayın ama daha çooook "çökecek" sizin ahlakınız merak etmeyin. hatta dikkat edin de başınıza çökmesin. swh. (ya da çöksün hatta yerin dibine batın alüminyum)
teknik olarak bir çöküşün yaşanabilmesi için öncelikle belirli bir standarda ulaşılmış olması gerekir.
ve benim kendi görüşüme göre biz ülkece hiçbir zaman belirli bir ahlâki seviyeye ulaşamadık. şimdi ortamın ve olayların daha beter olmasının (ya da öyleymiş gibi görünmesinin demek daha doğru olur) nedeni ulaşım ve iletişim imkanlarının çok daha gelişmiş olması sebebiyle çok daha fazla kepazeliğin gün yüzüne çıkması. ha bir de nüfus artışı etkili olmuştur muhtemelen sayıların artmasında.
şuanki mevcut ortamın tek özelliği halihazırda zaten her yerde ve her koşulda her türlü pisliği yapmaya meyilli olanların potansiyellerini ortaya çıkaracak nitelikte olması. (cezai yaptırımların caydırıcılığı falan hikaye artık; ortada ceza diye bir şey kalmadı.)
iş orman kanunlarına kalınca da ortalık karışıyor doğal olarak.*
yani, zaten insanların büyük bir çoğunluğunu "ahlaklı" gibi görünmeye iten şey toplumsal ve cezai yaptırımlar; söz konusu kişilerin kendi yapısından kaynaklanan bir özellik değil. kaldı ki çoğu insanın kendi içinde öyle, gelişmiş bir ahlâki yapısı falan da yok. ne kadar eğitirseniz eğitin küçük de olsa bir yerden patlak veriyor çoğu zaman. (herhangi bir yerde yaşanan doğal afet gibi, asayişin kısa süreliğine de olsa ortadan kalkmasına sebep olan durumlarda yaşananları düşünün mesela. 1999 gölcük depremi gibi.)*
ha bir de burada, kontrolsüz sığınmacı alımına değinen olmuştur belki. bu durum da çöküşe yol açmaz çünkü ortada çökecek bir şey yok; kalmadı. sadece oranlar katlanarak artacak muhtemelen*. yani çoktan öldük; sadece cenazemiz kaldırılmadı henüz.*
...
(bu arada, buna hiç değinmedim fakat; eğer "ahlâki çöküşten kastı kadınların açık giyinmeye başlaması falan olanlar var ise hiç kusura bakmayın ama daha çooook "çökecek" sizin ahlakınız merak etmeyin. hatta dikkat edin de başınıza çökmesin. swh. (ya da çöksün hatta yerin dibine batın alüminyum)
devamını gör...
37.
(bkz: kemal kılıçdaroğlu)
devamını gör...
38.
insanlar iyice zıvanadan çıktı sonumuz hayrola.
devamını gör...
39.
ahlaksızlığın ve alçaklığın normal gösterilmeye çalışıldığı toplumdan ne bekliyorsunuz. öyle aptal aptal dizileri tv kanallarında yayınlarsanız sonucu bu oluyor.
devamını gör...
40.
bunlar her zaman vardı. sadece sosyal medya ve gündüz kuşağı programları ile gün yüzüne çıktı.
eşek miken insanlar vardı bu ülkede ya da damacana.
ensestin en yaygın olduğu ülkeyiz.
ben bu kadar kendi ahlakının düşmanı olan başka bir toplum görmedim.
eşek miken insanlar vardı bu ülkede ya da damacana.
ensestin en yaygın olduğu ülkeyiz.
ben bu kadar kendi ahlakının düşmanı olan başka bir toplum görmedim.
devamını gör...