türkiye'deki ahlaki çöküşün nedenleri

kendinde kendine özel hak görmek. diyelim ki adam müslümanım diyor namaz kılıyor oruç tutuyor ve yaptığı şeyi işten kaytarmayı, çalışanını sigortasız çalıştırmayı, haram yemeyi hatta kenndinde hak görüyor. sanki ona özel bir din var. bahanesi de şu. ee başkası mı yapsın. dinsiz komünist mi yedin diyor . ben namaz kılıyorum ya diyor. namaz da bireysel kimseye faydası olmayan bir ibadet. hatta oruç. sen gel zekâta devam et bakalım. yok olur mu. en az yapılan islam'ın şartı zekat bu yüzden.

adam kendisini atatürkçü görüyor demokrat, veya bir etnik gruptan veya milliyetçi hep aynı bahaneler . yine kendisine hak görme. başkası mı yapsın.

olay şu güya onlar yaptıkları ile hak yolunda kendi normal ideal ideolojileri yolunda insanlığa fayda sağlıyor.
onlar seviyor ülkeyi en çok. herkesten çok. başkası sevmiyor. başkası hep hain .


insanlar kendilerini sahip oldukları üzerinden tanımlar basklarida yapar bunu. o zaman onun evi arabası parası varsa. haram yemiş kul hakkı imiş yolsuzlukmuş ne önemi var. sen de yap diyorlar.
amaca giden yol mübah oluyor.

böyle böyle millet birbirinden göre göre bunlar da yayılıyor.

herkes günü kurtarma derdinde oluyor.

ahlak huy demektir. o yüzden islam ahlaklı olun demez, güzel ahlaklı olun der.

ahlak yani huy neden bozulur?
huy bozulmaz bence, olsa olsa geliştirilmez.
geliştirilmeyen huy, ilkel kalan huydur sorun olan huydur.

çocuklar gibi olan insanlar var. bencil, gaddar, açgözlü. çocukken kimse onları geliştirmeye çalışmamış. kimse onlara dokunmamış.

onlar gibiler yüzünden, toplumsal hayat zorlaşır. keşke onlar artık çocuk olmadıklarını, sorumluluklarını almaları gerektiğini, her şeyin onların olmadığını, yalnız yaşamadıklarını anlasalar.

ahlaki çöküşün önüne, güzel ahlakla geçilir. güzel ahlak, özgürlüğünün sınırlarını bilmektir. güzel ahlak, elindeki çöpü yere atmamamaktır. güzel ahlak, tanıdığı için iş yaratmamaktır. güzel ahlak, kamusal alanda çalışanın, kamusal alanın sahibi olmadığının farkında olmasıdır. güzel ahlak, doktorların her hastayı yakını gibi bakmasıdır. güzel ahlak, her öğretmenin her öğrencisini geliştirilmeye çalışmasıdır. güzel ahlak, her fırıncının ekmeği kendi evine götüreceği ekmek gibi hazırlamasıdır.

güzel ahlak, dünyaya kendininmiş gibi bakıp, özenli davranmaktır. kendininmiş gibi düşünüp kötü davranmak, ahlaki çöküştür.

ahlaki çöküşü önlemek için, birilerinden işaret beklemeye gerek yok. topu başkasına atmaya gerek yok. ahlaki çöküşü, güzel ahlaka evirmek kişisel gelişimdir.

kişisel gelişim, kişi kadar toplumada hizmet eder. ölene kadar gelişmek zorundayız. önce kendimiz, sonra ailemiz, sonra arkadaşlarımız, en sonunda da toplum için.

güzel ahlakla kalın.

ahlaki değerlerin dini eğitim den önce verilmesi gereği gerçeğinin toplum tarafından kabul görülmediği için dindar laik v.s. birey yetiştirmek yerine ahlaklı bireyler yetiştirmek sadece izlemeyen okuyan irdeleyen nesillerin var olmamasi çöküşün nedenleri

sahillerde zina edilmesi. bunu artık söyleyebiliriz.

ahlaki değerlerin bu kadar dile düşmesi ve kullanılması, ahlakla dinin bağdaştırılıp insanlar üzerinde baskı kurulması sebebiyle ve ailede yanlış verilen eğitim yüzünden türkiye'de ahlaki çöküş yaşanmaktadır.

içeriden bizler ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz bir de dışarıdan bir irlandalı hanımefendi konuyu nasıl görmüş bakalım.
videonun devamı kesilmiş, düzelteceğim.
edit: düzelttim.
www.instagram.com/reel/Cbz5...

ilkeli ve dürüst bir yaşamın somut hiçbir karşılığının olmaması, buna mukabil fırsatçılığın, fırıldaklığın da kısa vadeli kazanımlar sunuyor olmasıdır. birtakım değerlerin de artık alıcısının olmaması gibi bir sonuç da etkili tabii. şu bir gerçek ki yalan üzerine kurulu hiçbir şey sürdürülebilir değildir. mantıklı her insan da bunu bilir. erdem, şeref ve haysiyet sahibi insanlar da her bir davranışında, önce kendine hesap verebiliyor olmayı önceler. mutlulukları, vicdanlarındaki yükün ağırlığına ve hafifliğine göre değişkenlik gösterir. dünyevi değerlerle ilişkileri, ihtiyaçları kadardır. fazlasıyla mutluluğa, eksiğiyle hırsa kapılmazlar. yaşama, doğaya ve insanlığa karşı alacaklı değil, borçluluk ve sorumluluk duygusu hakimdir. tabii böyle insanların zeka, terbiye, görgü ve eğitim düzeyi gibi güçlü soyut alt yapıları vardır ve ne yazık ki sayıları da pek fazla değildir. fakat herhangi bir ekonomik sıkışmışlıkta ilk vazgeçilebilir olanlar da yine bu değerler olduğundan, belli bir refah düzeyi de gerektirir. öte yandan sistem, kısa yoldan köşeyi dönme, takiyye, el etek öpme, yalakalık kültürü ve popülizmin zirve yaptığı bir raddeye erişmiş olmasından mütevelli, cahil yığınların da akını, genelde buralara oluyor. siyaset, sanat gibi mecralardaki görünür tiplerin rol model etkileri de gözardı edilmemeli. bilgi ve aklın egemen olduğu bir toplum, yaşanabilir ve sürdürülebilir bir coğrafya için hepimizin ihtiyacı.

yazardım ama kapıya gelirler.

okumamak.
son 20 yılda iyice artan "okuyan insanı değersizleştirme çabaları" da buna çanak tuttu.

halk okumuyor.
neyin ne olduğunu bilmiyor.
zamları kılıçdaroğlu yapıyor diyen salak mı ararsın, ekonomimiz harika diyen beyni akmış mı ararsın, almanya'nın bizi kıskandığını düşünen beyinsiz mi ararsın, hepsi var.
yıllarca "doktorlar yatıyor" dediler,
avukatlar için "amaaan kitabı ezberliyor para kazanıyor" dediler.
öğretmen için "kafamın tasını attırmasın benim çocuğumu nasıl sınıfta bırakır?!" dediler.

okumuş insanı içten içe kıskandılar sürekli.
e sen okusaydın?
yok, ailesi okutmamış. üniversiteye göndermemiş mesela.
bunu söyleyene direkt sorum şu : o zamana kadar hangi okullarda okudun?

endüstri meslek diyor, bazıları ticaret, çoğu düz lise.
hani ailen seni okutmamış değil de,
sen üniversiteyi kazanamayacak kadar mal olabilir misin acaba?
asla :)

neyse, bu tarz insanlar ve bunların kontrolsüz üremesi sonucunda doğan kırkağaç kavunu tipli çocukları da bunlar gibi oluyor.
sınıfın en başarılarına inek diyorlar mesela, çok ilginç.
sınavdan 100 alan inek, salak, mal bunlara göre.
15 puan alan kendisi mi? oooo sınıfın en zekisi.

yanlış batılılaşma batı özentiliği

hali hazırda zaten ahlaksız bir toplum olmamız. 90 larda toplumun bundan farkı yoktu iletişim kanalları bu kadar hızlı olmadığı için insanlar ahlaklı bir toplum olduğumuzu düşünüyordu o kadar.

riyakarlıktır: hem seküler dünyanın bütün nimetlerinden faydalanma hem de öte dünyada cennetten de mahrum kalmama uğraşıdır; hem cuma namazına hem pavyona gidip bunun doğurduğu çelişkiyi görememek veya görmezden gelmektir.

bireyselleşememektir: kendi sorumluluğunu almayıp sorumluluğu ailenin, mahallenin, cemaatinin, partinin üstüne yıkmaktır.

nietzsche şöyle demiş: '' kim nerede ahlak şövalyeciliği yapıyorsa, bilin ki en namussuzu odur.''

''ahlak şövalye''lerinin ülkeyi basması bunun başlıca nedenlerindendir.

kişilerin kendi eksiklerine bakmak yerine karşılarındakinin eksiklerine bakmanın daha kolay olmasıdır.

dinciler
akape
siyasal islam.

(bkz: akp döneminde yaşandı)

ahlakı sadece kadınların giyiminden, davranışından ibaret sanan badem bıyıklı abiler. ahlak böyle bir şey değildir. vatandaşı vergilere boğmak, kuru ekmek yiyorsa aç değil demek, evi yanmış insanın kafasına çay fırlatmak, iş ayarlama bahanesiyle kandırdığı kadınlarla aracında beraber olmak... açıkçası bence bir kadının mini etek giymesi, sokakta öpüşmesi vs ile kıyaslanınca bunlar asıl ahlaksızlıktır.

nedeni çok basit aslında bastırılmış duyguların artık gelişen teknoloji ile normalleşmiş sayılması.. aslında hep var olan sorunun herkes tarafından görünebilir hale gelmesi çöküş değil kavrayış gibi..

cahillik.

bir dine inanıyor olmanın otomatikman ahlak sahibi edeceğinin sanılması.
minibüsüne binen kıza tecavüz etmeye çalışıp izleri yok etmek için elini kolunu keseninden, kuran öğrensin diye kendisine gösterilen küçücük erkek çocuklarına tecavüz eden güruhuna, devlet malını zimmetine geçireninden, vatan toprağını peşkeş çekenine kadar gidin bakın; hepsinin kimliğinde islam yazıyordur, müslümandır.

bizim millet karşıdakinin dinine bakıp öyle yargılar. müslümanım diyorsa iyidir değilse kötüdür. halbuki başlarına gelenleri yapanların hepsi de müslüman.

teknolojinin mevcut olmadığı dönemlerde fenalıkların etkisi gerçekleştikleri alanla sınırlı kalmaktaydı. bunun yanında, bir yerde olan kötülüklerden diğer bölgelerde yaşayan insanların çoğunlukla haberi olmuyordu. günümüzde ise iletişimin sunduğu imkânlara bağlı olarak bir yerdeki fenalık başka bölgeleri de etkilemekte, hatta fenalık bu yolla yayılmaktadır. ahlaki çöküşün bu kadar hızlı ve yaygın olmasının sebebi kanaatimce budur.