yazarların starbucks’a gitmeme nedenleri

yeni nesil öyle bir algı oluşturdu ki bu marka için, sanki kahvesinden içen tıpı kazanıyormuş, üç vakte kısmet buluyormuş, ha bir de zengin oluyormuş, starbucks'tan düzenli kahve içmeyene kız vermiyorlarmış gibi bir hava var. kısacası artık tiksindirdiği için.

insanlar sosyalleşebilmek için uygun bi ortam olduğundan tercih ediyolar, bunu anlıyorum tabi. ancak hangi ortam olursa olsun o berbat kahvelerine değmez. mini coffee shop'lar ya da butik cafelerin bi çoğunda starbucks'dan çok daha güzel ortamlar var. en azından 'kahve' içme şansınız daha yüksek.

sıra varsa gitmem , o sırada beklemeyi sevmem başka bi şubesinden illa ki alacağımı alırım.

ikinci ve üçüncü nesil kahvecilik akımlarına karşıyım.

çok matah bir yer değilde ondan dolayı. birde gereksiz pahalı

(bkz: sokağa çıkma yasağı)

kapalı da ondan. piyasa açılınca starbucks’a sallayan bir çok kişinin gideceğine eminim.

hiçbir şekilde kahve sevmem. sevmediğim bir şeye de para vermem. sevene de karışmam. karışana kızarım.

benim çocuklar seviyor, onlar ordan bir içecek alıyor, ben dışarda bekliyorum.
bende, en yakın yerli malı bir şey alıyorum.
isim yazılı karton bardak, benim için bir şey ifade etmiyor. o yüzden gitmiyorum.

starbucks kahveleri zift gibi. yani kahveden çok anladığımı iddia edemem ama azıcık damak zevki olan bir insan bu kahvelerin leş olduğunu bilir bence.

isimlerini söyleyemiyorum dostum. şunların türkçesini yazsalar ölürler mi?

güzergah dışı kalması, eskiden yolumun üzerindeki sabah 07:30 da açık oluyordu.

şimdi yolumun üzerinde olan ise paşazadeler 08:30 dan önce kapıyı açmıyorlar.*

gereksiz pahalı değil. orta boy mocha 17 tl. standart bir kafede ufacık fincan kahve 10 tl. 7 tl farkla garson kahrı çekmiyorsun.
not: kafe sektöründe çalışıyorum. buna rağmen garsonla muhatap olmayı sevmiyorum.

5 yıl çalıştım..
cebindeki para ile mekanı satın almaya kalkanda gördüm
efendi gibi siparişini verip içenide
tarifsiz bir zulüm üzerine gereksiz bir tebessüm..
kahve kültürün gerçekten yok ise bu kültür moka, sıcak çıkolata yada sütlü kahve değil.. gidip o kadar para bayılmak anlamsız.. dön arkanı bak mehmet emmi var oda kahve yapıyor git ona kazandır..

kahvelerinin tadını güzel bulmuyorum. ya sütlü bir kahve içmeyi düşünüyorsam giderim o da nadirdir ya da toffee nut’ın satışta olduğu bir dönemse.

bana bi ufak latte diyebilmek için o abartı ışıkla donatılmış, duyularımla çevreye konsantre olamayacağım kadar çok gudik obje yerleştirilmiş.

nereye baksam zihnimi sabote edip süslenmiş duvarlarında abartı ebatta ‘love’ ‘city bilmem ne’ gibi yazıların olduğu, düşkünlerinin arasında dururken lan ben farklı bir ilde mi yaşıyorum diye düşündüren her mekana gitmemeyi tercih ediyorum.

mahalle aralarında keşfedilmeyi bekleyen, sanimiyet ve bilmem ne beylerin ciddiyetin havada uçuşmadığı çok tatlı butik işletmeler var. ben oraların adamıyım.

ideolojik nedenler...

kahvesi güzel olan yerler var.

pahalı.

pandemi kısıtlamalarından dolayı elbette. ah ulan özledim bir kahveyle iki saat oturup güzel kahvemizi yudum yudum içip kankalarla goygoy yapmayı... iki sene içinde belki 5-6 kez fiyatlara zam geldi. ama önemi var mı gerçekten?

ota b*ka para harcıyoruz deliler gibi. arkadaslarinizla ayda yılda bir gitmissiniz grande misto 20 lira olsa nolur yani? gören de sanacak haftanın 7 günü 24 saati gidip kahve içiyoruz starbucks'tan.

bu anti starbucks faşizminin sebebi de araştırılsın ayrıca arkadaş. sanki birileri kafanıza silah dayadı da zorla gitmenizi söyledi gibi tanımlar... ben nargile dumanı kokan, osmanlı konseptli renkli koltuklu çirkin kafelerde garson mobbingi, yüksek sesli müzik ve kıro insanlarla oturmak istemiyorum. starbucks'a verdiğimin 2 katını oraya ödemek de istemiyorum.

tercih meselesi.

hem ayrıca lezzet açısından da tazelik açısından da tokatlar geçer. starbucks'ta istediğiniz bahaneyle kahveyi baştan yapmalarını isteyebilirsiniz. yapın bakalım sözüm ona "yerli" arabesk kafelerde. dayak bile yiyebilirsiniz.