kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

organ bağışı yapılmış da olunsa,elde bununla ilgili resmi geçerlilikte bir belge dahi olsa eğer aile istemezse hiçkimse vefattan sonra organları alamıyor.
ayrıca arada hiçbir çıkar ilişkisi olmadığından emin olmak için organ bağışları etik kurullar tarafından ciddiyetle inceleniyor.
e nabızda da organ bağışı için bir kısayol mevcut.bağışlanmasını istediğiniz organlara tik atıyorsunuz*,yetkililer sizi telefonla arıyorlar.
caiz değildir diyenlere aldanmayalım lütfen.bir insanın hayatı kurtarıldığı zaman tüm insanlığın hayatını kurtarmış gibi olacağımızı unutmayalım.
devamını gör...

çoğunlukla tek giderdim ancak pandemi süreci sebebiyle gidemiyorum. bir de bilet fiyatları inanılmaz derecede pahalılaştı.
devamını gör...

benim de içinde bulunduğum durum.yanlış düşünüyor olabilirim. algıda seçicilikte olabilir ama gerçeklik payı yüksek durum .
devamını gör...

ahmet kaya'dan dinleyip "şu feleğin işine bak" olarak da bildiğimiz çok güzel bir türküdür. hem ahmet kaya hem de kardeş türküler yorumunu bırakıyorum aşağıya; dinleyin, seversiniz.

ahmet kaya yorumu:

kardeş türküler yorumu:

şu dağdaki gezene bak
gözlerinin rengine bak
mavi gözler kan kan olmuş
şu feleğin işine bak
şu dağdaki gezene bak
gözlerinin rengine bak
seni vuran beni de vursun
şu feleğin işine bak
dağlarda talan olur mu
dosta hiç yalan
ölürsem duyan olur mu
şu feleğin işine bak
dağlarda talan olur mu
dosta hiç yalan
ölürsem duyan olur mu
şu feleğin işine bak
devamını gör...

bisiklete çok sevinmiştim
devamını gör...

neden gittin zalımın kızı diye bağırma isteği uyandıran yazarımızdır.

devamını gör...

birinin gözünün içine baktığınızda şaşı görünüyorsunuz çünkü aynı anda iki göz bebeğine bakmak imkansızdır. bir göze odaklanırken, diğerini de yakalamaya çalışıyorsunuz. çok komik görünüyorsunuz. elbette biriyle konuşurken telefona bakmak veya havaya bakmak saygısızlıktık. mesela, karşınızdaki insanın alnına bakabilirsiniz ve eğer bir insan olursanız, siz de bir gün konuştuğunuz kişinin alnında kendi isminizin yazılı olduğunu görebilirsiniz. yaptıktan sonra denize attığınız iyilikler, sıcak havaların etkisiyle buharlaşıp, kaderinizde olan kişinin alnına fosforlu beyaz harflerle yazılacaktır.
devamını gör...

tüm üretim sürecinin içerisinde bulunmaktan kıvanç duyduğum muhteşem likör. aslında ortaya çıkmasında büyük emeğim var lakin curt mast denen kuzu postundaki kurt, beni bu mevzuda fena kazıkladı. bazı arkadaşlar belirtmiş bunun babasının bir sirke fabrikası vardı. işler kötüye gidince, fabrikanın yönetimi bu hergeleye geçti anında fabrikayı şarap fabrikasına çevirdi. laf aramızda şaraptan da iyi anlıyordu. yani özetle işi kıvırdı. tabi sonrasında doğal olarak eli biraz para gördü. parayı bulunca da başladı uçuk kaçık fikirler üretmeye. neymiş efendim dünyanın en güzel likörünü yapacakmış. e yap dedim, seni tutan mı var? ''yapacağım elbette ama yaptığım karışımları ilk sen deneyeceksin dostum!'' diye tutturdu. eh konu bedava içki olunca, tosbağa da olsan hayır diyemiyorsun. kabuğumun en yumuşak yerinden vurdu beni allahsız.

1930'ların başında karışımları yapmaya başladı bizim curt. yapıyor, getiriyor, içiyoruz. her seferinde ''ıhh olmamış, şurası eksik, burası eksik.'' diye geri gönderiyorum bunu. dile kolay 4 senemiz böyle geçti. 4 sene bilfiil içkiyi bedavaya getirdim. yalnız bazı karışımlar rezildi onunda altını çizmem lazım. aslında kendimi insanlığın mükemmel içkiye ulaşması için feda ettim ama kıymetim bilinmedi. bak işte bu değersizlik hissi çok fena. içki bütün kötülüklerin anasıdır diyorlar ama bence bütün kötülüklerin anası değersizlik hissi. adama her şeyi yaptırır. hayatı insana zehir eder. neyse konumuz bu değil. 1934 yılının baharında bu yine çıktı geldi yanıma; ''al bakalım bu sefer beğenecek misin? '' diye meraklı gözlerle hazırladığı karışımı bana uzattı. şişeyi kafama dikmemle birlikte resmen boğazımda havai fişekler patladı. allahım o nasıl bir tat. içtikçe içesim geliyor. yahu dedim ne ettin? olmuş mu diyor hala bana, şişe bitmiş adamın sorduğu soruya bakar mısınız? orada anlamalıydım zaten bundan adam olmayacağını ama içkinin güzelliğinin de etkisi ile; ''budur abicim!'' deyivermişim. muhteşem olmuş cidden. aldığı müspet yanıt sonrası bayağı bir mutlu oldu bu. ne koydun bunun içine? diye sordum. 56 farklı bitki özünü birbirine karıştırmış manyak. say bakayım şunları dedim. kaldı öyle afalladı resmen. 10-12 tanesini ancak saymıştır. meğer adam sırrını güvende tutuyormuş da haberimiz yokmuş. ben de hafızası zayıf bu hergelenin diye düşünüyorum.

eee dedim bu karışıma ne isim vereceksin? ne bileyim sen söyle dedi. kafam güzel tabi, ego da tavan yapmış, ''muhteşem tosbağa'' koy deyiverdim. patlattı bu kahkahayı. tamam bakarız dedi ve çekti gitti. bir daha heriften haber alamadık iyi mi? sonra öğrendim ki karışıma ''usta avcı'' ismini koymuş. şişeye de tosbağa resmi basmak yerine geyik resmi basmış. adam akıllı. benim gibi allahsız tosbağayı böyle bir karışımın alameti farikası edecek değil ya! işin içine dini de sokup, mevzuyu mis gibi pazarlamış. aziz hibertus denen sözde azize ithaf etmiş içkiyi. avcıyı koruyan azizden dünyaya hayır mı gelir? gelmez ama kasaya ciddi gelir getiriyor. adam da bir yönde haklı.

şimdi demem o ki; siz, siz olun bunun 70'liğini ya da 100'lüğünü tak diye içmeyin. sağlıklıdır, zindelik verir, insana iyi gelir, avcı içkisi, aziz içkisi falan diye güvenmeyin. sonra sapıtırsınız ve alternatif bir tarih bile yazabilirsiniz. ben öyle yapıyorum misal. bu arada 70'liği asgari 240 tl oldu. 100'lüğü de 340 tl. allah'tan ekonomi iyi herkes alıp içebiliyor. yoksa halimiz nice olurdu değil mi ama?
devamını gör...

en son lisede sevgilim oldu. şimdi birileriyle sevgili olayım diyorum; eto'o misali, denk geldiğim çoğu kadın maalesef bitmiş. denk gelmediğim hasbelkader sosyal medyada gördüğüm kadınlar da aynı hâlet-i ruhiyede. bir şekilde geçmişi tekrar oluşturma çabası içindeler. yeniden olur mu? olduranlar oldu bana denk gelenlerden, hem de kendisini onlar sevgiliyken başkası ile aldatan ve de sırf yeni sevgili buldu diye kıza çaktırmadan yol veren çocuğu hâlâ deli gibi istiyordu kadın ve istediği de oldu; çocuk tekrar yeşil ışık yaktı hatta bana: "biliyorum başkasını bulamadığı için bana geliyor ama olsun ben yine de seviyorum" dedi.* vallahi allah sağlık sıhhat selâmet versin ne diyeyim ki. galiba sevgili hemcinslerim* iş biraz da* nasibini beklemesinde insanın; bir şekilde bir yerden karşımıza çıkacak ben inanıyorum ya. bu arada kimseyi de yargılamıyorum ne haddime? sadece durumu belirtme ihtiyacı güttüm o kadar. son tavsiye: "nasibinizi ve hayırlı olanı bekleyin, hiç merak etmeyin, oralarda bir yerlerde o"*
devamını gör...

buradan
okuyamayacağınız kadar çok kitabı pdf olarak bulabilirsiniz.

buradan
bu da e kitap okuyucu olarak kullanabileceğiniz güzel app. bir kaç ayar yaptıktan sonra göz yormayacaktır.
devamını gör...

rakamlarla ifade etmek gerekirse bugün türkiye'de kişi başına düşen su tüketim miktarı 1519 m3' tür. 2030 yılında bu rakamın nüfus artışıyla birlikte 1100 m3' e düşeceği öngörülmektedir.
devamını gör...

bağımlılık davranışsal, sosyal, psikolojik yönlerde kayıplara neden olan en geniş tanımıyla adanmışlık halidir. bağımlılık da aslında bir ruh halini iyileştirme çabasıdır. bazı insanlar ruh halini iyileştirmek için kendilerini o anki hallerinden daha kötü bir hale sokmayı göze alabilmektedirler. bu kimi zaman daha temiz çareleri idrak edememekten, kimi zaman başka çarelerin olmadığı bir çevreye doğmaktan, kimi zaman ise yol gösterici unsurların eksikliğinden kaynaklı olarak meydana gelmektedir.

bağımlılık sanıldığı gibi tek bir etkenden kaynaklanmamaktadır. bağımlılık birçok etkenin bir araya gelmesi halinde görülen bir durumdur. bu yüzden bağımlılıkla mücadele noktasında yapılacak en mühim müdahale önleyici hizmetler olacaktır. çünkü yerleşmiş bir davranışı değiştirmek önlemekten çok daha zordur. bireylere henüz küçük yaşlarında kazandırılacak irade yönetebilme kabiliyeti onlara her davranışlarında ölçülü olma becerisi sunacaktır.

bağımlılık noktasında dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de sonunda ödül olan her şeyin bağımlılık yapabileceğidir. her konuda ölçülü olmak gerektiği kültürümüzde derin yeri olan bir öğretidir. bu noktada da hayatımızın her alanında ölçülü olmak bizi bağımlılığa karşı muhafaza edecektir.
devamını gör...

türkiye'nin durumunu gözler önüne seren olaydır. bu ülkedeki gençleri bu raddeye getirenler utansın. artık 13-14 yaşındaki çocuklar bile daha lisedeyken bir şekilde yurt dışına çıkıp kendini kurtarma hayalleri ile büyüyor.

"benim geleceğe dair umudum yok, hayalim yok. hayattan bir beklentim yok." okurken bile insanın boğazına bir şeyler düğümleniyor.
çok üzgünüm sözlük. genç kardeşimizin mekanı cennet olsun.

link
devamını gör...

öncelikle buyrunuz
farsça hem (-deş -daş) ekinin derde eklenmesiyle oluşmuş birleşik kelime. yani derde ortak olan kişilerden ziyade dertleri aynı olan kişilere hemdert denir.
her insanın dünyayı algılayışı farklıdır. bu farklılık kişinin karakteri ve doğumundan beri yaşadıklarıyla ilgilidir. çocukken izlediğimiz çizgifilmden tutun test kitabında okuduğumuz paragrafa kadar her şey karakterimizde eser miktarda da olsa bir değişme meydana getirir. bizi bugünkü biz haline getiren milyonlarca değişken var. haliyle yolda gördüğümüz bir ağaç dahi bizim için yanımızdakilerle birebir aynı şeyi ifade etmiyor. aynı şekilde herkesin dert algısı da farklı. bizim için mühim sayılabilecek bir dert başkası için bahsi geçmesi bile lüzumsuz olabilir. yani dertlerin dert olmasının sebebi bilfiil biziz. şöyle ki dertlerin tohumu ne kadar dışarıdan atılsa da bittiği yer yine bizim derunumuz. tanpınar da saatleri ayarlama enstitüsü kitabında bu konuyla alakalı olabilecek şunları diyor:
"çünkü her insanın hayatında hiçbir muhayyillenin icat edemeyeceği kadar aksaklık vardır, ve bu aksaklıklar o insanla beraber yetişmiş, büyümüş şahsi, nevi kendine mahsus şeylerdir."
şahsi ve nevi kendine mahsus; dertlerimiz için de denilebilecek en doğru betimlemelerden sanırım. bu perspektifte bakınca insanların anlaşılma çabası ne kadar da beyhude geliyor.
yazmaya başlayınca gayriihtiyari konuyu çok dağıttım, ana konuya dönüp toparlamaya çalışayım. tekrar kısa bir tanım yapmak gerekirse dert ortağı bizim derdimizle dertlenene, hemdert ise bizden bağımsız olarak bizimle aynı derdi çekenlere denir. derdimize ortak bulmak nispeten kolaydır. arkadaşlarımız, sevdiklerimiz, dostlarımız derdimize ortak olabilirler. ama bu derdi ne kadar anlayıp içselleştirebilirler. dert ortağı dinler, konuşur, teselli vermeye çalışır. hemdert ise bizimle aynı dertten muzdarip olana denir. aynı sıkıntıyı çeken değil, görülen sıkıntının içimizde aynı derdi meydana getirdiği kişi hemderdimiz olur. birazcık somutlastırmak için örnek veriyorum; sıkıntı parasızlık olsun birinin derdi açlığı birinin derdi muhtaçlığı ise onlar hemdert değillerdir. hatta her ikiside muhtaciyetten dert çekseler dahi hemdert olmayabilirler ki nitekim muhtaçlık algıları farklı olabilir. insanların belki de en büyük ihtiyaçlarından biri anlaşılmak, anlayabilecek tek kişi ise hemdertleri. hemderdimiz var mıdır varsa karşılaşmak mümkün müdür işte orası bilinmez.
devamını gör...

günümüz dünyasında aşırılıkları ile bilinen ehlisünnet vel cemaate tabi olduğu iddia edilen mezhep. ameli açıdan; ehlisünnete tabii olsalar da, itikadi açıdan; ehlisünnet'in benimsediği eşari ve maturidi düşüncenin tam zıddı bir konumda konumlandırılmalıdır.

temel metodolojisi; islamın çağa ve şartlara göre yorumlanmaması, yorumlanması halinde özünden sapacağı tehlikesi ile karşı karşıya kalacağı düşüncesidir. kur'an ve hadis, selefi metodolojinin beslendiği iki kaynaktır. hadis kavramının bağlayıcılığı; "o heva ve hevesinden konuşmaz" * ayetidir. yani hadis ilminin, selefi düşüncede zemin bulması kur'ani hükmün gereğidir. icma, kelam, mantık ve felsefe gibi ilimlerin islamın temel kavramlarına muhalefet olduğu düşüncesi selefi mezhebinde kabul gören genel bir anlayıştır.

bu mezhebi değerlendirirken mezhebin değişim ve gelişim sürecinin iyi anlaşılması gerekir.

çıkış noktasının hakem olayı olduğu varsayılmaktadır. bu olay kısaca şöyledir;

hz.ali ve muaviye arasında gerçekleşen sıffin savaşında muaviye ordusunun generallerinden olan amr bin as ordunun yenilmek üzere olduğunu görünce, muaviye nin de emriyle kur'an sayfalarını mızraklara geçirilmesini emreder. sloganları ise; "gelin aramızda kur'an hakem olsun" şeklindedir. bunun akabinde hz. ali nin ordusundan bir grup; "biz kur'an ile savaşmayız" der ve hz. ali ile muaviye arasında sulh olması için hz. ali' yi muaviye ile anlaşmaya mecbur bırakırlar. bu olayın akabinde amr, hile ile muaviye yi halife ilan edince; iki taraf birbirine biat etmeden bölgelerine çekilir. çekilirler çekilmesine ancak, amr'ın hilesi hz. ali ordusunda bölünmelere yol açmıştır. ilk ayrışmanın adı; ibadiyye hareketidir. bu hareket hariciliğin temelini oluşturur. ibadiyye hareketi 12000 kişilik bir ordu ile hz. ali ile savaş hazırlığına girişir. ancak ordunun büyük bir kısmı nehrevan savaşı başlamadan önce abdullah ibn abbasın gayretiyle, hz. ali'nin ordusuna katılır. 12000 kişilik ordudan geriye 4013 kişi kalmıştır. rivayetlere göre ordudan sadece 9 kişi sağ kurtulmuş, kurtulanlardan biri olan abdurrahman ibn mülcem, hz. ali yi suikast düzenleyerek şehid etmiştir.

böylece ibadiyye hareketi kısmen de olsa etki alanını yitirmiştir.

abbasiler döneminde;

abbasi halifelerinin islami düşünce sisteminde; felsefe, mantık, kelam gibi ilim dallarının da değerlendirilmesi gerektiği savına karşı; ahmed ibn hanbel islamın özünün sahabe, tabiin ve etbaı tabiin in uygulamaları olduğu savını desteklemiştir. bu durum ahmed ibn hanbel'in islami toplum tarafından sevilip sayılmasına ve abbasi sultanlarının da, o'na saygı göstermesine neden olmuştur. abbasi saltanatı, ahmed ibn hanbel i karşısına almış olsaydı, muhtemelen bu durum abbasi hilafetinin sonu olurdu. abbasiler, ehlibeyt (as) taraftarları ve mutalipoğulları ile zaten mücadele halindeydi. üçüncü bir cephe açmamak için, bir nevi geleneksel selefiliğin yaygınlaşmasına göz yumdular. bu yüzden geleneksel selefiliğin imamı ahmed ibn hanbel dir der isek yanlış bir çıkarım yapmış olmayız. ibn teymiye ve öğrencileri, ahmed ibn hanbel den yaklaşık 5 asır sonra, geleneksel selefi anlayışın sistematiğini oluşturmuştur. ahmed ibn hanbel, selefi düşünceyi korumuş, ibn teymiye ve öğrencileri ise yaygınlaşmasına ön ayak olmuştur.

geleneksel selefi anlayışı muhammed ibn abdülvehhab'ın dönemine kadar varlığını sürdürmüş, devletleşmesi abdülvehhab ın fikirleri, suud ailesinin siyasi ve ekonomik desteği ile hayat bulmuştur. abdülvehhab' ı geleneksel selefi anlayışından ayıran en önemli konu; şirk ve küfür konusunda günah işleyen müslümanları çok kolay bir şekilde suçlaması olmuştur. ahmed ibn hanbel ve ibn teymiye nin aksine; abdülvehhab, fısk ve günah gibi kavramların yerine irtidat, küfür ve şirk gibi suçlamalara çok kolay bir şekilde fetva veriyordu.

örneğin; yalan söyleyen bir müslüman sünni/şii ahkamında fısk suçu ile değerlendirilirken, vahhabi ahkamında küfür olarak değerlendiriliyordu. türbe ziyareti, şefaat ve tevesül gibi kavramlar çok kolay bir şekilde şirk olarak değerlendirilebiliyordu.

sonuç olarak; günümüz selefi düşüncesi genel manada vehhabiliğin kontrolünde olup, geleneksel selefilikten ziyade, hariciliğe daha yakındır. vehhabi düşünce için çağdaş haricilik der isek yanlış bir çıkarım yapmış olmayız. nitekim el kaide, ışid ve benzeri örgütlerin zeminini hazırlayan ve örgütlere katılımın daha yüksek olduğu bölgeler incelenir ise; vehhabi mezhebinin yaygın olduğu toplumları gözlemleyebiliriz.

eleştiri;

kur'an ve sahih sünnetin uygulanması, ihya edilmesi için mücadele eden bir düşüncenin, bu denli vahşi ve katı olması peygamberimizin(saa) sahih sünnetinde yer almaz. peygamberimiz, mekke fethi sırasında evine sığınan, müşrikliği tescilli olduğu halde, birçok kişiye merhamet etmiş aman vermiştir. bu düşünce ise; dilinde kelime i tevhid olan, zahirde müslüman olan kişilerin; işlediği günahların büyüklüğüne, küçüklüğüne bakılmadan şirk koşmakla itham etmiştir.
devamını gör...

(bkz: lucifer) potansiyel sapik.

(bkz: iko) muhtemel redhack üyesi.

(bkz: patagonyalı) poğaça ustası.

(bkz: daddy) kaldırım mühendisliği.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

cep telefonunun başladığı işi pandeminin bitirmesiyle ortaya çıkan çıkmaz sokak.

bir yere yemeğe gittiğimde etrafımda çok sık gördüm, 4 kişinin ayrı ayrı telefonlarıyla oynamakta olup birbirlerinin yüzüne bile bakmadığını. kader resmen "alın ulan! bundan sonra hakikaten görmeyin birbirinizin yüzünü de telefonlarla görüşmeye muhtaç olun!" dedi.

lafım o "kendini bilen"lere; siz kaşındınız.
devamını gör...

olmayan nedendir.

elbette kimse mükemmel değil, insan sayısız hatalar yapabiliyor hatta en çok önce kendini, sonra sevdiklerini ve ona değer verenleri üzüyor. ama hiçbiri kendini sevmemek için bir neden olmamalı. kendini sevip, değer vermeyen bir kişinin diğerlerini sevmesinin daha zor olacağını düşünüyorum. öz saygı - öz sevgi *ve öz güven olmazsa olmaz. o yüzden kendimi ve beni sevenleri seviyorum.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim