normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar
kentsel dönüşüm alanı.
[url=hizliresim.com/wVB491]
[url=hizliresim.com/wVB491]
devamını gör...
kanada'ya göç eden çiftin veda yazısı
sonuna kadar haklı olduklarını düşünüyorum. gitme imkanı olsa kaç kişi kalır bu leş ülkede allasen?
devamını gör...
ekpss
açılımı: engelli kamu personeli seçme sınavı
2014 yılı 28906 sayılı bakanlar kurulu kararı ile özel gereksinimli bireylerin devlet kadrolarında çalışmaları için getirilen sınav türüdür.
sınava başvuru yapabilmek için en az ortaöğretim mezuniyeti şartı aranmaktadır. özel gereksinimli bireyin eğitim durumuna göre ortaöğretim, lise ve yüksek öğretim türlerinde adaylar sınava tabi tutulurlar. sınavlarda temel olarak türkçe,matematik,sosyal bilimler ve genel kültür alanlarında sorular bulunur. adayların sınava başvurabilmeleri için şu şartları taşımaları mecburidir:
türk vatandaşı olmak
en az ortaöğretim mezunu olmak
kamu haklarından mahrum bulunmamak
18 yaşından büyük olmak (15 yaş üstü içinde özel izin alınabiliyordu ama tam emin değilim)
%40 ve üzeri çalışabilir durumda olmak.(bu madde sağlık raporuna tabidir. gerekli incelemeler sonucu sağlık kurulu belgeyi düzenler.)
şartları karşılayan adaylar sınavlara katılarak varsa meslekleri yoksa memur olarak görevlendirilir.
sınava katılabilecek engel grupları sırası ile şöyledir:
zihinsel yetersizliği bulunanlar,
görme engelliler,
işitme engelliler,
genel engelliler,
dahil olduğu grup doğrultusunda adaylar test sırasında yazılı şekilde veya işitsel şekilde sınav olur( sınav sorumlusu öğrenciye soruları okur ve cevabını sözel olarak alarak onun yerine optik formu doldurur.)
tanım bu kadardı burdan gerisi bir öğretmenin gözünden ekpss'nin değerlendirilmesi.
öncelikle özellikle zihinsel yetersizliği olan çocukların yıllar boyunca geçtiği örgün öğretim onların akademik beceriler kazanmasına yönelik olmaktan ziyade sosyalleştirmek ve topluma kazandırmakta ilgili olduğu için öğrenciler başarısız olduğu dersler sebebiyle sınıf tekrarı yapmıyor yalnızca sınıf atlatılıyor kaynaştırma eğitimi
ve sonra o çocuklardan hayata atılma noktasında akademik dönüş bekleniyor burada ki tutarsızlık çocukların zaten negatif şartlar ile mücadeleye başladığı hayatta onları 1-0 dan çok daha geriye düşürüyor. ailelerin üzerinde ki (ölümlerinden sonra ) gelecek kaygısı ve çocuğunun bir işe girip hayatını idame ettirebileceklerine dair ümitleri zedeliyor ve streslerini arttırıyor ama buna rağmen tuvalet becerisini 10 yaşında kazabilmiş çocuktan kalkıpta tarih çözmesini beklemek abesle iştigal oluyor.
bunun dışında diğer engel gruplarında da çocuklar için de şu şekilde bir seyir oluyor çocuklar bir şekilde başarı ile okullarından mezun olsalar dahi ekpss sınavını kazanamadıkları durumda şirketlerin engelli personel kadrolarında iş aramaya başlıyor ancak orada ki problemleri ayrıca bir başlıkta anlatmak gerek o apayrı bir dert zira. ekpss sınavında başarıya ulaşmaları durumunda ise güvenlik soruşturması (?) gibi saçma sapan süreçlere takılarak aylarca iş başı yapmayı bekliyorlar ve bunun da ötesinde ''sen çalışma biz sana para verelim'' zihniyetinin kurbanı olup %40lık raporlarını %60'a çıkarttırarak engelli bakım parası almaya hak kazanmak için uğraşıyorlar zira başka seçenekleri kalmıyor bu durumda kaynaştırma eğitiminin amacına aykırı şekilde özel gereksinimli bireyleri evlerine hapis ediyor.
engelli bakım parası ödenmesi yerine bir çok insana aynı ödenecek mebla karşığında iş imkanı sunulması bir çok açıdan gelişimi destekleyen unsur olacak ancak maalesef böyle düşünülmesinin yanında engelli bireylere milli eğitimin sırtında ki kambur olarak bakılıyor ve ayda 4 saat üstünde grup dersi ödeneği bile verilmiyor.
aşağıya link olarak engelli bireylerin üretime katıldığı linkler bırakacağım. okuyan herkese teşekkür ederim.
www.haberler.com/...
www.batmanyon.com/...
www.pendik.bel.tr/...
2014 yılı 28906 sayılı bakanlar kurulu kararı ile özel gereksinimli bireylerin devlet kadrolarında çalışmaları için getirilen sınav türüdür.
sınava başvuru yapabilmek için en az ortaöğretim mezuniyeti şartı aranmaktadır. özel gereksinimli bireyin eğitim durumuna göre ortaöğretim, lise ve yüksek öğretim türlerinde adaylar sınava tabi tutulurlar. sınavlarda temel olarak türkçe,matematik,sosyal bilimler ve genel kültür alanlarında sorular bulunur. adayların sınava başvurabilmeleri için şu şartları taşımaları mecburidir:
türk vatandaşı olmak
en az ortaöğretim mezunu olmak
kamu haklarından mahrum bulunmamak
18 yaşından büyük olmak (15 yaş üstü içinde özel izin alınabiliyordu ama tam emin değilim)
%40 ve üzeri çalışabilir durumda olmak.(bu madde sağlık raporuna tabidir. gerekli incelemeler sonucu sağlık kurulu belgeyi düzenler.)
şartları karşılayan adaylar sınavlara katılarak varsa meslekleri yoksa memur olarak görevlendirilir.
sınava katılabilecek engel grupları sırası ile şöyledir:
zihinsel yetersizliği bulunanlar,
görme engelliler,
işitme engelliler,
genel engelliler,
dahil olduğu grup doğrultusunda adaylar test sırasında yazılı şekilde veya işitsel şekilde sınav olur( sınav sorumlusu öğrenciye soruları okur ve cevabını sözel olarak alarak onun yerine optik formu doldurur.)
tanım bu kadardı burdan gerisi bir öğretmenin gözünden ekpss'nin değerlendirilmesi.
öncelikle özellikle zihinsel yetersizliği olan çocukların yıllar boyunca geçtiği örgün öğretim onların akademik beceriler kazanmasına yönelik olmaktan ziyade sosyalleştirmek ve topluma kazandırmakta ilgili olduğu için öğrenciler başarısız olduğu dersler sebebiyle sınıf tekrarı yapmıyor yalnızca sınıf atlatılıyor kaynaştırma eğitimi
ve sonra o çocuklardan hayata atılma noktasında akademik dönüş bekleniyor burada ki tutarsızlık çocukların zaten negatif şartlar ile mücadeleye başladığı hayatta onları 1-0 dan çok daha geriye düşürüyor. ailelerin üzerinde ki (ölümlerinden sonra ) gelecek kaygısı ve çocuğunun bir işe girip hayatını idame ettirebileceklerine dair ümitleri zedeliyor ve streslerini arttırıyor ama buna rağmen tuvalet becerisini 10 yaşında kazabilmiş çocuktan kalkıpta tarih çözmesini beklemek abesle iştigal oluyor.
bunun dışında diğer engel gruplarında da çocuklar için de şu şekilde bir seyir oluyor çocuklar bir şekilde başarı ile okullarından mezun olsalar dahi ekpss sınavını kazanamadıkları durumda şirketlerin engelli personel kadrolarında iş aramaya başlıyor ancak orada ki problemleri ayrıca bir başlıkta anlatmak gerek o apayrı bir dert zira. ekpss sınavında başarıya ulaşmaları durumunda ise güvenlik soruşturması (?) gibi saçma sapan süreçlere takılarak aylarca iş başı yapmayı bekliyorlar ve bunun da ötesinde ''sen çalışma biz sana para verelim'' zihniyetinin kurbanı olup %40lık raporlarını %60'a çıkarttırarak engelli bakım parası almaya hak kazanmak için uğraşıyorlar zira başka seçenekleri kalmıyor bu durumda kaynaştırma eğitiminin amacına aykırı şekilde özel gereksinimli bireyleri evlerine hapis ediyor.
engelli bakım parası ödenmesi yerine bir çok insana aynı ödenecek mebla karşığında iş imkanı sunulması bir çok açıdan gelişimi destekleyen unsur olacak ancak maalesef böyle düşünülmesinin yanında engelli bireylere milli eğitimin sırtında ki kambur olarak bakılıyor ve ayda 4 saat üstünde grup dersi ödeneği bile verilmiyor.
aşağıya link olarak engelli bireylerin üretime katıldığı linkler bırakacağım. okuyan herkese teşekkür ederim.
www.haberler.com/...
www.batmanyon.com/...
www.pendik.bel.tr/...
devamını gör...
fakirleri avutmak için uydurulmuş şeyler
3 harf, toplumların afyonu olarak bilinir.
devamını gör...
mustafa kemal atatürk
şahsi olarak hiç tanımadan, gözlerimle gerçekten hiç görmeden özlediğim, özlem duyduğum tek insan.
devamını gör...
munchausen sendromu
isminin kaynağı 18. yüzyılda yaşamış olan ve her şeyi abartılı anlatan subay baron karl von munchausen'den alır.
30 ila 50 yaş aralığında görülür.
sendormdan muzdarip kişiler özellikle hastalanmak konusunda oldukça şaşırtıcıdırlar. az çok tıp bilgileri vardır, o bilgiler ışığında kendi kendilerine teşhis koyarlar.
ne kadar abartabilir? kalp ilacı içip kalbinin rirmini bozabilir, bir yerini kesip kanamaya yol açabilir ve hastaneye gitmek isteyebilir, kendisinden test istendiğinde o testin sonucu farklı çıksın diye içeriğiyle oynayabilir. *
30 ila 50 yaş aralığında görülür.
sendormdan muzdarip kişiler özellikle hastalanmak konusunda oldukça şaşırtıcıdırlar. az çok tıp bilgileri vardır, o bilgiler ışığında kendi kendilerine teşhis koyarlar.
ne kadar abartabilir? kalp ilacı içip kalbinin rirmini bozabilir, bir yerini kesip kanamaya yol açabilir ve hastaneye gitmek isteyebilir, kendisinden test istendiğinde o testin sonucu farklı çıksın diye içeriğiyle oynayabilir. *
devamını gör...
inanç özgürlüğü
inanç özgürlüğü denildiğinde aklıma hep bukowski'nin o sözü gelir. gerçekten de mutlu ediyorsa neye inandığımızın bir önemi kalmıyor.
"neye inanıyorsan inan, seni mutlu etmiyorsa yanlıştır."
"neye inanıyorsan inan, seni mutlu etmiyorsa yanlıştır."
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
yoldaş dedin az geri bastım
uyak nedir ki mühim olan kastım
iki laf söyledim az biraz sarstım
çaylak eğlendirdim bu da benim vasfım
uyak nedir ki mühim olan kastım
iki laf söyledim az biraz sarstım
çaylak eğlendirdim bu da benim vasfım
devamını gör...
perşembe akşamı alkol almak
diğer günler alkol almakla aynıdır.
devamını gör...
3 günün bir hunili yazarı ve tanımı
madalya müracaatı yerine.. huni müracaatına doğru gidiyoruz.. inşallah çay dağıtmazlar...
selam size hunidaşlar..
selam size hunidaşlar..
devamını gör...
her şeyi ilerleterek izlemek
zamanla alışkanlık haline gelen eylem. ancak sevgili güneş'in de dediği gibi, bir adım sonrası insanların konuşmalarını ileri sarma isteği ve evet, mümkün değil bu. maalesef...
bu huy bende var. özellikle bildiğim bir konuyla ilgili bir şeyleri izlerken "şurayı zaten biliyorum, hızlıca geçeyim" ya da türk dizisi izlerken saçma sapan romantizm sahneleri sırasında "gerek yok bu sahnelere. geeeç!.." şeklinde tezahür ediyordu başlarda. sonra baktım ki çok uzun videolarda az da olsa zaman kazancına dönüyor bu hareket, kısacık olanlar dışındaki hemen hemen her videoda uygulamaya başladım.
ancak zamanla gerçekten, karşımda birisi konuşurken, hele de zaten daha önce anlattığı bir şeyi anlatıyorsa ve "bunu anlatmıştın, hatırlıyorum" desem de devam ediyorsa aynı şeyi anlatmaya, onun konuşmalarını da hızlandırma isteğiyle yanıp tutuşmaya başladım. haliyle bunu yapamayınca da sıkıntılar basmaya başladı beni. umuyorum bir adım ilerisi yoktur bu duygunun ve sadece bu kadar sıkmakla kalır bundan sonraki hayatımda da.
adam sandler'ın süper kumanda isimli filmi geldi aklıma, bunları yazarken.
elindeki kumanda ile hayatının işine gelmeyen yahut sıkıcı kısımlarını hızlıca geçer micheal newman ve bir gün aslında o hızlıca geçtiği anların ne kadar değerli olduğunu fark eder.
ben yapıyorum, siz yapmayın. kimse için dilemem ama sonra belki kaybettiklerinizin ardından "keşke burada olsaydı da, biraz daha boş konuşsaydı..." dersiniz.
bu huy bende var. özellikle bildiğim bir konuyla ilgili bir şeyleri izlerken "şurayı zaten biliyorum, hızlıca geçeyim" ya da türk dizisi izlerken saçma sapan romantizm sahneleri sırasında "gerek yok bu sahnelere. geeeç!.." şeklinde tezahür ediyordu başlarda. sonra baktım ki çok uzun videolarda az da olsa zaman kazancına dönüyor bu hareket, kısacık olanlar dışındaki hemen hemen her videoda uygulamaya başladım.
ancak zamanla gerçekten, karşımda birisi konuşurken, hele de zaten daha önce anlattığı bir şeyi anlatıyorsa ve "bunu anlatmıştın, hatırlıyorum" desem de devam ediyorsa aynı şeyi anlatmaya, onun konuşmalarını da hızlandırma isteğiyle yanıp tutuşmaya başladım. haliyle bunu yapamayınca da sıkıntılar basmaya başladı beni. umuyorum bir adım ilerisi yoktur bu duygunun ve sadece bu kadar sıkmakla kalır bundan sonraki hayatımda da.
adam sandler'ın süper kumanda isimli filmi geldi aklıma, bunları yazarken.
elindeki kumanda ile hayatının işine gelmeyen yahut sıkıcı kısımlarını hızlıca geçer micheal newman ve bir gün aslında o hızlıca geçtiği anların ne kadar değerli olduğunu fark eder.
ben yapıyorum, siz yapmayın. kimse için dilemem ama sonra belki kaybettiklerinizin ardından "keşke burada olsaydı da, biraz daha boş konuşsaydı..." dersiniz.
devamını gör...
dead ringers
türkçe'ye "ölü ikizler" diye çevrilmiş 1988 yapımı david croenberg filmidir. bu film oldukça iç karartıcı , özellikle finali ruhumu söküp aldı sanki benden. çok çarpıcıydı. elliot ve beverly adında jinekolog ikizler birbirlerini tamamlıyorlar. biri kadınlar konusunda çok rahatken diğeri çok utangaç ve neredeyse aynı hayatı paylaşıyorlar hatta kadınları bile ancak beverly bir kadına aşık olunca ikizlerin yaşamı altüst oluyor.
beverly aşık olunca kendisini kaybediyor. tüm çalışmaları kendisi yapıyor ama konuşmaları kardeşi yaptığından dolayı sanki hak ettiğini almıyormuş gibi hissediyor ve özgüvensizlik duyuyor. özgüvensizliğinden ve kendi bilinçaltında yaşadığı korkulardan sebep uyuşturucuya başlıyor. ölümden falan dönüyor hatta kardeşi elliot ise her ne kadar onu kurtarmaya çalışsa da başarılı olamıyor. kardeşinin kötü olduğunu görmek onunda psikolojik açıdan mahvolmasına yol açıyor çünkü elliot bütün şöhretinin ve başarısının kardeşi beverly sayesinde olduğunu düşünüyor. " o olmassa ben de olmam , biz birbirimize senkronizeyiz" deyip kendi de uyuşturucuya başlıyor. açıkçası filmin ana teması aşk ama beverly ve claire arasındaki aşkı asla asla hissedemedim. claire zaten filmin belli bir noktasında yok ancak beverly claire ile birlikteyken düzeliyor. filmin sonunda beverly kardeşi elliot'u öldürüyor.
jeremy ırons'un oyunculuğuna şapka çıkarmak gerekiyor. gerçekten çok büyük bir işin altından kalkmış. hatta bir süre sonra kendisi bile karakterleri karıştırmaya başlamış. kesinlikle film genel hatlarıyla çok başarılı ama derinlere inince bariz bir sorun olduğu anlaşılıyor. sanki belli duygular seyirciye tam verilmemiş ya da anlatmak isteneni tam olarak anlatamamış gibi .
beverly aşık olunca kendisini kaybediyor. tüm çalışmaları kendisi yapıyor ama konuşmaları kardeşi yaptığından dolayı sanki hak ettiğini almıyormuş gibi hissediyor ve özgüvensizlik duyuyor. özgüvensizliğinden ve kendi bilinçaltında yaşadığı korkulardan sebep uyuşturucuya başlıyor. ölümden falan dönüyor hatta kardeşi elliot ise her ne kadar onu kurtarmaya çalışsa da başarılı olamıyor. kardeşinin kötü olduğunu görmek onunda psikolojik açıdan mahvolmasına yol açıyor çünkü elliot bütün şöhretinin ve başarısının kardeşi beverly sayesinde olduğunu düşünüyor. " o olmassa ben de olmam , biz birbirimize senkronizeyiz" deyip kendi de uyuşturucuya başlıyor. açıkçası filmin ana teması aşk ama beverly ve claire arasındaki aşkı asla asla hissedemedim. claire zaten filmin belli bir noktasında yok ancak beverly claire ile birlikteyken düzeliyor. filmin sonunda beverly kardeşi elliot'u öldürüyor.
jeremy ırons'un oyunculuğuna şapka çıkarmak gerekiyor. gerçekten çok büyük bir işin altından kalkmış. hatta bir süre sonra kendisi bile karakterleri karıştırmaya başlamış. kesinlikle film genel hatlarıyla çok başarılı ama derinlere inince bariz bir sorun olduğu anlaşılıyor. sanki belli duygular seyirciye tam verilmemiş ya da anlatmak isteneni tam olarak anlatamamış gibi .
devamını gör...
hiç bilinen türk ressam olmaması
buraya sığmayacak kadar fazla olmasından başlığın çok saçma olması. ilgilenmiyorsan bilmezsin. ben de hic rapci tanımıyorum.
devamını gör...
asla mutlu olamayacak insanlar
herşeyi kafaya takan insandır. (bkz: ben)
devamını gör...
günün karikatürü
devamını gör...
ülkenin refah seviyesini artırmak için yapılacaklar
devamını gör...