tescilli troll. bir grubu aşağılıyor, başlığı siliniyor, bu sefer başlığım silindi nerede özgürlük diyor, sonra aynı grubu zorla kendisine fikir dayatılmış gibi yüceltiyor, o da siliniyor, sonra da hiçbir şey diyemediğinden dem vuruyor. demesen de olur.
devamını gör...

sleep cycle: eğer benim gibi sabah alarm çalınca duymama sorununuz varsa bu uygulama,titreşimleri algılayarak,uykunun en hafif olduğu noktada alarm çalıyor.gayet dinç ve mutlu bir şekilde uyanıyorsunuz.
devamını gör...

frodo bey.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

"yakın tarihlerde yapılan araştırmalar bir hayvanın bile kendi türünün acı çekmekte olan bir üyesine, hatta bir başka türe, yardım etmek için muazzam bir çaba ve bedele katlanabildiğini gösteriyor."

türümüz, bir başkasının ocağına incir dikip bir de karşısında utanmadan ağlayabilecek samimiyetsiz kişilerle dolu. başkasına yardım etmek kenara dursun, ona zarar vermek için yarış hâline giriyor insanlar. ve bununla övünebilecek zihniyete sahipler.

insanlığı öyle unuttuk ki, birine hakaret etmeye kalkıştığında hayvan isimlerini sarf edenlerle dolu ortalık. oysa biz başkalarına zarar veren huzursuz varlıklarız, hayvanlarla yan yana dahi gelemeyiz. öyleyse neden hayvanları birçok insandan hatta genelleyecek olursak insanlardan daha çok sevmeyelim?
devamını gör...

bir jorge luis borges kitabıdır.

bazen düşünüyorum dünya üzerinde yaşadığımız; zaman mefhumu ile lanetlendiğimiz bu kısa ve sancılı, can yakan dönem boyunca ne kadar şey öğrenebilirim gerçekten.

cevabım uzun süre borges okumadığım dönemlerde gayet olumlu oluyor. kendi kendime yeterince kitap okuduğum, filmler izlediğim, yazılar yazdığım, insanlarla etkileşimde bulunduğum ve yıllar önce kendime verdiğim her gün bir şeyler öğrenme sözünü tuttuğum için yeterli olduğunu söylüyorum.

ama borges okuduğum zamanlarda durum bu kadar iç açıcı olmuyor maalesef. böyle zamanlarda kendimi o kadar cahil hissediyorum ki. sanki borges kadar bilgi sahibi olmak için garavel ustanın bana günlük olarak yükleme yapması gerekecekmiş gibi hissediyorum.

borges bu kitabında öyküleri ile beynimin ayarları ile oynaması yetmiyormuş gibi denemeleri ile cehalet bilincime ince bir kat daha sürüyor. dünya edebiyatını yakından takip etmeme rağmen her denemede tanımadığım bir yazar, adını hiç duymadığım bir kitap, varlığından haberdar bile olmadığım bir kavram çıkıyor karşıma kitap boyunca.

bu denemeler ile anladım ki;

borges okumak cehaletinin farkına varmaktır.
borges okumak zamanın ne kadar yetersiz olduğunu anlamaktır.
borges okumak kütüphane suretinde bir cenneti hayal etme yeteneğini kazanmaktır.
devamını gör...

marcel proust'un, kayıp zamanın izinde serisinin ilk kitabıdır. kitabı okuyan, okumayıp da proust okumak isteyenler için kısa bir analiz yapacağım.

öncelikle swann'ların tarafı romanının en dikkat çeken noktası uzun, bitmek tükenmek bilmeyen betimlemeleridir. burada biz bizeyiz, balzac'ın vadideki zambak romanını betimlemelerden okuyamadığını söyleyenlerin hiç başlamaması gereken bir romandır. (bunu söylememin sebebi, vadideki zambak gibi kaymak gibi akan bir kitabı yarıda bırakan insanları anlayamamamdır. gerçekten anlamıyorum; vadideki zambak okumak ne kadar zor olabilir yav) proust, bu romanda çocukluğunu, yaşadığı evi, ailesini, memleketi(combray) anlatır uzun uzun.

kitabın adı, proust'un çocukluğunu geçirdiği evden çıktığınız zaman, combray çevresinde gezinti yapabileceğiniz iki taraftan biri olmasından gelir. bunlar birbirine o kadar zıt taraftadırlar ki ikisi için iki ayrı kapıdan çıkarsınuz. bunlardan biri guermantes tarafı, diğeri de meseglise-la-vineuse tarafıdır. bu tarafta swann'lar yaşadığı için de proust buraya swann'ların tarafı der. bu yolları, nehirleri, çiçekleri anlatır uzun uzun. onlara insani duyguları atfeder ve adeta onları canlandırır.

m.swann, bir aile dostudur. yüksek sosyeteden çokça ahbabı bulunur. guermantes prensi, parma prensesi, fransa cumhurbaşkanı, diplomatlar, sanatçılar vs. her kesimden üst düzey insanlarla görüşen, saygın bir insandır. proust, o dönemi, dönemin fransa'sını, toplumsal sorunları, sınıfları anlatmak, eleştirmek, ara ara yaşamdan dersler çıkarmak için m.swann'ın hayatını kullanır. ilk sayfalardaki uzun betimlemeler, yaklaşık 160 sayfa sonunda swann ve onun aşk hayatına ayrılarak daha kolay okunabilir bir hal alır. swann'ın aşkını, tutkularını, yalpanışını anlatır proust. aslında fiziksel olarak beğenmediği bir kadına korkunç bir tutkuyla aşık oluşunu aşama aşama anlatır. bu süreçteki reddedişi, swann'ın kurtulmaya çalışmasını, bağımlılığın çaresizliğini size hissettirir.

bu kitabın, çok uzun analizi yapılmalı aslında ancak ben de siz de yorulmayın, zaten üç beş kişi anca okur. kitabı okumalısınız. herkese saygım sonsuzdur ancak proust okumak bir insanın hayatında kendine yapacağı en büyük iyiliklerden biridir. ona ayıracağınız zaman size kat kat geri dönecekir. size anlattığı olaylar içinde müthiş hayat dersleri verir. adam acayip bir usta, kelimelerle resmen dans ediyor; okudukça okuyasınız geliyor, not edesiniz geliyor, düşünesiniz geliyor. şiddetle tavsiye ederim.

proust'un çocukluğunu geçirdiği yeri ve dönemi anlattığı bu romanı, m.swann'ın kızını görmesiyle biter. ergenliğini, artık tiyatrolara(berma) gittiği, swann ailesini, aşkını da serinin ikinci kitabı, içerisinde muhteşem çözümlemeler olan, serinin muhtemelen en sağlam kitabında (bkz: çiçek açmış genç kızların gölgesinde) anlatacaktır.
devamını gör...

sayın yarar. mete yarar.

devamını gör...

elde edeceğim şey, harcadığım emeğe değecek mi sorusunu sordutturur.bazen plansız bir şekilde belirlenen hedeflerin peşinden ısrarla koştururuz en büyük kaybın zaman olduğunu bilmeden.
devamını gör...

ileride evlendiğinizde birlikte oturup futbol maçları da seyredebileceğiniz kadındır. "yine mi maç var" diye başınızın etini yemezler, sevmediğiniz bir diziyi izlemeyi dayatmazlar. *
devamını gör...

biraz yanlış değerlendirildiğine inanıyorum. kendisi sosyopat katil olarak gösteriliyor ancak bence nedene değil, sonuca bakılıyor. bilmem kaç kurbanı mı var? hoptirink. o zaman sosyopattır!

acabası?

çocukluğu biraz incelendiği zaman kötü bir koşucu, ayakkabısını doğru şekilde bağlayamayan, sosyal ilişkileri anlamayan, içe kapanık, arkadaşlık kurmayı anlamsız bulan, oyun sürdürme konusunda beceriksiz bir çocuk olduğu görülüyor.

bunun yanında yüzüne bakınca ne görüyoruz? yüzün üst bölgesi daha geniş, yüzün orta kısmı kısa, dudak ve burun arası mesafe oldukça geniş.

yine zeki, karizmatik ve takıntılı olduğunu görüyoruz.

tüm bunların bizi ulaştırdığı sonuç sahiden sosyopat olduğu mu? yoksa kendisi asperger sendromlu katil midir? bir araştırmaya göre otizmli çocukların yüzleri birbirine benzer, kendisi yapılan çalışmaya uygun bir yüz yapısına sahip. bunun yanında aspergerli çocuklar ayakkabısını bağlama konusunda zorluk yaşar, kötü koşucu olma ihtimalleri çok yüksektir, içe kapanıktır, motor becerileri öğrenme nörotipik bir çocuğa göre daha geç gerçekleşir.

ha bundy kendisinin çocukluğu boyunca çok başarılı, etkileyici falan olduğunu iddia etmiştir ki o zaman şuna bakacağız.

asperger sendromu teşhisi almış olup okulunda katliam yapmış ergenler vardır. asperger sendromlu bir çocuk içten içe çok zeki ve ayrıcalıklı olduğunu düşünür. zekanın getirdiklerini kontrol edebilmesi için yetiskin olması gerekir. ayrıcalıklı olduğunu düşünen bir çocuğa akran zorbalığı uygularsan ne olur? öfkesi çok büyük olabilir.

benim tanıdığım çoğu aspergerli çocukken yaşadığı olumsuz detayları ya anlatmaz ya da çok aksini anlatır. gururlu tiplerdir çünkü. anlatması için yine yetişkin olması beklenir. hatta istismara uğrayıp saklayacagına kesin gözü ile bakılıp sürekli kontrol altında tutulmaları yine gerekir.

ve şu da vardır. mesela kurgusal karakter olan şerlok asperger sendromlu bir karakterdir. kitabını açarsan yetişkin bir aspergerlinin tüm davranışlarına sahip olduğunu görmek mümkündür. en basitinden hayallerinin etkisi altındayken içine kapanıp sessizlesmesi ve her gün aynı saatte kahvaltı yaptıktan sonra yürüyüşe çıkması gösterilebilir. sahip olduğu rutin çok ince şekilde açıklanmıştır. o da kendisini yüksek işlevli sosyopat olarak tanımlar.

diğer karakterlere bakalım, sonra sonuca bağlayacağız. gregory house, hannibal lecter ( ki anthony hopkins asperger sendromlu olduğunu açıklamış ünlülerden biridir ) ve ercüment çözer gibi karakterler asperger sendromludur. ancak tüm bu karakterler sosyopat olarak gösterilir ki yanlıştır.

çünkü insanlar öyle ya da böyle bu karakterlere hem sempati duyar hem de çoğunluk onlar gibi olmaya çalışır. bir sosyopata özenmek ve özendirmek ne kadar doğrudur?

asperger sendromlu insanlar aleksitimi denilen bir zorluk ile sınanır. duygular oradadır ancak onları tanımlama konusunda zorluk yaşar. hatta çoğu aspergerlinin iddiası empatiyi cok iyi yaptıkları için insanların duygularını hissedebildiği ve bu nedenle kalabalıktan kaçtığıdır. çoğunun dahi olduğunu bildiğimiz asperger sendromluların teşhis sonrası topluma kazandırılması daha başarılı şekilde gerçekleşmiş olsaydı, toplumun anlamsız şekilde saygı duyduğu çoğu suçlu tarihe geçmiş olur muydu? hayır. aslında anlatmaya çalıştığım budur. önüne gelene sosyopat ya da psikopat teşhisi koyulmasa ve bazı ayrımları daha doğru yapacak olsak asperger sendromunu daha bilinir hale getirebilir miydik?

seri katil tanımı ilk olarak kendisi için yapılmış, onlarca film ve belgesele, ondan daha fazla kitaba konu olmuş birinin asperger sendromu tanısı alması neleri değiştirirdi?

sözlerim asperger sendromlular katil olmaya çok yakındır anlamına gelmez. araştırmalar asperger sendromluların kurban oldugunu gösterir. asperger sendromlu çocuklar empati yaptığı iddia edilen insanların zorbalığına uğrar. ancak şu müthiş şekilde önemli bir konudur. bundy sahiden asperger sendromlu ise ve çocukluğunda bu teşhişi almış olsaydı bu kadar kadın ölür müydü? seri katil olayı böylesine popüler bir konu haline gelir miydi?

bence kendisini böyle incelemek lazım. sosyopat olduğu iddiası ile asperger sendromlu olup olmadığı konusu profesyonel şekilde incelenmeli.

ki aspişler sizleri çok seviyorum, lütfen yanlış anlamayın. öpüyorum hepimizi.
devamını gör...

ne eski devirlerde ne de şimdi garipsenecek durumdur. toplumlarca "normal" diye kabul edilen şeylerden biridir.

esas garipsenecek olay, kadının ortalama olarak erkekten beş yıl kadar daha uzun ömürlü, kırk yaşına kadar rahatlıkla doğurabilecek kapasitede, erkeğin zamanla azalan cinsel fonksiyonlarına karşılık -psikolojisini teyze/nine/kutsal kadın modlarına sokmadıkça- çok daha verimli şekilde devam eden dişiliği, cinsel becerilerine rağmen, on yaş daha genç erkekle hayatını birleştirecek bir beraberliğe gidince en ileri görüşlü insanların bile mesnetiyle karşılaşılmasıdır.

hadi erkek yirmili, kadın otuzlu yaşlarında olsun, erkeğin olgunlaşamamışlık problemi anlaşılabilir -ki kadınların çeşitli kaprisli, ilgi delisi halleri erkeklere göre her daim çocuksudur- ama erkek ve kadın da yirmilerini aşmışken yine aynı yaş faşizmi kadına uygulanmaktadır, o işte pek bir acayiptir. en acaibi de, erkeklere iltimas geçen bu tip şeylerin kadınlarca da benimsenmesi, "bayat" olanın "olgun" diye kapış kapış gitmesidir.
devamını gör...

mükemmel bir, wardruna parçasıdır.

özellikle yağmurlu ve fırtınalı havalarda dinlenmesi şiddetle tavsiye edilir.

devamını gör...

testpitin dibi dibi. genellikle o sırada traş sırası sizdedir ve göz ucuyla hafif uyuz olarak kesersiniz, ne yapıyor bu keko diye.
bu arada efsane nick olurmuş bundan tüh kaçırdık.
devamını gör...

(bkz: ermolettin) (bkz: abdulseyidbincabbar) bunlar açmadıysa eğer yazıyorum başlığa. bunların başlığı görürsem yazmamaya gayret ediyorum. ama çok tahrik olursam yapacak birşey yok.
devamını gör...

sevgili köylü yazardan ironiler'in memleketi trabzon olunca kendisi de trabzonlu oluyor haliyle..
devamını gör...

tatil veya uzun süreli seyahat durumunda birden fazla kitabı taşımak yük olacağı için kindle harika bir seçim olacaktır. beyaz veya daha koyu renk özelliği olan seçeneklerle gözünüzü yormadan kitapları rahatça okuyabilirsiniz.
ancak tabi ki bir kitap zevkini hiçbir zaman vermez.
devamını gör...

''buldukça bunama lan. sıcak yemek neyine yetmiyor?''
''neyime yetmiyor ne demek? insan değil miyiz? fırça da isteriz, karyola da, buzdolabı, radyo da!''


72. koğuş (kitap).
devamını gör...

teb , ziraat bankası , yapı kredi , akbank halkbank , vakıfbank ve kuveyttürk şu an için tl ye çevirmeden döviz çekimi yapılmıyormuş.

saçmalık ve rezalet.
devamını gör...

toprak parçasının size yaptığı bir şey yoktur diyen açsın tüfek, mikrop ve çelik'i bir güzel okusun.

ekonomimiz kötü, eğitim, bilim, coğrafya vs diyen hem onu okusun hem de ulusların düşüşü'nü.

askeri yansımasını merak ediyorsa üstüne bir de military revolution yapsın.

iyice bir sindirsin, üstüne de bir tatlı ohhh. mis gibi.
devamını gör...

bir arkadaşım gözlerimin içine bakıp "ahmet seni çok seviyorum" demişti ve ben ne ahmet'tim ne erkek.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim