kitap ve defter kaplamak
okul zamanlarında her dönem başında ailece keyifle yaptığımız eylemdi. kırtasiyeden kapları ve etiketleri alır, akşam hep beraber oturur kitapları ve defterleri kaplardık. daha sonra üzerlerine etiketleri yapıştırıp, yazısı en güzel olan kimse etiketleri ona yazdırırdık. güzel günlerdi.
devamını gör...
aileden kimsenin doğum gününü hatırlamaması
bunun bir üst acı versiyonu, buna zamanla alışarak doğum günü akşamı normal oturup çay içerken 'aa bugün benim doğum günüm' diyerek aile bireylerine söylemektir.
devamını gör...
urduca
gazneli devleti ve babür imparatorluğu zamanında müslüman olan hintlilerin dilidir. bu yüzden türk, arab, iran dillerinden birçok kelime almıştır. buna rağmen hindistan'lılar ile pakistan'lıların günlük konuşmalarda çok rahat anlaştıklarını görmüştüm.
devamını gör...
türkiye'ye vatandaşlık bağı olan herkes t.c. vatandaşıdır
türkiye'de yaşayan bir türk'ün maksimum taşıdığı türk geni %10 %11.
taşıdığı gene göre ayıralım insanları, sadece türk kanı taşıyanlara türk densin. eee, sonra?
taşıdığı gene göre ayıralım insanları, sadece türk kanı taşıyanlara türk densin. eee, sonra?
devamını gör...
yemek yemekten tiksindiren durumlar
öyle bir ortamdaydım ki hem de küçüktüm ve yemeğimden tırnak çıkmıştı*.
şimdi her şeye midem bulanıyor o ayrı mevzu ama o vakit o tırnağı ayırıp o yemeği yemiştim.*
şimdi her şeye midem bulanıyor o ayrı mevzu ama o vakit o tırnağı ayırıp o yemeği yemiştim.*
devamını gör...
hasret gültekin
pandemi hepimizi eve kapattığında can dündar'ın youtube kanalında hasret'in eşi yeter gültekin ile yapılmış bir söyleşiye denk geldim. söyleşi
hasret 22 yaşında yakıldığında eşi hamileymiş. genç adam evladını hiç görmeden hayattan koparılmış. bugün 28 yaşında olan oğlu roni ise babasına hasret kalarak bu yaşına gelmiş.
bugün sorsam neden bu hasret yaşandı diye kim mantıklı bir cevap verebilir? sahiden merak ediyorum neden?
hasret 22 yaşında yakıldığında eşi hamileymiş. genç adam evladını hiç görmeden hayattan koparılmış. bugün 28 yaşında olan oğlu roni ise babasına hasret kalarak bu yaşına gelmiş.
bugün sorsam neden bu hasret yaşandı diye kim mantıklı bir cevap verebilir? sahiden merak ediyorum neden?
devamını gör...
gouda peyniri
kanada'da ozellikle italyan marketlerinde sikca karsima cikan hollanda'ya ait peynir turudur. neredeyse bir cok peynir turunde oldugu gibi adini uretildigi bolgeden almis. peynir genellikle inek sutunden uretilse de keci sutuyle de bu peyniri yapmak mumkun/mus. sekil olarak genellikle tekerlek seklinde uretiliyor. peynirin sade versiyonu oldugu gibi cesitli baharat ve cesnilerle harmanlanmis versiyonunu da bulmak mumkun. hafif yumusak, hafif sert bir peynir oldugunu soyleyebilirim. (kasara oldukca yakin bir peynir). tadini ise ben cok begenmedim gibi. yagli sutten uretildigi icin tadi oldukca agir (geldi), dolayisiyla kalorisi de yuksek...
devamını gör...
allah diyen tirbuşon
döneminin klasiğiydi. ardından allah diyen başka nesneler de ortaya çıkmıştı fakat hiçbiri tirbüşon kadar gerçekçi gelmemişti. belki de şarap açmaya bir son verip imana kavuşması etkilemişti bizleri, bilemiyorum.
devamını gör...
çay içmeyen kişi
muhtemelen demir eksikliği yaşamayacak olan kişidir.
devamını gör...
ajan portakal
sözlüğümüzün renginde olan ajandır, şaka şaka.
orjinal adı ile agent orange, abd'nin vietnam savaşı sırasında vietnam'da viet congluların gizleyebileceği orman alanlarını yok etmek, aynı zamanda gıda kaynağı olabilecek bitkileride öldürmek için hazırdıkları 1962'den 1971'e kadar vietnam'da alçaktan uçurulan uçaklarla havadan püskürttükleri bitki öldürücü ilaçtır. adını saklandığı varillerin üzerinde olan portakal rengi şeritlerden alır. ayrıca beyaz, mor, mavi, pembe ve yeşil ajanlarda savaş sırasında püskürtülmüştür, ancak en meşhuru ajan portakaldır.
karışımında bulunan dioxin denen madde nedeniyle daha sonra vietnamlılarda hamilelerde çok yüksek oranda düşük, cilt hastalıkları, kanser, doğan bebeklerde anormalliklere sebep olmuştur. topraktaki ve sudaki etkisi onlarca yıl daha geçmeyecektir. ikinci dünya savaşında iki atom bombası atan ve dünyada bu konuda tek olan abd, vietnam savaşındaki utançlarından birisine daha bu şekilde imza atmayı başarmıştır.
vietnam savaşında çarpışan abd, avustralya ve yeni zelanda askerlerinin savaş sonrası yaşadıları kanser vakalarında da bir numaralı suçludur. vietnam gazileri daha sonra abd hükümetine bunun için dava açmış ve tazminat kazanmışlardır.
konu ile ilgili kısa sayılabilecek belgesel:
orjinal adı ile agent orange, abd'nin vietnam savaşı sırasında vietnam'da viet congluların gizleyebileceği orman alanlarını yok etmek, aynı zamanda gıda kaynağı olabilecek bitkileride öldürmek için hazırdıkları 1962'den 1971'e kadar vietnam'da alçaktan uçurulan uçaklarla havadan püskürttükleri bitki öldürücü ilaçtır. adını saklandığı varillerin üzerinde olan portakal rengi şeritlerden alır. ayrıca beyaz, mor, mavi, pembe ve yeşil ajanlarda savaş sırasında püskürtülmüştür, ancak en meşhuru ajan portakaldır.
karışımında bulunan dioxin denen madde nedeniyle daha sonra vietnamlılarda hamilelerde çok yüksek oranda düşük, cilt hastalıkları, kanser, doğan bebeklerde anormalliklere sebep olmuştur. topraktaki ve sudaki etkisi onlarca yıl daha geçmeyecektir. ikinci dünya savaşında iki atom bombası atan ve dünyada bu konuda tek olan abd, vietnam savaşındaki utançlarından birisine daha bu şekilde imza atmayı başarmıştır.
vietnam savaşında çarpışan abd, avustralya ve yeni zelanda askerlerinin savaş sonrası yaşadıları kanser vakalarında da bir numaralı suçludur. vietnam gazileri daha sonra abd hükümetine bunun için dava açmış ve tazminat kazanmışlardır.
konu ile ilgili kısa sayılabilecek belgesel:
devamını gör...
doğru insanı bulma olasılığı
olasılıksız demek istiyor. pozitif kelime kullanıp insanlara boş umut vermeyin ulan.
t: imkansız ihtimal.
t: imkansız ihtimal.
devamını gör...
kadın filozof olmaması
geneli, erkeğe ve çocuklarına ve ana babalarına hizmet etmekten köle gibi kullanılmaktan, ne düşünmeye ne resim yapmaya ne de başka şeyler yapmaya vakit bulamamışlardır. vakit bulabilenler arasında iyi filozoflar fazlasıyla vardır.
devamını gör...
acı çekmeyi sevme nedeni
"acı çekmek ruhun fiyakasıdır."
acı çekmek bir bağımlılıktır. nasıl ki bedenimizi terbiye etmek , dinç kalmak, daha iyi görünmek veya daha sağlıklı yaşamak için bedenimizi yormamız; 150 kilogram ile bench press yapmamız , günde 8 km koşmamız veya plates topunun üstünde zıplamamız gerekiyorsa ruhumuzu dinç tutmanın yolu da düzenli olarak acı çekmektir. belirli periyodik aralıklarla yaptığımız fiziksel aktiviteyi yapmayı bir anda kestiğimizde hem fiziksel hem de psikolojik bir boşluğa düşeriz, binaenaleyh acı çekmediğimiz zaman da elimiz ayağımız titreyecek, yoksunluk hissi beynimizin içinde dönüp duracaktır.
acı çekmeye alışmış bir insan, acı çekilen konunun unutulması veya durumun düzelmesi sayesinde bir rahatlamaya ulaşır. bu rahatlama hissi acı çekmesi sayesinde oluşmuştur. bunun tersi durumda, acı çekmeyen insan sürekli keyif halindedir ancak bunun farkında değildir. çünkü acıyı tatmadığı için içinde olduğu durumun güzelliğini içselleştirememiştir. n.ş.a'da periyodik olarak acı çeken insanı ele aldığımızda, acı çekme durumundan kurtulduğu anda keyif parametresindeki ani yükseliş inanılmaz bir haz vermektedir. işte acı çekmediğimiz zaman oraya buraya sataşıp kırılıp paramparça olmaya çalışmamızın sebebi budur.
son olarak konuyla ilgili düşüncelerimin gelişmesinde bana yardımcı olan , serdar ortaç'ın muhteşeme yakın şarkısında söylediği şu sözlerle tanımımı noktalamak istiyorum:
masumum, dışarıdan daha masumum
maalesef, bunun için sana mecburum
yüksek uçan kuşun, yüreği sarhoşun
acı çeker gibi, kölesi olmuşum
acı çekmek bir bağımlılıktır. nasıl ki bedenimizi terbiye etmek , dinç kalmak, daha iyi görünmek veya daha sağlıklı yaşamak için bedenimizi yormamız; 150 kilogram ile bench press yapmamız , günde 8 km koşmamız veya plates topunun üstünde zıplamamız gerekiyorsa ruhumuzu dinç tutmanın yolu da düzenli olarak acı çekmektir. belirli periyodik aralıklarla yaptığımız fiziksel aktiviteyi yapmayı bir anda kestiğimizde hem fiziksel hem de psikolojik bir boşluğa düşeriz, binaenaleyh acı çekmediğimiz zaman da elimiz ayağımız titreyecek, yoksunluk hissi beynimizin içinde dönüp duracaktır.
acı çekmeye alışmış bir insan, acı çekilen konunun unutulması veya durumun düzelmesi sayesinde bir rahatlamaya ulaşır. bu rahatlama hissi acı çekmesi sayesinde oluşmuştur. bunun tersi durumda, acı çekmeyen insan sürekli keyif halindedir ancak bunun farkında değildir. çünkü acıyı tatmadığı için içinde olduğu durumun güzelliğini içselleştirememiştir. n.ş.a'da periyodik olarak acı çeken insanı ele aldığımızda, acı çekme durumundan kurtulduğu anda keyif parametresindeki ani yükseliş inanılmaz bir haz vermektedir. işte acı çekmediğimiz zaman oraya buraya sataşıp kırılıp paramparça olmaya çalışmamızın sebebi budur.
son olarak konuyla ilgili düşüncelerimin gelişmesinde bana yardımcı olan , serdar ortaç'ın muhteşeme yakın şarkısında söylediği şu sözlerle tanımımı noktalamak istiyorum:
masumum, dışarıdan daha masumum
maalesef, bunun için sana mecburum
yüksek uçan kuşun, yüreği sarhoşun
acı çeker gibi, kölesi olmuşum
devamını gör...
yazarların garip huyları
eşyalarla konuştuğumu kimse görmesin diye evin bütün perdelerini çekip sergilediğim huylardır.
not: henüz eşyalardan cevap almaya başlamadım.
not: henüz eşyalardan cevap almaya başlamadım.
devamını gör...
akıllı telefonlardan önce gençlerin yaptıkları şeyler
köyün çeşmesinin başına gidip su doldurmaya gelen kızlara "n'ööörüyon, aban nööörüyo?" diyerek ping atıyorduk.
ama o zamanlar ping süresi çok uzundu, bazen bağlanana kadar süre o kadar geçiyordu ki geri gelen paket 2 yaşında kız çocuğu görünümünde oluyordu.
ama o zamanlar ping süresi çok uzundu, bazen bağlanana kadar süre o kadar geçiyordu ki geri gelen paket 2 yaşında kız çocuğu görünümünde oluyordu.
devamını gör...
rahatsız (yazar)
o fotoğraflarla konuşan insan. kuytu köşedeki mizah şelalesi tweetleri bizimle buluşturup, kahkaha attıran bir nefer! istediğiniz ruh haline göre fotoğrafı size bulup çıkarıverir arşivinden!
(çok kafiyeli oldu, bunu yapmak istememiştim immortel..)
(çok kafiyeli oldu, bunu yapmak istememiştim immortel..)
devamını gör...
son samuray
bol bol ukde bırakmış olan yazar arkadaşımızdır.
devamını gör...
ziyaretçiler
1983 yapımı amerikan bilimkurgu mini dizisi. 2 bölümden oluşur. türkiye’de “ziyaretçiler” adıyla trt 2’de yayınlanmıştır.
robert englund, willie adındaki ziyaretçiyi canlandırır.
sinclair lewis’in 1935 tarihli “it can’t happen here” isimli distopik romanından uyarlanmıştır. roman, birleşik devletler’de faşist bir yönetimin iktidara gelmesini konu alır. dizinin yaratıcısı kenneth johnson, projeyi kanala sunduğunda yapımcılar abd’de faşist bir iktidarın kazanamayacağını, izleyicilerin de buna inanmayacağını ve dizinin izlenmeyeceğini söylerler. johnson da romanı uzaylı istilası, uzaylı faşist iktidarına dönüştürür. ziyaretçiler, nazileri simgelemektedir. zaten üniformalarında, bayraklarında, posterlerinde kullandıkları sembol gamalı haçın değiştirilmiş halidir.
dizinin adının “v” olmasının üç sebebi vardır:
1. visitors (ziyaretçiler) v’si: dünyaya gelen uzaylı ırka verilen isim
2. the fifth column ( the v column; beşinci kol) v’si: uzaylıların içindeki isyancı askerler, siviller, bilimciler
3. victory (zafer) v’si: insan isyancılarının zaferi
uzaylı gelişmiş bir ırk dünyaya ulaşır. insanlığa barış içinde geldiklerini, karşılıklı bilgi ve teknoloji alışverişinde bulunmak istediklerini söylerler. insanlara aşı vs vaadinde bulunurlar. görünüşleri insana benzer. insanlıkla tam bir uyum içinde iletişim kurabilmek adına insan isimleri kullanırlar. ziyaretçilerin lideri john’dır. ve dizi tarihinin en ikonik karakterlerinden olan, bu filonun bilimcisi de diana adını kullanır (jane badler). güneşimizin yaydığı ışığın dalgaboyuna gözleri alışık olmadığından bir çeşit uv gözlük takarlar dışarıdayken. dünya atmosferine tam uyumludurlar. sesleri bir miktar elektronik çıkmaktadır (bu ses devam dizisi olan v: the final battle’da bırakılmıştır). donovan isimli gazeteci ziyaretçilerin niyetlerini bir grup isyancıyla ortaya çıkarır. amaçları dünya suyunu almaktır. ancak bu sırada dünyanın yönetimini de manipülasyonlar yaparak demokratik olarak ele geçirmeye başlarlar. donovan, onların amaçlarını çözerken aynı zamanda gerçek yüzlerini de görür. ziyaretçiler insan değil, insan maskesi altındaki fare, börtü böcek yiyen sürüngenlerdir (kertenkele). gezegenleri sonsuz bir savaş içindedir. bilimci diana, kendi filosunun da kontrolünü ele geçirmek için her fırsatı değerlendirir. gezegenindeki yüce lider’e adeta tapmaktadır. diana, yönetimi ele geçirdiğinde daha faşist bir idare düzeni kurar.
ziyaretçilerin içindeki barış isteyen isyancı beşinci kol’un (the fifth column) da yardımıyla donovan liderliğindeki insan isyancılar ziyaretçileri alt eder. diana tutuklanır.
devam projesi olan “v: the final battle” daha çok bir bilimkurgu / pembe dizidir. soap opera’nın tüm karakteristik özelliklerini taşır. diana ve yine bir ziyaretçi olan lydia türlü entrikalarla yönetimi ele geçirmeye çalışır. uzun uzun bakışmalar diana’nın sahnelerinin olmazsa olmazı haline gelmiştir.
2004’te kenneth johnson, soap opera olan the final battle’ı görmezden gelerek miniseries’e bir devam dizisi çekmek istedi. nbc, devam yerine bir remake çekmek istediklerini belirtince proje rafa kalktı. johnson da 2008 yılında v: the second generation’ı yayınlayarak miniseries’e devam projesini kitap olarak hayata geçirdi (kitabın elime ulaşmasını bekliyorum. okuyunca değerlendirip yazabilirim).
nbc, 2009 yılında, v: miniseries’in remake versiyonunu yaptı. geçenlerde izledim. afedersiniz de iğrençti. harcanan emeğe yazık, paraya yazık. niçin saçma bir remake yaparsınız kardeşim? bırakın ya. diana’nın kızı gelsin, ilk istiladan 25 sene sonra, insanlar ne olduğunu bilsin falan. hani böyle bir şey anlatsaydınız. ilk iki bölümü zor izledim. sonra son bölüme geçip bitirdim. arayı izlemeyince de oluyor. öyle bir dizi yani.
(bkz: faşizm)
(bkz: faşist)
(bkz: iktidar)
(bkz: bilimkurgu)
(bkz: jane badler)
(bkz: sürüngenler)
(bkz: uzaylılar)
(bkz: nazi)
(bkz: it can’t happen here)
(bkz: kenneth johnson)
(bkz: v: the second generation)
(bkz: abd)
(bkz: robert englund)
robert englund, willie adındaki ziyaretçiyi canlandırır.
sinclair lewis’in 1935 tarihli “it can’t happen here” isimli distopik romanından uyarlanmıştır. roman, birleşik devletler’de faşist bir yönetimin iktidara gelmesini konu alır. dizinin yaratıcısı kenneth johnson, projeyi kanala sunduğunda yapımcılar abd’de faşist bir iktidarın kazanamayacağını, izleyicilerin de buna inanmayacağını ve dizinin izlenmeyeceğini söylerler. johnson da romanı uzaylı istilası, uzaylı faşist iktidarına dönüştürür. ziyaretçiler, nazileri simgelemektedir. zaten üniformalarında, bayraklarında, posterlerinde kullandıkları sembol gamalı haçın değiştirilmiş halidir.
dizinin adının “v” olmasının üç sebebi vardır:
1. visitors (ziyaretçiler) v’si: dünyaya gelen uzaylı ırka verilen isim
2. the fifth column ( the v column; beşinci kol) v’si: uzaylıların içindeki isyancı askerler, siviller, bilimciler
3. victory (zafer) v’si: insan isyancılarının zaferi
uzaylı gelişmiş bir ırk dünyaya ulaşır. insanlığa barış içinde geldiklerini, karşılıklı bilgi ve teknoloji alışverişinde bulunmak istediklerini söylerler. insanlara aşı vs vaadinde bulunurlar. görünüşleri insana benzer. insanlıkla tam bir uyum içinde iletişim kurabilmek adına insan isimleri kullanırlar. ziyaretçilerin lideri john’dır. ve dizi tarihinin en ikonik karakterlerinden olan, bu filonun bilimcisi de diana adını kullanır (jane badler). güneşimizin yaydığı ışığın dalgaboyuna gözleri alışık olmadığından bir çeşit uv gözlük takarlar dışarıdayken. dünya atmosferine tam uyumludurlar. sesleri bir miktar elektronik çıkmaktadır (bu ses devam dizisi olan v: the final battle’da bırakılmıştır). donovan isimli gazeteci ziyaretçilerin niyetlerini bir grup isyancıyla ortaya çıkarır. amaçları dünya suyunu almaktır. ancak bu sırada dünyanın yönetimini de manipülasyonlar yaparak demokratik olarak ele geçirmeye başlarlar. donovan, onların amaçlarını çözerken aynı zamanda gerçek yüzlerini de görür. ziyaretçiler insan değil, insan maskesi altındaki fare, börtü böcek yiyen sürüngenlerdir (kertenkele). gezegenleri sonsuz bir savaş içindedir. bilimci diana, kendi filosunun da kontrolünü ele geçirmek için her fırsatı değerlendirir. gezegenindeki yüce lider’e adeta tapmaktadır. diana, yönetimi ele geçirdiğinde daha faşist bir idare düzeni kurar.
ziyaretçilerin içindeki barış isteyen isyancı beşinci kol’un (the fifth column) da yardımıyla donovan liderliğindeki insan isyancılar ziyaretçileri alt eder. diana tutuklanır.
devam projesi olan “v: the final battle” daha çok bir bilimkurgu / pembe dizidir. soap opera’nın tüm karakteristik özelliklerini taşır. diana ve yine bir ziyaretçi olan lydia türlü entrikalarla yönetimi ele geçirmeye çalışır. uzun uzun bakışmalar diana’nın sahnelerinin olmazsa olmazı haline gelmiştir.
2004’te kenneth johnson, soap opera olan the final battle’ı görmezden gelerek miniseries’e bir devam dizisi çekmek istedi. nbc, devam yerine bir remake çekmek istediklerini belirtince proje rafa kalktı. johnson da 2008 yılında v: the second generation’ı yayınlayarak miniseries’e devam projesini kitap olarak hayata geçirdi (kitabın elime ulaşmasını bekliyorum. okuyunca değerlendirip yazabilirim).
nbc, 2009 yılında, v: miniseries’in remake versiyonunu yaptı. geçenlerde izledim. afedersiniz de iğrençti. harcanan emeğe yazık, paraya yazık. niçin saçma bir remake yaparsınız kardeşim? bırakın ya. diana’nın kızı gelsin, ilk istiladan 25 sene sonra, insanlar ne olduğunu bilsin falan. hani böyle bir şey anlatsaydınız. ilk iki bölümü zor izledim. sonra son bölüme geçip bitirdim. arayı izlemeyince de oluyor. öyle bir dizi yani.
(bkz: faşizm)
(bkz: faşist)
(bkz: iktidar)
(bkz: bilimkurgu)
(bkz: jane badler)
(bkz: sürüngenler)
(bkz: uzaylılar)
(bkz: nazi)
(bkz: it can’t happen here)
(bkz: kenneth johnson)
(bkz: v: the second generation)
(bkz: abd)
(bkz: robert englund)
devamını gör...
tomris uyar
turgut uyar'ın 7 yıl aradan sonra tekrardan şiir yazmaya dönmesinde en etkili olan yazardır. tomris uyar o yıllarda ülkü tamer'den sonra cemal süreya'dan ayrılmak üzeredir. turgut uyar da eşinden ayrılıp çocuklarıyla birlikte istanbula taşınmıştır. işte turgut uyar ile tam o vakitler tanışmışlardır. birbirlerine hep mektuplar yazmışlar. tabii ki bu mektuplar şiirlerden ibaretti. haliyle şiirde de aşk kaçınılmazdır. işte turgut uyar ile evlenmesine vesile olan şey tam olarak bu mektuplardır.
devamını gör...
