sutton hoo treasure
the dig filminde konusu geçen 6yy'den olduğu tespit edilen önemli, geçmişi vikings'lerden önce olduğu bilinen anglosaksonlara dayanan değerli hazineye verilen isimdir.
halka ilk kez kazının yapıldığı yere sahip olan edith pretty'in ölümünden 9 yıl sonra sunulmuştur.
bu kazıyı yapan ve keşfeden kişi basil brown'dur ancak ilk sergilendiği zaman ismi geçmemiştir.
ancak son zamanlarda eşsiz katkılarının olduğu resmi olarak kabul edilmiştir.
the sutton hoo ikinci dünya savaşı sırasında güvenli bir şekilde londra yeraltı merkezinde saklanmıştır.
filmdeki kazı ve keşfedilen yerin çizimi şeklinde bir resim aşağıdan bakabilirsiniz.

son olarak bu resimden sonra filmi izlerseniz ya da tam tersi filmi izledikten sonra bu resime bakarsanız daha tanıdık geleceğini ve filmi izlemenizi tavsiye ettiğimi naçizane belirtmek isterim.
halka ilk kez kazının yapıldığı yere sahip olan edith pretty'in ölümünden 9 yıl sonra sunulmuştur.
bu kazıyı yapan ve keşfeden kişi basil brown'dur ancak ilk sergilendiği zaman ismi geçmemiştir.
ancak son zamanlarda eşsiz katkılarının olduğu resmi olarak kabul edilmiştir.
the sutton hoo ikinci dünya savaşı sırasında güvenli bir şekilde londra yeraltı merkezinde saklanmıştır.
filmdeki kazı ve keşfedilen yerin çizimi şeklinde bir resim aşağıdan bakabilirsiniz.

son olarak bu resimden sonra filmi izlerseniz ya da tam tersi filmi izledikten sonra bu resime bakarsanız daha tanıdık geleceğini ve filmi izlemenizi tavsiye ettiğimi naçizane belirtmek isterim.
devamını gör...
an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı sorusu
ve ben simsiyah bir gecenin koynunda yapayalnız bekliyorum.
görüyorum, duyuyorum.
bir gün gelecek dönence biliyorum…
çaya barış abi'yi davet ettim, kırmadı geldi sağolsun.
o söylüyor, ben günün çoktan döndüğü şu saatlerde yıldızlara bakıp demli çayımı yudumluyorum.
görüyorum, duyuyorum.
bir gün gelecek dönence biliyorum…
çaya barış abi'yi davet ettim, kırmadı geldi sağolsun.
o söylüyor, ben günün çoktan döndüğü şu saatlerde yıldızlara bakıp demli çayımı yudumluyorum.
devamını gör...
arif kocabıyık
ne olursa olsun şu muazzam olay için tebrik ve teşekkür ettiğim esas mesleği hakkında fikrim olmadığı için belirtemediğim youtuber.
(bkz: arif kocabıyık'ın zafer şahin'in karşısına çıkması)
(bkz: arif kocabıyık'ın zafer şahin'in karşısına çıkması)
devamını gör...
daddy (yazar)
(bkz: daddy ucemak kızıl nelson üçlüsü)
birer birer masadan eksiliyor dostlar....
birer birer masadan eksiliyor dostlar....
devamını gör...
insanın içini hoş yapan kokular
bebek kokusu ilk sırada gelir benim için. sonra da ormanın kokusu.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
bugün rabia aradı dershaneden olan, aramız bozuktu hallettik. sonra seni sordu adını hatırlayamadım ama barıştınız siz değil mi dedi ben de hayır dedim. nasıl ya dedi ben barışırsınız sanıyordum dedi. ben de öyle sanıyordum. allasen biz nasıl kabullendik ayrı olmayı?
devamını gör...
yazarların sevdikleri tablolar
gustav klimt “der kuss”
“öpücük” adlı eser, klimt tarafından yapımına 1908 yılında başlanmış ve bir yıl sonra tamamlanmıştır.
180’e 180 ölçülerinde yağlı boyadır ve viyana galerie belvedere müzesinde sergilenmektedir.
ben bu tabloyu gördüğümde “oha lan çok güzel” demiştim. sanattan anlarım biraz.
“öpücük” adlı eser, klimt tarafından yapımına 1908 yılında başlanmış ve bir yıl sonra tamamlanmıştır.
180’e 180 ölçülerinde yağlı boyadır ve viyana galerie belvedere müzesinde sergilenmektedir.
ben bu tabloyu gördüğümde “oha lan çok güzel” demiştim. sanattan anlarım biraz.
devamını gör...
haydi sarhoşlar koşun
(bkz: mal beyanı)
devamını gör...
adabı vardır rakı içmenin
hayır yoktur. ağzı olan herkes içebilir.
devamını gör...
normal sözlük’ün giderek hayvan çitliğine benzemesi
tebrik ettiğim başlıktır.
sözlük çok şeye benzetildi ama hayvan çiftliği benzetmesi çok leziz oldu enfes oturdu.
hatta george orwell bu devirleri görerek yazmış o eserini.
bütün yazarlar eşittir ama bazı yazarlar öbürlerinden daha eşittir.
abi cidden manyak olursunuz dediğim başlıktır ayrıca.
bak vazgeçin ciddiye almayın dilekçe yazar gibi hareketler yapmayın kafa dağıtın sonra gidin neden bu kadar takıyorsunuz vallahi üzülüyorum billahi üzülüyorum.
goy goy yapalım siyaset yapalım futbol konuşalım trollerle gülelim eğlenelim düşünelim üzülelim ama beraber yapalım lütfen.
bir kurallar var ve o kuralların etrafında mis gibi takılalım gidelim.
boş yapan boş yapmaya devam etsin.
dolu yapan dolu yapmaya devam etsin.
neden insanlar kendi ilgi alanı olmayan durumlara saldırıyorlar.
sözlük çok şeye benzetildi ama hayvan çiftliği benzetmesi çok leziz oldu enfes oturdu.
hatta george orwell bu devirleri görerek yazmış o eserini.
bütün yazarlar eşittir ama bazı yazarlar öbürlerinden daha eşittir.
abi cidden manyak olursunuz dediğim başlıktır ayrıca.
bak vazgeçin ciddiye almayın dilekçe yazar gibi hareketler yapmayın kafa dağıtın sonra gidin neden bu kadar takıyorsunuz vallahi üzülüyorum billahi üzülüyorum.
goy goy yapalım siyaset yapalım futbol konuşalım trollerle gülelim eğlenelim düşünelim üzülelim ama beraber yapalım lütfen.
bir kurallar var ve o kuralların etrafında mis gibi takılalım gidelim.
boş yapan boş yapmaya devam etsin.
dolu yapan dolu yapmaya devam etsin.
neden insanlar kendi ilgi alanı olmayan durumlara saldırıyorlar.
devamını gör...
insanın intihar etme nedeni
herkes buraya çaresizlik, umutsuzluk vb. duygular üzerine yazmış. bence yaşamayı sevmemek de çok geçerli bir neden. mesela ben sevmiyorum yaşamayı hayatımın hiçbir döneminde de sevmedim. çok kötü bir hayatım da hiçbir zaman olmadı en mutlu anımda bile deseler ki canım ya sonsuza kadar böyle mi hissetmek istersin yoksa ölmek mi, ölmek derim ben. bi kere yaşamak çok zahmetli en basitinden belirli aralıklarla yemek yemen, su içmen gerekiyor. bu kadar uğraşmaya da değecek bir artısını göremedim bu zamana kadar. peki neden intihar etmiyorum? hayata biraz şans vermek istedim belki sevilecek bir yanı vardır ama ben göremiyorumdur diye gerçi öyle diye diye de baya bi yaşamış oldum. artık eminim yaşamayı asla sevemeyeceğimden de daha ne zaman öleceğime karar veremedim onu bekliyorum.
devamını gör...
gariban bir ailede büyümek
daha çocukken başlar hayatın eziyeti. ayağına giyecek ayakkabın, üstüne giyecek kıyafetin olmaz. dışarı çıkarsın etrafdaki çocukların üstü başı gıcır gıcır, ellerinde bakkaldan aldıkları yiyecek içecek mutlu bir şekilde gülüp eğleniyorlar; sen başını önüne eğer ve kimselerle göz göze gelmemek için koşar adımlarla bakkala gider sadece ekmek alırsın, o parlak ve renkli paketlerde gözün kalır ama sadece iç geçirirsin.
okula gidersin; herkesin üstünde yeni alınmış okul kıyafeti, sırtında çantası, ayağında ayakkabısı, kalemleri, defterleri... senin ise her şeyin sağdan soldan alınmış olan ikinci el kıyafet ve eşyalarla doludur. teneffüs olur herkee kantine gider, sen sınıfta oturursun.. bu durum yıllarca böyle sürüp gider ve büyürsün, liseye gitmeye başlarsın değişen hiçbir şey yoktur. kim ne derse desin yılların vermiş olduğu o eziklik ve içe kapanıklık seni yalnız bir insan yapmıştır artık. arkadaşların sana neden hiç konuşmuyorsun, neden bizimle dışarıya çıkıp gelip dolaşıp bir şeyler yiyip içmiyorsun der ama senin verecek hiçbir cevabın olmaz çünkü yoktur. sonra bu insanlar seni havalı ve kibirli olarak görür, öyle tanımlar ve seni dışlar. hiçbiri bilmez ama cebinde bir tane simit alacak paranın olmadığını.
sonra bir şeyler başarmaya başlarsın. yavaş yavaş zenginleşir ve herkes tarafından görülen bir insan olmaya başlarsın. zor zamanında yanında olmayanlar, seni bir hiç olarak görenler; bir bir yanında bitmeye ve senden bir şeyler dilenmeye başlarlar. işte tam da o noktada anlarsın bu dünyanın ne kadar acımasız ve adi bir dünya olduğunu. anladım ve iyi olmaktan, iyilik yapmaktan uzak durdum çünkü insanlara bunu hak edecek kadar iyi değiller, nankör her zaman her yerde nankördür. beni kimse görmedi, saymadı; savaştım ve kazandım.
okula gidersin; herkesin üstünde yeni alınmış okul kıyafeti, sırtında çantası, ayağında ayakkabısı, kalemleri, defterleri... senin ise her şeyin sağdan soldan alınmış olan ikinci el kıyafet ve eşyalarla doludur. teneffüs olur herkee kantine gider, sen sınıfta oturursun.. bu durum yıllarca böyle sürüp gider ve büyürsün, liseye gitmeye başlarsın değişen hiçbir şey yoktur. kim ne derse desin yılların vermiş olduğu o eziklik ve içe kapanıklık seni yalnız bir insan yapmıştır artık. arkadaşların sana neden hiç konuşmuyorsun, neden bizimle dışarıya çıkıp gelip dolaşıp bir şeyler yiyip içmiyorsun der ama senin verecek hiçbir cevabın olmaz çünkü yoktur. sonra bu insanlar seni havalı ve kibirli olarak görür, öyle tanımlar ve seni dışlar. hiçbiri bilmez ama cebinde bir tane simit alacak paranın olmadığını.
sonra bir şeyler başarmaya başlarsın. yavaş yavaş zenginleşir ve herkes tarafından görülen bir insan olmaya başlarsın. zor zamanında yanında olmayanlar, seni bir hiç olarak görenler; bir bir yanında bitmeye ve senden bir şeyler dilenmeye başlarlar. işte tam da o noktada anlarsın bu dünyanın ne kadar acımasız ve adi bir dünya olduğunu. anladım ve iyi olmaktan, iyilik yapmaktan uzak durdum çünkü insanlara bunu hak edecek kadar iyi değiller, nankör her zaman her yerde nankördür. beni kimse görmedi, saymadı; savaştım ve kazandım.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
afiş yayınlanınca, tv kanallarının bayram özel yayınına çıkıp, bir (1) şarkı söyleyen sibel can gibi hissettim kendimi.*
programın geçen haftaki gibi süper geçeceğine eminim. şimdiden iyi eğlenceler hepimize.
programın geçen haftaki gibi süper geçeceğine eminim. şimdiden iyi eğlenceler hepimize.
devamını gör...
normal sözlük'te küfrün serbest olması gerekliliği
buraya sizin agzinizdan cikacak lagimi okumaya gelmedik.
devamını gör...
the beatles
her sabah beni "i wanna hold your hand" adlı hayat enerjisi aşılayan şarkısı ile uyandıran, gündüzleri "girl" ile huzur veren geceleri de "yesterday" ile tatlı bir uykuya dalmama yardım eden taptığım grup, olmasalardı eksik kalırdım.
devamını gör...
soyumuzun vikinglere dayanma ihtimali var
osmanlıdaki harem hayatını düşününce soyumuzun her yere daya(n)mış olabileceğini açıklayan başlık.
devamını gör...
#emineyekimtecavüzetti
bu nasıl bir sapıklıktır. kanım dondu resmen.engel durumu olan masum saf bir kıza, çocuğa nasıl şehvetiniz olur. erkekliğiniz yere batsın. umarım o çok gurur duyduğunuz erkekliğiniz komple biter ,sap gibi kalırsınız. keşke ifşa edilseler . böyleleri gidip paşa paşa cezaevinde yatmamalı.
devamını gör...
kaygı bozukluğu
dünya üzerinde insanın başına gelebilecek en kötü iki şeyden birisi olduğunu düşünüyorum.belki de bu ikisi hayatımda tattığım en acı deneyimlerden olduğu için böyle bir genellemeye başvurdum, bilmiyorum.yaşanabilecek en s.ktiri boktan iki şey: depresyon ve kaygı bozukluğu.depresyon sosyalleşmenizle doğrudan bağlantılı olmasa da, kaygı bozukluğu sizin sosyalliğinizin kökünü kurutan bir bozukluk.eğer siz de kaygı bozukluğuna sahip olduğunuzdan şüpheleniyorsanız lütfen vakit kaybetmeden bir uzmana danışın.çünkü şu devirde influencer adı arkasına saklanan sude alkış isimli bireyler gibileri şey diyor: depresyonunu sonuna kadar, dibine dek yaşa! :d
{böyle (bkz: herbokolog) kişileri çevrenizden ve görüş alanınızdan uzak tutun.}
ilk başta sosyalleşme olmak üzere, birçok alanda hayatınızı kısıtlayan, düşmanınız mı dostunuz mu bilinmeyen varlık.evet 'varlık'.çünkü bazen sizi ateşleyen de o, ateşe veren de.özellikle şey lafı sizin dostunuz olur: 'abartmıyor musun biraz ya?'.gülüp s. ktir lan diyip geçeceğiniz dönemler ne yazık ki henüz yakınlarda değildir eğer yeni yeni tanışıyorsanız.muhtemelen birkaç yıl içerisinde sevmeye, parçanız olarak görmeye başlayacaksınız bu kaygı bozukluğunu.asla nefret beslemeyin, hor görmeyin.gözlerinizi açar, etrafınızdakileri elekten geçirir, birçok 'ince taneler' kayıp gider.
kısacası çevrenizi gözlemleme, kendinizi tanıma ve insanları yorumlama şansı sunar size.bunun karşılığında aldıklarını yaşayanlar bilir...
{böyle (bkz: herbokolog) kişileri çevrenizden ve görüş alanınızdan uzak tutun.}
ilk başta sosyalleşme olmak üzere, birçok alanda hayatınızı kısıtlayan, düşmanınız mı dostunuz mu bilinmeyen varlık.evet 'varlık'.çünkü bazen sizi ateşleyen de o, ateşe veren de.özellikle şey lafı sizin dostunuz olur: 'abartmıyor musun biraz ya?'.gülüp s. ktir lan diyip geçeceğiniz dönemler ne yazık ki henüz yakınlarda değildir eğer yeni yeni tanışıyorsanız.muhtemelen birkaç yıl içerisinde sevmeye, parçanız olarak görmeye başlayacaksınız bu kaygı bozukluğunu.asla nefret beslemeyin, hor görmeyin.gözlerinizi açar, etrafınızdakileri elekten geçirir, birçok 'ince taneler' kayıp gider.
kısacası çevrenizi gözlemleme, kendinizi tanıma ve insanları yorumlama şansı sunar size.bunun karşılığında aldıklarını yaşayanlar bilir...
devamını gör...

