kenan birkan
abi dediği adam tarafından hayatının darbesini yiyip sevdiği ona ihanet ediverince bunun intikamını almak için çıktığı yolda başka bir hain kadına aşık olup bedelini hayatıyla ödeyen haluk bilginer tarafından canlandırılan ezel karakteri.
devamını gör...
ukdenin amacı
bilmediğin bir mevzuyu, sözlükte bilen vardır deyip tanım ile aydınlanma arzusudur ukde bırakmak. ha troll çerezi olmuştur amacına uygun kullanıldığını söyleyemem o ayrı mevzu.
devamını gör...
hdp seçmenine pkk sempatizanı demek
bu analize göre insan değilim ama hiç sorun değil hdp ye barış için oy veriyorum diyebilecek kadar beynim süngerleşmedi henüz.
siz barış güvercinleri olarak görmeye devam edin, ben bakınca terörist görüyorum.
siz barış güvercinleri olarak görmeye devam edin, ben bakınca terörist görüyorum.
devamını gör...
kurtuluş
senaryosunu turgut özakman'ın, yönetmenliğini ziya öztan'ın, müziklerini de muammer sun'un yaptığı, çekimi yaklaşık 2 yıl süren dizi. dizi, 1994 yılında gösterime girmiştir.
dizide atatürk'ü rutkay aziz, ismet inönü'yü savaş dinçel, halide edip adıvar'ı ayda aksel, fikriye hanım'ı aşkın nur yengi, yakup kadri bey'i altan erkekli, kazım karabekir'i kenan ışık, zübeyde hanım'ı macide tanır canlandırmıştı.
o dönem şartlarında 37 milyar 600 milyon lira bütçe ile çekilen dizi ile ilgili ilginç veriler var, işte bu veriler şu şekilde :
1990 yılında ankara'da kurulan prodüksiyon merkezi daha sonra istanbul'a alınmış. gerekli ekipman sağlandıktan sonra 300 civarında sanatçı ile temasa geçilmiş. fazla sayıda otantik araç gereç ve atölyeye gereksinim olmuş. bunlar kamu kurumlarından sağlanmış. dizide 400 bin figüran oynamış ve bunların 250 bin kadarı genelkurmay tarafından diziye yardım için verilen asker ve subaylar. dizi 300'den fazla farklı mekanda çekilmiş. londra ve moskova sahneleri ise yerlerinde çekilmiş. dizi, dönem dizisi olduğundan post prodüksiyon işleri de londra'da yapılmış.
dizide atatürk'ü rutkay aziz, ismet inönü'yü savaş dinçel, halide edip adıvar'ı ayda aksel, fikriye hanım'ı aşkın nur yengi, yakup kadri bey'i altan erkekli, kazım karabekir'i kenan ışık, zübeyde hanım'ı macide tanır canlandırmıştı.
o dönem şartlarında 37 milyar 600 milyon lira bütçe ile çekilen dizi ile ilgili ilginç veriler var, işte bu veriler şu şekilde :
1990 yılında ankara'da kurulan prodüksiyon merkezi daha sonra istanbul'a alınmış. gerekli ekipman sağlandıktan sonra 300 civarında sanatçı ile temasa geçilmiş. fazla sayıda otantik araç gereç ve atölyeye gereksinim olmuş. bunlar kamu kurumlarından sağlanmış. dizide 400 bin figüran oynamış ve bunların 250 bin kadarı genelkurmay tarafından diziye yardım için verilen asker ve subaylar. dizi 300'den fazla farklı mekanda çekilmiş. londra ve moskova sahneleri ise yerlerinde çekilmiş. dizi, dönem dizisi olduğundan post prodüksiyon işleri de londra'da yapılmış.
devamını gör...
dış görünüşe önem vermiyorum diyen insan
nedense hep güzel kızlar-erkekler vardır kollarında niye acaba?
devamını gör...
gelmiş geçmiş en güzel duvar yazısı
benim bir tane kötü hatam yok, hepsi harika hatalar
devamını gör...
tayyip erdoğan'ın gezi direnişçilerine terörist demesi
bu adam size terörist demişse, bilin ki doğru yoldasınız kardeşlerim.
devamını gör...
erkeklerin güzel göründüğünü sandığı şeyler
- saatlerinin markalarını gözümüze sokarcasına çektikleri fotoğraflar
- babet çorap
- gömleklerinin neredeyse bütün düğmelerini açık bırakmaları
- cüzdan, telefon, araba anahtarı, nargile kombosu
- ayaklarını gösteren ayakkabılar.
- dapdaaar giyinmek
- aşırı kaslı görünüm.
- babet çorap
- gömleklerinin neredeyse bütün düğmelerini açık bırakmaları
- cüzdan, telefon, araba anahtarı, nargile kombosu
- ayaklarını gösteren ayakkabılar.
- dapdaaar giyinmek
- aşırı kaslı görünüm.
devamını gör...
yazarların duydukları enfes cümleler
geçen gün bir sosyal medya hesabında gördüğüm söz.
"insanlar kendi işlediği kocaman günahları çuvala basar, senin küçücük yanlışını duvara asar."
"insanlar kendi işlediği kocaman günahları çuvala basar, senin küçücük yanlışını duvara asar."
devamını gör...
ilhan berk
2008 yılında hayata gözlerini yummuş, sembolizm üstadı şairimiz. betimlemerinde sık sık doğa betimlemelerine yer verip, yazılarında melankolizm yüklü bir kalemle resim çizermişçesine bir üslüp kullanır. bilgilerimi buraya aktardıktan sonra, tanımımı kendisinin en meşhur şiirlerinden biriyle, gecenize bırakarak bitirmek istiyorum:
üç kez seni seviyorum diye uyandım
tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.
sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.
sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
-taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.
cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.
kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum.
eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.
üç kez seni seviyorum diye uyandım
tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.
sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.
sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
-taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.
cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.
kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum.
eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.
devamını gör...
duruşmada hakim kararı verirken nokia 3310'dan gelen polifonik kınalı kar müziği
2003 yılında mübaşirlik yaparken karşılaştığım durumdur.
hakim bey tam böyle kararı vermiş, yaz kızım demek üzereyken "diririii diriririii" diyerek kınalı kar müziği çalmaya başladı. hakim bey gözlüğünün üstünden bakıp:
"ne o? vereceğim hükme göre arka fon müziği mi koyayım dedin?"
jüriler o ara "hıkımıfıs hıkımıfıs" diye gülmeye başladı.
adam beraat etmişti etmesine de, az daha kalpten gidiyordu.
hakim bey tam böyle kararı vermiş, yaz kızım demek üzereyken "diririii diriririii" diyerek kınalı kar müziği çalmaya başladı. hakim bey gözlüğünün üstünden bakıp:
"ne o? vereceğim hükme göre arka fon müziği mi koyayım dedin?"
jüriler o ara "hıkımıfıs hıkımıfıs" diye gülmeye başladı.
adam beraat etmişti etmesine de, az daha kalpten gidiyordu.
devamını gör...
galatasaray
bazı kanatlıları her maç sonrası başlığın altında toplayan takım.
o işlerin en alasını siz yaptınız kuşlar.
gelip burada ağlamayın, gustavo denen futbol katilinin taban girmesine sarı kart veren hakem kaç haftadır maç alıyor.
her hafta hakemlerinizi, fenerasyonunuzu bide üstüne sizleri üst üste koyup yeniyoruz, zorunuza gitmesini anlıyorum.*
o işlerin en alasını siz yaptınız kuşlar.
gelip burada ağlamayın, gustavo denen futbol katilinin taban girmesine sarı kart veren hakem kaç haftadır maç alıyor.
her hafta hakemlerinizi, fenerasyonunuzu bide üstüne sizleri üst üste koyup yeniyoruz, zorunuza gitmesini anlıyorum.*
devamını gör...
şarkılarda sorulan en zor soru
sakin ve eğlenceli bir şarkı gibi görünse de en zor soruları soran şarkılardan biridir. aklıma engelli bir çocuğun ailesine beni kabullenebilecek misiniz minvalinde sordugu soruları getirir.
benimle oynar mısın? bülent ortaçgil
su olsam, ateş olsam
göklerdeki güneş olsam
konuşmasam taş olsam
yine de oynar mısın benimle?
sus olsam, kusur olsam
ağızdaki küfür olsam
doğuştan esir olsam
yine de oynar mısın benimle?
sayılmasam kaç olsam
toprakdaki güç olsam
aptal gibi suç olsam
yine de oynar mısın benimle?
benimle oynar mısın?
benimle oynar mısın?
su olsam, ateş olsam
göklerdeki güneş olsam
konuşmasam taş olsam
yine de oynar mısın benimle?
benimle oynar mısın?
benimle oynar mısın?
buradan
benimle oynar mısın? bülent ortaçgil
su olsam, ateş olsam
göklerdeki güneş olsam
konuşmasam taş olsam
yine de oynar mısın benimle?
sus olsam, kusur olsam
ağızdaki küfür olsam
doğuştan esir olsam
yine de oynar mısın benimle?
sayılmasam kaç olsam
toprakdaki güç olsam
aptal gibi suç olsam
yine de oynar mısın benimle?
benimle oynar mısın?
benimle oynar mısın?
su olsam, ateş olsam
göklerdeki güneş olsam
konuşmasam taş olsam
yine de oynar mısın benimle?
benimle oynar mısın?
benimle oynar mısın?
buradan
devamını gör...
saartjie baartman
saartjie baartman 1789’da büyük kalçalara sahip anatomik yapıları ile bilinen afrika’daki khoisan - hottentot kabilesi’nde dünyaya gelir.
“steatopygia” yani vücut yağının kalçalarda toplanması ve devasa vajinalara sahip olmaları bu kabilenin kadınlarının genetik özelliğidir.
saartjie, köle olarak bir çiftlikte çalışırken ona sarah diyen ingiliz bir doktor tarafından satın alınır. doktor onu londra’ya götürüp kafes içinde boynuna tasma takarak çocuk yaştaki kızı çıplak olarak sergileyip para kazanır.
1.60 mt boyu, oldukça çıkıntılı büyük kalçası ve epey büyük vajinası olan saartjie onu görmeye gelenlerin tacizine uğrar.

daha sonra parisli bir vahşi hayvan terbiyecisine satılır. hayvanlarla birlikte sirklerde gösterilerde kullanılmaya başlanan kızcağız, terbiyecisinin emirlerine uyan bir sirk hayvanı gibi görülür.
onun vücudu üzerinden değerlendirme yapılarak beyaz ırkın üstünlüğünü öven sözde bilimsel makaleler yazılır.
onu aşağılayan fransız sosyetesinin, bilim adamlarının ve avrupalı zengin erkeklerin saartjie ile cinsel ilişki yaşamak için sıraya girdiğini de eklemek lazım.
köle, hayvan, canavar olarak nitelendirdikleri bu afrikalı kadınla cinsel ilişki yaşamak için saartjie’nin sahibine avuç dolusu para dökülmesi ikiyüzlülüğün net bir göstergesi olarak tarihe yazılmıştır.
batı dünyası ona hottentot venüsü diyerek alay eder. insan olduğu bile unutturulmuş bu gencecik kadın çektiği zulüme dayanamaz ve ölür.
ne var ki napolyon’un cerrahı ve zoolog yazar george cuvier, üzerinde çalışmak için canavar diye tanımladığı sarah’ın bedenini parçalara ayırır.
bu parçalar daha sonra birleştirilerek mumyalanır ve paris’teki musee de l’homme’da halka açık bir şekilde sergilenir.
güney afrika'nın en eski halkı olan khoisanlılar 200 yıl boyunca kızlarının müzede sergilenen parçalarını geri ister.
ama fransızlar bu isteği “fransız müzelerinde sergilenen tüm eserler fransa’ya aittir” diye geri çevirir.
diana ferrus bir şiir yazar
seni eve götürmeye geldim.
eve, hatırlar mısın bozkırı?
yemyeşil çimeni büyük meşe ağaçlarının altındaki hava serindir.
orada güneş yakmaz.
bir tepenin eteğine serdim yatağını
battaniyen çalı çırpıyla ve nane yapraklarıyla çevrili,
sarı beyaz çiçeklerle kaplı
akarsuyun şarkısı işitiliyor
çakıl taşlarının üstünden sekerek akarken.
fransız senatör nicolas about çok etkilendiği şiiri senatoda okurken “onu bir canavar, bir ucube olarak kayda geçmek istiyorlar ama bu işte gerçek canavarlık nerede" diye sorar.
ve nihayet saartjie'nin parçaları doğduğu topraklarda kadınlar günü’nde düzenlenen törenle toprağa verilir
kadın hakları kuruluşlarının önemli bir referansı haline gelen saartjie baartman’ın yaşamı, makalelere, kitaplara, filmlere konu olmuştur.
onun hayat hikâyesini anlatan “venus noire” adlı filmi
abdellatif kechiche tarafından yönetilmiş ve birçok ödüle layık görülmüştür.
saartjie'nin 23 yıllık hayatında bu kadar acı çekmesinin tek nedeni ise kadın olmasıdır.
saartjie’nin ait olduğu hottentot kabilesi erkeklerinin devasa boyutlarda penisleri olduğu tespit edilmiştir. hottentot erkeğini avrupa’ya götürüp çıplak olarak sergilemeyi hiçbir batılı erkek göze alamamıştır.
“steatopygia” yani vücut yağının kalçalarda toplanması ve devasa vajinalara sahip olmaları bu kabilenin kadınlarının genetik özelliğidir.
saartjie, köle olarak bir çiftlikte çalışırken ona sarah diyen ingiliz bir doktor tarafından satın alınır. doktor onu londra’ya götürüp kafes içinde boynuna tasma takarak çocuk yaştaki kızı çıplak olarak sergileyip para kazanır.
1.60 mt boyu, oldukça çıkıntılı büyük kalçası ve epey büyük vajinası olan saartjie onu görmeye gelenlerin tacizine uğrar.

daha sonra parisli bir vahşi hayvan terbiyecisine satılır. hayvanlarla birlikte sirklerde gösterilerde kullanılmaya başlanan kızcağız, terbiyecisinin emirlerine uyan bir sirk hayvanı gibi görülür.
onun vücudu üzerinden değerlendirme yapılarak beyaz ırkın üstünlüğünü öven sözde bilimsel makaleler yazılır.
onu aşağılayan fransız sosyetesinin, bilim adamlarının ve avrupalı zengin erkeklerin saartjie ile cinsel ilişki yaşamak için sıraya girdiğini de eklemek lazım.
köle, hayvan, canavar olarak nitelendirdikleri bu afrikalı kadınla cinsel ilişki yaşamak için saartjie’nin sahibine avuç dolusu para dökülmesi ikiyüzlülüğün net bir göstergesi olarak tarihe yazılmıştır.
batı dünyası ona hottentot venüsü diyerek alay eder. insan olduğu bile unutturulmuş bu gencecik kadın çektiği zulüme dayanamaz ve ölür.
ne var ki napolyon’un cerrahı ve zoolog yazar george cuvier, üzerinde çalışmak için canavar diye tanımladığı sarah’ın bedenini parçalara ayırır.
bu parçalar daha sonra birleştirilerek mumyalanır ve paris’teki musee de l’homme’da halka açık bir şekilde sergilenir.
güney afrika'nın en eski halkı olan khoisanlılar 200 yıl boyunca kızlarının müzede sergilenen parçalarını geri ister.
ama fransızlar bu isteği “fransız müzelerinde sergilenen tüm eserler fransa’ya aittir” diye geri çevirir.
diana ferrus bir şiir yazar
seni eve götürmeye geldim.
eve, hatırlar mısın bozkırı?
yemyeşil çimeni büyük meşe ağaçlarının altındaki hava serindir.
orada güneş yakmaz.
bir tepenin eteğine serdim yatağını
battaniyen çalı çırpıyla ve nane yapraklarıyla çevrili,
sarı beyaz çiçeklerle kaplı
akarsuyun şarkısı işitiliyor
çakıl taşlarının üstünden sekerek akarken.
fransız senatör nicolas about çok etkilendiği şiiri senatoda okurken “onu bir canavar, bir ucube olarak kayda geçmek istiyorlar ama bu işte gerçek canavarlık nerede" diye sorar.
ve nihayet saartjie'nin parçaları doğduğu topraklarda kadınlar günü’nde düzenlenen törenle toprağa verilir
kadın hakları kuruluşlarının önemli bir referansı haline gelen saartjie baartman’ın yaşamı, makalelere, kitaplara, filmlere konu olmuştur.
onun hayat hikâyesini anlatan “venus noire” adlı filmi
abdellatif kechiche tarafından yönetilmiş ve birçok ödüle layık görülmüştür.
saartjie'nin 23 yıllık hayatında bu kadar acı çekmesinin tek nedeni ise kadın olmasıdır.
saartjie’nin ait olduğu hottentot kabilesi erkeklerinin devasa boyutlarda penisleri olduğu tespit edilmiştir. hottentot erkeğini avrupa’ya götürüp çıplak olarak sergilemeyi hiçbir batılı erkek göze alamamıştır.
devamını gör...
şişenin içine gemiyi nasıl sokuyorlar sorunsalı
gemi sabit duruyor. şişe de sabit duruyor. ortada buluşuyorlar. ciddi ciddi anlatmışlar buyrunuz
devamını gör...
osman öcalan'ın gebermesi
darısı kardeşinin başına. cehennemde odunu bol olması dileğiyle...
devamını gör...
to be or not to be
olmak ya da olmamak. oğuz atay'ın tutunamayanlar kitabında; selim ışık'ın notlarında ölmek ya da yaşamak olarak da yer alır.
devamını gör...
tek içen ve üzgün görünen yakışıklı erkeğe içinin erimesi
mastor ukdesi.
erkekler yok böyle bir şey. yalan. inanmayın. içimizden "sorunludur bu, yazık." diyoruz. kızlar böyle tiplerden hoşlanıyorsanız; hoşlanmayın. gerek yok.
erkekler yok böyle bir şey. yalan. inanmayın. içimizden "sorunludur bu, yazık." diyoruz. kızlar böyle tiplerden hoşlanıyorsanız; hoşlanmayın. gerek yok.
devamını gör...

