--- alıntı ---

yaşamak güzel şey doğrusu
üstelik hava da güzelse
hele gücün kuvvetin yerindeyse
elin ekmek tutmuşsa bir de
hele tertemizse gönlün
hele kar gibiyse alnın
yani kendinden korkmuyorsan

--- alıntı ---
devamını gör...

bunu begenen sinavdan 100 alir.
devamını gör...

iskandinav mitolojisi figürlerinden birisidir. tanrıların kralı odinin oğludur. annesi jötunn grid ise bir devdir.

aesir soyundan gelenler arasında thor'dan sonra gelen en güçlü savaşçı olduğuna inanılır.

ragnarok savaşında fenrir tarafından öldürülen babasının intikamını almak için yeryüzüne inmiştir. intikamını almadan önce dersine epey bir çalışmıştır. fenrir'in ne derece illet bir mahlukat olduğunu bildiğinden, fenrir ile ilgili bütün olayları araştırmış, onu nasıl yeneceğinin hesaplarını yapmış ve en nihayetinde dev kurdun çenesini ikiye ayırıp, karnına rüzgar doldurmak suretiyle babasını oradan çıkarabileceğine karar vermiştir.

netice olarak iyi ve hayırlı bir evlattır. son kertede babasının intikamını almış ve benden bu kadar diyerek, vidi adı verilen salonuna çekilmiştir. dev kurdun ölümünden sonra yaşanan büyük felaketler, heimdall ve loki arasında yapılan savaş falan vidar'ın hiç umurunda olmamıştır.

''ben evlatlık görevimi yaptım, siz birbirinizi yiyin durun, artık hayallerimi gerçekleştirme zamanı.'' diyerek dünyadaki en güzel ayakkabıyı yaratmak için işe koyulmuş salonunu atölyeye çevirmiştir.

iyi bir savaşçıdır ama geniş adamdır. görevini yapmanın huzuru ile zamanını misler gibi kendisine ayırabilmiştir. diğer tanrıların örnek alması gereken bir özel şahsiyettir.
devamını gör...

imgyukle.com/i/NGpgpR
umarım yüklemeyi başarmışımdır
fincanda kahve yapınca fincanın patlamayacağını öğrenmiş ve anneme yakalanmadan bunu test etmeye çalışmaktayımdır.
devamını gör...

ufacık da olsa anısı olan eşyalardır. benim bazen bu ufacığı fazla abartıp çoğu insana göre çer çöp biriktirdiğim çok oluyor.
devamını gör...

bugün günlerden doğa yürüyüşü ve mantar. hafif yağmur eşliğinde çok güzel bir gündü...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

iyi değilim ama neden iyi değilim bilmiyorum...
daha doğrusu iyi olmamak için o kadar sebep var ki hangisi yüzünden bu kadar iyi değilim bilmiyorum.
iyi olmak için belki çok daha harika sebeplerim var ama onları gözüm görmüyor her zaman olduğu gibi...şükretmek şimdilerde dile dolanan bir kelime olmaktan öteye gidemiyor ve içten içe çok kızıyorum kendime.
eylül'e bağlamıştım tüm hüzünleri, ekim geldi değişen bir şey yok. bir huzursuzluk kemiriyor içimi. sanki kötü şeyler olacak gibi. belki de oluyor tam da şu anda ama bilmiyorum. belki birilerine veda ediyorum onun acısı bu, belki zor oluyor. belki de birileri bana veda ediyor haberim yok. belki hayat zorluyor fazlasıyla.
istediğim gibi değil de günün getirdiği bir insana dönüşüyorum günün sonunda. her söylenenden bir şey anlamaya çalışıyorum, rahat bırakmıyorum kendimi ve insanları. onlar bir sürü sorun yaşıyor, belki ben onun hayatında hiçbir şey değilim! üzmüyorum bile, üzemeyecek kadar yokum aslında. bu ne kendini bu kadar önemsemek? görmüyor bile beni belki, etkisiz eleman gibi onun hayatında olmam ya da olmamam sonuca hiç etki etmiyor belki...
peki benim onu koyduğum yer? hani çok severek aldığın, ona anlamlar ve anılar yüklediğin bir sanat eseri gibi saklamaya çalıştığın, içinin en değerli parçası yaptığın senin için paha biçilemez bir biblo vardır ya da sana hediye gelen ama kıyamadığın için hiç kullanamadığın bir eşya. gelip yaramaz bir çocuk salak salak koşarken çarpıp düşürecek diye ödün kopar hani. oralara koyduğumuz insanlar... onlar eğer gidiyorsa bizden? o zaman ne yapmalı?

iyi değilim ben... * *
devamını gör...

malum ziyaretin kısası makbuldür.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

#86576 & #86661
başarısız bir troldür. acınası.
devamını gör...

eğer bu alemde ali osman'a meydan okuyacaksan, onun kaç tabanca taşıdığını bileceksin!
(bkz: kabadayı)
devamını gör...

her cümlesi öfke barındırıyor gibi gözükse de büyük bir hüzünle yazılmış mektup. üstelik hayatın bir oyunu gibi alıcısıyla hiç buluşmamış bir mektup. bir koşu yarışından çıkmış ve o yarışı ikincilikle bitirmiş gibi, köşede kalmış, birinciyi ve onunla ilgilenenleri o köşeden izlemiş gibi bir mektup.

ben bu kitabı bireyin gelişiminde aile faktörünün ne kadar önemli olduğuna kısaca değinerek incelemek istiyorum. daha sonrasında kendi duygularıma ve kitabı okurkenki düşüncelerime de yer vereceğim elbette, pek bir şey hissedemesem de.

çocuklar ebeveynlerinin ilgisine ve gösterdikleri sevgisine muhtaçtır. hissettirilmeyen sevgi, ebeveynin sırf sert duruşuna zeval gelmesin diye çocuğunun başını bile okşamaması sevgi değildir çocukların gözünde. şu an azalsa da eskiden türk aile babası modeli genelde budur. hatta bir büyüğümden şu sözü duyduğumu hatırlıyorum ''babam başımı okşamazdı ama gece gelip üzerimi örttüğünü gördüm, seviyordu beni. sadece göstermiyordu.'' peki çocuk yarı uykuluyken değil de mutluyken, oyun oynuyorken mesela, başı okşansaydı ne olurdu ki? o ebeveynine daha çok bağlanırdı belki, daha güvende hissederdi. seni seviyorum demek ve o şekilde hareket etmek neden bu kadar zordu?

franz kafka'nın babasıyla arasında bir güç gösterisi var. babası normal hayatında da otoriter bir kişilik. kendisi birçok zorluklardan geçtiği için çocuğunun karşılaştığı bir zorlukta ''bu ne ki?'' diyebilecek bir baba. bu yüzden çocuğunu yetersiz ve güçsüz gören biri. kafka ise her şeyin ölçütü olarak babasını gören, onun mükemmel gücü ve başarısı karşısında oldukça güçsüz, başarısız ve en önemlisi güvensiz hisseden bir çocuk. öyle ki bu yetersizliği ve güvensizliği hayatı boyunca devam etmiş bir birey.

kafka'nın babasına karşı kızgın ve üzgün olması, babasını ne kadar sevdiğinin bir göstergesiydi benim için. mektuptaki duygular geçse de babasına duyduğu hayranlık pek geçmedi bana. hiç yaşamadığım bir duyguyu bir mektubun geçirmesini beklemek haksızlık olurdu sanırım.

''beni çileden çıkaran şeyin seni etkilemesi gerekmez artık ya da tersi, senin için masumiyet olan benim için suç sayılabilir ya da tersi; sende sonuçsuz kalan şey beni mezara götürebilir.''
devamını gör...

gümüşlük, konsol, vitrin tarzı eşyalar.
18 yıl önce evlendiğimizde eşimle kitaplık aldık, kitapları koymak için. bu tarz eşyalar almadık. tanıdıkların bi garibine gitmişti. ben de az marjinal değilmişim he! kına gecesi yapmadım, düğün yapmadık, bu tarz eşyalar almadık. o zamanlar almayanı dövüyorlar gibi olmazsa olmaz yani. ne laflar sokuşturuldu. şimdi garipsenmiyor.
zaten çok eşya sevmem. evde rahat olmayı severim. ne öyle oturup kafa dağıtacağım yerde tabak, çanak!
devamını gör...

iko'nun tatilinin bittiğinin işareti olabilir ya da ben ünvanımı hak ediyorum.
devamını gör...

otobüs değil tramvay durağı var kabul olur mu?

kurgu okuduğum son zamanlar olabilir. üniversitenin ilk yılları. kör kütük aşığım. gözüm başka hiçbir şeyi görmüyor ama şimdi bile hala gülümseyerek hatırlarım şu diyalogu; gidip sevgilime de anlatmıştım zaten, devirmişti gözlerini...

-kitabın sonunu söylesem sinirlenip kavga edersin di' mi benimle?
-evet de niye kavga etmek isteyesin ki benle, manyak mısın?
-yok değilim de, nasıl güldüğünü merak ediyorum aslında.
-anlamadım?
-benim bi süper gücüm var, sinirli insanları güldürebiliyorum.
güldüm tabi bu cevaba.
-gördün mü bak! işte bu... (büyük büyük tepkiler)
-ya işin mi yok arkadaşım? (hala gülüyorum)
-yok valla, ama güldün, günüm güzelleşti ne yalan söyleyeyim.
tramvay geliyor, biniyoruz. normal sohbet etmeye çalışıyor abi artık, teşekkür ediyorum kibarca. o da çekiliyor köşesine. ama gülümsüyorum hala. ufak ufak da temas ediyor gözlerimiz cevizlibağ'a kadar. sonra iniyoruz, istiklal marşı ve kapanış.

flörtleşmek kötü bişi değil arkadaşlar. bilakis çok yükseltici bir enerjisi var. yep. nasıl anlarsan.
devamını gör...

daha fazla dayanamadım, gün güzel, gün'eş güzel... şerefinize bir gün'aydın!

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

(bkz: ego mastürbasyonu)
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

(bkz: aşık gibi sevmezsen kardeş gibi sev beni)?
devamını gör...

yorucu geçen gün sonunda yapmak zorunda kaldığım , domates ve beyaz peynirli sandviç eşliğinde güzel demlenmiş çay ile keyfini çıkardığım günü kurtaran pratik beslenme şekli.
devamını gör...

apolitik olmak için yalnızca kendi çıkarlarını düşünmen lazım ve o kadar büyük bir refah seviyesinde olmalısın ki a partisiymiş b partisiymiş umrunda olmamalı. yok yoksulun vergisi çar çur ediliyormuş, insanlar eve ekmek götüremiyormuş seni asla ilgilendirmemeli. sen keyfine bakmalısın. tabii bir de sinir sistemin çok sağlıklı olmalı ve tabii ki bir de vicdanın çok gaddar olmalı. bu kadar basit
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim