politik doğruculuk
özellikle gerçeklerle baş edemeyen sol gerici tayfa çok kullanılır bunu
tanım olarak:
modern dünyanın buhranıdır.
insanlar akıllarını başlarına alıp mantıklı düşünmezlerse ileride çok büyük sorunlar ortaya çıkacak.
kavramın sınırlarının kişinin keyfine göre oluşturulduğu, hastalıklı, kanser fikirlerini dünyaya yapabilmek için arkasına saklandığı bir kavramdır.
politik doğruculuk safsatası adı arkasında insanlar kendi kendilerini öylesine sansürlemeye başladılar ki artık bilim "insan"ları* bile çeşitli alanlarda araştırma yapamaz hale geldi. herkesin mutluluğu adı altında ne bir eleştiri yapabiliyorsun ne bir fikir beyan edebiliyorsun. işin en kötü tarafı da bu hastalıklı, zihinsel problemli insanların büyük sosyal medya mecralarında inanılmaz destek görüyor oluşu.
iş artık öyle bir noktaya geldi ki
"normal dışı, ırk, din, cinsiyet, fikir" gibi kelimeler kullanılamaz hale getirildi. dediğiniz an direk linç yiyorsunuz. eğer ünlü biriyseniz kariyeriniz bitiyor, toplumdan dışlanıyorsunuz (sizin dediğiniz gerçek olsa bile)bu olgu sadece sosyal medyada değil çarşı pazarda da inanılmaz bir linç tayfası yarattı. insan "bunun" yerine "onu" tercih edemiyor. bu fikir yanlıştır diyemiyor. dedirtmiyorlar adama. derse " bunun " düşmanı, "bunu" öldürün dedi, kahrolsun "bu" dedi gibi gösteriliyor ve kasıtlı olarak öyle algı oluşturuluyor. (şu an bunu yazarken bile sinirden elim ayağım titriyor)
şunu dinlerseniz politik doğruculuğun uzun vadede ne kadar tehlikeli olduğunu daha rahat anlayabilirsiniz
tanım olarak:
modern dünyanın buhranıdır.
insanlar akıllarını başlarına alıp mantıklı düşünmezlerse ileride çok büyük sorunlar ortaya çıkacak.
kavramın sınırlarının kişinin keyfine göre oluşturulduğu, hastalıklı, kanser fikirlerini dünyaya yapabilmek için arkasına saklandığı bir kavramdır.
politik doğruculuk safsatası adı arkasında insanlar kendi kendilerini öylesine sansürlemeye başladılar ki artık bilim "insan"ları* bile çeşitli alanlarda araştırma yapamaz hale geldi. herkesin mutluluğu adı altında ne bir eleştiri yapabiliyorsun ne bir fikir beyan edebiliyorsun. işin en kötü tarafı da bu hastalıklı, zihinsel problemli insanların büyük sosyal medya mecralarında inanılmaz destek görüyor oluşu.
iş artık öyle bir noktaya geldi ki
"normal dışı, ırk, din, cinsiyet, fikir" gibi kelimeler kullanılamaz hale getirildi. dediğiniz an direk linç yiyorsunuz. eğer ünlü biriyseniz kariyeriniz bitiyor, toplumdan dışlanıyorsunuz (sizin dediğiniz gerçek olsa bile)bu olgu sadece sosyal medyada değil çarşı pazarda da inanılmaz bir linç tayfası yarattı. insan "bunun" yerine "onu" tercih edemiyor. bu fikir yanlıştır diyemiyor. dedirtmiyorlar adama. derse " bunun " düşmanı, "bunu" öldürün dedi, kahrolsun "bu" dedi gibi gösteriliyor ve kasıtlı olarak öyle algı oluşturuluyor. (şu an bunu yazarken bile sinirden elim ayağım titriyor)
şunu dinlerseniz politik doğruculuğun uzun vadede ne kadar tehlikeli olduğunu daha rahat anlayabilirsiniz
devamını gör...
baba zula
adını gördüğüm anda zihnimde aşağıdaki şarkısı çalmaya başlayan sevdiğim gruptur.
devamını gör...
ötanazi
kelimenin doğrusu budur. yanlışı için(bkz: ötenazi)
ülkemizde yasal bir hak değildir. artık bu hakkın en azından tartışılmaya başlanması gerekir. toplum tarafından kabul görerek ölmek, ölenden ziyade sevdiklerini de ruhsal açıdan duruma hazırlayacaktır. herkesi intiharın şokundan muaf tutacaktır.
not: şu an yaşamımdan gayet memnunun.
edit notu: başlık taşındı. düzeltme için teşekkürlerinizi alırım.
ülkemizde yasal bir hak değildir. artık bu hakkın en azından tartışılmaya başlanması gerekir. toplum tarafından kabul görerek ölmek, ölenden ziyade sevdiklerini de ruhsal açıdan duruma hazırlayacaktır. herkesi intiharın şokundan muaf tutacaktır.
not: şu an yaşamımdan gayet memnunun.
edit notu: başlık taşındı. düzeltme için teşekkürlerinizi alırım.
devamını gör...
sözlük yazarlarının en sevdiği korku filmi
(bkz: elm sokağı kabusu)
"bir iki freddy içeri girdi
üç dört hemen kapıyı ört
beş altı freddy yolda kaldı
yedi sekiz uyumazsak sınavı geçeriz
dokuz on uyuma artık son"
"bir iki freddy içeri girdi
üç dört hemen kapıyı ört
beş altı freddy yolda kaldı
yedi sekiz uyumazsak sınavı geçeriz
dokuz on uyuma artık son"
devamını gör...
sultan papağanı
papağan familyasından, yarı papağan yarı muhabbet kuşu görünümlü bir kafes kuşu. renkleri sarı, gri, beyaz tonlarındadır. yanaklarında turuncu leke kafalarında da punk gibi tepe vardır. erkekleri çok öter, kelime, alarm sesi, kapı sesini taklit eder. dişi olanları konuşamaz. dünyanın en çok beslenen ikinci evcil kuşu olarak kayıtlara geçmiştir.
devamını gör...
hayatında hiç hikayeli oyun bitirmemiş tip
herkesin oyunlara ayıracak vakti yok, vakti olsa parası yok, parası olsa ilgisi yok belki? olamaz mı? yukarıdaki arkadaş tespitlerin dibine vurmuş. bizim netflix’e paramız var, bir cyberpunk bilmemkaça gelince paramız yokmuş. hiç güleceğim yoktu, sağ olsun güldürdü beni.
benimle önceki çağa göç etmek isteyen yazarlar, gelin toplaşalım. ayrıştırılmadığımız bir bu konu kalmıştı zaten, eksik kalmasın.
t: benimdir.
benimle önceki çağa göç etmek isteyen yazarlar, gelin toplaşalım. ayrıştırılmadığımız bir bu konu kalmıştı zaten, eksik kalmasın.
t: benimdir.
devamını gör...
normal sözlük'e girdiğiniz ilk tanım
kafasozluk.com/entry/632356
bunu yazmışım, mutlu oldum.
bunu yazmışım, mutlu oldum.
devamını gör...
sözlükte tanışıp sevgili olmak
inanmayanlar için söylüyorum, kuzenim evlenecek. *
devamını gör...
on ayrılık şiiri
ataol behramoğlu'nun yitik bir ezgisin sadece cümleleri ile insanı olduğu zemine çivileyen aşk iki kişiliktir şiirinden ismini almış olan şiir koleksiyonunun ayrılık üzerine yazılmış 10 şiirden oluşan bölümü. günlük şiirler'de şöyle bir dizesi vardır onat kutlar'ın: "yoksulluklardan bir devrim bile yapılabilir. ama hiçbir şey, hiçbir şey yapılamaz ayrılıklardan." lakin behramoğlu yoksulluklardan bir devrim yapamadıysa bile ayrılıklardan silah, kelimelerden ise insanı boş bir kukla gibi yere yığan kurşunlar yapmıştır. okuyana ise attila ilhan'ın çok önce karaladığı bir cümleyi tekrar etmek düşüyor yalnızca; ağır kan kaybıyız. her şiir öyle farklı bir hikayenin altını çiziyor ki, insan hayret ediyor ayrılığın bunca farklı çeşidi olabileceğine. belki de aşkı hiç tatmayışımdan, ayrılıklara da yabancıyım bu kadar. koleksiyonun şiirleri bazen 'öylesine yalnızım ki sanki yokum eriyor eski ben ve yeni biri olamıyorum' dedirten bir çaresizliğin tanımı iken bazı zamanlar 'mayıs sabahları bir çocuğum ben örselenmiş ve ilk çağla güzelliğinde hayata meydan okuyorum henüz yazılmamış şiirlerimle.' dizelerindeki gibi bir umudun portresine dönüşüyor. yine de ne olursa olsun bütüne bakıldığında kitaba ismini de vermiş olan şiirin ne denli baskın olduğunu görmek mümkün çünkü günün sonunda aşk biraz iki kişilik bir şeydir. o yüzden ayrılıklardan da en fazla şiir yapılabilir.
i.
hayatta ve ölümde ayrıldık
ayrıldı iki beden
gönüllerimiz ayrıldı
seslerimiz ayrıldı birbirinden
ellerimiz ayrıldı
kokularımız
aynı yatakta uyumalarımız
gülüşlerimiz
gözyaşlarımız
düşlerimiz ayrıldı birbirinden
ruhun içindeki gece
kapladı her şeyi birden.
ii.
sadece ikimize değil
bütün hayata üzgünüm
fotograflarda
bir gece hatırası
öylesine yalnızım ki
sanki yokum
eriyor eski ben
ve yeni biri olamıyorum
keder sokulgan adımlarıyla
gelip kıvrılıyor yüreğime
hayat sakin
şafakta evler gibi
sanki hiçbir şey olmadı
ikimiz yokuz sadece
biz olan ikimiz yokuz
deniz hep orada
ve ağaçlar aynı düşlerinde.
iii.
bir mayıs sabahı kalbimde şarkısını söylüyor
ve kanat sesleri bir kusun
bir kuşun kanat sesleri
bir çocuğun ağlayışı
kazıyorum yeryüzünün yüreğini
çiçekler fışkırıyor ve bir mayıs sabahı
kazıyorum aşkı
acılar fışkırıyor, söylenmemiş sözler
hayat bana meydan okuyor
ve ben onu ele geçirmeye çalışıyorum yeniden
tuzaklar kuruyorum
sapanımla nişan alıyorum
mayıs sabahları bir çocuğum ben
örselenmiş ve ilk çağla güzelliğinde
hayata meydan okuyorum
henüz yazılmamış şiirlerimle.
iv.
başka biri olacaksın istemesen de
tenine başka bir ten dokunduğunda
gövden buluştuğunda başka bir gövdeyle
başka bir nefesle karıştığında nefesin
başka biri olacaksın istemesen de
gece uykunda ya da gün ortasında
irkileceksin apansız bir duyguyla
bir uçurum kıyısında sendelemiş gibi
başka biri olacaksın istemesen de
bakışlarımın izini taşıyan giysilerin
tüketecek ömürlerini birer birer
değişecek yeri bir dolabın, pencerede bir çiçeğin
başka biri olacaksın istemesen de
dudaklarında benden sonraki bir çizgi
tanımadığım bir ton gülümseme
ve artık beni unutmaya başlayan gözlerin
sonra, sonra artık başka birisin.
v
sözün bittiği yerde
yürek kendi kendine konuşmaya başlar
tabut çiviliyor bir adam
sabahın köründe
şiir
kendi kendimle konuştuğum yerde başlıyor
bir mumun
çıtırtılarla yanmaya başlaması gibi
sabahleyin ben
sanki çocukluğumdayım
kımıldamasam
hayat da duracak sanki.
yiten bir aşk
yiten çocukluk gibidir
hüzün çırılçıplaktır bir yaz öğlesinde
ve gölgesizdir.
vi.
geçmiş zaman
anımsanıyorsa, şimdidir
koparılıp atılır ya da
bir yaprak gibi bir defterden
koparılıp atılan
çırpınan bir yürek olabilir
ya da bir yaz gecesi
yıldızları can çekişen.
vii.
dilimin altında özlem var
ve karışık bir dua
boğulmuş anılar
seni getirmez bana
şiirler bana seni getiremez
ne de bir yazdan kalan kırıntılar
bir taş olabilseydim
uyku ya da rüzgar
ilkbahar yine gelecek
belki yine mutlu olurum
bir dilsizin şarkısına benzeyecek
senden sonra mutluluğum.
viii.
bir ölüme alışmak gibi
geçecek birbirimize olan sevgimiz
insanın tek bir yüzü yoktur ki
ya da tek bir geleceği
taştan bir kutuda uyuduğumda
beni acıtan karanlıkta
düşünüp onsuz da olabileceğimi
gecedir, rüzgarın ıslak sesi
gözlerime karanlık dolduğunda
çağırıp dargınlık meleğini.
ix.
iyi ölümler bayım, rüzgarın kanadığı bir gece yarısında
iyi ölümler, en derin sularda
morarsın akasya çiçekleri ve yoğunlaşsın güller
geçmiş ve gelecek baharlara iyi ölümler
gelir dağınık güz, göz çukurları ıslak
geçer sokaktan bir yağmur yalnayak
iyi ölümler bayım, vurulsun ağzınıza ve gözlerinize mühür
çünkü güz çürükleriyle iyi ömür.
x.
içimde cam kırıklarına benzeyen bir gönül kırıklığı
kapatıyorum sayfalarını eskimiş bir kitabın
tozlu hüzünler, solgun bir gülümseyiş tadı
artık eskimiş bir hayatın sayfalarını kapatıyorum
kapatıyorum geçmiş bir denizin kapılarını.
edit: imla
i.
hayatta ve ölümde ayrıldık
ayrıldı iki beden
gönüllerimiz ayrıldı
seslerimiz ayrıldı birbirinden
ellerimiz ayrıldı
kokularımız
aynı yatakta uyumalarımız
gülüşlerimiz
gözyaşlarımız
düşlerimiz ayrıldı birbirinden
ruhun içindeki gece
kapladı her şeyi birden.
ii.
sadece ikimize değil
bütün hayata üzgünüm
fotograflarda
bir gece hatırası
öylesine yalnızım ki
sanki yokum
eriyor eski ben
ve yeni biri olamıyorum
keder sokulgan adımlarıyla
gelip kıvrılıyor yüreğime
hayat sakin
şafakta evler gibi
sanki hiçbir şey olmadı
ikimiz yokuz sadece
biz olan ikimiz yokuz
deniz hep orada
ve ağaçlar aynı düşlerinde.
iii.
bir mayıs sabahı kalbimde şarkısını söylüyor
ve kanat sesleri bir kusun
bir kuşun kanat sesleri
bir çocuğun ağlayışı
kazıyorum yeryüzünün yüreğini
çiçekler fışkırıyor ve bir mayıs sabahı
kazıyorum aşkı
acılar fışkırıyor, söylenmemiş sözler
hayat bana meydan okuyor
ve ben onu ele geçirmeye çalışıyorum yeniden
tuzaklar kuruyorum
sapanımla nişan alıyorum
mayıs sabahları bir çocuğum ben
örselenmiş ve ilk çağla güzelliğinde
hayata meydan okuyorum
henüz yazılmamış şiirlerimle.
iv.
başka biri olacaksın istemesen de
tenine başka bir ten dokunduğunda
gövden buluştuğunda başka bir gövdeyle
başka bir nefesle karıştığında nefesin
başka biri olacaksın istemesen de
gece uykunda ya da gün ortasında
irkileceksin apansız bir duyguyla
bir uçurum kıyısında sendelemiş gibi
başka biri olacaksın istemesen de
bakışlarımın izini taşıyan giysilerin
tüketecek ömürlerini birer birer
değişecek yeri bir dolabın, pencerede bir çiçeğin
başka biri olacaksın istemesen de
dudaklarında benden sonraki bir çizgi
tanımadığım bir ton gülümseme
ve artık beni unutmaya başlayan gözlerin
sonra, sonra artık başka birisin.
v
sözün bittiği yerde
yürek kendi kendine konuşmaya başlar
tabut çiviliyor bir adam
sabahın köründe
şiir
kendi kendimle konuştuğum yerde başlıyor
bir mumun
çıtırtılarla yanmaya başlaması gibi
sabahleyin ben
sanki çocukluğumdayım
kımıldamasam
hayat da duracak sanki.
yiten bir aşk
yiten çocukluk gibidir
hüzün çırılçıplaktır bir yaz öğlesinde
ve gölgesizdir.
vi.
geçmiş zaman
anımsanıyorsa, şimdidir
koparılıp atılır ya da
bir yaprak gibi bir defterden
koparılıp atılan
çırpınan bir yürek olabilir
ya da bir yaz gecesi
yıldızları can çekişen.
vii.
dilimin altında özlem var
ve karışık bir dua
boğulmuş anılar
seni getirmez bana
şiirler bana seni getiremez
ne de bir yazdan kalan kırıntılar
bir taş olabilseydim
uyku ya da rüzgar
ilkbahar yine gelecek
belki yine mutlu olurum
bir dilsizin şarkısına benzeyecek
senden sonra mutluluğum.
viii.
bir ölüme alışmak gibi
geçecek birbirimize olan sevgimiz
insanın tek bir yüzü yoktur ki
ya da tek bir geleceği
taştan bir kutuda uyuduğumda
beni acıtan karanlıkta
düşünüp onsuz da olabileceğimi
gecedir, rüzgarın ıslak sesi
gözlerime karanlık dolduğunda
çağırıp dargınlık meleğini.
ix.
iyi ölümler bayım, rüzgarın kanadığı bir gece yarısında
iyi ölümler, en derin sularda
morarsın akasya çiçekleri ve yoğunlaşsın güller
geçmiş ve gelecek baharlara iyi ölümler
gelir dağınık güz, göz çukurları ıslak
geçer sokaktan bir yağmur yalnayak
iyi ölümler bayım, vurulsun ağzınıza ve gözlerinize mühür
çünkü güz çürükleriyle iyi ömür.
x.
içimde cam kırıklarına benzeyen bir gönül kırıklığı
kapatıyorum sayfalarını eskimiş bir kitabın
tozlu hüzünler, solgun bir gülümseyiş tadı
artık eskimiş bir hayatın sayfalarını kapatıyorum
kapatıyorum geçmiş bir denizin kapılarını.
edit: imla
devamını gör...
lgbt bireylerin evlat edinme hakkı
her bireyin evlat sevgisini yaşama hakkı vardır. isterse lgbt olsun ister ise tek yaşayan bir kasın veya adam. insanları bu şekilde kalıplar halinde yargılamak insanlığa sığar mı bilmem.
devamını gör...
ilkokulda birinden hoşlanınca yapılan saçmalıklar
okulun son günü herkesle vedalaşıp sarılırken 'onu sevdiğimi anlar mı acaba ?' diye düşünüp bir tek ona sarılmamıştım. çok üzülmüştü. affet beni!
devamını gör...
canını acıtan en kötü şey
sevdiğiniz birini son görüşünüzün o an olduğunu bilmeden onu görmeniz ve akabinde gelen, yıllarca peşinizi bırakmayan keşkeler...
devamını gör...
yazarların şu an dinledikleri şarkı
devamını gör...
arkadaşın ölmesi
bir arkadaşımı çok kötü bir şekilde kaybettim. yakın değildik ama yine de çok etkilendim. ölüm kimseye yakışmıyor.
devamını gör...
yoldaş ben ibneyim
dedim benjamin'e laf çakıyorlar herhalde, kanıtı ile görünce şaşırdığım kitaptır
devamını gör...
berbat bir yaşama rağmen bu denli yaşama isteği
yaşama isteği demeyelim de zorunlu yaşama diyelim.
devamını gör...
emine erdoğan
(bkz: 50bin dolarlık hermes çanta)
devamını gör...
egemenlik kayıtsız şartsız milletindir
20 ocak 1921'de kabul edilen teşkilât-ı esasîye kanununda ilk madde olarak kabul edilmiştir. o zaman ki dilde söylenişi ve günümüz türkçesinde ki karşılığı şöyledir:
hakimiyet bilâkaydü şart milletindir. idare usulü, halkın mukadderatanı bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir= egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. yönetim şekli, halkın kaderini bizzat ve fiili olarak yönetmesi ilkesine dayanır.
ancak zamanla değişen anayasalarda gittikçe daha alt maddelerde yazılmaya başlanmış:
20 nisan 1924 tarihli teşkilatı esasiye kanunu'nda üçüncü madde,
10 ocak 1945 tarihli anayasada gene üçüncü madde,
9 temmuz 1961 anayasasında dördüncü madde,
18 ekim 1982 anayasasında ise altıncı madde olarak yazılmıştır.
ilk günden beri tbmm' de kürsünün arkasında yazılı olmasına rağmen, maalesef her çıkan anayasada rating kaybetmiş, günümüzde ise sadece lafta kalan bir cümle olmuştur.
hakimiyet bilâkaydü şart milletindir. idare usulü, halkın mukadderatanı bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir= egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. yönetim şekli, halkın kaderini bizzat ve fiili olarak yönetmesi ilkesine dayanır.
ancak zamanla değişen anayasalarda gittikçe daha alt maddelerde yazılmaya başlanmış:
20 nisan 1924 tarihli teşkilatı esasiye kanunu'nda üçüncü madde,
10 ocak 1945 tarihli anayasada gene üçüncü madde,
9 temmuz 1961 anayasasında dördüncü madde,
18 ekim 1982 anayasasında ise altıncı madde olarak yazılmıştır.
ilk günden beri tbmm' de kürsünün arkasında yazılı olmasına rağmen, maalesef her çıkan anayasada rating kaybetmiş, günümüzde ise sadece lafta kalan bir cümle olmuştur.
devamını gör...
günün ünlüsü olamayan yazar
bayağı boş yazıyorum galiba ; bu yüzden ben tabii ki.
devamını gör...
aynı evde yaşıyormuş gibi entryler
şu ışığı kapatın artık yahuu!..
devamını gör...