nedense öyle gerçekten, şuanda farkettim patik giyerek halledebilirim ama üşengeçlik.
devamını gör...

değer verdiğiniz birinin aniden size soğuk davrandığını hissetmek. çoğu zaman somut bir örnekle anlatılamaz. hissedilir...
devamını gör...

çoğu kişinin bilmediği bir bilgi olduğunu düşünüyorum.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

arrow dizisinde bir karakterin ismi. karakterin kendisini sevdim ve güzel nick olur diye düşündüm.

yani pek bir anlamı yok, yaratıcı değilim nick bulma konsunda.

edit: nick değişti.
devamını gör...

hollanda lop tavşanım var. kulakları düşük herkes köpek sanıyor.
devamını gör...

hep aynı fikirdeyiz.
devamını gör...

sizi izmir kemalpaşa ilçesine davet ediyorum, nisan ayında bizim sakura lari görmenizi tavsiye ederim, yanlış tarım politikaları ve çiftçilerin çok çok zengin olma istekleri yüzünden 20 yıl önce si gibi olmasa da, çok güzel kiraz çiçekleri , bahçelerini görebilirsiniz.
devamını gör...

bugün, sokağa çıkma yasağına hazırlık yapma kapsamında 15 adet bira stokladım. çok mutluyum.
devamını gör...

(bkz: johnny depp)
devamını gör...

firmaların müşterilerinin şikayetlerini karşılamak ve ilgili çözüm merkezlerine aktarmakla görevli departmanında çalışmaktır.

çağrı merkezinde genellikle üniversite öğrencileri, üniversiteyi henüz bitirmiş yeni mezunlar ve bir baltaya sap olamamış insanlar çalışırlar. çalışan profili çoğunlukla ilk iki profilde olduğu için korkunç bir sirkülasyon vardır. birazdan aşağıda söz edeceğim zorluklarından ötürü kimse tahammül göstermez ve hemen bırakır.

çağrı merkezinin zorlukları nelerdir? saymakla bitmez. öncelikle mesai saatleri 10 saatten fazladır ve fazla mesai ücreti filan öyle bir şey söz konusu bile değil. devamında ise odağında insan olan, insan memnuniyetini gözeten hiçbir iş kolay değildir ve kimseyi aynı anda mutlu edemezsiniz. en büyük zorluk budur. burada çalışmak için çok aman aman bir niteliğe sahip olmadığın için kolay harcanabilirsin. çünkü yerine konacak kocamaaan bir işsizler ordusu surlara dayanmıştır. bu kadar korkunç bir sirkülasyonun olma sebebi de burada çalışan insanların genç üniversite mezunları olması ve burada idareten çalışmalarıdır. en ufak bir krizde bırakıp gidiyorlar. baş ağrısı, göz ağrısı, sırt ağrısı bu işin mesleki deformasyondur. o baş devamlı ağrıyacak arkadaş!

avantajları nelerdir? pek yok aslında ama zorlarsak belki çıkar. kurumsal bir şirkette çalışıldığını varsayalım. iş bulamayıp iş bulana kadar idareten çalışmak gayesiyle girip bir türlü iş bulunamazsa ve tahammül eşitin birazcık yüksekse çağrı almaktan kısa sürede çözüm merkezine, çözüm merkezinden de takım liderliğine, yöneticiliğe, operasyon müdürlüğüne kadar yolun vardır. şirketin niteliğine göre ve yöneticilerin takdirine bağlı olarak insan kaynakları, finans vb. departmanlara da geçiş yapmak mümkün. tabii gerek takım liderliği olsun gerek departman atlama olsun bunlar zorlu sınav ve mülakat süreçlerinden başarı ile geçtikten sonra ve hem kendi yöneticilerinin hem de geçmek istediğin departmandaki yöneticilerin takdiriyle mümkündür. ancak dişini sıkarsan bir buçuk iki yıl gibi kısa sürede takım liderliğine kadar yükselip minimum yirmi kişilik bir ekibin yöneticisi olmak mümkündür. takım lideri de ayrı bir zordur çünkü astlarınla üstlerin arasında bir aracı oluyorsun ve artan sorumlulukların altında ezilip iki büklüm kalırsın. onun dışında ilk zamanlarda sinir krizleri geçirip duvarlara kafa, yumruk attığın zamanlardan sol yanağına tokat yediğinde sağ yanağını uzattığın pufidik bir hale bürünürsün.

erkekler için bir güzelliği ise şudur: eğer bir erkek personel varsa on dokuz tane de kadın personel vardır. herkes çok genç olduğu için ortam üniversite gibidir. çoğu kişi kalıcı olmadığı için flört olayları çok yaygındır. erkek popülasyonu da çok az olduğu için ilgi odağı erkekler olur. aynı anda sekiz on kadının senle flört etmek istemesi ve ilk adımı atması gibi türkiye şartlarında çok yabancı olduğumuz absürt durumlarla karşı karşıya kalınılabilir. ikinci ayda bu duruma alışılır. bu da aslında tüm zorluklarını çekilir bir hale getirir*. sonra bir bakmışsın kendini çevrende hiç erkek arkadaşın kalmamış, tüm arkadaşların kadın oluvermiş bulursun. erkek arkadaşın kalmaması dezavantaj ama*...
devamını gör...

din ve inanç.
ne kadar aynı anlam için kullansakta, aslında birbirini tamamlayan +- gibidir, biri manevi ve dünyevi kabulumuzu, diğeri bu kabulün bize verilen "mistik" güce inanmamızı sağlar.
dünya tarihi savaşların temelinde her ne kadar toprak, bağımsızlık, ve milli üstünlük mucadelesi olsa'da! aslında temelde hep din ve inanç kavramları mevcuttur.
zaman zaman dunya ülkelerin dinden uzaklaştığını, farklı bilimsel sonuçların tanrı ve tanrısal varlığın duyguyu körükleyip insan özgürlüğü kısıtladığı, ve bu bağlamda farklı siyasi tanrı inancına karşı zıt ama! bu zıtlığa karşı dinin mnemsizliği kabul etme karşılığında eşitliği savunmuş (komünizm) ideolojisi ortaya atılmış ve insanlık 0=eşitlik derecesine inandırılmış(inandırılmış)

yakın dönemde orta avrupa ve amerkada ve kökten-dincilik yeniden ortaya atılmış ve sanulmuşsada, neticede diğer toplumlardan uzaklaşmış, uzaklaştırılmış veya yalnız bıraktırılmıştır.

içinde bulunduğumuz teknoloji ve bilim çağda, insanların ilim, bilim ve araştırma kaynağına kolayca erişebilmesinden herşeyi sorgular hale gelmiş, binevi somut olmayan(varlığı hayal) olan birşeyden zahiri ödülün bir getirisinin inancını yitirip, dinin açıklayıcı olmayan kısıtlayıcı, baskıcı yanısıra. karşısında sürekli kendini yenileyen ve yineleyen evrim teorilerin bilimsel yaklaşımları yeni neslin yetiştirilememesi, kontrol edilememesi dinin sadece (duygusal bir bağlam) olduğuna inanmış aslında pekte mühim görülüyordu.

pek çokları için yanıt basittir; çünkü tanrı vardır. bunun doğru olup olmadığından bağımsız olarak, bu varsayım dinsel inancın doğasına ilişkin çok ilginç bir unsuru ortaya çıkartır. pek çok insan için, hatta bugüne kadar yaşamış olanlar için de, tanrı inancı zahmetsizdir. soluk alabilmek veya anadilini öğrenmek gibi, tanrı’ya inanmak da doğal olarak kendiliğinden oluşan bir şeydir.
bu nasıl oluyor? son yıllarda bilişsel psikologlar, insan beyninin dini fikirleri niçin bu kadar kolay benimsediği ile ilgili kapsamlı bir çalışma yürüttü. bu çalışmanın sonunda bilişsel-yan-ürün adını verdikleri bir kuram geliştirdiler. bu kurama göre din dışı nedenlere bağlı olarak evrilen insan psikolojisinin bazı özellikleri, tanrı’nın varlığını kabul etmemiz için de son derece uygun bir zemin hazırlamıştır.
sonuçta, dini öykü ve iddialarla karşılaşan insan bunları sezgisel olarak inandırıcı ve akla yakın bulur. örneğin yırtıcı hayvanlara av olmamak için her çalılığın ardında kendilerini bekleyen görünmeyen bir varlığa karşı olağanüstü bir duyarlılık geliştiren atalarımız, dünyayı yaratan ve değiştiren görülmeyen bir varlığı da kolayca kabullenir. bu duyarlılığının sayesinde pek çok dinin ortak iddiası olan görülmeyen mistik bir varlığı kabullenmeleri kolaylaşır.
tamamlayamamkla birlikte, burada noktalıyorum.
devamını gör...

ilk kez 2002 yılında yayınlanan haruki murakami romanıdır. 2009 yılında hüseyin can erkin tarafından türkçeye çevrilmiştir.
bence gelmiş geçmiş en iyi murakami romanıdır. kitap ayrıca amerika'da yayınlandığı yıl the new york times tarafından yılın en iyi romanı seçilmiş.

tam gezi olayları zamanında okumaya başlamıştım bu kitabı. gündüz iş, akşam nöbet, uyumadan hemen önce gözüm sızlarken okumaya çalışmıştım. şahane bir başkaldırı. şahane bir kaçış hikayesi. ilk kez murakami okuyacaksınız kesinlikle bu kitabından başlayın derim.

kitabın kahramanı kafka ile şehir şehir dolaşmak çok güzel ve nefes nefeseydi benim için. kafka'nın 16 yaşında henüz bir çocuk olması bir yana, bu çocuğun evi terkedecek kadar cesur olması, terkederken yaşadığı çekinceleri ve tabii yol hikayeleri bu kitabı gönlümde çok başka yerlere koyuyor. sanki kafka'yla kendi çocukluğundan uzaklaşıyorsun ve gerçekliğini bulma yolculuğuna çıkıyorsun.
devamını gör...

(bkz: anlıyorum)
yeryüzünün en iki yüzlü kelimelerindendir.
aslında anlatılmak istenilen şu ki ;
offf su bee artık
çokta şeyimdeydi
ama hak vermiyorum.
yapmasaydın salak bana mı sordun?
devamını gör...

gidebildiğim bütün konserlere giderdim. şimdilerde türkiye'ye gelen yok ki azizim. eskiden ne babalar gelmiş buralara...
devamını gör...

son zamanlarda birçok duygu. acı, üzüntü, özlem, heyecan...
sanki artık ruhum hissedemez olmuş gibi. normalde olsa üzüleceğim belki de korkacağım şeyler için kılımı bile kıpırdatamıyorum dostlar. ruhum buz tutmuş sanki. lakin bu buzu eritmeye çalışan insanlar var. iyi ki de varlar.
devamını gör...

genel olarak insanların büründüğü 3 rol vardır. kurban, kurtarıcı ve zalim. bir kişi, farklı ilişkilerinde 3 role de girebilir, mesela, eşine karşı boyun eğici, kurban rolündeyken, kardeşiyle ilişkisinde kurtarıcı rolünde olabilir, onun borçlarını öder, onu zorluklardan kurtarır vb. çocuklarına karşı da zalim olabilir, eşine karşı gösteremediği öfkesini çocuklarının üzerine kusar çünkü çocuklar, annelerini itiraz edemezler ve çok masumdurlar. bu 3 rol de kişinin korku ve kaygılarından kaynaklanır, sevilmeme korkusu, onaylanmama korkusu, kontrolü kaybetme korkusu vb. bu bir oyundur aslında. kurban olmayı sürdürdükçe ona zulmeden çok olacaktır. zalimi zalim yapan, biraz da ona ses çıkarmayan kurbandır. güçlenip kurban rolünden çıkmaya başladıkça zalimin zulmü de azalacaktır çünkü hiçbir zalim, ona kafa tutan birini sevmez, ya zorlayıcı sebeplerden ötürü * o rolü bırakır ya da gider kendine başka kurbanlar bulur. kurtarıcı rolünden çıktıkça, geri çekilip kurbanın kendi sorumluluklarını üstlenmesine izin verdikçe * kendi sınırlarını daha iyi bilir hale gelir, kurtarıcılık biraz da tanrıcılık * rolüne bürünmektir, bunun farkına varmak, tanrıdan * rol çalmaktan vazgeçmek demektir, insan, haddini bilmelidir *. zalim rolünü genelde zorlayıcı durumlarda * fark etmek mümkün olabiliyor ve o rol, mecbur kalınca terk edilebiliyor *.
devamını gör...

başta soğuk geliyor ama girince alışıyorsun.
devamını gör...

almanya’da bir parkta, türkçe olarak “çimlere basmayınız” yazısı bunlardan birisidir.
devamını gör...

sonuna kadar haklı olduklarını düşünüyorum. gitme imkanı olsa kaç kişi kalır bu leş ülkede allasen?
devamını gör...

#683579

akşam sözlükçe yemeğe davet etmiş canımız yazar. tabii ki geliriz.*
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim