ahlaksızlığın, görgüsüzlüğün timsali olan yaratıklardır.
devamını gör...

uymadığım yasak. yolda yürürken içmem de, gitmişim çay bahçesine, insanlarla aramda mesafe var, açık hava, çayım da var. gel de içirme bakayım.
devamını gör...

nutkum tutuldu yemin ederim. bu nasıl bir vahşet böyle!? insanlıktan nasibini alamamış. yazacak, söyleyecek bir şey kalmamış. allah senin belanı versin, şeref yoksunu gulyabani.
devamını gör...

bağırma çağırma sesleri yoksa,çay demleniyorsa huzurludur.
devamını gör...

haftanın günlerini 9 yaşımda öğrendim. saatleri 11 yaşımda. bağcıklarımı bağlayamadığım için babamdan bir çok kez dayak yedim.
ayları hâlâ karıştırıyorum. cümlenin yarısında durup cümleyi tekrar tekrar okumak zorunda kalıyorum. sağımı ve solumu 10 yaşımda bisikletin vitesi sayesinde öğrendim. umarım geri zekalı değilimdir.

edit: dün ve yarını karıştırmak. hâlâ six ve sekiz'i karıştırıyorum. otobüs ve minibüs'ü karıştırmak.
(aklıma geldikçe eklerim)
devamını gör...

sadece kendim olmayı isterdim. içimden geçtiği gibi konuşabilmek, anlaşılabilmek isterdim. *
devamını gör...

yolda gördüğüm ağaçların veyahut gittiğim parklarda ki ağaçlardan bir kaç tane tohum alıp evde çimlendiriyorum ve biraz büyüyünce bir yerlere dikiyorum. hem mutlu oluyorum hem de herkese faydalı bir şey yapmış oluyorum. bazen bunu yaptığımı öğrenen insanlar garip karşılıyor ama siz de yapın yaptırın.
devamını gör...

apotemnofili (vücut bütünlüğüne ilişkin kimlik bozukluğu): bu ruhsal hastalıklarda, kişiler bedenlerinin bir uzvunun kendilerine ait olmadığını, o uzva karşı yabancılık çektiklerini, varlığından son derece yabancılık duyduklarını beyan ederek ondan kurtulma çabası içine girerler. genelde bacaklarının kesilmesini talep ederler. kol ya da parmağının kesilmesi için hekimlerden yardım isteyen veya kendi imkanları ile kesmeye çalışanlar vardır. olgulardan biri gözüne asit döktürerek kendisini kör ettirmiştir. yabancılık duydukları uzuv kesildikten ya da işlev göremez hale geldikten sonra yaşadıkları tüm sıkıntının geçtiğini ve rahatladıklarını belirtmektedirler. nasıl bir beyin aksamasının ya da psikolojik mekanizmanın buna neden olduğu henüz bilinmemektedir.
yazmakta kaynakta bence çok ilginç ve sıra dışı ama tanrı hasta olanlara yardımcı olur umarım.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

devamını gör...

zaaflar
senin hiç yoktu
benimse vardı bir tane,
seviyordum.

bertolt brecht
devamını gör...

'erkek arkadaş düşünmüyorum kariyer odaklıyım' deseydi burada triplenen erkeklerin hepsi bu sefer "klasik feminist aga, kocayı bulana kadar bu laflar, feminazi lan bu, annelik kadınlık kutsaldır," falan filan diyeceklerdi. erkeklerin burada "kullanmıyorum," lafına takıldık demelerini samimi bulmuyorum. tamamen sataşmak için sataşıyorsunuz. orada "düşünmüyorum" deseydi de tepki gösterecektiniz.

çünkü bu tip erkekler kadının erkek egemenliğinin sınırlarından dışarıya çıkmasını hazmedemezler.

evet ben de erkek arkadaş düşünmüyorum kariyer odaklıyım. *
devamını gör...

yeşil mercimek yemeği için kullanılan tanımlamadır.
devamını gör...

kedidir kediiii. ankara kedisi kar gibi beyaz ve uzun tüylü olur. kuyruğu gür ve uzun olur, göğsündeki tüyleri de gür olur. görünce aşık olursun, seni de allah yarattı beni de dersin, bu ne adaletsizlik dersin!
devamını gör...

bir vali, halkı eğlensin diye davet etti şehrine,
ülkenin bazı önemli aydınlarını ve sanatçılarını.
yakınları onlara dediler ki:
nesin'de şenliklerde olacakmış tehlikeli olabilir.
güldüler, bir aydın, bir sanatçı korkar mı hiç diye.

fısıltılar artmaya başlamıştı sivas'ta.
nesin gelecekmiş dediler hadi bir toplanalım.
bildiriler dağıtalım,
linç kültürünü halka yayalım da keyfimiz yerine gelsin.
böylelikle günler öncesinden kirli oyunlarına başladılar.

geldi canlarımız sivas'a,
canlarla buluşmak için.
bir kültür merkezinde; güneşli günlere,
halaylar çekildi, şiirler okundu, türküler söylendi.
bir kültür merkezinde, canlar canlar ile buluştu.

dışarda ise bir garip yaratıklar toplanmaya başlıyordu.
konuştukça değişik sesler çıkaran bu yaratıklar bir tuhaftılar.
iki caniydiler.
üç cahildiler.

saldırıya uğrayacaklarını anlayan canlarımız,
apar topar binayı terk ettiler.
kaçtılar, yaratık sürüsünden.
soluk soluğa, zor bela attılar kendilerini madımak oteli'ne.
oh dediler kurtulduk.

zavallılar bu seferde oteli sarmaya başladılar.
leş kargalarının iştahları iyice artıyordu.
insan yeyiciler, belediyenin her nasılsa,
otelin önüne koydukları taşları, canların yüreğine salladılar.
sürü artıyordu iyice, sesler kulakları sağır ediyordu.

canlarımız, o halde bile dışarıdaki insanlar için endişeleniyorlardı.
kendilerini otelde güvende sanıyorlardı.
nereden bileceklerdi kan emicilerin bu kadar kötü olabileceklerini.
içeride birbirlerine şiirler okuyan canlar,
bir yandan da giriş kapısına barikat kuruyorlardı.

insanların televizyonda olayı izlemesi gibi yöneticiler de izliyordu sadece.
şehrin belediye başkanının söylediği düşünülen şeyler kan dondurur cinstendi.
sürüye, gazanız mübarek olsun diyen başkan insanlığını orada bırakıyordu.
içeride biribirlerine sarılmış canlar türküler söylüyorlardı.
korkar mıydı hiç canlar, insan yeyicilerden.

taş atmak yetmedi sürüye.
azmettiricilerin etkisiyle kendini iyice kaybeden caniler,
madımak oteli'ni ateşe verdiler.
dumanlar yükselirken otelden içimiz kan ağlıyordu.
olaylara kimse müdahale edemiyordu.

canlar anladı olayı.
hiç ummadıkları geldi başlarına.
ama olsundu,
muhyiddin abdal'ın şu dizelerini hep birlikte söylediler.
sayılmayız parmak ile.
tükenmeyiz kırmak ile.

dumanlar içinde yanarken bile gülüyorlardı.
güçlüydüler.
çünkü çok iyi biliyorlardı ki,
tarih, yakanları değil yananları yazacaktı bir kez daha.
çünkü, çok iyi biliyorlardı ki,
kendilerinden sonra gelecek nesillerin de asla bu mücadeleyi bırakmayacaklarını.
mutluydular, kuşlar gibi hafiftiler.
gerçekleri her daim söylemişlerdi.
hiç eğilip bükülmeden dimdik yandılar.
vicdanları çok rahattı.
çünkü hiç kırmamışlardı canları.
taşla, sopayla saldıranlara, kalemle cevap vermiştiler hep.
mutlu mesut, dimdik yandılar.
canımız yandı, ciğerimiz yandı, hep beraber yandık.
küllerimizden yeniden doğmak üzere.
devamını gör...

istanbul’da çalışan otobüs şöförüdür. yolda giderken psikolojim bozuldu deyip yolcuları indirmeye çalışmış.
buradan çıkarmamız gereken mesaj hayat uzun bir yoldur. yolculuktur. yolda başımıza böyle şeyler gelebilir. *

habere ve videoya ulaşmak için. buradan
devamını gör...

“güzellik” algısı bana göre doğal olmalıdır. yani bu başlığa gelip milyon estetik, dolgu yaptırmış; bıçak altında yatan insanları söylemeniz çok anlamsız geliyor bana. şişirilmiş insanların dışında olan doğal kadınlar vardır. ne makyaja gerek duyar ne de estetiğe. fakat örnek olarak aklıma hiç kimse gelmiyor. parayı bulan sonunu bıçak altında buluyor zaten.
devamını gör...

e tabi.

kendimden daha salak insanlara tahammülüm yok.
devamını gör...

(bkz: kendime saygım var davranışları)

her insanın gerekli olduğunda yapması gereken şey. “hayır demekte ne var ya istemiyorsan hayır der geçersin” diye düşünebiliyo insan ama söz konusu sevdiğimiz, kırmak üzmek istemediğimiz insanlarsa ya da o an içimizden bi ses ne kadar “hayır demen gerek, kendini düşün” diye bağırsa da yapamıyoruz bazen. ama bazı durumlarda hem kendimiz hem de üzmek istemediğimiz insanlar için o an hayır diyebilmek kötü bi şey gibi gözükse de ileride herkes için daha iyi olcağını söyleyebilirim.
devamını gör...

"yalnızlık insanın çevresinde insan olmaması demek değildir. insan kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı ya da başkalarının olanaksız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğu zaman kendisini yalnız hisseder."

--carl gustav jung
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim