marko paşa düşüncesinin ortaya çıkışını aziz nesin şöyle anlatıyor;


gerçek kapandıktan sonra işsiz kaldım. esat adil’ e haftalık bir mizah gazetesi çıkarmayı teklif ettim. parti bu parayı sağlayacak, ben emeğime karşılık ayda yüz lira alacaktım. karın üst tarafı da partiye kalacaktı. parti üyeleri, imkanları kadar beşer, onar lira vererek gazetenin sermayesine ortak olacaklardı. partili arkadaşlar zaten az gelirli işçiler olduklarından bu iki ayda ancak iki yüz altmış lira toplanabilmiştir. gazeteye, halk kitlesi tarafından benimsenmiş ve tutulmuş bir isim bulmak gerekiyordu. gerçek gazetesinde yazdığım fıkralardan birinin başlığı “markopaşa’ya şikayet” idi. işte bu fıkranın hatırasıyla “markopaşa” ismini teklif ettim. birçok isimler arasında partili arkadaşlar bu ismi uygun buldular. bu sıralarda partiden istifa ederek ayrılmak zorunda kaldım. gerek istifa edişim, gerek yedi yüz liranın bir araya getirilemeyişi yüzünden markopaşa’yı çıkaramadım …


rıfat ılgaz’ın anlattıkları da şöyle;


biz partinin [türkiye sosyalist partisi] lokaline gidip gelmeye başladık. kahveye, pastaneye gidecek paramız olmadığı için bu sefer sosyalist partinin lokaline gidip oturuyoruz. ne aziz nesin’de ne bende böyle kahve köşelerinde harcayacak para yok. parti lokaline gidip gelen işçi arkadaşlarımız da bizi habire sıkıştırıyorlar. “bir mizah gazetesi çıkarın” diyorlar. biz konuşmalar sırasında soruyoruz onlara: “ne çıkaralım?” “mizah dergisi çıkarın.” “adı ne olsun?” “markopaşa olsun.” zeki usta, rıza usta, hüsamettin özdoğu gibi işçi arkadaşlar. konuşuyorlar, teklif ediyorlar, “para da toplayalım” [diyorlar]. hatta duvara “marko paşa siyasi mizah gazetesi yakında çıkıyor” diye yazılar asıldı, duyuru şeklinde. o günkü koşullara göre iyi sayılan bir para da toparlandı …


esasen başlarına gelecekleri bildikleri içinde ''hakkınızı helal edin dostlar'' rutinine şakalar köşesinde yer verdiler.


sefere mi çıkıyorum böyle? hayır. savaşa mı böyle gidişim? hayır. azrail mi bekliyor baş ucumda? hayır. intihara mı karar verdim yoksa? hayır. ya ne? marko paşa nam bir ceride (gazete) çıkarmış bir fıkracık istediler abdi acizden. evvel allah sonra matbuat kanununa sığındım. ne olur ne olmaz! dostlar, komşular ve hanem halkı şişede durduğu gibi durmaz kafir; cepte durduğu gibi durmaz kalem. helal edin hakkınızı, sayei kanunu matbuatta fıkra yazmaya gidiyorum.


derginin dağıtımında pek çok zorlukla karşılaşırlar. fazıl ünverdi'nin bayisi ile anlaşmalarına rağmen, bayi dağıtımı yapmaz. hal böyle olunca daha sıradan bir bayi olan ''kambur hüseyin''in yolunu tutarlar. dergi peynir ekmek gibi satılır. 22 sayı çıktıktan sonra çeşitli engellemelerle karşılaşırlar. bunun üzerine merhum paşa olarak basarlar dergiyi ve kovuşturmayı yerler. bu sefer malum paşa çıkar. malumun ilanı olmuştur. tak soruşturmayı yerler. markopaşa'ya geri dönülür ama yine adliyenin yolunu tutarlar. en sonunda da soruşturmalara ve kapatmalara tepki olarak, ''marko paşa'nın fevkalade hıyar sayısı'' çıkar;


ne yazsak markopaşa’yı toplatıyorlar. onbeş sayı çıkabilen gazetemizin yedi sayısını toplattılar. biz de, zülf-i yare dokunmayalım, güneşe karşı su döküp de çarpılmayalım, evliya-i ümuru incitip fincancı katırlarını ürkütmeyelim diye suya sabuna dokunmadan, havadan sudan yazılar yazmaya karar verdik. bundan sonra gazetemizin her sayısını, meyva ve sebzelerin övgülerine ayıracağız. şimdiye dek gazetemizi, içişleri bakan!ığı ve adalet bakanlığı toplattırdı; bakalım, bu kez de tarım bakanlığı toplatacak mı? gazetemizin bu sayısı, hıyar özel sayıdır. baştan sona dek, hıyarın ve hıyarların övgüsünü bulacaksınız. memleketimizin hıyarlarını incitmemek için, onların bile aleyhinde bulunmayacağız.


hıyar ve hıyarların methiyesi


hıyarın demokratlar meyve, halk partililer de sebze olduğunu iddia ederek havayı bulandırıyorlar. hıyarın ne olduğunun anlaşılması için 4 kişilik bir heyet langa bostanı'na, 500 heyet de yabancı memleketlere inceleme için gönderilecektir. ancak milli eğitim bakanlığı'nın bir kısım bilginleri de hıyara, 'salatalık' denilmesini istemektedir. bu konuda ilmi bir komisyon çalışmalara başlamıştır. dış memleketten ithal edilen hıyarları, ticaret bakanlığı c. s. köküiçerde eğri olduğu için beğenmemiştir.’


aziz nesinin memleketimizin hıyarlarına yazdığı o ca(ğ)nım ''hıyara methiye'' şiiri


taze endamınla sen pek dilşikarsın ey hıyar!
lezzetin inkar olunmaz hüşikarsın ey hıyar!

eylemiş tetvic tabiat re’sini efsür ile,
bağ-ı sebztanda tahtın tacıdarsın ey hıyar!

öyle dimdik bir şekil vermiş tabiat cismine,
sanki zal-i-zi-şeöaar-ı sebzezarsın ey hıyar!

bendeler mümkün müdür olmazsa meclub didene.
çünkü sen hazm-ı teama bir medarsın ey hıyar!

kadrini takdir ederler cümle şaklaban bile,
bezm-i nüşanın demişler cilvekarsın ey hıyarl

her ne yazsam sen kızarsın her sözüm olmuş günah,
bilmeyenler zannederler iktidarsın ey hıyar!


ve şiirin yayımlanmasından hemen sonra dergi yine toplatılır.

markopaşa'nın tarihi kapatmaların ve toplatılmaların tarihidir. türkiye'de siyasi mizah denen nanenin ne kadar zor yapıldığının ispatıdır.

sabahattin ali, aziz nesin, rıfat ılgaz ve mim uykusuzu bu mücadelelerinden ötürü saygı ile yad etmek lazım.
devamını gör...

allaaam bunu yapmayı o kadar özledim ki... adeta mutluluk sebebi, stres atıcı, doğal antidepresan. birde aynı kafadaysanız ve birbirinizi güldürebiliyorsanız pamuk şeker bir olay.
devamını gör...

saankii heer tarafta vaar bir düğüün.
çüünküü en şereflii, een muutluu güün.* ne kadar ince ve engin bir vizyon çocuklar için bir bayram düşünebilmek. kutlu olsun!
devamını gör...

artık sayılı saatler kalan müsabakadır.

euro 2020'nin açılış maçıdır. italya karşısına türk milli takımımız açılış maçında çıkacak. bir turnuvaya açılış maçında başlamak iyi mi kötü mü göreceğiz. emin olduğumuz tek şey ise çok heyecanlıyız.
türkiye'nin turnuva takımı olması ve bu jenerasyonu iyi değerlendirmesi için bu turnuvayı çok önemli görüyorum. umarım ilk maç italya karşısında güzel bir sonuç alırız.
iyi oynayıp yenilirsek.
berabere kalırsak.
kazanırsak.
muhteşem hissederim.

italya çok güçlü bir takım ve baya zorlanacağız. mancini ve öğrencileri uzun süredir yenilmiyorlar. çok az gol yiyen bir ekip haline geldiler. az gol yiyorlar çok gol atıyorlar.
harika bir takımları var. önceden italyan takımları savunmalarıyla öne çıkarlardı ama bu jenerasyon ve bu takım hem hücum hem savunma olarak iyi işler yapıyorlar.
bizim takımımıza gelecek olursak. güçlü rakiplere karşı iyi işler yapan bir milli takım haline geldi. bunun sebebi ise oyuncularımızın geçiş performansı. geçiş oyununda çok başarılıyız. kapanan ve topun arkasına geçen rakiplere karşı zorlanıyoruz.
topun arkasına geçen rakiplere karşı bir kaç oyuncumuzun performansının iyi olmasını beklemek zorundayız. cengiz mesela formda olursa bu maçlarda iş yapabilir. kerem ve abdülkadir de aynı şekilde.
güçlü rakiplere karşı ise çok başarılıyız. savunmayı ön alanda kuran rakipleri geçiş oyunuyla alt edebiliyoruz. (bkz: fransa) (bkz: hollanda) (bkz: norveç)

umarım iyi futbol oynarız umarım iyi bir sonuç alırız. başarılar bizim çocuklar!
devamını gör...

özellikle hakkında yazılan güzel yorumlar sebebiyle kitapta büyük bir dil, olağanüstü bir hikaye örgüsü bekleyenleri yanıltabilir. ancak öyle güzel öyle içten bir akışı vardır ki kitabın, sizi kendine çekmeyi başardıktan sonra kahramanımızla bir yolculuğa çıkmaya başlarsınız ve kitap bittiğinde güzel bir film biterken düştüğünüz o boşluktan düşersiniz. ben bu kitabı özellikle kitap okumak isteyen ama bir türlü başlayamayan veya bir süredir okumaya ara vermiş olup yeniden başlamakta zorlananlara öneriyorum, şu ana kadar dönüşler hep olumlu oldu.

t:sıcak, samimi bir hikayeye sahip akıcı roman.
devamını gör...

mobese beşir* gibi olayları uzaktan takip edip sessiz kaldığım whatsapp grubudur. gerçekten beni hiç ilgilendirmeyen muhabbetler döndüğü için de her zaman sessizde durur. ayıp olmasa çıkacağım gruptan vallahi.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

amerika birleşik devletleri'nde milyar dolarlık şirketlerin ceo'larından, sanatçılara, bilim adamlarından sıradan insanlara varıncaya kadar pek çok sınıftaki insanın katıldığı bir araştırmada insanlara, "size üçüncü bir göz verilse ve bunu istediğiniz bir yere konumlandırma imkanınız olsa nereye konumlandırırdınız? neden? " soruları sorulmuş ve ve en mantıklı yanıtı 3 yaşındaki bir anaokulu öğrencisi söz konusu üçüncü gözü işaret parmağının ucuna taktırmak istediğini söyleyerek ve gerekçe olarak da dar yerlere kaçan oyuncaklarını ararken orada olup olmadığından emin olmak istediğini söyleyerek vermişti.

bu araştırmayı ve en mantıklı cevabı bir anaokulu öğrencisinin verdiğini bildiğimden beri her yaştaki insanın düşüncesine önem veririm ve dinlemem gerekiyorsa dinlerim. nitekim allah, (yusuf suresi, 76: "... her bilenin üstünde daha çok bilen biri vardır.") buyurur.

başlığa dönecek olursak akıl yaşta değil, başta olduğu için 2002 doğumlu biri, gayet de ciddiye alınabilecek biridir. konuşmasına izin vermek ve can kulağı ile dinlemek gerekir. konuştukları hakkında hüküm daha sonra verilir.
devamını gör...

özellikle kafayı kadın erkek ilişkilerine takmış abazanlar beni çok güldürüyor. "bilmemne yapan sevgili", "bilmemne yaparken sevgilinin bilmemne yapması", "fuck buddy'yle bilmemne yaparken sevgilinin basması" falan filan. delinin biri* bir kuyuya taş atıyor, diğerleri de varıyla yoğuyla troll besliyor.

ah yavrularım benim. yokluğun içerisinde amansızca kıvrılan kimsesiz seks yoksunlarım benim. kıyamam.
devamını gör...

sağlık bakanı fahrettin koca tarafından açıklanan harita.
tüm türkiye adeta tek yürek olmuş galatasaray diyor gibi. bunu gören fenerliler şimdi çıldırmaya başlar.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bugün annem öldü, belki de dün bilmiyorum.

albert camus-yabancı.
devamını gör...

12 eylül döneminde, ihtilal süreci içerisinde bir paşa, baklava satın almış ve fiyatını oldukça pahalı bulmuş. daha sonra bu baklava fiyatlarının pahalılığını sıkıyönetimin belediye başkanlığına getirdiği emekli korgenerale şikayet etmiş. olaya el atan paşa da, ramazan bayramı halka ucuz baklava yedirmek için baklava fiyatına narh koydurmuş . rivayete göre o günün baklavacıları bu fiyata değil fıstıklı cevizli baklava bile yapılıp satılamaz demişler, ancak halkı da baklavasız bırakmamak için maliyeti düşük ve ağır çeken fındıklı baklava türü geliştirmişler. ancak lezzeti pek tutmayınca baklavaya süt eklemişler. üstüne üstlük 5 kilo olan baklava tepsisi sütle birlikte 6 kiloya ulaşınca maliyet sorunu da ortadan kalkmış. bu baklavaya da sütlü nuriye adını koymuşlar. bu nuriye isminin, kimine göre tatlıyı akıl eden kadın ustanın ismi olduğu, kimine göre de ilgi çekmek için bulunmuş bir isim olduğu rivayet edilir. bu tatlı, bir anlamda da ihtilal tatlısı diye de anılır. başka bir rivayete göre de istanbul'da baklavaya narh konmadan önce (bkz: gaziantep)'te yapılıp yenilen bir tatlı türü.
devamını gör...

hastaların akciğerlerine oksijen gönderen solunum cihazıdır.
ingilizcedeki ventilation* kelimesinden türeyerek dilimize geçmiştir.
non-invaziv (cerrahi işlem gerektirmeden, maskeyle) olarak uygulanabildiği gibi, invaziv (entübe edilerek) olarak da uygulanabilir.

ventilatör;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

non-invaziv kullanımı;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

invaziv kullanımı;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

mükemmel! böyle faaliyetler insanlığa inancımı yükseltiyor.
devamını gör...

izlenmesi gereken hbo dizileri:
(bkz: band of brothers)
(bkz: chernobyl)
(bkz: westworld)
(bkz: game of thrones)
(bkz: the sopranos)
(bkz: oz)
(bkz: the wire)
(bkz: true detective)
(bkz: watchmen)
devamını gör...

ölümünün 19. yılında anmaya devam ettiğimiz kahramanmaraşlı halk ozanıdır. huzur içinde yatsın büyük üstad.

yoksulun sırtından doyan doyana.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
.
devamını gör...

yeni yazarımız. nickaltısı boşmuş, açmaya geldim. kendisine güzel vakitler diliyoruuuuuuuum.*hoşşgelmişş..

ha gifsiz olmaz tabi bu da gifin:*

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

birlikte yaşadığım ve ilgi arısızı haline gelen bebek. henüz çocuk olduğu için yetişkinliğinde sakinleyeceğini umarak kendisiyle günümüzü gün ediyoruz.

kardeşleri ve annesi olmadığı için oyunun dozunu kaçırıp şiddetli ısırdığında ağlıyor, canımın yandığını anlamasını sağlıyorum. yoksa ısırık şiddetinin ne kadarının can yaktığını ne kadarının oyun olduğunu öğrenemediği için ileride istenmeyen kazalar yaşanabilir. çok küçük olmasına rağmen şimdi bile şiddetli ısırabiliyor ama ben ağlayınca hemen kendi ayağını ısırıp ısırık testi yapıyor.

dişleri kaşındığı için fazladan bir ısırma merakı mevcut. onu da elim kolum yerine bir oyuncakla telafi etmeye teşvik ediyorum. yine de kolumu ısırmayı oyuncaktan daha çok seviyor.

yetişkin bir köpeğe göre daha zor anlıyor fakat daha kolay öğreniyor. bu sebeple azıcık sabırla eğitim vermek daha kolay bence.

edit: iki yıl olmuş, kocaman oldu bizimki. ulen bebek ne de güzel büyüdün ne yakışıklı bir çocuk oldun sen.
devamını gör...

dolar’ın şu olması, euro’nun bu olması ne anlama geliyor?
basitçe anlatamaya çalışacağım ama ülke büyük, konu büyük kısa özetle anlatmak zor.
tl'nin döviz karşısındaki değer kaybı, halihazırda yani kurlar bu noktaya gelmemişken nisan2021 itibariyle yüzde 17,14 olarak gerçekleşmişti.
yani senin tl gelirin maaş, üretim, vb kazancın tl olarak ne gelirin var ise , zaten sene başından bu güne %17,14 ü eridi gitti.

bu yetmezmiş gibi,ülkemizin yıllık bazda üretilen bütün milli gelirin % 78, 8'ini kapsayan 550 milyar dolar dış borcu var, dövizdeki kur artışının, gelirinin büyük kısmı tl olan kamu ve özel sektöre nasıl bir tahribat yapacağını bu açıdan bir düşün. çünkü bu borç bir şekilde ödenecek.
ayrıca, türkiye'nin 1 yıl içinde döndürmesi gereken dış borç tutarı 230 milyar dolar.
böyle bir paramız da yok. ödeyebilmek için kaynak yada borç bulmamız gerekli. dış borçların döndürülmesi için maalesef yine dış borçlanmaya ihtiyaç var ancak abd'de enflasyonun artması, dolar cinsi borçlanma maliyetleri de artırıyor. türkiye'nin mevcut iktidarının hiç bir güven vermemesi nedeniyle oluşan yüksek risk primi nedeniyle zaten benzer ülkelere göre yüksek olan dolar cinsi borçlanma maliyetlerinin önümüzdeki dönemde ülke risk primi nedeniyle daha da artması bekleniyor , tabi bize borç para verecek odakları ikna edebilmek için bizim artık ne tür teminatlar verebileceğimiz konusu tamamen muallakta. en büyük destekçilerimizden katar’ın maliye bakanı , bizzat katar emiri talimatıyla “akçeli işler” nedeniyle hapiste. ülkemizin adı bu akçeli işler de de geçiyor.
gelelim kendi kaynaklarımıza, neticede ülkede herkes kendi meşrebince çalışıyor, çabalıyor. bir şeyler üretiyor, emeğini satıyor para kazanmak için uğraşıyor.
ancak , ihracat gelirimiz ile ithalat giderimiz arasındaki fark an itibariyle aylık eksi 37 milyar dolar ortalamada gidiyor . yani yıl sonunda mecburi ve muazzam bir dövizli cari açık borcuna doğru ülkemiz hızla koşuyor. ithalat büyük sıkıntı ama durmuyor ve ithal ürünlerin maliyetide sürekli kurla birlikte artıyor. buda, bu ürünleri gerek mamül gerek üretim için kullanıp satmak durumunda olan bütün işletmelerin iç pazarda fiyatlarını arttırması anlamına geliyor ki, fiyatlar seviyesinin sürekli artması zaten enflasyonun bir tanımıdır.
türkiyenin içine düşürüldüğü en büyük sıkıntılarından biri, iktidarın yüksek döviz cinsi gelir garantisiyle ve dövizle hesaplanan fiyatlamalarla özel sektöre yaptırdığı yap işlet devlet projeleridir. hani “ama yol yabdı , hastane havaalanı yabdılar“ diyorlar ya işte onlardan bahsetiyorum.
son yıllarda birçok otoyol, köprü, santral, hastane ve havalimanı bu şekilde yapıldı. bu borçlar ülkede yaşayan herkesi ilgileniyor. çünkü garantörü devletimiz. zaten ihaleleri alan şirketler paralarını her türlü aldıkları gibi, sık sık vergi afları ve borçlarının silinmesi gibi vesaikler ile kollanılıyor. ancak işte o affedilen vergi borçları, silinen kiralar yok olmuyor, ülkenin borçlar hanesine ekleniyor.
ayrıca bu projeleri üstlenenler, büyük oranda döviz cinsi kredilerle yatırımları yaparken, dışarıdan temin edilen söz konusu krediler için kefil olan da yine devletimiz. yani devlet de döviz cinsi büyük yükümlülük altına girdi.
döviz yükseldikçe, bu borçlar büyüyor, ülkeye yansıtılması kaçınılmaz oluyor.
örneğin, ulaştırma projelerinde geçiş ücretleri ve garanti ödemeleri döviz cinsinden hesaplanırken, fiyatlar yılda iki defa “güncelleniyor”. güncelleme yaparken döviz kurlarındaki değişimle birlikte abd tüketici enflasyonu da dikkate alınıyor. kurların yükselmesi yetmezmiş gibi şimdi bir de abd'de enflasyonun yüzde 4,2 ile 13 yılın zirvesine ulaşması sayesinde , kur artışıyla birlikte hem geçiş ücretlerine hem de devletin ödeyeceği garanti ücretlerine abd enflasyonu kadar zam yapılması işletiliyor.
daha somut olarak mesela, osmangazi köprüsü'nü örnek alalım , bu köprüden geçişte sözleşmeye göre fiyat başlangıçta köprü ilk açıldığında 35 dolardı. yıllar içinde abd enflasyonu kadar zamlanarak son olarak 41 dolara gelmişti. abd'de enflasyonun yine artması, 41 doların dolar bazında yine artması ve kur artışı ile birlikte geçiş ücretinin yine zamlanması demektir.
bütün bunlar olurken, uluslararası ekonomi firmalarınca servis edilen raporlarda ülkemiz bütün negatif ekonomik göstergeler kriterlerinde dünya birincisi;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

sonuç olarak, dövizin artması şakalar, komiklikler ile yok sayılamayacak kadar ciddi ve sıkıntılı bir konudur, ucu herkese dokunur.
müzeyyen senar hanımefendinin güzel sesinden dinleyelim ...

kimseye etmem şikayet
ağlarım ben halime.
titrerim mücrim gibi
baktıkça istikbalime.

selam ve dua ile...
devamını gör...

(bkz: beyaz zambaklar ülkesinde)
(bkz: toplum sözleşmesi)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim