tez yazımı
büyük bir heyecanla başlanılan ama içine girdikçe, danışman hoca beğenmeyip sürekli bir değişime tabi tuttukça sinir bozucu bir hal alan yazım çalışmasıdır. genellikle yüksek lisansta bir ürün ortaya koymaktan ziyade, bir akademik çalışma ortaya koymayı öğrenme amacı güdülmektedir.
devamını gör...
yol kenarında ot toplayan yurdum teyzesi
ben de yapıyorum ama teyze değilim. temiz olduğuna emin olduğum otları toplar, iyice yıkar, sonra duruma göre cacık yapıp ya da direkt kavurup tüketirim
devamını gör...
yastayım
cenk'in arka bahçesi ukdesidir.
sözleri ercan saatçi'ye aittir.
ercan saatçi "bu şaheseri hangi ruh haliyle yazdınız" sorusuna şu cevabı vermiştir;
"çay bardağında bir duble rakı aldım, sigaramı yaktım, bir çırpıda çıktı."
ayrıca eşi, bu şarkıdan pek hoşlanmazmış. şarkının bir hikayesi yokmuş. ercan saatçi tamamen yeteneğini konuşturmuş.
nasıl derin, insanın içine işleyen, dinledikçe gözlerinden yaş düşüren, his dolu, sanki yaşanmış bir hikayenin anlatıldığı şarkı.
dinledikçe gözlerinizden usul usul yaşlar dökülebilir. fazlasıyla dokunaklı. her ne kadar şarkıda anlatılanı yaşamamış olsanız bile, bir şekilde sizi de etkisi altına alabilir, kalbinize dokunabilir.
şarkıda sevda diye; şiirlere, filmlere, masallara konu olmuş bir kavramdan bahsediliyor. tabii sevda hiçbir zaman yalnız değildir. muhakkak ayrılık ve acı da dahildir sevdaya. belki de bu yüzdendir ki nice seneler daha bahsedilecek. kim bilir, belki sizler de düşersiniz bir gün sevdaya.
şarkıyı ilk olarak sefarad adlı grup seslendirmiştir. linkliyorum;
seneler sonra ferhat göçer yeniden seslendirmiştir. onu da linkliyorum;
bir de kibariye yorumu vardır, o da dinlenmeye değer. onu da linkleyeyim madem;
ayrıca şarkının orijinali consuelo luz'a ait olan los bilbilicos. o da linkli, aşağıda;
orijinalini bir de buradan dinleyin. bu daha iyi gibi
son olarak şu sözlerle bitiriyorum;
"sen varmışsın gibi, her gece ışığı kapatmadım,
gel gör ki, ben hâlâ yokluğuna alışamadım."
"şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor
yastayım, hiç kimse bilmiyor..."
*
sözleri ercan saatçi'ye aittir.
ercan saatçi "bu şaheseri hangi ruh haliyle yazdınız" sorusuna şu cevabı vermiştir;
"çay bardağında bir duble rakı aldım, sigaramı yaktım, bir çırpıda çıktı."
ayrıca eşi, bu şarkıdan pek hoşlanmazmış. şarkının bir hikayesi yokmuş. ercan saatçi tamamen yeteneğini konuşturmuş.
nasıl derin, insanın içine işleyen, dinledikçe gözlerinden yaş düşüren, his dolu, sanki yaşanmış bir hikayenin anlatıldığı şarkı.
dinledikçe gözlerinizden usul usul yaşlar dökülebilir. fazlasıyla dokunaklı. her ne kadar şarkıda anlatılanı yaşamamış olsanız bile, bir şekilde sizi de etkisi altına alabilir, kalbinize dokunabilir.
şarkıda sevda diye; şiirlere, filmlere, masallara konu olmuş bir kavramdan bahsediliyor. tabii sevda hiçbir zaman yalnız değildir. muhakkak ayrılık ve acı da dahildir sevdaya. belki de bu yüzdendir ki nice seneler daha bahsedilecek. kim bilir, belki sizler de düşersiniz bir gün sevdaya.
şarkıyı ilk olarak sefarad adlı grup seslendirmiştir. linkliyorum;
seneler sonra ferhat göçer yeniden seslendirmiştir. onu da linkliyorum;
bir de kibariye yorumu vardır, o da dinlenmeye değer. onu da linkleyeyim madem;
ayrıca şarkının orijinali consuelo luz'a ait olan los bilbilicos. o da linkli, aşağıda;
orijinalini bir de buradan dinleyin. bu daha iyi gibi
son olarak şu sözlerle bitiriyorum;
"sen varmışsın gibi, her gece ışığı kapatmadım,
gel gör ki, ben hâlâ yokluğuna alışamadım."
"şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor
yastayım, hiç kimse bilmiyor..."
*
devamını gör...
herkesin bir derdi var
ben ışınlanamıyorum mesela.
devamını gör...
kürtlerin ana dilde eğitim hakkı
olması gerektiğine inandığım meseledir. kürt değilim ancak kürtçe bir zenginliktir. ve belki okullarda öğrenmezlerse 4 5 nesil sonra kaybolacak. aynı mesele lazca için de geçerlidir. şu an lazca ölme tehlikesi olan diller arasında. en azından okullarda seçmeli olarak lazca kürtçe gibi diller öğretilmeli. buna şiddetle karşı çıkanlar ülkesini düşündüğünü savunmasın. bir ülkenin refahı içinde yaşayanların mutlu ve rahat oluşuyla aynı doğrultuda.
devamını gör...
az bilinen görgü kuralları
209 tanım girilen ve az bilinen görgü kurallarından bahseden başlıktır. hani az biliniyordu ulan diye düşünmenize sebep olur.
devamını gör...
brothers düğüm salonu radyo yayını
program ve optik okuyucudaki sorunlar için gidilen okulda* işi halledip tahsilat için müdür yardımcısı'nın yanına gitmem, onun "ya dh ses sisteminde bir sorun var, benim odaya çık da gelmişken ona da bir bakıver" diye ricası, "ben ne anlarım" diye homurdana homurdana odasına girip ses sisteminin düğme ıvır zıvırları ile oynarken içeri giren iş arkadaşının "abi buradan x okuluna gidecekmişiz, telefon geldi" demesi, benim ona hitaben "ya s...kerim işini!" diye küfretmem ve boru gibi sesimin koca okulun her tarafında yankılanması..
evet, murphy kanunlarına uygun olarak tam o küfür anında ses sistemindeki sorunun göklerden gelen bir karar vardır diyerek çözülmesi.
evet, murphy kanunlarına uygun olarak tam o küfür anında ses sistemindeki sorunun göklerden gelen bir karar vardır diyerek çözülmesi.
devamını gör...
körleşme
bir elias canetti mucizesi, bir edebiyat başyapıtı, bir iyileşmez hastalık olan dev kitaptır.
elias canetti tek bir roman yazmıştır ve bu romanı da edebiyat severler için hayranlık dozunun artması konusunda yeter de artar bile. kafka hayranı olan canetti dönüşüm gibi yakın bir eser yazma niyetinden olduğunu yazdığı denemelerde dile getirmiş olmasına rağmen, körleşme ile bu amacına ulaşamamış ve dev bir romanla son bulmuştur kafka’ya öykünme çabası.
romanın baş kahramanı olan kien bütün bibliyofillerin hayali olabilecek bir hayat sürmektedir. diyebiliriz ki kien, jorge luis borges’in cennetini evinde yeniden kurmuştur. 25.000 kitaplık bir kütüphanesi olan evinden insanlardan kendini soyutlamış şekilde yaşayan kien kimseyle etkileşim kurmayarak kendine ait bir dünyada huzur içinde yaşamaktadır.
kien bir savunma mekanizması olarak kullanır körleşmeyi. bu biraz da kendi içine çevirmiş olmasıdır gözlerini ya da kitaplarına.
kitap üç bölümden oluşur;
1. dünyasız bir kafa: bu bölümde kien dünyaya, dünyanın içinde yaşayanlara, herhangi bir iletişim çabasına, yazılı olmayan her türlü etkileşime kapalı olarak hayatını sürdürür ve bu kien’e sonsuz bir mutluluk sınırsız bir huzur vermektedir.
2. kafasız bir dünya: kien’in huzuru ve mutluluğu anlaşmalı bir evlilik yaptıktan sonra alt üst olunca kendini kitaplarından uzakta ve kendini korumaya çalıştığı insanların arasında bulur. kitaplarla yaşamaya alışmış kien sıradan insanların arasında kendini sudan çıkmış balığa dönmüş bir halde bulur ve zamanında küçük gördüğü bu insanların elinde kukla olup varını yoğunu kaybeder.
3. kafadaki dünya: bu bölümde işin içine kien’in diyalektik yarısı diyebileceğimiz kardeşi girer ve işler olumlu yönde değişmeye başlar.
kien üç bölümlük bu hayat hikayesinde katı olan her şeyin eriyip yok olduğuna ve sonunda tekrar cennetin yolunu buluşuna şahit olur.
körleşmek için okuyun mutlaka.
elias canetti tek bir roman yazmıştır ve bu romanı da edebiyat severler için hayranlık dozunun artması konusunda yeter de artar bile. kafka hayranı olan canetti dönüşüm gibi yakın bir eser yazma niyetinden olduğunu yazdığı denemelerde dile getirmiş olmasına rağmen, körleşme ile bu amacına ulaşamamış ve dev bir romanla son bulmuştur kafka’ya öykünme çabası.
romanın baş kahramanı olan kien bütün bibliyofillerin hayali olabilecek bir hayat sürmektedir. diyebiliriz ki kien, jorge luis borges’in cennetini evinde yeniden kurmuştur. 25.000 kitaplık bir kütüphanesi olan evinden insanlardan kendini soyutlamış şekilde yaşayan kien kimseyle etkileşim kurmayarak kendine ait bir dünyada huzur içinde yaşamaktadır.
kien bir savunma mekanizması olarak kullanır körleşmeyi. bu biraz da kendi içine çevirmiş olmasıdır gözlerini ya da kitaplarına.
kitap üç bölümden oluşur;
1. dünyasız bir kafa: bu bölümde kien dünyaya, dünyanın içinde yaşayanlara, herhangi bir iletişim çabasına, yazılı olmayan her türlü etkileşime kapalı olarak hayatını sürdürür ve bu kien’e sonsuz bir mutluluk sınırsız bir huzur vermektedir.
2. kafasız bir dünya: kien’in huzuru ve mutluluğu anlaşmalı bir evlilik yaptıktan sonra alt üst olunca kendini kitaplarından uzakta ve kendini korumaya çalıştığı insanların arasında bulur. kitaplarla yaşamaya alışmış kien sıradan insanların arasında kendini sudan çıkmış balığa dönmüş bir halde bulur ve zamanında küçük gördüğü bu insanların elinde kukla olup varını yoğunu kaybeder.
3. kafadaki dünya: bu bölümde işin içine kien’in diyalektik yarısı diyebileceğimiz kardeşi girer ve işler olumlu yönde değişmeye başlar.
kien üç bölümlük bu hayat hikayesinde katı olan her şeyin eriyip yok olduğuna ve sonunda tekrar cennetin yolunu buluşuna şahit olur.
körleşmek için okuyun mutlaka.
devamını gör...
yazılımcımızdan ne istiyoruz
alışveriş sepeti panelden kaldırılsa süper olur. kafa sözlük amblemi de panelin ortasında durabilir. bir de sekmelere tıklayınca kocaman akış, gündem falan yazıyor bu da sayfayı daraltıyor. 2 satırlık daralma olmuş yukarıdan.
çok şey istedim ama son olarak renkli mahlasın rengi değişsin lütfen.
çok şey istedim ama son olarak renkli mahlasın rengi değişsin lütfen.
devamını gör...
23 nisan 2021 moderasyon butonlarına erişebilmem
çaylakken kurucu oldum, yazar olunca moderatör butonlarına eriştim. bu kadar kolay olduğunu bilseydim baştan üye olurdum yahu. *
devamını gör...
recep tayyip erdoğan
gece gece sol frame'de görünce başına bir şey geldi sandığım canım liderimiz.
bir şey olmadığını anlayınca üzüldüm tabi, orası ayrı.
bir şey olmadığını anlayınca üzüldüm tabi, orası ayrı.
devamını gör...
turistin görebileceği herkesi aşılayacağız
öncelikle (bkz: kaynak)? pls.
bu demektir ki, ben uzun süre aşılanamam. deniz olmayan yere, bu zamanda turist gelmez büyük ihtimalle.
evet bunu da duyduk. vatandaşın değil, turistin canını düşünen bir dışişleri bakanı açıklaması(ymış). ben buna kırıldım ya. gerçekten kırıldım.
bu demektir ki, ben uzun süre aşılanamam. deniz olmayan yere, bu zamanda turist gelmez büyük ihtimalle.
evet bunu da duyduk. vatandaşın değil, turistin canını düşünen bir dışişleri bakanı açıklaması(ymış). ben buna kırıldım ya. gerçekten kırıldım.
devamını gör...
kule
kule, boyu eninin en az iki katı olan, herhangi bir yapı malzemesinden yapılmış yapıdır. ilk ortaya çıkış nedenleri düşmanları önceden görüp, korunmak olan kuleler zamanla; alçakta bulunan yerler su dağıtımı, sanat eseri, yerleşim, gözetleme, turistik amaçlar ile de kullanılmıştır. demiş vikipedi amca kuleler için. tabii çeşitleri vardır. savunma kuleleri, hava kontrol kuleleri gibi.
dünya üzerinde yüzlerce kule vardır. ülkemizde çok yakın bir zamanda hizmete açılan çamlıca kulesi de bir radyo kulesidir aynı zamanda burada çeşitli yemek organizasyonlarının vs. da yapılabileceği söyleniyor tabii ki bizim gibi düşük bütçeye sahip, ay sonunu zar zor getiren insanlar için değil bu organizasyonlar, daha yüksek bütçeye sahip iş insanları, para babaları vs. düzenleyebilir ancak.
dünyanın en uzun kulesi olması beklenen cidde kulesinin ise inşaatı hala devam etmekte. planlamaya göre cidde kulesi tamamlandığında, 1 kilometrelik uzunluğuyla dünyanın en uzun kulesi olacak. bu kulenin, insanların barınması amacıyla kullanılacağı biliniyor. zaten kendisi bir ''gökdelen'' projesi.
şu anda dünyanın en uzun kulesi-gökdeleni ise 4 ocak 2010 tarihinde inşası tamamlanan burj khalifa (burc halife) kulesidir. bu kule-gökdelen ise 828 metrelik uzunluğa sahiptir ve 160 katı kullanılabilir durumdadır.
şu anda dünyanın en yüksek ikinci kulesi ise şubat 2012'de inşaatı tamamlanan tokyo skytree kulesi. aslında bu dünyanın en yüksek kulesi ve dünyanın en uzun ikinci yapıtı olarak geçiyor ama bu durum burj khalifa'yı kule olarak kabul edip etmemeye bağlı olarak değişebiliyor.
günümüzde avrupa'nın en yüksek kulesi ise rusya'nın moskova şehrinde bulunan ostankino kulesi. bu kule aynı zamanda 1967-1976 yılları arasında dünyanın en yüksek yapısı unvanını elinde bulundurmuş.
orta doğu olarak tanımlanan bölgenin en yüksek kulesi ise iran'ın tahran şehrinde bulunan milad kulesi.
afrika'nın en yüksek kulesi ise güney afrika'nın johannesburg şehrinde bulunan hillbrow kulesi.
kaynak: vikipedi.
devamını gör...
seni seviyorum demenin farklı şekilleri
üşüyorsun ceketimi al
devamını gör...
son feci mars
olduk olası kendimize ve etrafımızda olan bitene bir anlam bulmaya çalışmışız. merak ettikçe düşünmüş, düşündükçe hislenmiş, hislendikçe taşmışız. öyle ki içimizden türlü türlü parçalar kopar olmuş artık: bazen yazmışız, bazen de çizmişiz. kimimiz şarkılar söylemiş, kimimiz dans etmiş; kimimiz oynamış, kimimiz izlemiş... bu böyle sürmüş gitmiş.
günlerden bir gün, birimizin aklına göğe bakmak gelmiş, herhâlde sevinmek istemiş. ya da "bat dünya bat!" diye sitem etmiştir belki. orası meçhul.
artık her neyse, bütün bu meçhulatın içinde, bir şey görmüş yukarıda: kırmızı bir şey. adeta büyülenmiş. baktıkça bakmış, izledikçe izlemiş. gel zaman git zaman, vaktini onunla geçirir olmuş. en güzel dostu olmuş o. sanki yanındaymış çünkü, sanki "korkma, yalnız değilsin." dermiş gökyüzünden.
fakat bu keşfi pek de sır olarak kalmamış. diğerleri de keşfetmişler en sonunda; büyük, garip, kırmızı şeyi. ama kimse eski dostu gibi davranmamış. kimse anlamaya çalışmamış. herkes bakmış ama kimse görmemiş. o güzel kırmızısı kimsenin aklına güzel bir çiçeği ya da parlak bir elmayı getirmemiş mesela. kan görmüşler onda, savaş görmüşler: adına da mars demişler.
işte bugün, onca zaman ve onca insan sonra, bir mars daha varmış meğerse: son feci mars. içinden kopan türlü türlü parçayla keşfedilmeyi bekliyor ve alabildiğine parıldıyor. bize de iki seçenek bırakıyor: eski bir dost mu olacağız ona, yoksa "diğerleri" mi?
kim bilir, belki o da bize "korkma," der, "yalnız değilsin."
günlerden bir gün, birimizin aklına göğe bakmak gelmiş, herhâlde sevinmek istemiş. ya da "bat dünya bat!" diye sitem etmiştir belki. orası meçhul.
artık her neyse, bütün bu meçhulatın içinde, bir şey görmüş yukarıda: kırmızı bir şey. adeta büyülenmiş. baktıkça bakmış, izledikçe izlemiş. gel zaman git zaman, vaktini onunla geçirir olmuş. en güzel dostu olmuş o. sanki yanındaymış çünkü, sanki "korkma, yalnız değilsin." dermiş gökyüzünden.
fakat bu keşfi pek de sır olarak kalmamış. diğerleri de keşfetmişler en sonunda; büyük, garip, kırmızı şeyi. ama kimse eski dostu gibi davranmamış. kimse anlamaya çalışmamış. herkes bakmış ama kimse görmemiş. o güzel kırmızısı kimsenin aklına güzel bir çiçeği ya da parlak bir elmayı getirmemiş mesela. kan görmüşler onda, savaş görmüşler: adına da mars demişler.
işte bugün, onca zaman ve onca insan sonra, bir mars daha varmış meğerse: son feci mars. içinden kopan türlü türlü parçayla keşfedilmeyi bekliyor ve alabildiğine parıldıyor. bize de iki seçenek bırakıyor: eski bir dost mu olacağız ona, yoksa "diğerleri" mi?
kim bilir, belki o da bize "korkma," der, "yalnız değilsin."
devamını gör...
kız düşürmek için metroda kitap okuyan tip
toplu taşımada kitap okuyan birisi olarak “nerede buna düşen kızlar” diye sorduğum başlıktır.
varsa söyleyin yerini, gideyim orada okuyayım*
varsa söyleyin yerini, gideyim orada okuyayım*
devamını gör...
child skoru
karaciğer sirozunda prognozu ve survi belirlemek için kullanılan klasifikasyona verilen isimdir.
parametreleri;
bilirubin
albumin
asit
ensefalopati
protrombin zamanı uzaması şeklindedir.
her parametre 1-2-3 puan şeklinde evrelendirilir.
evre a 5-6 puan
evre b 7-9 puan
evre c 10-15 puan arasındadır.
evre a kısmen iyi prognozlu iken evre c kötü prognozu gösterir.
parametreleri;
bilirubin
albumin
asit
ensefalopati
protrombin zamanı uzaması şeklindedir.
her parametre 1-2-3 puan şeklinde evrelendirilir.
evre a 5-6 puan
evre b 7-9 puan
evre c 10-15 puan arasındadır.
evre a kısmen iyi prognozlu iken evre c kötü prognozu gösterir.
devamını gör...
berat albayrak'ın geri döneceği iddiası
devamını gör...
oruç tutmayacak yazarlar
çocukluğumdan beri uslu uslu tutardım her sene. ergenliğe girip regl olmaya başladığımda o günlerde tutmaz yılın geri kalan günlerinde tutardım. * okulda tutan kişiler bazen bi köşede tost yiyip kraker kemiren insanlara bağırırlardı. asla onlardan biri olmadım. olmadığım için insanlar benim ibadetime saygı gösterdi. istedikleri gibi yiyip içebildiler çünkü benim iradem o günlerde demirdendi. ibadeti yarıda kesip cehennemde yanmaktan korkuyordum o yüzden her yıl içime demirden bi irade yükleniyordu. bazen kendime şaşıyordum bu ben miyim diye.
son 2 senedir tutmuyorum. çevremden tepki alıyor muyum, evet. onlar tutarken ben saygı duyuyorum ama ben tutmayınca aynı şekilde saygı görüyor muyum, hayır. bu işte bi dengesizlik var.
sıkıldım bu baskıdan. öyle böyle değil çok çok sıkıldım. ne yapsam birileri sürekli eleştiriyor. eve gelirsin ayrı, sokağa çıkarsın ayrı, okula/işe gidersin ayrı. bir şey diyince de ee toplu yaşamın bedelleri diye zırvalıyorlar. sıçtırtmayın bedelinizi de size de be. ben özel hayatınıza karışıp yerli yersiz konuşuyor muyum? varlığınızı yok sayan herhangi bir davranışım var mı? çizgilerinizi aşıyor muyum? istesem yaparım daha sonra da toplu yaşamın bedelleri ayoll büyütmeyin bu kadar derim yüzünüze gevrek gevrek. hiçbirini yapmıyorum.
keşke birbirimizin boğazlamayı bi bıraksak.
bir de burda gördüm saygının zerresinin olmadığını. üst tanımlarda tutan insanlara bi sövmedikleri kalmış. kendinlerinde tutacak got yok diye kudurmuşlar adeta. ama lafa gelse en çok kültüre, yaşam tarzına, dine saygılı kişiler bunlar çıkar.
çoğunun yaşı büyük arkadaşlar olduğu belli. yazık gerçekten. yaşın olmuş 35+ hala insanların ibadetlerine kendi aklınca bok atıp duruyorsun. bomboş yazık bi hayat ne diyim.
son 2 senedir tutmuyorum. çevremden tepki alıyor muyum, evet. onlar tutarken ben saygı duyuyorum ama ben tutmayınca aynı şekilde saygı görüyor muyum, hayır. bu işte bi dengesizlik var.
sıkıldım bu baskıdan. öyle böyle değil çok çok sıkıldım. ne yapsam birileri sürekli eleştiriyor. eve gelirsin ayrı, sokağa çıkarsın ayrı, okula/işe gidersin ayrı. bir şey diyince de ee toplu yaşamın bedelleri diye zırvalıyorlar. sıçtırtmayın bedelinizi de size de be. ben özel hayatınıza karışıp yerli yersiz konuşuyor muyum? varlığınızı yok sayan herhangi bir davranışım var mı? çizgilerinizi aşıyor muyum? istesem yaparım daha sonra da toplu yaşamın bedelleri ayoll büyütmeyin bu kadar derim yüzünüze gevrek gevrek. hiçbirini yapmıyorum.
keşke birbirimizin boğazlamayı bi bıraksak.
bir de burda gördüm saygının zerresinin olmadığını. üst tanımlarda tutan insanlara bi sövmedikleri kalmış. kendinlerinde tutacak got yok diye kudurmuşlar adeta. ama lafa gelse en çok kültüre, yaşam tarzına, dine saygılı kişiler bunlar çıkar.
çoğunun yaşı büyük arkadaşlar olduğu belli. yazık gerçekten. yaşın olmuş 35+ hala insanların ibadetlerine kendi aklınca bok atıp duruyorsun. bomboş yazık bi hayat ne diyim.
devamını gör...
kendini ispatlayan genç iş bulur
kendini ispatlamak değil o, akp'li bir milletvekilinin tanıdığı olduğunu ispatlamak.
devamını gör...