düz mantık gidersek;
pkklı teröristtir.
orman yakan da teröristtir.
gerisini tamamlayıver.
devamını gör...

bestesi arif sami toker'e ait olan, sevil öztatlı tarafından seslendirilen bir acayip şarkı.

her ne kadar bazı şeyleri eleştirmek maksatlı yazılmış gibi görünse de, yine de insan böyle aklı başında bir besteciden nasıl çıkmış bu eser(!) hayret doğrusu diye düşünmeden edemiyor.



japone kollar yana açılır
göğüsler yana saçılır
herkesin gözü açılır
adına da derler seks
adına da derler seks
seks seks seks

çıplaklar kampına döndü
görenin gözleri döndü
bu gidişle ocak söndü
adına da derler seks
adına da derler seks
seks seks seks

seks bombası olmuş meğer
herkesin dilinde gezer
sosyete böyleymiş meğer
adına da derler seks
adına da derler seks
seks seks seks

kalçaları bomba gibi
kollarıda asma kabak
gören gözler şaşı olur
amanın kadına bak
adına da derler seks
seks seks seks

kağıttan elbise moda
mini etek giymiş o da
yaşasın der en son moda
adına da derler seks
adına da derler seks
seks seks seks

ne ferman dinler ne kadı
sosyetik çıkmıştır adı
cenneten mi gelmiş tadı
adına da derler seks
adına da derler seks
seks seks seks
devamını gör...

kedilerim bensiz uyuyamaz.
kimse onlara iyi davranmaz ben ölürsem.
sırf onlar için bile yaşamak denen zorlu yolculuğa katlanırım.
annem veya babamın sırf ben öldüm diye kalp krizi geçirip ölmesini istemem. domino taşı gibi sırayla evdeki herkesin benim ölümümden etkilenip ansızın ölmeleriniz ve evin benim salak hayatım yüzünden dağılmasını, yerle bir olmasını istemem.
aileden muaf bir vatandaş olsaydım belki daha kolay olurdu ölmek.
çünkü insan kendinden çok geride kalanları düşünüyor. ölürken bile diğerkam dır bazılarımız.
devamını gör...

rakı. yok adabı vardır yok şöyledir yok böyledir. rakı be rakı. içki bildiğin neyini bu kadar abartıyorsunuz.
devamını gör...

aşkommmm.. o nasıl itici bir söyleyiştir..
devamını gör...

senaryosu sırrı abe*'ye ait 2008 yapımı film.
fazla bilinmeyen ama benim çok sevdiğim bir filmdir, belki de o...' lara ve gerçekten o... çocukları olan insanlara ayrı bir ilgim olduğundan, bilmiyorum.


o... çocukları, yönetmenliğini murat saraçoğlu'nun yaptığı, başrollerinde altan erkekli, demet akbağ, özgü namal, ipek tuzcuoğlu, sarp apak ve sezin akbaşoğulları gibi oyuncuların oynadığı dramatik/psikolojik bir filmdir.
ilk gösterim tarihi: 16 mayıs 2008
yönetmeni: murat saraçoğlu
senaryo: sırrı süreyya önder


bu filmin bendeki apayrı bir izi de müziği, bu film olmasa benim gibi küçük bir azınlık tarafından bilinen bir şarkı kıraç sayesinde geniş kitlelere ulaştı, o da yaşamam artık.
ali seven imzalı bu şarkı senelerce bilinmedi, anca jargonu / anca yaşamak / olan küçük bir kısım tarafından dinlendi. acılı mı, evet. arabesk mi, evet. basit sayılabilecek bir düzlükte mi, evet.
ama bizdendi ve bu filme de çok yakıştı. kıraç sırf bunun için bile ayrı bir teşekkürü hak eder benim gözümde.

kıraç yorumu, filmdeki hali ;



ali seven yorumu, orijinal hali;

devamını gör...

emekli boomer tayfanın takıldığı bütün kahvehanelerdir.
devamını gör...

özlemek için nazım var,
mavi için edip,
rakı için can yücel,
sevda için ahmed arif,
bazen özledim diyemezsin; "nazım okuyorum" dersin..
"ben nazım okuyorum sen ne yapıyorsun? "
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

astral seyahat ruhun göbek kısmındaki bir kordon ile ayrılarak gerçek zamanlı olarak dolaşmasıdır. zamanında çok fazla araştırma yapmıştım, astral seyahat yapmak için beynin uyku durumuna geçmemesi ve ruhsal olarak çok sakin olmamız gerekiyormuş. söylenenlere göre astral boyutta uzaya bile çıkabiliyormuşuz. ve hz. mevlana'nın da astral seyahat yaptığı söyleniyor. ben ne kadar isteyerek yapmaya çalışsam da beceremedim. ama istemsiz olarak bir kere yaşadığım bir durumum vardı.

ben lise yaşlarındayım o zamanlar. yazları 70 haneli küçük bir köyde çiftçilik yapıyoruz kışın ise ilçeye gelip okul hayatımı sürdürüyorum. işte astral seyahat anım köyde geçirdiğimiz bir yaz gününde yaşanıyor.

ailemin bir işi çıkmıştı, o zamanlar, ilçeye gitmeleri gerekiyordu. yaklaşık 1 hafta köyde yalnız kalmam gerekiyordu. yalnız kalmam gerekiyordu çünkü kurban için bir tane kuzu almıştık hayvana bakacak birilerinin olması gerekiyordu. neyse ilk günler biraz bekar hayatı yaşamakta zorlandım. yemek, bulaşık, bahçe işleri falan. tabi bilenler bilir köyde boş durulmaz illaki ufak tefek işler vardır. günümü dolu dolu geçiriyordum.

sabah 10-11 gibi kalkıyor kahvaltı yapmadan evcil güvercinlerimi besliyordum. tabi kedi gelirse diye kuşların başında beklemem gerekiyordu. ardından kuşları kümese koyup kahvaltımı yapıyor ardından koyunu beslemeye gidiyordum. sürekli aynı otlardan da yemiyordu, bahçede her ottan 1-2 demet olacak şekilde ellerimle besliyordum. o sırada telefonumda olan 8 şarkıyı en baştan tekrar tekrar dinliyordum. koyunu besledikten sonra yaz öğle sıcakları malûm eve hapsediyor insanı. serinlik çökene kadar evde oyalanıyordum. tam da bu oyalanma sırasında resim çizmeye bile başlamıştım. hava kararmadan hayvanları bir daha besliyor, ve telle çevrilmiş bahçenin kapısını zombiler basacakmış gibi sıkıca bağlıyordum. yani o günlerde mental olarak o kadar pozitif, o kadar dingin o kadar rahattım ki hayatımda ruhsal olarak en iyi zamanlarımdı.

kusura bakmayın o zamanlarda neler yaptığımı bir bir anlattım şimdi astral seyahati anlatmaya geçeyim. yukarıda anlattığım rutin işleri yaptığım bir günün akşamıydı. saat 2 civarı uykum yok ama saat geç oldu uyuyayım diye yatağa girdim. uykumda (uyku mu astral seyahat mi bende bilmiyorum ama garip bir şeyler var) süzülerek evden ayrıldığımı ve sanki seyahat halindeki bir arabanın üzerine çıkmışım ama araba pamuktan, o kadar hafif süzülüyorum. köy yolundan süzülerek köyden çıktığımı hatırlıyorum. ve o zamanlar köyden 7km uzakta pancar ektiğimiz tarla var. süzülerek tarla yoluna girdiğini ve bizim komşu tarlada mavi bir tank (su tankı) gördüğümü hatırlıyorum. daha fazla detayı hatırlayamadım zaten uykum bu kısımda bir gürültü ile bölündü. uyuduğum odanın demir korkuluklarına birisi vuruyordu.* evde yalnızım telle çevrili bahçenin kapısını sıkıca bağlamışım nasıl olur da korkuluğa birisi vurur.* korkudan yataktan kalkıp pencereye bakamadım o sırada. 5-10 dk dinledim dışarıyı ses gelmeyince bir daha, çıkıp pencereye baktım hiçbir şey göremedim.

neyse sabah oldu güneş her yeri aydınlattı. ben her zaman olduğu gibi hayvanları beslemeye çıktım. baktım bahçe kapısı benim bağladığım gibi duruyordu. eee dün beni uyandıran gürültü neydi peki. hala bilmiyorum gürültünün ne olduğunu. bu olayların yaşandığı sırada benim gördüğüm rüya ve astral seyahat hakkında tek bir şey bile hatırlamıyorum. bir kaç gün sonra annem babam ilçeden köye geldiler. oturduk bahçede çay sohbet falan. çizdiğim resimleri gösteriyorum. o sırada birden aklıma geldi, "baba bizim komşu tarladaki mesut abinin hiç mavi tankı var mıydı" diye sordum. mesut'un hiç tankı yoktu dedi. bende rüyada gördüğüm şeyleri anlattım. güldük geçtik öyle.

sonraki gün babamla pancar tarlasına gidip bakacağız suya ihtiyacı var mı yok mu. hazırlandık motorsiklete atladık yola çıktık. tarla yolundaki tepeyi aştığım gibi rüyamda gördüğüm tankın aynısı gördüğüm yerde duruyor. rengi, konumu hepsi gördüğüm gibi. bu yaşadığım olayın beynin bir oyunu mu olduğunu yoksa astral seyahate mi çıktığımı bende tam olarak bilmiyorum. ama emin olduğum bir şey varsa o tankı orada hiç görmedim, babamlar yokken bir kere bile evden çıkıp tarlaya gitmedim. yani tarlaya gitmiş olsam belki gördüm ama fark etmedim, bilinç altımda bunu rüyamda karşıma çıkardı desem öyle bir durumda yok. çok garip bir olaydı. sonrasında astral seyahatin ne olduğunu öğrendim ve yapmak için çok deneme yaptım ama olmadı. bence o zamanki ruhsal dinginliğime ulaşamadığım için yapamıyorum* işte bu da böyle garip bir anıydı
devamını gör...

çocukken babam the birds’ü izletmişti çok etkilenmiştim. bunu rosemary’s baby ve the exorcist takip eder büyük ihtimalle.

21.yüzyıl içinse:
1- grave
2-the others
3-saw (gore gerilim ama olsun)

he bir de friday the 13th
devamını gör...

bari alıp beğenmezsek geri iade özelliği gelsin nolursun ya. boşu boşuna harcadığım karmama yazık.
devamını gör...

sineklerin beynini kontrol edip onları yüksek bir noktaya tırmandıran sonra da su bombası gibi patlatan parazitik bir mantar türü.

kelimenin anlamı latince "böcek yok eden" anlamına gelir.

çocukken çok sık şahit olduğum bir sırdı bu. genelde pencere camında ölü bir sinek ve etrafında beyaz bir leke olurdu.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu sırrı çözmem lazımdı. acaba kendi kendine ölen bu sineklerin etrafındaki o bulutsu şey neydi? çocukken google da yok... benim teorim; sineğin mikroskopik bir şeyler tarafından öldürüldüğü, sinek öldükten sonra da bu mikroorganizmaların sineği terketmeye çalıştıkları ama fazla uzağa gidemeden kuruyup kaldıklarıydı. bir kaç ay önce google'da bir arama yaptım. "cloud around a dead fly on the window" yazdım, görsellere baktım. bir kaç sayfa sonra bingo! karşıma yukarıdaki görsel çıktı. onlarca yıllık sırrı çözmüştüm. inanın ne kadar mutlu olduğumu bilemezsiniz. çünkü bu sır hakkında türkçe hiç bir yazı yok. zaten bu parazitik mantarın türkçe adı da yok. (konuyla alakasız ama düşünsenize, elinizde bir alet var ve içinde sonsuz bilgi var. neyi merak ediyorsanız yazarsınız ve karşınıza bilgi gelir. gerçi bilimle alakalı türkçe bir şey bulamazsınız. hayal edin ya! akıllı telefonu newton'a anlattığınızı... "newton abi bak bu akıllı telefon. bunda dünyadaki bütün kitaplara ve bilgilere erişebilirsin. ama biz bunu magazin için kullanıyoruz." adam felç geçirirdi herhalde. elimizde sonsuz bir bilgi kaynağı var ama biz soru sormuyoruz. ne kadar acı.)

bu paraziti kapan sinek artık bir zombiye dönüşüyor. beyni kontrol eden parazit sineği yüksek bir noktaya çıkarıyor. sinek dilini zemine yapıştırıyor. kanatlarını iyice açıp o şekilde orada ölüyor. sinek ölürken bu mantar sineğin yağ dokusunu ve beynini sindirmeye başlıyor. sineğin vücudundaki bütün küçük delikleri de tıkayan mantar sindirim sonrası açığa çıkan basınçla sineği resmen patlatıyor. sineğin vücut deliklerinden çıkan sıvı haldeki spor'un hızı saatte 40km gibi inanılmaz bir hız.

biyolojiye bayılıyorum!
devamını gör...

youtube platformunda izlediğim en güzel videodur. sandalyeden düşerek güldüm.

edit: emek var ortada kanala abone olsanıza ulan.
devamını gör...

bu ayrımcı başlıkların bitmesi dileğiyle.
devamını gör...

sevgi.insan ne kadar kötü bi durumda olursa olsun yanında sevdiği ya da onlar tarafından sevildiğini bildiği insanlar olursa hayata daha çok tutunur,onlar için çabalar.aileden,arkadaştan,sevgiliden hatta belki de tanımadığınız birinden gelen iyi niyet ya da sevgi gibi hisler herkese kendini iyi hissettirir, mutlu eder . sevgi yaşamın her anında , bi insana, bi çiçeğe, bi hayvana karşı duyulması gereken en gerekli ve değerli duygulardandır bence.
devamını gör...

o anı yaşadıktan sonra yaşamanı anlamlaştıracak ve daha mutlu olacağın şeyleri yapacağın listeyi gözden geçirirsin.her defasında dünya boş bak bunuda yapacağım onuda yapacağım dersiniz peki ya sonra yine aynı terane.defalarca yaşarsın bu boşluk ve acı hissizlik duygusunu da kendini değiştiremezsin.insanoğlu ne zor, ne anlaşılmaz.
devamını gör...

çalışır, kitap okur.
çalışır, şarkı dinler.
çalışır, kendi haline düşünür kedisini sever( varsa).
çalışır, video falan izler.
çalışır, çalışır, çalışır...
he melankoli zamanındaysa, şarkılar dinler olmayan aşkın ızdırabını çeker.
devamını gör...

deniz ticareti hukukunda eşya taşımaya ilişkin sözleşme kapsamında taşıtanın taşıyana ödemekle yükümlü olduğu ücret.
devamını gör...

1970 doğumlu artistik buz patencisi. 1991'de triple axel dönüşünü tamamlayan dünyada ikinci, amerika'da ilk kadın sporcu. izlemek için buradan
buzda kaymaya 3 yaşında başlamış. annesinden her zaman psikolojik ve fiziksel şiddet görmüş, sevgisiz bir ortamda büyümüş.
kadın buz patencilerden beklenen zarif, hanım hanımcık, kadınsı tavırlar tonya'da yok. fakir bir aileden geliyor, avcılıktan, arabalardan hoşlanıyor ve atletik bir vücuda sahip (ki vücut yapısı ve dönüş hareketlerinde daha yükseğe zıplayabilmesi, triple axel hareketini tamamlaması açısından avantaj olmuş). katıldığı müsabakalardaki jüri tonya'dan hoşlanmıyor sonuç olarak. onlar kuğu gibi süzülen, amerika'nın yüzü olacak buz patenciler istiyor. ama tonya sigara da içiyor mesela. uymuyor yani.
annesinden kaçmak için evlendiği jeff gillooly de ona şiddet uygulamaya devam ediyor bu arada. kariyerini de o mahvediyor zaten. hemen anlatıyorum.
az önce anlattığım amerika'nın yüzü olabilecek birisi var: nancy kerrigan. ikisi birbirlerinin en önemli rakibi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ikisinin de katılacağı 1994'teki olimpiyatlar öncesinde, nancy'e kimliği belirsiz biri saldırıyor ve dizine demir bir çubukla vurup kaçıyor. nancy olimpiyatta buna rağmen gümüş madalya alıyor.
planı yapan tonya'nın koruma görevlisi ve artık eski olan kocası jeff. bu saldırıdan haberi olduğu iddia edildiği için tonya da suçlu bulunuyor ve buz pateni müsabakalarından ömür boyu men ediliyor.
zor şartlarda büyümesine ve hayatının her döneminde şiddet görmesine, annesinin bile ona başaramayacağını söylemesine (sözde onu motive etmek için) rağmen dünya tarihine geçen tonya'nın kariyeri 24 yaşında son buluyor böylece.
hala buz pateni yapmaya devam ediyor, annesiyle iletişimi tamamen kesmiş ve başka birisiyle evlenmiş.
hayatı hakkında 2018'de bir film de yapıldı. (bkz: ben tonya (film))
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

herkesin kendi yoğurmak istediği bi hamur.
izin verilmeyince de aynı şeyleri tekrarlamak, devrimci görünmek gibi davranışlar gözlemliyoruz.
herkes kuralları kendisine göre esnetmek istiyor, ''ben orada küfür ettim ama sorun neden?'' gibi.

bu sorunları adam akıllı tartışmak yerine, başkalarına ''meriç'', moderasyona ''diktatör'' yakıştırması yapıp haksız duruma düşüyor bazıları.
zamanında ben de çokça kez eleştirdim, çok saçma başlıklar açtım ama hiçbir zaman tanımım sansüre uğramadı.
çünkü yazmam gereken formatı, kullanmam gereken üslubu biliyorum.

tamam, fikrini ifade ettin, belki de çok haklısın ama böyle ''küstüm gidiyorum!'' tavırları hoş mu?
aynı tanımı on başlık altına kopyalayınca eline ne geçecek sanıyorsun ki?
toplanın, gidiyoruz!
e tamam da nereye?

bir platformda sakince eleştirilmesi gereken onlarca durum varken küsüp terketmek burayı uludağ sözlük'e benzetir, lütfen sakin kalın.
henüz üç aylık bi platformdasınız, ayak uydurmanız herkes için en faydalı olan şey.

elinden geleni yap, vicdanını rahat edecek tarzda tanımını gir, format delen bir yazar varsa da şikayet et, bu kadar.
şikayette bulunduğum ve geri dönüş almadığım bir tanım, yazar yok.
neyi şikayet edeceğimi de biliyorum çünkü.

çözüm önerileri sunun, pasif agresif tanımlar girmeyin artık.
her gün bir başka yazar bu söylemlerde bulunuyor, anlayamıyorum artık.

ek: sorun, yazarların hamur yoğurma isteği değil, hamura su katan arkadaşları banlamayan arkadaşlardaymış.
bu tanımı giren şahıs bile küsüp gitti bu diyarlardan, öyle de fikirler değişken yani.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim