siyah kum sahilleri
volkanik olayların görüldüğü ülkelerde meydana gelen siyah kumlu sahiller, aşınmış lavlar ve volkanik kayaların zaman içinde deniz tuzu ile çözülmesi sonucu ortaya çıkar. koyu renginden dolayı çok fazla ısı absorbe ettiği için güneşlenmek için uygun değildir. yanarsınız mazallah.
bazıları;
punaluu plajı, hawaii
vik plajı, izlanda
siyah kum plajı, kaliforniya
kehena plajı, hawaii
siyah kum plajı, alaska
cahuita plajı, kosta rika
santa domingo plajı, filipinler
bazıları;
punaluu plajı, hawaii
vik plajı, izlanda
siyah kum plajı, kaliforniya
kehena plajı, hawaii
siyah kum plajı, alaska
cahuita plajı, kosta rika
santa domingo plajı, filipinler
devamını gör...
merdümgirizbirdeli
çok güzel tanımları bulunan yazardır. okurken samimiyetini hissettim. kendime neden yakın hissettim yahu derken merdümgiriz bir deli olan nick'ini gördüm. deli deliyi dakkada bulur, derler. bulduğum gibi de takibe aldım. sözlüğümüzde daim olman ve burada merdümgiriz olmaman dileğiyle. kafana kuvvet.
devamını gör...
günü kendinden bir cümle ile sonlandır
devamını gör...
sözlük erkekleri toplatılsın kampanyası
gülümseten başlık.
çöpçüler kralı'ndaki kedi toplama sahnesini hatırlattı. hepsini çuvala koyup şehir dışına bırakalım bence. yolunu bulup dönebilen bizimdir, dönemeyen zaten hiç bizim olmamıştır.
çöpçüler kralı'ndaki kedi toplama sahnesini hatırlattı. hepsini çuvala koyup şehir dışına bırakalım bence. yolunu bulup dönebilen bizimdir, dönemeyen zaten hiç bizim olmamıştır.
devamını gör...
müsilaj sorununun hepimizin suçu olması
''aynı gemideyiz'' edebiyatına dahil değilim, üzgünüm. beni deniz tutuyor. ben, o gemiye hiç bir zaman binmedim.
yol yaparlar,
köprü yaparlar,
hastane yaparlar,
havalimanı yaparlar ve bunların hizmet olduğundan habersiz, başarı hikayesi olarak pazarlanır.
bu projelerin doğayı nasıl katlettiğini sadece bir kaç meslek odası dile getirir, cılız bir ses çıkar.
projelerin bedelini vergi olarak biz öderiz fakat bunlar ,yapanların başarısıdır.*
nerede bir başarısızlık hikayesi, nerede bir batış biz aynı gemideyiz, hepimiz suçluyuz!!!
yok canımıniçi, o iş öyle değil.
yol yaparlar,
köprü yaparlar,
hastane yaparlar,
havalimanı yaparlar ve bunların hizmet olduğundan habersiz, başarı hikayesi olarak pazarlanır.
bu projelerin doğayı nasıl katlettiğini sadece bir kaç meslek odası dile getirir, cılız bir ses çıkar.
projelerin bedelini vergi olarak biz öderiz fakat bunlar ,yapanların başarısıdır.*
nerede bir başarısızlık hikayesi, nerede bir batış biz aynı gemideyiz, hepimiz suçluyuz!!!
yok canımıniçi, o iş öyle değil.
devamını gör...
eğitim sistemi bir insan olsa nasıl bir insan olurdu sorunsalı
parmak arası terliğin içine beyaz çorap giymiş, onun üzerinde şort ve sırtında da mont olurdu.
devamını gör...
yazarların başından geçen tebessüm ettiren olaylar
yürümesi için elini tutup yardım ettiğim 70 küsur yaşındaki ingiliz teyzenin "seni çapkın" deyip göz kırpması. ben de yol boyunca flört ettim kendisiyle. en son kocasını düelloya davet ediyordum.
devamını gör...
sözlük yazarlarının başına gelen garip olaylar
başıma birçok tuhaf şey geldi ama bu tek şey aklımda beliriyor.
lisede , bir sabah erken saatlerde okula gidip gelirken her zamanki rotam olan kaldırımda yürüyordum. neredeyse kış olduğu için sabah 7 civarında hala oldukça karanlıktı ve bu yol çok iyi seyahat edilmedi. etrafımda araba ya da başka insanlar yoktu.
bu yüzden normal bir şekilde yürüyorum, parlak siyah paltolu küçük bir kızın ters yönde bana doğru yürüdüğünü gördüğümde sıra dışı bir şey yoktu. üşüdüğümüz için ikimiz de güzelce sarılmıştık, bu yüzden ilk başta yüzünü göremedim. boyuna göre, ilkokul çağında, muhtemelen 4. veya 5. sınıfta olduğunu anladım. lisemin karşısında bir ilkokul olduğu için bu bana şaşırtıcı gelmedi ... ama bu kız okullardan tam tersi yöne gidiyordu.
belki de bir şeyi unutmuş ve onu almak için eve gitmesi gerektiğini düşündüm, ama bu garip aşinalık duygusunu bir türlü atamadım. yürürken kaldırıma bakarak başı aşağı yürüdü. zor bir ev hayatı nedeniyle daha gençken böyle yürürdüm, ancak 7-8 sınıfa geldiğimde bunu yapmayı bıraktım.
birbirimize yaklaştığımızda, paltoyu tanıdım: onun yaşındayken sahip olduğum aynı parlak siyah paltoyu giyiyordu. aynı lacivert kadife pantolon. aynı spor ayakkabılar.
geçerken bana baktı ve kanım dondu ve bütün saçlar boynumda dikilmeye başladı. yüzüme bakıyordum. sağ yanağımda çok farklı bir şekilde düzenlenmiş üç ben var ve onlara sahipti.
onu "hissedemedim". biri odada yanınızda olduğunda veya yanınızda yürürken, fiziksel varlıklarını nasıl hissedebileceğinizi biliyor musunuz? ona sahip değildi.
gerçek görünüyordu. kendini gerçek hissetmedi . onun ayak seslerini bile duyamadım, sadece benimki. bana çok üzgün bir bakış attı ama hiçbir şey söylemedi ve durmadı ya da yavaşlamadı. sadece bana baktı ve sonra kaldırıma geri döndü. birbirimizi geçtik.
başka ne yapacağımı bilmeden adım atmaya devam ettim, çünkü bu noktada tamamen korkutulmuş, şaşkın ve şoktan uyuşmuştum. sonunda geri dönmeye cesaret ettiğimde, gitmişti. kayboldu. yolun her iki tarafında da tarlalar vardı, bu yüzden eğer iki yönden de dönmüş olsaydı, yine de açıkça görülebilirdi. gerçek olsaydı, bu.
okula giden yolun geri kalanını ben koştum. öğretmenim, üç uzun blok koşmama rağmen gerçekten solgun olduğumu söyledi. hemşireyi görmemi istedi ama sınıftan ayrılmak istemedim. bu gerçekten öğretmenimi biraz korkuttu çünkü sınıftan çıkıp, elimden gelirse hastalanarak eve sıçrayacak bir çocuktum.
bu güne kadar hala merak ediyorum. ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. bunun zihnin hilesi olduğunu ancak anlayabiliyorum. reçete almadım. ben içmedim asla uyuşturucu almadım. kahve bile içmedim.
daha önce hiç böyle halüsinasyon görmedim.
lisede , bir sabah erken saatlerde okula gidip gelirken her zamanki rotam olan kaldırımda yürüyordum. neredeyse kış olduğu için sabah 7 civarında hala oldukça karanlıktı ve bu yol çok iyi seyahat edilmedi. etrafımda araba ya da başka insanlar yoktu.
bu yüzden normal bir şekilde yürüyorum, parlak siyah paltolu küçük bir kızın ters yönde bana doğru yürüdüğünü gördüğümde sıra dışı bir şey yoktu. üşüdüğümüz için ikimiz de güzelce sarılmıştık, bu yüzden ilk başta yüzünü göremedim. boyuna göre, ilkokul çağında, muhtemelen 4. veya 5. sınıfta olduğunu anladım. lisemin karşısında bir ilkokul olduğu için bu bana şaşırtıcı gelmedi ... ama bu kız okullardan tam tersi yöne gidiyordu.
belki de bir şeyi unutmuş ve onu almak için eve gitmesi gerektiğini düşündüm, ama bu garip aşinalık duygusunu bir türlü atamadım. yürürken kaldırıma bakarak başı aşağı yürüdü. zor bir ev hayatı nedeniyle daha gençken böyle yürürdüm, ancak 7-8 sınıfa geldiğimde bunu yapmayı bıraktım.
birbirimize yaklaştığımızda, paltoyu tanıdım: onun yaşındayken sahip olduğum aynı parlak siyah paltoyu giyiyordu. aynı lacivert kadife pantolon. aynı spor ayakkabılar.
geçerken bana baktı ve kanım dondu ve bütün saçlar boynumda dikilmeye başladı. yüzüme bakıyordum. sağ yanağımda çok farklı bir şekilde düzenlenmiş üç ben var ve onlara sahipti.
onu "hissedemedim". biri odada yanınızda olduğunda veya yanınızda yürürken, fiziksel varlıklarını nasıl hissedebileceğinizi biliyor musunuz? ona sahip değildi.
gerçek görünüyordu. kendini gerçek hissetmedi . onun ayak seslerini bile duyamadım, sadece benimki. bana çok üzgün bir bakış attı ama hiçbir şey söylemedi ve durmadı ya da yavaşlamadı. sadece bana baktı ve sonra kaldırıma geri döndü. birbirimizi geçtik.
başka ne yapacağımı bilmeden adım atmaya devam ettim, çünkü bu noktada tamamen korkutulmuş, şaşkın ve şoktan uyuşmuştum. sonunda geri dönmeye cesaret ettiğimde, gitmişti. kayboldu. yolun her iki tarafında da tarlalar vardı, bu yüzden eğer iki yönden de dönmüş olsaydı, yine de açıkça görülebilirdi. gerçek olsaydı, bu.
okula giden yolun geri kalanını ben koştum. öğretmenim, üç uzun blok koşmama rağmen gerçekten solgun olduğumu söyledi. hemşireyi görmemi istedi ama sınıftan ayrılmak istemedim. bu gerçekten öğretmenimi biraz korkuttu çünkü sınıftan çıkıp, elimden gelirse hastalanarak eve sıçrayacak bir çocuktum.
bu güne kadar hala merak ediyorum. ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. bunun zihnin hilesi olduğunu ancak anlayabiliyorum. reçete almadım. ben içmedim asla uyuşturucu almadım. kahve bile içmedim.
daha önce hiç böyle halüsinasyon görmedim.
devamını gör...
sözlüğü kadirci ve nurcuların basması
bizde portakalcıyız o yüzden bassınlar sorun yoktur dediğim başlık.
ocu bucu şucu banane yahu kurallara uyup takılsın herkes.
ocu bucu şucu banane yahu kurallara uyup takılsın herkes.
devamını gör...
madalya almak için tanım yapmak
bir meslek. kulağa öyleymiş gibi geliyor.
vallahi hak ettiğimi söke söke alırım arkadaş! alana da saygı duyarım. *
hakkını almak utanılacak bir şey değil. "başkasının madalyasını bana ver" gibi bir şey yapmıyoruz ki utanalım. hatta keşke "karmam yetse de şunu bunu alsam" diyen arkadaşlar da karmalarını boş yaparak değil madalyalı tanım yazarak yükseltmeye çalışsa. öyle yapsalara daha kısa sürer işleri ama işte bir şey dedik mi kötü oluyoruz. gerçi bana ne, kim ne yazıyorsa yazsın! benim yazdıklarıma karışmasınlar, yeterli...
kendi adıma şunu da söyleyeyim, ben madalya var diye yazmıyorum o tanımları. hangi sözlük hesabıma bakarsanız bakın benzer tanımları görürsünüz. o yüzden ne diyoruuuuz; oyna devam!
vallahi hak ettiğimi söke söke alırım arkadaş! alana da saygı duyarım. *
hakkını almak utanılacak bir şey değil. "başkasının madalyasını bana ver" gibi bir şey yapmıyoruz ki utanalım. hatta keşke "karmam yetse de şunu bunu alsam" diyen arkadaşlar da karmalarını boş yaparak değil madalyalı tanım yazarak yükseltmeye çalışsa. öyle yapsalara daha kısa sürer işleri ama işte bir şey dedik mi kötü oluyoruz. gerçi bana ne, kim ne yazıyorsa yazsın! benim yazdıklarıma karışmasınlar, yeterli...
kendi adıma şunu da söyleyeyim, ben madalya var diye yazmıyorum o tanımları. hangi sözlük hesabıma bakarsanız bakın benzer tanımları görürsünüz. o yüzden ne diyoruuuuz; oyna devam!
devamını gör...
john petrucci
zamanında, glasgow kiss adlı eseriyle ne kadar hayvan bir gitar virtüözü olduğunu göstermiş yakışıklı.
devamını gör...
heyecanlanınca yapılan hareketler
hemen kalbim küt küt atmaya başlar, elim ayağım birbirine dolaşır, konuşmaya başlayınca dilim dönmez, kekelemeye başlarım.
devamını gör...
dahiyane reklamlar
paradontax reklamını asla unutamam, adamlar çok iddialı.
devamını gör...
can yücel dizeleri
ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
sevdiğin kadar sevilirsin...
sevdiğin kadar sevilirsin...
devamını gör...
en çok tanımı olan yazarlar listesi
sözlüğün böyle bir özellliği yok* ama sanırım ben bir yöntem keşfettim. güncel olarak en çok tanımı olan ilk 20 yazarı ve kaç tanımı olduğunu görebiliyorsunuz. hemen nasıl yapılacağını anlatayım:
-sağ üst köşede bulunan arama çubuğuna basın.
-"@@@" yani üç adet et işareti yazın.
ve karşınızda en çok tanımı olan ilk 20 yazar. ben bu entryi yazarken listenin ilk 3'ü şöyle:
1-(bkz: ıvanmılınskı),6039 tanım
2-(bkz: ucemak),5049 tanım
3-(bkz: örnek vatandaş),4435
edit: fazla heyecana geldim yine değil mi?
buyrun liste
-sağ üst köşede bulunan arama çubuğuna basın.
-"@@@" yani üç adet et işareti yazın.
ve karşınızda en çok tanımı olan ilk 20 yazar. ben bu entryi yazarken listenin ilk 3'ü şöyle:
1-(bkz: ıvanmılınskı),6039 tanım
2-(bkz: ucemak),5049 tanım
3-(bkz: örnek vatandaş),4435
edit: fazla heyecana geldim yine değil mi?
buyrun liste
devamını gör...
sokak sokak gezen seyyar satıcı
küçükken bizim sokağa da gelirdi. macun şekeri satardı.
geldiği an anneme seslenirdim, aşağı para atardı. ne güzel günlerdi. arada bir salıncakçı amca da gelirdi. bir de mısırcı amca versiyonu vardı bunların. ah ah, özlenen günler....
tanım: malını sokak sokak gezerek ve bazen yüksek ses kullanarak satan kimseler.
geldiği an anneme seslenirdim, aşağı para atardı. ne güzel günlerdi. arada bir salıncakçı amca da gelirdi. bir de mısırcı amca versiyonu vardı bunların. ah ah, özlenen günler....
tanım: malını sokak sokak gezerek ve bazen yüksek ses kullanarak satan kimseler.
devamını gör...
erkeklerin göğüs kıllarını göstermekten zevk alması
osmanlı döneminde kabadayı raconunun bir parçasıydı. hatta bir tutam kıl bırakıp gerisini traş eder, onun da uçlarına boncuk takarlarmış. (bkz: göğüs perçemi)

devamını gör...