yazarları en umutsuz anda umutlandıran sözler
burası dünya yahu, burası bu kadar işte...
devamını gör...
fanustaki balık
ölür. japon balıklarının balık başına 20 lt suya ihtiyacı olurmuş. basit bir balık gibi görünse de ciddi bakım gerektiriyor.
devamını gör...
eş cinsellik
sanıldığı gibi sadece kötü yakıştırmalarla yaftalanmaya maruz kalan insanlarda görülmez. doğada farklı türlerdeki hayvanlarda eşcinsellik ve eşcinsel davranışlar görülür. doğada eşcinsellik yok, doğaya aykırı savını geçiniz o nedenle. özellikle birçok farklı kuş, kuğular eşcinsel olmalarıyla tanınan hayvanlar. ayrıca yunuslar, penguenler ve bazı maymun türleri de dahil olmak üzere pek çok canlı eşcinsel birliktelikler yaşıyor.
devamını gör...
henceforth dance radyo yayını
dikkat dikkat!
hile ve cebren ile sevgili yazarımız ve yayıncımız masterpiece ele geçirilmiş olup yabancı pop konseptinde an itibariyle sözlük radyosunda yayın yapması sağlanmaktadır.
herbikeslere duyruuuluuuur, kaçmaz bu fırsat.
çekemiyollaaa bizi, bunlar hep dıj minnakların şaapması... yaşanan birtakım teknik sorunlar sebebiyle yayın aniden sezen aksu hanfemdiye bağlanıp autodj'den devam etmek zorunda kalmıştır.
hile ve cebren ile sevgili yazarımız ve yayıncımız masterpiece ele geçirilmiş olup yabancı pop konseptinde an itibariyle sözlük radyosunda yayın yapması sağlanmaktadır.
herbikeslere duyruuuluuuur, kaçmaz bu fırsat.
çekemiyollaaa bizi, bunlar hep dıj minnakların şaapması... yaşanan birtakım teknik sorunlar sebebiyle yayın aniden sezen aksu hanfemdiye bağlanıp autodj'den devam etmek zorunda kalmıştır.
devamını gör...
şaka maka evlenilecek kız kalmaması
'mal'bayım şimdi sana yaktım...
değişik bir yazar beyanı. doğru yerlerde aranmamış olabilir. sen en iyisi kedi medi idare et artık bu kafayla bulamazsın kimseyi.
değişik bir yazar beyanı. doğru yerlerde aranmamış olabilir. sen en iyisi kedi medi idare et artık bu kafayla bulamazsın kimseyi.
devamını gör...
evlilik öncesi sma testi zorunluluğu
alınmış en mantıklı kararlardan biridir. bunun evlilik öncesi psikolojik sağlık testi versiyonun da çıkması gerekir.
devamını gör...
haydan gelen huya gider
"allah'tan gelen allah'a gider"
hayy allah'ın esması,hu ise yine allah'ı ifade eden bir harf.
hayy allah'ın esması,hu ise yine allah'ı ifade eden bir harf.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
meslek sahibi olup para kazanınca tüm planlarım annem üzerine. annem ve istekleri olacak. hatta içimden ne geliyorsa en güzelini anneme alacağım. en iyisini hak ediyor. babam üzerine planım yok. doğduğumda annemle kan uyuşmazlığı sebebiyle problem yaşadım. kanımın değişmesi gerekiyordu. topuğumdan sürekli kan alıyorlarmış. babama tedavi olmam gerektiğini söylemişler, babam da"ölürse ölsün! "demiş. kendi çocuğunu doğduğu andan istemeyen biri üzerine niçin plan kurayım ki? sağ olsun baktı, büyütüyor ama biliyorum ki içten içe de *erkek*olmadığım için hani benim elimde ya benden nefret ediyor. annemin de babamın bana" ölürse ölsün! "deyişini gururla demesi can acıtıcı ve düşüncesizce. değişiksiniz.
devamını gör...
hevesi kursağında kalmak
dünyanın en kötü duygusudur.
ben şu an kullandığım mahlası -ki çok uzun zaman oldu kullanmaya başlayalı, hatta şu an üniversite okuyacak yaşa gelmiş bile olabilir- ilk yazdığımda tek derdim iyi bir insan olabilmekti. o zaman farkına varmamıştım. iyi insan olmak, hatta sadece insan olmak zor iş, belki de işlerin en zoru. ama meğer ön bir koşulu varmış iyi insan olabilmenin. öncesinde kötü bir insan olmak. ve ben eğer yıllardır iyi bir insan olmak için uğraşıyorsam, demek ki ne kadar kötü bir insanmışım!
bu çok uzun bir yazı olacak. yani insanolunbiraz ortalamasının da üzerinde. o yüzden şimdiden okumaktan vazgeçebilirsiniz ya da abuk sayıklamalarımı okuyup kendi kendinize saçmalamanın ne boyutlara varacağını görmek için bir maceraya atılabilirsiniz.
daha önce de yazmışımdır mutlaka. benim başıma güzel şeyler gelmez, iyi şeyler de gelmez. gelir gibi olur sadece. ve gelmesinin tek nedeni de giderken ağır bir tahribat bırakma zevkini tadarken gözlerimin içine bakarak erol taş’ı kıskandıracak bir kötü adam kahkahası atabilmektir.
o yüzden ne zaman iyi şeyler olmaya başlasa hayatımda tedirgin olurum. tadını çıkaramam. ne zaman bitecek diye beklemekten zihnim yorulur. ne zaman güzel bir şey olsa ben orada olmamaya dikkat ederim. hayatımdaki güzelliği uzaktan seyrederim çok alışmamak için ona. çünkü alışınca bir şeye, ardında bıraktığı boşluğu doldurmak için boca ettiğim alkol ve sigara dumanın haddi hesabı ve dahi hududu olmayacaktır.
benim hevesim kursağımda kalır bolca. görseniz, dersiniz ki ne kursakmış arkadaş! kalan kalana! kursağımda kalan her şey karakteri bol bir roman oluşturdu bulunduğu yerde. boğazımda kalabalık bir romanla dolaşmakta nefes alamaz oldum. su içsem yaramıyor artık.
yine de umut etmekten vazgeçemiyor işte insan. keşke insan değil de at olsaydım diyorum bazen. belki o zaman sürekli umut edip kendimi bu hallere sokmazdım. başıma gelmeyeceğine inandığım iyi şeyleri uzakta tutup yeni yıkımlara yol açmazdım. bitmeyen bir kentsel dönüşüm var sanki içimde. içimin sokaklarını ben bile tanıyamaz oldum.
bir süre çok mutlu olduğumu hissettiğimde korkmadığım zamanlar oldu. ne zamandı hatırlamıyorum şu an. belki on yıl önce, belki on gün, belki daha bugündü, belki de dündü. albert camus kadar yabancıyım şu an zamana.
sonra “birkaç” sözcüğünün yazım yanlışı yapılmadan yazıldığında ne kadar can yaktığını öğrendim. birkaç bitişik yazılır. ben şu an ayrı olmasını istiyorum. iki sözcük birbirine yaklaşmasın istiyorum. hatta çok uzak olsunlar istiyorum. bunu kim olarak istediğimi de bilmiyorum. ama istiyorum.
içimden attila ilhan’a bile kızmak geliyordu bazen. şimdi hak veriyorum. aysel git başımdan! ben kimseye göre değilim. kendi üstüme bile tam oturmayan kötü kesim bir palto gibi hissediyorum. gogol göndermesi değil bu. rus romanlarının melankolisine düşemeyecek kadar mutsuzum şu an.
bu yazdıklarım kurgu bir metnin yeterince iyi olmadığı için buruşturulup çöpe atılmış sayfalarından alınmış bölümler. belki de benim hayatım bütünüyle öyle. yazıldıktan sonra beğenilmemiş bir hayat. aman neyse denilerek dünyaya gönderilmiş bir kaybeden.
her şey geçer. insan yara almamayı başarsın yeter ki. ben eski türk filmlerinde kurşun yarasını saklayan bir jön gibi -daha küçük bir rol beni kurtarmaz- yukarıda bahsettiğim kötü kesim paltoyu vücuduma bastırıp birkaç hafta geçireceğim.
ama siz fanilerden son bir dileğim var. bu birkaç hafta boyunca hava güzel olsun. yağmur yağmasın, hele şimşek ve gökgürültüsü hiç olmasın dünyada. kimse korkmasın doğa olaylarından. bunlar hayatın gerçeği. ben kursağımda kalan hevesimle uğraşırken kimse üzülüp birbirine sarılmasın. bana da sarılmayın.
birkaç hafta sonra benden geriye kalan ne varsa bir truva atının içine koyup göndereceğim. ya benim içimdekiler fazladır ve bu mücadeleyi ben kazanırım ya da içimde yaralı bereli askerler kalmış olur. belki o zaman onlara sarılırız.
cebimde bir avuç bademle dışarı çıkacağım bu akşam. bir kaç şarkı dinlerim belki. kimse beni düzeltmesin, bu yazıda bir kaç ayrı yazılacak artık. ve badem de kursağımda kalmayacak.
ben şu an kullandığım mahlası -ki çok uzun zaman oldu kullanmaya başlayalı, hatta şu an üniversite okuyacak yaşa gelmiş bile olabilir- ilk yazdığımda tek derdim iyi bir insan olabilmekti. o zaman farkına varmamıştım. iyi insan olmak, hatta sadece insan olmak zor iş, belki de işlerin en zoru. ama meğer ön bir koşulu varmış iyi insan olabilmenin. öncesinde kötü bir insan olmak. ve ben eğer yıllardır iyi bir insan olmak için uğraşıyorsam, demek ki ne kadar kötü bir insanmışım!
bu çok uzun bir yazı olacak. yani insanolunbiraz ortalamasının da üzerinde. o yüzden şimdiden okumaktan vazgeçebilirsiniz ya da abuk sayıklamalarımı okuyup kendi kendinize saçmalamanın ne boyutlara varacağını görmek için bir maceraya atılabilirsiniz.
daha önce de yazmışımdır mutlaka. benim başıma güzel şeyler gelmez, iyi şeyler de gelmez. gelir gibi olur sadece. ve gelmesinin tek nedeni de giderken ağır bir tahribat bırakma zevkini tadarken gözlerimin içine bakarak erol taş’ı kıskandıracak bir kötü adam kahkahası atabilmektir.
o yüzden ne zaman iyi şeyler olmaya başlasa hayatımda tedirgin olurum. tadını çıkaramam. ne zaman bitecek diye beklemekten zihnim yorulur. ne zaman güzel bir şey olsa ben orada olmamaya dikkat ederim. hayatımdaki güzelliği uzaktan seyrederim çok alışmamak için ona. çünkü alışınca bir şeye, ardında bıraktığı boşluğu doldurmak için boca ettiğim alkol ve sigara dumanın haddi hesabı ve dahi hududu olmayacaktır.
benim hevesim kursağımda kalır bolca. görseniz, dersiniz ki ne kursakmış arkadaş! kalan kalana! kursağımda kalan her şey karakteri bol bir roman oluşturdu bulunduğu yerde. boğazımda kalabalık bir romanla dolaşmakta nefes alamaz oldum. su içsem yaramıyor artık.
yine de umut etmekten vazgeçemiyor işte insan. keşke insan değil de at olsaydım diyorum bazen. belki o zaman sürekli umut edip kendimi bu hallere sokmazdım. başıma gelmeyeceğine inandığım iyi şeyleri uzakta tutup yeni yıkımlara yol açmazdım. bitmeyen bir kentsel dönüşüm var sanki içimde. içimin sokaklarını ben bile tanıyamaz oldum.
bir süre çok mutlu olduğumu hissettiğimde korkmadığım zamanlar oldu. ne zamandı hatırlamıyorum şu an. belki on yıl önce, belki on gün, belki daha bugündü, belki de dündü. albert camus kadar yabancıyım şu an zamana.
sonra “birkaç” sözcüğünün yazım yanlışı yapılmadan yazıldığında ne kadar can yaktığını öğrendim. birkaç bitişik yazılır. ben şu an ayrı olmasını istiyorum. iki sözcük birbirine yaklaşmasın istiyorum. hatta çok uzak olsunlar istiyorum. bunu kim olarak istediğimi de bilmiyorum. ama istiyorum.
içimden attila ilhan’a bile kızmak geliyordu bazen. şimdi hak veriyorum. aysel git başımdan! ben kimseye göre değilim. kendi üstüme bile tam oturmayan kötü kesim bir palto gibi hissediyorum. gogol göndermesi değil bu. rus romanlarının melankolisine düşemeyecek kadar mutsuzum şu an.
bu yazdıklarım kurgu bir metnin yeterince iyi olmadığı için buruşturulup çöpe atılmış sayfalarından alınmış bölümler. belki de benim hayatım bütünüyle öyle. yazıldıktan sonra beğenilmemiş bir hayat. aman neyse denilerek dünyaya gönderilmiş bir kaybeden.
her şey geçer. insan yara almamayı başarsın yeter ki. ben eski türk filmlerinde kurşun yarasını saklayan bir jön gibi -daha küçük bir rol beni kurtarmaz- yukarıda bahsettiğim kötü kesim paltoyu vücuduma bastırıp birkaç hafta geçireceğim.
ama siz fanilerden son bir dileğim var. bu birkaç hafta boyunca hava güzel olsun. yağmur yağmasın, hele şimşek ve gökgürültüsü hiç olmasın dünyada. kimse korkmasın doğa olaylarından. bunlar hayatın gerçeği. ben kursağımda kalan hevesimle uğraşırken kimse üzülüp birbirine sarılmasın. bana da sarılmayın.
birkaç hafta sonra benden geriye kalan ne varsa bir truva atının içine koyup göndereceğim. ya benim içimdekiler fazladır ve bu mücadeleyi ben kazanırım ya da içimde yaralı bereli askerler kalmış olur. belki o zaman onlara sarılırız.
cebimde bir avuç bademle dışarı çıkacağım bu akşam. bir kaç şarkı dinlerim belki. kimse beni düzeltmesin, bu yazıda bir kaç ayrı yazılacak artık. ve badem de kursağımda kalmayacak.
devamını gör...
hayat
bazı bölgelerde köy evlerinde bulunan, üstü kapalı, bir ya da birkaç yanı açık yer anlamında kullanılan kelimedir.* yaygın anlam olarak ise insanın doğumu ile ölümü arasında geçen zamandır.
devamını gör...
fate the winx saga
nickelodeon animasyon dizisi winx club'a dayanan bir gençlik dram dizisidir.
genel olarak oyunculara bakarsak;
bloom / abigail cowen :malum hepimizin bildiği ateş perisi. dizide biraz acemilik sergilese de içindeki gücü keşfettiği zaman ortamı cehenneme çevirebilir. dizideki tek güzel hatun.
stella /hannah van der westhuysen : dizinin şişirilmiş karakteri. hatta o kadar şişirilmiş ki diğer kızların ablası hatta bir tık annesi gibi duruyor. başka oyuncu mu yoktu dedirtecek kadar sırıtıyor bence. #591669 yazara da katılıyorum tam bir pelinsu !
aisha / precious mustapha: anaç ruhlu bir kızımızdır kendisi. "aman bloom ağzımızın tadı kaçmasın", "aman musa sen bizi kutsa" edalarında takılsa da kendisi su perisidir.
musa / elisha applebaum: çizgi filmde de en çok sevdiğim karakterdi. bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın edasıyla takılıyor kızımız. kulaklığını kulağından çıkarmıyor çünkü tipik empati perisi. duygularınızı,zihninizden geçenleri okuyabiliyor. bu yüzden de kimsenin zihninden geçenleri okumamak için de kulaklığında atarlı giderli şarkılar dinliyor. yaşadığı aşka da insan arada imreniyor *
terra / eliot tuz: dünya/bitkilerle iç içe bir peri. dizinin 2. gereksizi olmasa da olurmuş. flora'nın obez olmuş hali de diyebiliriz.
beatrix / sadie soverall : dizinin kötüsü demek pek doğru olmaz sonlara doğru sizi bugta bırakabilir.
sky / danny griffin: tipik çizgi filmdeki sky görünümlü sky yani. dizinin ışık ve görüntü kalitesine göre yakışıklılık ile çirkinlik arasında mekik dokuyor. yetenekli bir dövüşcüdür.
çok bi beklentiye kapılmadan sırf boş vaktinizi doldurmak için izlerseniz izlenir. ama çizgi filmi-dizi ile bağdaştırırsanız büyük hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.
genel olarak oyunculara bakarsak;
bloom / abigail cowen :malum hepimizin bildiği ateş perisi. dizide biraz acemilik sergilese de içindeki gücü keşfettiği zaman ortamı cehenneme çevirebilir. dizideki tek güzel hatun.
stella /hannah van der westhuysen : dizinin şişirilmiş karakteri. hatta o kadar şişirilmiş ki diğer kızların ablası hatta bir tık annesi gibi duruyor. başka oyuncu mu yoktu dedirtecek kadar sırıtıyor bence. #591669 yazara da katılıyorum tam bir pelinsu !
aisha / precious mustapha: anaç ruhlu bir kızımızdır kendisi. "aman bloom ağzımızın tadı kaçmasın", "aman musa sen bizi kutsa" edalarında takılsa da kendisi su perisidir.
musa / elisha applebaum: çizgi filmde de en çok sevdiğim karakterdi. bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın edasıyla takılıyor kızımız. kulaklığını kulağından çıkarmıyor çünkü tipik empati perisi. duygularınızı,zihninizden geçenleri okuyabiliyor. bu yüzden de kimsenin zihninden geçenleri okumamak için de kulaklığında atarlı giderli şarkılar dinliyor. yaşadığı aşka da insan arada imreniyor *
terra / eliot tuz: dünya/bitkilerle iç içe bir peri. dizinin 2. gereksizi olmasa da olurmuş. flora'nın obez olmuş hali de diyebiliriz.
beatrix / sadie soverall : dizinin kötüsü demek pek doğru olmaz sonlara doğru sizi bugta bırakabilir.
sky / danny griffin: tipik çizgi filmdeki sky görünümlü sky yani. dizinin ışık ve görüntü kalitesine göre yakışıklılık ile çirkinlik arasında mekik dokuyor. yetenekli bir dövüşcüdür.
çok bi beklentiye kapılmadan sırf boş vaktinizi doldurmak için izlerseniz izlenir. ama çizgi filmi-dizi ile bağdaştırırsanız büyük hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.
devamını gör...
unutulmayan aşk-ı memnu replikleri
"gözlerin, dudakların alev alev çağırıyor yangınlara. öyle bir şey var ki sende çözemediğim, insanı çılgınlıklara sürüklüyor."
devamını gör...
yaşlanınca sana bakması için çocuk sahibi olmak
çocuğun yurtdışına yerleşmeyeceğinden ya da kötü tohum çıkmayacağından nasıl bu kadar emin olabildiğine şaşırdığım ailedir.
devamını gör...
charles bukowski
1. dünya savaşından hemen sonra 1920’de almanya’da alman bir annenin ve bir amerikan askerinin oğlu olarak dünyaya gelmiştir. daha sonra iki yaşındayken almanya’dan babasının memleketine, los angeles’a göçmüşlerdir. ancak abd’nin 2. dünya savaşına girmesiyle bukowski pılını pırtını toplayıp los angeles’tan ayrılmış ve 1947’ye kadar sürecek uzun bir yolculuğa çıkmıştır. bu süreçte henüz 24 yaşındayken yazdığı bir öykü ilk defa abd’de ulusal bir dergide basılmıştır. o dönemlerde yazdığı eserler daha çok kısa hikayeyken, arada sırada da şiir yazmıştır. 1954’e gelindiğindeyse, ölümcül bir iç kanama geçirip 9 gün boyunca los angeles hastanesinde yoğun bakımda yatınca şiire daha fazla ağırlık vermeye başlamış, böylelikle 20. yüzyıl şiirinin ve kısa hikayeciliğinin en etkili, benzersiz kalemlerinden biri haline gelmiş ve şöhreti önce tüm abd’ye ardından da tüm dünyaya yayılmıştır. 1994’teyse hayatını kaybetmiştir.
ayrıca gecenin ortasında sol elinde en sevdiği birasıyla los angeles’ın loş ışıltısına bakıp şöyle bir cümleyi sarf etmiş insandır,
“mutlu olanların hepsi uyuyor şimdi. mutsuz olanlara selam olsun.”
geceniz güzel geçsin.
ayrıca gecenin ortasında sol elinde en sevdiği birasıyla los angeles’ın loş ışıltısına bakıp şöyle bir cümleyi sarf etmiş insandır,
“mutlu olanların hepsi uyuyor şimdi. mutsuz olanlara selam olsun.”
geceniz güzel geçsin.
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
ben anlamam penaltı,ofsayt,şut
taç yaparım kendime bulup buluşturup
gösterdim kartımı, senin ki faul
pas geçtim seni,vurdum kaleye goal...
taç yaparım kendime bulup buluşturup
gösterdim kartımı, senin ki faul
pas geçtim seni,vurdum kaleye goal...
devamını gör...
kişinin eski fotoğrafına bakıp kendini özlemesi
son 5-6 yılda çekilmiş olan tüm fotoğraflarımı taradım ve unutmak istemediğim anılara ait olanları seçip bastırarak iki albüm yaptım. gezdiğim yerler, çevremdeki insanlar, yüzümdeki gülümsemeler... tüm fotoğrafları yerleştirip baştan albümlere baktığımda aklımdan tam da bu geçti. ben bu kızı ne kadar da özlemişim. heyecanını, yıpranmamış ruhunu ve en güzeli de gölgelenmemiş gülüşünü. şimdilerde o kızı arıyorum.
devamını gör...
dudak yeme alışkanlığı
stresle basa cikilamadiginda patlak veren, acisi sonradan cikan olmaz olasica aliskanlik.
var olan stresi gecirmedigi gibi, yeni streslerin baslangici oluyor bir de imansiz. kafamda kavga halinde oldugum seyleri yok ediyorum saniyorken, hayatima alt dudaksiz olarak devam ediyorum an itibari ile.
var olan stresi gecirmedigi gibi, yeni streslerin baslangici oluyor bir de imansiz. kafamda kavga halinde oldugum seyleri yok ediyorum saniyorken, hayatima alt dudaksiz olarak devam ediyorum an itibari ile.
devamını gör...
normal sözlük'e giriş serüveni
instagram içinde oradan oraya gezinip bir yandan test çözerken* genç bir bloggerımızın önerisi sonucunda burada buldum kendimi. sonra test çözmeyi falan bıraktım zaten, buraya geldiğimden beri test çözmüyorum.
bana bir ceza falan bir şey verin de yazamayayım bence ben, yoksa olmayacak böyle.
bana bir ceza falan bir şey verin de yazamayayım bence ben, yoksa olmayacak böyle.
devamını gör...