normal sözlük yazarlarının en sık yaptığı şeyler
tanım ve nickaltı girmek..
devamını gör...
yazarların paralel bir evrende tercih edeceği meslek
paralel evrenlerin basit bir mantığı vardır.
öncelikle bilmemiz gereken şeyler var.
- sonsuz şişme
- sicim teorisi
- hızlanarak genişleme olarak açıklanabilecek karanlık enerji
tüm bunlar çoklu evreni oluşturur. basitçe şöyle anlatabiliriz.
büyük patlama araştırılırken evrenin genişleme oranı hesaplanıyor. bu oran hesaplanırken evrenin başlangıç ortamında yerçekiminin tersine işlemiş olacağı bilgisine ulaşılıyor. yer itimi nesneleri birbirine çekmek yerine hepsini itiyor ve genişlemeye neden oluyor. bunun çok uzun zaman içinde gerçekleşeceğini düşünebilirsiniz ama durum tam tersi. gözümüzü açıp kapattığımız o sürenin milyarda birinin milyarda birinin tiriminiminimin süresinden bahsediyoruz. bu kısacık an içinde uzay genişledi, soğudu ve gezegenler ortaya çıktı. buna şişme teorisi diyoruz.
şişme teorisinde bahsettiğim şişme denilen bu durum sürekli yeni gezegenler ortaya çıkarıyor. dünya'yı oluşturan büyük patlama benzersiz değil ve teoriye göre sürekli yaşanıyor. bu da yeni gezegenlerin ortaya çıkmasına neden oluyor.
kuantum mekaniği teorisinde ise mikroskobik incelemeler yapılır. uzayda mikro faaliyetlerin ürettiği enerji incelenir ve bu enerji epey geniş bir alanı kaplar.
sicim teorisinde ise evrene en ufak ölçekte bakıyoruz. 9 uzay boyutu denilen bir mevzu var, bu noktada artık en ufak ölçekte araştırma yapılır ve fazladan uzay boyutlarını görme şansı doğar. sicim teorisinin içinde bi de sicim denilen enerji iplikleri var. bu iplikler uzay'ın her noktasında mevcut ve titreşim şekilleri farklı olduğu için hepsi farklı özelliklere sahip. evrenin tüm temel özelliklerini bu iplikler belirliyor. bu ipliklerin hepsi, tek başına farklı evrenler demek. hepsi farklı bir evreni temsil ediyor. sonsuz sayıda oldukları için bizim yaşadığımız gezegene benzer özelliklerde olanlar mutlaka var.
bu mantıkla bakarsak gezegenimize benzeyen çok çok fazla farklı gezegen var ve bu da her gezegende bir ben daha yaşıyor demek. hepsinde farklı bir yaşam tarzım, ailem, zeka düzeyim, eğitim düzeyim ve gelişmişlik seviyesi olduğu için çok farklı meslekler yapıyorum.
ancak ben en çok eniştemi aslanlara yedirdiğim diktatör olduğum evreni seviyorum. düşünsene ülkenin başkanıyım. acayip şeyler yapıyorumdur orada. ah keşkeler..
öncelikle bilmemiz gereken şeyler var.
- sonsuz şişme
- sicim teorisi
- hızlanarak genişleme olarak açıklanabilecek karanlık enerji
tüm bunlar çoklu evreni oluşturur. basitçe şöyle anlatabiliriz.
büyük patlama araştırılırken evrenin genişleme oranı hesaplanıyor. bu oran hesaplanırken evrenin başlangıç ortamında yerçekiminin tersine işlemiş olacağı bilgisine ulaşılıyor. yer itimi nesneleri birbirine çekmek yerine hepsini itiyor ve genişlemeye neden oluyor. bunun çok uzun zaman içinde gerçekleşeceğini düşünebilirsiniz ama durum tam tersi. gözümüzü açıp kapattığımız o sürenin milyarda birinin milyarda birinin tiriminiminimin süresinden bahsediyoruz. bu kısacık an içinde uzay genişledi, soğudu ve gezegenler ortaya çıktı. buna şişme teorisi diyoruz.
şişme teorisinde bahsettiğim şişme denilen bu durum sürekli yeni gezegenler ortaya çıkarıyor. dünya'yı oluşturan büyük patlama benzersiz değil ve teoriye göre sürekli yaşanıyor. bu da yeni gezegenlerin ortaya çıkmasına neden oluyor.
kuantum mekaniği teorisinde ise mikroskobik incelemeler yapılır. uzayda mikro faaliyetlerin ürettiği enerji incelenir ve bu enerji epey geniş bir alanı kaplar.
sicim teorisinde ise evrene en ufak ölçekte bakıyoruz. 9 uzay boyutu denilen bir mevzu var, bu noktada artık en ufak ölçekte araştırma yapılır ve fazladan uzay boyutlarını görme şansı doğar. sicim teorisinin içinde bi de sicim denilen enerji iplikleri var. bu iplikler uzay'ın her noktasında mevcut ve titreşim şekilleri farklı olduğu için hepsi farklı özelliklere sahip. evrenin tüm temel özelliklerini bu iplikler belirliyor. bu ipliklerin hepsi, tek başına farklı evrenler demek. hepsi farklı bir evreni temsil ediyor. sonsuz sayıda oldukları için bizim yaşadığımız gezegene benzer özelliklerde olanlar mutlaka var.
bu mantıkla bakarsak gezegenimize benzeyen çok çok fazla farklı gezegen var ve bu da her gezegende bir ben daha yaşıyor demek. hepsinde farklı bir yaşam tarzım, ailem, zeka düzeyim, eğitim düzeyim ve gelişmişlik seviyesi olduğu için çok farklı meslekler yapıyorum.
ancak ben en çok eniştemi aslanlara yedirdiğim diktatör olduğum evreni seviyorum. düşünsene ülkenin başkanıyım. acayip şeyler yapıyorumdur orada. ah keşkeler..
devamını gör...
taşa yazılmış yaşım 12 tecavüz ediliyorum yazısının gerçek çıkması
kim bilir nasıl anlatmaya çalştı da anlayamadılar yavrucağın derdini. hepimiz anne, baba, ya da adayız arkadaşlar. çocuklarımızı bu konularda her şeyden çok bilinçlendirmeliyiz. nesilleri tükenmiyor ki bu pisliklerin. çocuk daha ya. bu yükü onun küçük omuzlarına yükleyen herkesin allah belasını versin.
devamını gör...
şahinbey'de iki pitbull köpeğin saldırdığı çocuk
devletin koyduğu yasağı yeterince denetlememesi ve üzerine düşmemesi sonucu oluşan acı olaylardan yalnızca birisi. pitbull gezdirip, sigara, alkol, uyuşturucu kullanıp, elalemin karısına kızına laf atan, kuru sıkı silah ile poz verip kendini güçlü sanan bu çakma eşofmanlı keko tiplerin neden barındırıldığını anlamış değilim :(
devamını gör...
bal porsuğu (yazar)
artık altının girdi yazılmaması için kitlenmesi gereken nickaltı. sayın yazarda girdiği onca kaliteli tanımların ardından böyle bir sürü tartışma ile burada ki yazarlık kariyerini bırakmak istemezdi, isteseydi kendisine yakışmazdı.
allahtan durumum vardı da tüm girdileri okudum* hoş sohbetli ve güzel entryleri olan bir yazardı okumayı severdim kendisini, yarım saat sonra yazsa yine okurum ancak tarafları okan bayülgen sunuculuğunda kapıştırmaya çalışmanın kimseye faydası yok. hatta konu ile hiç alakası olmayan yazarları sırf uyuşmuyorsunuz diye dahil etmeye çalışmak ve alakasız alakasız hedef göstermekte ayrıca çok gereksiz.
allahtan durumum vardı da tüm girdileri okudum* hoş sohbetli ve güzel entryleri olan bir yazardı okumayı severdim kendisini, yarım saat sonra yazsa yine okurum ancak tarafları okan bayülgen sunuculuğunda kapıştırmaya çalışmanın kimseye faydası yok. hatta konu ile hiç alakası olmayan yazarları sırf uyuşmuyorsunuz diye dahil etmeye çalışmak ve alakasız alakasız hedef göstermekte ayrıca çok gereksiz.
devamını gör...
marteniçka
mart’ın gelişiyle anneme ördürdüğüm kırmızı-beyaz ip. batıl inançlara sahip sayılmam ama marteniçkalar çok hoşuma gidiyor.umarım mart dilekleriniz gerçekleşir.leylek görmeyi beklemiyorum bilekliği çıkartmam için ayrı bir geleneği de var mı bilmiyorum bundan dolayı bileklik çürüyene kadar takacağım sanırım.
devamını gör...
çiy
hava sıcaklığının gece saatlerinde aniden düşmesiyle havadaki su buharının yoğunlaşması sonucu yeryüzünü kaplayan su damlacıklarına denir.
devamını gör...
şiirin aptalca bir uğraş olması
gün geçmiyor ki sözlük'te hayretle yeni başlıklar okumayayım.. şiiri de şiir yazmayı da çok severim ve söylediğim bir söz var bu konuda. "şiir hislerin mısralaşmış hâlidir." içine severek dâhil olduğum birtakım insanlar hislerini bu şekilde dile getirir ve konusu içinden her ne geçiyorsa odur. tek konuyla kısıtlamak şiire hakarettir zannımca. herkes şiir sevecek diye bir şey tabii ki yok, zevkler ve renklerin tartışılmayacağını bilecek insanlar olduğumuzu düşünüyorum. aynı şekilde böyle bir başlık açılmasını da tamamen anlamsız buluyorum. sevmek zorunlu değil fakat saygı göstermek zorunlu bir eylem. burada bırakın saygı göstermeyi aksine şiirle uğraşmayı sevenlere bir hakaret seziyorum ve şahsen çok rahatsız oldum bu durumdan.
devamını gör...
elinde kalan marulları yeşilırmak nehri'ne döken çiftçi
marulu venezuela'dan alıyor olabiliriz kusura bakmayın artık. üreten satmıyor, tüketen vatandaş pahalı diye marulu alıp salata bile yapamıyor. ama pardon patates soğan dağıttılar marulu napacaz dimi? hem soğanı yumruklayıp kırma opsiyonu sinirlere birebir.
devamını gör...
çocukken yapılan salaklıklar
televizyonun içine bu insanlarr nereden girer nereden çıkar diye cihazı parçalamaya çalışmak.
annem yetişip kurtarmış cihazı. hep söylerdi, oğlum sen yedi düvel düşmana bedelsin diye.
annem yetişip kurtarmış cihazı. hep söylerdi, oğlum sen yedi düvel düşmana bedelsin diye.
devamını gör...
meb'in lgs'ye girmeyin okulun başarısı düşüyor açıklaması
kırıkkale il milli eğitim müdürlüğü, ilde bulunan okul müdürlerine "sınavda herhangi bir hedefi olmayan öğrencilerin lgs'ye katılmamasını sağlayın” mesajı gönderdi.
kırıkkale il milli eğitim müdür yardımcısı hamza aygün tarafından gönderilen yazıda şöyle denildi:
"kıymetli ortaokul müdürlerimiz biliyorsunuz ki önümüzdeki hafta sonunda lgs sınavı var. daha önce de paylaştığımız gibi bu sınavda herhangi bir hedefi olmayan ya da ders durumu istenmeyen durumda olan öğrencilerimizin velileri ile istişare edilerek sınava katılmamaları yönünde yönlendirme çalışmalarımızı ivedilikle takip edelim, çünkü sene boyu verilen emekler hedefsiz öğrencilerimizin sınava katılımı ile ortalamalarınız oldukça aşağılara düşmektedir. bundan dolayı 8. sınıf öğrenci sayımız ve bu konu ile ilgili görüş yapılan öğrenci veli görüşmelerinin her okul müdürümüz tarafından hassasiyet ile üzerinde durulması ve bir liste halinde tarafımıza bildirilmesi hususunda gereğini bilgilerinize rica ederim.”
eğitim-sen: öğrencileri gözden çıkarmışlar
il milli eğitim müdür yardımcısı aygün'ün yazısına eğitim-sen genel merkezi tarafından yapılan açıklamayla da tepki gösterildi. eğitim-sen açıklamasında şöyle denildi:
"görevi eğitimin niteliğini arttırmak ve öğrencilerin eğitim hizmetine eşitçe erişimini sağlamak olması gereken bir yöneticinin, “sınavda herhangi bir hedefi olmayan öğrencilerin sınava katılmamasını sağlamak” olarak kendine ve okul müdürlerine biçtiği görev açıkça suçtur!
hamza aygün’ün hedefi, acil uzaktan öğretimin sorunlarını gizlemek ve liselere geçiş sistemi’nin amacına uygun biçimde yoksul ailelerin çocuklarını imam hatip, meslek lisesi ve açık liselere yönlendirmektir. hamza aygün’ün sözleri, siyasi iktidar ve kadrolarının, yarınlarına güvenle bakamayan öğrencileri nasıl gözden çıkardığının resmidir!
eğitim sen olarak meb’e çağrımız, hamza aygün hakkında gerekli yasal işlemleri derhal başlatmasıdır. öğrencilerimizin eğitim hakkı için, gençlerimizin yarınlara güvenle bakabilmeleri için tüm örgütlü gücümüzle mücadelemizi sürdüreceğimiz bilinmelidir."
buradan
kırıkkale il milli eğitim müdür yardımcısı hamza aygün tarafından gönderilen yazıda şöyle denildi:
"kıymetli ortaokul müdürlerimiz biliyorsunuz ki önümüzdeki hafta sonunda lgs sınavı var. daha önce de paylaştığımız gibi bu sınavda herhangi bir hedefi olmayan ya da ders durumu istenmeyen durumda olan öğrencilerimizin velileri ile istişare edilerek sınava katılmamaları yönünde yönlendirme çalışmalarımızı ivedilikle takip edelim, çünkü sene boyu verilen emekler hedefsiz öğrencilerimizin sınava katılımı ile ortalamalarınız oldukça aşağılara düşmektedir. bundan dolayı 8. sınıf öğrenci sayımız ve bu konu ile ilgili görüş yapılan öğrenci veli görüşmelerinin her okul müdürümüz tarafından hassasiyet ile üzerinde durulması ve bir liste halinde tarafımıza bildirilmesi hususunda gereğini bilgilerinize rica ederim.”
eğitim-sen: öğrencileri gözden çıkarmışlar
il milli eğitim müdür yardımcısı aygün'ün yazısına eğitim-sen genel merkezi tarafından yapılan açıklamayla da tepki gösterildi. eğitim-sen açıklamasında şöyle denildi:
"görevi eğitimin niteliğini arttırmak ve öğrencilerin eğitim hizmetine eşitçe erişimini sağlamak olması gereken bir yöneticinin, “sınavda herhangi bir hedefi olmayan öğrencilerin sınava katılmamasını sağlamak” olarak kendine ve okul müdürlerine biçtiği görev açıkça suçtur!
hamza aygün’ün hedefi, acil uzaktan öğretimin sorunlarını gizlemek ve liselere geçiş sistemi’nin amacına uygun biçimde yoksul ailelerin çocuklarını imam hatip, meslek lisesi ve açık liselere yönlendirmektir. hamza aygün’ün sözleri, siyasi iktidar ve kadrolarının, yarınlarına güvenle bakamayan öğrencileri nasıl gözden çıkardığının resmidir!
eğitim sen olarak meb’e çağrımız, hamza aygün hakkında gerekli yasal işlemleri derhal başlatmasıdır. öğrencilerimizin eğitim hakkı için, gençlerimizin yarınlara güvenle bakabilmeleri için tüm örgütlü gücümüzle mücadelemizi sürdüreceğimiz bilinmelidir."
buradan
devamını gör...
geç yazan kadın
sohbet keyifliyse mesajlar akar zaten. gecikmeye başlamışsa sıkılınmıştır, uzatmaya gerek yoktur. istemiyorsa hiç yazmaz.
devamını gör...
kötü ilişki vs yalnızlık
"sana ihtiyacım yok ki benim. insan yalnız da mutsuz olabilir çünkü."
sabahattin ali'nin de dediği gibi onunlayken mutlu değilseniz onsuz da mutsuz olabilirsiniz. en azından kötü ilişkide her gün daha fazla yıpranmaktansa tek başıma mutsuz olurum daha iyi.
sabahattin ali'nin de dediği gibi onunlayken mutlu değilseniz onsuz da mutsuz olabilirsiniz. en azından kötü ilişkide her gün daha fazla yıpranmaktansa tek başıma mutsuz olurum daha iyi.
devamını gör...
normal sözlük'ün 35 yaş istilasına uğramış olması
ne yaparsak yapalım onlar bizden her daim üstün olacaklar. ben çoktan teslim oldum. onların gözüne batmamak için ortalıkta gözükmüyorum.
devamını gör...
tahammül edilemeyen insan özellikleri
1. dinlemeyenler
2. dinlese de anlamayanlar.
3. kabul edemeyenler.
4. hep haklı olanlar.
2. dinlese de anlamayanlar.
3. kabul edemeyenler.
4. hep haklı olanlar.
devamını gör...
sineklerin tanrısı
kitap okuduğunuz zaman gözlerinizle okumanız gerektiğinin ıspatı niteliğinde golding romanı.
türkçeye mina urgan çevirmiştir.
peki neden gözlerimizle okumalıyız? efendim bir defa sineklerin tanrısı'na sürükleyicilikten uzak derseniz çarpılırsınız. kitabın hem ingilizce orijinalini, hem de türkçesini okudum ve bu konudaki görüşüm nettir. ziyadesiyle sürükleyici, üç boyutlu karakterlere sahip bir kitaptır sineklerin tanrısı.
kitaba kurgu yoksunu da elbette ki diyebilirsiniz ancak bu sizin sadece edebiyat kuramı bilmediğinizi ıspatlar. kitap, toplumsal düzenin olmadığı -daha doğrusu yeniden inşa edilmeye çalışıldığı- bir adada mahsur kalan çocukların işbu düzeni inşa çabasını ustalıkla anlatır; kurgunun belkemiği olarak kabul edilebilecek alt-metin açısından da ziyadesiyle zengindir, insan doğasının temeline dair rousseau'cu ya da hobbes'çu bir okumasını, hatta ve hatta marquis de sade merkezli bir okumasını dahi yapabilirsiniz.
vahşileşen insanın bir kısmının düzene, diğer bir kısmının ise kana susamışlığa ve düzensizliğe yönelmesi üzerinden, apollon-dionysos odaklı nietzsche'ci bir okuması da yapılabilir bu romanın. kaç farklı kuram saydığımı saydınız değil mi? güzel. zira bu kadar çok kuramla okunabilecek bir roman, iddia edildiği gibi kurgusuz olsa böylesine zengin bir hinterland'ı okuyucuya sunamazdı.
"adı duyulduğu için çok satanlar listesine girmesi" meselesine gelince; külliyen yalan. türkiye'deki baskısını iş bankası yayınları yapmıştır bu kitabın, doğal olarak da iyi satmıştır. zira iş bankası yayınları kötü kitaba kolay kolay yatırım yapmaz. kitabın özelliği "adı duyulduğu için çok satması" olsaydı, edebiyat bölümlerinin postmodern edebiyat kuramı dersinde okutulmazdı diye düşünüyorum.
ha bir de tabii, "çok satan kitap kötü kitaptır" mentalitesini artık bir kenara bırakalım yahu.
bir kitabın çok satmasıyla onun iyi ya da kötü olmasının alakası her zaman yok. ancak gidip de jane eyre'e "adı duyulduğu için çok satıyor" derseniz, rezil olmanız işten bile değildir. gerçi bi' saniye. ha. neyse, tamam.
iyi okumalar. ingiliz edebiyatının başyapıtlarındandır diyemem bu kitap için, ancak iyidir.
sosyologlar, psikologlar okurken bayağı eğlenebilir.
gerçi ben nereden bileceğim ya, uzman mıyım ben? keh keh. *
türkçeye mina urgan çevirmiştir.
peki neden gözlerimizle okumalıyız? efendim bir defa sineklerin tanrısı'na sürükleyicilikten uzak derseniz çarpılırsınız. kitabın hem ingilizce orijinalini, hem de türkçesini okudum ve bu konudaki görüşüm nettir. ziyadesiyle sürükleyici, üç boyutlu karakterlere sahip bir kitaptır sineklerin tanrısı.
kitaba kurgu yoksunu da elbette ki diyebilirsiniz ancak bu sizin sadece edebiyat kuramı bilmediğinizi ıspatlar. kitap, toplumsal düzenin olmadığı -daha doğrusu yeniden inşa edilmeye çalışıldığı- bir adada mahsur kalan çocukların işbu düzeni inşa çabasını ustalıkla anlatır; kurgunun belkemiği olarak kabul edilebilecek alt-metin açısından da ziyadesiyle zengindir, insan doğasının temeline dair rousseau'cu ya da hobbes'çu bir okumasını, hatta ve hatta marquis de sade merkezli bir okumasını dahi yapabilirsiniz.
vahşileşen insanın bir kısmının düzene, diğer bir kısmının ise kana susamışlığa ve düzensizliğe yönelmesi üzerinden, apollon-dionysos odaklı nietzsche'ci bir okuması da yapılabilir bu romanın. kaç farklı kuram saydığımı saydınız değil mi? güzel. zira bu kadar çok kuramla okunabilecek bir roman, iddia edildiği gibi kurgusuz olsa böylesine zengin bir hinterland'ı okuyucuya sunamazdı.
"adı duyulduğu için çok satanlar listesine girmesi" meselesine gelince; külliyen yalan. türkiye'deki baskısını iş bankası yayınları yapmıştır bu kitabın, doğal olarak da iyi satmıştır. zira iş bankası yayınları kötü kitaba kolay kolay yatırım yapmaz. kitabın özelliği "adı duyulduğu için çok satması" olsaydı, edebiyat bölümlerinin postmodern edebiyat kuramı dersinde okutulmazdı diye düşünüyorum.
ha bir de tabii, "çok satan kitap kötü kitaptır" mentalitesini artık bir kenara bırakalım yahu.
bir kitabın çok satmasıyla onun iyi ya da kötü olmasının alakası her zaman yok. ancak gidip de jane eyre'e "adı duyulduğu için çok satıyor" derseniz, rezil olmanız işten bile değildir. gerçi bi' saniye. ha. neyse, tamam.
iyi okumalar. ingiliz edebiyatının başyapıtlarındandır diyemem bu kitap için, ancak iyidir.
sosyologlar, psikologlar okurken bayağı eğlenebilir.
gerçi ben nereden bileceğim ya, uzman mıyım ben? keh keh. *
devamını gör...