her şey bitti derken çıkagelen insan
herkes o kişiyi bekliyor,ama kimse o kişi olmuyor.
belki de adım atmaktan korkmamalıyız
belki de adım atmaktan korkmamalıyız
devamını gör...
uzak mesafe ilişkisi
uzaktan seviyorum seni
kokunu alamadan,
boynuna sarılamadan
yüzüne dokunamadan
sadece seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
elini tutmadan
yüreğine dokunmadan
gözlerinde dalıp dalıp gitmeden
şu üç günlük sevdalara inat
serserice değil adam gibi seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden
en çılgın kahkahalarına ortak olmadan
en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan
öyle uzaktan seviyorum seni
kırmadan
dökmeden
parçalamadan
üzmeden
ağlatmadan uzaktan seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni;
sana söylemek istediğim her kelimeyi
dilimde parçalayarak seviyorum
damla damla dökülürken kelimelerim
masum beyaz bir kağıtta seviyorum
-cemal süreya
kokunu alamadan,
boynuna sarılamadan
yüzüne dokunamadan
sadece seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
elini tutmadan
yüreğine dokunmadan
gözlerinde dalıp dalıp gitmeden
şu üç günlük sevdalara inat
serserice değil adam gibi seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden
en çılgın kahkahalarına ortak olmadan
en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan
öyle uzaktan seviyorum seni
kırmadan
dökmeden
parçalamadan
üzmeden
ağlatmadan uzaktan seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni;
sana söylemek istediğim her kelimeyi
dilimde parçalayarak seviyorum
damla damla dökülürken kelimelerim
masum beyaz bir kağıtta seviyorum
-cemal süreya
devamını gör...
köpeksiz sokaklar istiyoruz
ben de sapık olmayan tecavüzcü olmayan sokak istiyorum bir hayvan size tecavüz etmez bıçaklamaz hakaret etmez tek istediği biraz sevgi ve karnının tok olmasıdır ne zaman bu kadar vicdanınızı yitirdiniz barınakların hali ortada öldürüp atıyorlar öyle olmasa da hastalıktan açlıktan ya da kötü muameleden ölüyorlar ha sen eğer köpeksiz sokak istiyorsan o zaman düzenli kısırlaştırma yapacaksın kardeşim yok öyle yağma söyleyin barınaklara doğru dürüst kısırlaştırma yapsınlar ne istiyorsunuz şu hayvanlardan yeter be...
devamını gör...
bedelli askerlik yapıp erkeğim diye dolaşmak
enteresan tespitimsi gerçekten.
günlük hayatta "erkeğim diye dolaşmak" gibi garip bir çaba sarfettiğimi zaten hatırlamıyorum da bundan sonra daha dikkat ederim ayol.
günlük hayatta "erkeğim diye dolaşmak" gibi garip bir çaba sarfettiğimi zaten hatırlamıyorum da bundan sonra daha dikkat ederim ayol.
devamını gör...
aşı şampiyonu israil'de filistinli bireylerin aşılanamaması
israilin yahudi devleti olduğunu söyleyen, babalarının çiftliği gibi filistinlilerin evlerini yıkıp kendilerine ev yapan, zeytin ağaçlarını kesen... bir milletten ne bekliyorsunuz.
malcolm x'in dediği gibi "kimse size özgürlüğünüzü, haklarınızı vermez, eğer adamsanız, alırsınız."
malcolm x'in dediği gibi "kimse size özgürlüğünüzü, haklarınızı vermez, eğer adamsanız, alırsınız."
devamını gör...
ölüm fikrinin insanları çıldırtmıyor oluşu
ölüm; bir varmis bir yokmuş diyor, jose saramago. başladıgı gibi de bitiriyor. böyle bir gercegin çildirtma konusuna dair başta cagrisim yapan bu şahane eseri önererek konu hakkinda birkac sey yazmak istiyorum; öncelikle evet, ölüm fikri hakikaten de beni ziyadesiyle korkutan bir gercek. daha dogrusu ölümün kendisi degil de sonrasi, nihayetinde etrafimizda bu aci gercekle topraga biraktigimiz nice insan var, bi kere alistik bu gercege. peki ya sonrasi; ben ahiret inanci taşimayan bir insan olarak ne zaman bu fikre kapilsam gercek anlamda irkildigim cokca oluyor. yok olmak fikri evet, daha önce hic var olmamis, buralara hic ugramamis, hicbir aci ya da tatli hikayesi olmamis gibi öylece yok olup gitmek...
ben bunlari yazarken bile yok olunca bunlarin hicbirini animsamayacak olmayi kabul edemiyorum mesela. evet belki yok olmaktan haberimiz olmayacagi icin bir nebze de olsa gönlümüzü ferah tutabiliriz ama yok olacagimizi biliyoruz işte, bu bilinc sahibi varlik birgun hic yasamamis, var olmamis gibi öylece yok olup gitmeyi kabul edemiyor, belki etmemeli de; burdayim şuan, bunlari yaziyorum, nefesimi, varligimi hissediyorum ama bu, şu andan ibaret işte. böyle bir an ne hatirlanacak ne de yaşanmis gibi bir anlami olacak, bomboş yani tamamen. hakikaten hicbir anlami yok, bunun kelimelerle tarifi o kadar güc ki ama inanin oturup bunu dusundugum, yogunlastigim zaman kalp atislarim hizlanmaya basliyor, oturdugum yerden irkilerek kendime geldigim oluyor. korkunc, hakikaten. neyse tarif etme kismini burada birakarak bir nebze de olsa kabullenme ve ikna olma kismina gecmek istiyorum; bencilce olma kismi. evet, bu söylem ya da hissi biraz bencilce bulabiliriz bi yerde, nihayetinde herkes ölüyor; dünyaya cok guzel işler birakmis, adini tarihin tozlu raflarina yazdirmis bir yigin insan yahut cok sevdiklerimiz ya da henüz gencliginin baharinda nice kaybettiklerimiz. hepsi yaşadi bi yerlerde bir sekilde oyaladi kendini ve sonunda bu aci ya da kimisine göre tatli gercekle yüzlesip sıyrılıp gittiler bu dünyadan, gitmeye de devam ediyorlar. kimse kalmayacagina göre de yaşayan icin de bir anlami olmayacak yaşamanin ya da yok olmanin. yani, ölümden korkumuzu yasamin kendisinde yenebiliyoruz yine, bunun farkindayim en azından. ama her şeye ragmen ben bu ölüm fikrinin cildirtan gerceginden tam olarak asla siyrilamiyorum ve muhtemelen siyrilamayacam da. ölüm; bir varmis bir yokmus, bunu kabul ediyorum, ama yok olmayı biraz zor.
(bkz: jose saramago)
ben bunlari yazarken bile yok olunca bunlarin hicbirini animsamayacak olmayi kabul edemiyorum mesela. evet belki yok olmaktan haberimiz olmayacagi icin bir nebze de olsa gönlümüzü ferah tutabiliriz ama yok olacagimizi biliyoruz işte, bu bilinc sahibi varlik birgun hic yasamamis, var olmamis gibi öylece yok olup gitmeyi kabul edemiyor, belki etmemeli de; burdayim şuan, bunlari yaziyorum, nefesimi, varligimi hissediyorum ama bu, şu andan ibaret işte. böyle bir an ne hatirlanacak ne de yaşanmis gibi bir anlami olacak, bomboş yani tamamen. hakikaten hicbir anlami yok, bunun kelimelerle tarifi o kadar güc ki ama inanin oturup bunu dusundugum, yogunlastigim zaman kalp atislarim hizlanmaya basliyor, oturdugum yerden irkilerek kendime geldigim oluyor. korkunc, hakikaten. neyse tarif etme kismini burada birakarak bir nebze de olsa kabullenme ve ikna olma kismina gecmek istiyorum; bencilce olma kismi. evet, bu söylem ya da hissi biraz bencilce bulabiliriz bi yerde, nihayetinde herkes ölüyor; dünyaya cok guzel işler birakmis, adini tarihin tozlu raflarina yazdirmis bir yigin insan yahut cok sevdiklerimiz ya da henüz gencliginin baharinda nice kaybettiklerimiz. hepsi yaşadi bi yerlerde bir sekilde oyaladi kendini ve sonunda bu aci ya da kimisine göre tatli gercekle yüzlesip sıyrılıp gittiler bu dünyadan, gitmeye de devam ediyorlar. kimse kalmayacagina göre de yaşayan icin de bir anlami olmayacak yaşamanin ya da yok olmanin. yani, ölümden korkumuzu yasamin kendisinde yenebiliyoruz yine, bunun farkindayim en azından. ama her şeye ragmen ben bu ölüm fikrinin cildirtan gerceginden tam olarak asla siyrilamiyorum ve muhtemelen siyrilamayacam da. ölüm; bir varmis bir yokmus, bunu kabul ediyorum, ama yok olmayı biraz zor.
(bkz: jose saramago)
devamını gör...
tanımcı vs başlıkçı
basligi herkes girebilir hic bir ozelligi yok acikcasi (forumsal basliklar ozellikle) ama tanimlama icin konu uzerinde bilgi birikimi gerekmektedir. o yuzden tanimlama her zaman cok daha degerlidir...
devamını gör...
türk destanları
islamiyet öncesi destanlar
1. yaratılış destanı
2. saka destanları
a- alp er tunga destanı
b- şu destanı
3. hun-oğuz destanları
a- oğuz kağan destanı
b- atilla destanı
4. göktürk destanları
a- bozkurt destanı
b- ergenekon destanı
5. siyempi destanları
6. uygur destanları
a- türeyiş destanı
b- mani dininin kabulü destanı
c- göç destanı
islamiyet sonrası destanlar
1. kazak - kırgız: manas destanı
2. türk - moğol: cengiz han destanı
3. tatar - kırım: timur ve edige destanları
4. karahanlı dönemi: saltuk buğra han destanı
5. selçuklu - beylikler ve osmanlı dönemleri
a- seyid battal gazi destanı
b- danişmend gazi destanı
c- köroğlu destanı
1. yaratılış destanı
2. saka destanları
a- alp er tunga destanı
b- şu destanı
3. hun-oğuz destanları
a- oğuz kağan destanı
b- atilla destanı
4. göktürk destanları
a- bozkurt destanı
b- ergenekon destanı
5. siyempi destanları
6. uygur destanları
a- türeyiş destanı
b- mani dininin kabulü destanı
c- göç destanı
islamiyet sonrası destanlar
1. kazak - kırgız: manas destanı
2. türk - moğol: cengiz han destanı
3. tatar - kırım: timur ve edige destanları
4. karahanlı dönemi: saltuk buğra han destanı
5. selçuklu - beylikler ve osmanlı dönemleri
a- seyid battal gazi destanı
b- danişmend gazi destanı
c- köroğlu destanı
devamını gör...
ömürden ömür giden anlar
insanın yaşarken ömründe en çok zorlandığı anlardır. bir öğrenci olarak ömrümden ömür giden an üniversiteye giriş sınav sonucunun açıklanmasını beklediğim saatlerdi.
devamını gör...
rubens barrichello
formula 1 tarihinin en çok hakkı yenen pilotlarından birisidir. takım kararları sebebiyle her daim micheal schumacher'in arkasında bırakılmıştır. oysa ciddi anlamda pilotajı olsun, tecrübesi olsun muazzam bir pilottu. özellikle ikinci sırada götürdüğü yarışlarda her daim telsizden yavaşlaması yönünde emir gelirdi. tabi bu sırada burnundan kıl aldırmayan micheal bey hızlanır ve birinci sıradaki yerini perçinlerdi. rubens abimiz ise ustalığı ile rakipleri arkada tutarak, tur farklarının artmasına olanak tanırdı. ama bu olayın daha da dramatik olan boyutu rubens abimizin birinci sıraya çıkmasıyla yaşanırdı; abimiz uçar giderken kenardan yine bir emir gelir ve kendisi yavaşlayarak arkasındaki micheal bey'in kendisini geçmesine izin vermek zorunda kalırdı. şahsen bu olay beni delirtirdi. tamam biliyoruz, takım kararları, pilot rolleri falan ama diğer takımlarda bunlar daha esnek uygulanıyordu. ferrari ise o dönemlerde bildiğiniz tiranlıktı. her şey micheal'e göre ve onun istediği şekilde olurdu.
iki numara olmanın hakkını efendiliğini bozmayarak her daim sonuna kadar vermiştir rubens abi. ama beni en çok delirten şey 2002 avusturya grandprix'inde, rubens abi herkese tur bindirmişken kendisine verilen emirdir. adam güle oynaya birinciliğe yürürken, damalı bayrak abimizin önünde secde edecekken, son düzlükte yine micheal beye yavaşlayarak yol vermek zorunda bırakılmıştır ki, o gün bence formula 1 tarihi açısından kara bir gündür. bu olay sonrası sinirden az kalsın televizyon ekranına giriyordum, o derece derinden yaralamıştır bu olay beni. *
eze eze kazanabileceği yarışları takım kararları sebebi ile kaybetmiş bu abimizin intikamı alınmalıydı. bu durumlar benim içime ziyadesiyle dert olmuştu. o günlerin yüksek teknolojisi (!) ile yaratılmış playstation'da micheal'in biletini kesecektim. oyunda resmen terör estirdim. her pistte itina ile micheal'ın gadasından makas almak suretiyle kendisine nanik yaptım. bu vesile ile biraz içim soğudu. rubens abimin itibarını iade etmiştim. tamam, onun bundan haberi yoktu ama benim yaralarıma bu pansuman iyi gelmişti.
rubens abimiz ne kadar yetenekli bir pilot olduğunu cümle aleme 2002 ingiltere gp'de göstermiştir zaten. 21. cepten start aldığı yarışta tabiri caizse pilot nasıl olunur bunun dersini vermiştir. hızla ön sıralara ilerleyerek, yarışı 2. sırada bitirmiştir ki, o yarış muazzam bir yarıştır. oturup tekrar tekrar izlenesidir. 18. sırada başladığı bir yarışı da birinci sırada bitirerek cümle aleme mesajların en güzelini vermiştir. rubens abimizin bahtsızlığına dair en güzel örnek ise kendi memleketi brezilyada katıldığı yarışları tamamlayamaması olmuştur. micheal ve takım lanetinin üzerine bu da eklenince rubens abimiz için içimizde kopan fırtınalar daha da bir şiddetli hale gelmiştir. bakın o dönem mclaren mercedes'de mika hakkinen ve david coulthard birlikteliği de vardı. adamlar takım kararlarını çok takmıyor ve esnetiyorlardı. bazen diyorum ki, keşke rubens abi, kimi ile aynı takımda olsaydı. belki bu kadar çile çekmezdi. neyse efendim işte öyle. güzel adamdır rubens abi. şu gülüşleri senden alanların burnundan fitil fitil gelsin emi! yanlış anlaşılmasın, takım patronlarını kast ediyorum. michealin başına gelenlerle alakam yoktur. bu şerhi koyayım da sonra başımız ağrımasın.
iki numara olmanın hakkını efendiliğini bozmayarak her daim sonuna kadar vermiştir rubens abi. ama beni en çok delirten şey 2002 avusturya grandprix'inde, rubens abi herkese tur bindirmişken kendisine verilen emirdir. adam güle oynaya birinciliğe yürürken, damalı bayrak abimizin önünde secde edecekken, son düzlükte yine micheal beye yavaşlayarak yol vermek zorunda bırakılmıştır ki, o gün bence formula 1 tarihi açısından kara bir gündür. bu olay sonrası sinirden az kalsın televizyon ekranına giriyordum, o derece derinden yaralamıştır bu olay beni. *
eze eze kazanabileceği yarışları takım kararları sebebi ile kaybetmiş bu abimizin intikamı alınmalıydı. bu durumlar benim içime ziyadesiyle dert olmuştu. o günlerin yüksek teknolojisi (!) ile yaratılmış playstation'da micheal'in biletini kesecektim. oyunda resmen terör estirdim. her pistte itina ile micheal'ın gadasından makas almak suretiyle kendisine nanik yaptım. bu vesile ile biraz içim soğudu. rubens abimin itibarını iade etmiştim. tamam, onun bundan haberi yoktu ama benim yaralarıma bu pansuman iyi gelmişti.
rubens abimiz ne kadar yetenekli bir pilot olduğunu cümle aleme 2002 ingiltere gp'de göstermiştir zaten. 21. cepten start aldığı yarışta tabiri caizse pilot nasıl olunur bunun dersini vermiştir. hızla ön sıralara ilerleyerek, yarışı 2. sırada bitirmiştir ki, o yarış muazzam bir yarıştır. oturup tekrar tekrar izlenesidir. 18. sırada başladığı bir yarışı da birinci sırada bitirerek cümle aleme mesajların en güzelini vermiştir. rubens abimizin bahtsızlığına dair en güzel örnek ise kendi memleketi brezilyada katıldığı yarışları tamamlayamaması olmuştur. micheal ve takım lanetinin üzerine bu da eklenince rubens abimiz için içimizde kopan fırtınalar daha da bir şiddetli hale gelmiştir. bakın o dönem mclaren mercedes'de mika hakkinen ve david coulthard birlikteliği de vardı. adamlar takım kararlarını çok takmıyor ve esnetiyorlardı. bazen diyorum ki, keşke rubens abi, kimi ile aynı takımda olsaydı. belki bu kadar çile çekmezdi. neyse efendim işte öyle. güzel adamdır rubens abi. şu gülüşleri senden alanların burnundan fitil fitil gelsin emi! yanlış anlaşılmasın, takım patronlarını kast ediyorum. michealin başına gelenlerle alakam yoktur. bu şerhi koyayım da sonra başımız ağrımasın.

devamını gör...
eleştiride üslubun önemi
en başta niçin eleştirdiğimizi bilmemiz gerekiyor. bilmediğimiz bir olguyu karşımızdakine aktaramayız. sonra ise “üslup, muhataba biçilen kıymettir”
eleştirirken*, karşınızdakine saygı duyduğunuzu hissettirmelisiniz.
eleştirirken*, karşınızdakine saygı duyduğunuzu hissettirmelisiniz.
devamını gör...
çorbayla doyan kişi
midesi küçük olan kişidir.
devamını gör...
öğretmenin öğrenci ayırması
öğretmenlerin adaletsiz davranışta bulunması. çocuklara karşı ayrım yapılmasının saçmalığını asla doğru bulmuyorum. öğretmenlerin öğrencilerine söyleyeceği iki güzel söz onları nasıl mutlu eder bilirler çünkü kendileri aynı yoldan geçmiştir. yaşadıklarınızı, gelecek nesillere yaşatmayın.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözkükçüm,
sabah meditasyonumu yaptıktan hemen sonra okumaya başladım.
yo yo bela değil tabi ki takipcanlarımın tanımlarını.
amanda ne hoş ne çok tatlı.
okuyoruz beğeniyoruz falan derken ne göreyim.
'biraz soluklan yiğidim' kim demişse yalan demiş ne yiğidi ya lo ben kadınım. biri sözlüğü uyarsın beni yiğit sanıyor halbuki adım da banu.
eskiden ağız tadıyla daha çok okuyup beğeni atabiliyorduk sankim. eski dediysem en fazla 1 ay önce zaten kaç aydır buradayım. ya da ben okumaya daha çok zaman ayırıyordum gün içine yaydığım için hemencecik yiğitlenmiyordum.
neyse işte özellikle sabahları az okuma keyfim var onunda içine turup sıkıyor bu özellik. yav şimdi 'sen oku okuma diyen mi var?' diyeceksiniz. ee zaten okuyorum da ama öyle bir oluyor ki yav bunu okuduğumu yazar görsün, beğendiğimi anlasın istiyorum. içim kıpır kıpır ediyor anlatabiliyor muyum?
neysem bunun dışında pek iyiyim. bu ara buralarda pek bulunmamam dışında ekstra bir durum yok. çok sıcak çok anlatabiliyor muyum?
dün randevum var bir yerlere evimden çıktım 1 saatlik yol gittim. beynim döndü. maskeydi, terdi derken kendime gelemedim uzun bir süre. oturdum bir gölgeye geçer diye yok anam yok. baş dönmesi, mide bulantısı, uyuşma derken dedim herhalde ölüyorum. aradım arkadaşımı gel beni al diye. kafama bir kaç şişe soğuk su döküp soğuk bir şeyler içtim. akşam üzerine doğru kendime geldim. randevu mu? o iptal ya çiçeğim o yolu boşu boşuna gittik.
herkeslere günaydın, sana yok sen kazana düştün. hadi ben kaçtım.
selamlar, saygılar...
sabah meditasyonumu yaptıktan hemen sonra okumaya başladım.
yo yo bela değil tabi ki takipcanlarımın tanımlarını.
amanda ne hoş ne çok tatlı.
okuyoruz beğeniyoruz falan derken ne göreyim.
'biraz soluklan yiğidim' kim demişse yalan demiş ne yiğidi ya lo ben kadınım. biri sözlüğü uyarsın beni yiğit sanıyor halbuki adım da banu.
eskiden ağız tadıyla daha çok okuyup beğeni atabiliyorduk sankim. eski dediysem en fazla 1 ay önce zaten kaç aydır buradayım. ya da ben okumaya daha çok zaman ayırıyordum gün içine yaydığım için hemencecik yiğitlenmiyordum.
neyse işte özellikle sabahları az okuma keyfim var onunda içine turup sıkıyor bu özellik. yav şimdi 'sen oku okuma diyen mi var?' diyeceksiniz. ee zaten okuyorum da ama öyle bir oluyor ki yav bunu okuduğumu yazar görsün, beğendiğimi anlasın istiyorum. içim kıpır kıpır ediyor anlatabiliyor muyum?
neysem bunun dışında pek iyiyim. bu ara buralarda pek bulunmamam dışında ekstra bir durum yok. çok sıcak çok anlatabiliyor muyum?
dün randevum var bir yerlere evimden çıktım 1 saatlik yol gittim. beynim döndü. maskeydi, terdi derken kendime gelemedim uzun bir süre. oturdum bir gölgeye geçer diye yok anam yok. baş dönmesi, mide bulantısı, uyuşma derken dedim herhalde ölüyorum. aradım arkadaşımı gel beni al diye. kafama bir kaç şişe soğuk su döküp soğuk bir şeyler içtim. akşam üzerine doğru kendime geldim. randevu mu? o iptal ya çiçeğim o yolu boşu boşuna gittik.
herkeslere günaydın, sana yok sen kazana düştün. hadi ben kaçtım.
selamlar, saygılar...
devamını gör...
peki zeki müren de bizi görecek mi
görse halimizden utanırdı dedirten bir devirdeyiz
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
açar açmaz bir tevhid karşıladı.sabahat akkiraz,mustafa özarslan sesi ve diğer özel sesler,güzel gönüller.. ne güzel düşünmüşsünüz teşekkürler.
bülbül öter gül içinde..
bülbül öter gül içinde..
devamını gör...
20 mart 2021 türkiye'nin istanbul sözleşmesi'nden ayrılması
hukuki olarak yok hükmünde olan fesih!!. zira anayasa m. 90/5 açık. diyor ki: usulüne uygun yürürlülüğe girmiş olan milletler arası anlaşmalar kanun hükmündedir. cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bir kanun yürürlükten kaldırılamaz. bu sözleşme temel hak ve hürriyetlerle ilgili bir sözleşme. anayasa'da temel hak ve özgürlüklerle kanunlar arası bir uyumsuzluk varsa sözleşme hükümleri uygulanır denmekte. yani sizin anlayacağınız temel hak ve özgürlüklerle ilgili sözleşme kanundan bir tık üstün. öte yandan cumhurbaşkanı, temel hak ve özgürlüklerle ilgili bir düzenleme yine yapamaz çünkü anayasa'ya yine aykırı. sözleşmeyi feshedebilmek için belli prosedürler var. önce uluslararası alanda o süreci yerine getireceksiniz daha sonra bir "kanun"la "sözleşmeyi uygun bulduğunuz kanunu" yürürlükten kaldıracaksınız.
neden yayımlandı bu kararname? o zaman karşımıza birtakım ihtimaller çıkıyor.
ilk ihtimal: bu zaten yok hükmünde. yok hükmünde olan birşey bile bile çıkarıldı. yok hükmünde olsa bile belli kesimlerin oylarının kazanılması cebe konuldu. fakat uluslararası alanda bağlayıcı olduğunu kim bilecek? bizim seçmen bunu bilmez ve bilmesi de gerekmez. hayali olarak "onların taleplerini yerine getirdim demek" bu. uluslararası çevrelere de "bizim düzenleme zaten yok hükmünde", "anlaşmaya bağlı olmaya devam edilecek" denilecek. yani içe başka dışa başka konulacak.
ikinci ihtimal: bu zaten yok hükmünde ve uygulanamaz. ancak 6284 sayılı kanunun kaldırılması veya önemli ölçüde değiştirilmesi yönünde bir irade oluşmuş oldu. bu sefer yine uluslararası anlaşma geçerli olur. zira bağlılık söz konusu.
üçüncü ihtimal: yok hükmünde değil ki bu düzenleme. zaten ülkede hukuk yok. ben kararname ile kanunu bile değiştiririm diyebiliyorsanız ben muz cumhuriyeti olmaktan, türkmenistan kuzey kore olmaktan mutluyum demek bu.
seç, beğen, al. consume, obey, die.
neden yayımlandı bu kararname? o zaman karşımıza birtakım ihtimaller çıkıyor.
ilk ihtimal: bu zaten yok hükmünde. yok hükmünde olan birşey bile bile çıkarıldı. yok hükmünde olsa bile belli kesimlerin oylarının kazanılması cebe konuldu. fakat uluslararası alanda bağlayıcı olduğunu kim bilecek? bizim seçmen bunu bilmez ve bilmesi de gerekmez. hayali olarak "onların taleplerini yerine getirdim demek" bu. uluslararası çevrelere de "bizim düzenleme zaten yok hükmünde", "anlaşmaya bağlı olmaya devam edilecek" denilecek. yani içe başka dışa başka konulacak.
ikinci ihtimal: bu zaten yok hükmünde ve uygulanamaz. ancak 6284 sayılı kanunun kaldırılması veya önemli ölçüde değiştirilmesi yönünde bir irade oluşmuş oldu. bu sefer yine uluslararası anlaşma geçerli olur. zira bağlılık söz konusu.
üçüncü ihtimal: yok hükmünde değil ki bu düzenleme. zaten ülkede hukuk yok. ben kararname ile kanunu bile değiştiririm diyebiliyorsanız ben muz cumhuriyeti olmaktan, türkmenistan kuzey kore olmaktan mutluyum demek bu.
seç, beğen, al. consume, obey, die.
devamını gör...
lise arkadaşlığı vs üniversite arkadaşlığı
seçim yapamayacağım kıyaslama. çünkü liseden sadece bir arkadaşım vardı onu da ne ünidekilerle ne iştekilerle kıyaslarım.
edit: tam şu an mesaj atti kalbimiz bile bir dostumla lol
edit: tam şu an mesaj atti kalbimiz bile bir dostumla lol
devamını gör...