insanlarda solunum yolu enfeksiyonlarına neden olan virüs. o derece etkili bir virüs ki laboratuvarlarda deney hayvanları üzerinde kanser yapacak güce sahip olduğu da gözlenmiştir.
devamını gör...

yavaş ve kesik kesik konuşması ile meşhur siyasetçi.
şimdi şimdi derdi, gerisi beş dakika sonra gelirdi. o esnada dikkatte dağılırdı.
iyi bir şey mi söyledi, kötü bir şey mi söyledi kimse anlamazdı.
devamını gör...

“savurgan, tutumsuz” anlamlarına gelen kelimedir.
devamını gör...

bernard pomerance tarafından 1977'de yazılan tiyatro oyunu.

sonrasında 1980 yılında, david lynch tarafından beyaz perdeye aktarılmıştır.

fil adam, toplumun bize en küçük yaşlarımızdan itibaren dayattığı estetik, güzellik, şekilcilik kavramlarına vurgu yapıyor. hatta tabiri caizse bu kavramları, muhammed ali clay gibi sağlı sollu kroşelerle, ringin köşesine sıkıştırıyor. böylece izleyiciye de ayna tutmuş oluyor.

küçük yaşlardan itibaren, genel kabullerimizin ve önyargılarımızın esiri olduğumuz bu mevzu, filmin ilerleyen her karesinde, izleyici de havlu atma isteği doğuruyor.

insanın içinden ''tamam artık yeter! vurma! nakavt!'' diye bağırmak geliyor.

toplum tarafından ötekileştirilen, hor görülen, sırf görüntüsü sebebiyle yalnızlığa itilen ''ucube'' ''çirkin'' ''deli'' vesaire kavramlarla yaftalanan insanlara karşı yapılan haksızlık, filmi bitirip yerinizden kalktığınızda içinize bir yumru gibi oturuyor. istediğiniz kadar vicdan sahibi olun, istediğiniz kadar iyi davranmaya çalışın, bu gerçekliğin önüne geçemiyor olmanız dahi bu hisleri iliklerinize kadar hissetmeniz için kafi.

işin garip tarafı dr. frederick treves karakterinin, john marrick'e yardımcı olmaya çalışırken yaşadığı ruhsal dalgalanmaların, seyirci de oluşan dalgalanmalarla benzerlik göstermesi... bu da filmin hedeflediği şeyin ne olduğunu anlamamıza ziyadesiyle yardımcı oluyor. yani o yumruğu illaki yiyeceğiz.

tabi doktor treves'i anthony hopkins'in canlandırıyor oluşu da, bu duyguyu iyice yukarılara taşıyor.

filmde üzerinde durulması gereken çok fazla şey var. lakin bunları yine filmi izlemeyenler açısından ipucu oluşturacağı düşüncesi yazmamayı tercih ediyorum. toplumsal katmaların etik dışı hareketleri, farklı sınıfsal kesimlerin sınıfta kalan ahlaki anlayışları, vicdanları susturmak için atılan türlü türlü taklalar...

fil adam muhakkak izlenmesi gereken bir film.

izleyecek olanlara şimdiden iyi seyirler dilerim.

izlemiş olanlar içinse söyleyeceğim şey şu ; belki o aynayı kendimize tutmanın zamanı yeniden gelmiştir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

evde yokken çok güzelsin.
devamını gör...

aramızda kalsın abazan biri beni bağyan sandı ve özel muamele yaptı.*
devamını gör...

hep kötü haberler görüyoruz, bari bu sefer iyi bir şey paylaşayım. ülkemizde böyle güzel insanlar da var ancak ne yazık ki adlarını duyamıyoruz. kendisini tebrik ederim.

türkiye sualtı sporları federasyonu'ndan yapılan açıklamada, italya'da düzenlenen şampiyonada kaan kahraman'ın 16.28 saniyelik derecesiyle ikinci sırayı elde ettiği belirtildi. yunanistan'dan greorgios kaltsoukalas'ın ise 16.09 saniyeyle birinci olduğu aktarıldı.

kadınlar 4x200 metre bayrak yarışında ise beril ülker, adasu ramazanoğlu, zeynep elbir ve hazal irem ateş'ten oluşan milli takımın ise 4. olduğu ifade edildi.

türkiye sualtı sporları federasyonu başkanı şahin özen, kaan'ın önemli bir başarıya imza attığını belirterek, "bayrağımızı genç sporcularımız sayesinde bir kez daha dalgalandırdık. kendisini ve takım arkadaşlarını, teknik ekibi ve antrenörlerimizi tebrik ediyorum. sualtı sporları ailemize ve ülkemize gurur ve mutluluk yaşatmaya devam ediyorlar. yarışmalar yarın da devam edecek. milli sporcularımızın başarılarının devamını diliyorum" ifadelerini kullandı.

buradan
devamını gör...

darren aronofksy'nin hakettigi degeri gormeyen filmidir. muzikleri ve gorselligiyle sinema sanatinin onemli eserlerindendir. filmde turuncunun tonlari hakimdir. yillar once izlendiginde aglatmistir ancak artik sebep oldugu uzuntuden kaynakli yurek burkulmasi filmi benim icin tekrar izlenemez kilmistir. olumun geride kalanlar icin nasil bir sey oldugunu metaforlardan yararlanarak basarili bir sekilde anlatmistir. filmden sonra soundtracklerini dinlemeye devam ederek filmin uzerinizde biraktigi etkiyi surdurebilirsiniz.
devamını gör...

çok içmeyi sevmem ama şu an bira+cin *
devamını gör...

tanımlarımı okumadan oyladığınız zaman üzülüyorum. bi' okuyun severseniz oylayın.
devamını gör...

-tamam tamam inandıımm inandımm tamam (dilini çıkaran ismail abi emojisi) .
devamını gör...

an itibariyle online gönderim gerçekleşmiştir. bize böyle bir fırsat verdiğiniz için çok ama çok teşekkür ederim güzel yürekli kafa sözlük ekibi.
devamını gör...

ilk zamanlarından beri gelişimini ilgi ile takip ettiğimiz mecradır. online sayısı arttıkça bir ikilem meydana geliyor. onu bir yazayım dedim. ilerleyen zamanlarda hangi noktaya gider, hep birlikte göreceğiz.

malumunuz üyesi bol, trafiği bol sözlükler yanında bir de az kişinin uğradığı küçük sözlükler var. büyük sözlüklerde kitlesel insan davranışları sonucunda bir takım yararlı bilgilere ulaşabiliyoruz. tabii bu kitlesel davranış hali bir yeden sonra bayıyor.

küçük sözlüklerde daha seçilmiş başlıklar ya da üyelerin meşreplerine göre ilginç bilgilere ulaşmak mümkün. bu sözlüklerin de en büyük açmazı az katılım, az etkileşim ve tabii yönetimin olası keyfi davranışları oluyor.

gelişmelere baktığımız zaman şu an kafa sözlük bu iki uç arasında bir yerlerde duruyor ama sanırım en büyük sorun da bu. yani ne tam olarak gündem ile gündemi takip edebiliyoruz ne de o küçük sözlüklerdeki ilginç başlıklar listede kalabiliyor. yani başlıklar açılıyor ama diğer başlıklar yüzünden akıp gidiyor. iki arada bir derede kalmış durumda, umarım bu aşama uzun sürmez.
devamını gör...

kütüphaneden alıp okuduğuma bin pişman olduğum kitap. şu an tanpınar'ın (bkz: huzur (kitap)) romanını okurken bunu daha derinden hissediyorum. mutlaka edinip, tekrar sayfalarıyla haşır neşir olmam, hayatıma dahil etmem gerekiyor bu eseri. bir dostu özler gibi üç senedir bu kitabı özlüyorum.

karakterlerin tahlilleri, olay örgüsü, ruhsal betimlemeler çok şaşırtıcı ve çekici kitapta. tanpınar'ın kaleminin kendine has bir rayihası var. bir kaldırım, bir sokak, bir his ile ilgili betimlemeleri ve benzetmeleri beni şaşkına çeviriyor. saatleri ayarlama enstitüsü derinden derine hicveden ve bunu çok iyi başaran bir eser. hayri irdal'ın inancı -belki de inandırma inancı- ile halit ayarcı'nın dönüşümüne şahitlik etmek beni etkiledi. kendisinin dahi inanmadığı bir şeyle ilgili başkalarını ikna eder vaziyete gelmesi hayli ilgi çekici. tabii bu sırada bolca absürd öğeler barındırıyor kitap, zannımca bunlar da aslında birer eleştiri olarak romanda yer bulmuşlar.

tanpınar'ın insanı şaşkınlığa sürükleyecek kadar etkileyici cümleleri var kitapta. üslup etkileyici fakat adını koyamadığım bir şey var tanpınar'ın kaleminde, o şey bu eserde de mevcut. sanki kitap okunsun diye değil var olması gerekliliğinden dolayı varmış gibi. tanpınar'ı okudukça belki o şey de ifade edebileceğim bir forma kavuşur.

--- alıntı ---

şu hakikati bana kendi hayatım öğretti: insanoğlu insanoğlunun cehennemidir. bizi öldürecek belki yüzlerce hastalık, yüzlerce vaziyet vardır. fakat başkasının yerini hiçbiri alamaz.

--- alıntı ---
devamını gör...

6. sınıfın yazında yaşadığım bir olaydır.

bilenler bilir bir zamanlar trt'de 19 mayıs günü ankara 19 mayıs stadyumunda gösteriler olurdu. senee, geçen sene. gösteri yapacak okullardan biri bizim okul, 3 sınıftan biri de bizim sınıf seçildi. neyse çalışma şöyle oluyordu: bizim ellerimize kare şeklinde dışı renklere boyanmış mukavvalar ve numaralar veriyorlardı. stadyuma gidiyorduk, aşağıdan bir adam hoparlörden şu numaralar kaldırsın dediğinde tak diye kaldırıyorduk. öyle indir kaldır şeklinde çalışıp dönüyorduk.

bir sorun vardı ki; 6. sınıfta benim boyum 1 metre civarında, kilom da 30 kg civarındaydı heralde. gerçekten çok ufak ve zayıf olduğumu hatırlıyorum. ben de lisede boy atanlardanım. o zamanlar çok küçüktüm ve bu kartonları bize 4 5 ayrı renkte veriyorlardı. hepsini taşıyamadığımız için boynumuza asıyorduk. diğer arkadaşlarımın bununla bir sorunları yoktu ama benim vardı. maalesef bunları boynuma taktığımda hem 4 5 tanesi ağırlık yapıyordu hem de diz kapağımdan daha aşağıya kadar iniyorlardı ve bunlarla yürümekte zorlanıyordum. yavaş yavaş, diz kapağımla ittirerek yürüyordum ya da ellerimle biraz havaya kaldırarak yürüyordum.

neyse 19 mayıs günü geldi, sabah istiklal marşından sonra biz yola çıkacağız. tüm okul toplanmış, biz de sırada en sağ taraftayız. neyse müdür bey anons geçti: "19 mayıs için stadyuma gidecek arkadaşlar sıra halinde otobüslete geçsin" dedi. en baştan yavaş yavaş yürümeye başladılar, tüm okulun önünden yürüyoruz. ben de yavaş yavaş, imparator penguenleri gibi yürüyorken bir anda, hayatım boyunca unutamayacağım, anlat istanbul'da altan erkekli'nin özge namal'ı fotoğrafçıyla bastığı sahneyle aynı derecede korkunç bir olay yaşandı.

her şey güzel giderken, öndeki yavşaklardan bir tanesi, sebebini anlamadığım bir şekilde koşmaya başladı. o koşunca hemen arkasındaki de koşmaya başladı, onun arkasındaki derken sıra hızla bana geliyordu ancak ben bir penguen gibi, diz kapaklarımla kartonlara vura vura ilerliyordum. ve o korkunç an geldi; önümdeki de koşunca aramızda bir boşluk oluştu. bu boşluğu gören arkamdaki kansız, sırtıma vurarak bana baskı yapmaya başladı: "koşsana lan şerefsiz" diyerek.

inanılmaz bir andı; koşamayacağımı biliyordum ama koşarsam başıma neler geleceğini kestiremiyordum. arkamda baskı vardı, solumdan tüm öğrenciler bizi izliyordu, sağımızda müdür kürsüden bizim gitmemizi ve konuşmasına devam etmeyi bekliyordu ve önümdekiyle aramız iyice açılmıştı. evet, o anda baskılara yenildim ve hayatımın en büyük hatasını yaptım; koşmaya karar verdim.

bir anda koşmaya çalışınca ayaklarım kartonlara takıldı ve ağırlığı vücudum kaldırmadı. ağırlık merkezinin yer değiştirmesi sonucu öne doğru yalpaladım, kendimi kurtarmaya çalışsam da olmadı ve yüz üstü yere yapıştım. tüm okul bana gülüyordu, hemen hocam gelip kaldırdı beni ama inanılmaz rezil olmuştum. o kadar utanıyordum ki sıyrılan avuç içlerimin acısını hissetmiyordum. sağa geçip yavaş yavaş devam ettim yoluma. arkamdaki şerefsizin kahkahası giderek uzaklaşıyor, arkadan gelenler de meraklı gözlerle bana bakıyorlardı.

o gün, hayatımın en kötü günlerindendi. o günden sonra herhangi bir etkinliğe katılmamaya dikkat ettim. bir deluğanlının özgüvenini iki kartona harcatmıştık.
devamını gör...

agubugu agusgudjsb bugu.
devamını gör...

değerli bir yazardır. yazdıkları, paylaşımları
ve beğenileri ile saygılı örnek bir insandır. teşekkürler örnek vatandaş:))
devamını gör...

kıskançlığın da bir sınırı var dediğim kanlı olay.

sen git 21. yüzyılda yaşa, sonra da gel sırf mesaj attı diye bir insanın hayatını söndür... haber sitesindeki yorumlar da cabası sanırım.
devamını gör...

bir insan başka bir insanın kişisel alanına karışma hakkını nasıl kendinde bulur anlamıyorum. tek temennim gerçek olmaması.
devamını gör...

bir şeyin ne olduğu, nasıl olduğu değil, var olduğu olgusu. ben varım çünkü bu hayatın parçasıyım. bu hayata bir görev için buradayım. varım çünkü bana görmem için gözler, düşünmem için akıl verilmiş. eğer bu var oluşumu iyi yönde kullanmazsam, becerilerim, aklım kalbim ve vücudum durgunlaşacak, çürüyecek ve sonunda yok olacaktır. yüce yaratıcı bize nasıl ki bedenimizi bağışlamış ve bizi, bedebimizi en iyi şekilde akılcı ve bilinçli olarak kullanmakla görevlendirilmişse, bize bağışladığı bu sınırsız potansiyeli de hiç şüphesiz onu değerlendirmemiz için vermiştir. ben var oluşumu en iyi şekilde kullanmak istiyorum.kimse dünyaya tesadüfen gelmedi.herkes bir amaç için burada. elimizden gelenin en iyisini yaptığımız zaman, yaşamımızda ya da başka birilerinin yaşamında ne gibi bir mucizenin gerçekleştigini çoğu zaman bilmeyiz. bu dünyaya, var olduğumuzu göstermeliyiz. tıpkı bizde var olan ancak haberdar oladığımız gizli kalan yeteneklerimiz gibi... bu yetenekler kili toprağa benzer. o, ayakkabımızdaki çamur olabilir, bir binadaki tuğla ya da herkes ilham veren bir heykel olabilir. sonuç onun nasıl kullanıldığına bağlıdır. işte hayata var olduğunu göstermek de kendini nasıl kulandığına bağlıdır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim