en nihayetinde adımı gördüğüm liste. günlerdir bugünü bekliyordum.
devamını gör...

leptirica, milovan glisic tarafından yazılan doksan yıl sonra (1880) hikayesine dayanan, 1973 yılında dorde kadijevic'in yönetmen koltuğunda bulunduğu, kostüm tasarımları mirjana ciplic kuruzovic'e ait olması ile anlatılmak istenen dönemi hoş bir şekilde gösteren harika bir yugoslav korku filmi.

öncelikle bu filmi anlatıp eleştirmeden önce, doksan yıl sonra öyküsünden spoiler vermeden kısaca bahsedelim, nedir bu doksan yıl sonra öyküsü?
bir zamanlar, yanılmıyor isem 1800'lerin başı, zarozje isminde bir sırp köyü var, bu köyün değirmeni, köye bir tık uzakta yer alıyor. insanlar değirmene gidip baktıkları vakit değirmencinin paramparça olduğunu fark ediyorlar, bunu bir vampirin yaptığını iddia ediyorlar hatta vampirin ismi cismi de belli, geçmiş dönemlerde lanetlenen bir ruh olan sava savanoviç!

o zamanlar, zarozje'de bir delikanlı yaşıyor, bir kıza sırılsıklam aşık ama ortada bir sorun var, kızın babası bu gence kızını vermiyor, niçin? çünkü genç işsiz...

bu genç de gözünü karartıyor ve değirmende çalışmaya karar veriyor, hem para kazanmak hem de korkak olmadığını, tüm köylüler, bilhassa kızın babasına ispatlamak için ve olaylar gelişiyor.

filmde de aynı hikaye hakim, hikaye kısmı ile 19.yüzyılın korku öykülerini tam anlamıyla yaşıyoruz, yetmiyor ek olarak bir de görsel açıdan gerek kıyafetler, gerek köy tasarımı, gerek değirmen ile birlikte oldukça tatmin oluyoruz, lakin üzücü kısım film içerisinde absürt birtakım mizah da barındırıyor olması, filmi salt korku filmi olarak nitelemek yanlış olur.

filmin belki de en kötü ve en göze çarpan kısmı da gece olmadan çekilmiş olması, gece sahneleri hiç yok, e haliyle bu da korku kısmını oldukça baltalıyor lakin insan kızamıyor, belki de o dönemde ellerinde gece görüntü alacakları ekipmanlar yoktu, bilemiyoruz.

filmin en ama en güzel özelliği de her kısmı tadında bırakması, vahşet sahnesi olsun, korku sahnesi olsun, komedi sahnesi olsun, misler gibi tadında bırakılmış ve filmin süresi yaklaşık olarak 1 saat 4 dakika gibi kısa bir zaman....

balkan korku öykülerine aşinalığınız ve ilginiz var ise kaçırmamanız gereken bir yapıt.
son olarak, sırbistan içerisinde bulunan zarozje köyünde hala sava savanoviç'in varlığına inanılıyor ve ondan felaket biçimde korkuluyor.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

"beraber eskilmek" güzeldir.

eksilmedikçe...
devamını gör...

iyiliğin inancı olur mu? bu nasıl başlık yaa.

(bkz: açacağınız başlığı seveyim)
devamını gör...

1998/ankara
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çoğu insanın negatif düşünmesinin aksine, hayatın size öğrettiği bir ders niteliğinde de olabilir. saflık ve iyi niyet çocuklukta kalmadığı zaman bunun bedelini çok ağır ödersiniz. hayat, kafanızı sürte sürte size politik olmayı öğretir çünkü diğerlerinin içine bu şekilde hayatta kalamazsınız. akıllı olmak, sevmediğiniz insanların yüzüne gülmek zorundasınız, ister buna okul hayatında deyin ister iş hayatında ister aile hayatında.
kısacası hayatın öğrettiği güzel bir derstir.
devamını gör...

rasyonel düşünür
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

canım üzgün serçem.

edit: bu fotoğrafı çektiğimde çok melankolik ama bir o kadar da huzurlu bir dönemdeydim. o serçeye dedim ki " gülüm zaten ömrün bir kaç yıl, daha ne gördün ki bu hayatta? bütün ömrünce üç kilo tohum yiyip öleceksin. ya biz insanlar?"

bu güzel serçenin yorgun ve bitmiş hali beni çok etkiledi. elli gramlık bir kuşcağızın yaşam mücadelesini gördüm onda. biz hayatla boğuşurken dünya bizim için planlar yapıyor sanrısındayız. en küçük böcekten en büyük ağaca tek gayemiz hayatta kalmak aslında. ayrıntılarda boğuluyoruz. yetmiyoruz, yetiştiremiyoruz....
devamını gör...

tarifesi varmış:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kapattım gözlerimi.
el ele miyiz?
yoksa el miyiz birbirimize?
ben yine de yüreğini,
hayal edeyim derim.
hayal meyal dolaşsın,
ellerim saçlarında.
dalgın kederli ruhum,
sarsın belini.
yorgun yüreğimi
ağlarken buldum.
yaşlarımı öptüm de içtim.
ağzım burnum kan içinde.
sonra ben denizi de
hayal ederdim.
yıldızlar ararken,
gördüm poseidon’un mızrağını.
aldım elime de ne yanıma
saplayacağımı bilemedim.
başak tarlasının ortasındayım.
esmer ellerine ne çok yakışıyordu,
başak taneleri.
kurak bozkırın yakıcı sıcağındayım.
bir ağacın altındayım.
bir gölge kapladı tüm benliğimi.
gölgeden çıktı bir gökkuşağı.
simsiyah bir kuşak.
işte o kuşakla bağladığım gözlerimi,
sımsıkı kapattım.
devamını gör...

evlenip balayına gideceğine bekâr kalıp alayına gider.
devamını gör...

hayatını başkalarının düşüncelerine bırakıp sonra da en çok söylenen insanlardır.
devamını gör...

dingilin biri hayatımın 1 saatini çaldı, sinirliyim. puh!

ona laf anlatmaya çalışıp, saçmalıklarını dinleyeceğime hamamböceklerine istiklal marşı öğretirdim, daha verimli geçerdi zamanım.
devamını gör...

sahabiler birbirleriyle, barekallahu lena ve leküm yani allah hem bizden, hem sizden kabul etsin diyerek bayramlaşırlardı.

iyi bayramlar...
devamını gör...

flört edilecek her yer bitti, bir burası kalmıştı.
devamını gör...

ben bu durumda sakınca görmüyorum.

herkesin her şeyi bilmesine gerek yok, nihayetinde biliyorum bilgiye sahibim diyenlerin çok büyük bir kısmı bu bilgiyi onlara aktarana karşı duyulan güvenin yüksekliğinden dolayı bilgi olarak kabul ediyor. hiçbir insan her konuyu bilemez ve bazı mevzularda bilgi sahibi olmadan güvendiği kişilerin fikirlerini benimser ve doğru olacağını düşünür. halkın bu vaziyetini değiştiremezsiniz sakınılması gereken ben her şeyi biliyorum deyip hiçbir şey bilmeyenlerdir.

toplumda ıslahı yapılması gereken mevzu; kişilerin bilmediği mevzuda bilmiyorum demesini öğretmek ve meydanlardan insanların güveneceği üçkağıtçıları toplamaktır.

işte bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaması gereken insan meydanlardaki bu insanlardır.
devamını gör...

pilava mayonez sıkarım. ayrıca pilavı o kadar çok seviyorum ki bu sevgiyi size anlatmam mümkün değil. uzun zamandır beyaz pilav yemiyorum, evdeyiz kilo almayalım diye ama gözümde tütüyor namıssız! bol tereyağlı, hafif dibi tutmuş. yoğurdu basacaksın! yoğurt yoksa mayonez!
devamını gör...

allways.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

matematiğin piskopat sayılarıdır. farklı bir havaları vardır. hani anneniz küçükken, şunlara yanaşma, uzak dur onlardan diye değişik tiplere karşı sizi uyarır ya, asal sayılar o tipler olarak canlanıyor gözümde. asi bir yönleri var sanki, düzene ayak uydurmuyorlar. sayko sayılar.

edit: başlık başa.
devamını gör...

habertürk’te izliyordum.
orada yanıp giden kuşu, böceği, ağacı kirlenen havayı, bir ormanın yeniden nasıl ortaya çıkacağını düşünüyordum.evleri zarar gören dehşete kapılanların halini.
gözlerim yaşlarla doldu.sevdiğim bir insanın kaybı gibidir benim için yangınlar, çoğumuz için de öyle olduğuna eminim.
alt yazı geçiyordu bir yandan:
falanca açıklama yapıyormuş, devlet erkânı belli :‘yangın,turizmi etkilemedi’.
........
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim