normal sözlük yazarlarının başarıları
iki kere kanseri yendim. birincisi tedavi ile ikincisinde nakil oldum.
devamını gör...
jabuticaba
dünyada 'gövdesinden meyve veren ağaç' olarak tanınan jabuticaba ağacı en çok brezilya'nın sulak alanlarında yetiştiriliyor. brezilya'dan sonra en çok yetiştirildiği ülkeler arasında paraguay ve arjantin bulunuyor.görüntüsüyle şaşırtan bu ağacın çiçekleri ve meyveleri ağacın hem dallarından hem de gövdesinden çıkıyor.
aglomerat büyüme' olarak anılan bu büyüme şekli nedeniyle ağaç, diğer birçok ağaç türüne göre çok daha fazla meyve veriyor.
aglomerat büyüme' olarak anılan bu büyüme şekli nedeniyle ağaç, diğer birçok ağaç türüne göre çok daha fazla meyve veriyor.
devamını gör...
vizigotlar ostrogotlar gotlar
kim olduklarını bilmediğim, ilgilenmediğim yalnızca bu eğitim sisteminde yıllar yıllar önce kavimler göçü konusunda tuhaf bir biçimde kafama yazılan tekerlemeli topluluklardır. üçünü birlikte tek nefeste söylemek güzeldir.
devamını gör...
çocuklarla girilen komik diyaloglar
6 yaşındaki oğlum bu yaz sünnet olacak.
oğlum " ben sünnet olmak istemiyorum, neden sünnet olmak zorundayım?"
babaannesi " çünkü allah öyle emretti"
oğlum "allah istese öyle yaratırdı. ben sünnet olmayacağım"
oğlum " ben sünnet olmak istemiyorum, neden sünnet olmak zorundayım?"
babaannesi " çünkü allah öyle emretti"
oğlum "allah istese öyle yaratırdı. ben sünnet olmayacağım"
devamını gör...
klişe youtube yorumları
şurdan şurdan gelenler beğenin de sayımızı bilelim.
devamını gör...
pastirmalicorek
neşeli tanımları var, beğenerek okuyorum
ama tek çörek olarak.
pastırma sevmeyen biriyim, öyle bir türkiyeli'yim ben işte.*
neyse bu konuda onunla anlaştık.
çay ve çörekle takılacağız.
keyifli yazmalar dilerim kendisine.
ama tek çörek olarak.
pastırma sevmeyen biriyim, öyle bir türkiyeli'yim ben işte.*
neyse bu konuda onunla anlaştık.
çay ve çörekle takılacağız.
keyifli yazmalar dilerim kendisine.
devamını gör...
gevheri
17. y.y.'da yaşadığı düşünülen türk halk ozanı. en bilinen eseri dağlara gel'dir.
gevheri düştüm dillere canım
diyar-ı gurbet ellere
billahi vermem ellere canım
dağlara gel dağlara
ayrıca bilgi içerikli bir sürü entry giren, sözlük'ümüz için iyi şeyler yapmaya çalışan saygıdeğer bir yazardır.
gevheri düştüm dillere canım
diyar-ı gurbet ellere
billahi vermem ellere canım
dağlara gel dağlara
ayrıca bilgi içerikli bir sürü entry giren, sözlük'ümüz için iyi şeyler yapmaya çalışan saygıdeğer bir yazardır.
devamını gör...
ekşi sözlük
bak beyim. sana iki çift lafım var. koskoca adamsın. paran var, pulun var, her şeyin var. binlerce kişi çalışıyor emrinde. yakışır mı sana ekmekle oynamak? yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak ama nasıl yakışmaz? sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören? anlamıyor musun beyim? bu çocuklar birbirini seviyor. ama ben boşuna konuşuyorum. sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum. sen büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi saim bey. sen mi büyüksün? hayır, ben büyüğüm. ben, yaşar usta. sen benim yanımda bir hiçsin anlıyor musun? bir hiç. gözümde pul kadar bile değerin yok. ama şunu iyi bil. ne oğluma ne de gelinime hiçbir şey yapamayacaksın. yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi. çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. bizler birbirimizi seviyoruz. biz bir aileyiz. biz güzel bir aileyiz. bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun? dokunma artık aileme. dokunma çocuklarıma, dokunma oğluma, dokunma gelinime. eğer onların kılına zarar gelirse ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben yaşar usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni. anlıyor musun? vururum ve dönüp arkama bakmam bile.
devamını gör...
kedi burnu
her daim ıslak olan en öpülesi burun.*
devamını gör...
kitap okuma aşkını kazandıran kitabın ismi
sarah jio- gündüz sefası
devamını gör...
sözlükte yalnız hissetmek
futbol tanımı girince oluyor. derin bir yalnızlık... bildirim gelmiyor ve daha da kötüsü yazdığım başlık akışta aşağılara doğru düşüyor.... genelde böyle oluyor.
devamını gör...
tanrıya söylenmek istenen tek kelime
yüzünü gören cennetlik.
devamını gör...
yazarların memleketleri
babam konyali*, annem canakkaleli*.
yillarca ayni cevrede yasamislar*, ayni sokaklarda, ayni caddelerde yurumusler. ama en sevdigim olay ikisinin de daha birbirlerini tanimiyorken bir evin onunden gecerken keske soyle bir evim olsa demis olmalari. dogdugumdan beri keske dedikleri evde oturuyorum ve bu olay her aklima geldiginde tekrar tekrar hayran oluyorum.
nereli oldugunun bir onemi olmuyor, nasip dedikleri sey bu sanirim.
yillarca ayni cevrede yasamislar*, ayni sokaklarda, ayni caddelerde yurumusler. ama en sevdigim olay ikisinin de daha birbirlerini tanimiyorken bir evin onunden gecerken keske soyle bir evim olsa demis olmalari. dogdugumdan beri keske dedikleri evde oturuyorum ve bu olay her aklima geldiginde tekrar tekrar hayran oluyorum.
nereli oldugunun bir onemi olmuyor, nasip dedikleri sey bu sanirim.
devamını gör...
çok güzelsiniz sizi buralara düşüren nedir sorusu
bana da yazdı. evet.
meğer toplu atmış.*
hain cabbar...
meğer toplu atmış.*
hain cabbar...
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlük...
ama öyle, iktidar yalamaktan dilinde pütür kalmamış, etik ve ahlaktan çok uzak, cebinin derdinde, mesleğinin ismi gazeteci olan ama mesleğinin onurundan 1 gram nasiplenememiş, yaladığı iktidarla geldiği gibi yaladığı iktidarla gidecek olan, yağlı uzun saçlara sahip heriflerin sinir katsayınızı kat kat arttırdığı bir günaydın değil elbette...
hala her şeye ve herkese rağmen, güzel günler göreceğinize, motorları maviliklere süreceğinize inanabildiğiniz,
yanan bir ormanın ardında kalan küllü toprağa, düşen ilk yağmurdan sonra, küllerin altından göğe doğru baş veren, cılız bir bitki bedeninin yeşiliyle umut dolmuşsunuz gibi bir günaydın...
(dili uzun diye bu pokemonu seçtim... yoksa bu garibim pokemon ne gazeticidir, ne yalakadır. ayrıca uzun saçlı değil ve dallı güllü de soyadı yoktur.)
ama öyle, iktidar yalamaktan dilinde pütür kalmamış, etik ve ahlaktan çok uzak, cebinin derdinde, mesleğinin ismi gazeteci olan ama mesleğinin onurundan 1 gram nasiplenememiş, yaladığı iktidarla geldiği gibi yaladığı iktidarla gidecek olan, yağlı uzun saçlara sahip heriflerin sinir katsayınızı kat kat arttırdığı bir günaydın değil elbette...
hala her şeye ve herkese rağmen, güzel günler göreceğinize, motorları maviliklere süreceğinize inanabildiğiniz,
yanan bir ormanın ardında kalan küllü toprağa, düşen ilk yağmurdan sonra, küllerin altından göğe doğru baş veren, cılız bir bitki bedeninin yeşiliyle umut dolmuşsunuz gibi bir günaydın...
(dili uzun diye bu pokemonu seçtim... yoksa bu garibim pokemon ne gazeticidir, ne yalakadır. ayrıca uzun saçlı değil ve dallı güllü de soyadı yoktur.)
devamını gör...
türk öğün çalış güven
işin aslında "öğün" kısmı da pek rağbet görmüyor. zira öğün kelimesi, övün kelimesi ile karıştırılsa da, aslında bambaşka bir kelime.
mustafa kemal burada esasen "aklını kullan" diyor. öğ kök olarak akıl/us anlamına geliyor. 'ün eki ile de akıllan, aklını hakim kıl, onu kullan gibi bir anlam sağlıyor.
özetle söz anlam olarak esasen şöyle; "türk aklını kullan, güven, çalış." herşeyin temeline aklını koy demeye getiriyor mustafa kemal.
genel olarak bu üçlü sac ayağı günümüz türkiyesinde tamamen çökmüş durumda.
mustafa kemal burada esasen "aklını kullan" diyor. öğ kök olarak akıl/us anlamına geliyor. 'ün eki ile de akıllan, aklını hakim kıl, onu kullan gibi bir anlam sağlıyor.
özetle söz anlam olarak esasen şöyle; "türk aklını kullan, güven, çalış." herşeyin temeline aklını koy demeye getiriyor mustafa kemal.
genel olarak bu üçlü sac ayağı günümüz türkiyesinde tamamen çökmüş durumda.
devamını gör...
murphy kanunları
herkesin bir ucundan tuttuğu yasalardır. herkes için bir murphy yasası mutlaka vardır.
devamını gör...
kopya çekmek hırsızlık mıdır sorunsalı
emek hırsızlığıdır. siz 5 puan fazla alacaksınız diye insanların kaderiyle oynamayın.
devamını gör...
ayı
1988 yılı fransız yapımı yönetmenliğini
jean jaques annaud'un senaristliğini gerard brach'ın üstlendiği belgesel tadında doğa, macera, dram filmidir.
başrolünü ayılar paylaşıyor diyebiliriz. hatta filmdeki erkek ayı başka filmlerde de rol almıştır. bunun dışında oyuncuları tcheky karyo, jack wallace'dir.
bill (jack wallace) ve (tom) tcheky karyo
batı kanada'da avlanan iki avcıdır. kaar adında yetişkin erkek bir ayının peşine düşerler. onlar kaar'ı izlerken bir yandan minnak bir toprak kayması sonucu anasını kaybeder. beni ilk duydulandıran sahne burasıdır. açıkçası görüntü kalitesi çok kötü bir kayıttan izledim filmi ama bugün gibi hatırlıyorum. yavru aynının kayalar arasında sağa sola koşturup annesini kurtarmaya çalışmasını.
yavru ayıyla kaar'ın yolu kesişir. ve onu takip etmeye başlar yavru. kaar bundan hoşlanmaz ve onu kendinden uzaklaştırır. ama yavrunun başka bir çaresi yoktur bir yetişkin ayıya muhtaçtır bu yüzden uzaktanda olsa kaar'ı hep takip eder.
avcılar kaar'ı sıkıştırır ve yaralar. yavru ayı bunu fırsat bilip yaklaşır ve onu yalamaya başlar. o an kurulur bağları ki ben oradada ağladım. yediklerinden yavruya da ayırmaya başlaması artık onu kabul ettiği anlamına gelmektedir.
avcılar vazgeçmez ve kaar'ı tekrardan sıkıştırır. kaar onları bozguna uğratır ama avcılar eli boş dönmez oradan. yavruyu yakalar ve yanlarında götürürler. onu kullanarak kaar'ı yakalamayı planlarlar.
beklemeye koyulan avcılar bir anlık boşluğa düşer ve bu tom'la kaar'ın burun buruna gelmesiyle sonuçlanır. kaar tom'a hiçbir şey yapmaz. yavruyu almaya geldiği çok bellidir. ve tom bu durumdan çok etkilenir. bill'in kaar'ı vurmasını engeller ve sessiz bir anlaşmayla kaar uzaklaşır. burasıda benim içimden bir şeyler koparmıştı.
avcılar bu takipten vazgeçer ve yavruyu saklarlar. yavru oraya buraya koştura koştura kaar'ı aramaya başlar. oradaki heyecanı ah ki ah beni bu bile duygulandırmıştır. derken bir puma yavruyu kovalamaya başlar nefesler tutulur ha yakaladı ha yakalayacak derken korku doruktayken bir kükreme evet kaar'dır bu. puma kaçar. kaar'la yavru kavuşur. o an ah o an farklı farklı duyguları yaşatır insana.
kar yağar, kan bağı olmayan ama çok derin can bağları olan bu ufak aile kış uykusuna yatar.
benim için çok fazla duygulu bir filmdi. tam bir belgesel tadındaydı. dediğim gibi görüntü kalitesi pek iyi değildi ama verdiği duygu bana yetti.
yine insanlar ve insanların bu dünyayı sadece kendinin sanması. kendi tasarrufunda düşünüp hayvanların canına sırf zevk uğruna gözlerini bile kırpmadan kastetmeleri. biz çok garip varlıklarız gerçekten.
jean jaques annaud'un senaristliğini gerard brach'ın üstlendiği belgesel tadında doğa, macera, dram filmidir.
başrolünü ayılar paylaşıyor diyebiliriz. hatta filmdeki erkek ayı başka filmlerde de rol almıştır. bunun dışında oyuncuları tcheky karyo, jack wallace'dir.
bill (jack wallace) ve (tom) tcheky karyo
batı kanada'da avlanan iki avcıdır. kaar adında yetişkin erkek bir ayının peşine düşerler. onlar kaar'ı izlerken bir yandan minnak bir toprak kayması sonucu anasını kaybeder. beni ilk duydulandıran sahne burasıdır. açıkçası görüntü kalitesi çok kötü bir kayıttan izledim filmi ama bugün gibi hatırlıyorum. yavru aynının kayalar arasında sağa sola koşturup annesini kurtarmaya çalışmasını.
yavru ayıyla kaar'ın yolu kesişir. ve onu takip etmeye başlar yavru. kaar bundan hoşlanmaz ve onu kendinden uzaklaştırır. ama yavrunun başka bir çaresi yoktur bir yetişkin ayıya muhtaçtır bu yüzden uzaktanda olsa kaar'ı hep takip eder.
avcılar kaar'ı sıkıştırır ve yaralar. yavru ayı bunu fırsat bilip yaklaşır ve onu yalamaya başlar. o an kurulur bağları ki ben oradada ağladım. yediklerinden yavruya da ayırmaya başlaması artık onu kabul ettiği anlamına gelmektedir.
avcılar vazgeçmez ve kaar'ı tekrardan sıkıştırır. kaar onları bozguna uğratır ama avcılar eli boş dönmez oradan. yavruyu yakalar ve yanlarında götürürler. onu kullanarak kaar'ı yakalamayı planlarlar.
beklemeye koyulan avcılar bir anlık boşluğa düşer ve bu tom'la kaar'ın burun buruna gelmesiyle sonuçlanır. kaar tom'a hiçbir şey yapmaz. yavruyu almaya geldiği çok bellidir. ve tom bu durumdan çok etkilenir. bill'in kaar'ı vurmasını engeller ve sessiz bir anlaşmayla kaar uzaklaşır. burasıda benim içimden bir şeyler koparmıştı.
avcılar bu takipten vazgeçer ve yavruyu saklarlar. yavru oraya buraya koştura koştura kaar'ı aramaya başlar. oradaki heyecanı ah ki ah beni bu bile duygulandırmıştır. derken bir puma yavruyu kovalamaya başlar nefesler tutulur ha yakaladı ha yakalayacak derken korku doruktayken bir kükreme evet kaar'dır bu. puma kaçar. kaar'la yavru kavuşur. o an ah o an farklı farklı duyguları yaşatır insana.
kar yağar, kan bağı olmayan ama çok derin can bağları olan bu ufak aile kış uykusuna yatar.
benim için çok fazla duygulu bir filmdi. tam bir belgesel tadındaydı. dediğim gibi görüntü kalitesi pek iyi değildi ama verdiği duygu bana yetti.
yine insanlar ve insanların bu dünyayı sadece kendinin sanması. kendi tasarrufunda düşünüp hayvanların canına sırf zevk uğruna gözlerini bile kırpmadan kastetmeleri. biz çok garip varlıklarız gerçekten.
devamını gör...