normal sözlük aşık atışması
hortlatmışlar aşık yarışmasını
bekliyorum kaosun yatışmasını
afillibirbeyim beklerim heyhât!
sözlük aşıklarının tartışmasını
bekliyorum kaosun yatışmasını
afillibirbeyim beklerim heyhât!
sözlük aşıklarının tartışmasını
devamını gör...
zaman
o olmadan var olamadığımız, o var oldukça da bizim yok olduğumuz gerçeklik. gerçeklik? bunu tartışmaya gelmedim, iki kelam edip kalkıcam.
insanoğlu şu ana kadar onun olmayan her şeye sahip olmak istedi. bunun için kurallar yarattı, kurallar çiğnedi, savaşlar çıkarttı. ve sahip oldu da. vahşice diğer canlılardan doğayı aldık, daha ciğerlerine hava alamamış bebeklerin ölümüne sebep olduk. evet, olduk. biz olduk. sadece bir insanın, bir ülkenin veya bir ideolojinin suçu değil bu. benim, komşumun, sabahın gri saatlerinde koluna çarpıp kahvesini döktüğüm adamın, sizin, ailenizin, tek bir istisna olmadan hepimizin suçu. dünyaya geldikten sonra, bu havayı soluduğumuz andan sonra, insanlığın ağır yükü omzumuza binmiş oldu. insanlığın, insan olmanın.
ama.
dünyanın en bencil ve amacı uğruna her türlü yola başvurabilen bu varlığın sahip olamadığı bir şey var. zaman.
bir türlü yakalayamadığı, sürekli ondan bir adım önde olan, her şeye geç kalmasını sağlayan zaman.
peki ya zamana sahip olabilseydik? onu yönetebilseydik? var olur muyduk? var olan herşeyin bir sonu da olmalı. sonu ortadan kaldırabilseydik? bunun altından kalkabilir miydik? sonsuz olmanın. sınırın olmaması. böylesine iğrenç varlığa verilmesi gereken son özellik. belki tanrı olurduk. kendimizin tanrısı. kendimize inanmamız, tek umut kaynağımızın biz olması için ölümden kaçmış olmak mı gerekir? ölümden kaçmak. neden? hepimizin sonu aynı değil mi? ilk insanların da sonu aynıydı, şuan da aynı.
tarihin ilk yıllarından beri değiştiremediğimiz, sürekli yenik düştüğümüz tek şey. belki de böyle olması gerekiyordur. yenik düşülmesi gerekiyordur. sizi bilemem ama, ben zamana hükmedebilen bir insan ırkını tahmin dahi edemiyorum, etmek de istemiyorum. zaman, bizden üstün olmayı hak ediyor.
neden yıllardır aynı? neden yıllardır insanlar aynı şeyden korkuyor? tanrı olgusuyla beraber aşılmış olması gerekmez miydi ölümün? bir son olduğunu kabul edip ondan kaçmak yerine onunla barışsaydık?
saçma.
tüm süslü laflara, laflardan katlarca ağır yaşananlara rağmen, yaşamak güzel. bunu ne bir filozof, ne bir yazar ne de bir bilim adamı değiştirebilir. her şeyiyle, olanıyla, olmayanıyla; seveniyle, sevmeyeniyle; tanrısı olanıyla, olmayanıyla, dünya her şekilde yaşamaya değer. her saniyeyi zirvesine kadar yaşamaya, hafızaya kazımaya, ardından kazılanları zevkle veya dehşetle hatırlamaya, kalbinizde bir sızı oluşturmaya veya yüzünüzde bir tebessüm kırıntısına değer.
zaman.
değer.
“akıştan ziyade, bir bütünlük olarak tanımlamak daha evla sanki.
zaman ve katmanları arasındaki hareket, ve zamanın dilemması çoğu zaman insanların gözlerini karartır, düşünmek dahi yormaya başlar şahsı. haliyle, kestirmeden giderek “mefhum”, “bilinmez”, “akış” deyip çıkıverir insan.
halbuki, daha geçerli bakış açısına göre zaman başlangıcı ve sonu belli olan bir bütündür. burada yeni bir şey söylemiyorum, evet; ancak yeni şeyleri az sonra söyleyeceğim, sabır.
evreni -öncelikle dünyadan başlamak üzere- matematiksel bir biçimde ifade etmek ekseriyetle bilim adamlarının rüyasıdır. bilim birikiminin ışığı ile, yani ayağa düşen kuantum ve göreliliğin, kara delik teorilerinin birleşimi ile şeklen matematiksel bir bütünlük olmasa dahi, ayrı ayrı kabuller alındığında matematiksel tutarlılık rahatça görülebilmektedir.
ground zero olan kara delikler ve de karşıt olduğuna inanılan “ak delikler” başlangıçta fizik ve matematik kurallarının tamamen iptal olmuş versiyonları gibi görünse de, sonraları kendi içlerinde bir hayli tutarlı oldukları görülmüş, yalnız yine de tam olarak ifadeleri sağlanamamıştır.
işin özüne girersek; evren, bir matematik denklemleri bütünüdür. bu denklemler bütünü, tüm “an"ların ifadelerini tüm "değişkenler” ile birlikte tutar. sonsuza yakın büyüklükte bir kağıt parçamız olsa örneğin, bu kağıt üzerinde yazan denklemler bütünü ile tüm evren bütün olarak ifade edilmiş olarak yazılabilir.
elbette, bu yaklaşımın kuantum ile örtüştüğü düşünülebilir; ancak kuantum kendi sorunları içerisinde boğulmuşken, böylesine deterministik bir tahayyüle cevaz veremez.
devam edelim; tüm insanların, hayvanların, bitkilerin, eşyaların, (hatta esasen kuark düzeyindeki madde/dalga formatlarının) birer değişkeni olduğunu varsayalım. bu varsayımın akabinde, mezkur değişkenlerin polinomlar ve dizi/seriler katmanında denklemler oluşturduğunu, bu denklemlerin baştan sona değin, tüm “an"ları ifade ettiğini söyleyelim. evrensel doğrunun dili olan matematiğin şaşmazlığından yola çıkarak oluşturduğumuz bu denklemler bütünü, evrenin tamamını "an"lar bazında anlattığı için, bütünlüğün korunması adına, "an"ların birbirini sıralı bir şekilde takip etmesi de esas hale gelir. elbette, burada akıllara gelebilecek sorulardan bir tanesi, yeni değişkenlerin nasıl türediği üzerine olabilir; bu türeyiş denklemin "organik” oluşundan ve kendi içerisindeki zekasından kaynaklanmaktadır. kısır seviyedeki kuantum dahi insanların aslında enerji dalgaları olduğunu kanıtlayabildiyse, tutarlı bir organizma şeklindeki üretken matematiksel denklemlerden bahsetmek hiç zor değildir.
işte biz bu takibe zaman diyoruz.
oluşturulan denklemlerde kara deliklerin “denklemin kritik noktaları” olduğunun söylenmesi sıradan bir tespittir, ama yine de bir yerde egzantrik olduğu için es geçemiyoruz.
şimdi, eğer bu takip, salt olarak değişkenlerin birbirleriyle ilintilerinden meydana geliyorsa, zamanı bir arada tutan zamk çok kuvvetlidir. işbu yüzden, zaman içinde normal doğrultudan aykırı herhangi bir yolculuk yapabilmek mümkün değildir. zira, bir değişkenler bütününün diğer tüm değişkenleri etkilemesine rağmen, organik bağlara ve denklemlerin içersindeki sonuçlara rağmen bir “an"da denklemden komple çıkarıp almak (ölüm) rasyonel olsa da, o değişkenler bütününü başka bir "an"a bir şekilde "implement” (monte-ama tam karşılamıyor) etmek “an"ların tüm akışını bozabilme riskini taşımaktadır. zira, eklenecek yeni değişkenler kanserli hücreler gibi olmaması gereken sonuçları ortaya çıkarabilecek, tüm bütünlüğü bir anda silip atabilecektir. normal şartlar altında, değişkenlerin denklem içinde ilerleyip çözüme ulaşması için geçecek takip süresi (x=0=yok oluş) "an"lar arasındaki bütünlüğün değişken bazındaki "sıkılığına” bağlıdır. (ki einstein buna görelilik demiştir)
bunu ontik perspektifte incelersek, yaratıcı için bu denklemlerin hepsinin oluşturulup işleyişine bırakılması, bu işleyişin sürdürülmesi ve bitirilmesi de “an"dır, sadece. haliyle, eğer ki bir yaratıcıdan bahsedersek onun için öncesi, sonrası ve tartışmalı pozisyonlarının sorgulanması eblehlikten öte değildir.
zira denklem sadece değişkenleri için geçerlidir.”
insanoğlu şu ana kadar onun olmayan her şeye sahip olmak istedi. bunun için kurallar yarattı, kurallar çiğnedi, savaşlar çıkarttı. ve sahip oldu da. vahşice diğer canlılardan doğayı aldık, daha ciğerlerine hava alamamış bebeklerin ölümüne sebep olduk. evet, olduk. biz olduk. sadece bir insanın, bir ülkenin veya bir ideolojinin suçu değil bu. benim, komşumun, sabahın gri saatlerinde koluna çarpıp kahvesini döktüğüm adamın, sizin, ailenizin, tek bir istisna olmadan hepimizin suçu. dünyaya geldikten sonra, bu havayı soluduğumuz andan sonra, insanlığın ağır yükü omzumuza binmiş oldu. insanlığın, insan olmanın.
ama.
dünyanın en bencil ve amacı uğruna her türlü yola başvurabilen bu varlığın sahip olamadığı bir şey var. zaman.
bir türlü yakalayamadığı, sürekli ondan bir adım önde olan, her şeye geç kalmasını sağlayan zaman.
peki ya zamana sahip olabilseydik? onu yönetebilseydik? var olur muyduk? var olan herşeyin bir sonu da olmalı. sonu ortadan kaldırabilseydik? bunun altından kalkabilir miydik? sonsuz olmanın. sınırın olmaması. böylesine iğrenç varlığa verilmesi gereken son özellik. belki tanrı olurduk. kendimizin tanrısı. kendimize inanmamız, tek umut kaynağımızın biz olması için ölümden kaçmış olmak mı gerekir? ölümden kaçmak. neden? hepimizin sonu aynı değil mi? ilk insanların da sonu aynıydı, şuan da aynı.
tarihin ilk yıllarından beri değiştiremediğimiz, sürekli yenik düştüğümüz tek şey. belki de böyle olması gerekiyordur. yenik düşülmesi gerekiyordur. sizi bilemem ama, ben zamana hükmedebilen bir insan ırkını tahmin dahi edemiyorum, etmek de istemiyorum. zaman, bizden üstün olmayı hak ediyor.
neden yıllardır aynı? neden yıllardır insanlar aynı şeyden korkuyor? tanrı olgusuyla beraber aşılmış olması gerekmez miydi ölümün? bir son olduğunu kabul edip ondan kaçmak yerine onunla barışsaydık?
saçma.
tüm süslü laflara, laflardan katlarca ağır yaşananlara rağmen, yaşamak güzel. bunu ne bir filozof, ne bir yazar ne de bir bilim adamı değiştirebilir. her şeyiyle, olanıyla, olmayanıyla; seveniyle, sevmeyeniyle; tanrısı olanıyla, olmayanıyla, dünya her şekilde yaşamaya değer. her saniyeyi zirvesine kadar yaşamaya, hafızaya kazımaya, ardından kazılanları zevkle veya dehşetle hatırlamaya, kalbinizde bir sızı oluşturmaya veya yüzünüzde bir tebessüm kırıntısına değer.
zaman.
değer.
“akıştan ziyade, bir bütünlük olarak tanımlamak daha evla sanki.
zaman ve katmanları arasındaki hareket, ve zamanın dilemması çoğu zaman insanların gözlerini karartır, düşünmek dahi yormaya başlar şahsı. haliyle, kestirmeden giderek “mefhum”, “bilinmez”, “akış” deyip çıkıverir insan.
halbuki, daha geçerli bakış açısına göre zaman başlangıcı ve sonu belli olan bir bütündür. burada yeni bir şey söylemiyorum, evet; ancak yeni şeyleri az sonra söyleyeceğim, sabır.
evreni -öncelikle dünyadan başlamak üzere- matematiksel bir biçimde ifade etmek ekseriyetle bilim adamlarının rüyasıdır. bilim birikiminin ışığı ile, yani ayağa düşen kuantum ve göreliliğin, kara delik teorilerinin birleşimi ile şeklen matematiksel bir bütünlük olmasa dahi, ayrı ayrı kabuller alındığında matematiksel tutarlılık rahatça görülebilmektedir.
ground zero olan kara delikler ve de karşıt olduğuna inanılan “ak delikler” başlangıçta fizik ve matematik kurallarının tamamen iptal olmuş versiyonları gibi görünse de, sonraları kendi içlerinde bir hayli tutarlı oldukları görülmüş, yalnız yine de tam olarak ifadeleri sağlanamamıştır.
işin özüne girersek; evren, bir matematik denklemleri bütünüdür. bu denklemler bütünü, tüm “an"ların ifadelerini tüm "değişkenler” ile birlikte tutar. sonsuza yakın büyüklükte bir kağıt parçamız olsa örneğin, bu kağıt üzerinde yazan denklemler bütünü ile tüm evren bütün olarak ifade edilmiş olarak yazılabilir.
elbette, bu yaklaşımın kuantum ile örtüştüğü düşünülebilir; ancak kuantum kendi sorunları içerisinde boğulmuşken, böylesine deterministik bir tahayyüle cevaz veremez.
devam edelim; tüm insanların, hayvanların, bitkilerin, eşyaların, (hatta esasen kuark düzeyindeki madde/dalga formatlarının) birer değişkeni olduğunu varsayalım. bu varsayımın akabinde, mezkur değişkenlerin polinomlar ve dizi/seriler katmanında denklemler oluşturduğunu, bu denklemlerin baştan sona değin, tüm “an"ları ifade ettiğini söyleyelim. evrensel doğrunun dili olan matematiğin şaşmazlığından yola çıkarak oluşturduğumuz bu denklemler bütünü, evrenin tamamını "an"lar bazında anlattığı için, bütünlüğün korunması adına, "an"ların birbirini sıralı bir şekilde takip etmesi de esas hale gelir. elbette, burada akıllara gelebilecek sorulardan bir tanesi, yeni değişkenlerin nasıl türediği üzerine olabilir; bu türeyiş denklemin "organik” oluşundan ve kendi içerisindeki zekasından kaynaklanmaktadır. kısır seviyedeki kuantum dahi insanların aslında enerji dalgaları olduğunu kanıtlayabildiyse, tutarlı bir organizma şeklindeki üretken matematiksel denklemlerden bahsetmek hiç zor değildir.
işte biz bu takibe zaman diyoruz.
oluşturulan denklemlerde kara deliklerin “denklemin kritik noktaları” olduğunun söylenmesi sıradan bir tespittir, ama yine de bir yerde egzantrik olduğu için es geçemiyoruz.
şimdi, eğer bu takip, salt olarak değişkenlerin birbirleriyle ilintilerinden meydana geliyorsa, zamanı bir arada tutan zamk çok kuvvetlidir. işbu yüzden, zaman içinde normal doğrultudan aykırı herhangi bir yolculuk yapabilmek mümkün değildir. zira, bir değişkenler bütününün diğer tüm değişkenleri etkilemesine rağmen, organik bağlara ve denklemlerin içersindeki sonuçlara rağmen bir “an"da denklemden komple çıkarıp almak (ölüm) rasyonel olsa da, o değişkenler bütününü başka bir "an"a bir şekilde "implement” (monte-ama tam karşılamıyor) etmek “an"ların tüm akışını bozabilme riskini taşımaktadır. zira, eklenecek yeni değişkenler kanserli hücreler gibi olmaması gereken sonuçları ortaya çıkarabilecek, tüm bütünlüğü bir anda silip atabilecektir. normal şartlar altında, değişkenlerin denklem içinde ilerleyip çözüme ulaşması için geçecek takip süresi (x=0=yok oluş) "an"lar arasındaki bütünlüğün değişken bazındaki "sıkılığına” bağlıdır. (ki einstein buna görelilik demiştir)
bunu ontik perspektifte incelersek, yaratıcı için bu denklemlerin hepsinin oluşturulup işleyişine bırakılması, bu işleyişin sürdürülmesi ve bitirilmesi de “an"dır, sadece. haliyle, eğer ki bir yaratıcıdan bahsedersek onun için öncesi, sonrası ve tartışmalı pozisyonlarının sorgulanması eblehlikten öte değildir.
zira denklem sadece değişkenleri için geçerlidir.”
devamını gör...
güneş (yazar)
karalama defteri başta olmak üzere tüm paylaşımlarını severek okuduğum,artılarını esirgemeyen değerli yazar ve anne.iyi ki varlar.
birbirinden sevimli ikizleriyle mutlu bir yaşam diliyorum.
birbirinden sevimli ikizleriyle mutlu bir yaşam diliyorum.
devamını gör...
bir fotoğraf bin hikaye fotoğraf sergisi
ümraniye eğitim ve araştırma hastanesi’nde anestezi teknikeri olarak çalışan fotoğraf sanatçısı ayşegül aksoy'un 14 ay boyunca covid 19'la mücadele eden meslektaşlarını çektiği fotoğraflarının yayınlandığı sergi.
sergiden birkaç fotoğraf:







ayrıntılar:
www.sozcu.com.tr/2021/sagli...
sergiden birkaç fotoğraf:







ayrıntılar:
www.sozcu.com.tr/2021/sagli...
devamını gör...
selüloz
birtkilerin hücre duvarını oluşturan polisakkarittir. suda çözünmez. glikozları birbirine bağlayan bağlar farklı olduğundan dolayı çoğu memeli selülozu sindiremez. otçul hayvanlar ise sindirim sisteminde yaşayan mutualist bakteriler sayesinde selülozdan faydalanırlar.
devamını gör...
yedinci dem
cahit sıtkı tarancı'nın yapmış olduğu; 'şiir, sözcüklerle güzel biçimler kurmak sanatıdır. hangi sözcük, hangi sözcükle yan yana geldiğinde nasıl bir ışık ortaya çıkar? bunu bilmek gerek' tanımını, kendine has üslubuyla yazmış olduğu kıymetli şiirlerle karşılayan, şair duyumuna sahip, tanımlarında kullandığı sade ve akıcı türkçesiyle kendini okutan, değerli bir yazardır.
devamını gör...
doğru eşi bulma yöntemi
doğru eş yoktur.
seçimler vardır ve sonuçlarına katlanacak demir gibi bir yürek.
seçimler vardır ve sonuçlarına katlanacak demir gibi bir yürek.
devamını gör...
intörn
ingilizce intern kelimesinden türkçeye geçmiş, stajyer anlamına gelen, halihazırda tıp fakültesi son sınıf öğrencileri için kullanılan terimdir. lakin ilk tanimda da yazıldığı gibi stajyer yerine amele kelimesi daha uygundur.
devamını gör...
homeros (yazar)
pamuk seker yetmezligi yasadigi fark edilip mod mertebesine alinan yazar tanesi*.
devamını gör...
nuri bilge ceylan
başlıkta yazılan tüm entryleri okuyunca şaşırıp kaldığım yönetmen. kendisiyle yüzlerce kez içip sanat ve sinema kritiği yaptığım için çok rahat yazacağım. yazdıklarımı kendisine de söylediğim için hiç kasmıyorum.
bence muhteşem bir fotoğrafçıdır. ilk filmlerindeki kadrajlara bakarsanız her karenin muhteşem bir açıyla çekildiğini görürsünüz. görüntü yönetmeni olarak gökhan tiryaki ile çalışınca bu özelliğini kaybetti.
sinemalarındaki bence tek başarısı ışık kullanımıdır. hiçbir türk yönetmenin uğraşmadığı kadar ışıkla uğraşır ve en iyisini buluncaya kadar vazgeçmez.
bir zamanlar anadolu'da film setine gitmiştim bir gün. gece arabalar bir tarlanın yanına gelecek sahnesi çekilecek. tarladaki buğdaylar hafif salınacak. gece olduğu için hafif görülecek buğdaylar. tüm seti kabız etti. ışıklar ayarlanıyor arabalar uzaktan geliyor. arabaların farları gelince fazla aydınlık oluyor. setteki ışıkları kapatıyor fazla karanlık. sabaha kadar arabalar gitti geldi. ışıkların yeri değişti. tam doğruyu buldum derken güneş doğmuştu.
fotoğrafçılık ve ışık konusunda ne kadar başarılıysa yönetmenlik konusunda o kadar başarısız. bu bence. ama senaryo yazma konusunda kesinlikle rezalete imza atıyor. zaten senaryoları eşi ve bir kaç kişi ile yazıyor ama kesinlikle hatalarla dolu boş senaryolar. ne yaparsan yap senaryo yazma dediğim zaman iyi senaryo yazan yok ki diyen biri.
bir senaryo yazıp verdim eline. çok beğendi. ön çalışmalara başladı. filmi bana bir anlattı. hemen çektim senaryo mu. kendi senaryolarına benzetmiş.
keşke en iyi olduğu şeyi yapsa. fotoğraf çekse.
bence muhteşem bir fotoğrafçıdır. ilk filmlerindeki kadrajlara bakarsanız her karenin muhteşem bir açıyla çekildiğini görürsünüz. görüntü yönetmeni olarak gökhan tiryaki ile çalışınca bu özelliğini kaybetti.
sinemalarındaki bence tek başarısı ışık kullanımıdır. hiçbir türk yönetmenin uğraşmadığı kadar ışıkla uğraşır ve en iyisini buluncaya kadar vazgeçmez.
bir zamanlar anadolu'da film setine gitmiştim bir gün. gece arabalar bir tarlanın yanına gelecek sahnesi çekilecek. tarladaki buğdaylar hafif salınacak. gece olduğu için hafif görülecek buğdaylar. tüm seti kabız etti. ışıklar ayarlanıyor arabalar uzaktan geliyor. arabaların farları gelince fazla aydınlık oluyor. setteki ışıkları kapatıyor fazla karanlık. sabaha kadar arabalar gitti geldi. ışıkların yeri değişti. tam doğruyu buldum derken güneş doğmuştu.
fotoğrafçılık ve ışık konusunda ne kadar başarılıysa yönetmenlik konusunda o kadar başarısız. bu bence. ama senaryo yazma konusunda kesinlikle rezalete imza atıyor. zaten senaryoları eşi ve bir kaç kişi ile yazıyor ama kesinlikle hatalarla dolu boş senaryolar. ne yaparsan yap senaryo yazma dediğim zaman iyi senaryo yazan yok ki diyen biri.
bir senaryo yazıp verdim eline. çok beğendi. ön çalışmalara başladı. filmi bana bir anlattı. hemen çektim senaryo mu. kendi senaryolarına benzetmiş.
keşke en iyi olduğu şeyi yapsa. fotoğraf çekse.
devamını gör...
şu an hissettiğiniz burukluğun sebebi
bugün denk geldiğim kazalar. çoğul evet. ölümün bir saniyelikte olsa yakınından geçmek, içimi burkuyor.
eve dönerken bir tane çocuk, sen de 9 ben diyim 11 yaşlarında elinde sigara salak salak dans ediyor. kendini havalı sanıyor. sinir oldum ottan dünya düzenine.
eve dönerken bir tane çocuk, sen de 9 ben diyim 11 yaşlarında elinde sigara salak salak dans ediyor. kendini havalı sanıyor. sinir oldum ottan dünya düzenine.
devamını gör...
fermiyonlar
göreli kuantum alan kuramında buçuklu spine sahip olanlar fermiyon olarak adlandırılır.fermiyonlar da proton gibi bileşik veya elektron gibi temel olabilir.
devamını gör...
sahibinin güzel olduğu hissi veren kadın isimleri
selvi
kesinlikle sülün gibi bir kız ya da kadındır.
kesinlikle sülün gibi bir kız ya da kadındır.
devamını gör...
sivas katliamı
33 aydının diri diri yakıldığı ve dönemin başbakanı tansu çillerin “ vatandaşlarımız zarar görmemiştir” açıklaması yaparak nasıl bir insan olduğunu açıkça beyan ettiği katliamdır.
her 2 temmuzda aklıma hep aynı fotoğraf düşer. behçet aysan, uğur kaynar ve benim için türk dilinin en büyük şairi olan metin altıok’un merdivende ölümü bekledikleri o kare:

türkiye’nin üç büyük şairi o merdivende yakıldı. yazmak bile bu kadar can yakarken, yakmak nasıl bir vicdansızlık gerektirir siz düşünün. bu katliamı savunup ama onlar da şöyle yaptı, böyle yaptı diyen insanların vicdanı da o ateşi tutuşturanlarınki kadardır.
bir ülke şairlerini yakarsa geleceğini karartır elbette. bu günler o yangınlardan miras bize.
orda çıkan dumanlar yüzünden göz gözü görmüyor yalnız ve güzel ülkemde. ülkem elinde kibritle dolaşan adamlara kaldı çünkü.
ama biz biliyoruz ve herkes bilsin istiyoruz ki sizin ateşleriniz bu toprağın türkülerini, şiirlerini yakıp kül etmeye yetmeyecek. biz yine metin abiyi, behçet aysan’ı, uğur kaynar’ı okumaya, canım hasret gültekin’i dinlemeye devam edeceğiz çünkü “ düştüğün yerde, derman sendedir.”
her 2 temmuzda aklıma hep aynı fotoğraf düşer. behçet aysan, uğur kaynar ve benim için türk dilinin en büyük şairi olan metin altıok’un merdivende ölümü bekledikleri o kare:

türkiye’nin üç büyük şairi o merdivende yakıldı. yazmak bile bu kadar can yakarken, yakmak nasıl bir vicdansızlık gerektirir siz düşünün. bu katliamı savunup ama onlar da şöyle yaptı, böyle yaptı diyen insanların vicdanı da o ateşi tutuşturanlarınki kadardır.
bir ülke şairlerini yakarsa geleceğini karartır elbette. bu günler o yangınlardan miras bize.
orda çıkan dumanlar yüzünden göz gözü görmüyor yalnız ve güzel ülkemde. ülkem elinde kibritle dolaşan adamlara kaldı çünkü.
ama biz biliyoruz ve herkes bilsin istiyoruz ki sizin ateşleriniz bu toprağın türkülerini, şiirlerini yakıp kül etmeye yetmeyecek. biz yine metin abiyi, behçet aysan’ı, uğur kaynar’ı okumaya, canım hasret gültekin’i dinlemeye devam edeceğiz çünkü “ düştüğün yerde, derman sendedir.”
devamını gör...
dua et kızsın
''kızmazsa kötü olacak'' diye düşündürten başlıktır.
devamını gör...
agatha christie
polisiye roman yazarıdır, 10 küçük zenci kitabında beni ters köşe yapmıştı, katil hiç tahmin etmediğim birisi çıkmıştı. muazzam bir kaleme sahip gerçekten.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
hala evanescence dinliyorum bazen. fallen çok iyi albüm bence.
devamını gör...
alıngan erkek çekiciliği
yere batsin dedigim çekicilik. sürekli içine atip saçma sapan yerlerde parlar. net ol be koca adam bu tavırlar ne? ne kadar gıcık olduğum tip varsa hepsi alıngan onu fark ettim.
devamını gör...
insanı yoran şeyler
insanı en çok ümit edip her seferinde eli bomboş kalmak yorar. bir insanı kayıtsız şartsız severken, sürekli kötülük görmek yorar.
devamını gör...