oksitosin
--- alıntı ---
son zamanlardaki çalışmalar oksitosin hormonunun davranışlar üzerine etkisini de ortaya koymaktadır. örneğin; orgazm, sosyal tanıma, eşler arasındaki bağ, anksiyete ve anne davranışları bu davranışlar arasında sayılabilir.
bu nedenle bu hormona bazen "aşk hormonu" da denmektedir. oksitosin salgılanmasındaki yetersizlik sosyopati, psikopati, narsisizm ve genel manipülasyon eğilimi ile ilişkili bulunmuştur.
--- alıntı ---
son zamanlardaki çalışmalar oksitosin hormonunun davranışlar üzerine etkisini de ortaya koymaktadır. örneğin; orgazm, sosyal tanıma, eşler arasındaki bağ, anksiyete ve anne davranışları bu davranışlar arasında sayılabilir.
bu nedenle bu hormona bazen "aşk hormonu" da denmektedir. oksitosin salgılanmasındaki yetersizlik sosyopati, psikopati, narsisizm ve genel manipülasyon eğilimi ile ilişkili bulunmuştur.
--- alıntı ---
devamını gör...
babayla girilen diyaloglar
- baba x cipsinden alır mısın gelirken?
+ tamam.
15 dakika sonra markette arar..
+ kızım dondurulmuş cips var ondan alayım mı?
-yok baba dediğimden al sen, yoksa da kalsın.
+ kaşık cips varmış ondan alayım mı?
- babacım yok kalsın o zaman.
+ almayayım mı?
- yok baba alma.
eve dondurulmuş cipsi alıp geldi. şaka değil her markete gittiğinde bunu yaşıyoruz..
+ tamam.
15 dakika sonra markette arar..
+ kızım dondurulmuş cips var ondan alayım mı?
-yok baba dediğimden al sen, yoksa da kalsın.
+ kaşık cips varmış ondan alayım mı?
- babacım yok kalsın o zaman.
+ almayayım mı?
- yok baba alma.
eve dondurulmuş cipsi alıp geldi. şaka değil her markete gittiğinde bunu yaşıyoruz..
devamını gör...
çocuklarımın okula gitmesini istemiyorum
abdurrahman dilipak'ın 30 nisan 2020 tarihinde armağan çağlayanın gör beni isimli programında sarf ettiği rezalet söylemdir. bu söyleminden yola çıkarak kirli zihniyetlerinin nasıl çalıştığını ifade etmek istiyorum izninizle.
kendilerinin derin okumaları ve geldikleri çevrenin çok entelektüel(!) olması sebebiyle okulların yetersiz olduğunu ifade eden şahıs devamında ise okullarda öğretilen yalan yanlış* bilgilerin insanı imanından edebileceğine gönderme yapıyor. hatta yetmiyor olacak ki söyleşinin devamında çocukları yalan yanlış dini bilgiler edinmemesi için kendi kitaplarını okumaya yönlendirdiğinden bahsediyor.
daha detaylı izlemek isteyenler için;
programa buradan ulaşabilirsiniz
aslında bu kısma yazının ilerleyen vakitlerinde gelmeyi planlıyordum lakin videonun altında yazılan güzellemeleri okuduğumda yeniden sinir katsayım tavan yaptı ve manipülasyona ne kadar açık bir toplum olduğumuz ile yüzleştim o sebeple video altında okuyacağınız yorumlar bu girdiye kısmi manada kanıt niteliği taşımaktadır.
entelektüel toplum oluşturmak için birkaç kuşak okur-yazar olmalı ve temel düşünsel faaliyetleri yerine getirebilmelidir. bu konuda elbette çok fazla üzerine söylenecek söz yok. lakin eğitim kurumlarını karalayarak çok idealize ettiğiniz topluma ulaşmanızda mümkün görünmüyor bunun sebeplerini ise hemen aşağıda tüik verileri ile sabit olacak şekilde siz okuyuculara paylaşacağım.
öncelikle 2018 tarihli bir tüik verisini sizinle paylaşmak isterim;
2018’de 15 yaşından küçük 167 çocuk doğum yaptı. 15-17 yaş grubunda ise 11 bin 636 çocuk, anne oldu.
daha detaylı bilgi sahibi olmak için bu haber ile ilgili;euronews haberine buradan ulaşabilirsiniz
türkiyede son yıllarda artan çocuk evlilikleri ve istismar vakaları göz önüne alındığında bu tip söylemlerin sosyo-kültürel seviyesi düşük ve ekseriyetle ortadoğu zihniyetini koruma çabasında olan aileler tarafından bir savunma mekanizması olarak kullanılacağı gün gibi aşikardır. hemen ardından gelen bir konu ise bu memlekette bir çok aktivist yakın zamanlara kadar hala köy köy dolaşıp; baba beni okula gönder gibi projeler ile çocukları okullara ulaştırmaya çalışıyordu ki hala benzeri onlarca proje yürütülmeye devam edilmektedir. işte bu noktada bu tür söylemlerden salt kötü niyet okumak son derece yerli yerinde bir davranış olacaktır.
akışı biraz böleceğim bu paragrafta ancak buraya eklemeden edemeyeceğim. video boyunca nasıl mazlumun yanında olduğu konusunda güzellemeler yapan zat-ı muhterem islam ve diğerkamlık konusunda pek düşünmemiş olacak ki önünü ardını düşünmeden bu tehlikeli söylemlerini gün geçtikçe daha yüksek bir sesle ifade ediyor.
neyse efendim ben yazmaya devam edeyim çünkü hırsımı kolay kolay alabilecek gibi değilim.
kocaeli üniversitesi akademisyenlerinden yrd.doç.dr. ibrahim güran yumuşak'ın gelişmekte olan ülkeler ve türkiye açısından
kadın eğitiminin ekonomik ve sosyal boyutu üzerine bir değerlendirme isimli makalesinde türkiye'nin gelişmekte olan ülkeler arasından seçtiği ülkeler arasında dahi 1990 senesi verilerine göre; erkeklerde %89, kadınlarda %66 oranında okuma-yazma oranı ile geri sıralarda. tüm bu veriler göz önüne alındığında dahi bile söylemin ne kadar kötücül sonuçlar doğurabileceği açıkca göz önündedir.
ilgili makalenin detaylarına buradan ulaşabilirsiniz
hala öfkem geçmedi ara ara gelip bu başlığı editleyerek yazmaya devam edeceğim.
kendilerinin derin okumaları ve geldikleri çevrenin çok entelektüel(!) olması sebebiyle okulların yetersiz olduğunu ifade eden şahıs devamında ise okullarda öğretilen yalan yanlış* bilgilerin insanı imanından edebileceğine gönderme yapıyor. hatta yetmiyor olacak ki söyleşinin devamında çocukları yalan yanlış dini bilgiler edinmemesi için kendi kitaplarını okumaya yönlendirdiğinden bahsediyor.
daha detaylı izlemek isteyenler için;
programa buradan ulaşabilirsiniz
aslında bu kısma yazının ilerleyen vakitlerinde gelmeyi planlıyordum lakin videonun altında yazılan güzellemeleri okuduğumda yeniden sinir katsayım tavan yaptı ve manipülasyona ne kadar açık bir toplum olduğumuz ile yüzleştim o sebeple video altında okuyacağınız yorumlar bu girdiye kısmi manada kanıt niteliği taşımaktadır.
entelektüel toplum oluşturmak için birkaç kuşak okur-yazar olmalı ve temel düşünsel faaliyetleri yerine getirebilmelidir. bu konuda elbette çok fazla üzerine söylenecek söz yok. lakin eğitim kurumlarını karalayarak çok idealize ettiğiniz topluma ulaşmanızda mümkün görünmüyor bunun sebeplerini ise hemen aşağıda tüik verileri ile sabit olacak şekilde siz okuyuculara paylaşacağım.
öncelikle 2018 tarihli bir tüik verisini sizinle paylaşmak isterim;
2018’de 15 yaşından küçük 167 çocuk doğum yaptı. 15-17 yaş grubunda ise 11 bin 636 çocuk, anne oldu.
türkiyede son yıllarda artan çocuk evlilikleri ve istismar vakaları göz önüne alındığında bu tip söylemlerin sosyo-kültürel seviyesi düşük ve ekseriyetle ortadoğu zihniyetini koruma çabasında olan aileler tarafından bir savunma mekanizması olarak kullanılacağı gün gibi aşikardır. hemen ardından gelen bir konu ise bu memlekette bir çok aktivist yakın zamanlara kadar hala köy köy dolaşıp; baba beni okula gönder gibi projeler ile çocukları okullara ulaştırmaya çalışıyordu ki hala benzeri onlarca proje yürütülmeye devam edilmektedir. işte bu noktada bu tür söylemlerden salt kötü niyet okumak son derece yerli yerinde bir davranış olacaktır.
akışı biraz böleceğim bu paragrafta ancak buraya eklemeden edemeyeceğim. video boyunca nasıl mazlumun yanında olduğu konusunda güzellemeler yapan zat-ı muhterem islam ve diğerkamlık konusunda pek düşünmemiş olacak ki önünü ardını düşünmeden bu tehlikeli söylemlerini gün geçtikçe daha yüksek bir sesle ifade ediyor.
neyse efendim ben yazmaya devam edeyim çünkü hırsımı kolay kolay alabilecek gibi değilim.
kocaeli üniversitesi akademisyenlerinden yrd.doç.dr. ibrahim güran yumuşak'ın gelişmekte olan ülkeler ve türkiye açısından
kadın eğitiminin ekonomik ve sosyal boyutu üzerine bir değerlendirme isimli makalesinde türkiye'nin gelişmekte olan ülkeler arasından seçtiği ülkeler arasında dahi 1990 senesi verilerine göre; erkeklerde %89, kadınlarda %66 oranında okuma-yazma oranı ile geri sıralarda. tüm bu veriler göz önüne alındığında dahi bile söylemin ne kadar kötücül sonuçlar doğurabileceği açıkca göz önündedir.
ilgili makalenin detaylarına buradan ulaşabilirsiniz
hala öfkem geçmedi ara ara gelip bu başlığı editleyerek yazmaya devam edeceğim.
devamını gör...
sözlükte sürekli bir sözlük yazarının gündem olması
öyle bir şey olduğunu düşünmüyorum. eğer olsaydı ben mutlaka gündem olurdum*
devamını gör...
kaç kere aşık olunabilir sorunsalı
insan bana göre yalnızca bir kere aşık olabilir. belki o duyguları yaşatan belki daha güzellerini yaşatan biri veya birileri karşına çıkabilir ve insan bir kere aşık olmazmış diyebilirsin. bu tanımı goethe'nin şu sözüyle noktalamak istiyorum. insan yaşamı boyunca bir kişiyi sever. önceki ve sonrakiler; birer arayış, kaçış yada aldanıştır.
devamını gör...
yazarların engellediği ilk yazar
(bkz: lucifer)
bir ara herkes engelliyordu. hürriyet gazetesinden bile tam sayfa duyuranı vardı. youtube kafa sözlük röportajının yorum kısmında ‘atın o herifi’ yazılı hala.
noldu o iş ya. havaya sıka sıka engelliyordunuz. inşallaa engellemişlerdir. sısısıs
bir ara herkes engelliyordu. hürriyet gazetesinden bile tam sayfa duyuranı vardı. youtube kafa sözlük röportajının yorum kısmında ‘atın o herifi’ yazılı hala.
noldu o iş ya. havaya sıka sıka engelliyordunuz. inşallaa engellemişlerdir. sısısıs
devamını gör...
normal sözlük’te tanımlarını sevdiğiniz yazarlar
ıvanmılınskı sevmeyerek takip ediyorum , hasetlikten
nelson ama kızıl olmayanı , kızıl olanı dinsiz zira kızıl nelson , karadereli panda , daddy , örnek vatandaş ve sair
listeyi güncelleyeceğim şimdilik birinci çinko*
nelson ama kızıl olmayanı , kızıl olanı dinsiz zira kızıl nelson , karadereli panda , daddy , örnek vatandaş ve sair
listeyi güncelleyeceğim şimdilik birinci çinko*
devamını gör...
eski sevgili ile gidilen yerlere bir daha gidememek
mekan psikolojisi kaynaklı bir durumdur. kişi bu durumu aşmak isterse aynı yerlerde yeni ve farklı anılar oluşturmak zamanla bu sıkıntıyı atlatmasına yardımcı olacaktır. kişinin bu sıkıntıyı aşmak için uğraşmak istememesi de bir tercih meselesidir gerçi. sevgilisi artık hayatta değilse ve o yerlerde onun anısı saklıysa, anısına saygı duymak için o yerlerde yeni anılar oluşturmak istemeyebilir benim gibi.
devamını gör...
yazarların en sevdiği börek çeşidi
çin böreğini tek geçerim.
devamını gör...
panseksüel
tahminimce tavalardan hoşlanan cinsiyet.
devamını gör...
akıllı telefonlardan önce gençlerin yaptıkları şeyler
arkadaşlarımla yürüyüş, gezi gibi etkinlikler düzenlerdik. yüzümüz telefona dönük değil de birbirimize dönük olurdu.
tv izler, müzik dinler, sohbet ederdik. kahve içer, kek yapar, gelecekten bahsederdik. güzel günlerdi.
tv izler, müzik dinler, sohbet ederdik. kahve içer, kek yapar, gelecekten bahsederdik. güzel günlerdi.
devamını gör...
erlik
özenli video hazırlayan youtube kanalı. vibio yılmaz güney'i öven bir video yaptktan sonra erlik yılmaz güney'in gerçek yüzünü gösteren bir video yaptı. vibio yılmaz güney'in videosunu kaldırdı. hatta sonra türklere yanlayan video attı (adamlar yaranmak için ne yapacağını şaşırmış) erlikin yılmaz güney videosunun sonu beni etkiledi ve takdir ettim. videonun sonunda şöyle diyordu;
yılmaz güneyin öldürdüğü yumurtalık hakimi nevşehirli hakim sefa mutlunun annesi hatice mutlu 2017 yılında 101 yaşında vefat etti. sefa mutlunun hesabını soracak kimse kalmadı. hâl böyle olunca artık vibio gibileri sahnenin onlara kaldığını sandı ama ben kaldım kardeş! ben kaldım.
yılmaz güneyin öldürdüğü yumurtalık hakimi nevşehirli hakim sefa mutlunun annesi hatice mutlu 2017 yılında 101 yaşında vefat etti. sefa mutlunun hesabını soracak kimse kalmadı. hâl böyle olunca artık vibio gibileri sahnenin onlara kaldığını sandı ama ben kaldım kardeş! ben kaldım.
devamını gör...
nika ayaklanması
532 yılında doğu roma imparatoru iustinianus'un politikalarına karşı başkent konstantinopolis'in ortasında çıkan ayaklanma. hipodrom'da yarışan quadriga takımlarından yeşiller ve maviler'in liderlerinin tutuklanması ve bazılarının idam edilmesi neticesinde, normalde kanlı bıçaklı antik holiganlar olan maviler ve yeşiller'in birleşerek şehir meydanını (theodosius'un inşa ettirdiği ikinci ayasofya da dahil olmak üzere) yakıp yıkmasıyla başlamıştır. isyancılar daha sonra hipodrom'a girerek yarışçılardan birini imparator ilan etmiş, isyan belisarius isimli cengaver generalin hipodrom kapılarını kapatıp içerideki otuz bin isyancıyı kılıçtan geçirmesiyle son bulmuştur. adını isyancıların attığı "nika" sloganlarından almıştır.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
duygusal bir insan olmadığımı duyarım etrafımdan sık sık. mantığını ön plana alan biriymişim ben. bana göre doğrulara ve bana göre yanlışlara göre yaşarmışım. duygularımın beni yönetmesine izin vermezmişim. nasıl da yapıyormuşum bunu, çok ilginçmiş. allah allah...
şu duygulara göre karar verme/vermeme meselesi ney tam olarak? kim ya, allah aşkına kim, sevebilir, seçebilir kendisine, aklına, mantığına "bir şekilde" uyuyor olmayan birini, şeyi? abi ben mesela, bir ırkçı sevebilir miyim? isterse dünyanın en yakışıklı, en güzel seven, en mükemmel bakan adamı olsun ben ya ben, saygı tanımı benimle örtüşmeyen biriyle olabilir miyim? sen mesela, 2 kedin 3 köpeğin var; hayvan sever olmayan biriyle nasıl bir ilişki kurabilirsin? tamam, hadi sevgiyi geçelim, boğaziçi'ne girmeye puanın yetiyorsa, bahçesinde çok güzel çiçekler var diye osmangazi üniversitesi'ne mi kayıt yaptırırsın abi? karar alma mekanizmalarındaki şu duygusal yönün mantıksallığını bir kabul edebilir mi herkes artık çok rica ediyorum. kendimize "uygun" olana yöneliriz. sen adına duygusallık de, mantıklılık de, krem peynircilik de, canın ne istersen de. bu böyle. geçiyorum?
gelelim nedir duygusallık sorusuna. aşırı uçlarda, egzajere bir dışavurum mu? her şeye ağlamak mı mesela? buluttan nem kapmak da değil, o alınganlık... nedir duygusallık arkadaşım? ben şimdi çok eski bir anıya, çok bugünüme sirayet eden bir geçmişe benzeyen bir sahne görme olasılığım olan gün için şimdiden "duygusallaşıyorsam" nasıl mantığını ön plana alan biri oluyorum? abartı tepkiler veren biri değilim yaşanan üzücü durumlar karşısında ya da kendimi uyutmanın bir şekilde yolunu bulabiliyorum diye, sadece birkaç saatliğine birini görebilmek için şehir değiştirmeyi bir saniye bile düşünmememin "mantıksızlığını" mı görmezden gelmem gerekiyor? üstelik bir sürü tehlikeye gebe bir ziyaret...
hayır yaa duygusal biri değilim ben. bu kadar insan söylüyorsa vardır bir bildikleri. herkes de yanılacak değil ya!
şu duygulara göre karar verme/vermeme meselesi ney tam olarak? kim ya, allah aşkına kim, sevebilir, seçebilir kendisine, aklına, mantığına "bir şekilde" uyuyor olmayan birini, şeyi? abi ben mesela, bir ırkçı sevebilir miyim? isterse dünyanın en yakışıklı, en güzel seven, en mükemmel bakan adamı olsun ben ya ben, saygı tanımı benimle örtüşmeyen biriyle olabilir miyim? sen mesela, 2 kedin 3 köpeğin var; hayvan sever olmayan biriyle nasıl bir ilişki kurabilirsin? tamam, hadi sevgiyi geçelim, boğaziçi'ne girmeye puanın yetiyorsa, bahçesinde çok güzel çiçekler var diye osmangazi üniversitesi'ne mi kayıt yaptırırsın abi? karar alma mekanizmalarındaki şu duygusal yönün mantıksallığını bir kabul edebilir mi herkes artık çok rica ediyorum. kendimize "uygun" olana yöneliriz. sen adına duygusallık de, mantıklılık de, krem peynircilik de, canın ne istersen de. bu böyle. geçiyorum?
gelelim nedir duygusallık sorusuna. aşırı uçlarda, egzajere bir dışavurum mu? her şeye ağlamak mı mesela? buluttan nem kapmak da değil, o alınganlık... nedir duygusallık arkadaşım? ben şimdi çok eski bir anıya, çok bugünüme sirayet eden bir geçmişe benzeyen bir sahne görme olasılığım olan gün için şimdiden "duygusallaşıyorsam" nasıl mantığını ön plana alan biri oluyorum? abartı tepkiler veren biri değilim yaşanan üzücü durumlar karşısında ya da kendimi uyutmanın bir şekilde yolunu bulabiliyorum diye, sadece birkaç saatliğine birini görebilmek için şehir değiştirmeyi bir saniye bile düşünmememin "mantıksızlığını" mı görmezden gelmem gerekiyor? üstelik bir sürü tehlikeye gebe bir ziyaret...
hayır yaa duygusal biri değilim ben. bu kadar insan söylüyorsa vardır bir bildikleri. herkes de yanılacak değil ya!
devamını gör...
durduk yere insanın aklına gelen replikler
-ateş, su, toprak, tahta.
-tahta mı?
-tahta tabi zoruna mı gitti?
-tahta mı?
-tahta tabi zoruna mı gitti?
devamını gör...
türkiye’de asla yaşanmayacak fantastik olaylar
bir konuyu tartışırken karşı tarafın'bunun hakkında bilgim yok' demesi
devamını gör...
anneler günü
abicim sakin olun yaa. sakin olun. tamam annesi olmayan, çocuğu olmayan falan, en duyarlı sizsiniz. maksimum bir fotoğraf paylaşılacak, belki bir çiçek, bi şey, gariban analar iki gram sevinecek, neyin vicdanını yaptırmaya çalışıyorsunuz anlamadım. adam mı öldürdük, karı mı sattık, ne şovculuğumuz kalmış ne primciliğimiz. bakınız arkadaşlar bir konuya farklı açıdan yaklaşmak ve görülmeyeni görmek istemek çok büyük bir zehirdir. kendini hakikaten aşırı ince gören biri zannedersin. bi süre sonra hiç düz bakasın gelmez ve kendini boş konuşan bir denyo olarak bulursun. 18-19’umda buydum çünkü ben de.
mayıs ayının 2. pazarı olarak belirlenmiş, annelere atfedilen bir gündür, ardı önü budur yani.
mayıs ayının 2. pazarı olarak belirlenmiş, annelere atfedilen bir gündür, ardı önü budur yani.
devamını gör...
tahammül edilemeyen durumlar
yolda yürürken önümdekilerin yola yayılması ve bir anda pat diye durması. bir gün... bir gün ulu orta şiddet göstericem.
devamını gör...
bir şeye sinirlenince her şeye sinirlenmek
murphy kanunlarının tezahürüdür. düşürdüğün ekmeğin yağlı yüzünün halıya gelme olasılığı, halının yeniliğiyle doğru orantılıdır.sinirlenilecek kötü bir olay olduysa, yağlı yüz yeni halıya gelecektir, yetmeyecektir dana dağa kaçacaktır, evi sular basacaktır. bir şeye sinirlenince sinirlenilecek diğer her şey sinir boyutuyla doğru orantılı olarak aynı anda gerçekleşecektir.
devamını gör...
