j eğrisi
devalüasyon sonucu döviz kurunun yükseltilmesine karşılık, ülkenin net ihracat gelirlerinin önce azalacağını ve belli bir dönemden sonra (genellikle 2 yılın üzerinde) artacağını gösteren eğridir.
devamını gör...
ironi tekniği
ironi, en basit tabiri ile söylenenin tam tersini kast etmek olarak kullanılan sözcüktür.
edebi türlerde bu sözcüğün kullanımı ise biraz daha farklı bir boyut kazanır.
ironi, postmodernist anlayışla yazılan metinlerde kullanılan bir metinler arasılık tekniğidir.
yazar kimi zaman gülünç ve eğlendirici eser ortaya koymak için kimi zaman da örnek alınan metnin içerik özelliklerini, kurgu tekniklerini alaya almak için bu tekniğe başvurur.
yani yazar, ironi tekniği ile metnin bir yazar tarafından kaleme alındığını okura hissettirir ve bunu bilinçli bir şekilde yapar. (postmodernizmden önceki akımlarda bir metinde yazarın varlığının sezilmesi teknik açıdan bir kusur olarak görülmektedir.) aynı zamanda bu teknik ile yazılan metinlerde karakterlerin birer kurgu olduğu da okura belli edilir. metnin de diğer metinlerin yeniden yazımının olduğu anlatılmaya çalışılır.
hemen aşağıya adalet ağaoğlu'nun 'sen ey kutsal ışık' kitabından tekniğin kullanıldığı bir bölümü iliştireyim.
"bu masal çok yeni uydurulmuş bir masal olduğu için pek çok kimse bilmiyor. masalı yeni duyanlar da onu başkalarına anlatmaya kalktıklarında ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar. birçok yerine de yeni bölümler uyduruyorlar. bir kez uydurmaya başlayınca ise - şimdi olduğu gibi- uydurdukça uyduruyorlar."
edebi türlerde bu sözcüğün kullanımı ise biraz daha farklı bir boyut kazanır.
ironi, postmodernist anlayışla yazılan metinlerde kullanılan bir metinler arasılık tekniğidir.
yazar kimi zaman gülünç ve eğlendirici eser ortaya koymak için kimi zaman da örnek alınan metnin içerik özelliklerini, kurgu tekniklerini alaya almak için bu tekniğe başvurur.
yani yazar, ironi tekniği ile metnin bir yazar tarafından kaleme alındığını okura hissettirir ve bunu bilinçli bir şekilde yapar. (postmodernizmden önceki akımlarda bir metinde yazarın varlığının sezilmesi teknik açıdan bir kusur olarak görülmektedir.) aynı zamanda bu teknik ile yazılan metinlerde karakterlerin birer kurgu olduğu da okura belli edilir. metnin de diğer metinlerin yeniden yazımının olduğu anlatılmaya çalışılır.
hemen aşağıya adalet ağaoğlu'nun 'sen ey kutsal ışık' kitabından tekniğin kullanıldığı bir bölümü iliştireyim.
"bu masal çok yeni uydurulmuş bir masal olduğu için pek çok kimse bilmiyor. masalı yeni duyanlar da onu başkalarına anlatmaya kalktıklarında ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar. birçok yerine de yeni bölümler uyduruyorlar. bir kez uydurmaya başlayınca ise - şimdi olduğu gibi- uydurdukça uyduruyorlar."
devamını gör...
geceye bir kadın yalanı bırak
ben kıskanç biri değilim.
devamını gör...
sen gelme ulan ayı
en sevdiğim ötekileştirme ifadesidir.
devamını gör...
çamlıca camii'nin faturası
290 milyon 601 bin dolardır.
yani belki de bir kere bile dolmayacak, tamamen şov amaçlı yapılan camiye 2 milyar lira gömdüler. ama aşıya para yok.
sonra kızıyorlar ama, islam: iflastır.
buradan
edit: küfürlü-küfürsüz mesajlar geliyor. islam:iflas dememe bozulmuş müslüman arkadaşlar. bu ülke 20 senedir müslüman olduğu için seçilen kadrolar tarafından yönetiliyor. her boku yediler, her pisliği yaptılar ama sorgulanmadılar. bizzat taraftarlarından "allahsızlar çalacağına allahlılar çalsın" gibi garebetler duydum sık sık. din müthiş bir kalkan ve bunu dinin dibini sıyırana kadar kullandılar. şimdi bazı müslüman arkadaşlar biz de sevmiyoruz biz de oy vermedik haksızlık falan diyecekler. çıkıp da bir kere itiraz etmediniz ki? yahu müslümanın çocuğuna, kuran kursu vakıflarında tecavüz ettiler, ona bile dinsiz denilen üniversiteli gençler sokağa çıktı.
15 euroluk yolu 120 euro maliyet gösterip yaptılar. yapacak yol bitti. 5000 seyircisi olan takımlara 40bin kişilik stat yaptılar. yapacak stat bitti. ama sınırsız cami yapabilirler. niye??? bizim müslümanların hoşuna gidiyor çünkü.
islam iflastır arkadaşlar. çünkü karanlığı örter, hırsızlığı örter, cinayeti örter. friedrich nietzsche'nin umut tanımı gibidir yani: işkenceyi uzatan bir iflastır. bunu anladığınız gün daha huzurlu bir vicdanla yapacaksınız ibadetinizi.
yani belki de bir kere bile dolmayacak, tamamen şov amaçlı yapılan camiye 2 milyar lira gömdüler. ama aşıya para yok.
sonra kızıyorlar ama, islam: iflastır.
buradan
edit: küfürlü-küfürsüz mesajlar geliyor. islam:iflas dememe bozulmuş müslüman arkadaşlar. bu ülke 20 senedir müslüman olduğu için seçilen kadrolar tarafından yönetiliyor. her boku yediler, her pisliği yaptılar ama sorgulanmadılar. bizzat taraftarlarından "allahsızlar çalacağına allahlılar çalsın" gibi garebetler duydum sık sık. din müthiş bir kalkan ve bunu dinin dibini sıyırana kadar kullandılar. şimdi bazı müslüman arkadaşlar biz de sevmiyoruz biz de oy vermedik haksızlık falan diyecekler. çıkıp da bir kere itiraz etmediniz ki? yahu müslümanın çocuğuna, kuran kursu vakıflarında tecavüz ettiler, ona bile dinsiz denilen üniversiteli gençler sokağa çıktı.
15 euroluk yolu 120 euro maliyet gösterip yaptılar. yapacak yol bitti. 5000 seyircisi olan takımlara 40bin kişilik stat yaptılar. yapacak stat bitti. ama sınırsız cami yapabilirler. niye??? bizim müslümanların hoşuna gidiyor çünkü.
islam iflastır arkadaşlar. çünkü karanlığı örter, hırsızlığı örter, cinayeti örter. friedrich nietzsche'nin umut tanımı gibidir yani: işkenceyi uzatan bir iflastır. bunu anladığınız gün daha huzurlu bir vicdanla yapacaksınız ibadetinizi.
devamını gör...
bu son deyip tekrardan yapılan şeyler
hayret kimse yazmamış .
çekirdek yahu.bu son , bu son diyerek dağ gibi çekirdek kabuğu olur ama sen çitlemeye devam edersin.
çekirdek yahu.bu son , bu son diyerek dağ gibi çekirdek kabuğu olur ama sen çitlemeye devam edersin.
devamını gör...
abdulseyidbincabbar
baya başarısız, ince zekadan, küçük ironilerden uzak vasat bir troll. olmuyosa zorlamayın güldürmek değil iğrendiriyorsunuz.
devamını gör...
eyluling
şeker gibi moderatördür.ilk defa tüm sorularıma cevap veren bir moderatör bulmanın şımarıklığı ile biraz fazla darlamiş olabilirim kendisini.
devamını gör...
meyhaneye meyhane demenin yasaklanması
üst tanımdaki yazar arkadaşın bahsettiği gibi adını değiştirip mahmut da yapsalar, o ortama girip içkisini içecek olan adam, o tabelaya kafasını kaldırıp tekrardan meyhane yazısını görecek. sonra da kapısından içeri girip abesle iştigal mevzuları kısa süre için de olsa unutacak.
devamını gör...
uykusuzkahve
değerli moderatörümüzdür. kendisiyle yemek tariflerinin püf noktaları hakkında bilgi alışverişi yapıyoruz. radyo için verdiği emek için de ayrıyeten teşekkürler.
devamını gör...
günaydın sözlük
şu an kadıköydeyim. dünden daha iyiyim. heybeliada'ya doğru 3 günlük tatilimize başlıyoruzzz.
devamını gör...
jack nicholson
milos forman’ın 1974’teki guguk kuşu (one flew over the cuckoo’s nest) fiminde akıl hastanesindeki randle patrick mc murphy adında bir deliyi canlandırmış, seyircileri neredeyse gerçek bir deli olduğuna inandırmıştır. hatta rolüne hazırlanırken, çekimlerin yapılacağı hastaneye bir ay önceden takma isimle yattığı bile söylenir. bu performansıyla en iyi erkek oyuncu akademi ödülü nü almış ve “bu ödül her yerde olduğu gibi, akademi’de de pek çok delinin bulunduğunun ispatıdır.” demiştir.
(kim ne derse desin bence) oyunculuğunun doruk noktası 1980 yapımı the shining filminde colorado’daki overlook oteli’nin kış bakımını üstlenen yazar jack torrance rolüdür.
o ve ailesi sırlarla dolu otelde kış bakımı için kaldığında, yavaş yavaş delirirken her mimiğiyle izleyicileri kabuslara boğmuştur. otelin labirent gibi koridorlarındaki kovalamacalar sinema tarihinin en iyilerindendir. yönetmenin stanley kubrick olması jack nicholson'un performansını arşa çıkarmıştır.
hatta kitabın yazarı stephen king yapılan filmi hiç beğenmemiş, kitabın özünden saptırıldığını belirtmiştir. haklı olabilir, kitapta pek çok detay bu filmde olmayabilir, zaten kubrick'in amacı da bence jack torrence karakterini parlatmak olmuştur. hani hafiften stephen king'in kıskançlığı bundandır.
(kim ne derse desin bence) oyunculuğunun doruk noktası 1980 yapımı the shining filminde colorado’daki overlook oteli’nin kış bakımını üstlenen yazar jack torrance rolüdür.
o ve ailesi sırlarla dolu otelde kış bakımı için kaldığında, yavaş yavaş delirirken her mimiğiyle izleyicileri kabuslara boğmuştur. otelin labirent gibi koridorlarındaki kovalamacalar sinema tarihinin en iyilerindendir. yönetmenin stanley kubrick olması jack nicholson'un performansını arşa çıkarmıştır.
hatta kitabın yazarı stephen king yapılan filmi hiç beğenmemiş, kitabın özünden saptırıldığını belirtmiştir. haklı olabilir, kitapta pek çok detay bu filmde olmayabilir, zaten kubrick'in amacı da bence jack torrence karakterini parlatmak olmuştur. hani hafiften stephen king'in kıskançlığı bundandır.
devamını gör...
selectra
anksiyete, depresyon, obsesif kompulsif bozukluk gibi hastalıkların tedavisinde kullanılan bir ilaç.
ne zaman içsem duygularım körelir, ama bana ağırlık veren düşünceler de puf oluverir.
ne zaman içsem duygularım körelir, ama bana ağırlık veren düşünceler de puf oluverir.
devamını gör...
iyi ki varsın
biri de çıkıp demiyor ki,eren iyi ki varsın!
(eren bülbül)
(eren bülbül)
devamını gör...
sözlükteki tüm inançsızları engellemek
sorarlarsa hoşgörülüyüz dersiniz.
sevdiğimiz şeylere karşı zaten hoşgörülü oluyor insan , önemli olan insanın sevmediği kişilere de hoşgörü gösterebilmesi.
yoksa hoşgörüsüz insanlardan ne farkımız kalır.
sevdiğimiz şeylere karşı zaten hoşgörülü oluyor insan , önemli olan insanın sevmediği kişilere de hoşgörü gösterebilmesi.
yoksa hoşgörüsüz insanlardan ne farkımız kalır.
devamını gör...
marcus antonius
çakma sezar. kleopatra çıyanının geç bulduğu ama erken kaybettiği aşkı. kleopatra'nın kocası yani. ama son koca. ve evlendiği ilk kardeşi olmayan adam. bundan önce küçük erkek kardeşleriyle evlenmişti taht uğruna. eski dönemi anlamak güç ha, genel olarak herkese açık bir ev gibi. gelen gidene, giden gelene veriyor. marcus, romalı komutandı. ayrıca kleopatra'nın gerçek aşkıydı.
öncelikle, aslında marcus bizim bu güllü sezarın akrabası ve destekçisiydi. galya fethi ve iç savaş sırasında güllü sezarın generallerinden biri olarak hizmet etmiştir. güllü sezar, deliler gibi aşık olduğu kleopatra'nın deliler gibi aşık olduğu kişinin kendisi değil de marcus olduğunu nerden bilebilirdi değil mi? daha sonra marcus, italya'nın yöneticisi falan olarak göreve getirildi. güllü sezar da kuzey afrika, ispanya gibi bölgelerdeki siyasi muhalifleri ortadan kaldırdı.
m.ö. 44'de sezar, brütüs'e sen de mi lan? diyerek öldürüldü. marcus da sezar'ın bir başka generali olan marcus aemilius lepidus ve sezar'ın evlatlık oğlu augustus ile güçlerini birleştirdi. sonra da marcus içindeki canavarı çıkararak üç kişilik bir diktatörlük kurdu. bunlar düşmanlarını mağlup ettiler ve ülkeyi kendi aralarında böldüler.
bu muhteşem üçlü daha fazla siyasi güç arayışındayken işler biraz kötüleşti. ve marcus hayatının hatasını yaptı.... augustus ile aralarında iç savaş çıktı. bu düşmanlığın, onun sonunu getireceğini bilseydi bunu yapmazdı. fakat marcus sonra augustus'un kız kardeşi küçük octavia ile evlendiğinde iç savaş bitti. augustus herhalde dedi ki, oğlum adam kız kardeşimle evlenmiş, şimdi ben bu adamı öldürüp kız kardeşimi dul bırakırsam, küçük octavia bana neden bunu yaptın abi diye hesap sormaz mı?
bu arada küçük octavia, aklıma küçük emrah'ı getirmedi değil. oha cidden, küçük octavia'nın da bahtı kapalı. küçük emrah gibi, kız da hüsrana uğrayacak. nasıl yani diyebilirsiniz. marcus şerefsizi, bu güzelim kızla evliyken, kleopatra'dan 3 çocuk yapar ve onunla aşk yaşamaya devam eder. yuh lan ayı. güllü sezar bile senden daha iyiymiş ha. bunu söyleyeceğim aklıma gelmezdi. ben bunu adam sanıyordum lan. o augustus manyağı sana ne yapsa yeridir.
böyle olunca augustus nasıl abiyim lan ben dedi ve marcus ile tekrar araları açıldı. ee üçlünün diğer üyesi lepidus'dan bahsetsene diyebilirsiniz. adam, lan arkadaştık biz bize ne oldu böyle ne manyak adamlarsınız diyerek üçlüyü terketti. üçlü ayrılınca bunlar ikili olarak kaldılar. bunların adamları da bölünmeye başladı.
sonra tarihin ilk delikanlısı augustus, benim kız kardeşimi kimse üzemez! racona ters! diyerek kleopatra'ya savaş ilan etti. bakın yalnız augustus çok delikanlı adam. bakın adam, marcus'a değil, kleopatra'ya savaş açtı. neden? çünkü kız kardeşini dul bırakmak istemedi. kocasını elinden almak istemedi kocası hayırsız olmasına rağmen! dedi ki ben en iyisi kleopatra çıyanını öldüreyim, belki marcus'un aklı başına gelir.
tabi bu yanlış. yani augustus delikanlı falan değil. kleopatra'ya savaş açtı açmasına doğru ama marcus reisi de hain ilan etti. bu adam haindir dedi. ve bunların düşmanlıkları yeni bir iç savaşı doğurdu.
marcus daha sonra augustus'un kuvvetleri tarafından yenilgiye uğratıldı. sonra başka bir savaşta küçük bir zafer elde etti ve bunu kullanıp aşkı kleopatra ile birlikte mısır'a kaçtı.
burda augustus da kendisini sıkıştırınca, marcus, kleopatra'nın da intihar ettiğini sanıp kılıcını kendine sapladı intihar etmek için. fakat sonra kleopatra'nın yaşadığını öğrendi ve arkadaşları onu kleopatra'nın saklandığı yere götürdüler. marcus, orda, kleopatra'nın kollarında hayata veda etti....
öncelikle, aslında marcus bizim bu güllü sezarın akrabası ve destekçisiydi. galya fethi ve iç savaş sırasında güllü sezarın generallerinden biri olarak hizmet etmiştir. güllü sezar, deliler gibi aşık olduğu kleopatra'nın deliler gibi aşık olduğu kişinin kendisi değil de marcus olduğunu nerden bilebilirdi değil mi? daha sonra marcus, italya'nın yöneticisi falan olarak göreve getirildi. güllü sezar da kuzey afrika, ispanya gibi bölgelerdeki siyasi muhalifleri ortadan kaldırdı.
m.ö. 44'de sezar, brütüs'e sen de mi lan? diyerek öldürüldü. marcus da sezar'ın bir başka generali olan marcus aemilius lepidus ve sezar'ın evlatlık oğlu augustus ile güçlerini birleştirdi. sonra da marcus içindeki canavarı çıkararak üç kişilik bir diktatörlük kurdu. bunlar düşmanlarını mağlup ettiler ve ülkeyi kendi aralarında böldüler.
bu muhteşem üçlü daha fazla siyasi güç arayışındayken işler biraz kötüleşti. ve marcus hayatının hatasını yaptı.... augustus ile aralarında iç savaş çıktı. bu düşmanlığın, onun sonunu getireceğini bilseydi bunu yapmazdı. fakat marcus sonra augustus'un kız kardeşi küçük octavia ile evlendiğinde iç savaş bitti. augustus herhalde dedi ki, oğlum adam kız kardeşimle evlenmiş, şimdi ben bu adamı öldürüp kız kardeşimi dul bırakırsam, küçük octavia bana neden bunu yaptın abi diye hesap sormaz mı?
bu arada küçük octavia, aklıma küçük emrah'ı getirmedi değil. oha cidden, küçük octavia'nın da bahtı kapalı. küçük emrah gibi, kız da hüsrana uğrayacak. nasıl yani diyebilirsiniz. marcus şerefsizi, bu güzelim kızla evliyken, kleopatra'dan 3 çocuk yapar ve onunla aşk yaşamaya devam eder. yuh lan ayı. güllü sezar bile senden daha iyiymiş ha. bunu söyleyeceğim aklıma gelmezdi. ben bunu adam sanıyordum lan. o augustus manyağı sana ne yapsa yeridir.
böyle olunca augustus nasıl abiyim lan ben dedi ve marcus ile tekrar araları açıldı. ee üçlünün diğer üyesi lepidus'dan bahsetsene diyebilirsiniz. adam, lan arkadaştık biz bize ne oldu böyle ne manyak adamlarsınız diyerek üçlüyü terketti. üçlü ayrılınca bunlar ikili olarak kaldılar. bunların adamları da bölünmeye başladı.
sonra tarihin ilk delikanlısı augustus, benim kız kardeşimi kimse üzemez! racona ters! diyerek kleopatra'ya savaş ilan etti. bakın yalnız augustus çok delikanlı adam. bakın adam, marcus'a değil, kleopatra'ya savaş açtı. neden? çünkü kız kardeşini dul bırakmak istemedi. kocasını elinden almak istemedi kocası hayırsız olmasına rağmen! dedi ki ben en iyisi kleopatra çıyanını öldüreyim, belki marcus'un aklı başına gelir.
tabi bu yanlış. yani augustus delikanlı falan değil. kleopatra'ya savaş açtı açmasına doğru ama marcus reisi de hain ilan etti. bu adam haindir dedi. ve bunların düşmanlıkları yeni bir iç savaşı doğurdu.
marcus daha sonra augustus'un kuvvetleri tarafından yenilgiye uğratıldı. sonra başka bir savaşta küçük bir zafer elde etti ve bunu kullanıp aşkı kleopatra ile birlikte mısır'a kaçtı.
burda augustus da kendisini sıkıştırınca, marcus, kleopatra'nın da intihar ettiğini sanıp kılıcını kendine sapladı intihar etmek için. fakat sonra kleopatra'nın yaşadığını öğrendi ve arkadaşları onu kleopatra'nın saklandığı yere götürdüler. marcus, orda, kleopatra'nın kollarında hayata veda etti....
devamını gör...
8 cm topuklu giyen kapalı kadın
isterse 5 isterse 15 cm topuk giyebilecek kadındır . hür doğdu hür yaşar , kime ne .
devamını gör...
yazarların yazarları rahat bırakmaması
görmezden gelmek iyidir. saçmalayarak iyi ya da kötü umursandığını gören kişi aynı şekilde hareket etmeye devam edecektir. umursama pekiştirecini geri çekerek hareket edilmelidir. (bkz: 1 saniyeden fazla zaman ayrılmayacak başlıklar serisi)
devamını gör...
psikojenik füg
disosiyatif psikojenik amnezinin altında incelenen diğer bir türdür. dissosiyatif füg, geri getirilebilen ya da geri getirilmeye çalışan hafıza olarak geçmektedir. geçmişte yaşanan travmatik olayları/durumları kişilerin unutmasıdır. öyle bir durum hale geliyor ki kişilerde semptomları, tamamiyle tüm hayatından kopup bambaşka bir insan olarak hayatına devam ediyor. kaygı duyduğu ya da korktuğu şeylere artık duyarsızlaşıyor ve bunun farkında olmuyor. genel olarak bu tarz durumlarda yaklaşık 2-3 ay ya da travmatik durumun ağırlığıyla beraber 5-6 ay olmak üzere değişkenlik gösterebiliyor.
-böyle durumlarda kalan insanların aslında hayatlarının düzensizliğinde kaybolması, kendini bambaşka bir insan olarak görmesi ve hayatına o şekilde devam etmesi ve hafızası yerine geldiğinde hiçbir şey hatırlamayacak olması büyük kayıplara sebebiyet veriyordur.
-böyle durumlarda kalan insanların aslında hayatlarının düzensizliğinde kaybolması, kendini bambaşka bir insan olarak görmesi ve hayatına o şekilde devam etmesi ve hafızası yerine geldiğinde hiçbir şey hatırlamayacak olması büyük kayıplara sebebiyet veriyordur.
devamını gör...