artı oy vermede cömert olan yazarlar
sadece yazmayan, aynı zamanda okuyan yazarlardır.
devamını gör...
sözlük yazarlarının çocuklarına vermek istedikleri isimler
asya
asiye
alper
ali
sonra robin* gibi sizi karşıma alıp iyi ki doğmadınız diyeceğim.
asiye
alper
ali
sonra robin* gibi sizi karşıma alıp iyi ki doğmadınız diyeceğim.
devamını gör...
eniyisipencere
herkesin hayata baktığı bir penceresi vardır derler ya "eniyisipencere" nin manzarası çok güzel.
kalemi alır sizi, başka diyarlara götürür. samimi üslubu sohbetinin içine alıverir.
sıcacıktır, naziktir, anlayışlıdır... ha bir yanı başıbozuktur ya o da yakışır.
iyi ki denk düşmüşüz dost.
kalemi alır sizi, başka diyarlara götürür. samimi üslubu sohbetinin içine alıverir.
sıcacıktır, naziktir, anlayışlıdır... ha bir yanı başıbozuktur ya o da yakışır.
iyi ki denk düşmüşüz dost.
devamını gör...
köylü yazardan ironiler
sözlüğe verdiği aranın uzun sürmemesini umduğum yazar. umarım kendini çok özletmeden geri döner.
devamını gör...
yok olmak
yok olmak diye bir şey yoktur. algılayamamak vardır.
yağmur yağar, denize karışır artık yağmur yoktur diyebilir miyiz ? - diyemeyiz. yağmur vardır ama ilk hâli gibi değildir.
sadece biçim olarak değişikliğe uğradı ve küçük su kütleleri büyük bir su kütlesine karıştı.
sonra güneşin etkisi ile su buharlaşır.**artık sadece biçim değil halde değiştirmiştir ama yok olmamıştır.
su döngüsü dediğimiz olay gerçekleşmekte. buharlaşan su havada yoğunlaşır, damlacıkları oluşturur.
yine hal değiştirmiştir. gaz haldeyken sıvı hale geçiş yaptı ama yok olmadı.
damlacıklar da toplanarak bulutları oluşturur. artık bulut oluşmuştur ve içindeki
damlacıklar büyüyüp birleştikçe yağmur damlalarını oluşturur. burada da sadece biçim değişir.
tekrar yeryüzüne yağmur olarak döner ve olay tekrarlanır. bu olaydan sonuçla aklıma enerjinin korunumu yasası geliyor:
enerji, yoktan var edilemez; var olan enerji de yok edilemez; sadece bir şekilden diğerine dönüşür.
insan ölür toprağa gömülür beden diğer canlılar tarafından ayrıştırılıp bir besin görevi görür. aslında
bedende yok olmaz. şunu düşünün bir yiyecek yiyorsunuz ve bunu yediniz. midenizde artık.
peki yok mu oldu? – hayır ama çıplak gözle göremiyoruz. o yiyecekten yararlı olan kısmı vücutta kalır
enerji görevi görür, yararsız veya vücut için fazla kısmı ise terleme, idrar, dışkılama yoluyla vücuttan
atılır.
sonuçla, besinler de yok olmaz. var olan enerji biçim ya da hal ya da her iki değişikliğe de uğrar.
biz göremediğimiz için de yok olduğu kanısına varırız. yine enerjinin korunumu yasasını görürüz.
aslında her şeyin yapı taşı atom olduğu için ve her şey bir enerji barındırdığı için aklımıza ne gelirse
yok olmadığını sadece zaman içinde çeşitli formlar alarak başkalaşım geçirdiğini düşünebiliriz.
zaman içinde her şeyin değişikliğe uğramasının sebebi de iç ve dış etkenler.
peki insan bedenden mi ibarettir? ruh diye tabir ettiğimiz görünmeyen, soyut olan, bedene canlılık
katan şey gerçekte var mı? var ise yok mu oldu? eğer ruh var ise enerjinin korunumu yasasına göre
yok olmadı sadece form veya hal değiştirdi ya da her ikisi. peki biz bunu niye göremiyoruz? belki de
insanın algılayamadığı form veya hal çeşitleri vardır biz bu bedendeyken sadece bu bakış açısından
görebiliyoruzdur hayatı. kaldı ki ruh var ise ilk halini ve biçimini de bilmiyoruz. şu zamana kadar
yapılan araştırmalar ile ruhun varlığına dair bir sonuç yok. zaten ruh olsa hangi görevi yapacaktı ki
sevgi mi ? nefret mi ? düşünmek mi ? her şey beyinde gerçekleşiyor zaten. hormonların kontrolü
altındayız aslında. düşünün serotonin seviyeniz yüksekse mutlu, melatonin seviyeniz yüksekse
hüzünlüsünüzdür. daha birçok örnek var hormonlar ile ilgili*neyse.
belki de ruhun olmasını istiyoruz yok olmak istemeyişimizden* ama yok olmak diye bir şey de yok.
dönüşüm var. peki ölümden sonra alacağımız formdan hayatı algılayabilecek miyiz? bu da büyük bir merak konusu.
aklıma i origins filmindeki şu diyalog geliyor:
”-sofi ben kanıtlara inanırım. üstümüzde, yukarıda yaşayan, görünmez bir tür sihirli ruhani varlığın kanıtı yok.
-solucanların kaç duyusu var?
-2 tane. koklamak ve hissetmek. neden?
-yani, görmeden ya da ışığın ne demek olduğunu bile bilmeden yaşayabiliyorlar değil mi? ışık kavramı onlar için düşünülemez.
-evet.
-ama biz insanlar ışığın varlığını biliyoruz. ama onlar ışık tam üstlerinde bile olsa bunu bilemiyorlar. ama küçücük bir mutasyonla bunu başarabiliyorlar değil mi?
-doğru.
-pekala, doktor göz, belki de bazı insanlar, çok nadir insanlar, başka bir duyu için mutasyon geçirmişlerdir.”*
replik muhtemelen astrofizikçi neil tyson’ın şu sözü üzerine kurulmuş:
"yolda bir solucan var. yanından geçip gidiyorsun. solucan senin kendini akıllı olarak değerlendirdiğini biliyor mu? solucan, senin aklın hakkında herhangi bir fikre sahip değil. çünkü sen, solucandan çok daha akıllısın. bu sebeple de, solucan, kendisinden daha akıllı bir şeyin yanından geçtiğinin farkında değil. bu da beni aynı konseptte düşünmeye itiyor, acaba bizim yanımızdan da üstün varlıklar geçip gidiyor olabilir mi diye. belki de onlar da bizimle ilgilenmiyor, çünkü biz onlara göre iletişime geçmeyi düşünmek için çok aptalız. solucanın yanına gidip "of, acaba solucan şu anda ne düşünüyordur?" demiyoruz. demeyiz. böyle bir şey aklına bile gelmez. sonuç olarak, dünya dışı varlıkların veya metafizik ögelerin bizi neden hala ziyaret etmediğine dair en iyi kanıt; onların aslında bizi izlediği ve dünyada zeki bir yaşam olmadığına karar vermeleri olması gerekir."
bunlardan da sonuç olarak ister istemez şu çıkarıma varıyorum: yok olmuyor dönüşüyoruz. peki dönüştükten sonra ne olacak? dönüşümden sonra yaşam algılanabilecek mi? yaşamda ise belki de ruhani şeyleri algılayacak duyumuz yoktur. bizden üstün varlıklar var ise tıpkı belli tip bir solucanın insanı göremediği, görme duyusu olmadığı gibi bizde bizden üstün bir canlıyı algılayabilecek bir duyuya sahip değilizdir. yani bulunduğumuz beden burası ile sınırlı. üstün bir varlık ya da ruhu algılayacak duyu insan bedeninde yok diyebiliriz. bu ise sadece varsayım.
yağmur yağar, denize karışır artık yağmur yoktur diyebilir miyiz ? - diyemeyiz. yağmur vardır ama ilk hâli gibi değildir.
sadece biçim olarak değişikliğe uğradı ve küçük su kütleleri büyük bir su kütlesine karıştı.
sonra güneşin etkisi ile su buharlaşır.**artık sadece biçim değil halde değiştirmiştir ama yok olmamıştır.
su döngüsü dediğimiz olay gerçekleşmekte. buharlaşan su havada yoğunlaşır, damlacıkları oluşturur.
yine hal değiştirmiştir. gaz haldeyken sıvı hale geçiş yaptı ama yok olmadı.
damlacıklar da toplanarak bulutları oluşturur. artık bulut oluşmuştur ve içindeki
damlacıklar büyüyüp birleştikçe yağmur damlalarını oluşturur. burada da sadece biçim değişir.
tekrar yeryüzüne yağmur olarak döner ve olay tekrarlanır. bu olaydan sonuçla aklıma enerjinin korunumu yasası geliyor:
enerji, yoktan var edilemez; var olan enerji de yok edilemez; sadece bir şekilden diğerine dönüşür.
insan ölür toprağa gömülür beden diğer canlılar tarafından ayrıştırılıp bir besin görevi görür. aslında
bedende yok olmaz. şunu düşünün bir yiyecek yiyorsunuz ve bunu yediniz. midenizde artık.
peki yok mu oldu? – hayır ama çıplak gözle göremiyoruz. o yiyecekten yararlı olan kısmı vücutta kalır
enerji görevi görür, yararsız veya vücut için fazla kısmı ise terleme, idrar, dışkılama yoluyla vücuttan
atılır.
sonuçla, besinler de yok olmaz. var olan enerji biçim ya da hal ya da her iki değişikliğe de uğrar.
biz göremediğimiz için de yok olduğu kanısına varırız. yine enerjinin korunumu yasasını görürüz.
aslında her şeyin yapı taşı atom olduğu için ve her şey bir enerji barındırdığı için aklımıza ne gelirse
yok olmadığını sadece zaman içinde çeşitli formlar alarak başkalaşım geçirdiğini düşünebiliriz.
zaman içinde her şeyin değişikliğe uğramasının sebebi de iç ve dış etkenler.
peki insan bedenden mi ibarettir? ruh diye tabir ettiğimiz görünmeyen, soyut olan, bedene canlılık
katan şey gerçekte var mı? var ise yok mu oldu? eğer ruh var ise enerjinin korunumu yasasına göre
yok olmadı sadece form veya hal değiştirdi ya da her ikisi. peki biz bunu niye göremiyoruz? belki de
insanın algılayamadığı form veya hal çeşitleri vardır biz bu bedendeyken sadece bu bakış açısından
görebiliyoruzdur hayatı. kaldı ki ruh var ise ilk halini ve biçimini de bilmiyoruz. şu zamana kadar
yapılan araştırmalar ile ruhun varlığına dair bir sonuç yok. zaten ruh olsa hangi görevi yapacaktı ki
sevgi mi ? nefret mi ? düşünmek mi ? her şey beyinde gerçekleşiyor zaten. hormonların kontrolü
altındayız aslında. düşünün serotonin seviyeniz yüksekse mutlu, melatonin seviyeniz yüksekse
hüzünlüsünüzdür. daha birçok örnek var hormonlar ile ilgili*neyse.
belki de ruhun olmasını istiyoruz yok olmak istemeyişimizden* ama yok olmak diye bir şey de yok.
dönüşüm var. peki ölümden sonra alacağımız formdan hayatı algılayabilecek miyiz? bu da büyük bir merak konusu.
aklıma i origins filmindeki şu diyalog geliyor:
”-sofi ben kanıtlara inanırım. üstümüzde, yukarıda yaşayan, görünmez bir tür sihirli ruhani varlığın kanıtı yok.
-solucanların kaç duyusu var?
-2 tane. koklamak ve hissetmek. neden?
-yani, görmeden ya da ışığın ne demek olduğunu bile bilmeden yaşayabiliyorlar değil mi? ışık kavramı onlar için düşünülemez.
-evet.
-ama biz insanlar ışığın varlığını biliyoruz. ama onlar ışık tam üstlerinde bile olsa bunu bilemiyorlar. ama küçücük bir mutasyonla bunu başarabiliyorlar değil mi?
-doğru.
-pekala, doktor göz, belki de bazı insanlar, çok nadir insanlar, başka bir duyu için mutasyon geçirmişlerdir.”*
replik muhtemelen astrofizikçi neil tyson’ın şu sözü üzerine kurulmuş:
"yolda bir solucan var. yanından geçip gidiyorsun. solucan senin kendini akıllı olarak değerlendirdiğini biliyor mu? solucan, senin aklın hakkında herhangi bir fikre sahip değil. çünkü sen, solucandan çok daha akıllısın. bu sebeple de, solucan, kendisinden daha akıllı bir şeyin yanından geçtiğinin farkında değil. bu da beni aynı konseptte düşünmeye itiyor, acaba bizim yanımızdan da üstün varlıklar geçip gidiyor olabilir mi diye. belki de onlar da bizimle ilgilenmiyor, çünkü biz onlara göre iletişime geçmeyi düşünmek için çok aptalız. solucanın yanına gidip "of, acaba solucan şu anda ne düşünüyordur?" demiyoruz. demeyiz. böyle bir şey aklına bile gelmez. sonuç olarak, dünya dışı varlıkların veya metafizik ögelerin bizi neden hala ziyaret etmediğine dair en iyi kanıt; onların aslında bizi izlediği ve dünyada zeki bir yaşam olmadığına karar vermeleri olması gerekir."
bunlardan da sonuç olarak ister istemez şu çıkarıma varıyorum: yok olmuyor dönüşüyoruz. peki dönüştükten sonra ne olacak? dönüşümden sonra yaşam algılanabilecek mi? yaşamda ise belki de ruhani şeyleri algılayacak duyumuz yoktur. bizden üstün varlıklar var ise tıpkı belli tip bir solucanın insanı göremediği, görme duyusu olmadığı gibi bizde bizden üstün bir canlıyı algılayabilecek bir duyuya sahip değilizdir. yani bulunduğumuz beden burası ile sınırlı. üstün bir varlık ya da ruhu algılayacak duyu insan bedeninde yok diyebiliriz. bu ise sadece varsayım.
devamını gör...
ii. charles
babası 1. charles'ın intikamını alan kraldır.
1. charles'ın* arası parlamentoyla pek iyi değil.
kral savaşmak istiyor.
savaş için para lazım para için vergi lazım vergi için de parlamentonun onayı lazım.
parlamento da bu vergi onayını vermiyor.
sürekli bir anlaşmazlıkları var.
bütün bu anlaşmazlıklar sırasında ingiltere'de iç savaşlar ve parlamento fesihleri oluyor.
kralcılarla parlamento yanlıları savaşmaya başlıyorlar.
güç, parlamento tarafında ağır basıyor ve nihayetinde kral, parlamentonun kararıyla tartışmalı da olsa idam ediliyor.
halkın gözleri önünde.

sonrasında oluyor bir şeyler, aradan vakit geçiyor*. bu sefer tahta 1. charles'ın oğlu geçiyor:
2. charles.
tabii tahta geçtikten sonra güç bende artık diyor ve babasının idam kararında imzası olanlardan intikamını alıyor.
bunlar da imzalar:

hatta fazlasını yapıyor, söz konusu kararı almış olan ve fakat aradan geçen zamanda ölmüş bulunan kişilerin kemiklerini, cesetlerini mezarlarından çıkarttırıyor ve sallandırıyor.
not: aklımda kaldığı kadarıyla anlatmaya çalıştım. eksikler gedikler olabilir.
adamın içinde nasıl bir öfke vardıysa artık.
belki de siyaseten yapmıştır böyle bir şeyi.
belki de haklıdır.
ama mezardan cesetleri, kemikleri çıkarmak da nedir allah aşkına!
siz siz olun 2. charles' a özenmeyin.
ölüleri mezarında rahat bırakın.
not2: buradan bir yazar arkadaşıma teşekkür ediyorum*. bu tanımda çok yardımı dokundu.
görsellerin kaynakları:
www.britannica.com/biograph...
www.wikiwand.com/en/Executi...
1. charles'ın* arası parlamentoyla pek iyi değil.
kral savaşmak istiyor.
savaş için para lazım para için vergi lazım vergi için de parlamentonun onayı lazım.
parlamento da bu vergi onayını vermiyor.
sürekli bir anlaşmazlıkları var.
bütün bu anlaşmazlıklar sırasında ingiltere'de iç savaşlar ve parlamento fesihleri oluyor.
kralcılarla parlamento yanlıları savaşmaya başlıyorlar.
güç, parlamento tarafında ağır basıyor ve nihayetinde kral, parlamentonun kararıyla tartışmalı da olsa idam ediliyor.
halkın gözleri önünde.

sonrasında oluyor bir şeyler, aradan vakit geçiyor*. bu sefer tahta 1. charles'ın oğlu geçiyor:
2. charles.
tabii tahta geçtikten sonra güç bende artık diyor ve babasının idam kararında imzası olanlardan intikamını alıyor.
bunlar da imzalar:

hatta fazlasını yapıyor, söz konusu kararı almış olan ve fakat aradan geçen zamanda ölmüş bulunan kişilerin kemiklerini, cesetlerini mezarlarından çıkarttırıyor ve sallandırıyor.
not: aklımda kaldığı kadarıyla anlatmaya çalıştım. eksikler gedikler olabilir.
adamın içinde nasıl bir öfke vardıysa artık.
belki de siyaseten yapmıştır böyle bir şeyi.
belki de haklıdır.
ama mezardan cesetleri, kemikleri çıkarmak da nedir allah aşkına!
siz siz olun 2. charles' a özenmeyin.
ölüleri mezarında rahat bırakın.
not2: buradan bir yazar arkadaşıma teşekkür ediyorum*. bu tanımda çok yardımı dokundu.
görsellerin kaynakları:
www.britannica.com/biograph...
www.wikiwand.com/en/Executi...
devamını gör...
oscar wilde
the ballad of reading gaol'u okunmadan ölünmemesi gereken şair ve yazar. o meşhur oysa herkes öldürür sevdiğini şiiri aslında reading zindanı balladı'nda geçer. bazı dizeler; savaşın en hararetli yerinde etinizi de beraberinde götüren bir mermi gibidir. daha başka nasıl ifade edilir bilemedim.
--- alıntı ---
yasaların yargısı doğru mudur
ya da yanlış mıdır bunu bilemem;
bildiğim tek şey bu hapishanede
demir gibi sağlamdır tüm duvarlar,
bir yıl kadar uzundur her geçen gün
yıl bitmek bilmez, uzadıkça uzar.
kabil'in habil'i öldürdüğü
günden beri hiç dinmedi acılar
çünkü insanların insanlar için
koymuş olduğu bütün yasalar
tıpkı adaletsiz bir kalbur gibi
taneyi eleyip samanı tutar.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
yasaların yargısı doğru mudur
ya da yanlış mıdır bunu bilemem;
bildiğim tek şey bu hapishanede
demir gibi sağlamdır tüm duvarlar,
bir yıl kadar uzundur her geçen gün
yıl bitmek bilmez, uzadıkça uzar.
kabil'in habil'i öldürdüğü
günden beri hiç dinmedi acılar
çünkü insanların insanlar için
koymuş olduğu bütün yasalar
tıpkı adaletsiz bir kalbur gibi
taneyi eleyip samanı tutar.
--- alıntı ---
devamını gör...
koltuk altını tıraş eden erkek
bu tür temizlik davranışlarını erkekler kadınlar kadar güçlü sergileyemedikleri için bu tür şeylerin arkasına sığındıklarını düşünüyorum. sığındıkları yetmiyor gibi bunu yapan erkekleri de kötü bir şey yapıyormuş gibi hissettirip kendileri gibi olsun istiyorlar. temizlik ne güzel şeysin.
devamını gör...
kapanma boyunca okunabilecek kitaplar
jack london - kızıl veba
orhan pamuk - veba geceleri
richard matheson - ben, efsane
gabriel garcia marquez - kolera günlerinde aşk
adrian barnes - uyuyamayanlar
karantinayı dibine kadar yaşamalık kitaplar.
orhan pamuk - veba geceleri
richard matheson - ben, efsane
gabriel garcia marquez - kolera günlerinde aşk
adrian barnes - uyuyamayanlar
karantinayı dibine kadar yaşamalık kitaplar.
devamını gör...
süleyman soylu'ya sorulması gereken sorular
- mülteciler neden bu kadar elini kolunu sallayarak girebiliyor?
- mülteciler neden sadece erkek? aileleri neden yok?
- mülteciler karşılığında avrupa'dan kaç tl alındı?
- böylesine gür ve bakımlı saçlarını neye borçlusunuz?
- mülteciler neden sadece erkek? aileleri neden yok?
- mülteciler karşılığında avrupa'dan kaç tl alındı?
- böylesine gür ve bakımlı saçlarını neye borçlusunuz?
devamını gör...
30 mart 2021 dolar kuru
bilgisayar alma hayalimden 1 adım daha uzaklaştıran kur.
ne olacak bu işlerin sonu diye endişelenmiyor değiliz. bilgisayardan bahsetmiyorum tabii ki...
ne olacak bu işlerin sonu diye endişelenmiyor değiliz. bilgisayardan bahsetmiyorum tabii ki...
devamını gör...
hayatınız bir film olsaydı neye benzerdi sorunsalı
devamını gör...
yazarların en sevdiği söz
jiletle ağaç kesilmez. üzülme!
küçük iskender.
küçük iskender.
devamını gör...
köylerdeki komik lakaplar
köy yerlerinde yiğit lakabıyla anılır felsefesi ile konulmuş güldüren lakaplardır.
mesela her köyde bir topal lakaplı insan vardır.
topal ahmat. topal recep gibi gibi.
mesela her köyde bir topal lakaplı insan vardır.
topal ahmat. topal recep gibi gibi.
devamını gör...
sivas katliamı
zamanında pir sultan abdal'ın ölümüne sebep olan zihniyet ile madımak katliamını yapan zihniyet aynıdır! failleri hâlâ aramızda olan ve ülkemizde derin izler bırakan bu katliamı unutma!
devamını gör...
olmayan sebepten için sıkılması
olmayan gibi görünen ama bastırılmış sebeplerden kaynaklanan sıkıntıdır. geçmişte yaşananların, gelecek kaygılarının, bastırıldığını sandığınız tüm duyguların istenmeden hissedilmesinden kaynaklanır. boğazınıza yapışmış bir çift elle nefes almaya çalışırsınız.
devamını gör...
siroz
devamını gör...



