8 cm topuklu giyen kapalı kadın
giydikleri hakkında kimseye hesap verme zorunluluğu olmayan kızdır.
devamını gör...
yazarların en sevdiği geçiştirme sözcüğü
aynen ya
devamını gör...
nilipek
bazı şarkılar çok özel olduğu kadar bazı isimler ile çok özdeşleşmiştir. bir sezen aksu şarkısını sezen aksu'dan güzel söyemek çok zordur mesela.
tarkan firuze'yi sezen aksu'dan güzel söyleyince çok etkilenmiştim.
keza ibrahim tatlıses şarkıları için benzer şey geçerlidir. çok spesifiktir. kimseye yakışmaz
kalben haydi söyle'yi öyle bir söylemişti ki şok olmuştum.
ama bu nil ipek denilen hanım efendi öyle bir şey yaptı ki;
yılların şarkısı ''gözleri aşka gülen'' kimler kimler söyledi . zeki müren, funda arar, nesrin sipahi, nev, göksel, emel sayın saymakla bitmez hepsi birbirinden özel, büyük isim.
youtube'a gözleri aşka gülen yazdığımızda ilk başta nil ipek çıkıyor. pek bir şey demeye de gerek yok aslında. saygı duyulur. şapka çıkarılır.
ben ilk dinlediğimde küçük süreli bir baygınlık geçirir gibi oldum. ne oluyor lan dedim. ne dinliyorum ben? ondan sonra severek dinlemeye devam ettim. çok keyifli bir sesi var. ben çok seviyorum kendisini.
tarkan firuze'yi sezen aksu'dan güzel söyleyince çok etkilenmiştim.
keza ibrahim tatlıses şarkıları için benzer şey geçerlidir. çok spesifiktir. kimseye yakışmaz
kalben haydi söyle'yi öyle bir söylemişti ki şok olmuştum.
ama bu nil ipek denilen hanım efendi öyle bir şey yaptı ki;
yılların şarkısı ''gözleri aşka gülen'' kimler kimler söyledi . zeki müren, funda arar, nesrin sipahi, nev, göksel, emel sayın saymakla bitmez hepsi birbirinden özel, büyük isim.
youtube'a gözleri aşka gülen yazdığımızda ilk başta nil ipek çıkıyor. pek bir şey demeye de gerek yok aslında. saygı duyulur. şapka çıkarılır.
ben ilk dinlediğimde küçük süreli bir baygınlık geçirir gibi oldum. ne oluyor lan dedim. ne dinliyorum ben? ondan sonra severek dinlemeye devam ettim. çok keyifli bir sesi var. ben çok seviyorum kendisini.
devamını gör...
sözlükte kadın zannedilmek
başıma gelen talihsiz olaydır. adam ciddi ciddi bana yürüdü. kardeşim ben erkeğim sen çok yanlış gelmişsin dedim, kusura bakma diyor.
devamını gör...
cemal süreya
t: "1931 yılında doğdum, 1937 yılında annem öldü, 1944 yılında dostoyevski'yi okudum. o gün bugün huzurum yoktur." diyerek kendi üzerine en güzel tasviri yapmış şairdir.
doğumundan ölümüne kadar sayısız kez hayat tarafından ezilmiş, buna rağmen her seferinde bir şekilde yaşama tutunmuştur. zaten keşmekeş ve perişan yaşamının üstüne bir de dostoyevski eklenince huzurunun olmaması kaçınılmaz.
birçok şairin ve yazarın aksine ardındaki kültürü iyi bilmektedir; pir sultan'ı da okur şeyh galib'i de. ki geçmişe sırtını çevirseydi bu kadar usta olur muydu, bilinmez.
bir şiiri:
"ben kibriti çaktığım zaman
her şey kırmızıydı yüzün olarak
ben kibriti çaktığım zaman
çünkü her yüz bir memlekettir
ben sigaramı yaktığım zaman
çünkü her sigara bir kelimedir
ben sigaramı yaktığım zaman
güz günleriydi bir şarkı olarak
bir güvercin ben öldüğüm zaman
nice hüzünlerden yaprak yaprak
bir güvercin ben öldüğüm zaman"
son olarak kendisinin çok sevdiği dıranas'ın kar şiirini kendisinin seslendirişi:
doğumundan ölümüne kadar sayısız kez hayat tarafından ezilmiş, buna rağmen her seferinde bir şekilde yaşama tutunmuştur. zaten keşmekeş ve perişan yaşamının üstüne bir de dostoyevski eklenince huzurunun olmaması kaçınılmaz.
birçok şairin ve yazarın aksine ardındaki kültürü iyi bilmektedir; pir sultan'ı da okur şeyh galib'i de. ki geçmişe sırtını çevirseydi bu kadar usta olur muydu, bilinmez.
bir şiiri:
"ben kibriti çaktığım zaman
her şey kırmızıydı yüzün olarak
ben kibriti çaktığım zaman
çünkü her yüz bir memlekettir
ben sigaramı yaktığım zaman
çünkü her sigara bir kelimedir
ben sigaramı yaktığım zaman
güz günleriydi bir şarkı olarak
bir güvercin ben öldüğüm zaman
nice hüzünlerden yaprak yaprak
bir güvercin ben öldüğüm zaman"
son olarak kendisinin çok sevdiği dıranas'ın kar şiirini kendisinin seslendirişi:
devamını gör...
ekrem imamoğlu'nun twitch kanalı açması
“ arkadaşlar tayyip bey 128 tl yollamış napıyon lan orada demiş. tayyipçim istanbul halkına sorabilirsin ne yaptığımı.”
devamını gör...
bulantı
küçükken soğuk kış geceleri gözümü kapayıp yorganın elimde saç teli kadar incelmesini hissederdim. sonra yavaş yavaş elimde tuttuğum yorgan parçası sanki kollarımla kaplayamayacağım kadar büyük bir ağaca dönüşürdü. nesnenin varoluşunun bozulduğu ya da başkalaştığı bu anlar beni huzursuz ederdi. küçük olduğum için bunları asla anlamlandıramazdım. benzer duyguları organlarım için de yaşamıştım. elim bazen benim elim gibi gelmezdi bana, bacağımın varlığını düşünür hareketlerini saçma bulurdum. bunlar belli bir amaç için vardı evet, sorun bu değildi.
yıllar sonra bu kitabı ilk okuduğumda hissettiğim duyguların ne olduğunu anlamama yardımcı olan bu adama şükran duydum. çok sevdim kendisini. sartre'nin kahramanı varlığının neden var olduğunu bilmiyor. bir gün aniden varoluşmakta olduğunu farkedince bulantıları başlıyor. ölmek istiyor ama ölüsünün varlığının bile öldüğü halde varolmaya devam edeceği için bunun da bir yardımı dokunmuyor kendisine. bu bulantıyla yaşamak onun kaderi. bazı insanlar böyledir işte. çok değerli bir kitap. üstünde saatlerce konuşulabilecek benim ennn sevdiğim kitaplardan. var ol sartre!
yıllar sonra bu kitabı ilk okuduğumda hissettiğim duyguların ne olduğunu anlamama yardımcı olan bu adama şükran duydum. çok sevdim kendisini. sartre'nin kahramanı varlığının neden var olduğunu bilmiyor. bir gün aniden varoluşmakta olduğunu farkedince bulantıları başlıyor. ölmek istiyor ama ölüsünün varlığının bile öldüğü halde varolmaya devam edeceği için bunun da bir yardımı dokunmuyor kendisine. bu bulantıyla yaşamak onun kaderi. bazı insanlar böyledir işte. çok değerli bir kitap. üstünde saatlerce konuşulabilecek benim ennn sevdiğim kitaplardan. var ol sartre!
devamını gör...
uyumayan sözlük kitlesi
devamını gör...
feminizmin erkek düşmanlığı olduğu gerçeği
kanımca bunun erkek düşmanlığı olarak algilanmasinin sebebi erkek egemen bir toplumda yaşıyor oluşumuz.
tam tersi olduğunu düşünelim
kadınların gece özgürce tecavüze uğramadan gezebildiğini , istediğini istediği yerde öldürülme tehlikesi olmadan giyebildiğini , sevgilsi -eşiyle ayrıldığında hâlâ tacize uğramadığını ve ölmekten korkmadığını
ve erkeklerin de toplumun dayattığı tüm bu psikolojik şiddetlere katlanıp elinin hamuruyla kadının işine karışmadığını ,eşi de kendi de çalıştığı halde tüm ev işlerinin onun göreviymiş gibi düşünülmesi , kadındır yapar , kadındır elinin kiri denip erkeklerde aynısı olduğunda pe***** muamelesi gordugunu
böyle bir durumda feminizm kadın düşmanlığı olarak algılanırdı yine tüm bunlara sebep olan lanet olası toplum tarafından .
hiçbir senaryoda feminizmi anlamayan geri kafalı sığ insanlar için bir kez daha söylüyorum .
feminizm kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olmayı savunur , erkek düşmanlığını değil .
tam tersi olduğunu düşünelim
kadınların gece özgürce tecavüze uğramadan gezebildiğini , istediğini istediği yerde öldürülme tehlikesi olmadan giyebildiğini , sevgilsi -eşiyle ayrıldığında hâlâ tacize uğramadığını ve ölmekten korkmadığını
ve erkeklerin de toplumun dayattığı tüm bu psikolojik şiddetlere katlanıp elinin hamuruyla kadının işine karışmadığını ,eşi de kendi de çalıştığı halde tüm ev işlerinin onun göreviymiş gibi düşünülmesi , kadındır yapar , kadındır elinin kiri denip erkeklerde aynısı olduğunda pe***** muamelesi gordugunu
böyle bir durumda feminizm kadın düşmanlığı olarak algılanırdı yine tüm bunlara sebep olan lanet olası toplum tarafından .
hiçbir senaryoda feminizmi anlamayan geri kafalı sığ insanlar için bir kez daha söylüyorum .
feminizm kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olmayı savunur , erkek düşmanlığını değil .
devamını gör...
bir yazar sizi engellemeye başladı
artık gelmesi gereken özellik. yazık, dostumus kim bilioz düçmanımızı bilmiyoruz. ya ben onu hunharca oyluyorsam? ayıp ya.
devamını gör...
toplu taşıma araçlarında gıcık olunan tipler
telefonda yüksek sesle konuşan tıynetsiz herifler. en çok onlara sinir oluyorum. ben senin emice oğlun ile akşam kaç bira içtiğini bilmek zorunda mıyım ya. ne yapacağım bu gereksiz bilgiyi ben.
devamını gör...
yazarların evcil hayvan isimleri
(bkz: venüs)
devamını gör...
18 mart 1915 çanakkale zaferi
ingilizleri yenilgiye uğratan tek millet olarak tarihe geçmemizi sağlayan zafer
hakkında birkaç notumu aktarmak isterim.
ingiliz amfibi harekatının liman von sanders'in değil kemal paşa'nın ön gördüğü şekiyle karşılanmış olsaydı kuvvetle muhtemel savaş çok daha kısa sürede bitecekti. çıkartmaların kemal paşa'nın ön gördüğü yerlere yapan ingiliz kuvvetleri conk bayırına doğru ilerlemesi karşsında sanders'le paşa arasında şöyle bir telefon trafiği geçiyor sanders"çare kalmadı mı?" paşa "bütün kuvvetlerin kumandama verilmesinden başka çare kalmadı" "çok gelmez mi" "az gelir."
conk bayırı öyle bir nokta ki tüm yarımada ayaklarınızın altındadır, anafarta düzlüklerinin tamamını, tüm sahil şeridini oradan görebilirsiniz, yarımadanın en yüksek noktası. conk bayırı ise anafarta düzlüklerinden yukarı çıkan dar bir vadidir.
kemal paşa'ya conk bayırı düşecek diyorlar conk bayırına gidiyor, anafartalar sıkıntılı diyorlar anafartalara gidiyor, kemal yeri diye bir tepe var anzak koyuna yakın bir bakıyorsunuz orada, bir tek seddülbahir'e gitmemiş. savaş boyu tüm yarımadayı durmadan dolaşmış, sadece anafartalardan conk bayırına çıkmak arabayla yarım saat, at üzerinde üzerinden toplar uçarken üstelik o yıllarda yarımadada bitki örtüsü yok görüş açık tamamen, her tarafta askeri birlikler. ne ara gidiyorsun ne ara geliyorsun akıl alır gibi değil.
savaş sonrasında 1934 yılında kemal paşa'nın anzak askerlerinin annelerine mektubu bu gün hala tüyleri diken diken ediyor
“bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar.
burada dost bir vatanın toprağındasınız. huzur ve sükun içinde uyuyunuz.
sizler mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.
uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar.
gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler.
ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır.
onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”
bunu yazabilmek için müthiş bir şuura sahip olunması gerekiyor. ingiliz kolonisi olan avusturalya'yı diğer kolonilerden ayırıyor, yoksa orada hint müfrezesi, afrikadan getirilen başka birlikler de var. avusturalya ile bu sebepten doğacak bir problemin çıkmasının önüne geçiyor, ingilizlerin dolduruşuna tekrar gelebilirlerdi, bunun önüne geçiyor, ve bunu annelere seslenerek yapıyor.
hangi kumandanın hangi işgal birliği için böyle bir söylev yazdığını duydunuz? muhtemelen duyamayacaksınız da, bu gün bile ukrayna'da "nasıl koyduk, nasıl gömdük" şekilnde açıklamalar yapılıyor, keza öncesinde azerbaycan ermenistan savaşı sonrası aliyev çıkıp anıra anıra gülmüştü
bu gün gidin bakın, anzak, ingiliz askerlerinin mezarları pırıl pırıldır. bir bakım tesisleri var, araçlar, bahçevanlar.. durmadan temizleniyor. bizim gariban mehmetçiğin mezarları adeta terk edilmiş, zaten yarımadanın turizme açılması için kırk yıl atıl bir vaziyette öylece beklemiş. fakat savaş biter bitmez ingilizler hemen mezar yerlerini belirlemiş, kendi çalışmalarını adada yapmışlar, milli park olmadan önce de kendi bakım çalışmalarını yapıyorlarmış, bizimkilerin bir japonya gezisi sonrası akıllarına gelmiş orasını milli park yapmak, öncesinde yarımadada patlamamış mühimmatlar olduğu için giriş yasakmış. bu gün ise anafartlarda domates falan ekiyorlar, oradan tarla satın alabiliyorsunuz iki yıl önce bizzat arayıp pazarlık falan yaptım gerçek mi diye, gerçekti. sahil şeridinin bir kısmı kapalı, tel örgünün altına muşamba çekilmiş birileri denize falan giriyor orda, baya tesis. kimindir bilinmiyor tatil köyü mü yapmışlar hiç bir yazı tabela yok.
o aziz şehitlerin hatrına umarım bugünler de atlatılır. bu vatanın kanını emen hangi oluşum varsa hepsi geldikleri gibi kendi deliklerine gider.
hakkında birkaç notumu aktarmak isterim.
ingiliz amfibi harekatının liman von sanders'in değil kemal paşa'nın ön gördüğü şekiyle karşılanmış olsaydı kuvvetle muhtemel savaş çok daha kısa sürede bitecekti. çıkartmaların kemal paşa'nın ön gördüğü yerlere yapan ingiliz kuvvetleri conk bayırına doğru ilerlemesi karşsında sanders'le paşa arasında şöyle bir telefon trafiği geçiyor sanders"çare kalmadı mı?" paşa "bütün kuvvetlerin kumandama verilmesinden başka çare kalmadı" "çok gelmez mi" "az gelir."
conk bayırı öyle bir nokta ki tüm yarımada ayaklarınızın altındadır, anafarta düzlüklerinin tamamını, tüm sahil şeridini oradan görebilirsiniz, yarımadanın en yüksek noktası. conk bayırı ise anafarta düzlüklerinden yukarı çıkan dar bir vadidir.
kemal paşa'ya conk bayırı düşecek diyorlar conk bayırına gidiyor, anafartalar sıkıntılı diyorlar anafartalara gidiyor, kemal yeri diye bir tepe var anzak koyuna yakın bir bakıyorsunuz orada, bir tek seddülbahir'e gitmemiş. savaş boyu tüm yarımadayı durmadan dolaşmış, sadece anafartalardan conk bayırına çıkmak arabayla yarım saat, at üzerinde üzerinden toplar uçarken üstelik o yıllarda yarımadada bitki örtüsü yok görüş açık tamamen, her tarafta askeri birlikler. ne ara gidiyorsun ne ara geliyorsun akıl alır gibi değil.
savaş sonrasında 1934 yılında kemal paşa'nın anzak askerlerinin annelerine mektubu bu gün hala tüyleri diken diken ediyor
“bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar.
burada dost bir vatanın toprağındasınız. huzur ve sükun içinde uyuyunuz.
sizler mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.
uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar.
gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler.
ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır.
onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”
bunu yazabilmek için müthiş bir şuura sahip olunması gerekiyor. ingiliz kolonisi olan avusturalya'yı diğer kolonilerden ayırıyor, yoksa orada hint müfrezesi, afrikadan getirilen başka birlikler de var. avusturalya ile bu sebepten doğacak bir problemin çıkmasının önüne geçiyor, ingilizlerin dolduruşuna tekrar gelebilirlerdi, bunun önüne geçiyor, ve bunu annelere seslenerek yapıyor.
hangi kumandanın hangi işgal birliği için böyle bir söylev yazdığını duydunuz? muhtemelen duyamayacaksınız da, bu gün bile ukrayna'da "nasıl koyduk, nasıl gömdük" şekilnde açıklamalar yapılıyor, keza öncesinde azerbaycan ermenistan savaşı sonrası aliyev çıkıp anıra anıra gülmüştü
bu gün gidin bakın, anzak, ingiliz askerlerinin mezarları pırıl pırıldır. bir bakım tesisleri var, araçlar, bahçevanlar.. durmadan temizleniyor. bizim gariban mehmetçiğin mezarları adeta terk edilmiş, zaten yarımadanın turizme açılması için kırk yıl atıl bir vaziyette öylece beklemiş. fakat savaş biter bitmez ingilizler hemen mezar yerlerini belirlemiş, kendi çalışmalarını adada yapmışlar, milli park olmadan önce de kendi bakım çalışmalarını yapıyorlarmış, bizimkilerin bir japonya gezisi sonrası akıllarına gelmiş orasını milli park yapmak, öncesinde yarımadada patlamamış mühimmatlar olduğu için giriş yasakmış. bu gün ise anafartlarda domates falan ekiyorlar, oradan tarla satın alabiliyorsunuz iki yıl önce bizzat arayıp pazarlık falan yaptım gerçek mi diye, gerçekti. sahil şeridinin bir kısmı kapalı, tel örgünün altına muşamba çekilmiş birileri denize falan giriyor orda, baya tesis. kimindir bilinmiyor tatil köyü mü yapmışlar hiç bir yazı tabela yok.
o aziz şehitlerin hatrına umarım bugünler de atlatılır. bu vatanın kanını emen hangi oluşum varsa hepsi geldikleri gibi kendi deliklerine gider.
devamını gör...
hiç uçağa binmemiş insan
ne ezikliyonuz lan o insan benim..
devamını gör...
eyluling
gelişmiş bir yapay zeka gibi duruyor.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydııııın yalnızlar tayfaaa.
bugün 14 şubat nefret kusuyor insan, yarın 15 şubat özüne dönüyor insan.
ne yapıyoruz bugün manitasız tayfa? benim gibi sözlükte çevrimdışı takılıp "sevgilim var", " rahat etmeyin manitamlayım " imajı vermeye devam mı *
millet dışarı da sevgililer gününü kutlarken biz sözlükte tanım girip, başlık açıp, yazar oyluyoruz. bugün sözlükte zaman geçiren yalnızlar tayfaya daha fazla karma puan gelmesini talep ediyorum.
hoş, yönetimin hepsi lüks bir restoranda mum eşliğinde manitalarıyla yemek yiyecekmiş.
1 hafta önce ismini zikretmek istemediğim yetkili zat,modlara "ya manita yaparsınız ya da 14 şubat'ı sözlükte geçirirsiniz!!" demiş. bunu duyan mod'lar bi sevecenlikler bi sevecenlikler. bakalım bugün online sekmesinde hangi bahtsız bedevi moderatör olacak *
ayrıca tüm sözlük ahalisinin sevgililer günü de mübarek olsun. sizi seviyoree. bazılarınızı yani. ya da hepinizi...
bugün 14 şubat nefret kusuyor insan, yarın 15 şubat özüne dönüyor insan.
ne yapıyoruz bugün manitasız tayfa? benim gibi sözlükte çevrimdışı takılıp "sevgilim var", " rahat etmeyin manitamlayım " imajı vermeye devam mı *
millet dışarı da sevgililer gününü kutlarken biz sözlükte tanım girip, başlık açıp, yazar oyluyoruz. bugün sözlükte zaman geçiren yalnızlar tayfaya daha fazla karma puan gelmesini talep ediyorum.
hoş, yönetimin hepsi lüks bir restoranda mum eşliğinde manitalarıyla yemek yiyecekmiş.
1 hafta önce ismini zikretmek istemediğim yetkili zat,modlara "ya manita yaparsınız ya da 14 şubat'ı sözlükte geçirirsiniz!!" demiş. bunu duyan mod'lar bi sevecenlikler bi sevecenlikler. bakalım bugün online sekmesinde hangi bahtsız bedevi moderatör olacak *
ayrıca tüm sözlük ahalisinin sevgililer günü de mübarek olsun. sizi seviyoree. bazılarınızı yani. ya da hepinizi...
devamını gör...
türk babalarının bir ömrü kaliteli beyaz peynir aramakla geçirmesi
arkadaşım nurettin ile dandanakan savaşı'nı konuşup horasan'ın jeopolitik önemi ve selçukluların devlet yönetiminde attığı adımları tartışıp analiz ederken aklıma gelen düşünce.
masanın üzerindeki karper peynire baktım. o da bana baktı. sonra yedim. afiyet olsun abi.
evet ne diyordum sevgili dostlarım. babalarımız bir kutu ezine peynirinin nerede olduğunu bulabilmek için bir ömrü arayışla geçiriyor. ellerine oradan buradan, işyerindeki arkadaşın köyünden vesair peynirler geçiyor lakin hiçbiri mükemmel beyaz peynir değil. hatta öyle ki, birçoğu mükemmel olmaktan fersah fersah uzak, fabrikasyon peynirler.
babacığınız sağsa yanına gidin, yanınızda değilse telefonla arayıp sorun:
"baba nasılsın?" diye.
"iyiyim aynı oğlum-kızım senden n'aber?" der.
bu pek düşünülmeden verilen cevabın arkasında aslında büyük bir anlam gizlidir. o da şudur: "bir ömrü mükemmel kalitede beyaz peyniri aramakla geçiriyorum."
babaların bu arayış halinde olduğu kutsal yiyeceği düşünmediği bir zaman dilimi yoktur. evet, uykuda bile...
şimdi babamı anlayabiliyorum. baba değilim henüz ama anlayabiliyorum babamı. bir gün onun durumunda olacağım çünkü. biz erkeklerin toplumsal kodlarında sünnet, ilk aşk, askerlik, iş, aşk, evlilik, çocuk sıralamasında son hedefi budur. bu arayışa hiçbir zaman ulaşamadan göçüp gideceğiz ancak...
mükemmel, tıpkı platon'un dediği gibi 'idealar' dünyasında gizlidir.
ama onu aramakla geçen bir ömür bile dostlarım, inanın boşa geçmez.
masanın üzerindeki karper peynire baktım. o da bana baktı. sonra yedim. afiyet olsun abi.
evet ne diyordum sevgili dostlarım. babalarımız bir kutu ezine peynirinin nerede olduğunu bulabilmek için bir ömrü arayışla geçiriyor. ellerine oradan buradan, işyerindeki arkadaşın köyünden vesair peynirler geçiyor lakin hiçbiri mükemmel beyaz peynir değil. hatta öyle ki, birçoğu mükemmel olmaktan fersah fersah uzak, fabrikasyon peynirler.
babacığınız sağsa yanına gidin, yanınızda değilse telefonla arayıp sorun:
"baba nasılsın?" diye.
"iyiyim aynı oğlum-kızım senden n'aber?" der.
bu pek düşünülmeden verilen cevabın arkasında aslında büyük bir anlam gizlidir. o da şudur: "bir ömrü mükemmel kalitede beyaz peyniri aramakla geçiriyorum."
babaların bu arayış halinde olduğu kutsal yiyeceği düşünmediği bir zaman dilimi yoktur. evet, uykuda bile...
şimdi babamı anlayabiliyorum. baba değilim henüz ama anlayabiliyorum babamı. bir gün onun durumunda olacağım çünkü. biz erkeklerin toplumsal kodlarında sünnet, ilk aşk, askerlik, iş, aşk, evlilik, çocuk sıralamasında son hedefi budur. bu arayışa hiçbir zaman ulaşamadan göçüp gideceğiz ancak...
mükemmel, tıpkı platon'un dediği gibi 'idealar' dünyasında gizlidir.
ama onu aramakla geçen bir ömür bile dostlarım, inanın boşa geçmez.
devamını gör...
edgar allan poe
212. yaşında yanında olamıyoruz belki usta!.. ama hep izindeyiz. ve böyle bir dehanın doğum gününde onun hakkında yazmak hakkını kendimde bulamıyorum, yine. ama karalayacağım bir şeyler. her ne kadar sonradan beğenmeyecek olsam da yazdığımı. dünya edebiyatı'nda bir dönüm noktasıdır kendisi. ve onu okuyunca bazen düşünürüm kendi kendime: bütün bir felsefe bugüne kadar ayakta kalabildi ama başlı başına gerekli miydi sanki? edebiyat bize hakikati daha hakiki haykırıyor olmasındı başından beri? ne de olsa bir hikaye dinliyoruz. hikayeleri severiz biz hanımlar baylar... yeter ki sonunda biz ölmeyelim, onlar ölsün. onlar mutlu olsun, biz de mutlu olalım. saygıyla anıyorum poe'yu. annabel lee şiirini paylaşacağım. kuzgun kadar bilinmez ama çok derinden nüfuz eder zihinlerimize. video da bırakıyorum. seslendiren ismet özel.
aşk yoğun, yorucu, derin ve yüceymiş diyorum. konuşmuyorum artık üzerine! içim titriyor zaten! dahiyane!
senelerce,
senelerce evveldi.
bir deniz ülkesinde
yaşayan bir kız vardı bileceksiniz
ismi, annabel lee
hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
sevmekten başka beni
o çocuk ben çocuk, memleketimiz
o deniz ülkesiydi
sevdalı değil karasevdalıydık
ben ve annabel lee
göklerde uçan melekler bile
kıskanırlardı bizi
bir gün,
işte bu yüzden göze geldi
o deniz ülkesinde
üşüdü rüzgarından bir bulutun
güzelim annabel lee
götürdüler el üstünde
koyup gittiler beni
mezarı oradadır şimdi
o deniz ülkesinde
biz daha bahtiyardık meleklerden
onlar kıskandı bizi
evet! bu yüzden -şahidimdir herkes ve o deniz ülkesi-
bir gece bulutunun rüzgarından
üşüdü gitti annabel lee
sevdadan yana kim olursa olsun
yaşca başca ileri
geçemezlerdi bizi
ne yedi kat göklerdeki melekler
ne deniz dibi cinleri
hiçbiri ayıramaz beni senden
güzelim annabel lee
ay gelip ışır, hayalin erişir
güzelim annabel lee
bu yıldızlar gözlerin gibi parlar
güzelim annabel lee
orda gecelerim
uzanır beklerim
sevgilim, sevgilim, hayatım, gelinim
o azgın sahildeki
yattığın yerde seni.
çeviri: melih cevdet anday
aşk yoğun, yorucu, derin ve yüceymiş diyorum. konuşmuyorum artık üzerine! içim titriyor zaten! dahiyane!
senelerce,
senelerce evveldi.
bir deniz ülkesinde
yaşayan bir kız vardı bileceksiniz
ismi, annabel lee
hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
sevmekten başka beni
o çocuk ben çocuk, memleketimiz
o deniz ülkesiydi
sevdalı değil karasevdalıydık
ben ve annabel lee
göklerde uçan melekler bile
kıskanırlardı bizi
bir gün,
işte bu yüzden göze geldi
o deniz ülkesinde
üşüdü rüzgarından bir bulutun
güzelim annabel lee
götürdüler el üstünde
koyup gittiler beni
mezarı oradadır şimdi
o deniz ülkesinde
biz daha bahtiyardık meleklerden
onlar kıskandı bizi
evet! bu yüzden -şahidimdir herkes ve o deniz ülkesi-
bir gece bulutunun rüzgarından
üşüdü gitti annabel lee
sevdadan yana kim olursa olsun
yaşca başca ileri
geçemezlerdi bizi
ne yedi kat göklerdeki melekler
ne deniz dibi cinleri
hiçbiri ayıramaz beni senden
güzelim annabel lee
ay gelip ışır, hayalin erişir
güzelim annabel lee
bu yıldızlar gözlerin gibi parlar
güzelim annabel lee
orda gecelerim
uzanır beklerim
sevgilim, sevgilim, hayatım, gelinim
o azgın sahildeki
yattığın yerde seni.
çeviri: melih cevdet anday
devamını gör...