az çok demeyelim, boş geçmeyelim.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

--- alıntı ---

yaşamım utançlarla doludur. insan hayatının ne olduğuna dair bir fikrim yok.

--- alıntı ---

-insanlığımı yitirirken , osamu dazai.
devamını gör...

annemin çok sık kullandığı bir cümle olması.
devamını gör...

her yer orman... üstelik dört mevsim yemyeşil. dağların ve ağaçların görüntüsü şehrimin en sevdiğim yanı. kendimi çok özgür ve rahat hissediyorum. doğası daha başka olan bir yere gittiğimde yada görece daha yoğun bir şehirde bulunduğumda kendimi çok huzursuz ve sıkışmış hissediyorum. ama burada ne olursa olsun biraz yürüyünce kendimi o insansız ve sessiz doğada bulacağımı biliyorum.
devamını gör...

titanic (film) )'in senaristi james cameron'u şaşırtan mezar taşıdır. çünkü senaryoyu yazarken jack dawson isimli birinin gerçek titanic kazasında öldüğünden bir haber olarak senaryoda bu hayali karakteri yazmıştı. evet titanic kazasında ölen gerçek bir jack dawson var ama bu filmden bildiğimiz jack değil.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
işte gerçek jack dawson ve filmdeki jack dawson
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ne istediğini bilmeyen, dirayetsiz, ağlak herifin tekidir.

barney stinson ve marshall eriksen adamdır.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

her kesin bildiği bu halk türküsünün kanaatimce en güzel yorumudur. özü itibariyle çok da protest bir türküdür.

devamını gör...

yaprakları çok güzel kokan, farklı renklerde çiçekleri olan, sardunya ailesinden bir süs bitkisi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gülbüş'ün evden çıkmadan 3 erkeği kendine aşık ettiği dizi. babam da diyor ki sen dışarıya da çıkıyorsun ama hala tık yok.
devamını gör...


ve güz geldi ömür hanım.
dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul.
insanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde.
yağmur ha yağdı ha yağacak. incecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
hüznün bütün koşulları hazır. nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı...
ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı,
yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir
engebeler atlası. yaşamak bir can sıkıntısı mıdır ömür hanım?



her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan,
umuttan, sevinçten ne anlar? göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu?
bir güz düşünün ki ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış,
böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa başlangıcı olmak değil midir? yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı
aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de?



yağmur yağıyor ömür hanım...gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...
ve ben sonsuz
bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum.
seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından?



dönelim...
dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır
çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü kabuklarına sığınmaktır...
olsun dönelim biz yine de. bilincinde olmadan üstlendiğimiz sorumluluklarımız var.
evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dönelim.
ölçüsüz yaşamak bize göre değil ömür hanım.
büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. küçücük
avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın
binlerce engeli yığıldı önümüze. hangi birini yenebilirdik
bunca olanaksızlık içinde.
umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi öğrendik böylece.



yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı ömür hanım.
bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir gözbebeklerimden.
sahi nedir yaşamın anlamı? geriye dönüyorum sık sık
yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır yükler aldığı zamanın derin denizlerine. bakıyorum umut karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka ne ki?
yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi içine alan kocaman bir yanılsama...
değil mi yoksa?



öyle büyük umutlarım olmadı benim,
büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı.


koşullarım beni oluşturdu ben acılarımı buldum. herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni.
bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir yemek lokantalarda;

televizyon, halı, masa ve daha nice eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, varolmaya, 'dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya...

oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim.
öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir "ben"e ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde...
bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. kim kimi ne kadar anlayabilir
ömür hanım?


susmak yalnızlığın ana dilidir, ömür hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur.
sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük...
yalnızım
ömür hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi karanlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım...
sularım toprağa sızıyor bak.
yüzümü geceler örtüyor.
binlerce taş saklanıyor içimde.
kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?



kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok konuşuyorlar ki...
bir söz insanın neresinden doğar dersiniz?
dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? yerini bulur mu gerçekten?
sözü yasaklamalı ömür hanım yasaklamalı...


kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki? olanağı olsa da insanların yürekleri konuşabilseydi dilleri yerine,
her şey daha yalansız, daha içten
olurdu. aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. yanılıyor muyum?
olsun. yanıldığımı biliyorum ya...



yeni bir şeyler söyle bana ne olur, yeni bir şeyler. kurşun aktı kulaklarıma hep aynı sözleri, aynı sesleri duymaktan.
belirsizlik güzeldir, de örneğin, kesinlik çirkin. sessizlik sesten -hele de güncel ve kof- her zaman iyidir; düş gücü, iç zenginliği verir insana.
dünyanın usul usul ağaran o puslu sabahları ve günün turuncu tülleriyle örtünen dingin akşamları bu yüzden etkiler bizi, duygulandırır, de.
anlık izlenimler sürekli görünümlerden her zaman daha güçlü, kalıcı ömürlüdür...
alışkanlıklar öldürür güzelliğimizi, bizi değişmek çirkinleştirir de.



kimse düşlerine yetişemez ve kimse geçemez gerçeğini bir adım bile; bu yüzden sıkıntı verir zaman, kısa kalır, sonsuz olur, insanın küçücük ömrünün karşısında.
istemenin kuralı yoktur, de, açıklaması sınırı suçu yoktur; istemek yaşamın kendiliğinden sonucudur, ne haklı ne haksız, ne yerinde ne yersiz...



biz hepimiz dikenli tellerle sarılıyız, her ilişkide bir parçamız kalır ve bölüne bölüne biteriz de.
en büyük hünerimiz kendimize karşı olmak, aykırı yaşamaktır, acı kaynaklarımızı ellerimizle yaratarak...
kıyılarımız duygularımızın boyunda, derinliğimiz aklımızın ölçüsündedir; ufuklarımızsa sisler içinde...
o kıyısız gökyüzü nasıl sığar küçücük gözlerimize, bir bardak suya, demirli bir pencereye...


nasıl gizleriz ağız dil vermez bir geceye?
ve nedir ki gizi, daraldığımız her yerde bir genişlik duygusu verir içimize.
çözemeyiz, de, bu güdük bilinç, bu sığ yürek,
bu ezbere yaşamla.



dünya bir testidir, de, ömür hanım, ömür bir su...
sızar iğneucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir yudum mutluluk için. ve bir gün ölümün balkonundan...dökülür toprağa el içi kadar bir su. yerde birkaç damla
nem, bir avuç ıslaklık...
ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün
acıların anasıdır, de...



sars aklımın cılız ayaklarını, kuşat beni. değişik şeyler
söyle ne olur, yeni bir şeyler söyle.
yıldım ömrümün kalıplarından. beni duy ve anla.



yağmur dindi ömür hanım.
gökyüzü masmavi gülümsedi yine.
doğa aynı oyununu oynuyor bizimle.
umudun ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi atlasından.
ne aldanış!
bulutların rengi mavi-beyaz mıdır, kurşuni-külrengi mi yoksa?



gökyüzünü öpmek isterdim ömür hanım,
gözlerimle değil dudaklarımla.
yoruldum bulutları kirpiklerimde taşımaktan.
delilik mi dedin?
kim bilir...
belki de yerde sürünmenin bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir aykırı olmak duygusu. gökyüzü de olmak isteyebilirdim değil mi?
kim ne diyebilir ki?



kimseler görmedi ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim.
içimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına,
ben geçtim...
yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde,
ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. beni cam kırıklarıyla anımsasın insanlar,

savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile...
yükümü yanlış bedestanlara çözdüm.

ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. saatlerce dayak yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. ürperiyorum.
bir at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın sokaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını.
içimde bir çocuk, yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş,
yanılmış bir çocukluk olmasın ömür hanım?


ömür hanımla güz konuşmaları/ şükrü erbaş
devamını gör...

türk sanat müziği türk kültürüne has, osmanlı müzikçilerinin birikimi olan makamsal bir müziktir. bana göre klasik türk müziğini en güzel icra eden gerek karakteri, gerek büyüleyici sesi ile sanat güneşimiz (bkz: zeki müren)'dir. ayrıca mutlaka dinlenilmesi gereken türk sanat müziği albümü ise (bkz: tarkan)'dan ahde vefa albümü'dür.
devamını gör...

cem karaca.
devamını gör...


"uyuyalım. insan uyudu mu her şeyi unutur."


syf.49

devamını gör...

banyo yaparken depreme yakalanmak, karanlık, örümcek.
devamını gör...

“ayışığında oturuyorduk
bileğinden öptüm seni

sonra ayakta öptüm
dudağından seni

kapı aralığında öptüm
soluğundan seni

bahçede çocuklar vardı
çocuğundan öptüm seni

evime götürdüm yatağımda
kasığından öptüm seni

başka evlerde karşılaştık
iliğinden öptüm seni

en sonunda caddelere çıkardım
kaynağından öptüm seni.”

cemal süreya’nın tomris uyar için yazdığı bir şiir.
devamını gör...

vicdanı pusulası olmuş insandır. nice inançlıların önüne geçecek karaktere ve vicdani sorumluluğa sahip kişidir. kaldı ki kötü yada iyi şeylerin inanca bağlı olduğunu düşünmek en başından hataya sebebiyet veren bir düşünce tarzıdır.
devamını gör...

çok merak ediyorum kendimi
başıma bir şey mi geldi
öldüm mü kaldım mı
hiçbir haber yok kendimden

bu sabah kapımı çaldım
kapıyı açan kendim
bir süre kendime baktım
bu güleç yüz bendim

oh ne güzel bir sabah
bugün de yaşıyorum demek
benden başka yok kimsem
beni merak edecek.
devamını gör...

dünyanin en cok sekerli gidalar ureten firmalarindan biri olan nestle ayni zamanda seker, alzheimer, kalp ve damar hastaliklari alaninda da ilac uretmektedir. ilac sektorunun devi olarak bilinen bayer hem ilac ureticisi hem de bircok hastaliga neden olarak gosterilen zirai zehirleri de ureten bir sirkettir. . .
hastaligini uretip, ilacini sunmaya ne denir bence kapitalizm denir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim