yazarların ruh hallerini anlatan bir söz
sonsuz bir döngüye girmiş gibiyi. yoruldum.
devamını gör...
sözlük dergisi duyuruları
sevgili sözlük dergi okurları,
birlikte geçirdiğimiz ilk bayramımız için çok heyecanlıyız. küçük bir çocuğun şeker dolu ağzıyla koskocaman gülümsediği bir anda "iyi bayramlar!" nidasını ulaştırması gibi geçsin gününüz. dergi mürettebatı sevgiyle ve selamla bayramınızı kutluyor.
dergimiz
kategori sınırlaması olmadan her türden yazılarınızı, denemelerinizi, dışavurumlarınızı ve iç dökmelerinizi [email protected] adresine gönderebilirsiniz.
birlikte geçirdiğimiz ilk bayramımız için çok heyecanlıyız. küçük bir çocuğun şeker dolu ağzıyla koskocaman gülümsediği bir anda "iyi bayramlar!" nidasını ulaştırması gibi geçsin gününüz. dergi mürettebatı sevgiyle ve selamla bayramınızı kutluyor.
dergimiz
kategori sınırlaması olmadan her türden yazılarınızı, denemelerinizi, dışavurumlarınızı ve iç dökmelerinizi [email protected] adresine gönderebilirsiniz.
devamını gör...
alice in absurdland
sağlıklı insan, ödem ve pastirmalicorek (işte kendi nickaltımı bile gkbzlıyorum işler bu noktaya kadar geldi) karşıtı kişi*
oysa ki sen de burger king'i mcdonalds'ı sevseydin çok farklı olabilirdik.
şaka maka seviyorum kız seni be. çok konuşmadık etmedik ama ısındım ben sana. dedim ki limonlum bu kızı savunduysa vardır bir bildiği dedim. sana bir çemen uzatıyorum zeytin dalı niyetine. al kokla kokla birazcık sağlıksız beslen. come to the dark side.
oysa ki sen de burger king'i mcdonalds'ı sevseydin çok farklı olabilirdik.
şaka maka seviyorum kız seni be. çok konuşmadık etmedik ama ısındım ben sana. dedim ki limonlum bu kızı savunduysa vardır bir bildiği dedim. sana bir çemen uzatıyorum zeytin dalı niyetine. al kokla kokla birazcık sağlıksız beslen. come to the dark side.
devamını gör...
sunay akın
--- alıntı ---
tam adı şükrü sunay akın olan ,1962 maçka doğumlu şair, yazar, araştırmacı ve gazetecidir. ilk şiirini kendi anlatımıyla; yedi yaşında, anne ve babasının odasında bulunan elbise gardırobundaki boş duran tek askılığa yazar ve "üşümüyor musun?" diye sorar.
--- alıntı ---
bir ara televizyondaki farklı kanallarda sanat programları ve belgeseller hazırlayarak sunmuştu. şu sıralar kafa radyo'da “veşaire veşaire” programını hazırlayıp sunmaktadır. yumuşak ama etkili ses tonuyla anlattıkları, sıradan bir şey bile olsa, masal kıvamında dinlenilesi insandır. 2005 yılından beri dünyanın her yerinden topladığı oyuncaklarla istanbul’da oyuncak müzesini kurarak bir hayalini gerçekleştirmiştir. pandemi zamanında müze online olarak ziyarete açılmıştır. şiir ve hikaye tadında, çoğunlukla istanbul temasını işleyen bir çok eseri bulunmaktadır. ilk okuduğum eseri "ay hırsızı" olup, bir ara herkese aynı kitabı hediye etmiştim. "geyikli park", "bir çift ayakkabı", "tuncay terzihanesi", "kırdığımız oyuncaklar", "istanbul'da bir zürafa", "kız kulesi'ndeki kızılderili" masalsı anlatımıyla bir çırpıda okunabilecek diğer eserlerinden birkaçıdır.
edit: “büyüklerle ben yapamıyorum , çocuklar da almıyor beni oyunlarına , devlet dairesinde yangından kurtarılmayacak sıkışmış bir çekmece gibiyim , açılamıyorum sana“ gibi sosyal medyada da çok sık karşılaştığımız naif sözlerin yazarıdır.
tam adı şükrü sunay akın olan ,1962 maçka doğumlu şair, yazar, araştırmacı ve gazetecidir. ilk şiirini kendi anlatımıyla; yedi yaşında, anne ve babasının odasında bulunan elbise gardırobundaki boş duran tek askılığa yazar ve "üşümüyor musun?" diye sorar.
--- alıntı ---
bir ara televizyondaki farklı kanallarda sanat programları ve belgeseller hazırlayarak sunmuştu. şu sıralar kafa radyo'da “veşaire veşaire” programını hazırlayıp sunmaktadır. yumuşak ama etkili ses tonuyla anlattıkları, sıradan bir şey bile olsa, masal kıvamında dinlenilesi insandır. 2005 yılından beri dünyanın her yerinden topladığı oyuncaklarla istanbul’da oyuncak müzesini kurarak bir hayalini gerçekleştirmiştir. pandemi zamanında müze online olarak ziyarete açılmıştır. şiir ve hikaye tadında, çoğunlukla istanbul temasını işleyen bir çok eseri bulunmaktadır. ilk okuduğum eseri "ay hırsızı" olup, bir ara herkese aynı kitabı hediye etmiştim. "geyikli park", "bir çift ayakkabı", "tuncay terzihanesi", "kırdığımız oyuncaklar", "istanbul'da bir zürafa", "kız kulesi'ndeki kızılderili" masalsı anlatımıyla bir çırpıda okunabilecek diğer eserlerinden birkaçıdır.
edit: “büyüklerle ben yapamıyorum , çocuklar da almıyor beni oyunlarına , devlet dairesinde yangından kurtarılmayacak sıkışmış bir çekmece gibiyim , açılamıyorum sana“ gibi sosyal medyada da çok sık karşılaştığımız naif sözlerin yazarıdır.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
hadi es biraz daha
çok tatlısın
es hafif hafif
dağılsın yorgunluğum
nasıl da nazlısın
biliyorsun ki bekliyorum
hasretin nasıl yakıyor
ama biliyorum
her gece benimlesin
hasta etme bu hastanı...*
çok tatlısın
es hafif hafif
dağılsın yorgunluğum
nasıl da nazlısın
biliyorsun ki bekliyorum
hasretin nasıl yakıyor
ama biliyorum
her gece benimlesin
hasta etme bu hastanı...*
devamını gör...
kahvaltıda portakal suyu içmek
çaya ağız kıvıran sonradan görme eylemi. anası babası anneannesi babannesi de portakal suyu mu içiyormuş kahvaltıda diye sormak lazım. eğer öyle ise neyse diyecek bir şey yok, içsin afiyet olsun.
devamını gör...
müze
tarihsel, kültürel, bilimsel veya sanatsal varlıkların sergilendiği ve korunduğu halka açık kurum. müzenin kökeni çok eksilere kadar gider. roma'da üstü kapalı portiko' larda ve kütüphane girişlerinde sergilemeler yapılırdı. modern manada bildiğimiz müzeciliğin kökeni ise 18.yy'da özel koleksiyonların kamulaştırılması ile başladı. british museum ve louvre müzesi bu yöntemle kurulmuşlardır.
devamını gör...
sadece ben mi evde oturuyorum acaba hissi
herkes dışarıda sanki. yollar tıklım tıklım. gecesi gündüzü yok herkes rutininde adeta. peki ya evde bekleyen ve benim gibi tüm kurallara riayet edenler? onlar da işte sadece ben mi evde oturuyorum acaba hissi yaşayacaklardır.
devamını gör...
atatürk milliyetçiliği
atatürk milliyetçiliği, 1924 anayasası'nın 88. maddesinde ve atatürk ilkeleri'nde de belirtilmiş olan, din ve ırk ayrımı gözetmeksizin, ulus tanımını dil, kültür ve siyasi birliktelik değerlerine dayandıran milliyetperverlik anlayışıdır.
devamını gör...
regl
çok güzel bir şey bence ben seviyorum. regl olmazsam birini kesebilirim, içimden canavar çıkıyor, 1 hafta kala hele off nasıl agresifim, her şeyden nefret ediyorum. oh oldum kurtuldum diyorum nasıl rahatlıyorum, mutlu oluyorum. mis gibi çikolatalar yiyorum amaann.
devamını gör...
insanı ağlatan şeyler
muhabbet kuşunun ölmesi.
devamını gör...
daft punk
instant crush şarkısı insanı alıp bambaşka diyarlara götürür.
devamını gör...
umut
“umut, içinde bulunduğu durumdan memnun olmayan kimseler içindir.”
prison break
prison break
devamını gör...
şeriat ile yönetilmek isteyen zihniyet
istedikleri verilmeli :konyanın etrafını duvar ve telle kapat içerde şeriat var özerksiniz de 2 hafta dayanırlarsa namussuzum. 2hafta sonra atatürk e dua ederler.
devamını gör...
baba tarafı vs anne tarafı
bunu belirleyen genellikle akrabaların karakteri ve tutumu olmuyor. çoğu anne kendi ailesinin sevilmesini isteyip sürekli eşinin tarafını kötüleme gibi bir alışkanlığa sahip. eşin ailesinin yaptığı en ufak detay bile çok büyütülüp sürekli dillendirildiği için insanlar anne tarafına daha yakın hissediyor.
annemin tüm çabalarına rağmen ısrarla baba tarafı diyorum ben. net daha iyiler, canlarım.
annemin tüm çabalarına rağmen ısrarla baba tarafı diyorum ben. net daha iyiler, canlarım.
devamını gör...
simyacı
hikayeler uluslar arasında dolaşır dururlar. simyacı'nın öyküsü de böyledir.
simyacı' nın öyküsü ile arakiyeci ibrahim efendi'nin öyküsü de benzerlikler taşır.
arakiyeci ibrahim efendi, istanbulun fethinden sonra suriçinde yaşayan bir adamdır. yıllarca bir rüya görür, gördüğü bu rüyada, ak sakallı bir dede, bağdat içerisinde bir cami var, o caminin bahçesinde bir asma var, o asmanın altında üç yastık kılıfı altın var, oraya git, o altınlar senin kısmetin der. arakiyeci bu hikayeyi karısına, saygı dıyduğu insanlara anlatır, herkes ya boşver, rüya işte derler.
arakiyeci bir gün karar verir bağdat'a gitmeye, aylarca sürecek yolculuk için, birkaç hayvanını satar ve yola çıkar.
aylarca süren uzun bir yolculuktan sonra bağdata varır ve bir asma gölgesinde dinlenmek ister, yanına bir adam gelir, sohbet ederler ve arakiyeci bağdata geliş sebebini anlattığında, adam da efendim ben de 10 yıldır bir rüya görmekteyim, iatanbulda arakiyeci ibrahim efendi diye bir adam varmış, onun evinin bahçesinde 3 yastık kılıfı dolusu altın varmış, geçiniz efendim bunları, rüya için yola mı çıkılır.
ibrahim efendi, rüyasında gördüğü altınların kendi evinin bahçesinde olduğunu anlamış ve aylarca süren bir yolculuktan sonra istanbula dönmüş ve bahçesini kazdığında altınları bulmuş.
lakin altın bulduğunu kime söylesem diye düşünmeye başlamış.
sabah erken kalkmış, tavuk kümesinden 3 yumurta almış ve yatağa dönüp yumurtaların üstüne yatmış. hanımı kendisini çağırınca gelemem hanım demiş. hanımı merak etmiş neden gelemezsin falan diyince, ibrahim efendi yumurtaları gösterip, kimseye söyleme hanım ama ben yumurtladım demiş. tabii hanımı da olur mu öyle şey bey demiş.
öğle namazı için evden çıkan ibrahim beyi görenler kahkahalar atarak gıdaklamaya başlamışlar.
tabii ibrahim bey altın bulduğunu eşine söylerse, dünya alemin bu hikayeyi öğreneceğini anlamış.
ibrahim bey, bulduğu altınlarla suriçinde arakiyeci ibrahim bey camisini yaptırmış.
çok ilginçtir, ispanyollarla osmanlı hikayeleri, kıssaları çakışırlar.
en erken dönem yazılı bask hikayesi yakup çelebinanın öyküsüdür.
yakup çelebi sultan murat'ın oğlu, yıldırım beyazıt'ın kardeşidir. bu bask hikayesinde osmanlıdaki taht kavgasını anlatır.
bı da böyle bir anımdır.
islamansiklopedisi.org.tr/t...
simyacı' nın öyküsü ile arakiyeci ibrahim efendi'nin öyküsü de benzerlikler taşır.
arakiyeci ibrahim efendi, istanbulun fethinden sonra suriçinde yaşayan bir adamdır. yıllarca bir rüya görür, gördüğü bu rüyada, ak sakallı bir dede, bağdat içerisinde bir cami var, o caminin bahçesinde bir asma var, o asmanın altında üç yastık kılıfı altın var, oraya git, o altınlar senin kısmetin der. arakiyeci bu hikayeyi karısına, saygı dıyduğu insanlara anlatır, herkes ya boşver, rüya işte derler.
arakiyeci bir gün karar verir bağdat'a gitmeye, aylarca sürecek yolculuk için, birkaç hayvanını satar ve yola çıkar.
aylarca süren uzun bir yolculuktan sonra bağdata varır ve bir asma gölgesinde dinlenmek ister, yanına bir adam gelir, sohbet ederler ve arakiyeci bağdata geliş sebebini anlattığında, adam da efendim ben de 10 yıldır bir rüya görmekteyim, iatanbulda arakiyeci ibrahim efendi diye bir adam varmış, onun evinin bahçesinde 3 yastık kılıfı dolusu altın varmış, geçiniz efendim bunları, rüya için yola mı çıkılır.
ibrahim efendi, rüyasında gördüğü altınların kendi evinin bahçesinde olduğunu anlamış ve aylarca süren bir yolculuktan sonra istanbula dönmüş ve bahçesini kazdığında altınları bulmuş.
lakin altın bulduğunu kime söylesem diye düşünmeye başlamış.
sabah erken kalkmış, tavuk kümesinden 3 yumurta almış ve yatağa dönüp yumurtaların üstüne yatmış. hanımı kendisini çağırınca gelemem hanım demiş. hanımı merak etmiş neden gelemezsin falan diyince, ibrahim efendi yumurtaları gösterip, kimseye söyleme hanım ama ben yumurtladım demiş. tabii hanımı da olur mu öyle şey bey demiş.
öğle namazı için evden çıkan ibrahim beyi görenler kahkahalar atarak gıdaklamaya başlamışlar.
tabii ibrahim bey altın bulduğunu eşine söylerse, dünya alemin bu hikayeyi öğreneceğini anlamış.
ibrahim bey, bulduğu altınlarla suriçinde arakiyeci ibrahim bey camisini yaptırmış.
çok ilginçtir, ispanyollarla osmanlı hikayeleri, kıssaları çakışırlar.
en erken dönem yazılı bask hikayesi yakup çelebinanın öyküsüdür.
yakup çelebi sultan murat'ın oğlu, yıldırım beyazıt'ın kardeşidir. bu bask hikayesinde osmanlıdaki taht kavgasını anlatır.
bı da böyle bir anımdır.
islamansiklopedisi.org.tr/t...
devamını gör...
dhkp-c
pkk sempatizanı terör örgütü. sadece dinci tarikatlar yoktur, sol tarikatlar da vardır. sol tarikatlardan birisi de dhkp-c'dir.
devamını gör...
yazarların duydukları enfes cümleler
"eğitim cehaleti alır, eşeklik baki kalır."
devamını gör...
okuduğun bir kitabı pudra şekerine uyarla
genç pudra şekerinin acıları.
devamını gör...
sözlük yazarlarının yaptığı mesleğin en zor yanı
yarım gün çalışıp üç ay tatil yapmam ve sanırım şaka maka bir yıldır yatıyor oluşum. aslında genel olarak yatıyor oluşum mesleğimin en zor yanı diyebilirim. neredeydi bu başlıklar, bakalım hah tam şurada;
(bkz: şaka maka öğretmenlerin 1 senedir yatıyor olması)
(bkz: öğretmenlerin yarım gün çalışıp 3 ay tatil yapması)
ironiyi de yaptığımıza göre artık ciddileşebiliriz.*
branşım gereği çocukların gözlem yeteneğinin ve sosyal öğrenmelerinin en yoğun olduğu yaşa eğitim vermekteyim. hal böyle olunca ne yaparsam yapayım hemen alıcı gözle bakıp davranışımı model alıyorlar. yaptıkları şeyin savunması da aşırı mantıklı "ama sen öyle yaptın öğretmenim, öğretmenler yapınca doğru olur." şimdi çocuk otorite olarak anne babadan ziyade öğretmeni görüyor, "öğretmenim doğrusunu bilir, yaptıysa doğrudur" algısı mevcut ve bu algı neden bilmiyorum çocuğun programına yüklenmiş haliyle geliyor okula. kalkıp "çocuğum ben de insanım, yanlış yapabilirim sen benim yaptığımı yap gittiğim yoldan gitme" diyemiyorsun.*
bu nedenle mesleğimi yaparken hem söylediklerim hem davranışlarım konusunda ekstra özenli olmam gerekiyor. yanlış yaptığım herhangi bir davranış söylediğim herhangi bir yanlış kelime kalıcı olup çocukların model olarak içselleştirmelerine neden olabilir. bu düşünce bazen diken üstünde tutuyor beni. aksi takdirde sonra eve gel "bunu doğru yaptım mı acaba, verdiğim tepki doğru muydu?" diye vicdan muhasebesi yap.
keşke istediğimi yapıp tam şu karikatürdeki gibi "hayır çocuğum siz okuyacaksınız" diyebilsem.*
(bkz: şaka maka öğretmenlerin 1 senedir yatıyor olması)
(bkz: öğretmenlerin yarım gün çalışıp 3 ay tatil yapması)
ironiyi de yaptığımıza göre artık ciddileşebiliriz.*
branşım gereği çocukların gözlem yeteneğinin ve sosyal öğrenmelerinin en yoğun olduğu yaşa eğitim vermekteyim. hal böyle olunca ne yaparsam yapayım hemen alıcı gözle bakıp davranışımı model alıyorlar. yaptıkları şeyin savunması da aşırı mantıklı "ama sen öyle yaptın öğretmenim, öğretmenler yapınca doğru olur." şimdi çocuk otorite olarak anne babadan ziyade öğretmeni görüyor, "öğretmenim doğrusunu bilir, yaptıysa doğrudur" algısı mevcut ve bu algı neden bilmiyorum çocuğun programına yüklenmiş haliyle geliyor okula. kalkıp "çocuğum ben de insanım, yanlış yapabilirim sen benim yaptığımı yap gittiğim yoldan gitme" diyemiyorsun.*
bu nedenle mesleğimi yaparken hem söylediklerim hem davranışlarım konusunda ekstra özenli olmam gerekiyor. yanlış yaptığım herhangi bir davranış söylediğim herhangi bir yanlış kelime kalıcı olup çocukların model olarak içselleştirmelerine neden olabilir. bu düşünce bazen diken üstünde tutuyor beni. aksi takdirde sonra eve gel "bunu doğru yaptım mı acaba, verdiğim tepki doğru muydu?" diye vicdan muhasebesi yap.
keşke istediğimi yapıp tam şu karikatürdeki gibi "hayır çocuğum siz okuyacaksınız" diyebilsem.*
devamını gör...