şu an duymak istediğiniz söz
antalya için bölge sorumlusu olarak sizi aramızda görmek istiyoruz.ne zaman başlayabilirsiniz?
devamını gör...
sevince
devamını gör...
crusader gold
david gibbins'in 2006 yayımlanan, atlantis'in devamı sayılabilecek, türkiye'de "bizans altınları" olarak yayımlanan roman.
kitabın içeriği tarih meraklılarını oldukça cezbedecek bir hazine, zira kuzey buz denizinden konstantinopolis'e, yucatan'dan ingiltere'ye kadar uzanan lokasyonlara sahne oluyor.
aynı zamanda, bünyesinde menora, vinland haritası, 1204 latin istilası gibi şeyleri de barındırası ile bambaşka bir boyuta ulaşmış oluyor.
kitabı biraz övdükten sonra bir tık da spoiler olmadan eleştiri katalım.
sevgili david gibbins'in bildiğimiz üzere bazı yayımlanan kitapları türkiye'de geçiyor. içerisinde bulunduğumuz bu güzel ülkemizin geçmiş dönemlerinde pek bilgi sahibi olamadığımız olayları öğrenmemize vesile oluyor yazar, başlarda tarih ve efsane kısmını öyle güzel harmanlıyor ki, kitabın geri kalan kısımlarında da böyle olacağını düşünüyor insan ister istemez ama ne yazık ki dalış ekipmanları ve teknolojileri konusunda o kadar çok teknik detaya kaçmış ve bu ekipmanları, teknolojileri o kadar yersiz biçimde çok kullanmış ki, bu kitabın akıcılığını korkunç derecede baltalamış.
bir zamandan sonra okur iken, teknik kısımlar bi an önce bitse de rahatlasak, romana geri dönebilsek diye iç geçiriyor insan, sevgili yazarın belki de bulunduğu kategoride efsane olamamasının *dan brown, clive cussler, robert ludlum, tom clancy...* nedenlerinden birisi de bu, okuduğum romanlarında ve bilhassa bu güzel romanda çok fazla teknik detay kısmına kaçarak okuyucu birkaç tık romandan uzaklaştırmış.
kitabın içeriği tarih meraklılarını oldukça cezbedecek bir hazine, zira kuzey buz denizinden konstantinopolis'e, yucatan'dan ingiltere'ye kadar uzanan lokasyonlara sahne oluyor.
aynı zamanda, bünyesinde menora, vinland haritası, 1204 latin istilası gibi şeyleri de barındırası ile bambaşka bir boyuta ulaşmış oluyor.
kitabı biraz övdükten sonra bir tık da spoiler olmadan eleştiri katalım.
sevgili david gibbins'in bildiğimiz üzere bazı yayımlanan kitapları türkiye'de geçiyor. içerisinde bulunduğumuz bu güzel ülkemizin geçmiş dönemlerinde pek bilgi sahibi olamadığımız olayları öğrenmemize vesile oluyor yazar, başlarda tarih ve efsane kısmını öyle güzel harmanlıyor ki, kitabın geri kalan kısımlarında da böyle olacağını düşünüyor insan ister istemez ama ne yazık ki dalış ekipmanları ve teknolojileri konusunda o kadar çok teknik detaya kaçmış ve bu ekipmanları, teknolojileri o kadar yersiz biçimde çok kullanmış ki, bu kitabın akıcılığını korkunç derecede baltalamış.
bir zamandan sonra okur iken, teknik kısımlar bi an önce bitse de rahatlasak, romana geri dönebilsek diye iç geçiriyor insan, sevgili yazarın belki de bulunduğu kategoride efsane olamamasının *dan brown, clive cussler, robert ludlum, tom clancy...* nedenlerinden birisi de bu, okuduğum romanlarında ve bilhassa bu güzel romanda çok fazla teknik detay kısmına kaçarak okuyucu birkaç tık romandan uzaklaştırmış.
devamını gör...
son singapur vapuru (yazar)
sözlükte gördüğüm en melankolik yazar.
yazdıklarını okurken sigara kendi kendini yakıyor, içki yuvarlanıyor önüme intihar edercesine, bir anda acıklı şarkılar eşliğinde rakı sofrası kuruluyor, jilet çıkıyor bi yerlerden gelip bileklerimi kesmeye başlıyor, hava birden kararıyor şimşekler çakıyor…
umarım hayat onun için güzelleşir ve her daim mutlu bir insan olur. sevgiler..
yazdıklarını okurken sigara kendi kendini yakıyor, içki yuvarlanıyor önüme intihar edercesine, bir anda acıklı şarkılar eşliğinde rakı sofrası kuruluyor, jilet çıkıyor bi yerlerden gelip bileklerimi kesmeye başlıyor, hava birden kararıyor şimşekler çakıyor…
umarım hayat onun için güzelleşir ve her daim mutlu bir insan olur. sevgiler..
devamını gör...
güvenmek
güvenmekle ilgili yapabileceğim en güzel tanımı aşağıya bırakıyorum.
“çok insan tanı. azını sev. hiçbirine güvenme.”
“çok insan tanı. azını sev. hiçbirine güvenme.”
devamını gör...
doğru bilinen yanlışlar
yıllarca toplumun diline pelesenk olduğu için doğruluğuna inanılan ama aslı astarı olmayan yanlış bilgiler.
- çin seddi uzaydan görünür (yanlış. uzaydan insan yapımı hiçbir şey görünmez.)
edit: cmax adlı yazara teşekkür ediyorum düzeltme için. uluslararası uzay istasyonu'ndan palmiye adaları görülebiliyor.
- çay harareti alır (kısmen yanlış. buradaki çayı içtiğimiz çay zannedenler var. harareti alan çay, küçük akarsu olan çaydır.)
- göz var, nizam var (yanlış. doğrusu "göz var, izan var" şeklindedir. izan, anlayış demektir.)
- fermi paradoksu enrico fermi tarafından öne sürülmüştür (yanlış. fermi'nin evrende bizden başka canlı yok gibi bir düşüncesi olmamıştır.)
- albert einstein nobel fizik ödülü'nü meşhur görelilik teoremi çalışmasıyla almıştır (yanlış. einstein bu ödülü (gbkz: fotoelektrik etki) konulu çalışmasıyla almıştır.)
- balıkla yoğurt yenmez çünkü zehirlenirsiniz. (yanlış. ikisi de tazeyse yenir. balık bayatsa, yoğurt yemeseniz de zehirlenirsiniz.)
- kelebeklerin ömrü 1 gündür. (yanlış. kelebeklerin ömrü genel olarak uzun değildir ama 1 gün de değildir. bazı türleri 1 yıl bile yaşayabilir.)
- balık hafızası birkaç saniyeliktir. (yanlış. yaklaşık 3 ay süreyle hatırlayabilirler.)
- çin seddi uzaydan görünür (yanlış. uzaydan insan yapımı hiçbir şey görünmez.)
edit: cmax adlı yazara teşekkür ediyorum düzeltme için. uluslararası uzay istasyonu'ndan palmiye adaları görülebiliyor.
- çay harareti alır (kısmen yanlış. buradaki çayı içtiğimiz çay zannedenler var. harareti alan çay, küçük akarsu olan çaydır.)
- göz var, nizam var (yanlış. doğrusu "göz var, izan var" şeklindedir. izan, anlayış demektir.)
- fermi paradoksu enrico fermi tarafından öne sürülmüştür (yanlış. fermi'nin evrende bizden başka canlı yok gibi bir düşüncesi olmamıştır.)
- albert einstein nobel fizik ödülü'nü meşhur görelilik teoremi çalışmasıyla almıştır (yanlış. einstein bu ödülü (gbkz: fotoelektrik etki) konulu çalışmasıyla almıştır.)
- balıkla yoğurt yenmez çünkü zehirlenirsiniz. (yanlış. ikisi de tazeyse yenir. balık bayatsa, yoğurt yemeseniz de zehirlenirsiniz.)
- kelebeklerin ömrü 1 gündür. (yanlış. kelebeklerin ömrü genel olarak uzun değildir ama 1 gün de değildir. bazı türleri 1 yıl bile yaşayabilir.)
- balık hafızası birkaç saniyeliktir. (yanlış. yaklaşık 3 ay süreyle hatırlayabilirler.)
devamını gör...
cennette söylenecek ilk söz
şey bakar mısınız burayı tarif etmişlerdi ama?
devamını gör...
oytun erbaş
(bkz: nerd)
kendisini fakülte yıllarından tanırım. narsizmle bezenmiş sosyal problemleri nedeniyle gerçek hekimlik yapmak yerine tus'a abanmış, bir dönem tus dershaneciliği yapmıştır. asistanlık zamanlarında hocalarını bezdirmiş, onları ''bitse de gitse'' moduna sokmuştur. şu an bulunduğu konumda, bilimin kendisiyle ters düşecek tarzda sorumsuz ve beylik çıkışlar yapmasını bir meslektaşı olarak ibretle izliyorum. kendisi bir alanda hoca olacaksa bu ancak magazinsel tıp olabilir.
kendisini fakülte yıllarından tanırım. narsizmle bezenmiş sosyal problemleri nedeniyle gerçek hekimlik yapmak yerine tus'a abanmış, bir dönem tus dershaneciliği yapmıştır. asistanlık zamanlarında hocalarını bezdirmiş, onları ''bitse de gitse'' moduna sokmuştur. şu an bulunduğu konumda, bilimin kendisiyle ters düşecek tarzda sorumsuz ve beylik çıkışlar yapmasını bir meslektaşı olarak ibretle izliyorum. kendisi bir alanda hoca olacaksa bu ancak magazinsel tıp olabilir.
devamını gör...
normal sözlük sağlıklı yaşam kulübü
vicdan azabı gibi başlık.
iki büyük koca içi çiko dolu kurabiyeyi mideye indirip üzerine hafif olsun diye hindistan cevizli kurabiyeyi yerken insanın önüne çıkacak başlık mı bu? bu mu başlık?
nerede bu kulüp hemen katılmam lazım. kimlik mi atıyoruz? tc mi veriyoruz? ikametgah mı taşıyoruz napıyoruz? *
pazartesi başlıyorum.

yağları yakmak şart.
iki büyük koca içi çiko dolu kurabiyeyi mideye indirip üzerine hafif olsun diye hindistan cevizli kurabiyeyi yerken insanın önüne çıkacak başlık mı bu? bu mu başlık?
nerede bu kulüp hemen katılmam lazım. kimlik mi atıyoruz? tc mi veriyoruz? ikametgah mı taşıyoruz napıyoruz? *
pazartesi başlıyorum.

yağları yakmak şart.

devamını gör...
mekone
ya da ''mekone hilesi'' ismi ile anılan olay. şair hesiod tarafından milattan önce 700 yılında yazılmış theogony şiirinde anlatılır.
titanları yenen olimposlular ile insanlar, anlaşmazlıkları çözmek adına mekone denen yerde toplanmışlar. insanlar ve tanrılar arasında kesilen kurbanlardan pay hesabı yapılıyormuş. prometheus zekice bir oyun ile, kestiği öküzün etini bir yana koyarak iç organları ile örtmüş ve diğer yarısını, kemiklerini diğer yana koyarak üzerini yağı ile kapatmış. eğer zeus yağ kaplı olanı seçerse verilen kurbanlarda kemikler tanrılar için yakılacak, et insanlara kalacaktır.
buradan sonra olaylar iki türlü gelişir. bir söylenişe göre zeus hileyi görmesine rağmen yağ-kemik olan tarafı seçer. öfkesini insanlardan çıkarmak için bunu mazaret olarak kullanmayı düşünmüştür. fakat bu anlatışta tanrı zeus'un iyi gösterilmesi, aldatılmaz aktarılması esas da olabilir. diğer senaryoda zeus, prometheus'un hilesine kanar ve çok öfkelenir.
öfkesinden dolayı zeus ateşi insanlardan saklar. ama prometheus ateşi çalarak insanlığa verir. (hephaistos'un (demirci, ateş tanrısı) ocağından bir kıvılcım çaldığı ve bir rezine sapına [ateşin kaynağı bu da olabilir.] onu saklayarak insanlığa verdiği söylenir.) bu sefer prometheus'un cezası ağır olur. bir kayalığa zincirlenir ve karaciğeri her gün bir kartal tarafından yenir. herkül (herakles) onu bu ızdıraptan kurtarır.
bu olaya sinirlenen zeus, ilk kadını pandora'yı hephaistos'a su ve balçıktan yaptırır ve içine ruh yerine prometheus'un çaldığı ateşten bir parça koyar. pandora'yı, prometheus'un kardeşi epimetheus'a gönderir. amacı insanlığı cezalandırmaktır. prometheus'un çabalarına rağmen epitmetheus pandora ile evlenir. zeus evlilik hediyesi olarak bir çömlek gönderir. hepimizin pandora'nın kutusu olarak bildiği bu hediye asla açılmamalıdır. içinde tüm kötülükler ve acılar vardır.
meraklarına yenilemeyerek kutuyu açarlar ve tüm kötülürken dünyaya yayılır. çeşitli varyasyonları olan hikayede, son anda kapatılan kutu içinde umut kalır ya da kutu en son pandora'yı hapseder. zeus intikamını almıştır.
titanları yenen olimposlular ile insanlar, anlaşmazlıkları çözmek adına mekone denen yerde toplanmışlar. insanlar ve tanrılar arasında kesilen kurbanlardan pay hesabı yapılıyormuş. prometheus zekice bir oyun ile, kestiği öküzün etini bir yana koyarak iç organları ile örtmüş ve diğer yarısını, kemiklerini diğer yana koyarak üzerini yağı ile kapatmış. eğer zeus yağ kaplı olanı seçerse verilen kurbanlarda kemikler tanrılar için yakılacak, et insanlara kalacaktır.
buradan sonra olaylar iki türlü gelişir. bir söylenişe göre zeus hileyi görmesine rağmen yağ-kemik olan tarafı seçer. öfkesini insanlardan çıkarmak için bunu mazaret olarak kullanmayı düşünmüştür. fakat bu anlatışta tanrı zeus'un iyi gösterilmesi, aldatılmaz aktarılması esas da olabilir. diğer senaryoda zeus, prometheus'un hilesine kanar ve çok öfkelenir.
öfkesinden dolayı zeus ateşi insanlardan saklar. ama prometheus ateşi çalarak insanlığa verir. (hephaistos'un (demirci, ateş tanrısı) ocağından bir kıvılcım çaldığı ve bir rezine sapına [ateşin kaynağı bu da olabilir.] onu saklayarak insanlığa verdiği söylenir.) bu sefer prometheus'un cezası ağır olur. bir kayalığa zincirlenir ve karaciğeri her gün bir kartal tarafından yenir. herkül (herakles) onu bu ızdıraptan kurtarır.
bu olaya sinirlenen zeus, ilk kadını pandora'yı hephaistos'a su ve balçıktan yaptırır ve içine ruh yerine prometheus'un çaldığı ateşten bir parça koyar. pandora'yı, prometheus'un kardeşi epimetheus'a gönderir. amacı insanlığı cezalandırmaktır. prometheus'un çabalarına rağmen epitmetheus pandora ile evlenir. zeus evlilik hediyesi olarak bir çömlek gönderir. hepimizin pandora'nın kutusu olarak bildiği bu hediye asla açılmamalıdır. içinde tüm kötülükler ve acılar vardır.
meraklarına yenilemeyerek kutuyu açarlar ve tüm kötülürken dünyaya yayılır. çeşitli varyasyonları olan hikayede, son anda kapatılan kutu içinde umut kalır ya da kutu en son pandora'yı hapseder. zeus intikamını almıştır.
devamını gör...
bildirim gelince kimin beğendiğine bakmak
bakmayan var mıdır acaba diye düşündüren başlık. bazıları biriktiriyormuş, belli bir sayıya ulaşınca açıyormuş. merakını baskılasa bile bildirim, zamanında değerli bence. yani bir ay sonra bakınca çok anlamlı olmaz. bir de bu, bildirimleri biriktiren arkadaşları, çekirdeği çitleyip içini avucunda biriktiren ve en son hepsini ağzına doldurup max haz alan tiplere benzetiyorum.
devamını gör...
euxine
karadeniz'in eski yunanca adı. konuksever anlamına geliyor imiş.
devamını gör...
önce can sonra canan
insanlar olarak genel olarak bencil bir yapıya sahiptir.
canını her şeyin üstünde tutar. kaybedilmesi göze alınamaz. bu bakımdan büyük fedakârlık gerektirecek konularda insanlar, önce kendilerini, sonra sevdiklerini ve yakınlarını düşünürlera anlamindaki atasözü.
edebiyat öğretmenlerinin aşk konusunun işlendiği derslerde sorduğu önce can mı canan mı sorusuna genel olarak önce canan cevabına hadi len oradan diye cevap vermesi muhtemeldir.
canını her şeyin üstünde tutar. kaybedilmesi göze alınamaz. bu bakımdan büyük fedakârlık gerektirecek konularda insanlar, önce kendilerini, sonra sevdiklerini ve yakınlarını düşünürlera anlamindaki atasözü.
edebiyat öğretmenlerinin aşk konusunun işlendiği derslerde sorduğu önce can mı canan mı sorusuna genel olarak önce canan cevabına hadi len oradan diye cevap vermesi muhtemeldir.
devamını gör...
evde nasıl diş beyazlar sorusunun cevabı
allah için üşenmeyin bir diş doktorundan randevu alın. varsa kreçlerinizi aldıkları zaman kendiliğinden bembeyaz olur. extra işlem yapıldığında ben burdayım diyen dişler yapay duruyor. çok sarıysa işlem yaptırın tabii, siz bilirsiniz. lütfen fırçalamayı da ihmal etmeyin. çok göze batıyor.
devamını gör...
claranın dağdan aşağı yuvarlanan tekerlekli sandalyesi
mutlu yıllar dilerim.
böyle böyle büyüyeceksin.
dilerim
aklında, gönlünde, bedeninde, büyüdükçe daha da güzelleşsin.
böyle böyle büyüyeceksin.
dilerim
aklında, gönlünde, bedeninde, büyüdükçe daha da güzelleşsin.
devamını gör...
açılan başlığa kimsenin tanım girmemesi
bu konuda mükemmel bir istatistiğe sahibim. ne zaman ağlamak ihtiyacı hissetsem girip tanım girilmeyen başlıklarıma şöyle bakıyorum, sonra bir cigara, uzağa dalan gözler, o gözlerden damlayan birkaç yaş.
devamını gör...
bir kişiden anında soğutan detaylar
şiddete eğilimi olması ve okuduğunu, duyduğunu anlamaması...
devamını gör...
çavuşoğlu’nun akla niye sadece yabancı turist geliyor beyanı
dışişleri bakanı çavuşoğlu, "turist dediğimizde neden akla sadece yabancı turistler geliyor? yerli turistlerimiz yok mu? turizm alanında yaptığımız çalışma, yerli ve yabancı bütün turistlerimiz içindir. turizm güvenliğine böyle bakıyoruz biz" dedi.
mesela turist ömer niye değil? sıvamasaydı bari diyeceğim ama sıvıyor efendim durduramıyoruz:
buradan
devamını gör...
profiline kendi fotoğrafını koyan yazarın asıl amacı
her şeye olan tavrımı ifade etmek.* siz deyin memnuniyetsizlik, ben diyeyim “ayyh g*tüm”.
devamını gör...
kuladokya
manisa'nın kula ilçesinde yer alan türkiye'nin ilk ve tek jeoparkı. volkanik tüfler ve rüzgar gibi dış kuvvetlerin tesiriyle zaman içinde kapadokya'daki peri bacaları benzeri jeomorfolojik şekiller oluşmuş. asıl ismi, ''kula peribacaları ve tabiat parkı''. ancak, turizm potansiyeli iyiden iyiye keşfedilince kapadokya'dan esinlenilerek ismi ''kuladokya'' olarak değiştirilmiştir.
kuladokya'nın kapadokya'dan farkı ise, kapadokya'da eskiden insanlar yaşamışken hatta ve hatta hristiyanlık tarihi için bile önemliyken kuladokya'da insan yerleşimi izine rastlanmamasıdır. zaten strabon, coğrafya adlı eserinde de bu bölge için ''kupkuru, ot bitmez'' gibi tasvirlerle betimlemiş.
kuladokya'nın kapadokya'dan farkı ise, kapadokya'da eskiden insanlar yaşamışken hatta ve hatta hristiyanlık tarihi için bile önemliyken kuladokya'da insan yerleşimi izine rastlanmamasıdır. zaten strabon, coğrafya adlı eserinde de bu bölge için ''kupkuru, ot bitmez'' gibi tasvirlerle betimlemiş.
devamını gör...