halı saha maçlarının vazgeçilmez cümlesidir.

sürekli ileri çıkan takım defansta boşluğa neden olur ve bir kahraman bu sözü sarfeder.
devamını gör...

rusça kökenli kelimedir. kişinin kendini özel biri gibi hissediyor oluşuyla etrafında olan insanlara kendini özel ve önemli olduğunu gösterecek hareketlerde bulunmasıdır.
-günümüzde dikkat çekmek isteyen kişilerin, başvurduğu eylemdir ayrıca.
devamını gör...

6 bölümden oluşan netflix belgeselidir.

kısa sürede izlediğim ve çok beğendiğim bir belgesel oldu. genel olarak netflixin belgesellerini çok beğeniyorum. hatta her belgesel tanımımda bahsettiğim gibi netlixin en iyi yaptığı işlerin belgeseller olduğunu düşünüyorum. yine öyle bir iş olmuş.

belgesel dünyada iz bırakan zorbaları anlatıyor. yok yok henüz bizim zorbayı anlatmıyor. ileride belki. diktatör dediğimiz tarihte büyük olaylar yaşatan bu zorba abilerimizin neler yaptıklarını ve nasıl bir yol izlediklerini çok güzel bir şekilde tarif ediyor. belgeselde kullanılan alaycı üslup ve alaycı müzikler belgeseli daha güzel hale getiriyor.
kullanılan görüntüler ve yardımcı olan alanında uzman kişiler doyurucu bir bilgilendirme çalışması yapıyor. hem de sıkmadan. hem eğleniyoruz. hem öğreniyoruz. hem ders çıkarıyoruz.
belgeselin ana teması bir kitap üzerinden oluşuyor ve bu güzel bir plan. ciddi şekilde nasıl zorba olunur kitabı varmış gibi bize tüyolar veriliyor.

peki kimdir bu zorba diktatörler derseniz şöyle bırakayım.
hitler, kaddafi, stalin, kim ailesi, idi amin ve saddam hüseyin bu isimlerin tarih boyunca nasıl bu kadar destekçi topladıkları ve halkı nasıl manipüle ettikleri en ince ayrıntısıyla inceleniyor. görüntülerle destekleniyor.
bölüm isimleri ise şunlar
gücü ele geçir
rakiplerini bastır
korku rejimi kur
gerçekleri manipüle et
yeni bir toplum oluştur
sonsuza kadar hükmet


tabi bunlar sadece bölüm isimleri belgeseli izlerken daha ilginç ve daha değişik taktikleri görüyoruz. bunlar ne yahu herkes biliyor baya yaratıcısınız demeyin diye bu açıklamayı yapıyorum.

ayrıca bu belgeselde insan denen canlının hükmedilmeyi ne kadar sevdiğini öğrendim. yani detaylı şekilde öğrendim. kötü bir haldeyken ortaya çıkan kişiye hemen sarılıp hayranlık duyuyoruz. mesela ekonomi çok kötü. birisi çıkıp ben hallederim diyor ve seçiliyor. ona inanmak zorunda kalıyoruz.
ayrıca insanların bir şeylere inanma mecburiyetinin ne kadar kötü olduğunu gösteren bir yapım oldu.

belgeselde seslendiren kişileri çok beğendim. özellikle zorba amcaların adını söyleyen karizmatik sesli kişi çok hoşuma gitti.
belgeselde animasyon işlerini yapan kişileri de çok beğendim. çizerek animasyon yaparak anlatma fikri çok hoşuma gitti.
bölüm sayısı ve bölüm dakikaları da bu belgeseli güzel yapan detaylardan birisiydi. her şey çok yerli yerindeydi. 30 dakikadan 6 bölüm gayet iyiydi.
belgesel sevenlere tavsiye ederim. izlenmesi gerekir.
devamını gör...

böyle hissetmenize sebep olur ;

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kandırmak mı? üstüme iyilik sağlık. programın adı ortada.
akıllara ne geliyor? tabii ki zamanda yolculuk. ee buyrun o zaman absürt diyarlardan alice bugünlere hangi şarkılarla geldi dinleyelim bakalım. bu yayının çalma listesi bana hayatıma aldığım birçok insandan daha çok faydası dokunan şarkılardan oluşacaktır. bugün miyamoto musashi'nin şansına nedense boğuklaşan, bir garipleşen sesimle konuk olacağım bu programa. sokağa çıkma yasakları kalkmadan önceki şu son cuma gecesinde görüşmek üzere.
devamını gör...

platon'un "devlet" adlı eserinde değindiği alegori. hakkında birkaç şey söylemek isterim:

mağaranın içindekileri nasıl dışarı çıkarabiliriz diye bir soru sormak istiyorum. ama bunun yanında onları dışarı çıkarmanın onlara hakikati öğrenme sürecini öğretmek anlamına geldiğini düşünüyorum. yani dışarı çıkarlarsa, aydınlanma sürecinde kendilerine yer bulurlar. çünkü her ne kadar dışarı çıktı desek de, dışarı çıkan kişinin de gördükleri karşısında bir kabul sunacağı anlamına gelmez.
filozofun nihai görevi bu bakımdan hakikati bildiğini söylememektir. herkesin bir alışkanlığı vardır, mağaradakiler alışkanlıkları neticesinde o durumdalardır ve dışarıyı göremezler. herkesin içinde bir korku vardır ve bu korku yaradılış kökenlidir. o halde bu korkuya karşılık, savaş açmak, yani insanlara hakikati öğretmeye çalışmak ne kadar doğrudur? onları dışarı çıkarmak istiyorsak şayet, bence bu filozofluğa aykırı bir davranıştır. çünkü filozofun görevi yani mağara dışına çıkan kişinin görevi, içinde bulundukları gerçekliğin farkında olmaktır. örneğin karınca kolonileri, karıncalar da kendi içlerinde basbayağı bir gerçekliğe sahiptirler. hatta akıllı varlıklar olduklarını da söyleyebiliriz doğaları gereği. o halde akvaryumda bir balıktan ne farkımız olabilir? bu gerçeğin farkında olmalıdır mağara dışına çıkanın yani filozofun. yani mağara dışında olsa bile bir yalanın içinde olabileceği gerçeği. bu gerçeklikten hareketle filozof şüpheci olmalıdır, yoksa sokrates’in yaptığı gibi tanrılara inandığı düşüncesiyle baldıran zehrini içmek değil. o yüzden idea dünyası ve sezgi dünyası ikilisi tutarlı değildir diye düşünüyorum. daha üst bir gerçekliğin, daha da ilerisi bir bilincin varlığını bilmek gerekir. ve insanlara “bunlar cahil, bunlara bir şey anlatmak” demek yanlıştır. içeri girip tekrar, siyaset felsefesi yapmak da mantıksızdır. onlar yaşadığı toplum içerisinde böyle düşünüyor olabilirler, gerçeği de kucaklıyor olabilirler. o yüzden şüpheci olmak gerekli. tabii o zamandaki site devletlerinin bir getirisi bu siyaset felsefesi… yine de yanlış bir rotaydı kanımca.
devamını gör...

akciğerlerden, pankreasa oradan barsaklara kadar tüm hatları göz önünde olan teşhirci bir makettir.

türk aile yapısını da derinden bozmuştur. geceleri rüyama girdi hep, anam beni hocaya üfletmek istedi babamsa "bu ne bilimsizliktir!" diye karşı çıktı. evimizde bir dönem bu maket yüzünden metafizik ve pozitivizm tartışmaları yaşandı. anam dedi "yaa götürelim korkmuş çocuk!" babam dedi "ottan boktan korkmasın deyyus".

bu maket yüzünden ailemiz minik bir reform döneminden geçti. zaten babam 92 model şahin alınca rönesans da tamam oldu. ben de aydınlanma heyecanıyla kurtuldum korkumdan.
devamını gör...

küçük tavuk her daim piliçtir..
devamını gör...

leyla the band şarkısı.

devamını gör...

sabahtan beri canımı sıkan kaçıncı haber sayamadim. gerçekten bu kadar mı düştük ya? adam 15 yaşındaki çocuğu kaçırıyor, yetmiyor üzerine bir de araya vali giriyor ve çocuk ailesine teslim edilmesine rağmen bu adam hapse girmiyor. daha sonra bu adam yine bu kizi kaçırmaya çalışıyor ve 3 kişinin yaralanmasina sebep oluyor? koskoca adam 15 yaşındaki kızdan ne istedin? alçak pislik.
devamını gör...

kendilerine.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kesinlikle yapılması gerekendir. çektiğiniz zorluklar bile güzeldir. kendi başınıza yaşamayı öğrenir, ailenin baskısı altında kalmaktan kurtulursunuz. öğrenci hayatını sonuna kadar yaşar, güzel dostluklar biriktirirsiniz. seneler sonra hüzünlü bir gülümseyle hatırlarsınız biriktirdiğiniz güzel anıları.
devamını gör...

"kanada'da herşey süper, bütün millet çok şahane" diyen, kanadalıdan daha kanadalı türkleri üzecek haber.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ingilizcede "eski ama güzel" anlamına gelen bir deyimdir. oldies but goldies nereden çıktı bilmiyorum ama oldie but goodie ilk kez 1950' lerin ortalarında abd'de bir radyo dj'i tarafından geçmişte popüler olan ancak artık top ten listesinde yer almayan rock'n roll şarkılarına atıfta bulunmak için kullanılmış.

bugün, bu ifade, yeni olma noktasını geçmiş, ancak yine de zevk alınacak veya değer verilecek her şey için rahatlıkla kullanılabilir. aklıma ilk gelenler müzik, roman veya filmler, hatta insanlar veya fikirler.....

yaş aldıkça insanın eskiye ve eski güzel şeylere olan özlemi iyice artıyor, kim kendi çocukluğunu, o zamanki sınırlı imkanları özlemiyor ki? bizim için çoğu şey artık oldie but goodie.
devamını gör...

herkesin yaptığını söylediği, kimsenin inanmadığı eylemdir.
kendimizi bile başarılı olduğumuz zamanlar da seviyoruz, başkalarını nasıl içtenlikle sevelim? her sevginin altında bir neden yatmakta bana kalırsa. sadece bize dokunan, yardım eden insanlar için açık kapımız. evet, zaten böyle olması gerek siteminden öteye geçtik diyelim. arkadaşlarımız tamam da, ya aşık olacağımız insan? tüm kusurlarıyla sevmek ve çıkarsız sevmeyi ayrıştırabilir miyiz? gönül kimi severse güzel odur kısmına geçmeden belirlenen kriterlerden geçmeli önce. bi' kere yakışıklı/ güzel olmalı, paraya para dememeli, sonra zeki, sevecen bilmem ne bilmem ne diye devam eder. ki yerine bi üstünü koyabilecek özelliklerdir bunlar. daha yakışıklı, daha zeki, daha zengin. o insanı özel kılan nedir? size iyi davranması mı? zaten sevgiline iyi davranmak zorundasın, lütuf sayılamaz bu olamaz arkadaş.
sadece o olduğu için, ondan bir tane olduğu için sevmeyi başarabilecek var mı, ya da daha önce oldu mu?
kibar ve beyefendi olmasının altında bile dışarıdan ne kadar takdir edildiği, sevildiği yatar. e ne yapalım kimseyi sevmeyelim mi? sevelim tabi, çıkara boğula boğula sevelim. bu dünyanın ne kadar boş ve anlamsız olduğunu altını çize çize sevelim. aşkından ölüp bitmeden, basitçe sevelim. çok sevmenin üç günlük dünyada çıkara bulanmış bir taco tabağı gibi midemizi doldurmasına izin verirsek bitince sosu midemizi bulandırır.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bağda gecenin güzelliği
devamını gör...

parfüm çiçeği (akşam serin olsun bi de amaan nasıl güzel kokar )
fesleğen
portakal çiçeği
lavanta
devamını gör...

80 darbesinden sonra komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yasaklanan şarkıdır.

"insanlar el ele tutuşsa, birlik olsa"

kaynak
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim