gece yarısı mutfaktan gelen çatal kaşık sesleri
mutfakta yiyecek bir şeylerin olduğuna dalalettir.
devamını gör...
bir kelime ile içini dökmek
yoruldum.
devamını gör...
attack on titan
muhtemelen gelmiş geçmiş en sağlam hikayeye sahip manga serisi. yanlış bir şekilde attack on titan olarak çevrilir ancak doğru çevirisi attack titan olmalı.
devamını gör...
enteresan atasözleri
(bkz: havlayan köpek ısırmaz). ulan ne kadar saçma havlayan köpek ısırır.
devamını gör...
mümessil
hababam sınıfı'nın domdom' unu akla getiren kelime.
devamını gör...
en iyi bilim kurgu filmi
(bkz: predestination) izlerken dikkat; beyniniz yanabilir!
devamını gör...
yatıştırma politikası
"aman ali rıza bey ağzımızın tadı kaçmasın" politikası. klasik örneği ikinci dünya savaşı öncesinde birleşik krallık ve fransa'nin almanya'ya olan yaklaşımıdır. rahmetli winston churchill bu durumu "bizi en son yer umuduyla timsahı beslemek" olarak özetlemiştir.
devamını gör...
bülbül
güzelliği ve ötüşüyle bilinen ötücü kuş.
mehmet akif ersoy’un bülbül şiirinden bir bölümü aşağıya iliştiriyorum.
“– eşin var, âşiyânın var, bahârın var, ki beklerdin; kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül nedir derdin? o zümrüd tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun; cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun. bugün bir yemyeşil vâdî, yarın bir kıpkızıl gülşen, gezersin, hânümânın şen, için şen, kâinâtın şen.”
mehmet akif ersoy’un bülbül şiirinden bir bölümü aşağıya iliştiriyorum.
“– eşin var, âşiyânın var, bahârın var, ki beklerdin; kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül nedir derdin? o zümrüd tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun; cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun. bugün bir yemyeşil vâdî, yarın bir kıpkızıl gülşen, gezersin, hânümânın şen, için şen, kâinâtın şen.”
devamını gör...
mağusa limanı
birinci dünya savaşı’nın bittiği yıllar… kıbrıs’ın magosa kentinde, arnavut mahallesi’nde yaşamaktadır arap mahmut…
mahmut’un küçük oğlu arap ali ele avuca sığmayan, tuttuğunu koparan bir delikanlıdır. hovardalıkta da kimsenin boy ölçüşemediği ve yemeğe, içmeğe meraklı olan arap ali’ye leymos sokaklarında yürüdüğünde, ona herkes dikkatli yaklaşmaktadır.yüreği insan sevgisi ile dolu olan arap ali, daima haklının yanında yer alır.
meyhane muhabbetlerini çok seven arap ali’nin cebinde hiç para bulunmaz. elinde avucunda ne varsa “arkadaşları ile” bölüşmeyi sever. genellikle meyhanelere müdavim olduğu için ailesinden para alır.
yine para istediği bir gün annesinin “artık yeter” diyerek tepki göstermesi üzerine, arap ali kız kardeşinin boğazını sıkıp öldürmekle tehdit etmesiyle, çaresiz kalan annesi mecburen parayı verir. arap ali'nin, çok sevdiği kız kardeşine asla zarar verme niyeti yoktur.
arap ali bir gün poli köyüne gider, dolaşırken “ayakla taş” oynayan bir kıza gözleri takılır. bu kızın, yeşil ve kumral olan saçları arap ali’nin gönlüne ışık saçar. o anda kalbinin heyecanlanla çarpmasıyla .....yaşındaki seniha’yı kendisine eş yapmak için annesine koşar ve seniha hemen istenir, ardından güzel bir düğünle dünya evine girerler.
***
arnavut mahallesi, mahalleler arasında tanınmış bir mahalledir... çünkü, sakinlerin çoğu kavgacı ve ağızlarından küfür eksik olmayan kişilerdir. arap ali ise sadece bu mahallenin değil, bütün leymos’un kabadayısı olarak tanınır. yolda yürürken, kimse yan gözle bile bakamaz, her an bela arayan bir kişi görünümündedir. ancak, daima haklının yanında yer aldığından kimin ne sorunu varsa arap ali’ye gelir.
bu arada ali, evlenmesine rağmen kendi zevklerinden, meyhane muhabbetleri gibi alışkanlıklarından vaz geçemez. nasıl olsa ailesi seniha’ya iki gözü gibi bakmaktadır. arap
ali bir gece yine bir meyhanede konyağını yavaş yavaş zevkine vara vara yudumlamaktadır..tam o sırada meyhaneye kendisi gibi sert görünümlü ve aynı zamanda boksör olan bir kabadayı girer..
adam içeride olduğunu farkettiği arap ali’ye sataşmaya başlar. duyduğu laflara çok kızan arap ali; “bana sakın bulaşma, pişman olursun” diye karşılık veririr. fakat kabadayı bunun üzerine daha ağır konuşmaya başlar.
arap ali buna fırsat vermeden, masadaki bıçağı kaptığı gibi mekanda bulunanların şaşkın bakışları arasında, boksörün kendisine vurmak için havaya kaldırdığı eline saplar. ne olduğunu anlayamayan boksör elinden büyük yara alır, bu olaydan sonra kavga da sona erer. yaralanan boksör bir daha arap ali’ye bulaşmaz ve üstelik her yerde kendisinden övgüyle bahseder.
haksızlıklara karşı göğsünü geren ali, kadınlara karşı hassastır.
zira, herhangi bir kadın kocasından dayak yiyecek olsa, soluğu arap ali’nin yanında alır ve dayaktan kurtulur.
***
ali de babası ve amcası gibi limanda hamal olarak çalışır. güçlü kolları ve çevik vücudu ile işini iyi yapan genç adam, babası gibi hamal başı olur.
arkadaş canlısı ve daima haklının yanında olan ali, bir gün yevmiyesini almak için herkes gibi sıraya girer. iskele başında masa kuran patron, işçilere paralarını dağıtmaktadır. ali de diğer işçiler de parasını alır.
işçilerle yürürken bir kaç gencin paralarını eksik almasından şikayet ettiklerini duyar. gençlerden meseleyi öğrenen arap ali onlara beklemelerini söyler.
hemen parayı dağıtan patronun yanına giderek bunun nedenini sorar ve “sen paranı tamam almadın mı ali?” diyerek tepki gösterir. ali ısrarla, “onlar da benim gibi sabahtan akşama kadar çalıştılar. haklarını vermen lazım” diye çıkışır.
arap ali’nin kim ve ne olduğunu bilen adam paranın verdiği güçle; “senin kabadayılığın burada sökmez ali, çekip git başımdan” diye cevap verince,ali işverinin suratına öyle bir yumruk atar ki, paralar ve evraklar masa ile birlikte iskeleden denize dökülür. olay polise intikal ettiği gibi hakkında dava açılarak hapse mahkum olup cezaevine girer.
ali birkaç ay yattıktan sonra tahliye olur ve evine döner ama arap ali, patrona hesap sormak için zaman kollar. leymos’un fırtınalı bir gecesinde yağmurluğunu ve çizmelerini giyererek limana giden ali, gece geç bir saatte bir takanın altındaki tıpayı çekip ve bağlı olduğu demiri serbest bırakarak tekneyi batırır.
fırtınanın dindiği, güneşin parladığı yeni bir gün başlamıştır ali de işine gider.
fakat herkeste bir telaş ve iskelede bir koşuşturma vardır. patron ise çok kızgın, sağa sola küfürler sallayıp bunu kimin yaptığını sormaktadır.
bu işi arap ali’den başka kimsenin yapamayacağını herkes tahmin etmektedir. zaten arap ali de inkar etmeyip, işverene yaklaşarak kulağına;
“ben yaptım. ama ispat edebilirsen et bakalım. istersen polis çağır” diye fısıldar.
arap ali ile başa çıkamayacağını anlayan patron, bütün teknelere hasar verebilir düşüncesiyle ali’ye bulaşmaktan vazgeçer.
***
takvimler 1943’ü gösterirken, alman harbi başlamış ingiliz’ler tetikte, her yerde silahlı ingiliz askerleri dolaşmaktadır...
ingiliz askerleri kıbrıs’ın her köşesinde adım adım yer almaktadır, arap ali işi gereği limandan limana gitmekte, her gittiği limanda ise meyhanelere uğramaktadır.
yine böyle bir gece, arap ali işini bitirip gittiği meyhanelerden birisinde ingiliz askerleri de yiyip içmektedirler. . ama, kimsenin yan bakmaya cesaret dahi edemediği arap ali’ye ilk kez ingiliz askerleri bakıp bakıp dururlar ancak, buna dayanamayan ali, askerlere saldırıp yumrukları askerleri perişan eder.
gece saatler ilerlerken alkolü fazla kaçıran ali, evine gitmek üzere dışarı çıkar. ancak ingiliz askerleri meyhane dışında ali’ye pusu kurmuş, onu beklemektedirler ve dışarı çıkar çıkmaz ingiliz askerleri ali’nin üstüne çullanır. bunu gören arap ali toparlanmaya çalışarak, dövüşmeye başlar. işte tam o sırada aniden bir süngü saplanır sırtına. hepsi birden arka arkaya süngülemeye başlarlar ali’yi..yedinci süngü darbesiyle yere yığılır ve öylece kalır arap ali..
ingiliz askerleri bununla da yetinmeyip, arabaları ile üstünden geçip ölüsünü de havaalanı yakınlarına götürüp atarlar.
acı haber, arnavut mahallesi mescit sokağına hemen ulaşır. kimse arap ali’nin ölümüne inanamaz. geride üç çocuğunu ve sevdiği kadını bırakan arap ali’nin ölümü herkesi yasa boğar. annesi hatice de dayanamayıp kısa bir süre sonra vefat eder.
babası arap mahmut, bu büyük acıya dayanamayıp eşi hatice’nin ardından o da hayata veda eder. arap ali’nin ölümü sadece leymos’da değil, tüm adada herkesi üzüntüye boğar..onun yiğitliği, fakirden ve haklıdan yana yaptıkları daima anlatılır.
bedeni ingiliz süngüleriyle delik deşik olan arap ali’nin akan kanı, bir direnişin türküsüne dönüşür ve “uyan alim uyan” dizelerinin yer aldığı ünlü, “magusa limanı” türküsü bir ağıta dönüşüp, o günden günümüze kadar dillerde dolaştığı gibi, sonsuza kadar da söylenecek…
söz ve müziği anonim olan türküye, selda bağcan da bir albümünde yer vermişti.
mahmut’un küçük oğlu arap ali ele avuca sığmayan, tuttuğunu koparan bir delikanlıdır. hovardalıkta da kimsenin boy ölçüşemediği ve yemeğe, içmeğe meraklı olan arap ali’ye leymos sokaklarında yürüdüğünde, ona herkes dikkatli yaklaşmaktadır.yüreği insan sevgisi ile dolu olan arap ali, daima haklının yanında yer alır.
meyhane muhabbetlerini çok seven arap ali’nin cebinde hiç para bulunmaz. elinde avucunda ne varsa “arkadaşları ile” bölüşmeyi sever. genellikle meyhanelere müdavim olduğu için ailesinden para alır.
yine para istediği bir gün annesinin “artık yeter” diyerek tepki göstermesi üzerine, arap ali kız kardeşinin boğazını sıkıp öldürmekle tehdit etmesiyle, çaresiz kalan annesi mecburen parayı verir. arap ali'nin, çok sevdiği kız kardeşine asla zarar verme niyeti yoktur.
arap ali bir gün poli köyüne gider, dolaşırken “ayakla taş” oynayan bir kıza gözleri takılır. bu kızın, yeşil ve kumral olan saçları arap ali’nin gönlüne ışık saçar. o anda kalbinin heyecanlanla çarpmasıyla .....yaşındaki seniha’yı kendisine eş yapmak için annesine koşar ve seniha hemen istenir, ardından güzel bir düğünle dünya evine girerler.
***
arnavut mahallesi, mahalleler arasında tanınmış bir mahalledir... çünkü, sakinlerin çoğu kavgacı ve ağızlarından küfür eksik olmayan kişilerdir. arap ali ise sadece bu mahallenin değil, bütün leymos’un kabadayısı olarak tanınır. yolda yürürken, kimse yan gözle bile bakamaz, her an bela arayan bir kişi görünümündedir. ancak, daima haklının yanında yer aldığından kimin ne sorunu varsa arap ali’ye gelir.
bu arada ali, evlenmesine rağmen kendi zevklerinden, meyhane muhabbetleri gibi alışkanlıklarından vaz geçemez. nasıl olsa ailesi seniha’ya iki gözü gibi bakmaktadır. arap
ali bir gece yine bir meyhanede konyağını yavaş yavaş zevkine vara vara yudumlamaktadır..tam o sırada meyhaneye kendisi gibi sert görünümlü ve aynı zamanda boksör olan bir kabadayı girer..
adam içeride olduğunu farkettiği arap ali’ye sataşmaya başlar. duyduğu laflara çok kızan arap ali; “bana sakın bulaşma, pişman olursun” diye karşılık veririr. fakat kabadayı bunun üzerine daha ağır konuşmaya başlar.
arap ali buna fırsat vermeden, masadaki bıçağı kaptığı gibi mekanda bulunanların şaşkın bakışları arasında, boksörün kendisine vurmak için havaya kaldırdığı eline saplar. ne olduğunu anlayamayan boksör elinden büyük yara alır, bu olaydan sonra kavga da sona erer. yaralanan boksör bir daha arap ali’ye bulaşmaz ve üstelik her yerde kendisinden övgüyle bahseder.
haksızlıklara karşı göğsünü geren ali, kadınlara karşı hassastır.
zira, herhangi bir kadın kocasından dayak yiyecek olsa, soluğu arap ali’nin yanında alır ve dayaktan kurtulur.
***
ali de babası ve amcası gibi limanda hamal olarak çalışır. güçlü kolları ve çevik vücudu ile işini iyi yapan genç adam, babası gibi hamal başı olur.
arkadaş canlısı ve daima haklının yanında olan ali, bir gün yevmiyesini almak için herkes gibi sıraya girer. iskele başında masa kuran patron, işçilere paralarını dağıtmaktadır. ali de diğer işçiler de parasını alır.
işçilerle yürürken bir kaç gencin paralarını eksik almasından şikayet ettiklerini duyar. gençlerden meseleyi öğrenen arap ali onlara beklemelerini söyler.
hemen parayı dağıtan patronun yanına giderek bunun nedenini sorar ve “sen paranı tamam almadın mı ali?” diyerek tepki gösterir. ali ısrarla, “onlar da benim gibi sabahtan akşama kadar çalıştılar. haklarını vermen lazım” diye çıkışır.
arap ali’nin kim ve ne olduğunu bilen adam paranın verdiği güçle; “senin kabadayılığın burada sökmez ali, çekip git başımdan” diye cevap verince,ali işverinin suratına öyle bir yumruk atar ki, paralar ve evraklar masa ile birlikte iskeleden denize dökülür. olay polise intikal ettiği gibi hakkında dava açılarak hapse mahkum olup cezaevine girer.
ali birkaç ay yattıktan sonra tahliye olur ve evine döner ama arap ali, patrona hesap sormak için zaman kollar. leymos’un fırtınalı bir gecesinde yağmurluğunu ve çizmelerini giyererek limana giden ali, gece geç bir saatte bir takanın altındaki tıpayı çekip ve bağlı olduğu demiri serbest bırakarak tekneyi batırır.
fırtınanın dindiği, güneşin parladığı yeni bir gün başlamıştır ali de işine gider.
fakat herkeste bir telaş ve iskelede bir koşuşturma vardır. patron ise çok kızgın, sağa sola küfürler sallayıp bunu kimin yaptığını sormaktadır.
bu işi arap ali’den başka kimsenin yapamayacağını herkes tahmin etmektedir. zaten arap ali de inkar etmeyip, işverene yaklaşarak kulağına;
“ben yaptım. ama ispat edebilirsen et bakalım. istersen polis çağır” diye fısıldar.
arap ali ile başa çıkamayacağını anlayan patron, bütün teknelere hasar verebilir düşüncesiyle ali’ye bulaşmaktan vazgeçer.
***
takvimler 1943’ü gösterirken, alman harbi başlamış ingiliz’ler tetikte, her yerde silahlı ingiliz askerleri dolaşmaktadır...
ingiliz askerleri kıbrıs’ın her köşesinde adım adım yer almaktadır, arap ali işi gereği limandan limana gitmekte, her gittiği limanda ise meyhanelere uğramaktadır.
yine böyle bir gece, arap ali işini bitirip gittiği meyhanelerden birisinde ingiliz askerleri de yiyip içmektedirler. . ama, kimsenin yan bakmaya cesaret dahi edemediği arap ali’ye ilk kez ingiliz askerleri bakıp bakıp dururlar ancak, buna dayanamayan ali, askerlere saldırıp yumrukları askerleri perişan eder.
gece saatler ilerlerken alkolü fazla kaçıran ali, evine gitmek üzere dışarı çıkar. ancak ingiliz askerleri meyhane dışında ali’ye pusu kurmuş, onu beklemektedirler ve dışarı çıkar çıkmaz ingiliz askerleri ali’nin üstüne çullanır. bunu gören arap ali toparlanmaya çalışarak, dövüşmeye başlar. işte tam o sırada aniden bir süngü saplanır sırtına. hepsi birden arka arkaya süngülemeye başlarlar ali’yi..yedinci süngü darbesiyle yere yığılır ve öylece kalır arap ali..
ingiliz askerleri bununla da yetinmeyip, arabaları ile üstünden geçip ölüsünü de havaalanı yakınlarına götürüp atarlar.
acı haber, arnavut mahallesi mescit sokağına hemen ulaşır. kimse arap ali’nin ölümüne inanamaz. geride üç çocuğunu ve sevdiği kadını bırakan arap ali’nin ölümü herkesi yasa boğar. annesi hatice de dayanamayıp kısa bir süre sonra vefat eder.
babası arap mahmut, bu büyük acıya dayanamayıp eşi hatice’nin ardından o da hayata veda eder. arap ali’nin ölümü sadece leymos’da değil, tüm adada herkesi üzüntüye boğar..onun yiğitliği, fakirden ve haklıdan yana yaptıkları daima anlatılır.
bedeni ingiliz süngüleriyle delik deşik olan arap ali’nin akan kanı, bir direnişin türküsüne dönüşür ve “uyan alim uyan” dizelerinin yer aldığı ünlü, “magusa limanı” türküsü bir ağıta dönüşüp, o günden günümüze kadar dillerde dolaştığı gibi, sonsuza kadar da söylenecek…
söz ve müziği anonim olan türküye, selda bağcan da bir albümünde yer vermişti.
devamını gör...
mckinsey & company
1926 yılında university of chicago profesörü james o. mckinsey tarafından kurulan dünyanın en "prestijli" kabul edilen (bkz: yönetim danışmanlığı) şirketi. ayrıca dünyanın ilk yönetim danışmanlığı olduğu zannedilir ama değildir, ilk için (bkz: arthur d. little)
şirketin bugünkü şeklini almasında ise 1940 ve -50lerde ceo'luğunu yapan martin bower etkili olmuştur. bower döneminde ortaya konulan ve hala şirketin kültürünün önemli parçaları olan prensiplerden bazıları şöyledir:
- danışmanlar müşterilerin çıkarlarını mck gelirlerinin önüne koyar
- hiçbir şekilde müşterileri ile ilgili bilgileri iş dışında kimseyle tartışmaz
- müşterinin görüşüne karşı da olsa doğruyu söyler
- sadece yapılması gerekli olan ve mckinsey'nin iyi yapabileceği işleri üstlenir
- "up or out" politikası: şirket içinde beklenen hızda yükselemeyen danışmanların şirketten ayrılması istenir
ayrıca şirketin yine kullanılmaya devam eden ortak bir dili vardır - örneğin, danışmanları sundukları hizmetten bahsederken asla "satmak" kelimesini kullanmaz, yaptıkları projeye "study" veya "engagement" der, vs.
türkiye'de ise 1995 yılından beri hizmet vermektedir, türkiye "bölgesi" içinde istanbul, ankara ve bakü'de ofisleri vardır. yönetici ortağı can kendi'dir.
şirketin bugünkü şeklini almasında ise 1940 ve -50lerde ceo'luğunu yapan martin bower etkili olmuştur. bower döneminde ortaya konulan ve hala şirketin kültürünün önemli parçaları olan prensiplerden bazıları şöyledir:
- danışmanlar müşterilerin çıkarlarını mck gelirlerinin önüne koyar
- hiçbir şekilde müşterileri ile ilgili bilgileri iş dışında kimseyle tartışmaz
- müşterinin görüşüne karşı da olsa doğruyu söyler
- sadece yapılması gerekli olan ve mckinsey'nin iyi yapabileceği işleri üstlenir
- "up or out" politikası: şirket içinde beklenen hızda yükselemeyen danışmanların şirketten ayrılması istenir
ayrıca şirketin yine kullanılmaya devam eden ortak bir dili vardır - örneğin, danışmanları sundukları hizmetten bahsederken asla "satmak" kelimesini kullanmaz, yaptıkları projeye "study" veya "engagement" der, vs.
türkiye'de ise 1995 yılından beri hizmet vermektedir, türkiye "bölgesi" içinde istanbul, ankara ve bakü'de ofisleri vardır. yönetici ortağı can kendi'dir.
devamını gör...
normal sözlük'ü 3 kelime ile anlat
emekleyen bir çocuk.
koşacağı günler de pek yakındır.
e zaman geçtikçe büyüyecek.
koşacağı günler de pek yakındır.
e zaman geçtikçe büyüyecek.
devamını gör...
at gibi giden it gibi döner
bir hızla kimseyi anlayıp dinlemeden giden kişilerin çok pişman olup geri dönmesidir.
devamını gör...
spontane radyo yayını
gargamelsiz buyuculer, kambersiz düğüne benzer:)
devamını gör...
çocuklarla girilen komik diyaloglar
bir gün bir dükkandayım. kitapçı ya da oyuncakçı olabilir. kasaya gittim. önümde bir anne ve küçük kızı var. taş çatlasa 3 yaşında. annesi parayı kızına vererek hadi abiye sen ver parayı diyor. inanılmaz bir tatlılıkla konuşan çocuk parayı uzatıyor. ben de bayağı keyifli keyifli bu sahneyi izliyorum. sonra bir an kız çocuğu ile göz göze geldik, ben gülümsüyorum, o ise gayet ciddi: "yabancılarla konuşmuyorum" dedi. anne, kasiyer ve ben hepimiz yıkıldık tabii. *
devamını gör...
mete gazoz
bir kac gündür hüzünlenen haberlerden sonra beni aşırı mutlu eden başarıdir tebrikler mete altın sana çok yakıştı.
devamını gör...
banyo yapmak vs duş almak
banyo bir ömür süürreeeer, duş almak biiiirr dakikaaa.
devamını gör...
sözlük yazarlarının sosyal hayatları
bazen yataktan çıkıp, mutfağa gidiyorum. kudurun asosyaller.
devamını gör...
ilk kimin aklına geldiği merak edilen şeyler
seks.
yani seksten de kastım, paleolitikte nasıl oldu olay... kendimi anlatamadım minsk monako slkdjg... benim derdim; iş ne ara üremeden çıkıp, bir dürtüsel güdüden baya funny entertainment haline dönüştü...
yani seksten de kastım, paleolitikte nasıl oldu olay... kendimi anlatamadım minsk monako slkdjg... benim derdim; iş ne ara üremeden çıkıp, bir dürtüsel güdüden baya funny entertainment haline dönüştü...
devamını gör...
gözden ırak olan gönülden de ırak olur
"dediler ki; gözden ırak olan gönülden de ırak olur. dedim ki; gönüle giren, gözden ırak olsa ne olur."
-mevlana
gözden ırak olan gönülden de ırak olur sadece bir bahanedir. mevlana'nın da dediği gibi biri gönlünüze girmişse gözünüz görmese de olur. zaten o hep kalbinizdedir.
-mevlana
gözden ırak olan gönülden de ırak olur sadece bir bahanedir. mevlana'nın da dediği gibi biri gönlünüze girmişse gözünüz görmese de olur. zaten o hep kalbinizdedir.
devamını gör...