elif gibi sevmek
ergenlik zamanlarımda okuduğum en güzel hikmet anıl öztekin kitabı. ayrıca yazarımızın motive edici çok güzel videoları bulunmakta. dindar bir adam ama şimdiki bağnaz dinciler gibi değil. okunmalı.
sen yoktun o zamanlar,
çocukluğumda en çok yağmuru severdim ben.
ne zaman bi dert gelse bana,
yağmur yağar,
dinler, dokunur,
ve topraktan kalkan o kokuyu koklardım.
ateşim sönerdi.
sonra büyüdüm.
gözlerini gördüm,
yandım,
yağmur yağdı,
ve ilk kez sönmedim.
ben yağmurdan daha fazla bir seni sevebildim.
…
yazarın eyvallah ve fesleğen adında kitapları da mevcut.
sen yoktun o zamanlar,
çocukluğumda en çok yağmuru severdim ben.
ne zaman bi dert gelse bana,
yağmur yağar,
dinler, dokunur,
ve topraktan kalkan o kokuyu koklardım.
ateşim sönerdi.
sonra büyüdüm.
gözlerini gördüm,
yandım,
yağmur yağdı,
ve ilk kez sönmedim.
ben yağmurdan daha fazla bir seni sevebildim.
…
yazarın eyvallah ve fesleğen adında kitapları da mevcut.
devamını gör...
kitap alıntıları
"istesen de ne istediğinin farkında değilsin. kendini sürekli yalnız hissetmen de bundan. oysa yalnız değilsin. ne istediğini bilmiyorsun sadece. ne istediğini ben biliyorum ve söylüyorum sana ama ben bildiğim ve ben söylediğim için senin ne istediğin olmuyor, benim senden ne istediğim oluyor. bu sefer de kendini baskı altında hissetmeye başlıyor, benden uzaklaşıyorsun. susuyorum, susuyorsun. bu suskunlukta da sen gene ne istediğini bilmiyorsun, benim suskunluğumun bozulup can sıkıntından istifade edeceği ana dek birbirimizden savruluyoruz sadece."
(bkz: franz kafka)
(bkz: milena'ya mektuplar)
(bkz: franz kafka)
(bkz: milena'ya mektuplar)
devamını gör...
mutlu eden basit şeyler
ertesi gün erken kalkmayacağını bilmek. gönül rahatlığıyla geç saatlere kadar uyanık kalınabilir.
devamını gör...
normal sözlük'ün gececi yazarları
benden bahsedildiği için koşa koşa geldim. o kişi benim.
devamını gör...
en sevdiğiniz şarkı en sevdiğiniz şarkı olmak için ne yaptı sorunsalı
en sevdiğim yemek en sevdiğim şarkı en sevdiğim şu en sevdiğim bu diye sıraladığım enlerim yok. duruma zamana göre enlerim değişir. en sevdiğim şarkı bu diyen insanlara her zaman şaşırım ve benim enim ne acaba diye düşüncelere dalarım. bir enim yok. bir çok enim var ve sürekli değişiyor
devamını gör...
lahmacunun yanında kola içen insan
benim tercihim genelde lahmacun yanına sülfürik asit oluyor.
bu nasıl başlık ulen!
(bkz: yıktınız formatı eylediniz viran)
hep bu sözü yazmak istemişimdir.*
bu nasıl başlık ulen!
(bkz: yıktınız formatı eylediniz viran)
hep bu sözü yazmak istemişimdir.*
devamını gör...
kişinin 5 yılda yaşadığı değişim
artık hiç kimseye güvenmiyorum
dinden soğudum
beklentiyi sıfırladım
insanlara merhametten vazgeçtim
iyilik yapmaya korkar oldum
herşeyi sorgular oldum
insan sevmez oldum (benim için sadece bitki, doğa ve hayvanlar var artık. geriye kalanlar formalite)
dinden soğudum
beklentiyi sıfırladım
insanlara merhametten vazgeçtim
iyilik yapmaya korkar oldum
herşeyi sorgular oldum
insan sevmez oldum (benim için sadece bitki, doğa ve hayvanlar var artık. geriye kalanlar formalite)
devamını gör...
asla derdi bitmeyen arkadaş
(bkz: başlık nick uyumu)
devamını gör...
4 kutsal kitap
tanrı'nın yeryüzüne verdiği , tevrat, incil, zebur ve kuran-ı kerim isimli kitaplardır.
tanrı 3 büyük din için de ayrı emirler indirmiş ve bu emirler bu 4 kutsal kitapta geçmiştir. tanrı bu dinlerin mensuplarının ne yapıp ne yapmayacağını bildiğinden yapmıştır bunu.*
hrıstiyanlar için sev, müslümanlar için oku, yahudiler için yaşat. lakin hiçbiri verilen emre uymamıştır.
tanrı 3 büyük din için de ayrı emirler indirmiş ve bu emirler bu 4 kutsal kitapta geçmiştir. tanrı bu dinlerin mensuplarının ne yapıp ne yapmayacağını bildiğinden yapmıştır bunu.*
hrıstiyanlar için sev, müslümanlar için oku, yahudiler için yaşat. lakin hiçbiri verilen emre uymamıştır.
devamını gör...
yaş ilerledikçe azalan şeyler
şu anda geçmişten bir şeyi özlüyorum neyi bilmem sıkıntısız sabahları mı bir yerlere yetişmeye çalışmakları mı öyle düşünmeden geçen günleri mi az bilmenin güzelliğini mi hangisi acaba... hepsine birden gençlik deniyor herhalde işte o gençlik de öyle geçip gitti el bile sallamadan... düşünmeden yapılan ne çok şey vardı ne güzeldi hepsi yalan söylemenin bile ayrı bir tadı vardı sanki insanın içini her sabah kaplayan bi heyecan olurdu şimdi katlanilamayan o belirsizlik bile bazen ne tatlı gelirdi... o hiçkimse beni yenemez saflığı ne güzeldi onu özlüyorum. hani o iyinin güzelin her seyi yeneceğine her seyi guzellestirebilecegine inanıyorsun ya işte bana yasadigimi hissettiren o inancmis. hani kalbini öyle katışıksız safça açıyorsun korkusuz ve bundan bana zarar gelmez diyorsun o hismis dünyayı yaşanır kılan...
şimdi bir adım atmadan kırk kere düşünüp kırk kere yokluyorum patır kütür yürümekmis gençlik dusebilecegini hiç düşünmeden. gidecek bir yerin olmasa da yola cikabilmekmis genclik hayat buyutunce gidecek kirk kapi da olsa bir şey ifade etmiyor. o kirk kapiya gidene kadar neler olur o kapıların ardında da ne dertler var bunların muhasebesini yaptığın gün bitti genç olmak...
şimdi bir adım atmadan kırk kere düşünüp kırk kere yokluyorum patır kütür yürümekmis gençlik dusebilecegini hiç düşünmeden. gidecek bir yerin olmasa da yola cikabilmekmis genclik hayat buyutunce gidecek kirk kapi da olsa bir şey ifade etmiyor. o kirk kapiya gidene kadar neler olur o kapıların ardında da ne dertler var bunların muhasebesini yaptığın gün bitti genç olmak...
devamını gör...
kabil
hindukuş dağlarının arasında, kabil nehrinin geçtiği şehirdir. kabilin 22 ilçesi vardır ve ilçeler genelde belli etnik gruplara göre ayrılmıştır. ilçeler arasında sosyal ve ekonomik açıdan büyük farklılıklar görülür.
kabil'e giden yabancıların kalabileceği bir kaç otel ve bol miktarda misafir evi vardır. serena otel, safi otel, gandamak , heetal hoteldir. şehre uzak olmak önemli değilse inter continental otel yine seçilebilir mekanlardandır.
bunlar genelde wazir-i akbar khan, kala-e-fathullah, shahr-e new gibi yerlerledir. afganistan'da yabancılar için gece hayatı oldukça renklidir. içkili mekanlara müslümanların girişi yasaktır. bu nedenle herhangi bir denetim halinde pasaportunuzda müslüman yazıyorsa başka bir kimlik göstermenizi tavsiye ederim. afganistan hapishanesi bu dünyada gitmek isteyeceğiniz son yerdir.
latmosphere ( fransız restoranı) , gandamak ( ingiliz pub) , la quintina (meksika barı) , boccaccio (italyan restoranı ) gibi pek çok restoran vardır. içki içmeyecekseniz ve afgan yemeklerini denemek isterseniz sufi restoranda kabuli pilav ( havuçlu ve üzümlü pilavın üstünde soslu kuzu kebap ) , zümrüt pilav ( ıspanaklık , bademli pilav ) , bolani ( bizdeki gözlemeyle ıtalyanların calzone arası bir şey ) ve kebapları deneyebilirsiniz.
kabil müzesi kesinlikle gidilmesi gereken yerlerden biridir. iskender'in askerlerinin soyundan gelen nuristan bölgesinin ağaçtan yaptıkları heykeller, bamyan'dan buda figürleri oldukça ilginçtir. bunların arasında savaşçı kadınları ve kadın cinselliğini ortaya koyan eserler bir dönem müzeden kaldırılmış ardından tekrar yerleştirilmişti. babür han bahçesi, darül aman sarayı gibi kabil'e kimliğini veren yerlerin yanı sıra kabil pazarı ve eğer kadınsanız sadece kadınların kabul edildiği kadın pazarı gidilmesi gereken yerler arasındadır.
chicken street alışveriş için eğlenceli bir yerdir ancak yabancıların çok sık gittiği her yer gibi burası kaçırılmak için idealdir. fazla dikkat çekmeden takılmakta fayda vardır. chicken street aynı zamanda kabil'in en iyi kitapçılarının, sahaflarının ve antika dükkanlarının olduğu yerdir. tıpkı kapalıçarşıda olduğu gibi pazarlık yapmayı ihmal etmeyin.
afganlar son derece içtendir ve misafirperverdir. paraları olmasa bile birlikte çalıştığınız insanlar, tanıştığınız insanlar sizi yemeğe çağırır ve ellerindeki tüm yemeği size ikram etmeye çalışır. hediye vermek onlar için önemlidir. bir yere davet edilirseniz onlara sattıklarında paraya çevirebilecekleri hediyeleri alın. böylece misafirliğin oluşturduğu zarar karşılanabilir en azından.
afganistan'da moda hızla ilerlemektedir. afgan modacıların son tasarımlarına onların stüdyolarında alabileceğiniz gibi serena otel'de de bulabilirsiniz. bunların büyük bölümü awwsom gibi öksüz ve dul kadınları desteklemek için açılan tekstil atölyelerinde üretilir.
kabil'e gidecekseniz gitmeden önce mutlaka iyi bir kurumda heat eğitimi alın. kaçırılma durumunda yapılacaklar, saldırı durumunda yapılacaklar, pazarlık yöntemleri , kurtarma operasyonlarda kaçırılanların uyması gereken standart operasyon prosedürleri vb. konusunda bilgili olmak önemlidir.
ben türküm, müslümanım, bana bir şey olmaz modunda giden ve sonunda başını belaya sokan çok kişi gördüm. talebanın gözünde müslüman olan ancak şeriatı uygulamayan bir ülkeden, müslüman olan ancak şeriate uygun yaşamayan birisiniz. bu grupta bunu hristiyan olmaktan daha kötü bir durum olarak gören insan sayısı oldukça yüksektir. zengin bir ülkenin sarışın hristiyanını yaşamda tutmak ve pazarlık aracı yapma şansı vardır. türk ve müslüman olarak bu noktada daha kolay harcanabilirsiniz.
biz türkleri seviyorlar gibi bir düşünceye kapılmayın. en sevdiğiniz kişi bile kendi ailesiyle sizin hayatınız arasında seçim yapmak zorunda kalsa kendi doğal olarak kendini ve kendi ailesini korumayı seçecektir. yaşanan onca savaşın ardından herkes yabancıların gelip geçici olduğunun farkındadır. çatışma bölgesinde yaşayan insanlar için önemli olan şu an kazanılabilecek her şeyi kazanmaya çalışmaktır. yarın ne olacağı belli değildir. kendilerini garantiye almaları gerekmektedir. son derece doğal ve anlaşılır bir tavırdır.
kabil'e giden yabancıların kalabileceği bir kaç otel ve bol miktarda misafir evi vardır. serena otel, safi otel, gandamak , heetal hoteldir. şehre uzak olmak önemli değilse inter continental otel yine seçilebilir mekanlardandır.
bunlar genelde wazir-i akbar khan, kala-e-fathullah, shahr-e new gibi yerlerledir. afganistan'da yabancılar için gece hayatı oldukça renklidir. içkili mekanlara müslümanların girişi yasaktır. bu nedenle herhangi bir denetim halinde pasaportunuzda müslüman yazıyorsa başka bir kimlik göstermenizi tavsiye ederim. afganistan hapishanesi bu dünyada gitmek isteyeceğiniz son yerdir.
latmosphere ( fransız restoranı) , gandamak ( ingiliz pub) , la quintina (meksika barı) , boccaccio (italyan restoranı ) gibi pek çok restoran vardır. içki içmeyecekseniz ve afgan yemeklerini denemek isterseniz sufi restoranda kabuli pilav ( havuçlu ve üzümlü pilavın üstünde soslu kuzu kebap ) , zümrüt pilav ( ıspanaklık , bademli pilav ) , bolani ( bizdeki gözlemeyle ıtalyanların calzone arası bir şey ) ve kebapları deneyebilirsiniz.
kabil müzesi kesinlikle gidilmesi gereken yerlerden biridir. iskender'in askerlerinin soyundan gelen nuristan bölgesinin ağaçtan yaptıkları heykeller, bamyan'dan buda figürleri oldukça ilginçtir. bunların arasında savaşçı kadınları ve kadın cinselliğini ortaya koyan eserler bir dönem müzeden kaldırılmış ardından tekrar yerleştirilmişti. babür han bahçesi, darül aman sarayı gibi kabil'e kimliğini veren yerlerin yanı sıra kabil pazarı ve eğer kadınsanız sadece kadınların kabul edildiği kadın pazarı gidilmesi gereken yerler arasındadır.
chicken street alışveriş için eğlenceli bir yerdir ancak yabancıların çok sık gittiği her yer gibi burası kaçırılmak için idealdir. fazla dikkat çekmeden takılmakta fayda vardır. chicken street aynı zamanda kabil'in en iyi kitapçılarının, sahaflarının ve antika dükkanlarının olduğu yerdir. tıpkı kapalıçarşıda olduğu gibi pazarlık yapmayı ihmal etmeyin.
afganlar son derece içtendir ve misafirperverdir. paraları olmasa bile birlikte çalıştığınız insanlar, tanıştığınız insanlar sizi yemeğe çağırır ve ellerindeki tüm yemeği size ikram etmeye çalışır. hediye vermek onlar için önemlidir. bir yere davet edilirseniz onlara sattıklarında paraya çevirebilecekleri hediyeleri alın. böylece misafirliğin oluşturduğu zarar karşılanabilir en azından.
afganistan'da moda hızla ilerlemektedir. afgan modacıların son tasarımlarına onların stüdyolarında alabileceğiniz gibi serena otel'de de bulabilirsiniz. bunların büyük bölümü awwsom gibi öksüz ve dul kadınları desteklemek için açılan tekstil atölyelerinde üretilir.
kabil'e gidecekseniz gitmeden önce mutlaka iyi bir kurumda heat eğitimi alın. kaçırılma durumunda yapılacaklar, saldırı durumunda yapılacaklar, pazarlık yöntemleri , kurtarma operasyonlarda kaçırılanların uyması gereken standart operasyon prosedürleri vb. konusunda bilgili olmak önemlidir.
ben türküm, müslümanım, bana bir şey olmaz modunda giden ve sonunda başını belaya sokan çok kişi gördüm. talebanın gözünde müslüman olan ancak şeriatı uygulamayan bir ülkeden, müslüman olan ancak şeriate uygun yaşamayan birisiniz. bu grupta bunu hristiyan olmaktan daha kötü bir durum olarak gören insan sayısı oldukça yüksektir. zengin bir ülkenin sarışın hristiyanını yaşamda tutmak ve pazarlık aracı yapma şansı vardır. türk ve müslüman olarak bu noktada daha kolay harcanabilirsiniz.
biz türkleri seviyorlar gibi bir düşünceye kapılmayın. en sevdiğiniz kişi bile kendi ailesiyle sizin hayatınız arasında seçim yapmak zorunda kalsa kendi doğal olarak kendini ve kendi ailesini korumayı seçecektir. yaşanan onca savaşın ardından herkes yabancıların gelip geçici olduğunun farkındadır. çatışma bölgesinde yaşayan insanlar için önemli olan şu an kazanılabilecek her şeyi kazanmaya çalışmaktır. yarın ne olacağı belli değildir. kendilerini garantiye almaları gerekmektedir. son derece doğal ve anlaşılır bir tavırdır.
devamını gör...
öz güven eksikliği
ailevi problemler ve ebeveyn tutumlarıdır. ebeveynleri ayrılmış veya sürekli kavga eden ve problemler yaşayan ailelerin çocuklarında özgüven eksikliği fazlaca görülür.
kişinin olumsuzluklara çok fazla takılması ve bu durumun çok uzun sürmesi özgüven eksikliği oluşmasının nedenlerinden biridir. bir dersten beklediği notu alamaması sonucu ümidini yitirmesi özgüvenin kırılmasına yol açabilir.
ailenin ve yakın çevrenin beklentilerinin çok yüksek olması ve sürekli yapılanların ağır bir şekilde eleştirilmesi kişinin pes etmesine ve kendine olan güvenin sarsılmasına yol açabilir. üzerlerinde sürekli bir baskı hisseden ve kendi kararlarını verip bu kararları uygulamaları engellenen çocuk ve yetişkinlerde zamanla özgüven eksikliği oluşmaktadır. kişinin kendine olan güvensizliğin yanı sıra çok uç noktalarda hedefler belirlemesi ve başarısızlığa uğraması da özgüven eksikliğine neden olmaktadır.
özgüven eksikliğinde çevresel faktörlerin yanı sıra kişinin karamsar olması da sıkça görülen nedenlerdendir.
devamını gör...
kadınları dış görünüşüne göre çekici bulan insan
dış görünüşünü beğenmediğiniz insanlarla muhabbet başlatıyorsunuz sanki. kadın da olsa erkek de olsa önce dış görünüş gelir sonra fikirler.
bir laf vardı ya eğer dış görünüş önemli olmasaydı hamam böceğini de severdin diye. tam olarak böyle işte.
bir laf vardı ya eğer dış görünüş önemli olmasaydı hamam böceğini de severdin diye. tam olarak böyle işte.
devamını gör...
lucifer (yazar)
ekseriyetle bir yazara nickaltı girmek için iznini isterim fakat lucifer ile olan 3-5 mesajlık sohbetimize dayanarak affımı istiyorum kendisinden sısısısıs
bir kesim yazar tarafından tarafından seri biçimde salınması/rahat bırakılması gerektiğini düşünüyorum zira şimdiye kadar en ufak rahatsız edici kelimesine dahi şahit olmadım kişisel iletişimimizde. sanıyorum ki hakkında bu kadar rahat konuşan ve iftira boyutuna ulaşacak söylemlerde bulunan arkadaşların en ufak ikili diyaloğu yok ki bu kadar rahat itham edebiliyorlar.
kaldı ki istismarcılıkla itham edilen yazarın bir girdisini bırakıyorum haksızlık etmemiş olalım;
#682967
feed troll
edit; görmek istemediğinizin yok olmasını dilemek için arkadaşlar yazmış (bkz: yankı odası)
edit2; arkadaşlar silmiş sdfghjklş yazcam orayı bir ara.
edit 3; bakınız doldurulmuş öyleyse dans;
bir kesim yazar tarafından tarafından seri biçimde salınması/rahat bırakılması gerektiğini düşünüyorum zira şimdiye kadar en ufak rahatsız edici kelimesine dahi şahit olmadım kişisel iletişimimizde. sanıyorum ki hakkında bu kadar rahat konuşan ve iftira boyutuna ulaşacak söylemlerde bulunan arkadaşların en ufak ikili diyaloğu yok ki bu kadar rahat itham edebiliyorlar.
kaldı ki istismarcılıkla itham edilen yazarın bir girdisini bırakıyorum haksızlık etmemiş olalım;
#682967
feed troll
edit; görmek istemediğinizin yok olmasını dilemek için arkadaşlar yazmış (bkz: yankı odası)
edit2; arkadaşlar silmiş sdfghjklş yazcam orayı bir ara.
edit 3; bakınız doldurulmuş öyleyse dans;
devamını gör...
bill gates'in 1 milyon kilometrekare arazi satın alması
gates'in ameriga'da torpak ağası olmasına neden olmuş olay. adını da bilo olarak değiştirirse tam torpak ağası olur.
--- alıntı ---
bill gates, toplamı 1 milyon kilometrekareye yaklaşan tarım arazileriyle birlikte abd'deki en büyük tarım arazisi sahibi oldu.
bloomberg ht’nin aktardığına göre, gates’in portföyünde 242 bin dönüm (979 bin kilometrekare) tarım arazisi ve 27 bin dönüm civarında diğer kullanım arazileri yer alıyor.
gates’in holdingine ait en büyük araziler louisiana ve arkansas’ta bulunuyor. gates’in washington’daki 16 bin dönüm büyüklüğündeki arazisinin değeriyse 171 milyon dolar civarında.
--- alıntı ---
kaynak: tr.sputniknews.com/ekonomi/...
--- alıntı ---
bill gates, toplamı 1 milyon kilometrekareye yaklaşan tarım arazileriyle birlikte abd'deki en büyük tarım arazisi sahibi oldu.
bloomberg ht’nin aktardığına göre, gates’in portföyünde 242 bin dönüm (979 bin kilometrekare) tarım arazisi ve 27 bin dönüm civarında diğer kullanım arazileri yer alıyor.
gates’in holdingine ait en büyük araziler louisiana ve arkansas’ta bulunuyor. gates’in washington’daki 16 bin dönüm büyüklüğündeki arazisinin değeriyse 171 milyon dolar civarında.
--- alıntı ---
kaynak: tr.sputniknews.com/ekonomi/...
devamını gör...
can yaman'ın bölüm başı 925 bin tl alması
bu dünya' da adalet olmadığının kanıtlarından sadece bir tanesi.
devamını gör...
tangshan depremi
28 temmuz 1976 yılında, çin halk cumhuriyeti'nin kuzey batısında gerçekleşen, çin ve dünya tarihinin benzersiz gördüğü bir depremdir. nedeni ise bu depremde yaklaşık olarak 650 bin kişinin ölmesidir.
35 kilometre uzunluğundaki tangshan fayı 28 temmuz günü tangshan'ı yalnızca 16 saniye boyunca 7,2'lik bir şiddetle sallamıştır. lakin uzmanlara göre ölçülen asıl şiddet 12 civarıdır. 16 saat sonra 7,1'lik artçının gerçekleşmesiyle ağır darbe alan binalar da yıkılmış, şehir yerle bir olmuştur. fayın enerjisini ölümcül yıkımlarla boşaltmasına ise amurian tektonik levhası'nın avrasya tektonik levhası'nın altına girmesi sebep olmuştur. ilk depremde 400 bin kişi, ikinci depremde 250 bin kişi ölmüştür.
779 bin kişinin yaralandığı depremde birçok şahsın el, kol ve bacak gibi uzuvları kesilmiştir. 2 milyon kişiyi etkisi altına alan deprem sonrası yapılan reformlarla darbeli binalarda yıkılmış, tangshan'dan geriye yalnızca taş parçaları ve toz bulutları kalmıştır.
buradan görsele ulaşabilirsiniz.
edit: fazlaca imla.
35 kilometre uzunluğundaki tangshan fayı 28 temmuz günü tangshan'ı yalnızca 16 saniye boyunca 7,2'lik bir şiddetle sallamıştır. lakin uzmanlara göre ölçülen asıl şiddet 12 civarıdır. 16 saat sonra 7,1'lik artçının gerçekleşmesiyle ağır darbe alan binalar da yıkılmış, şehir yerle bir olmuştur. fayın enerjisini ölümcül yıkımlarla boşaltmasına ise amurian tektonik levhası'nın avrasya tektonik levhası'nın altına girmesi sebep olmuştur. ilk depremde 400 bin kişi, ikinci depremde 250 bin kişi ölmüştür.
779 bin kişinin yaralandığı depremde birçok şahsın el, kol ve bacak gibi uzuvları kesilmiştir. 2 milyon kişiyi etkisi altına alan deprem sonrası yapılan reformlarla darbeli binalarda yıkılmış, tangshan'dan geriye yalnızca taş parçaları ve toz bulutları kalmıştır.
buradan görsele ulaşabilirsiniz.
edit: fazlaca imla.
devamını gör...
seni seviyorum sözünün anlamını yitirmesi
“seni seviyorum!” cümlesi mi anlamını yitirdi? yoksa biz mi o duyguya değer kişilere söylemiyoruz ya da her önümüze gelene söylediğimizden kaynaklı mı değersizleşti? sorularını düşündüren bir başlık.
altın, çamura düşünce değerinden birşey kaybeder mi? asla kaybetmez! “seni seviyorum!” cümlesi de böyle bişeydir aslında. genel olarak zaman geçtikçe asıl kıymetli şeyin değerini yitirdiğini, gerçek duyguların anlamsızlaştığını, maddi değerlerin daha fazla önem arzettiğini görüyoruz. eskiden böyle değildi. önemli olan duygulardı, manevi değerlerdi ama şimdi öyle mi? şimdi bu manevi değerlerin yerini maddi değerler aldı. ondandır ki bir zamanlar önemli olan şeyler şimdi önemini yitirmeye başladı. önceden dürüstlüğe, gerçek değere saygı varken şimdi lüks arabalara, paraya, villalara saygı var. ne üzücü değil mi? bizim aslında varoluşumuzu oluşturan duygularımızın değerini zamanla kaybetmeye mahkum olması. şimdi başlığı görünce aklıma bir hikaye geldi. hep anlatılır ya belki siz de biliyorsunuzdur ama ben paylaşmak istedim.
hikaye şöyledir ki;
bir gün bir baba oğlunu yanına çağırır ve: “biliyorsun artık yaşlandım. baban olarak sana hayatım boyunca hep doğruları öğretmeye çalıştım. neyse ki sen de öğrettiklerimi iyi belledin ve hep iyi bir çocuk oldun. bunun için sana bir hediye vermek istiyorum” diyerek cebinden bir saat çıkartır. “bu saat 200 yıldan fazla bir geçmişe sahip. dedemin babasından dedeme, ondan babama, babamdan da bana aile yadigarı. ailemizin bu mirasını, ona gözün gibi bakacağından hiç şüphem olmadığı için ölmeden önce sana vermek istiyorum. bir şartla! önce, sokağın başındaki saatçiye gidip saatin değerini öğreneceksin” der. babasının sözlerinden çok etkilenen oğul saati alır ve saatçiye gider. saatçi saati göz ucuyla inceledikten sonra “çok fazla para edecek bir şey değil, komşuluk hatırına 20 lira vereyim” der. oğul; saati geri alır, cebine yerleştirir ve doğruca babasının yanına döner. kendisini bekleyen babasına saatçi ile aralarında geçen konuşmaları aktarır. baba: “vay be, demek 20 lira. bir de çarşıdaki antikacıya sor bakalım” der. oğul, babasının bu isteğini de yerine getirmek için tereddüt etmeden antikacının yolunu tutar. antikacı saati inceler, inceler, inceler… sonra: “orijinal bir parça, sana bunun için 2 bin lira öderim” der. oğul yine babasının yanına döner ve bu kez de antikacının söylediklerini anlatır. baba: “hmmm… demek 2 bin verdi. madem öyle, o halde son olarak bir de şu şehir merkezindeki müzeye göster bakalım saati” diyerek son isteğini dile getirir. oğul, babasına lafını ikiletmeden hemen yola çıkar. iki saat sonra geri döner. döndüğünde, yüzündeki şaşkınlığı gizleyemeden olanları anlatmaya başlar: “saati önce görevliye gösterdim, biraz inceledikten sonra hemen müdürüne haber verdi. müdürü geldi ve saati bir büyüteç ile inceledi. inceledikçe gözleri büyüdü. sonra saati bana geri verdi. benimle hiç konuşmadan hemen birkaç kişiye telefon etti. yarım saat sonra odaya iki bey daha girdi. müdürle ayak üstü bir şeyler konuştuktan sonra benden tekrar saati istediler. verdim. sonradan öğrendim ki bu beyler saat konusunda uzman kişilermiş. saati epey bir inceledikten sonra hep beraber başka bir odaya geçtiler ve kapıyı kapatıp bir şeyler konuşmaya başladılar. görüşmeleri bitince tekrar benim bulunduğum odaya geldiler ve bana saat için tam 2 milyon teklif ettiler” der. baba, tüm hikayeyi dinledikten sonra oğluna döner ve: “yaaa oğul gördün mü? sana öğretmek istediğim de zaten tam olarak buydu! yaşamda senin gerçek değerini bilenler, her zaman sana en çok kıymet verenlerdir! asla sana layık olmayan, hak ettiğin değeri sana vermeyen yerde durma ki sana değer verilmediği zaman üzülmeyesin!”
“seni seviyorum!” cümlesinin aslında anlamını kaybettiği yok sevgili dostlar. sadece onu hakedene, ona layık olana, ona en çok kıymet verene söyleyin. her önünüze gelene değil !
gerçekten değer verdiklerinize, hayatınızı anlamlandıran insanlara, varlığına şükür edecek kadar çok sevdiklerinize, bir huzur arayıp sığındıklarınıza, sizi siz olduğunuz için sevenlere ve kalbinizi tereddütsüz emanet edebileceklerinize söyleyin.
ve öyle söyleyin ki; gözleriniz bu cümleyi söylerken adeta güneş gibi olsun ışıl ışıl yansın, kalbiniz yerinden çıkarcasına çarpsın, elleriniz heyecandan titresin terlesin. bir rüyadaymışcasına, bir manzara karşısında şaşkınlıkla kaybolurcasına o denli tutkuyla söyleyin, söyleyin ki sözün anlamı yerini bulsun!
kocaman söyleyin bağıra bağıra!
“seni seviyorum!” diye.
her zaman gerçek değerinizi bilenlerle olmanız dileğimle...
altın, çamura düşünce değerinden birşey kaybeder mi? asla kaybetmez! “seni seviyorum!” cümlesi de böyle bişeydir aslında. genel olarak zaman geçtikçe asıl kıymetli şeyin değerini yitirdiğini, gerçek duyguların anlamsızlaştığını, maddi değerlerin daha fazla önem arzettiğini görüyoruz. eskiden böyle değildi. önemli olan duygulardı, manevi değerlerdi ama şimdi öyle mi? şimdi bu manevi değerlerin yerini maddi değerler aldı. ondandır ki bir zamanlar önemli olan şeyler şimdi önemini yitirmeye başladı. önceden dürüstlüğe, gerçek değere saygı varken şimdi lüks arabalara, paraya, villalara saygı var. ne üzücü değil mi? bizim aslında varoluşumuzu oluşturan duygularımızın değerini zamanla kaybetmeye mahkum olması. şimdi başlığı görünce aklıma bir hikaye geldi. hep anlatılır ya belki siz de biliyorsunuzdur ama ben paylaşmak istedim.
hikaye şöyledir ki;
bir gün bir baba oğlunu yanına çağırır ve: “biliyorsun artık yaşlandım. baban olarak sana hayatım boyunca hep doğruları öğretmeye çalıştım. neyse ki sen de öğrettiklerimi iyi belledin ve hep iyi bir çocuk oldun. bunun için sana bir hediye vermek istiyorum” diyerek cebinden bir saat çıkartır. “bu saat 200 yıldan fazla bir geçmişe sahip. dedemin babasından dedeme, ondan babama, babamdan da bana aile yadigarı. ailemizin bu mirasını, ona gözün gibi bakacağından hiç şüphem olmadığı için ölmeden önce sana vermek istiyorum. bir şartla! önce, sokağın başındaki saatçiye gidip saatin değerini öğreneceksin” der. babasının sözlerinden çok etkilenen oğul saati alır ve saatçiye gider. saatçi saati göz ucuyla inceledikten sonra “çok fazla para edecek bir şey değil, komşuluk hatırına 20 lira vereyim” der. oğul; saati geri alır, cebine yerleştirir ve doğruca babasının yanına döner. kendisini bekleyen babasına saatçi ile aralarında geçen konuşmaları aktarır. baba: “vay be, demek 20 lira. bir de çarşıdaki antikacıya sor bakalım” der. oğul, babasının bu isteğini de yerine getirmek için tereddüt etmeden antikacının yolunu tutar. antikacı saati inceler, inceler, inceler… sonra: “orijinal bir parça, sana bunun için 2 bin lira öderim” der. oğul yine babasının yanına döner ve bu kez de antikacının söylediklerini anlatır. baba: “hmmm… demek 2 bin verdi. madem öyle, o halde son olarak bir de şu şehir merkezindeki müzeye göster bakalım saati” diyerek son isteğini dile getirir. oğul, babasına lafını ikiletmeden hemen yola çıkar. iki saat sonra geri döner. döndüğünde, yüzündeki şaşkınlığı gizleyemeden olanları anlatmaya başlar: “saati önce görevliye gösterdim, biraz inceledikten sonra hemen müdürüne haber verdi. müdürü geldi ve saati bir büyüteç ile inceledi. inceledikçe gözleri büyüdü. sonra saati bana geri verdi. benimle hiç konuşmadan hemen birkaç kişiye telefon etti. yarım saat sonra odaya iki bey daha girdi. müdürle ayak üstü bir şeyler konuştuktan sonra benden tekrar saati istediler. verdim. sonradan öğrendim ki bu beyler saat konusunda uzman kişilermiş. saati epey bir inceledikten sonra hep beraber başka bir odaya geçtiler ve kapıyı kapatıp bir şeyler konuşmaya başladılar. görüşmeleri bitince tekrar benim bulunduğum odaya geldiler ve bana saat için tam 2 milyon teklif ettiler” der. baba, tüm hikayeyi dinledikten sonra oğluna döner ve: “yaaa oğul gördün mü? sana öğretmek istediğim de zaten tam olarak buydu! yaşamda senin gerçek değerini bilenler, her zaman sana en çok kıymet verenlerdir! asla sana layık olmayan, hak ettiğin değeri sana vermeyen yerde durma ki sana değer verilmediği zaman üzülmeyesin!”
“seni seviyorum!” cümlesinin aslında anlamını kaybettiği yok sevgili dostlar. sadece onu hakedene, ona layık olana, ona en çok kıymet verene söyleyin. her önünüze gelene değil !
gerçekten değer verdiklerinize, hayatınızı anlamlandıran insanlara, varlığına şükür edecek kadar çok sevdiklerinize, bir huzur arayıp sığındıklarınıza, sizi siz olduğunuz için sevenlere ve kalbinizi tereddütsüz emanet edebileceklerinize söyleyin.
ve öyle söyleyin ki; gözleriniz bu cümleyi söylerken adeta güneş gibi olsun ışıl ışıl yansın, kalbiniz yerinden çıkarcasına çarpsın, elleriniz heyecandan titresin terlesin. bir rüyadaymışcasına, bir manzara karşısında şaşkınlıkla kaybolurcasına o denli tutkuyla söyleyin, söyleyin ki sözün anlamı yerini bulsun!
kocaman söyleyin bağıra bağıra!
“seni seviyorum!” diye.
her zaman gerçek değerinizi bilenlerle olmanız dileğimle...
devamını gör...
24 ocak 2021 çin'in covid 19 testlerini anüsten yapması
bu işin sonu bomb.k bir yere çıkıyor demişlerdi de inanmamıştım.
devamını gör...
sözlük radyosu
hayırlı olsun. ilk olarak ben şarkı söyleyecekmişim. yoldaş öyle dedi.
-iyi geceler sayın dinleyen, sizinle daha önce kafa tokuşturmuş muyduk?
-evet, değerli kafa dinleyenleri, kafa radyo burası. bu akşam da programa her zaman olduğu gibi montana çetesi'ne, hayatı ve kadınları öğrendiğimiz- hala öğrenmekte olduğumuz- kadıköy sokaklarına ve şehrin bütün kötü çocuklarına adadık. burada sizinle sabaha kadar olmak isterdik ama taktir edersiniz ki sayın dinleyenler bizim de yazar/sözlük hayatımız var. iyi geceler sayın dinleyenler, eğer tabii böyle bir şey mümkünse.
-iyi geceler sayın dinleyen, sizinle daha önce kafa tokuşturmuş muyduk?
-evet, değerli kafa dinleyenleri, kafa radyo burası. bu akşam da programa her zaman olduğu gibi montana çetesi'ne, hayatı ve kadınları öğrendiğimiz- hala öğrenmekte olduğumuz- kadıköy sokaklarına ve şehrin bütün kötü çocuklarına adadık. burada sizinle sabaha kadar olmak isterdik ama taktir edersiniz ki sayın dinleyenler bizim de yazar/sözlük hayatımız var. iyi geceler sayın dinleyenler, eğer tabii böyle bir şey mümkünse.
devamını gör...