anlamı "aman tanrım!" olan, (yidiş kökenli bir ünlem) ingiliz bir müzik grubudur. ingiltere, londra'da kurulan, 1990'ların sonlarında şekillenen,muazzam güzellikte ve sakinlikte müzikler yapan harika bir gruptur.

müziklerinde hem aşkenaz hem de sefarad yahudilerinin müziklerinin etkisinin yanı sıra klezmer ve yahudi ispanyolcası, doğu avrupa, özellikle bulgar halk müzikleri ve çağdaş elektronik müziğin etkileri görülür.

insanı farklı bir keyif seviyesine çekebilecek sakinlikte, neredeyse dinlediğim tüm parçaları aynı kalitede ve dinlenebilirlikte olan nadir gruplardan biridir ayrıca.

en sevdiğim iki parçası ;





bir de refugee parçasının bu canlı performansını mutlaka dinlemelisiniz.

devamını gör...

yok öyle bir ihtimal.

(bkz: bir arkadaşım)
devamını gör...

an itibariyle 196 adet rozet/özellik aktivasyonu yapılmış ve toplamda 173.500 karma puanı kullanılmıştır.
devamını gör...

yapmak istemeyip de yapmak zorunda olduğum her şey
devamını gör...

bir realite.
eskiden neydi öyle ya hu, bir yağardı, ben diyeyim 60cm, sen de 1,5metre kar yağardı.
ama şimdi öyle mi? ya yağmıyor ya da minnacık, yerde tutmayacak şekilde bırt diye yağıyor.

iklimler değişiyor, hayat akıp gidiyor...

kar !!!
yağman lazım dostum, kardan adam yapacağız daha.
devamını gör...

unesco tarafından dünya mirası ilan edilen mağaradır arkadaşlar.
mağaranın bulunma hikayesine değinelim;
8 eylül 1940'ta okuldan kaçan ve gezinen üç çocuk ve robot ismindeki köpekleri tarafından bulundu.
çocuklardan marcel ravidat olan çocuğun köpeği robot, deliği küçücük olan obruğa düşünce, çocuklar onu kurtarmak amacıyla ip ve fenerlerle mağaraya indiler. çocuklar robotu kurtardı ve mağaradan ayrıldı.
çocuk aklı işte efenim meraklı oluyorlar. ertesi gün bu mağaraya bir daha geldiler. deliği genişlettiler ve bir daha mağaradan ip ve lamba yardımıyla indiler. bu sırada önce ravidat ve peşinden diğer iki çocuk kaydı ve kendilerini oldukça geniş bir odada buldular.
buradaki hayvan resimleri dikkatlerini çekti. mağarada daha da ilerlemeye başladılar. daha da dikkat çekici resimler gördüler.
çocuklar bunun önemli bir şey olduğunu anladılar ve okul müdürleri leon laval'a söylediler.
1940 yılında bir robot isimli köpek vasıtasıyla bulunan bu mağaraya, 1994 yılında chavuvet denilen adamın gitmesiyle keşfedilmiş oldu.
mağaraya chavuvet ismi verildi.
bence mağaraya 'robot' ismi verilmeliydi.
devamını gör...

"şifremi vermiyorum" diyemiyorsanız, modem ayarlarından "ssıd gizle" seçeneğini aktif ederek wifi ağınızı gizleyip savuşturabileceğiniz komşu. isteyen komşuya da "biz interneti kapattırdık" dersiniz olur biter.

zyxel modem için anlatım
devamını gör...

sevmediğim insanlarla karşılaştığımda ya da isimlerini duyduğumda her defasında sinirlenmek.
devamını gör...

(bkz: ağzını şapırdatarak yemek yemek)
devamını gör...

ufak bir şey de olsa insanı gülümseten durum.

rekor 146'ydı. bir daha görebileceğimi sanmıyorum o sayıyı.

oy verenlerin ellerine sağlık.
devamını gör...

günaydın sözlük.
akşamki süleyman s. programı sonrasında ki modum. *
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bonibonlar. kaybı zor, varlığı neşe.
devamını gör...

kapkaranlık bir atmosfer. sefalet içindeki insanlar.darağaçlarının gıcırtısı. pislik içinde sokaklar. açlıkla terbiye edilen ezilmişler. onlar ezdikçe, kendi ezilmişliklerini unutan, yok sayan diğerleri. işte böyle bir dünyaya doğar oliver twist.

ismi alfabetik sıraya göre konulur düşkünlerevinde. ancak sanki isim dickens tarafından “kaderin bir cilvesi” olarak verilmiştir küçük oliver’a. oliver düşkünlerevinde çektikleri yetmezmiş gibi bir cenaze levazımatçısının yanına çırak verilir. burda da aynı şeyler vardır. onu ezmek için bekleyen ezilmişler. öyle bir durum hüküm sürmektedir ki haklıysanız ve güçsüzseniz bu sizin haksız olduğunuz anlamına gelmektedir. oliver buraya fazla dayanamayarak kaçar ve londra’ya doğru taban tepmeye başlar ve burda da onu hırsızlar, yankesiciler ve dolandırıcılar beklemektedir. ama oliver’ın hamurunda dürüstlük olduğu için onlarına arasında barınamaz. charles dickens’ın kurduğu labirentte tesadüflerin da yardımıyla büyük güçlükler yaşayarak çıkış yoluna doğru yönelir oliver. asıl ailesinin kimler olduğunu öğrenir. neden bir hırsız olması için insanların onu zorladığının farkına varır. çok iyi kalpli insanlarla karşılaşır ki bunların tamamı zengin ve asildir.

hırsızlık yapmak için zorla sokulduğu bir evde vurulur oliver ve hayatı değişmeye başlar. bu olayla birlikte sanki londra üzerindeki sis ağır ağır dağılır. aydınlık orataya çıkmaz elbette ama tam karanlık da sayılmaz londra. insanın ruhunun temiz olması durumunda şartların onu kötü yola sürükleyemeyeceğinin bir örneğidir oliver twist. baskısı hiç bitmeyen kitapların yazarı charles dickens’in gözünden bir londra panaroması ve ezilmiş ve aşağılanmışların resmi geçididir. sonu mutlu biten roman yine de gotik diyebileceğimiz bir kasvet havasındadır. o hava bazen dağılır gibi olur ama asla tam olarak kaybolmaz.
2005 yılında roman polanski tarafından sinemaya aktarılır oliver twist ve başarılı bir uyarlamadır bu. kitapta verilmeye çalışılan hava filmde ele tutulur bir hal alır. roman polanski’nin başarılı yönetmenliği ile charles dickens’in gözlerinden londra’yı ve londra’nın ara sokaklarını, en tenha köşelerini, kötülüğe meykleden ya da kötülükten kaçmaya çabalayan insanlarını izleyebiliriz.

roman polanski’nin bu başarılı çalışmasında 36 sene önce ise yeşilçam olaya el atmış ve daha önce pollyanna‘da da bahsettiğimiz gibi zeynep değirmencioğlu’nu oliver twist rolüyle karşımıza çıkarmıştır. filmde charles dickens’dan izler bulmak elbette ki mümkün değildir. derinliği olmayan salya sümük bir film çevrilmiş olan bu filmin yönetmeni orhan aksoy, senaristi(!) ise hamdi değirmencioğlu’dur. cik’lerle acı dozu artırılan filmi ismi ise ayşecik ile ömercik’tir.

oliver twist, okudukça sizi farklı katmanlarda dolaştıran, bazen sinir bozucu derecede karanlık ama dickens’in büyüleyici üslubuyla kendinizi kaptırmaktan kaçınamayacağınız bir roman.
devamını gör...

iki göğsünün arasındaki, umutlarını sonbaharda suya bırakan.
bu simsiyah kapkara odaya,
en çokta benim bedenimde
dönüp duran bu boşluğa, anlam katan. elimi çoktan bırakmış ve gidiyor olan,
öyle bir giden ki: göz ucuyla bile bi an olsun bakmamış olan. giden,
bakan,
bakan
ve giden.
sonra yine bakan ve gitmiş olan. ve yine bakan ardından bakan
ve bakan.
son baharda yapraklarıyla vedalaşan.
anı an olmayan. anda kalamayan. kalmayı unutan. unutmayı da unutan.
hep unutan.
utana sıkıla,
döne dolaşa,
son baharda
umutlarını suya bırakan.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
nazif elrond.
devamını gör...

soba üstüne konulan kestane ve limon kokusu. kıyafetlerin arasına konmuş bir naftalin kokusu, babanne evine adımını atmadan yüzüne çarpan o eski evin kendine has kokusu, eskiden bayramlar da kapı kapı dolaşıp topladığımız eski ve bayat kabından çıkarılan kahveli şeker kokusu, eski vitrinlerin kapağını açınca o yüze vuran hafif küfümsü kitap kokusudur.
devamını gör...

bağdaşıklığa aykırı olma durumu. biraz daha açacak olursam fonda çiftetelli eşliğinde okuyun lütfen. *

fikrimce hayattaki en önemli meselelerden biridir. çünkü her birimiz isteriz ki doğru anlaşılalım. anonim olan atalarımızın sözlerinde, adı sanı bilinen atalarımızın özdeyişlerinde de aynı konu çokça işlenmiştir.
meslek hastalığı olarak şuraya konuyu pekiştirecek birkaç örnek bırakayım öncelikle.

genç kadına aşık oldu. genç kadına biri, gencin biri kadına?
aklını aldı. evet, aldı da kimin aklını? senin, onun?
güvenini sarstı. yeap, yine aynı mevhuma neden olduk.

bakın bunları hep bilmek lazım. geçenlerde bir arkadaşımla konuşuyorum. çok mutsuz. ve gerçekten bir ölüm kalım meselesi var. yani konu kanser. o da bana diyor ki "acısını en iyi sen bilirsin." orada göz yaşlarını falan bıraktım. hüznü de bir kenara. geçmişe gönderme mi yapıyor, hala mı? malum bir zamanlar canım çok yanmıştı ve hiç acımadan yüzüme vurup bir gece ağlamama neden olmuştu. yoksa bu konuda benim hissedeceklerimden mi bahsediyor? işte hala bilmiyorum. ve bu bir kenarda beni rahatsız etmeye devam ediyor. ediyor.

bir de olayın iletme tarafı var. kendimi bildim bileli doğru ifade etme çabam. kızgınsam öfkenin nedenini, mutluysam da hissimi doğru aktarmak. ya da bir kelimenin karşımdakinin zihninde aynı tesiri bırakıp bırakmadığı. bunu mu demek istediniz? evet google asistan ya da siri bu konuda beni daha iyi anlayabilir belki.

ama gökyüzüne baktığımda 'sadece kuş olsam keşke' dediğimde uçmayı hayal etmiyorumdur ben. o cümlenin meali 'özgür hissetmek istiyorumdur.'
ya da niğde'ye yerleşmek isteyen * birinin cümlesinin anlamı da belki başka bir şeydir. ama bilemiyorum işte. o yüzden günlük hayatta imgeler, ironi falan yapıldığında kafamda oluşan anlam belirsizliği bir parça canımı sıkıyor. *
bu yazdığım anlam belirsizliğinin de anlatım bozukluğu konusunun içindeki ile de alakası yok mesela. ama anlamı tartışırken de sınırsız bir dünyayı sınırlandıramam ki!

ve son olarak deniz kokusu olmadan yaşamamalı bir insan. üzücü bir hayat olur.
devamını gör...

ne yaparsam yapayım anneme yaranamıyordum, her yaptığımı acımasızca eleştiriyordu. bir gün annem beni anlayacak, beni onaylayacak sanıyordum ta ki 2019 yılına kadar.. o yıl aldığım eğitimlerden birinde yaranmaya çalışmanın insanın kendi kimliğini yaraladığını öğrendim. birini mutlu etmek, çok büyük bir işmiş, kendisi mutlu olmak istemeyen birini ne yapsan mutlu edemiyormuşsun meğer.. özellikle bir evladın görevi, asla annesini mutlu etmek olamazmış. meğer ben bir şeyler yaparsam annem mutlu olur hayaliyle yaşıyormuşum ama bu beyhude bir uğraşmış. bunları öğrendikten sonra, annemin bana empoze ettiği duygularla kendi duygularımı ayrıştırmayı öğrendim. bu süreçte şu videolar bana çok yardımcı oldu: transferans 1. video, transferans 2. video.
ben kendim olmaktan dolayı suçluluk duygusu hisseden biri olduğumu fark ettim. hani her şey yolundadır ama bir kötü his gelir ya o his, annen mutsuzken mutlu olmaya hakkın olmadığını düşünmekten kaynaklanıyor çoğu kez.. kendimi bildim bileli bir evladın kaldıramayacağı kadar ağır bir yükü * üstlenmişim. şimdi ne mi yapıyorum, anneme yaranmaya çalışmıyorum, o olumsuz duyguları * kendisine iade ettim, bundan dolayı da artık suçluluk duymuyorum, bu bencillik değil, hayatta kalabilmek için, daha doğrusu kendin olabilmek için benci olmak gerekiyor. bu konuda uyguladığım şu video * bana çok yardımcı oldu:buradan. bunu buraya niye yazdım bilmiyorum, belki de benim yaşadığım bu zorlu deneyim, okuyan birilerine ışık olur..
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yönetiminin içinden geçilmediği kalmamış gibi
son yıllarda pilot olarak seçilen ve eğitim verilen insanlarda eğitim ve genel kültür seviyesi yerlerdedir….
“bir kurum nasıl kalitesizleştirilir”adlı çalışmalarda örnek olarak gösterilebilir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim