yalnızlığın başkentidir kendisi ..
cok sevdigim sairlerden
..hicbir şeyim yok akip giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni..
devamını gör...

asla yürümez. evlenmeden önce ilişkiye girmek istemeyen arkadaşlarımıza saygım sonsuz ama kendi adıma konuşursam bu çok da mantıklı değil.

ilişki dediğin olay karşındakini tam anlamıyla tanımak ve onunla bir bütün olabilmektir. düşünsene evlenmeyi düşündüğün biri var, bir kez bile sevişmemişsin. e evlilikte cinsel yaşam oldukça önemli bir nokta. evleniyosun. ilişki anında hoşuna gitmeyecek bir isteği veya davranışı olsa, iş işten geçmişken öğreneceksin. belki sana uymayacak belki fantezileriniz uyuşmayacak. belki ten uyumunuz sıfır vs. daha bunlar gibi bir sürü belki sayabilirim. işin özü kesinlikle evlenmeden önce sevişmek, o kişiyi tam anlamıyla tanımanıza ve ona göre karar vermenize katkıda bulunur.
devamını gör...

10 tanım girmesi.
devamını gör...

bir mezar taşında ne yazdığı belli olduğu için normal toplumdur.
kadınları öldüren toplum
hayvanlara zulüm eden toplum
daha saymakla bitmeyecek iğrençliklere sahip toplum kadar garip değildir.
devam.
devamını gör...

"ben" dedi kadın, onu aslında şimdiye dek hiç duymayan, görmeyen adama;

"ben senden kaçtığımı sanıyordum, her gittiğim yere yine seni de götürdüğümü bilmeden. her uzaklaşmaya çalıştığımda daha çok özleyerek geri döndüm sana. sonra anladım ki izin verdiğin kadar uzağa gidebiliyor, sonra ateşe uçan pervaneler gibi kendimi yaka yaka senin etrafında dönüyorum. ne sabrım tükeniyor, ne ümidim. her yeri sana boyuyorum ben, ikimize dair bir dünya inşa ediyorum gittiğim her yere, anılarımızı yerleştiriyorum o dünyanın içine, yeni hayaller kuruyorum geleceğe dair. sonra sen gelip her şeyi yerle bir ediyorsun. ve bunu iyi hal indirimi alabilmek için takım elbise giymiş bir katilin soğukkanlılığı ile yapıyorsun. hafifletici sebepler sunuyorsun "ama" ile başlayıp "üzgünüm" ile biten. ben de her seferinde kabulleniyor, boyun eğiyorum suçlu benmişim gibi., tutunacak bir dal arıyorum kelimelerinin arasında. izin ver gideyim artık. şimdi değil ama bir gün, unuturum, iyileşirim belki. alttan alttan depreşip, ara ara yoklayacağını biliyorum, göz yaşartıcı sebeplerim hep olacak; bir şiir dizesi, bir şarkı, sesi sana benzeyen birisi belki. ama artık bırak gideyim ben. başa dönüp dönüp aynı yerde tekrar yıkılıp kalmaktan yoruldum. iyi gibi görünmeye çalıştıkça içten içe kemiriyor beni, yok oluyorum yavaş yavaş görmüyor musun? ışığım söndü, ilk tanıdığında çiçek bahçesi gibi rengarenk olan kadın koyu gri bir hüzne büründü artık. bırak beni artık, bırak gideyim"
kadın
artık ağlamıyordu,
artık üzülmüyordu,
artık yoktu çünkü,
hissetmiyordu...

ve adam
"iyi geceler" dedi,
"konuşuruz bunları uzun uzun" dedi kısacık cevabında...

ve kadın biliyordu,
o adam verdiği sözleri tutmazdı.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

uzun bir süre duman'ın bas giratistliğini yapmış müzisyen, epey uzun boyludur bak bak bitmez.
yahudi kökenlidir.
istanbul üniversitesi devlet konservatuarı çıkışlıdır.

son yıllarda kendi bestelediği parçaları hayata geçirmektedir.

bunlardan birisi olan egotango müthiştir.

devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

eski bir yunan tarihçi. ne kadar eski? şu an yaşasa, yaşı 2112 olacak kadar eski. yani m.ö. 91 doğumlu. ne kadar iyi hesaplamışımdır bilemeyeceğim artık. o değil de bu adam, şimdi o dönemde bilebilir miydi, ölümünden 2000+ yıl sonra, birisinin ondan bahsedeceğini. ben de bu soruyu 2011 yılında düşünmüştüm sokakta yürürken. dedim ki, ulan acaba, öldüğümde kimse beni hatırlamasa bile, bir gün mesela 10.000 yıl sonra, biri çıkıp kemiklerimi bulup "aha da 10.000 yıllık insan" diyerekten müzede sergileyecek mi. ya da şimdi artık ne zaman yeni bir insan görsem, diyorum ki olm belki de bu insanın kemikleri 20.000 yıl sonra bir müzede sergilenecek. ya da 2000 yıl sonra kendisinden bahsedilecek. şimdi bu diodorus abinin de başına bu geldi yani. şu an birisi ondan bahsediyor normal adam zaten ünlü bir tarihçi, fakat şuanda kendisinden bahseden kişi yani ben, adama abi çekiyorum. garip.

neyse, diodorus bibliotheke historike denen kitabıyla ünlenmiştir. fakat, bana göre bu kitapla değil eski bir yunan olduğu için ünlendi. çünkü eski yunanlar, bir gün ünlenmeye mahkumdur. bu doğanın kanunudur. hele ki o kişi atinalıysa, demek ki kendisinden binlerce yıl bahsedilecektir. bi ankaralı olmak vardır (iskenderiyeli yunanlar) bir de istanbullu olmak vardır (atinalı yunanlar). iskenderiyeliler pek ünlü değiller fakat atinalılar 7'den 70'e filosoflar. filosof değillerse bile filosoflar. hani günümüzde profesör doktor olmayıp da profesör doktor olanlar var ya, işte bu atinalılar da öyle.

diodorus, bildiği herşeyi mısırdan öğrendiğini yazar. ne var ki, ben yine eski bir yunan tarihçi olan herodot'un da benzer ifadelerini biliyorum. herodot'u bilirsiniz zaten, fenerbahçede mesut özil ne ise, tarihte de herodot odur. bir sitede, 2-3 yıl önce sanırsam herodot'un "ben en zeki insanları mısır'da gördüm" dediğini söyleyen bir ifadeye denk gelmiştim. artık ne kadar doğrudur bilemeyeceğim. doğrusunu söylemek gerekirse, umrumda da değil. banane antik mısır'dan. gerçi benim için bugün en güzel ülke mısır. napsam, ben de mi tarihçi olsam acaba? ama şaka değil cidden öyle. çünkü hiç gündemde mısır'ı görmedim ben. adamların muhteşem tarihi var, ama kendi hallerindeler. arda turan gibiler, salmışlar hayatı. şimdi konumuzla alakası yok ama, babam, anneme balayı için mısır'a gidelim demişti. annem kabul etmeyince babam boşanmak istemişti. ki babam da tarihçi. şaka tarihçi falan değil. ama mısır'a gitmek istediğine göre, olabilir evet.

diodorus, birçok yer gezmiş ve başına gelmeyen kalmamıştır. size doğrusunu söyleyeyim, diodorus hakkında türk kaynaklarda çok az bilgi bulabilirsiniz fakat, yazdığı şeyler arasında ilginç bilgiler var. ve size 2 tane çok güzel bilgi vereyim, kabe'den ve stonehenge'den ilk kez diodorus bahsetmiştir. diodorus, tüm arapların saygı duyduğu çok kutsal olan bir tapınağın kuruluşundan bahseder. bazı tarihçiler (ki aralarında önemliler de var) çıkıp der ki, bu bahsedilen yer kabe'dir. tabii nasıl bu sonuca ulaşmışlar bilmiyorum. arapların saygı duyduğu bir tapınak kabe olmak zorunda mı. bundan ilave, herodot, kabe'den bahsetmediği için bazı çevreler, diodorus, kabe'den bahseden ilk kişi, herodot kabe'den bahsetmez, demek ki kabe m.ö. 90-larda yapıldı bile demişlerdir. sanırsın herodot, her yıl kabe'yi ziyaret eden bir hacı.

stonehenge olayına gelelim. stonehenge'yi bilen vardır, tarih öncesinde yapılmış bir anıt. dikili taşlar. tarih öncesi ne demek, yani yazının bulunmasından önceki dönem (m.ö. 3.000'den önce). işte bu stonehnege de o dönemlerde yapılmış. ve bu anıttan bu dikili taşlardan da ilk diodorus söz etmiştir. ilk önce stonehenge bazı teorilere göre evrenin merkezi bazı teorilere göreyse uzaylıların yapmış olduğu bir yerdir. fakat evrenin merkezi ne yani? evrenin merkezi dikili taşlar mı diye de düşünüyor insan. veya evrenin merkezi dünya gezegeninde mi olma zorunda? bundan ilave uzaylılar yani hep böyle iddialar var, işte bunu uzaylılar yaptı şunu uzaylılar yaptı. ya bakın abiler-ablalar, uzaylılar dünya gezegenine gelebilecek kadar, yani dünyaya gelmelerine yardım edecek araçları bulunabilecek kadar, dünyada bir yaşamın var olduğunu keşfetmiş olabilecek kadar gelişmişlerse, neden dünyaya gelip, taşları alıp bir anıt yapsınlar? veya diyorlar ki bunlar piramitleri yaptı. neden? gelip burda birbirlerine, abi bak taş var gel anıt yapak falan mı dediler. bakın, biz insanlar da uzaylıyız. yani biz başka bir gezegende yaşam bulsak o gezegende farklı canlılar yaşasa, biz o gezegene gitsek onlar bize aa uzaylı diyecekler. madem diğer gezegenlerde yaşam var, onların bizler gibi "acaba uzaylılar var mı? acaba bizi ziyarete gelecekler mi?" gibi düşünmediklerini nerden biliyoruz yani. o yüzden bu iddialar komik. 2 dikili taş görüp aha da gizem aha da korkunç diyerek anında farklı-farklı şeyler düşünmek, teoriler üretmek de komik. bir şeyin sebebini açıklayamıyorsak, tarihini bilmiyorsak, kesin uzaylılar yapmıştır demek de komik. ki bunu bilim adamları da yapıyor. araştırmacılar, uzmanlar da yapıyor. belki de bir uzaylının deneyiyizdir diyen kaç tane araştırmacı, uzman var yani. elon musk bile piramitleri uzaylılara bağladıysa, yani halkı suçlayamayız.

diodorus, tarih öncesinde yapılmış olan bu anıtın, güneş tanrısı apollon için yapıldığını kaydeder. daha sonraları başkaları, sezar için ve bazı diğerleri de augustus için yapıldığını söyler. stonehenge'yi gizemli yapan bir detay da, antik insanlar şu koskocaman taşları nasıl taşımışlar. bu bilinmiyor fakat bazı görüşler ortaya atılmış durumda. şunu da söylemem lazım ki, stonehenge 70 yıl öncesinde bile tekrar-tekrar inşa edilmiş ve hatta tarihin birçok döneminde birçok kez değiştirilmiştir. yani orjinal stonehenge değiştirilmiştir. stonehenge'yi yapan toplum, medeniyet kimlerdi? bu insanlar hakkında hiçbir yazılı kaynak bulunmadığı için bilinmiyor.

ve ilginç bir bilgi daha; diodorus, bir gün mısır'a gezintiye çıkar. orda, bir romalı, yanlışlıkla bir kediyi öldürür. yanlışlıkla kediyi öldürmek nasıl oluyor derseniz, ben de zamanında, öğrencilik dönemimde kalemi gözüme soktum yanlışlıkla. işte bu nasıl olduysa, o da öyle olmuştur. bunu gören mısır halkı, romalı idam edilsin demişlerdir. çünkü, kediler, antik mısır'da kutsal sayılırlardı.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

özellikle yazın kirli doluyken kapağı açıldığında.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

güzel sesiyle kulaklarımızı pasını silen, neredeyse tüm şarkıları çok özel olan sanatçı.

"...
hayatım anlamsız şimdi
sendin bana neşe veren seviyorum sevgilim
sen benim sıcak güneşim
güzel tatlı tek eşimdin kara sevdam sevgilimdin
unutamam asla seni

hergün anıyorum bi asla seni
n'olursun dön dön bana
kollarım bekliyor seni
öpsem öpsem ellerini
yine de sana hasretim
..."
devamını gör...

esnafımız cezaları hak etmiştir ama bir yandan da haklıdır. dükkan işletmek ve başka insanlar istihdam sağlamak kolay bir şey değildir.

bu durumun asıl sorumlusu yıllardır vergi toplamasına rağmen vatandaşına 1 ay bakamayan hükümettir.

maskeli 5'lerin yüzlerce defa vergi borçlarını affetmesine rağmen vatandaşına 1 ay bakamayan hükümetimiz, kendini bu tür durumlarla haklı çıkarmaya çalışmaktadır.

ekmek davası namus davasıdır.
devamını gör...

-sokak bilboardlarinda pahalı saat reklamlari, parfüm reklamları var ise.

-kedi ve köpeklerin insanlardan korkmamasi ve kendini sevdirmesi sokak başı kedi evleri köpek kulübeleri.

-müzik enstrümanlari satan ,tablo,sanatsal yerler.

-sushi, finedining restaurantlar.

- yemeksepeti uygulamasında sayfalarca olan restaurantlar.

-sabah koşan ve yürüyüş yapan genç yaşlı insanlar.

-sokaklarda d,e segmenti arabalar ve çöplerin fazla olması.

-kitap satan dükkanlar ve kitap cafe karışımı cafeler.

-kadinlardaki tayt giyimi ve etek giyen yazın şort giyen sayısı fazla olması.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

konuşan,dinleyen, özgün, düşünen,farklı fikir sahibi, aykırı.
devamını gör...

tutanlara kolaylıklar dilerim. ve dışarda umarım erzurumlu bir dayıya sigara içerken yakalanmam. durduk yere başına bela almasın.
devamını gör...

ben şunu fark ettim tanışlarım üzerinden; bi insanın mutsuzluğunun temel sebebi potansiyelini gerçekleştirememek, kendisini, "ben" dediği o büyük kategoriyi layıkıyla dolduramamak, tanımlayamamak. bu hal yavaş yavaş kişiyi gerçekten mahvediyor. yapabileceğini biliyor, yapması gerektiğini biliyor, yaparsa çok mutlu olacağını biliyor, yapanların mutluluğuna şahitlik ediyor ama bi şeyi bilmiyor; "nasıl yapılır?"

işte tam olarak bu küçücük soruyu sorup ona verdiğiniz cevap sonrası aydınlanma başlıyor. "nasıl yapılır?" o andan sonra hayaller bitiyor planlar başlıyor. keşkeler bitiyor iyi ki'ler başlıyor. hayata bi şans vermek, neye inanıyorsun bilmiyorum ama senden daha çok şey bilen bir büyük sistem ya da allah olduğunu bilmek, tamamen güvenmek, akışa çok ama çok inanmak lazım. bazılarımız kuyuda ve kuyular çok kalabalık. hiçbir sorun yokmuş gibi yapınca olan tek şey bir günün daha bitmesi oluyor. sorunların kök salıyor. derinleşiyor. iyileşmiyor, savruluyoruz.

insanı aşk tüketmez. sevdin ve kavuşamadın ölmezsin. kim ölmüştür aşktan? yok böyle bi şey. on sekiz çocukla terk etmedi kimse seni. kırk yıllık evlilikler bile çat diye biter. insan duygularına saygı duy ama güvenme. duydukların, ah aman dedikodular tüketmez, iş arkadaşların, okul arkadaşların, akrabaların vs vs vs. insanlar konuşur ama sonsuza kadar değil. bigün senden de sıkılırlar. bigün biter her şey. her şey kötüye hep gidemez. düşüş kısa sürer ama dipte ne kadar kalacaksın sevgilim? kaç yüz yıl yaşayacağını sanıyorsun? sonsuza kadar parasız kalamazsın. sonsuza kadar yalnız kalamazsın. her şey geçer. hayatın doğal akışına sonsuz bir saygı duyup emeğin, aklın ve kalbin dışındaki hiçbir yansıyanı içine sinmiyorsa kabullenme. herkes kendi hikayesi peşinde. hepimizin derdi; "ben"i yapılandırmak. kendimizi gerçekleştirmek. her şey değişir. ama bi şey çok sağlam bir sabitliğe sahip; "başarısızlık." başarısızlık insanı tüketir. sebebi birilerinin başarısızlık engelini bile aşmış olması. herkes böyle olsaydı kimse başarısızlığı önemsemezdi. ama birileri bir şeyler yapıyor. ısrarla yapıyor. yılmadan yapıyor. bıkmadan yapıyor. kolu kopuyor; "bi tane daha var" diyor çalışıyor.

insanın kırılgan olma hakkı falan yoktur. eğer kırılgan biriysen bil ki yanlış yoldasın. bi şeyleri sen yanlış yapıyorsun. yanlış şeyi önemsiyor, yanlış yere tutuyorsun büyütecini. kimseye kendini beğendirmeye çalışma. kimseye sevdirmeye çalışma. saygı bile bekleme. sadece yap ve yaşa. üret. hele potansiyelin varsa arkana tek bi kere bile bakma. hep ileri. "şimdi ne yapayım?" diye sor kendine. "hayat şimdi bana ne verecek."

detaylandırmak istemiyorum. beni öyle derinden etkiledi ki meseleyi anarsam sanki bir asalağı ciddiye almak hatasına düşecekmişim gibi hissediyorum o yüzden yüzeysel geçeceğim. bu yıl içinde bir delikanlı ülkemiz için çok ama çok mühim bir alanda müthiş bir başarı elde etti. tarihe geçti. gördüğüm ilk andan itibaren garip bir duygusal bağ hissettim kendisine karşı. sıfır tanışıklığımız var. eşim dostum ondan övüyor değilim. bilakis dediğim gibi sıfır tanışıklık. ama inanılmaz bir sıcaklık, inanılmaz bir ışık gördüm o çocukta. tertemiz bir enerji. pırıl pırıl biri. öyle yüksek bir ışığı var ki parıldıyor. dursa bin kişi içinde dönüp ona bakarsın. çok belli gücü. kendine olan inancı, hayata olan inancı, başaracağına olan inancı çok belirgin. düşünsel anlamda da gelişmiş bir aklı var. savruk ve köksüz değil. yaptığı eyleme çok inanıyor. böylesine dev bir başarı sonrası bir röportaj verdi. tertemiz aklıyla bütün soruları dürüstçe yanıtladı. hakkında yazılıp çizilenlere bakmak istedim sonra. ah aklıma sokam. öfkeli biri sayılmam. çok zor öfkelenirim ve hemen geçer. hemen. sürdürmem savaşımı ama bu meselede hala dişlerim sivriliyor. çocuk hakkında biri, muhtemelen işsiz güçsüz, muhteris, başarısız, ezik biri şey yazmış; "haha bi de konuşabilse neler anlatacak kim bilir." çocuğun konuşmasında bir sorun var. ulan bit yavrusu, bütün bunlara rağmen başarmış olması değerli değil mi? senin o küçük aklının sorun olarak gördüğü bu şeyi aşıp geçmesi, zerre kadar oraya takılmaması, kabuğuna çekilmemesi önemli olan değil mi? bu bi zihniyet ifşasıdır. aklın neye çalışıyorsa, senin kalbinde ne varsa, neyi güya önemsiyorsan onun altını çizersin. tek bir cümlede sen o pis aklının, kötücül ruhunun, karakter yoksunluğunun altını çizdin. sen kendini gösterdin aslında. sen neden o çocuk gibi olamayacağını kanıtladın. bunu kendine kanıtladın. onunla alay ederek, küçümseyerek sen sadece kendi ezikliğini bi kez daha sindirdin. "bütün bunlara rağmen nasıl sevilebilir?" sorusunu sormadın ama bu gerçeklik seni kudurttu. konuşmasında bir sorunu var ve ah nasıl olur? onunla alay etmeliydik. tek gerçeğimiz bu seçmediğimiz özelliklerimiz olduğu için sürekli ama sürekli bu konuda kalmalıydık. ne başarımız, ne hayata olan inancımız, ne azmimiz, çabamız önemli olmamalı. önemli olan tek şeye kararı senin gibi asalaklar vermeli, kötücüllüğü yaymalı, umutsuzluk ve alaycılık dolu rezil bir sistem inşa etmeliyiz. salyalar saça saça etrafa saldırmalı, kin kusmalıyız. hayır anam. birileri bir şeyler biliyor ve çalışıyor. senin gibi olmamak için çalışıyor. senin gibi rezil, senin gibi yalancı, senin gibi riyakar, senin gibi aşağılık, senin gibi küstah, senin gibi sahte, senin gibi şizofreni sınırında yaşamamak için çok çalışıyor. sana bakıyor ve diyor ki; "asla bu mal gibi olmamalıyım." sonra gidip o çocuğun başarısının aslında ne kadar mühim olduğunu bir kez daha kabulleniyor.

bazı insanların en büyük savaşı; "rağmen" kavramıyladır. bütün bu olup bitenlere rağmen yaşarlar onlar. hiç mi kötü günleri olmaz? hiç mi canları acımaz? hiç mi düşmezler? hepsi olur. onlar da terk edilirler, onlar da aldatılırlar, onlar da dışlanırlar, onların da canı yanar. sadece buna nasıl tepki vereceklerini öğrenmişlerdir. gülüp geçerler. öyle bi gülerler ki avam şey der; "hiç derdi yok mu bunun?" o çocukta bunu gördüm ben. bu eminliği. öyle sevdim ki. öyle hayran kaldım ki. en büyük rağmen'ine karşı dev bir savaş kazandı. gülerek, şımararak, çok da takmadan, su gibi akarak tarihe geçti. ve sen şekerim, sen hep aynı kalacaksın. hep aynı. on yıl sonra da sen birileri hakkında sadece dedikodu üreten, büyütecini sadece sorunlara tutan, tembel, uyuşuk, mutsuz, kararsız, endişeli ve sahte olarak öylece karanlık odanda, zırlaya zırlaya, tepine tepine, kendini duvarlara vura vura öylece duracaksın. bikaç şüpheli farkın varsa diğerlerinden sürekli bunun altını çizerek kendine saçma bir ayrıcalık kazanmaya çalışacaksın. tek ama tek kaygın en yakındakinden daha büyük olmak olduğundan sınırlı bir çevrede sürekli çatışacak, ilgi üzerinden gitmesin diye sürekli ama sürekli saçmalayacak, iyiye dair tek bir cümlen, tek bir eylemin, tek bir planın olmamasını çok şey bilmek sanacaksın. öteki yapacak. ötekine; "nasıl başardın?" diye sorulacak. sanaysa şu; "neden böylesin sen?" tiksinerek soracaklar sana bunu... yüzleri buruşacak bi zaman sonra. iyice sıkacak, iyice bıktıracak, iyice rahatsız edeceksin. başaramamak şekerim, olamamak ama mış gibi yapmak insanı mahveder. bunu asla kavrayamayacak seviyede olduğundan saçma saçma dolanacaksın etrafta. sansınlar diye yaşayacaksın. buna bile, küçücük bir sanma hatasına bile muhtaç olacaksın. o çocuk yükseldikçe yükselecek, bu yaşında böyle işler başaran, tarihe geçen bir delikanlı otuzlarında ne halde olur? allah hayat karma neyse ne, ona verecek ne verecekse, o hak etti, o kazandı ve kazanacak. sense video altlarında böyle mal mal, iki üç beğeni için milletle alay edecek, senden fersah fersah yukarıda olan tipleri aşağıya çekmeye çalışacaksın ömrün boyunca. neden? çünkü herkes kendi alanında savaşır. sen aşağıdasın, seninle gökte savaşılmaz. seninle mertçe savaşılmaz. sen ya suçlarsın, ya iftira atarsın, ya karalarsın, ya sömürürsün ya çarpıtırsın ya da alay edersin. sen o adam toplayan, herkese göz kırpan, yavşayan o düşük insanlardansın. sende yüceliğe dair tek bir kırıntı yok. tümden aşağılık, tümden rezil, tümden saf bir kötücüllük var. allah daha beter etsin.

kardeşlerim, eğer varsak bir sebebi vardır varlığımızın. o sebebi arayıp bulmaktan başka bir görevimiz nasıl olsun? bize dayatılan nihilist kurgu içinde tekrar direnmeye, tekrar çabalamaya, tekrar ayağa kalkmaya güç yettirmek lazım. "yapan nasıl yapıyor" diyebilmek lazım. nasıl yapılacağı üzerine iyice düşünmek lazım. mühim işler üretebilecek kadar bireyselleşmek lazım. sağlam dostlar edinmek, seni pislikten koruyan enerjiyi kendinize saygı duyarak koruyabilmek, kötücüllüğü sonlandırmak lazım. umutsuzluk bir düşünce hatası bile olabilir. görememe belki. gerçeklikle bağı tümden koparma. "rağmen"e karşı bi savaşınız varsa rica ederim vazgeçmeyin. tükenmek, ah tanrım bıkmak, üf yorulmak, aman işte zaten ben kimimler... geçin. hayata kendinizi dayatın. olabildiğince gerçekçi, olabildiğince kendinden emin, olabildiğince eylemde olmak lazım.

koskoca bir yıl bitiyor. bitiş enerjisi. yessyeni bi hayatınız olabilir. eğer gerçekten ister, gerçekten kendi yolunuzda yürürseniz hayat bunu karşılıksız bırakmaz. her şeyin ilk adımı zordur, yeniden başlamak hakikaten zordur. ama zor'un içinde saklanan o şey seni daha da büyütecek olabilir.

içine doğduğumuz kültürdeki çürüklük bizi çok yoruyor. üzerimizdeki karanlık bulut güneşimizi engelliyor. ama güneş hala orada. güneş sabit bulutlar geçicidir. bulutların karanlığına sonsuz bir güç atfedip güneşin güçlü ışığına gözlerimizi kapatmamamız gerekiyor. insan öyle akışkan bir mahluk ki toplama kampında bile yarına dair plan yapar. umutsuzluk yarına saldırır oysa. umutsuzluğun bugünle bir derdi yoktur. o yarını da yemek ister. bugün zaten doyurur kendini ama yarını da almak ister. bulaşmak ister. izin verememek lazım.
devamını gör...

normal sigara için para vereceksen sıkıntı yok? bizde insan içinde kağıt dillemeyi sevmiyoruz.
devamını gör...

mutlu, mutsuz anlarımı paylaşabilmek.. mutlu bir anımı paylaşsam, annem hemen "böyle şeyler paylaşma, nazar ederler" diyor. derdimi paylaşsam, "kol kırılır, yen içinde kalır, paylaşma" diyor. neyse ki beni burada tanıyan yok, o yüzden nazar falan gelmez herhalde.. düşmanlarım da acı çektiğimi görüp sevinemezler. annem de burada yok neyse ki istediğim gibi atıp tutabiliyorum. *
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim