intihar etmeyi düşünmek
her insanı hayatta en az bir kere ziyaret eden düşüncedir. hüzünlü acı vahim bir çaresizliktir.
ismet özel bu konuda bir söyleşide şunları söyler bence çok değerlidir.
40 yaşıma kadar hep intiharı düşündüm, ama 40 yaşımdan itibaren insanların intihar etmeye değmeyeceklerini düşünmeye başladım. bana göre intihar, geride kalanlara yönelik ağır bir suçlamadır. bu mesajı verebileceğin tıynette insan olmadığını düşününce de intihar etmiyorsun.
allah'tan başka hiçbir şeye değer vermemek var bunun arkasında.bir çıkış sağlayacağını umduğun bir insanla, bir imkanla karşılaşacağını düşündüğün için her gün erteliyorsun intiharını.daha sonra da, bu çıkışı insanlardan beklemenin saçmalığını kavrayıp yine intihar etmiyorsun."
ismet özel bu konuda bir söyleşide şunları söyler bence çok değerlidir.
40 yaşıma kadar hep intiharı düşündüm, ama 40 yaşımdan itibaren insanların intihar etmeye değmeyeceklerini düşünmeye başladım. bana göre intihar, geride kalanlara yönelik ağır bir suçlamadır. bu mesajı verebileceğin tıynette insan olmadığını düşününce de intihar etmiyorsun.
allah'tan başka hiçbir şeye değer vermemek var bunun arkasında.bir çıkış sağlayacağını umduğun bir insanla, bir imkanla karşılaşacağını düşündüğün için her gün erteliyorsun intiharını.daha sonra da, bu çıkışı insanlardan beklemenin saçmalığını kavrayıp yine intihar etmiyorsun."
devamını gör...
gulf stream
meksika körfezinden başlayarak britanya'ya ve izlanda'ya kadar ulaşan okyanus yüzeyi sıcak su akıntısıdır.
eğer bu akıntı olmasaydı 60. enlemlerde bulunan britanya ve izlanda , sibirya gibi bir iklimi olurdu.
bu akıntı sayesinde batılı alize rüzgarları ülkemize kadar yağışları taşıyor.
ingiltere ile ayni enlemde bulunan kanada ile kışın 30 dereceye yakın farklar oluşur.
bunun bir nedeni de kuzeydoğu amerika'da etkili olan labrador soğuk su akıntısıdır.
kanada'da okyanus donarken, britanya'da + dereceler görülür.
eğer bu akıntı olmasaydı 60. enlemlerde bulunan britanya ve izlanda , sibirya gibi bir iklimi olurdu.
bu akıntı sayesinde batılı alize rüzgarları ülkemize kadar yağışları taşıyor.
ingiltere ile ayni enlemde bulunan kanada ile kışın 30 dereceye yakın farklar oluşur.
bunun bir nedeni de kuzeydoğu amerika'da etkili olan labrador soğuk su akıntısıdır.
kanada'da okyanus donarken, britanya'da + dereceler görülür.
devamını gör...
dişlerin çürümesi
genetik olduğunu düşünüyorum. evet diş fırçalamak da önemli fakat ne kadar bakarsanız bakın eğer zayıf (güçsüz) dişlere sahipseniz dişler kolaylıkla çürüyor. ha bazıları da var ki bayramdan bayrama diş fırçalar ama dişleri sapasağlamdır*.
devamını gör...
nickaltına yazılınca mutlu olan yazar
linç edilsem de ben mutlu oluyorum.
çıkın çıkın gelin anacığım.
çıkın çıkın gelin anacığım.
devamını gör...
cips sosu tarifleri
yoğurtlu sosa sarımsak eklenirse lezzeti arşa çıkar.
devamını gör...
geceye bir 90'lar şarkısı bırak
yüzyılın en iyi şarkılarının olduğu zamanlardan, alanında klasik bir şarkı bırakıyorum.
her notası anım dolu.
kimse ortak olmasın.
rafet el roman
seni seviyorum
her notası anım dolu.
kimse ortak olmasın.
rafet el roman
seni seviyorum
devamını gör...
lucifer (yazar)
bak güzel kardeşim,
ben şu anda andromeda galaksisi quasaris sistemi nebula-xc gezegeninde yaşama tutunmaya çalışan son terran kolonisine bağlı, üzerine zimmetli fusion entegre yıldız gemisi eternalrevenge'i kullanmakta olan gariban bir warp operatörüyüm. yıllardır terran birliği olarak birleşen insan uygarlığının sonunu getiren felaketlerin kökeni olan vakayı bulmaya çalışan fizikçilerimiz ve kuantum bilgisayarlarımızın hesaplamalarının sonucu yüzyıllar önce senin burada açtığın bu *****sonik başlıklar olduğu ortaya çıktı. açtığın bu ****** gibi başlıkların insan kollektif bilincinde yarattığı kelebek etkisi; kaos teorisi ve kuantum alan teorisi denklemlerinin bütünleşmiş sonucuna göre bugün insan uygarlığının tüm birikimleri ve kazanımlarının, yarattığımız, icat ettiğimiz herşey, deneyimlerimiz ve tüm güzelliklerimizin bir daha geri gelmemecesine yok olup gitmesine, milyonlarca yıllık evrimin harikası insan soyunun tükenmesine yol açtığı ortaya çıktı ve oğlum 26 yaşında intihar etti.
son 31.4 ışıkyılı kala warp motorumuzun graviton emisyonlu zero point enerji stabilitörlerindeki arıza sebebiyle de ışık hızı üstüne çıkamadan yol alıyoruz. saryojenik hibernasyon tankındaki on yıllar süren kış uykumdan yeni uyandım. senin yüzünden gençliğimin baharını zalım uzay boşluklarında heder ettim. şu an gemide tam tekmil power armorları, plazma ve gauss tüfekleriyle silahlanmış transhuman mangasıyla birlikte senin uzay-zaman koordinatlarına doğru yol alıyoruz. seni de peçeteci olarak başlarına dikip sonsuz bir timeloop zone içine hapsedeceğiz. bekle bizi lan
ben şu anda andromeda galaksisi quasaris sistemi nebula-xc gezegeninde yaşama tutunmaya çalışan son terran kolonisine bağlı, üzerine zimmetli fusion entegre yıldız gemisi eternalrevenge'i kullanmakta olan gariban bir warp operatörüyüm. yıllardır terran birliği olarak birleşen insan uygarlığının sonunu getiren felaketlerin kökeni olan vakayı bulmaya çalışan fizikçilerimiz ve kuantum bilgisayarlarımızın hesaplamalarının sonucu yüzyıllar önce senin burada açtığın bu *****sonik başlıklar olduğu ortaya çıktı. açtığın bu ****** gibi başlıkların insan kollektif bilincinde yarattığı kelebek etkisi; kaos teorisi ve kuantum alan teorisi denklemlerinin bütünleşmiş sonucuna göre bugün insan uygarlığının tüm birikimleri ve kazanımlarının, yarattığımız, icat ettiğimiz herşey, deneyimlerimiz ve tüm güzelliklerimizin bir daha geri gelmemecesine yok olup gitmesine, milyonlarca yıllık evrimin harikası insan soyunun tükenmesine yol açtığı ortaya çıktı ve oğlum 26 yaşında intihar etti.
son 31.4 ışıkyılı kala warp motorumuzun graviton emisyonlu zero point enerji stabilitörlerindeki arıza sebebiyle de ışık hızı üstüne çıkamadan yol alıyoruz. saryojenik hibernasyon tankındaki on yıllar süren kış uykumdan yeni uyandım. senin yüzünden gençliğimin baharını zalım uzay boşluklarında heder ettim. şu an gemide tam tekmil power armorları, plazma ve gauss tüfekleriyle silahlanmış transhuman mangasıyla birlikte senin uzay-zaman koordinatlarına doğru yol alıyoruz. seni de peçeteci olarak başlarına dikip sonsuz bir timeloop zone içine hapsedeceğiz. bekle bizi lan
devamını gör...
ölmedim ama hafif sürünüyorum (yazar)
(bkz: susmuyor)
edit :
şiyir yazdım sana yaranamadım
entel sorunlarına çözüm aradım
kalktın geldin nickaltıma kondun
vallahi bak bişi demedim bacanak
editine edit :
şiyirlerim köpeyindir ^^
devamını gör...
bertolt brecht
tam adı eugen berthold friedrich brecht olan 1898 doğumlu alman tiyatro yazarı ve şair. brecht, yaşamı boyunca daima verimli olmuştur, en az 2000 bin şiiri mevcuttur ve şiirlerin işlevsel olmadığı takdirde abartılı olduğu fikrini savunmuştur. sanat brecht için bir fikir ifade etmeliydi, bir amaca hizmet etmeyen herhangi bir eserin işlevsiz olduğu yönünde fikirleri vardı ve bunu eserlerine de yansıttı. marksizm'in etkisinde fazlasıyla kalmıştır ve tiyatro eserlerinde bunun izleri görülür. kendi döneminde bu yüzden sansüre uğramıştır.
(bkz: die sieben todsünden der kleinbürger)
(bkz: gedichte im exil)
(bkz: er treibt einen teufel aus)
(bkz: hollywoodelegien)
(bkz: die heilige johanna der schlachthöfe)
(bkz: prärie)
(bkz: svendborger gedichte)
(bkz: leben des galilei)
(bkz: mann ist mann)
--- alıntı ---
es setzen sich nur so viel wahrheiten durch, als wir durchsetzen; der sieg der vernunft kann nur der sieg der vernünftigen sein.
--- alıntı ---
bu arada buraya sevdiğim bir şiirin, iyi adama bir iki soru şiirinin güzel bir çevirisini de bırakmak istiyorum.
--- alıntı ---
anladık iyisin,
ama neden iyi?
seni kimse satın alamaz,
eve düşen yıldırım
satın alınır mı ki?
anladık dediğin dedik,
ama dediğin ne?
doğrusun, söylersin içindekini,
ama içindeki ne?
esirgemezsin gözünü budaktan,
ama kime karşı?
dolusun bilgelikle.
ama yararı kime?
gözetmezsin kendi çıkarını.
gözettiğin kiminki?
dostluğuna diyecek yok.
ama dostların iyi mi?
şimdi bizi iyi dinle:
düşmanımızsın sen bizim.
dikeceğiz seni bir duvarın dibine.
ama madem bir sürü iyi yönün var.
dikeceğiz dibine iyi bir duvarın.
iyi tüfeklerden çıkan iyi kurşunlarla vuracağız seni,
sonra gömeceğiz iyi bir kürekle iyi bir toprağa.
--- alıntı ---
(bkz: die sieben todsünden der kleinbürger)
(bkz: gedichte im exil)
(bkz: er treibt einen teufel aus)
(bkz: hollywoodelegien)
(bkz: die heilige johanna der schlachthöfe)
(bkz: prärie)
(bkz: svendborger gedichte)
(bkz: leben des galilei)
(bkz: mann ist mann)
--- alıntı ---
es setzen sich nur so viel wahrheiten durch, als wir durchsetzen; der sieg der vernunft kann nur der sieg der vernünftigen sein.
--- alıntı ---
bu arada buraya sevdiğim bir şiirin, iyi adama bir iki soru şiirinin güzel bir çevirisini de bırakmak istiyorum.
--- alıntı ---
anladık iyisin,
ama neden iyi?
seni kimse satın alamaz,
eve düşen yıldırım
satın alınır mı ki?
anladık dediğin dedik,
ama dediğin ne?
doğrusun, söylersin içindekini,
ama içindeki ne?
esirgemezsin gözünü budaktan,
ama kime karşı?
dolusun bilgelikle.
ama yararı kime?
gözetmezsin kendi çıkarını.
gözettiğin kiminki?
dostluğuna diyecek yok.
ama dostların iyi mi?
şimdi bizi iyi dinle:
düşmanımızsın sen bizim.
dikeceğiz seni bir duvarın dibine.
ama madem bir sürü iyi yönün var.
dikeceğiz dibine iyi bir duvarın.
iyi tüfeklerden çıkan iyi kurşunlarla vuracağız seni,
sonra gömeceğiz iyi bir kürekle iyi bir toprağa.
--- alıntı ---
devamını gör...
yazarların duyduğu reddedilme cümleleri
"öğretmenim hani ben seninle evlenicem demistim ya büyüyünce, artık ipek alinle evlenmek istiyorum onun gözleri naneli şekere benziyor."
garson süt getir, efkarlıyım.*
garson süt getir, efkarlıyım.*
devamını gör...
yazmayan yazar
üşenen yazar olabilir.
devamını gör...
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
tanım :formula 1 yarış araçlarının motor özellikleri
emniyet kemerlerimizi ve kaskımızı takmışsak formula 1 gezimiz başlıyor.
formula 1; tek kişilik, açık tekerlekli otomobil yarışlarının en yüksek düzeyini oluşturan yarışlar dizisidir.
isminin formula olmasının nedeni 2. dünya savaşından sonra motor üreticilerinin bir araya gelmesi ile aldıkları ortak kararlar ve uyulması zorunlu kuralları belirlemesi nedeniyledir.
formula 1 alınan ilk kararların adı olmasına karşın zaman içinde organizasyonun ismi olarak kalmıştır.
formula 1 in formülü yani takımların uymak zorunda oldukları kurallar her sene yeniden belirlenir. kuralların belirlenmesi oy çokluğu ile değil tüm takımların onaylaması ile olur.
yeni bir kural eklenecek ise tek bir muhalif oy olması bile o kuralın eklenmesine mani olur.
en son köklü değişiklikler 2014 yılında olmuştur. yapılan değişiklikler ile 6 silindirli ve 1600 cc motor kullanılması zorunlu hale gelmiştir
10 hatta 12 silindirli 3000 cc yi aşan hacimli araçlardan 1600 cc ye geçiş oldukça sıra dışı bir karardı. bu düşüş tek sene de olmamış olsa da formula 1 için alınmış ciddi riskli bir karardı. çünkü
1600 cc lik hibrid motorlu araçlar alıştığımız ve sevdiğimiz formula 1 araçlarından çok farklıydı. hem de bu fark o kadar belirgin ki, gözünüz kapalıyken bile anlayabilirsiniz. aşağı da 2013 yılı ve 2014 yılındaki formula 1 araçlarının çıkardıkları sesleri duyacaksınız.
2013 de azametle kükreyen o motor sesi gitmiş yerine yüksek sesle çalışan bir elektrik süpürgesi gelmiş gibi
biz büyüdük ve kirlendi dünya
nerede o eski f1 araçları
nostaljisi yerine şu soruyu sormak daha eğlenceli
iyi de nasıl oluyor?
geçtiğimiz yıllarda çoğu yarışta pist rekorları kırıldı.
1600 cc ile 340 km/h yaklaşan hızlara nasıl ulaşılıyor?
opel vectra 1.6 motorlu versiyonları mesela 100 hp güç üretiyor
f1 motoru nasıl 800 hatta 1000 hp gücü aynı hacimde üretiyor?
bu motorları bu kadar verimli yapan ne?
bu sorunun yanıtı birden çok birleşenli
ilk fark sıradan otomobillere göre formula 1 araçlarının verimlerindeki fark
sıradan otomobiller en iyi sürüş koşulların da yakıttan elde edilen gücün en fazla yüzde 30 unu tekrerleklere aktarabilirken formula 1 araçlarında bu oran yüzde 50 yi aşıyor.
arada yüzde 20 lik fark var diye düşünmeyin
50 30'dan yüzde 66 daha fazladır.
1600 cc ama verimlik açısından 2600 cc lik motordan alınabilecek güç elde ediliyor.
bu büyük bir fark.
tek fark bu değil tabi ki,
bu araçlar motor hacmi küçük olsa da çok fazla yakıt yakabiliyorlar.
standart bir 1.6 araba 100 km de 6-7 lt yakıt tüketirken
formula 1 aracları 100 km de 45-50 lt arası yakıt tüketir.
yani çok fazla yakıttan elde edilen güç çok verimli biçimde tekerlere iletildiği için f1 araçları bu kadar hızlı ve güçlüymüş.
burada iki sık bilinen yanlışı düzeltmek lazım.
formula 1 araçlarına yarış sırasında pit stoplarda yakıt takviyesi yapılmaz. bu motorun yüksek sıcaklığı ve olası riskler nedeniyle yasaktır. f1 araclarının deposu yarış öncesi doldurulur. ve mühürlenir. ek yakıt ya da katkı konulmaz.
formula 1 araçları jet yakıtı ya da ethanol gibi farklı yakıtlar kullanmaz. bizim normal araçlarda kullandığımız benzini kullanır.
f1 araclarının her yarış için 110 kg yakıt limiti vardır. birim lt değil kg. bunun nedeni hacmin ısıya göre değişmesi. her aracın yakıtı bir hacim ölçüsü olan litre yerine kg ile sınırlandırılmıştır. 110 kg benzin yaklaşık 157 lt eder. f1 yarışları genelde 305 km dir.
standart 1.6 araçlar 100 hp gucundeyken
f1 araçlarının nasıl onlardan 7- 10 kat kadar fazla güç üretiyor olduğu böylece
anlamış olduk.
çok yakıyor ve yaktığını tekere daha iyi iletebiliyor.
(son yıllarda hibrid motorlu f1 araclarının ortaya çıkması ile 160 hp de elektrik motorundan sürücünün istediğinde bir süre ilave edebileceği güç olduğunu da unutmayalım.)
peki bu nasıl olabiliyor?
formula 1 araçları nasıl aynı silindir hacmindeki motorlarla 7 kat fazla yakıtı yakabiliyor?
cevap yine çok katmanlı
1- ölü boşluklar neredeyse hiç yok.
formula bir araçları belirli ısı değerinde çalışmak üzere dizayn edilmiştir. motorları anahtarı çevirip çalıştıramazsınız. çünkü pistonlar hareket etmez. sadece pistonlar değil bir çok hareketli parça belirli bir ısı değerine ulaşıldığında metallerde oluşan genleşme sonrasında hareket edebilecek şekilde dizayn edilmiş. bunun için f1 araçlarının motoru yarış öncesi harici yöntemler ile ısıtılır. genleşme olduktan sonra motorun pistonlarının hareket edebileceği boşluk oluşur.
ölü hacim neredeyse yok diyordum ya! işte bu kadar yok :)
2-) f1 araclarının motor deviri çok yüksektir. dakika 18.000 devire kadar çıkan f1 araçları var. bizler araçlarımızı genelde 2500 3000 devirde kullanıyoruz
normal araçlardan 6 7 kat yakıtı aynı hacimde nasıl yakabildiğini bu sayede anladık.
1.6 lt hacmin neredeyse tamamını kullanıyor ve normal araçtan 5-6 kat daha fazla devir yapıyor.
bilale anlatır gibi anlatırsam hacim aynı ama f1 araçları pistonu 1.6 hacimle 5-6 defa inip kalkarak 8lt hacimde benzini yakarken
normal araçlar 1.6 lt nin 1480 lt ni kullanıp bir defa inip kalkıyor.
daha çok yakıt bu farklar sayesinde aynı hacimde yakılabilmiş oluyor.
peki bu nasıl sağlanıyor? nasıl bu kadar yüksek devire ulaşılabiliyor?
1- f1 araçlarının piston uzunluğu normal araçlara göre oldukça kısadır. inip çıkma mesafesi az olunca çok daha hızlı inip kalkabiliyorsun.
2- f1 araçlarının turbo besleme sistemleri normal araçlara göre oldukça gelişmiştir. hatta son yıllarda kullanılan turbo beslemede egoz gazlarının kinetik enerjisi dışında hibrit motorun güç ünitesinden alınan elektrik enerjisi de turbo fanın dönüşüne yardım etmektedir.
bu kadar fazla yakıtı bu kadar kısa süre de bu kadar yüksek verimde yakabilmek için ortama gelen oksijenin yeterli olması için çok sofistike turbo ünite ihtiyacı zaten tartışılmaz bir zorunluluk.
3- f1 araçları çok yüksek sıcaklık değerinde çalışır. çok yüksek derken hayal ettiğimizden çok daha yüksek. piston başlarında ısı 2700 dereceyi aşmaktadır. bu güneş yüzey sıcaklığının yarısına yakındır.
yani özetlersek f1 araçlarında yakıt özel dizayn edilmiş enjektörler ile genişliği fazla yüksekliği az neredeyse güneş kadar sıcak yanma odasına şahane biçimde havalandırılmış olarak püskürtürerek yakılır.
bu yüzden motor hem çok verimli, aynı zamanda çok hızlıdır.
madem f1 motorları bu kadar iyi neden normal araçlarımızda da bu motorları kullanmıyoruz?
çünkü çok pahalı
çünkü kullanılan malzeme 2700 derece sıcaklığa dayanabilmeli
her bir piston 4 fili havaya kaldıracak kadar güçlü olmalı
bu güç dakika da 18000 defa seni ittirdiği halde kırılmadan bükülmeden bu gücü diğer parçalara aktaracak kadar sağlam krank milin ve diğer aktarım organları olmalı.
tüm bunlar çok özel alaşımların ve çok birinci sınıf üretim tekniklerini gerekli kılıyor. bu yüzden oldukça maliyetli. bir f1 motoru 10 milyon dolardan fazla
tamam, fiat egea ya, polo'ya bu motordan koymayalım ama seri üretim olursa maliyetler düşer, bmv falan kullansın bu motoru
malesef o da pek mümkün değil. çünkü çok güçlü ve özel alaşımlar kullanılıyor olsa da bu motorların kullanım ömrü 5000 ile 10000 km arasında.
ve tüm bu sorunların yanında asıl büyük sorun bu araçlat çok ama çok fazla yakıyor.
tüp takarak falan bile kurtaramaz.
şöyle düşünelim
opel astranın deposu 56lt
f1 motoru 56 litre ile 100 km ancak gider.
her 100 km de bir depoyu fullemek, her 10000 km de bir motoru değiştirmek ve her motor değiştiğinde 10 milyon dolar vermek isteyen kimse olmayacağı için normal araçlara f1 motoru kullanmıyoruz
formula 1 aslında bir formül dedik. belirli kurallar çerçevesinde yapılan hız, dayanıklılık yarışı dedik ama neden bir formüle ihtiyaç duyulmuş?
"herkesin motoruna hiç kimse karışamaz."
"en hızlımız kim ise o kazanır?
neden denmiyor da; kanat açısı 30 derecenin üstüne çıkmayacak, yakıt deposu yerden şu kadar yüksekte olacak, pistonlarda sadece dökme demir ya da çelik kullanılacak, fren diski çapı şunu geçmeyecek vs gibi herşey belirli standartlar arasına sıkıştırılmış?
bu sorunun en güzel yanıtı
"kontrolsüz güç güç değildir."
ya da
"bu bir motor yarışı gladyatör dövüşü değil"
pilotların güvende olması
takımların ekonomik olarak bu işi sürdürülebilir biçimde devam ettirebilmesi için
yarış belirli çerçeve içinde yapılıyor.
en hızlı değil en iyi olan bulunmaya çalışılıyor.
araçlardan bahsettik birazda pilotlardan bahsedelim.
daracık bir kabinin içinde
yarı yatar vaziyette
kafasında 1 kg ayırdığın da bir kask ile
üzerinde 2 kat tulumla
yarış boyunca
yere doğru sürekli hissedilen 2-5 g arasında bir basınç altında ezilirken
her virajda sağa ya da sola 3-5 g hızında savrulma. her frende öne her gaza bastığında geriye doğru yapışma.
100 km den 0 a 2 sn de duruyor
0 dan 160 km'ye 4 sn de ulaşıyor.
korkunç bir basınç ile dayak söz konusu.
kafadaki kask bu dayak esnasında en çok zorlayan şeylerden biri. çünkü 1kg ağırlığında olsa da ağrılığı 5 kg dan fazla hissedildiği oluyor. bu yüzden f1 pilotları boyun kaslarını geliştirici egzersizleri yoğun olarak yaparlar. kafalarının kendisi ve kaskla birlikte 6, 5 kg olan ağırlığın virajlarda 30-40 kg olarak sağa ve sola doğru hareket etmeye çalışmasına engel olacak kas yapısı çok ama çok önemli
bunun için boyun etrafına ağırlık takımları takarak çalışıyorlar.
f1 pilotlarının çok iyi geliştirmeleri gereken bir diğer fiziksel özellik ise kardiyovasküler sistemleri
1.5 saatte yakın süreler boyunca hiç dinlenme imkanı olmadan 150-190 arası kalp atışı hızını tolerans göstermek oldukça zor.
bunun için bol bol koşu ve bisiklet antrenmanı yapıyorlar.
antrenman yaparken oldukça sistematik çalışmaları gerekiyor. çünkü f1 de her 1 kg fazlalık yarış için önemli
f1 pilotlarından bazıları bu duruma yakın zamanda isyan ettiler.
mark webber “beş yıldır yemek yemedim” diye tepki gösterdi.
ingiliz pilot jenson button ise “fitness antremanını seviyorum ama kilomu korumak için yapamayacağım şeyler var, karbonhidrat yiyemiyorum, kas yapamıyorum”
boyları 1.80 üzerinde olan f1 pilotlarının 72 kg ın üzerine çıkması hoş karşılanmıyor.
sauber-ferrari takımından nico hulkenberg kilo aldığı için sözleşmesi neredeyse fesh ediliyordu.
yani f1 pilotu olmak ozan tufan'ın yapabileceği bir iş değil. hem yarış anında hem yarış dışında yüksek adanmışlık istiyor
her takım 600 e yakın çalışanı ile her sene daha iyisi için mücadele ediyor.
hem birbirlerini ile hemde kendi çizdikleri çerçeve (formula) sınırları içinde kalıp sınırları aşmak için
centilmence ama rekabetci
emniyet kemerlerimizi ve kaskımızı takmışsak formula 1 gezimiz başlıyor.
formula 1; tek kişilik, açık tekerlekli otomobil yarışlarının en yüksek düzeyini oluşturan yarışlar dizisidir.
isminin formula olmasının nedeni 2. dünya savaşından sonra motor üreticilerinin bir araya gelmesi ile aldıkları ortak kararlar ve uyulması zorunlu kuralları belirlemesi nedeniyledir.
formula 1 alınan ilk kararların adı olmasına karşın zaman içinde organizasyonun ismi olarak kalmıştır.
formula 1 in formülü yani takımların uymak zorunda oldukları kurallar her sene yeniden belirlenir. kuralların belirlenmesi oy çokluğu ile değil tüm takımların onaylaması ile olur.
yeni bir kural eklenecek ise tek bir muhalif oy olması bile o kuralın eklenmesine mani olur.
en son köklü değişiklikler 2014 yılında olmuştur. yapılan değişiklikler ile 6 silindirli ve 1600 cc motor kullanılması zorunlu hale gelmiştir
10 hatta 12 silindirli 3000 cc yi aşan hacimli araçlardan 1600 cc ye geçiş oldukça sıra dışı bir karardı. bu düşüş tek sene de olmamış olsa da formula 1 için alınmış ciddi riskli bir karardı. çünkü
1600 cc lik hibrid motorlu araçlar alıştığımız ve sevdiğimiz formula 1 araçlarından çok farklıydı. hem de bu fark o kadar belirgin ki, gözünüz kapalıyken bile anlayabilirsiniz. aşağı da 2013 yılı ve 2014 yılındaki formula 1 araçlarının çıkardıkları sesleri duyacaksınız.
2013 de azametle kükreyen o motor sesi gitmiş yerine yüksek sesle çalışan bir elektrik süpürgesi gelmiş gibi
biz büyüdük ve kirlendi dünya
nerede o eski f1 araçları
nostaljisi yerine şu soruyu sormak daha eğlenceli
iyi de nasıl oluyor?
geçtiğimiz yıllarda çoğu yarışta pist rekorları kırıldı.
1600 cc ile 340 km/h yaklaşan hızlara nasıl ulaşılıyor?
opel vectra 1.6 motorlu versiyonları mesela 100 hp güç üretiyor
f1 motoru nasıl 800 hatta 1000 hp gücü aynı hacimde üretiyor?
bu motorları bu kadar verimli yapan ne?
bu sorunun yanıtı birden çok birleşenli
ilk fark sıradan otomobillere göre formula 1 araçlarının verimlerindeki fark
sıradan otomobiller en iyi sürüş koşulların da yakıttan elde edilen gücün en fazla yüzde 30 unu tekrerleklere aktarabilirken formula 1 araçlarında bu oran yüzde 50 yi aşıyor.
arada yüzde 20 lik fark var diye düşünmeyin
50 30'dan yüzde 66 daha fazladır.
1600 cc ama verimlik açısından 2600 cc lik motordan alınabilecek güç elde ediliyor.
bu büyük bir fark.
tek fark bu değil tabi ki,
bu araçlar motor hacmi küçük olsa da çok fazla yakıt yakabiliyorlar.
standart bir 1.6 araba 100 km de 6-7 lt yakıt tüketirken
formula 1 aracları 100 km de 45-50 lt arası yakıt tüketir.
yani çok fazla yakıttan elde edilen güç çok verimli biçimde tekerlere iletildiği için f1 araçları bu kadar hızlı ve güçlüymüş.
burada iki sık bilinen yanlışı düzeltmek lazım.
formula 1 araçlarına yarış sırasında pit stoplarda yakıt takviyesi yapılmaz. bu motorun yüksek sıcaklığı ve olası riskler nedeniyle yasaktır. f1 araclarının deposu yarış öncesi doldurulur. ve mühürlenir. ek yakıt ya da katkı konulmaz.
formula 1 araçları jet yakıtı ya da ethanol gibi farklı yakıtlar kullanmaz. bizim normal araçlarda kullandığımız benzini kullanır.
f1 araclarının her yarış için 110 kg yakıt limiti vardır. birim lt değil kg. bunun nedeni hacmin ısıya göre değişmesi. her aracın yakıtı bir hacim ölçüsü olan litre yerine kg ile sınırlandırılmıştır. 110 kg benzin yaklaşık 157 lt eder. f1 yarışları genelde 305 km dir.
standart 1.6 araçlar 100 hp gucundeyken
f1 araçlarının nasıl onlardan 7- 10 kat kadar fazla güç üretiyor olduğu böylece
anlamış olduk.
çok yakıyor ve yaktığını tekere daha iyi iletebiliyor.
(son yıllarda hibrid motorlu f1 araclarının ortaya çıkması ile 160 hp de elektrik motorundan sürücünün istediğinde bir süre ilave edebileceği güç olduğunu da unutmayalım.)
peki bu nasıl olabiliyor?
formula 1 araçları nasıl aynı silindir hacmindeki motorlarla 7 kat fazla yakıtı yakabiliyor?
cevap yine çok katmanlı
1- ölü boşluklar neredeyse hiç yok.
formula bir araçları belirli ısı değerinde çalışmak üzere dizayn edilmiştir. motorları anahtarı çevirip çalıştıramazsınız. çünkü pistonlar hareket etmez. sadece pistonlar değil bir çok hareketli parça belirli bir ısı değerine ulaşıldığında metallerde oluşan genleşme sonrasında hareket edebilecek şekilde dizayn edilmiş. bunun için f1 araçlarının motoru yarış öncesi harici yöntemler ile ısıtılır. genleşme olduktan sonra motorun pistonlarının hareket edebileceği boşluk oluşur.
ölü hacim neredeyse yok diyordum ya! işte bu kadar yok :)
2-) f1 araclarının motor deviri çok yüksektir. dakika 18.000 devire kadar çıkan f1 araçları var. bizler araçlarımızı genelde 2500 3000 devirde kullanıyoruz
normal araçlardan 6 7 kat yakıtı aynı hacimde nasıl yakabildiğini bu sayede anladık.
1.6 lt hacmin neredeyse tamamını kullanıyor ve normal araçtan 5-6 kat daha fazla devir yapıyor.
bilale anlatır gibi anlatırsam hacim aynı ama f1 araçları pistonu 1.6 hacimle 5-6 defa inip kalkarak 8lt hacimde benzini yakarken
normal araçlar 1.6 lt nin 1480 lt ni kullanıp bir defa inip kalkıyor.
daha çok yakıt bu farklar sayesinde aynı hacimde yakılabilmiş oluyor.
peki bu nasıl sağlanıyor? nasıl bu kadar yüksek devire ulaşılabiliyor?
1- f1 araçlarının piston uzunluğu normal araçlara göre oldukça kısadır. inip çıkma mesafesi az olunca çok daha hızlı inip kalkabiliyorsun.
2- f1 araçlarının turbo besleme sistemleri normal araçlara göre oldukça gelişmiştir. hatta son yıllarda kullanılan turbo beslemede egoz gazlarının kinetik enerjisi dışında hibrit motorun güç ünitesinden alınan elektrik enerjisi de turbo fanın dönüşüne yardım etmektedir.
bu kadar fazla yakıtı bu kadar kısa süre de bu kadar yüksek verimde yakabilmek için ortama gelen oksijenin yeterli olması için çok sofistike turbo ünite ihtiyacı zaten tartışılmaz bir zorunluluk.
3- f1 araçları çok yüksek sıcaklık değerinde çalışır. çok yüksek derken hayal ettiğimizden çok daha yüksek. piston başlarında ısı 2700 dereceyi aşmaktadır. bu güneş yüzey sıcaklığının yarısına yakındır.
yani özetlersek f1 araçlarında yakıt özel dizayn edilmiş enjektörler ile genişliği fazla yüksekliği az neredeyse güneş kadar sıcak yanma odasına şahane biçimde havalandırılmış olarak püskürtürerek yakılır.
bu yüzden motor hem çok verimli, aynı zamanda çok hızlıdır.
madem f1 motorları bu kadar iyi neden normal araçlarımızda da bu motorları kullanmıyoruz?
çünkü çok pahalı
çünkü kullanılan malzeme 2700 derece sıcaklığa dayanabilmeli
her bir piston 4 fili havaya kaldıracak kadar güçlü olmalı
bu güç dakika da 18000 defa seni ittirdiği halde kırılmadan bükülmeden bu gücü diğer parçalara aktaracak kadar sağlam krank milin ve diğer aktarım organları olmalı.
tüm bunlar çok özel alaşımların ve çok birinci sınıf üretim tekniklerini gerekli kılıyor. bu yüzden oldukça maliyetli. bir f1 motoru 10 milyon dolardan fazla
tamam, fiat egea ya, polo'ya bu motordan koymayalım ama seri üretim olursa maliyetler düşer, bmv falan kullansın bu motoru
malesef o da pek mümkün değil. çünkü çok güçlü ve özel alaşımlar kullanılıyor olsa da bu motorların kullanım ömrü 5000 ile 10000 km arasında.
ve tüm bu sorunların yanında asıl büyük sorun bu araçlat çok ama çok fazla yakıyor.
tüp takarak falan bile kurtaramaz.
şöyle düşünelim
opel astranın deposu 56lt
f1 motoru 56 litre ile 100 km ancak gider.
her 100 km de bir depoyu fullemek, her 10000 km de bir motoru değiştirmek ve her motor değiştiğinde 10 milyon dolar vermek isteyen kimse olmayacağı için normal araçlara f1 motoru kullanmıyoruz
formula 1 aslında bir formül dedik. belirli kurallar çerçevesinde yapılan hız, dayanıklılık yarışı dedik ama neden bir formüle ihtiyaç duyulmuş?
"herkesin motoruna hiç kimse karışamaz."
"en hızlımız kim ise o kazanır?
neden denmiyor da; kanat açısı 30 derecenin üstüne çıkmayacak, yakıt deposu yerden şu kadar yüksekte olacak, pistonlarda sadece dökme demir ya da çelik kullanılacak, fren diski çapı şunu geçmeyecek vs gibi herşey belirli standartlar arasına sıkıştırılmış?
bu sorunun en güzel yanıtı
"kontrolsüz güç güç değildir."
ya da
"bu bir motor yarışı gladyatör dövüşü değil"
pilotların güvende olması
takımların ekonomik olarak bu işi sürdürülebilir biçimde devam ettirebilmesi için
yarış belirli çerçeve içinde yapılıyor.
en hızlı değil en iyi olan bulunmaya çalışılıyor.
araçlardan bahsettik birazda pilotlardan bahsedelim.
daracık bir kabinin içinde
yarı yatar vaziyette
kafasında 1 kg ayırdığın da bir kask ile
üzerinde 2 kat tulumla
yarış boyunca
yere doğru sürekli hissedilen 2-5 g arasında bir basınç altında ezilirken
her virajda sağa ya da sola 3-5 g hızında savrulma. her frende öne her gaza bastığında geriye doğru yapışma.
100 km den 0 a 2 sn de duruyor
0 dan 160 km'ye 4 sn de ulaşıyor.
korkunç bir basınç ile dayak söz konusu.
kafadaki kask bu dayak esnasında en çok zorlayan şeylerden biri. çünkü 1kg ağırlığında olsa da ağrılığı 5 kg dan fazla hissedildiği oluyor. bu yüzden f1 pilotları boyun kaslarını geliştirici egzersizleri yoğun olarak yaparlar. kafalarının kendisi ve kaskla birlikte 6, 5 kg olan ağırlığın virajlarda 30-40 kg olarak sağa ve sola doğru hareket etmeye çalışmasına engel olacak kas yapısı çok ama çok önemli
bunun için boyun etrafına ağırlık takımları takarak çalışıyorlar.
f1 pilotlarının çok iyi geliştirmeleri gereken bir diğer fiziksel özellik ise kardiyovasküler sistemleri
1.5 saatte yakın süreler boyunca hiç dinlenme imkanı olmadan 150-190 arası kalp atışı hızını tolerans göstermek oldukça zor.
bunun için bol bol koşu ve bisiklet antrenmanı yapıyorlar.
antrenman yaparken oldukça sistematik çalışmaları gerekiyor. çünkü f1 de her 1 kg fazlalık yarış için önemli
f1 pilotlarından bazıları bu duruma yakın zamanda isyan ettiler.
mark webber “beş yıldır yemek yemedim” diye tepki gösterdi.
ingiliz pilot jenson button ise “fitness antremanını seviyorum ama kilomu korumak için yapamayacağım şeyler var, karbonhidrat yiyemiyorum, kas yapamıyorum”
boyları 1.80 üzerinde olan f1 pilotlarının 72 kg ın üzerine çıkması hoş karşılanmıyor.
sauber-ferrari takımından nico hulkenberg kilo aldığı için sözleşmesi neredeyse fesh ediliyordu.
yani f1 pilotu olmak ozan tufan'ın yapabileceği bir iş değil. hem yarış anında hem yarış dışında yüksek adanmışlık istiyor
her takım 600 e yakın çalışanı ile her sene daha iyisi için mücadele ediyor.
hem birbirlerini ile hemde kendi çizdikleri çerçeve (formula) sınırları içinde kalıp sınırları aşmak için
centilmence ama rekabetci
devamını gör...
kafa sözlük
bugün ekşi sözlükte 'kafa sözlük' başlığında içinde 2 adet ekran görüntüsü içeren entry okudum ve şaşırdım. tarafları tanımıyorum zaten yazacağım şey taraflarla alakalı değil. "kim haklı? kim haksız?" konusundan ziyade anladığım kadarıyla sözlük kullananların pek bilmediği bir durumdan bahsetmek istiyorum:
-fotoğrafın(özellikle özel bir fotoğrafın) izinsiz yayılması.
bakın "bu etik değil, ahlaki değil" kısımlarına girmeyeceğim. zaten bu tartışmaya açık bir konu da değil yalnız şöyle önemli bir durum var. böyle bir şey yaparken 2.5 yıllık hapis cezasını göze alarak yapın. yarın ağlayıp-sızlamak, uzlaşmaya çalışmak için çok geç olabilir.
bakın nokta atışı yazayım hatta: işi bilen bir davacı avukatı ile (tutuksuz yargılanıp) 2. celsede cezayı alırsınız. öyle "inkar ederim, yıllar sürer" falan diye düşünmeyin çünkü emsal dava çok fazla ve artık her şeyin tespiti çok kolay.
-fotoğrafın(özellikle özel bir fotoğrafın) izinsiz yayılması.
bakın "bu etik değil, ahlaki değil" kısımlarına girmeyeceğim. zaten bu tartışmaya açık bir konu da değil yalnız şöyle önemli bir durum var. böyle bir şey yaparken 2.5 yıllık hapis cezasını göze alarak yapın. yarın ağlayıp-sızlamak, uzlaşmaya çalışmak için çok geç olabilir.
bakın nokta atışı yazayım hatta: işi bilen bir davacı avukatı ile (tutuksuz yargılanıp) 2. celsede cezayı alırsınız. öyle "inkar ederim, yıllar sürer" falan diye düşünmeyin çünkü emsal dava çok fazla ve artık her şeyin tespiti çok kolay.
devamını gör...
lisede yaşanmış en garip olay
manyağın teki okulun tuvaletine bubi tuzağı kurmuştu. kapıyı açmanla b*k diye tabir ettiğimiz yığının yüzüne yapışacağı bir tuzak. müdür kim yaptıysa gelsin tebrik edicem, şimdiden diplomasını verelim demişti. resmen mühendislik harikası.
devamını gör...
sözlük radyosu
şu an barış mançodan nane limon kabuğunu çalıyor ve o kadar dipteyken nasıl da yüzümü güldürdü. buralar değerlendikçe değerleniyor gözümde.
devamını gör...
kilo almak
diyette bile başardığımdır,
artık kilo almanın vermenin kitabını yazacak kıvama geldiğim halde, yediğim herşeyin psikolojik etkilerine kadar bildiğim halde, beslenme şeklimi tamamen değiştiremiyorum, hala canım çayın yanında kurabiye, kek yemek istiyor...
sadece kilo vermek için diyet yapıyorum, zaten kilo versem de asla ince görünmüyorum, bunu nasıl beceriyorum bilmiyorum ama, ya kilo alıyorum, yada diyette olduğum için vermeye çalışıyorum,
evdekiler sürekli tatlı da yiyor, kızartma da yiyor, pilav hamur işi fiks yerler zaten herşeyle, herkes aynı duruyor, ne şişmanlıyorlar, ne zayıflıyorlar, o tartı salona geliyor bazen herkes çıkıyor tek tek, (ben hariç) hepsi aynı kilosunda, hele pandemide gece 12 de 3 te sofra kuruluyor, ben limonlu su, kahve sigara, aç aç, hep aç, zar zor 70-75 arası kilo bandımı, 65-70 arasına çektim, boyum 1,70 ama 60 kilo olmayı çok isterdim, şu an yine diyetteyim 70 kiloya dayanınca el mecbur, başlıyorum yine aynı telaşeye, diyet alışverişi, sebze yemekleri filan, ömrümü yedi bu kilo işleri benim ömrümü...
artık kilo almanın vermenin kitabını yazacak kıvama geldiğim halde, yediğim herşeyin psikolojik etkilerine kadar bildiğim halde, beslenme şeklimi tamamen değiştiremiyorum, hala canım çayın yanında kurabiye, kek yemek istiyor...
sadece kilo vermek için diyet yapıyorum, zaten kilo versem de asla ince görünmüyorum, bunu nasıl beceriyorum bilmiyorum ama, ya kilo alıyorum, yada diyette olduğum için vermeye çalışıyorum,
evdekiler sürekli tatlı da yiyor, kızartma da yiyor, pilav hamur işi fiks yerler zaten herşeyle, herkes aynı duruyor, ne şişmanlıyorlar, ne zayıflıyorlar, o tartı salona geliyor bazen herkes çıkıyor tek tek, (ben hariç) hepsi aynı kilosunda, hele pandemide gece 12 de 3 te sofra kuruluyor, ben limonlu su, kahve sigara, aç aç, hep aç, zar zor 70-75 arası kilo bandımı, 65-70 arasına çektim, boyum 1,70 ama 60 kilo olmayı çok isterdim, şu an yine diyetteyim 70 kiloya dayanınca el mecbur, başlıyorum yine aynı telaşeye, diyet alışverişi, sebze yemekleri filan, ömrümü yedi bu kilo işleri benim ömrümü...
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en yaşlı özelliği
cehenneme bile gitsem ayaklarım ve belim üşür.
devamını gör...
evlenmek
kişiler birbirine uygunsa cennet, değilse cehenneme dönüşen bir çeşit resmi sözleşmeli birliktelik.
devamını gör...
miserrimum est arbitrio alterius vivere
publilius syrus'un dilimize düşünceler olarak çevrilmiş sentences -ağırlıklı olarak sentences de publius cyrus olarak bilinir- isimli koleksiyonunda geçen latince deyiş. türkçe'ye çevrilmiş 4 varyasyonu bulunsa bile orijinale en yakın hali: "en büyük sefalet, başka bir iradeye bağlı yaşamaktır." olarak çevrilen versiyonudur. bendeki baskıda - les fables d'avianus'da da oldukça başarılı bir iş çıkarmış olan jules chenu çevirisi, bundan ötürü gandalfgillerden tarafından şiddetle önerilmektedir- 84. sayfada yer almakta. bir yaşamın ne kadar uzun sürdüğü değil o yaşamın ne kadarını kendi düşüncelerimiz doğrultusunda yaşadığımız önem arz eder. hep bir engel, bir çıkmaz ve boyun eğme durumu olacaktır şüphesiz ve kimine göre bu bazen biraz da gereklidir ama eğer bir seçim varsa ortada; insanın kendi aklından başka bir iradeye boyun eğip, başka birinin arzuları doğrultusunda yaşaması kadar üzücü bir sefalet söz konusu olamaz. syrus belki yazarken bunları kast etmiyordu ve ben bütünü ile yanlış anladım ki bu daima ihtimal dahilindedir ama bu yine de bir insanın bir başkasının düşünceleri altında bir başkasının hayatını yaşamasının ne denli kabul edilemez olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir.
meraklısı için kitabın tamamı: books.google.co.in/books?id...
meraklısı için kitabın tamamı: books.google.co.in/books?id...
devamını gör...
emily bronte
ingiliz roman yazarı ve şair. yazdığı tek roman olan uğultulu tepeler (wuthering heights) bugün ingiliz edebiyatının en önemli eserleri arasındadır. şiirdeki yeteneğinin ailesi tarafından keşfedilmesi sonucu kız kardeşleri charlotte ve anne ile beraber 1846'da ortak bir şiir kitabı yayınlamışlardır. 1847'de ise tek romanı olan uğultulu tepeler'i yayınlamıştır. emily bronte kız kardeşleri gibi sağlık konusunda şanssız bir isimdir, erkek kardeşinin cenazesinde başlayan soğuk algınlığı ilerleyerek 19 aralık 1948 yılında tüberküloz sebebiyle genç yaşta hayatını kaybetmesiyle sonuçlanmıştır. viktoria döneminde yaşadığı dikkate alınırsa, bu dönemin koşullarında uğultulu tepeler gibi kadının ön planda olduğu aşk, ihtiras, şiddet yönü bu kadar gerçekçi bir romana imza atması da şaşırtıcı ve bir o kadar takdir edilesi bir başarıdır.
devamını gör...