aşırı açık giyinen kadınların erkekleri tahrik etmesi
tamamen erkeklerin problemidir. biz kadınları ilgilendirmez.
...erkeklerin de nefsi olduğunu unutman...
ne ala memleket... "nefis" diye bir şey uydurmuşlar (evet, bence uydurma), onun arkasına saklanarak aslında kendilerine hak gördükleri her türlü taciz, tecavüz suçunu işliyorlar ve suçu da mağdur olan kadına atmaya çalışıyorlar. yemiyoruz biz bunu. en basit örneğini söyleyeyim; ben birden fazla kere tacize uğradım, hepsinde de istisnasız üzerimde pantolon ve tişört/gömlek vardı, boldu bunlar, hatlarım belli olmuyordu. açıkta bir yerim yoktu. dans falan da etmiyordum, işimi yapıyordum. bu mantığa göre benim tacize uğramamam lazımdı. demek ki o sözde nefsinize hakim olamamanız için bizim bir yerlerimizi teşhir etmemize gerek yokmuş.
ayrıca o nefsiniz size kuyumcu da soydurmalı bu mantığa göre. kuyumcu dizmiş bütün altınlarını ve takılarını vitrine, sergiliyor. neden girip çalmıyorsunuz? nefsinize nasıl hakim oluyorsunuz? ben söyleyeyim. kuyumcuyu soysan hapse gireceksin, bunu biliyorsun. o yüzden yemiyor hırsızlık yapmak. ama bir kadını taciz ettiğinde ceza almayacağını çok iyi biliyorsun. bu yüzden de kendine bunu hak görüyor, toplumsal bir tepki almanın önüne geçmek için de kendini nefsine hakim olamayan, aciz bir yaratık gibi lanse etmeye çalışıyorsun.
acizsin, evet. nefsin olduğu için değil, karakterin noksan olduğu için.
...erkeklerin de nefsi olduğunu unutman...
ne ala memleket... "nefis" diye bir şey uydurmuşlar (evet, bence uydurma), onun arkasına saklanarak aslında kendilerine hak gördükleri her türlü taciz, tecavüz suçunu işliyorlar ve suçu da mağdur olan kadına atmaya çalışıyorlar. yemiyoruz biz bunu. en basit örneğini söyleyeyim; ben birden fazla kere tacize uğradım, hepsinde de istisnasız üzerimde pantolon ve tişört/gömlek vardı, boldu bunlar, hatlarım belli olmuyordu. açıkta bir yerim yoktu. dans falan da etmiyordum, işimi yapıyordum. bu mantığa göre benim tacize uğramamam lazımdı. demek ki o sözde nefsinize hakim olamamanız için bizim bir yerlerimizi teşhir etmemize gerek yokmuş.
ayrıca o nefsiniz size kuyumcu da soydurmalı bu mantığa göre. kuyumcu dizmiş bütün altınlarını ve takılarını vitrine, sergiliyor. neden girip çalmıyorsunuz? nefsinize nasıl hakim oluyorsunuz? ben söyleyeyim. kuyumcuyu soysan hapse gireceksin, bunu biliyorsun. o yüzden yemiyor hırsızlık yapmak. ama bir kadını taciz ettiğinde ceza almayacağını çok iyi biliyorsun. bu yüzden de kendine bunu hak görüyor, toplumsal bir tepki almanın önüne geçmek için de kendini nefsine hakim olamayan, aciz bir yaratık gibi lanse etmeye çalışıyorsun.
acizsin, evet. nefsin olduğu için değil, karakterin noksan olduğu için.
devamını gör...
allahım sen sabır ver
(bkz: innallahe maassabirin)
devamını gör...
simyacı
bir düşü gerçekleştirme olasılığı yaşamı ilginçleştiriyor." paulo coelho/ simyacı
devamını gör...
mauritius cumhuriyeti
afrika'nın güney doğusunda, madagaskar'ın doğusunda bulunan, dört küçük adadan oluşan ülkedir.
başkenti port louis, yüzölçümü 2.040 km²'dir.
nüfusunun üçte ikisi hint kökenlidir. güney afrika cumhuriyeti vatandaşlarının en çok gittiği tatil yeridir.
başkenti port louis, yüzölçümü 2.040 km²'dir.
nüfusunun üçte ikisi hint kökenlidir. güney afrika cumhuriyeti vatandaşlarının en çok gittiği tatil yeridir.
devamını gör...
sevgilisi olmayan erkeğe aşık olamamak
bir kadına ne yapılıyorsa yine bir kadının yapıyor olması diyeceğim başlık. evli kadına yürüyen çok
bekar erkek görmedim, ama evli erkeğe yürüyen bekar ve evli çok kadın tanıdım malesef. tabi bazıları erkeğin ilişkisi olduğunu gizlemesi durumundan da kaynaklanıyor bazen. olayı neresinden tutarsan tut elinde kalıyor. başka bir kadını senin için terkeden erkek, yarın bir başkası için de seni terkeder.
yani diyeceğim o ki, kendi öz saygısı olan bir kadın gidip ilişkisi olan bir erkeğe his beslemez. bekar bütün erkeklerde yolu açık olsun. bence ilişkisi olmayan bir kadın çok da güzel aşık olur sevgilisi olmayan erkeğe. yeter ki kalpler bir olsun.
bekar erkek görmedim, ama evli erkeğe yürüyen bekar ve evli çok kadın tanıdım malesef. tabi bazıları erkeğin ilişkisi olduğunu gizlemesi durumundan da kaynaklanıyor bazen. olayı neresinden tutarsan tut elinde kalıyor. başka bir kadını senin için terkeden erkek, yarın bir başkası için de seni terkeder.
yani diyeceğim o ki, kendi öz saygısı olan bir kadın gidip ilişkisi olan bir erkeğe his beslemez. bekar bütün erkeklerde yolu açık olsun. bence ilişkisi olmayan bir kadın çok da güzel aşık olur sevgilisi olmayan erkeğe. yeter ki kalpler bir olsun.
devamını gör...
predestination
film zamansal paradoksu konu alıyor... türünün en iyisi. konusu ise;
bir gün bir yetimhaneye bir kız çocuğu bırakılır. yetimhanedekiler bu çocuğa jane adını verirler ve büyütürler. jane, bir gün okulda jim adlı bir adamla tanışır, aşık olurlar; fakat sonra tartışır ve ayrılırlar, ancak jane hamiledir. çocuğu doğurur ancak aynı akşam birisi hastaneye girip çocuğu çalar. jane ise çok hastalanır ve tek çare olarak doktor, jane'i kurtarmak için onu bütünüyle erkeğe çeviren bir operasyon yapar. jane, jim adını alır. bir gün barda birisiyle kavgaya girişir ve dayak yer, barmen yanına gelir ve der ki, "bu zamanda mutlu değil gibisin, benim bir zaman makinem var, geçmişe gitmek ister misin?". jim geçmişe gider ve orada jane adlı bir kızla tanışır, aşık olur ama sonra ayrılırlar. bir gün jane' in bebeği olduğunu öğrenir, gizlice gidip hastaneden çocuğu çalar ve zaman makinesiyle daha da geçmişe giderek onu bir yetimhaneye bırakır. daha sonra zaman geçer ve birkaç iş değiştirdikten sonra barmen olur. bir gün dayak yiyen jim ile karşılaşır ve yanında gidip der ki: 'bu zamanda mutlu değil gibisin, benim bir zaman makinem var, geçmişe gitmek ister misin?"
ethan hawke filme o kadar iyi bir hava katmış ki gözümü alamadım kendisinden. filme puanım 9/10.
bir gün bir yetimhaneye bir kız çocuğu bırakılır. yetimhanedekiler bu çocuğa jane adını verirler ve büyütürler. jane, bir gün okulda jim adlı bir adamla tanışır, aşık olurlar; fakat sonra tartışır ve ayrılırlar, ancak jane hamiledir. çocuğu doğurur ancak aynı akşam birisi hastaneye girip çocuğu çalar. jane ise çok hastalanır ve tek çare olarak doktor, jane'i kurtarmak için onu bütünüyle erkeğe çeviren bir operasyon yapar. jane, jim adını alır. bir gün barda birisiyle kavgaya girişir ve dayak yer, barmen yanına gelir ve der ki, "bu zamanda mutlu değil gibisin, benim bir zaman makinem var, geçmişe gitmek ister misin?". jim geçmişe gider ve orada jane adlı bir kızla tanışır, aşık olur ama sonra ayrılırlar. bir gün jane' in bebeği olduğunu öğrenir, gizlice gidip hastaneden çocuğu çalar ve zaman makinesiyle daha da geçmişe giderek onu bir yetimhaneye bırakır. daha sonra zaman geçer ve birkaç iş değiştirdikten sonra barmen olur. bir gün dayak yiyen jim ile karşılaşır ve yanında gidip der ki: 'bu zamanda mutlu değil gibisin, benim bir zaman makinem var, geçmişe gitmek ister misin?"
ethan hawke filme o kadar iyi bir hava katmış ki gözümü alamadım kendisinden. filme puanım 9/10.
devamını gör...
biri var
artık yok :) bırakın dostlar başa bela bu işler.
devamını gör...
uçurum kenarından atlayacak kişiye söylenecek son söz
dur beraber atlayalım.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
çizgiler taştı.. kılıçlar çekildi..
tahammül sınırına gelip 'ayıp olmuyor mu' deme vakti. sınırda bile bekletilmek çıldırmanın kaçıncı seviyesi. onca seviyesizliğin içinde seviyeli olmanı beklerler bir de.
sorunu defalarca dile getirip uygun bir cevap alamamak.
- yardımcı olamadık başka bir probleminiz varsa ana menüye dönüp tekrar tuşlama yapınız.
+durun söylediklerim daha bitmedi.. derken ciddeye alınmamış, konuşmanız yarıda kesilmiştir. umutla dinleneceğiniz, probleminizi çözüme kavuşturacak yeni bir kurtarıcıya ihtiyaç vardır. doğru tuşlamayı yaparsan uygun sunucuya ulaşacaksın vaadinde bulunuyorlar. sabırla dinle şu berbat müziği konuşan yapay zekayı. duygusuz, tepkisiz sanki sen yoksun orada.
kapat telefonu.. yine bağlanamadı.
tahammül sınırına gelip 'ayıp olmuyor mu' deme vakti. sınırda bile bekletilmek çıldırmanın kaçıncı seviyesi. onca seviyesizliğin içinde seviyeli olmanı beklerler bir de.
sorunu defalarca dile getirip uygun bir cevap alamamak.
- yardımcı olamadık başka bir probleminiz varsa ana menüye dönüp tekrar tuşlama yapınız.
+durun söylediklerim daha bitmedi.. derken ciddeye alınmamış, konuşmanız yarıda kesilmiştir. umutla dinleneceğiniz, probleminizi çözüme kavuşturacak yeni bir kurtarıcıya ihtiyaç vardır. doğru tuşlamayı yaparsan uygun sunucuya ulaşacaksın vaadinde bulunuyorlar. sabırla dinle şu berbat müziği konuşan yapay zekayı. duygusuz, tepkisiz sanki sen yoksun orada.
kapat telefonu.. yine bağlanamadı.
devamını gör...
düşün ki tanrı bunu okuyor
eğer varsan cidden işsizsin. canlıların acı çekmesini izlemek hoşuna mı gidiyor? egonu mu tatmin ediyorsun? tamam en güçlüsü sensin, aferin sana!
devamını gör...
iş bulamayan kişilerin polis olması
sırf bu sorun yüzünden bekçilik mesleğini çıkarmadılarsa ben de bir şey bilmiyorum.
-yahu her yer polis doldu taştı göze batmaya başladı!
-ee bundan sonrakileri bekçi yapalım gece gezsinler göze de batmazlar.
-süper fikir başganım.
-yahu her yer polis doldu taştı göze batmaya başladı!
-ee bundan sonrakileri bekçi yapalım gece gezsinler göze de batmazlar.
-süper fikir başganım.
devamını gör...
lost
geçen ay dizi açlığım bastırdığında "şunu izleyeli yıllar oldu bölümleri bile hatırlamıyorum! haydi bir daha izleyim baalım!" deyü iç alemimde enteresan bir monolog yaşadım.
lost ilk sezonlarda ardı ardına hiç durmadan merakla ve tarifsiz bir keyifle izlenilen sonlara doğru senaristlerin birbirine bakıp ee şimdi ne yapacaz, bakma bana öyle fikir ver lan..
dediği bir seridir. gizem ve merak ilk sezonlarda kaf dağına çıkarılıp son sezonlarda yerin dibine sokulur. bunun en büyük sebebi ise maalesef çıkılan yolda plan yapmaktan geçer.
spoiler alert
elbette büyük bir sawyer and juliet hayranı olarak final de ikisini birlikte görmek bütün sezonda en çok tatmin olduğum sahnelerden biriydi her zaman. çünkü juliet in ölümünde içime öküz oturmuştu.
her ne kadar kate sawyer ın karakterine yakın dahi olsa juliet kadınlığı ve sawyer ın içten içe her zaman istediği yuva hissini yaşatan tam manasıyla bir kadındı. bu yüzden klişeleşmiş karakter birleşmeleri yerine senaristlerin sawyer ve juliet gibi uyumsuz ama uyumlu iki karakter dizide birleştirmeleri insanın romantik açıdan tatmin etmiştir.
lost ilk sezonlarda ardı ardına hiç durmadan merakla ve tarifsiz bir keyifle izlenilen sonlara doğru senaristlerin birbirine bakıp ee şimdi ne yapacaz, bakma bana öyle fikir ver lan..
dediği bir seridir. gizem ve merak ilk sezonlarda kaf dağına çıkarılıp son sezonlarda yerin dibine sokulur. bunun en büyük sebebi ise maalesef çıkılan yolda plan yapmaktan geçer.
spoiler alert
elbette büyük bir sawyer and juliet hayranı olarak final de ikisini birlikte görmek bütün sezonda en çok tatmin olduğum sahnelerden biriydi her zaman. çünkü juliet in ölümünde içime öküz oturmuştu.
her ne kadar kate sawyer ın karakterine yakın dahi olsa juliet kadınlığı ve sawyer ın içten içe her zaman istediği yuva hissini yaşatan tam manasıyla bir kadındı. bu yüzden klişeleşmiş karakter birleşmeleri yerine senaristlerin sawyer ve juliet gibi uyumsuz ama uyumlu iki karakter dizide birleştirmeleri insanın romantik açıdan tatmin etmiştir.
devamını gör...
ahmet telli
devamını gör...
normal sözlük yazarları edebiyat topluluğu
beklediğim başlıktır. edebiyatla ilgilenen, okuyan herkese saygım büyük.
devamını gör...
çoluğunun çocuğunun rızkını kafa store'da yiyen yazar
ders çalışmayıp buralarda takıldığım için benimdir bu, özür dilerim evlatlarım.
devamını gör...
köpek kalbi
yeni biten, bir ilginç kitaptır.
hikayesi baya da bir enteresan. bir kitap üzerine kaç enrry girilebilir ? aynı hikayeden kaç farklı bakış açısı çıkarılabilir ? ucu açık bu soruları sormayı bırakıp kitaba geçelim...
hikaye, yaralı bir sokak köpeğinin ideal sovyet proleterya ve günlük yaşamına eleştirileri ile başlıyor. bu betimlemeler, köpeğin üzerine kaynar su dökme, kalitesiz beslenme, vb. birtakım şeyler. iyi kalpli bir sovyet beyefendisin olaya dahil olması işleri biraz ilginçleştiriyor. insanlık ölmemiş yahu diyerek içimize akan o ılık sevgi damlaları, ilerleyen paragraflarda olayları farklı bir deli/dahi doktor hikâyesine getiriyor ( yanlış bakmadıysam bulgakov'un tıp ihtisası var. bu da okurken zevki arttırabilecek bir dipnot olarak burada dursun ) sonraki diyalog ve yaşanan olaylarda hem bir insanlık eleştirisi yapılıyor, hem de sisteme sağlam eleştirilerde bulunuyor yazarımız. bir köpek hayal edin ve sadakatini ve isteklerinin ne kadar basit olduğunu şu satırları okurken düşünün. bu köpeğjmiz insan olsa nasıl bir değişim yaşar ? sadık dostumuz ne kadar çirkinleşebilir ? bu ve daha detaylı, farklı farklı düşünceler zihninizde güzel bir egzersizi tetikleyebilir.
ayrıca şahsi kanaat olmakla beraber, george orwell hayvan çiftliği kitabından sonra fabl türünde, okumaktan en çok zevk aldığım politik eleştiri kitabı budur diyebilirim. şu an için 2. sıra bu ama sonra değişebilir mi ? değişebilir efendim.
hikayesi baya da bir enteresan. bir kitap üzerine kaç enrry girilebilir ? aynı hikayeden kaç farklı bakış açısı çıkarılabilir ? ucu açık bu soruları sormayı bırakıp kitaba geçelim...
hikaye, yaralı bir sokak köpeğinin ideal sovyet proleterya ve günlük yaşamına eleştirileri ile başlıyor. bu betimlemeler, köpeğin üzerine kaynar su dökme, kalitesiz beslenme, vb. birtakım şeyler. iyi kalpli bir sovyet beyefendisin olaya dahil olması işleri biraz ilginçleştiriyor. insanlık ölmemiş yahu diyerek içimize akan o ılık sevgi damlaları, ilerleyen paragraflarda olayları farklı bir deli/dahi doktor hikâyesine getiriyor ( yanlış bakmadıysam bulgakov'un tıp ihtisası var. bu da okurken zevki arttırabilecek bir dipnot olarak burada dursun ) sonraki diyalog ve yaşanan olaylarda hem bir insanlık eleştirisi yapılıyor, hem de sisteme sağlam eleştirilerde bulunuyor yazarımız. bir köpek hayal edin ve sadakatini ve isteklerinin ne kadar basit olduğunu şu satırları okurken düşünün. bu köpeğjmiz insan olsa nasıl bir değişim yaşar ? sadık dostumuz ne kadar çirkinleşebilir ? bu ve daha detaylı, farklı farklı düşünceler zihninizde güzel bir egzersizi tetikleyebilir.
ayrıca şahsi kanaat olmakla beraber, george orwell hayvan çiftliği kitabından sonra fabl türünde, okumaktan en çok zevk aldığım politik eleştiri kitabı budur diyebilirim. şu an için 2. sıra bu ama sonra değişebilir mi ? değişebilir efendim.
devamını gör...
sürur
dilimize arapça'dan gelip yerleşen, söyleyişi mükemmel sevinç, mutluluk duygusu anlamına gelen kelimedir.
devamını gör...