oldukça saçma bir gelenektir.

genellikle hala, dayı, amca, teyze çocukları arasında yapılır.
devamını gör...

mesut süre'dir.

ben de giyerim ama bende onda durduğu gibi durmuyor. 2 metre bir adam takım elbisenin altına rengarenk çoraplar giyiyor. hatta ben onların kilotlu olduğunu düşünüyorum hahah. (kusura bakma mesutcuğum hayallerimin önüne geçemezsin.)

t: ruhunun rengini bir şekilde göstermeyi başaran insan.
devamını gör...

willoughby yasası
birine bir makinenin çalışmadığını kanıtlamaya çalışırsanız makine o anda çalışmaya başlayacaktır.

murphy 4 numaralı ölçüt
ne zaman bir işi yapmaya karar verirseniz, o anda yapmanız gereken bir başka iş çıkacaktır.
devamını gör...

insan ve hayvan bağırsaklarına yerleşen bir bakteri çeşididir. 100'den fazla çeşidi vardır. pastörize edilmemiş süt, gübre kullanılan yeşil yapraklı sebzeler ve iyi pişmemiş çiğ tavukta bulunabilir. kusma, şiddetli mide krampları ve ishale sebep olarak tehlikeli bir hale de bürünebilir. bağırsak enfeksiyonlarının yüzde 75'ine sebep olan bakteridir.
devamını gör...

sanki hiçbir şey gitmiyor yolunda,
çıkardım maskemi o da kolumda,
yapmak istemem şükürsüzlük amma,
güzel şeyler olsun artık, tak etti canıma.
devamını gör...

otizm , uyaran eksikliği ve mental retardasyonun tanılanmasında aranan bulgulardan birisidir. kişi iletişim amacı olmaksızın sesleri, heceleri ve cümleleri tekrar eder. özellikle stres durumu arttığında ekolalide artış gösterir. özellikle otizmli çocuklar anlamlandıramadıkları kelimeleri tekrar etme eğilimi gösterirler ve bu şekilde o kelimeyi yada kavramı anlamlandırmaya çalışırlar. ekolali, öğrenciler ile iletişim kurmamız konusunda ciddi problem teşkil eder bu sebeple azaltmaya çalışırız. ekolali yapan çocukların tablet,telefon ve televizyon gibi teknoloji cihazlardan uzak tutulması son derece önem arz eder. etkinlik icerisinde kullanmak için çocuk şarkıları seçilirkende aynı kelimelerin yada cümlelerin çok sık tekrar edildiği şarkılardan mümkün mertebe uzak durulması önerilir. çocuklar ezber diyalogları sürdürme noktasında ısrarcı olacağı için günlük konuşma dilinde mümkün mertebe aynı soruları alternatif cümleler ile sormak gereklidir.
devamını gör...

hiçbir şey yapmamak. üzgünken öylece oturan insan.
devamını gör...

(bkz: hele hele)
devamını gör...

edit: kendisini 1 kg 300 gram kadarken bahçeye bağlayan iğrenç insanların elinden alıp günlerce veterinerde serum verdirerek yaşamasına vesile olduk. tür takıntılı ırkçı bir hayvansever gibi algılanmak istemediğimden eklemeliydim. (bkz: satın alma sahiplen)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

lavanta ve papatya.
devamını gör...

profosyonel örgücü olan annem sayesinde ilkokulda iken öğrendiğim el işi.
ortaokulda kendi ördüğüm kazağı giymişliğim var.
çok cici bebek yeleği örerim.
bebeği olacak olan yazsın.
devamını gör...

standart mercimek çorbasının lezzetini arttıracak detaylardır. mesela kemik suyuyla yapıp üzerine yağda yakılmış pul biber gezdirilmesi çorbayı kesinlikle bir üst noktaya çıkaracaktır.
devamını gör...

#hesita ukdesidir
küçükken ne güzeldi yollardik birbirimize mesafeler uzak değildi ama yazardım sonra verirdik eve gidince oku derdik aşırı heyecanlı olurdu sonra oda sana yazardı ne güzeldi be çocukluk.simdi yine istiyorum bir mektup arkadaşım olsun ama cesaret edemiyorum şartlar değişti çünkü heran bir katil sapik çıkabilir karşına.neyse vazgeçtim bu isteğinden tırstım biraz.
devamını gör...

çift tıkla tanım beğenme özelliğinden dolayı, bazen kontrolüm dışında beğeni verdiğim için "aaa ben bunu beğenmedim ki, yok canım daha neler, ben beğenmedim elim beğenmiş" diyerek geri alıyorum.

tanım: kendine göre bir nedene sahip yazardır.
devamını gör...

daha fazla gezmek, daha çok görmek isterdim...
devamını gör...

tuz daha bozulmamış gerçi ama karede ne işi var ben de bilmiyorum..

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sadrazam damad ibrahim paşa ve budin beylerbeyi tiryaki hasan paşanın 14 ağustos - 30 kasım 1600 tarihleri arasında süren seferidir.

ibrahim paşa 3 ay 17 gün sürecek kanije seferi için belgrad'dan ayrıldı. 22 ağustosta essek'e geldi. aynı gün budin beylerbeyi tiryaki hasan paşa emrindeki birliklerle orduya katıldı. hasan paşa, peç yakınlarında baranyavar'da bir alman ordusunu yok etmişti.
essek'te toplanan harp divanında hasan paşa kanijenin üzerine yürünmesini teklif etti. kendinden daha tecrübeli bir asker olan hasan paşanın sözünü dinleyen ibrahim paşa bu teklifi kabul etti.

ibahim paşa ve ordusu kanije üzerine yürürken karşılarına çıkan babofca kalesini 3 günlük bir muhasarnın ardından aldı. drava boyundaki bu kale birkaç sene evvel almanların eline geçmişti. tiryaki hasan paşa babofça da ordudan ayrıldı. ibrahim paşa onu budin beylerbeyi tayin etmişti. aynı zamanda rumeli beylerbeyi olan ve gelecekte sadrazam olacak olan lala mehmet paşa budin'den ayrıldı ve ibrahim paşanın ordusuna katıldı. kanijeye gelirken sınırdaki iki kaleyi daha kuşattı ve fethetti. ardından 10 gün sonra orduy-ı hümayun 10 eylül günü kanijeye ulaştılar ve 40 gün sürecek olan kanije muhasarası başladı.

türklerin "kanije", macarların "nagy-kanisza" almanların "gross-kanisa" dedikleri bu son derece müsthkem kalesiyle meşhur mühim şehir, balaton gölü ile drava nehri arasındadır. vaktiyle türkler'de iken almanların eline geçmiştir.

muhasaranın 13. gününde, 24 eylülde kanije barut mahzeninin havaya uçurulması, kalenin fethine giden yolda en önemli olaydır diyebiliriz. bu hadise türk milletinin kahramanlık destanları arasında yerini almıştır. şöyle ki: kanije'de esir tutalan 170 türk vardı. bunların içinde türk kadın ve çocuklar da bulunuyordu. almanlar, muhasara başlayınca bunları barut mahzeninin yanına toplu bir şekilde hapsetmiş ve kalede herhangi bir sabotaj ihtimalinin önüne geçmek istemişlerdir. tabi bunu yaparken doğal olarak türklerin, kendi hayatlarını ve çocuklarının hayatını dahi düşünmeden baruthaneyi patlatabileceklerini hesap etmemişlerdi.

fakat akla getirilmeyen hiç getirilmeyen o ihtimal vuku buldu. türkler mahzeni ateşe verip havaya uçurdular, tabi içlerinde kendileri de havaya uçtular. almanlar bu olayın neticesinde barutsuz kaldılar ve bütün alman topları sustu. yalnızca tüfek ateşiyle karşılık vermeye başladılar. fakat 7 ekimde 100 top taşıyan 40 bin kişilik bir alman ordusunun kanijeye gelmesi, türklerin durumunu sarstı ve kanijenin fethini geciktirdi. lorraine dukası prens emmanuel mercouer'ün kumanda ettiği bu ordu, türklere karşı taarruza geçti. yeniçeriler kaçıştılar fakat tımarlı sipahiler ve budin birlikleri şiddetle karşı koydular ve prens ağır zayiat vererek kanijeyi kaderine terk ederek kendi canını zor kurtardı.

22 ekimde kanije, teslim olmaya karar verdi. teslim şartlarına göre kalede bulunan 76 top haricinde herşeyi alabileceklerdi. alman tarihçi hammer'ın aktardığına göre almanlar, çocuk beşiklerine ve tavuk kafeslerine kadar her şeylerini aldılar ve sukunetle kendilerini seyreden türk ordusunun arasından geçip gittilerç yine hammer'a göre türkler eşyalarını taşıyabilsinler diye almanlar'a birkaç tane deve hediye ettiler.

kanijenin düşmesi üzerine civardaki birkaç kale de kendiliğinden teslim oldu. bu suretle almanlardan eğri ve kanije gibi iki kale fethedilmiş fakat estergon ve yanık gibi iki mühim kale de kaybedilmişti. ibrahm paşa kanijeyi eyalet merkezi yaptı. peç, sigetvar, osiek ve sikloş sancakları, budin eyaletinden alınıp, kanije eyaletine bağlandı. köstendil sancak beyi arnavut hasan bey ilk kanije beylerbeyi oldu. kanije'ye 5 bin askerden oluşan bir garnizon tahsis edildi. daha sonra ibrahim paşa bu eyalete daha tecrübeli birini getirmek istedi ve budin beylerbeyi tiryaki hasan paşa kanije beylerbeyi olarak buraya verildi.

kanije'de büyük bir camii inşa edildi. bu mühim fetih, istanbul'da ve diğer eyaletlerde üç gün üç gece şenlik yapılarak kutlandı.
devamını gör...

buyrunn?? arkadaşlarım tarafından linçlensem de aslaa bırakmam bunu. insan rahatlıyor valla. deneyin. hele bir de bağıra bağıra söylüyosun, dert tasa kalmıyor.
devamını gör...

bir robert seethaler romanıdır.

daha sonra kendisi hakkında bir tanım yazmayan düşündüğüm için uzun uzun yazarı anlatmayacağım ama hızlı okunan ve etkileyiciliği üst düzey romanlar okumak istiyorsanız bence robert seethaler’in toprak, bütün bir ömür, tütüncü çırağı romanlarına bir göz atın.

bu kitap bir besteci ve orkestra şefi olan gustav mahler’in son seyahatini yani belki de son senfonisini anlatıyor. gustav mahler 14 kardeşinin sekizini çok küçük yaşta kaybedip ölümle erken tanışan, ilk konserini 14 yaşında veren, kendinden 20 yaş küçük eşinden olan kızlarından birini difteri yüzünden kaybeden bir müzisyen. ve yaşadığı bunca şeyi müzikle tedavi etmeye çalışan bir dahi.

kitap büyük müzik dahisinin son gemi seyahatini anlatırken geri dönüşlerle müzisyenin hayatına da derin bakışlar atıyor. gemide büyük saygı gören müzisyeni ise ara ara gemide çalışan ve onun hizmetine tahsis edilen bir çocuk ile sohbet ederken görüyoruz. bu bir tesadüf olmasa gerek.

mahler öldüğünde sadece elli yaşındaydı ama sanki yüzyıllar boyunca bu dünya üzerinde kalmış gibi yaşadı ve eserler bıraktı. nasıl bir müzik tutkusu olduğunu anlamak için hayatına bakmak yeterlidir belki ama ölmeden önce söylediği son sözler de bize bir ipucu verecektir:

mozart, mozart.”
devamını gör...

yahu burası bir paylaşım ve bilgi platformu, paylaşmak beğeni isteği, takdir isteği doğurur. bunun yapılması da arkadaşça bir yaklaşımdır. ayrıca kimin kimi göreceğin belli olmaz, farklı gezegenlerde yaşamıyoruz sonuçta. bu objektif bir yorum olup yukardaki sevgili yazarın yakın zamanda nickaltıma yorum yapmasıyla bir alakası yoktur, paranoyak ettiniz beni be.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim