pollyanna
çocukluğumun kitabıdır.
bu yazıya başlamadan önce içimde bir tedirginlikle oturdum bilgisayarın başına. insanların ömrüleri boyunca duyduğu ama çoğunun okumadığı, hatta varlığından bile haberdar olmadığı bir kitaptan bahsetmek enikonu zor işti. ama kimse okumak istemese de yazdığım yazıyı en azından pollyanna adını bir kez daha görmelerine vesile olabilecektim. pollyanacılığın ne lüzumu var diyebilirsin elbette ama ben yine de bu “mutluluk oyunu”nu bir kez de burada deneyeyim.
eleanor h. porter’ın pollyana’sı 29 yıl önce bir yılbaşı arefesinde ve bir paket içinde annem tarafından bana verildiğinde, ben kemalletin tuğcu’yla akşamları , ışıklar sönmeden önce uzun, kasvetli ama bir o kadar da keyifli okuma saatleri geçiriyordum. pollyannayla tanışmam yeni yılın başlamasıyla aynı zamanlara denk geldi. tuğcu’nun verdiği karamsarlıktan sonra pollyanna’nın bazen sinir bozucu olabilen iyimserliği bende garip bir etki bıraktı. henüz sekiz yaşında bir çocuktum ve pollyanna’nın 250 sayfaya varan öyküsünü üç günde yalayıp yuttum. o zamanlar onca mantıklı gelen iyimserliği, tevekkülü şimdi bana biraz gereksiz ve romantik görünse de pollyanna’ya duyduğum sevgi asla azalmadı.
kendine hediye edilen koltuk değneklerine bile sevinebilen, bir araba kazası sonucu felç olduğu zaman bile iyi bir yan arayan ve ne gariptir ki bulabilen bu sarı saçlı sevimli 11 yaşındaki kız bu haliyle takdire şayandır.
porter’ın 1913 yılında yazdığı roman 58 yıl sonra temel gürsu tarafından filme alındı ve herkes bu filmi çok iyi hatırlar, izlediğim zaman beni hayalkırıklığına uğratan, zihnimdeki pollyanna görüntüsüne saldıran bir film olmsına rağmen garip bir tezatla birkaç kez zevkle izlediğim bir filmdir “hayat sevince güzel”. eleanor h. porter’a en ufak bir gönderme yoktur filmde, bir ahde vefa örneği bekler insan izlerken, en azından evdeki kütüphanede bir pollyana olsun ister ama yoktur. pollyanna’nın hikayesini anlatmanın gereği yok, siz zaten zeynep değirmencioğlu’nu izlediniz.
eleanor h. porter’a yapılan bu haksızlık sadece bu filmle sınırlı değildir kanımca. kendi gibi bazı yazarların da başına gelmiştir bu musibet. örneğin pinokyo, frankenstein, oblomov, don quiotte, moby dick; pollyanna gibi yazarlarını gölgede bırakan kahramanlardır ama iyi yanından bakarsak, bizim gibi onları yad edecek okurları her dönem olmuştur.
bu yazıya başlamadan önce içimde bir tedirginlikle oturdum bilgisayarın başına. insanların ömrüleri boyunca duyduğu ama çoğunun okumadığı, hatta varlığından bile haberdar olmadığı bir kitaptan bahsetmek enikonu zor işti. ama kimse okumak istemese de yazdığım yazıyı en azından pollyanna adını bir kez daha görmelerine vesile olabilecektim. pollyanacılığın ne lüzumu var diyebilirsin elbette ama ben yine de bu “mutluluk oyunu”nu bir kez de burada deneyeyim.
eleanor h. porter’ın pollyana’sı 29 yıl önce bir yılbaşı arefesinde ve bir paket içinde annem tarafından bana verildiğinde, ben kemalletin tuğcu’yla akşamları , ışıklar sönmeden önce uzun, kasvetli ama bir o kadar da keyifli okuma saatleri geçiriyordum. pollyannayla tanışmam yeni yılın başlamasıyla aynı zamanlara denk geldi. tuğcu’nun verdiği karamsarlıktan sonra pollyanna’nın bazen sinir bozucu olabilen iyimserliği bende garip bir etki bıraktı. henüz sekiz yaşında bir çocuktum ve pollyanna’nın 250 sayfaya varan öyküsünü üç günde yalayıp yuttum. o zamanlar onca mantıklı gelen iyimserliği, tevekkülü şimdi bana biraz gereksiz ve romantik görünse de pollyanna’ya duyduğum sevgi asla azalmadı.
kendine hediye edilen koltuk değneklerine bile sevinebilen, bir araba kazası sonucu felç olduğu zaman bile iyi bir yan arayan ve ne gariptir ki bulabilen bu sarı saçlı sevimli 11 yaşındaki kız bu haliyle takdire şayandır.
porter’ın 1913 yılında yazdığı roman 58 yıl sonra temel gürsu tarafından filme alındı ve herkes bu filmi çok iyi hatırlar, izlediğim zaman beni hayalkırıklığına uğratan, zihnimdeki pollyanna görüntüsüne saldıran bir film olmsına rağmen garip bir tezatla birkaç kez zevkle izlediğim bir filmdir “hayat sevince güzel”. eleanor h. porter’a en ufak bir gönderme yoktur filmde, bir ahde vefa örneği bekler insan izlerken, en azından evdeki kütüphanede bir pollyana olsun ister ama yoktur. pollyanna’nın hikayesini anlatmanın gereği yok, siz zaten zeynep değirmencioğlu’nu izlediniz.
eleanor h. porter’a yapılan bu haksızlık sadece bu filmle sınırlı değildir kanımca. kendi gibi bazı yazarların da başına gelmiştir bu musibet. örneğin pinokyo, frankenstein, oblomov, don quiotte, moby dick; pollyanna gibi yazarlarını gölgede bırakan kahramanlardır ama iyi yanından bakarsak, bizim gibi onları yad edecek okurları her dönem olmuştur.
devamını gör...
kâfi
yeterli, yetecek ölçüde olmak anlamına gelir. bardağına bir içecek doldurduğunuz kişinin söylediği, daha bardak dolmadan aniden durmanızı sebep olan sözcüktür. ince "a" ile telafuz edilmediğinde anlamını yitirir. kağıt derken kullandığımız "â" ile kullanmalısınız. sanırım bu kadar açıklama kâfi.
devamını gör...
aktroll
ülkenin kanayan yarasıdır.
devamını gör...
salo ya da sodom'un 120 günü
insanın içinde eski bir şeyleri uyandıran film. film hakkında genel kanı rahatsız edici olduğu yönünde fakat ben farklı bir açıdan yaklaşmayı tercih ediyorum. psikolojik ve fiziksel şiddet içerikli sahneleri izlerken bir çoğunuz gözlerinizi kapatmış ya da huzursuz hissetmişsinizdir muhakkak. geriye dönüp baktığınızda yalnızca bu huzursuzluk hissini hatırlamak normal ama filmin başka bir etkisi daha var; insanın zevkten kaslarını uyuşturacak kadar keyif vermesi. bunu şiddetten zevk almak üzerinden değerlendirmiyorum aksine bu vahşetten rahatsızlık duymak anlaşılabilir, benim sözünü ettiğim zevk duyma hâli tamamen gerçeğe yönelik bir açlığın tatmin edilmesi üzerine.
sahneler akıp giderken kapattığınız gözlerinizi açmanızın tek sebebi merak olamaz, bu sahneler; bütün şartlar gerçekleştiğinde insanın (evet biz dahil) ne kadar canileşebileceğinin bir portresi. bu gerçekliğin farkına varmak, insanın içinde gerçeğe aç olan o yanı tatmin ediyor. biz huzursuzca tırnaklarımızı avuçlarımıza geçirirken, kafamızın içinde başka bir şey keyifle zihnimizin duvarlarını eşeliyor. bütün gerekli şartlar sağlandığında sen, ben ya da hiç ummadığın biri bundan daha canice şeyleri yapabilir, bu senin, benim ve insan doğasının gerçeğidir. bu tarz filmleri rahatsız edici yapan da keyif verici hâle getiren de bu durumdur oysa film bittiğinde yalnızca rahatsız edici kısmını hatırlar ve gerçeğe duyduğumuz açlığı temsil eden yanımızı görmezden geliriz.
sahneler akıp giderken kapattığınız gözlerinizi açmanızın tek sebebi merak olamaz, bu sahneler; bütün şartlar gerçekleştiğinde insanın (evet biz dahil) ne kadar canileşebileceğinin bir portresi. bu gerçekliğin farkına varmak, insanın içinde gerçeğe aç olan o yanı tatmin ediyor. biz huzursuzca tırnaklarımızı avuçlarımıza geçirirken, kafamızın içinde başka bir şey keyifle zihnimizin duvarlarını eşeliyor. bütün gerekli şartlar sağlandığında sen, ben ya da hiç ummadığın biri bundan daha canice şeyleri yapabilir, bu senin, benim ve insan doğasının gerçeğidir. bu tarz filmleri rahatsız edici yapan da keyif verici hâle getiren de bu durumdur oysa film bittiğinde yalnızca rahatsız edici kısmını hatırlar ve gerçeğe duyduğumuz açlığı temsil eden yanımızı görmezden geliriz.
devamını gör...
sevilen insan tipi
vicdan ve merhamet sahibi insandır..
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar
devamını gör...
islam'ı bilmeyen yazarların islam'ı kötüleyici başlıklar açması
sözlüğü bırakma sebebim olacak şey.
ekşi sözlükte böyle. islam'a dair her türlü saldırı olur. her şeyi kötülenir. ama diğer dinlere gelince medeniyet beşiği oluverirler birdenbire!
ergen irisi gibisiniz çekilmiyorsunuz.
ekşi sözlükte böyle. islam'a dair her türlü saldırı olur. her şeyi kötülenir. ama diğer dinlere gelince medeniyet beşiği oluverirler birdenbire!
ergen irisi gibisiniz çekilmiyorsunuz.
devamını gör...
yeşil renkli yazarlar
devamını gör...
almanların sarı saçlı ve mavi gözlü olması
ikinci dünya savaşı'nda naziler, fransa'yı istila ettiklerinde zıpkın gibi sarışın alman subayları karşısında fransız kadınlarının ayakları yerden kesilirmiş.
devamını gör...
geceye bir söz bırak
"insana olan saygımı kaybetmemek için insanlardan uzak duruyorum."
-dostoyevski-
-dostoyevski-
devamını gör...
uyuşturucu kullanan genci kınamak yerine ona ulaşmak gerek
açıklamayı yapan adam mr. mücahit, dünya yansa ak partiyi şuursuzca savunur. babasının oğlu diyeceğim fakat babasını solda sıfır bırakır. ben ne yazık ki her pazar kendisine maruz kalmaktayım.
kendisinin söylemlerine o kadar fazla şahit oldum ki, eğer bu çocuk başka parti üyesi olsaydı, çocuğu topa tutacaktı. evet haklıdır, kınamamamız gerekiyor, tedavisinde destek sağlamamız gerekiyor. fakat yakalanmasaydı eğer, bugün külliyede namaz kılacak, birilerine el öptürecekti bu genç adam. sosyal medyada ultra lüks hayatı allah-kuran-müslümanlık kılıflarıyla hak görülecekti ona, bunu bizler garipsemeyiz, yapabilir deriz, fakat biz aynı şekilde yakalansak gençler ahlaksız, dinsiz, imansız diyeceklerdi. etik nedir bilmez bu mücahit, sadece ahlak kelimesini kullanır, ahlak kavramının içini de yürüdüğü yoldakiler ve babası gayet boşaltmıştır. bu ülkeye verdikleri zararın telafisi mümkün değildir.
kendisi daha geçen pazar, diyarbakır annelerine ziyarete gitmeyen muhalif partilerin milletvekillerini vatan haini ilan etti. karşındakiler de tabi yıllardır cumartesi annelerinin dayanışmasını siz görmezden geldiniz, hatta polislerinizle saldırdınız, yasakladınız diyemedi yaaa, çıldırıyorummmmmmm!
o yüzden herkese müstehaktır aslında, böyle şuursuzlar bitmez aksine daha da körelerek yetişiyorlar. çok tehlikeliler fakat meydanlarda, televizyonlarda ağızlarının payını verebilecek adam sayısı çok az hatta bir tane.
tek adam var, onu da artık programlara daha az çıkarıyorlar. cem tokerkarşısında, mücahit sus pus oluyor, kafasını öne eğiyor, genelde burnunu çekiyor ve tek bir cevap veriyor ''yaaa nalakası var.''
bu ülkede bir siyasal skandal varsa o da mücahit ve onun gibi körü körüne yanlışta ısrar edenlerin hala çok güçlü olmaları.
kendisinin söylemlerine o kadar fazla şahit oldum ki, eğer bu çocuk başka parti üyesi olsaydı, çocuğu topa tutacaktı. evet haklıdır, kınamamamız gerekiyor, tedavisinde destek sağlamamız gerekiyor. fakat yakalanmasaydı eğer, bugün külliyede namaz kılacak, birilerine el öptürecekti bu genç adam. sosyal medyada ultra lüks hayatı allah-kuran-müslümanlık kılıflarıyla hak görülecekti ona, bunu bizler garipsemeyiz, yapabilir deriz, fakat biz aynı şekilde yakalansak gençler ahlaksız, dinsiz, imansız diyeceklerdi. etik nedir bilmez bu mücahit, sadece ahlak kelimesini kullanır, ahlak kavramının içini de yürüdüğü yoldakiler ve babası gayet boşaltmıştır. bu ülkeye verdikleri zararın telafisi mümkün değildir.
kendisi daha geçen pazar, diyarbakır annelerine ziyarete gitmeyen muhalif partilerin milletvekillerini vatan haini ilan etti. karşındakiler de tabi yıllardır cumartesi annelerinin dayanışmasını siz görmezden geldiniz, hatta polislerinizle saldırdınız, yasakladınız diyemedi yaaa, çıldırıyorummmmmmm!
o yüzden herkese müstehaktır aslında, böyle şuursuzlar bitmez aksine daha da körelerek yetişiyorlar. çok tehlikeliler fakat meydanlarda, televizyonlarda ağızlarının payını verebilecek adam sayısı çok az hatta bir tane.
tek adam var, onu da artık programlara daha az çıkarıyorlar. cem tokerkarşısında, mücahit sus pus oluyor, kafasını öne eğiyor, genelde burnunu çekiyor ve tek bir cevap veriyor ''yaaa nalakası var.''
bu ülkede bir siyasal skandal varsa o da mücahit ve onun gibi körü körüne yanlışta ısrar edenlerin hala çok güçlü olmaları.
devamını gör...
geceye bir hayat dersi bırak
her hüznün sonu berekettir.
devamını gör...
almanya’dan çok ileri olmamız
kısmen doğrudur. almanya'dan 14 meridyen ve 2 saat dilimi ilerdeyiz.
devamını gör...
dardanel'in instagram paylaşımı
yemin ederim efsane bir reklam olmuş. haha. bayıldım ya.
devamını gör...
içimizdeki şeytan
işte bu kitap konuşulur. benim için sabahattin ali'nin en iyi kitabı. şeytan diye isimlendirdiği de karakterin kendi tembelliği ve ihmalkarlığıdır. içimizde sığındığımız bahaneleri yazar çok iyi açığa çıkarmıştır.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydıııın sözlük ahalisi. bugün yeni bir ay başlıyor koşun hadi aylık hedef belirleyin, plan yapın, şöyle kendinize bir kahve ısmarlayın. bu ay da her şeyi halledecek umudumuz var; daim olsun! *
devamını gör...
allah diyen tirbuşon
döneminin klasiğiydi. ardından allah diyen başka nesneler de ortaya çıkmıştı fakat hiçbiri tirbüşon kadar gerçekçi gelmemişti. belki de şarap açmaya bir son verip imana kavuşması etkilemişti bizleri, bilemiyorum.
devamını gör...
kendini ifade edememe kaygısı
kendini doğru ifade edememe durumundan ortaya çıkan kaygıdır.
insan anlatmak ve bu anlattıklarına karşılık anlaşılmak ister. anlaşıldığımız zaman sağlıklı iletişim kurabiliriz çünkü. sağlıklı iletişim için dile hakimiyet ve kendi düşünce ve duygularından emin olmak gerektiğini düşünüyorum. elbet başka önemli unsurlar da var lakin bu iki unsur olmazsa iletişimi direkt etkiliyor.
insan anlatmak ve bu anlattıklarına karşılık anlaşılmak ister. anlaşıldığımız zaman sağlıklı iletişim kurabiliriz çünkü. sağlıklı iletişim için dile hakimiyet ve kendi düşünce ve duygularından emin olmak gerektiğini düşünüyorum. elbet başka önemli unsurlar da var lakin bu iki unsur olmazsa iletişimi direkt etkiliyor.
devamını gör...
vladimir putin
eskiden kgb ajanlığı da yapmış olan siyasetçi ve rusya'nın lideri. dünyanın en güçlü insanları listesine hep en üst sıralardan girer aynı zamanda.
devamını gör...
bir hadise var
uzun yıllar müzikle uğraşmasına, ilk 45'liğini 1978 yılında çıkarmasına rağmen, nazan öncel'in beklediği başarıyı yakaladığı kasedinin ismi.
aynı ismi taşıyan da şarkısı vardır.
aynı ismi taşıyan da şarkısı vardır.
devamını gör...