sıfır. bulunamıyor. sadece bizim tarafımızdan da değil, kendi de bulamıyor. saklamasına gerek yok, bir yere koysun yeter, unutuyor. * ve bu huy ben de var maalesef.
devamını gör...

bir taraftan kafa ismine özlem, bir taraftan da normal ismine alışma veya alışmama arasında gidip gelme.

sakin bir cumartesi akşamı normal bir kafa ile düşünmenin bir ürünü. bu düşünmeye sebep olarak da sözlüğün radyosuna girdiğimde görmüş olduğum kafa ismi. sözlüğün ismi konusundaki anlaşmazlık sanki orada da devam ediyor.

hani soracaksınız " bu isim değiştirme sevdasından vazgeçmedin mi?" diye.
ben de bir ombudsman olarak, yani arabulucu olarak, arayı bulmaya çalışıyorum. belki bu son çağrım olabilir. ama bir umut ve ışık devamlı canlı olmalı.

belki bu ortaya attım isim destek bulabilir. paranormal oluyor da kafa-normal niye olmasın. (isteyen tire işaretsiz de kullanabilir).

sayın yoldaş başkan ve sevgili moderasyon bu isim önerisini bir düşünsünler. kalkıp da buna da telif davası açacak değiller. hem, isim babası olmuş olurum.

şayet bu isim önerisi kabul görmedi. sözlük kullanmasa da, yazışma ve konuşmamda kafa-normal sözlük ismini kullanırım, olur biter. hem eski isme bağlılık, hem de yeni ismi kabulleniş açısından.
devamını gör...

şimdi anlatacağım yanlış anlaşılan bir şeyden çok, yanlış anlatılan olsa da yazmak istiyorum.
yaklaşık 7 yıl önce sanayide bir yerde bir kaç ay çalışmıştım. çalıştığım yer de bir tekstil fabrikası. bilen bilir bu sektörde sonradan görme zenginler çok var, çoğunun da tripleri çekilecek gibi değildir. yaşça büyük erkeklerin ağzından da "yeğenim" lafı eksik olmaz.
bir gün yine bu sonradan görmelerden biri geldi, patron dükkanda yok. ben de yeni olduğumdan ayak işlerine bakıyor, çalışanlara ya da müşterilere bazen de çay-kahve götürüyorum. bu abi geldi "yiğenim, ahmet abin yohmu" dedi. (soru edatını bilerek bitişik yazdım, adam nasıl beceriyorsa konuşurken bitişik yazıyordu). "yok abi" dedim, "oturun, birazdan gelir". bu geçti kapının önünde oturdu, patronu beklemeye koyuldu. ben de yanına gidip "abi, çay-kahve, bir şey içer misiniz?" diye sordum. abiyi de ilk defa gördüğümü belirtmeliyim, oysa ki dükkanın müdavimlerindenmiş. bazı çalışanlar ve patronla aralarında yeni bir jargon oluşturmuşlar, her seferinde de bu şaçma şeylere gülüyorlar. bu sigarasını yaktı, yavaş yavaş bana döndü. dumanıyla beraber şu söyleri çıkardı ağzından. "bana tiribiradada getir yeğenim" dedi, üstüne de güldü. ben anlamadım tabi. her halde bilinen bir şeydir, içerden birine sorar; öğrenirim, getiririm dedim. gittim ablanın birine sordum. "abla" dedim " şu abi tirimiri bir şey istiyor, o da ne ki?" diye sordum. o da bilmiyormuş. neyse, bir daha abiye sorayım dedim, gittim sordum. "abi, sen bir şey istedin de, ben onu anlamadım. tam olarak ne istediniz?" dememle buna bir gülme tuttu, anlatamam. gülerken eliyle üç yapıyor bu. ağzında sigara, elinde kaldırılmış üç parmakla güle güle bi daha söyledi. "tiri yeğenim tiri, yani üç. tiribirarada, üçü bir arada oluyo" dedi. be burada yazamayacağım bir sürü şeyin evladı. ben senin tirine de başlarım, biraradana da başlarım diye içimden söylene söylene gittim getirdim neskafesini. karıştırırken de diyor ki, " şimdi tiribiradanın ne olduğunu anladın mı?" anladım bana ban yedirtecek sözlerin hepsi, anladım.
devamını gör...

"cennet kapısında çalınan parça" olduğuna dair bir tweet gördüm bugün ama görmemle kaybetmem bir oldu. bence de olabilir. *
devamını gör...

"en uzun koşuysa elbet
türkiye’de de devrim
o, onun en güzel yüz metresini koştu."

can yücel.

not: hırsız arıyorsanız oy verdiklerinize bakın.
devamını gör...

yıllardır futbol oynayan, futbola sol stoper olarak başlamış biri olarak çokça söylediğim bir cümledir.

kazanma hırsını hiçbir zaman kaybetmeyen bir futbolcu oldum ve ütopyaların güzel olduğuna inandığım için de en güçlü rakipleri bile yenmeyi hayal ettiğim için maçın en başından en sonuna kadar tamamen odaklanmış bir şekilde oynadım her zaman. hala da öyle oynarım.

sol stoperden sol açığa evrilen amatör bir futbolcu olara defansa yardım etmenin ne kadar önemli olduğunu her zaman bildim. ama herkes bilmiyor ne yazık ki.

söylemek istediğim aykut kocaman mantığı ile oynamak değil tabii ki ama yine de savunmaya yardım etmeyen bir hücum oyuncusu kadar sinir bozucu başka bir şey yoktur sanırım.

hele halı saha maçlarında. topa vurmayı bile bilmeyen adamların bir gol de ben atayım kafası ile yokuş aşağı yuvarlanan tekerlek kaşar gibi ileri doğru koşup sonlandıramadığı atağın kendi kalesine dönüşünü eli belinde izlemesi bir cinnet başlangıcı olabilir benim için.

önde götürülen maç avuçlarımdan kayarken defansın bomboş kaldığını bir iki cengaverin başını vermeyen yiğit gibi savunma yaparken diğerlerinin bunu izlediğini bilmek ayrı bir cinayet nedeni.

tanımı bitirmekte zorlanıyorum. yazdıkça yazasım var. biri bana el versin ve allah’ını seven defansa gelsin.
devamını gör...

cumhurbaşkanının son açıklamasına göre türkiye'de de uygulanacak olan durum. sanırım ilk ve orta öğretim öğrencileri için bir aşı ve test zorunluluğu yok. fakat üniversite öğrencileri için haftada 2 kez test zorunluluğu geldi. bu açıkça bir despotluk ve yıldırma projesidir. isteyen aşısını olur kendini korur isteyende olmaz ve hastalanınca kendisi sonuçlarına katlanır. söylemekten dilimizde tüy bitti, aşılar virüs bulaştırma veya kapma oranını düşürmüyor aşılı ve aşısız kişilerde bulunan virüs yoğunluğu aynı yani aşısız birisi etrafındaki kimseyi ekstra riske atmıyor. buyrun dw haber linki
pcr testi kişinin virüsü taşıyıp taşımadığını tespit etmek için var, aşılı kişilerin virüsü taşıma ve bulaştırma konusunda aşısızlara kıyasla hiçbir farkı olmadığına bakarsak bu testler aynı şekilde aşılı kişiler içinde geçerli olmalıydı. buradan amacın virüslü kişileri tespit etmek değil aşısız kişiler üzerinde bir baskı oluşturmak olduğunu görebilirsiniz.
ayrıca şunu belirtmek isterim, mevzu bir kere aşı olduk bitti değil. şimdi de aşıların etkisini yitirmesi meselesi konuşuluyor. yani siz aşı olduğunuz zaman aşının direnci sonsuz değil gitgide azalıyor. bu şu anlama geliyor ilerleyen aşamada rutin olarak belli aralıklarla sizden sürekli aşı olmanız istenecek.

aşısızlar tedavi olmasın sağlık hizmetlerini meşgul ediyorlar vergilerimizi kullanıyorlar diyen arkadaşlara cevap niteliğinde şunu söylemek istiyorum. bizde vergi veriyoruz. eğer konu sağlık sistemini meşgul etmek ise, sigara ve alkol kullanan insanlar için de aynı uygulama olursa tamam kabulüm. o kişilerde hasta olacaklarını bile bile bunları kullanıyor ve işin sonunda kaçınılmaz bir şekilde hasta oluyorlar ve sağlık sistemini meşgul ediyorlar.
devamını gör...

hediye.
devamını gör...

biraz kitap okuyan veya sanata ilgi duyan herhangi birinin izleyince beğeneceğine emin olduğum filmdir. filmde karşınıza birden yazarlar ve ressamlar çıkar ve sizi bambaşka dünyalara çeker götürür. woody allen'ın aşağı yukarı tüm filmleri aynı tadı verir.


filmde zelda'nın intihar etmeye kalkıştığı sahnede gil'in zelda'ya verdiği ilaç olan vilium'un halüsinasyonlar görme gibi bir yan etkisi vardır ve gil bu ilacı rahatlamak için içtiğini ve ona iyi geldiğini söyler. bu da aslında filmdeki her şeyin gil'in gördüğü halüsinasyonlardan ibaret olduğuna işaret eder.
devamını gör...

anlamadığım nokta, ulusalcı ve kemalist geçinip akit tv kanalına çıkması. kendi partisinin mensubu olan levent kırca mezarında ters dönmüştür kesin.
devamını gör...

ücretsiz olsa bile izlemem.
devamını gör...

squid game popülerliğinden sonra koreliler yine yapmıştır güzel bir şeyler diyerek başladım izlemeye. daha doğrusu arkadaşlarım önerdi diye başladım. kendi halime bırakılsam bu diziyi bitirmem için herhalde üstüne para vermeleri gerekirdi. ee e demişler, arkadaş hatrı için çiğ tavuk bile yenirmiş. hemen bu kadar kötüledim ama iyi yönleri yok mu bu dizinin? var tabii ki. dinin nasıl kullandığı öyle iyi örneklerle anlatılmış ki, alkış size. ama bir dakika sevgili yapımcılar, biz ülkemizde bu kullanışın en iyi örneklerini gördüğümüz için bana biraz sıkıcı geldi. sizi takdir ettim ama çok da etkilenmedim açıkçası. kötü kısımları çok ama en komiği gösteriyi gerçekleştire o kaslı kamyon lastikleri oldu. ahaha. bunu izlediğim için bırakın korkmayı güldüm. dizinin en güzel yeri evlat için yapılan o fedakarlık sahnesi ve son sahneydi. o sahne yüzünden kesin ikinci sezonu da izlerim ve yine gelip burda şikayet ederim.


konusunu da sona ekleyelim. psikopat bir tanrının insanları dünyada cezalandırmaya karar vermesi ve bunu vahşice yapması, mı acaba? ay bilemiyorum. izleyin işte.
devamını gör...

aşure gibiyim, tam olarak bu evet.
herşeyden biraz barındırıyorum bugün içimde. kahkaha da var, hüzün de.
devamını gör...

tv reklamlarında gördüğüm durum . hayatım da kahvaltıda çay hariç bir şey icmedim. annemin meşhur bir lafı var: çaysız kahvaltı mı olur?
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

batırdık sonunda. bir de eve paket yaptım çünkü tadı damağımda kaldı. ısıtıp yerim artık.
devamını gör...

korku arttıkça, korkulan şeyin başa gelmeye başlamasıdır.
devamını gör...

daha ben babamdan gelirken çikolata almasını istiyorum arkadaşlarım patır kütür evleniyor. durun yahu.
devamını gör...

willam joyce ve brandon oldenburg tarafından çekilen oscar ödüllü bir animasyon filmdir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
tanımlarıma hasbelkader denk gelmiş olanlar belki bilirler; jorge luis borges benim edebiyat tanrılarımdan biridir ve ben en içten duygularımla inanıyorum borges’in cennetine. üstada göre cennet kitaplarla dolu bir kütüphanedir.

böyle bir cennete ulaşabilmek için de ibadet eder gibi bolca okuyup yazmak, araştırıp tartışmak ve durup dinlenmeden öğrenmek gerek. nalıncı keseri gibi sadece kendine yontmak da yetmez elbette. okuduklarını aktarmak, bildiklerini paylaşmak; duyduklarını, anladıklarını, öğrendiklerini iletmek de zorundadır insan bu düşsel cennete erişmek için.

insanların siyah beyaz dünyasını renklendirmek için onlara kitaplarla buluşma yolları göstermemiz gerek. tıpkı mr. morris lessmore’un yaptığı gibi. eskimiş, unutulmuş, raflarda çürümeye bırakılmış kitapları okuyarak canlandırmak da artı sevap puanı getirebilir bize.

bu dünyayı sanat kurtaracak; edebiyat, müzik, tiyatro, sinema ve diğerleri. aslında yapmamamız gereken çok fazla şey yok. bazen az şeyle çok büyük değişikliklere yol verebiliriz. yeter ki yaptığımız şeyin iyilik uğruna yapıldığı gerçeğini sıkı sıkı sarılalım. unutmayın az çoktur.

the fantastic flying books of mr. morris lessmore
devamını gör...

habertürk gazetesi yazarı fatih altaylı: ....sağlık bakanı herkese “aşı olun, aşı olun” diyor.
millet de sağlık bakanı’na “bulsak olacağız” diye yanıt veriyor.
dün sorduğum “gerisi ne zaman gelecek. 17 gündür yeni aşı gelmedi” soruma gayrı resmi yanıt olarak “şubat sonuna kadar tamamı gelir” dendi ama kesin bir şey duyamadık.
pek yakında karaborsada el altından aşı satıldığını duyarsak ya da kaçak yollarla aşı geldiğine şahit olursak şaşırmayacağız.
sahte aşılar ortalıkta dolaşmaya başlarsa da.
arz talep dengesizliğinin doğal ekonomik sonucudur bu.
bakan ve biz el ele talebi arttırıyoruz ama arzı arttıran yok. yine de ülkemizin sağlık çalışanlarını bir kez daha kutlamak, onlara bir kez daha teşekkür etmek istiyorum...yazının tamamı

pfizer-biontech aşısının yüzde 95 oranında etkili olduğu açıklanmıştı.
brezilya’dan gelen son açıklamaya göre sinovac aşısının etkinlik oranı yüzde 50,4.
çeşitli aşıların yapıldığı ülkelerde nüfus ve aşı olan insan sayısı oranına göre çizilen güncel grafik ise şöyle.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
pfizer-biontech aşısını kullanan israil’de her 100 kişiden yaklaşık 30 tanesi aşı olmuş durumda.
devamını gör...

yapılır ama, muhatap olduğunuz kişiye, gruba veya topluma bağlıdır. eğer şakanızdan karşıda ki kişi de hoşlanıyor ise sıkıntı yoktur ama karşınızda ki kişinin kültürüyle veya hassas olduğu bir konuya değinirseniz ya da tabir-i caizse, geniş mezhebli biri değil ise sonuçları kötü olacaktır. kısaca, tamamıyla karşınızda bulunan kişinin durumuna göre değişir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim