görgüsüzce davranışlar
gürültü yapmak
gürültü yapmak
gürültü yapmak
gürültü yapmak
gürültü yapmak
devamını gör...
samsun’da sokak ortasında eşi tarafından şiddete uğrayan kadın
"şiddete uğramak" bu olay için son derece hafif bir tanım. yerde hareketsiz yatan birinin kafasına o şekilde vurmak açık bir şekilde öldürmeye teşebbüstür. bizdeki hukuk ne diyor bilmiyorum ama gelişmiş ülkelerde bunu "kadına şiddet" diye yutturup, ilgili kanundan yargılayamazsınız.
devamını gör...
iltifat mı hakaret mi olduğu belli olmayan cümleler
çok tanıdık bir yüzün var.
devamını gör...
her konuyu cinselliğe bağlayan tip
malum sözlükten gelme ergendir. bilenler bilir, orada her üç başlıktan birisi belden aşağıdır.
"yazarımız çok olsun" ayağına tuttular onları sözlükte. her hal şimdi durumlar pek eyi değilmiş.
"yazarımız çok olsun" ayağına tuttular onları sözlükte. her hal şimdi durumlar pek eyi değilmiş.
devamını gör...
elmalı bisküvili kek
annemin bi öğretisi vardır: “komşudan gelen tabak boş gönderilmez.” bu öğreti bazen yorucu oluyor. yorucu olsa da güzel ve ince bir öğreti. paylaşmayı öğütlüyor. paylaştıkça çoğalıyor.
yine böyle bir akşam. annem gün içinde yeterince yoruluyor. tabağı doldurma görevini yükleneyim dedim. tarifi nasıl, nereden edindik bilmiyorum. hem kek hem tart gibi. tarçın, elma, ceviz üçlüsünü seven herkes buna da bayılır.
ben kakaosuz bir şey yiyemem diyen için kakao, portakal, fındık uyumunu öneririm. hatta portakal dediğimde portakal kabuğu reçeli varsa bu ince dokunuş tarifi arşa çıkarabilir.
(bu akşam kare borcama yaptım, o yüzden bisküvi ve elma hariç tarifi aslına uygun yaptım. tarifin aslında dikdörtgen borcam vardır. tarifin aslını yazacağım. değiştirdiklerimi parantez içinde bildiririm.)
malzemeler:
* 3 adet yumurta
* 3 çay bardağı şeker
* 1 çay bardağı sıvı yağ
* 1 çay bardağı süt
* 1 paket vanilya
* 1 paket kabartma tozu
* 3 çay bardağı un
* ceviz
* 2 paket petibör bisküvi ( 1 paket kullandım.)
* 2 adet elma ( 1 adet kullandım)
* bol tarçın
yapılışı :
bisküvileri kare borcama iki sıra olacak şekilde dizelim. araları biraz açık bırakalım, kek hamuru bu boşluklara dolacak.

elmaları ince ince dilimleyelim, cevizleri hafif iri olacak şekilde kıyalım. dilimlenmiş elmaları bisküvilerin üzerine dizelim. elmaların üzerine cevizler gelsin. cevizlerin üzerine de tarçın serpelim, bolca olsun. mis gibi koksun.

tüm hazırlıktan sonra sırada keki çırpmak var. standart kek çırpma sahnesi. özellikle yumurtaların oda sıcaklığında olması önemli. hacimli olsun ve daha iyi kabarsın diye şekeri ve yumurtayı çırparken bir çimdik tuz katalım. iyice beyazlaşan ikiliye sırayla süt, sıvı yağı, vanilya ekleyip çırpmaya devam edelim. karışınca birkaç kaşık un koyup kabartma tozunu ilave edelim ve kalan unu da çırpma kabına boca edip kek hamuru sönmeden karıştıralım.
kek hamurumuz da hazır. hamuru borcamda bekleyen malzemenin üzerine dökelim ve kek harcının iyice yayılmasını sağlayalım.

180 derecelik önceden ısıtılmış fırında üzeri, altı, yanı, yöresi kızarana kadar pişirelim.
ilk 25 dk. fırının kapağını açmamak önemli.

afiyet olsun. yarın dilimlenmiş halini de atarım. *
yine böyle bir akşam. annem gün içinde yeterince yoruluyor. tabağı doldurma görevini yükleneyim dedim. tarifi nasıl, nereden edindik bilmiyorum. hem kek hem tart gibi. tarçın, elma, ceviz üçlüsünü seven herkes buna da bayılır.
ben kakaosuz bir şey yiyemem diyen için kakao, portakal, fındık uyumunu öneririm. hatta portakal dediğimde portakal kabuğu reçeli varsa bu ince dokunuş tarifi arşa çıkarabilir.
(bu akşam kare borcama yaptım, o yüzden bisküvi ve elma hariç tarifi aslına uygun yaptım. tarifin aslında dikdörtgen borcam vardır. tarifin aslını yazacağım. değiştirdiklerimi parantez içinde bildiririm.)
malzemeler:
* 3 adet yumurta
* 3 çay bardağı şeker
* 1 çay bardağı sıvı yağ
* 1 çay bardağı süt
* 1 paket vanilya
* 1 paket kabartma tozu
* 3 çay bardağı un
* ceviz
* 2 paket petibör bisküvi ( 1 paket kullandım.)
* 2 adet elma ( 1 adet kullandım)
* bol tarçın
yapılışı :
bisküvileri kare borcama iki sıra olacak şekilde dizelim. araları biraz açık bırakalım, kek hamuru bu boşluklara dolacak.

elmaları ince ince dilimleyelim, cevizleri hafif iri olacak şekilde kıyalım. dilimlenmiş elmaları bisküvilerin üzerine dizelim. elmaların üzerine cevizler gelsin. cevizlerin üzerine de tarçın serpelim, bolca olsun. mis gibi koksun.

tüm hazırlıktan sonra sırada keki çırpmak var. standart kek çırpma sahnesi. özellikle yumurtaların oda sıcaklığında olması önemli. hacimli olsun ve daha iyi kabarsın diye şekeri ve yumurtayı çırparken bir çimdik tuz katalım. iyice beyazlaşan ikiliye sırayla süt, sıvı yağı, vanilya ekleyip çırpmaya devam edelim. karışınca birkaç kaşık un koyup kabartma tozunu ilave edelim ve kalan unu da çırpma kabına boca edip kek hamuru sönmeden karıştıralım.
kek hamurumuz da hazır. hamuru borcamda bekleyen malzemenin üzerine dökelim ve kek harcının iyice yayılmasını sağlayalım.

180 derecelik önceden ısıtılmış fırında üzeri, altı, yanı, yöresi kızarana kadar pişirelim.
ilk 25 dk. fırının kapağını açmamak önemli.

afiyet olsun. yarın dilimlenmiş halini de atarım. *
devamını gör...
tinne
anatomi bilgi oldukça sağlam, yorumları kuvvetli, yazıkça yazsın denilen yazardır. kalemine kuvvet.
devamını gör...
içinde istanbul geçen şarkı
ben giderim istanbul senin olsun
sertab erener-olsun
sertab erener-olsun
devamını gör...
normal sözlük'te tanışıp arkadaş olmak
sözlüğe ilk geldiğinizde herhangi bir yazardan farkı olmayan insan kişisidir. siz tanımlarınızı yazıp aynı zamanda onları okumaya başladıkça ortak noktalarınız olduğunu fark eder, yavaş yavaş birbirinizi benimsemeye başlarsınız.
sonraları, ilk başta yazar olarak gördüğünüz bu insanlara arkadaş demeye elvermez gönlünüz, çünkü onlar artık dost; hatta ve hatta ailenizden biri olurlar. onları mutlu görmek, sevinçlerine, üzüntülerine dahil olmak istersiniz.
en basitinden günlük hayatımda "günaydın" demek aklıma gelmeyen ama burada günaydın demeden güne başlayamadığım insanlar var benim. buradaki insanlar çok güzel, arkadaş mı istiyorsunuz? o zaman doğru adreste olduğunuzu söyleyebilirim.
sonraları, ilk başta yazar olarak gördüğünüz bu insanlara arkadaş demeye elvermez gönlünüz, çünkü onlar artık dost; hatta ve hatta ailenizden biri olurlar. onları mutlu görmek, sevinçlerine, üzüntülerine dahil olmak istersiniz.
en basitinden günlük hayatımda "günaydın" demek aklıma gelmeyen ama burada günaydın demeden güne başlayamadığım insanlar var benim. buradaki insanlar çok güzel, arkadaş mı istiyorsunuz? o zaman doğru adreste olduğunuzu söyleyebilirim.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu
günümü neşelendiren yazar güzeli. nasıl sırıtıyorum, nasıl da sevgi pıtırcığına dönüştüm bir bilseniz*... seviyorum sözlük*.
devamını gör...
cenk’in arka bahçesi
geldiğini beğenileriyle belli etmiş olan yazarımızdır. arka bahçesi gönlünce, huzurla dolsun. tekrardan hoşgelmiş..
devamını gör...
allah varsa afrika'daki çocuklar neden aç sorunsalı
bu nasıl bir soru yahu? afrika'daki açlığın allah'la ne alakası var? elohim'in bile bu konuda dahli olmadığını düşünüyorum * zeus'un, odin'in, ülgen'in ve dahi diğer tüm tanrıların da bu konuda bir suçu yok. işi tanrılara havale edip, insanın yediği naneleri görmezden gelmek de ne bileyim biraz garip bir tutum.
bir kere dünyadaki dinlerin salt iyilik ve güzellik vaat etmediği aşikar. cehennem kavramı niye var arkadaş? hiç mi düşünmediniz bunu da böyle bir başlık açtınız. işin su geyiği boyutu bir tarafa afrika'daki açlığın sebepleri bellidir. misal şöyle bir kaç anahtar kelime vereyim efendim size; sömürgecilik, kapitalizm, yayılmacılık dahası da var lakin analiz yapma havasında değilim. sömürgeci deyyuslar afrika'daki tarım arazilerini ne hale sokmuş bir araştırın bakalım. iç savaşların, katliamların sonrasında başa getirdikleri kukla yönetimlerin tarım politikaları yüzünden adamlarda verimli toprak kalmadı. yani olay tamamen insan temelli. bu mevzu da allah'ın suçu günahı yoktur. tek suçlu batı emperyalizmidir.
ha şunu da söylemem lazım; güzel kardeşim siz böyle argümanlarla ateist olmuşsanız, yarın bundan daha saçma argümanlarla müslüman, hristiyan, budist falan da olabilirsiniz. sorgulayın diyorsak, saçmalayın demiyoruz yahu *
bir kere dünyadaki dinlerin salt iyilik ve güzellik vaat etmediği aşikar. cehennem kavramı niye var arkadaş? hiç mi düşünmediniz bunu da böyle bir başlık açtınız. işin su geyiği boyutu bir tarafa afrika'daki açlığın sebepleri bellidir. misal şöyle bir kaç anahtar kelime vereyim efendim size; sömürgecilik, kapitalizm, yayılmacılık dahası da var lakin analiz yapma havasında değilim. sömürgeci deyyuslar afrika'daki tarım arazilerini ne hale sokmuş bir araştırın bakalım. iç savaşların, katliamların sonrasında başa getirdikleri kukla yönetimlerin tarım politikaları yüzünden adamlarda verimli toprak kalmadı. yani olay tamamen insan temelli. bu mevzu da allah'ın suçu günahı yoktur. tek suçlu batı emperyalizmidir.
ha şunu da söylemem lazım; güzel kardeşim siz böyle argümanlarla ateist olmuşsanız, yarın bundan daha saçma argümanlarla müslüman, hristiyan, budist falan da olabilirsiniz. sorgulayın diyorsak, saçmalayın demiyoruz yahu *
devamını gör...
soğuk hali daha güzel olan yemekler
patatesli börek.
devamını gör...
fatih portakal
terbiyesizlik yapma ya terbiyesiz adam sözünün sahibi gazeteci.
devamını gör...
hayatı çekilir kılan detaylar
müzik ve kedidir.
devamını gör...
hemşirelik andı
"yüklenmiş olduğum sorumlulukların bilincinde geliştirdiğim anlayış ve becerilerimle herhangi bir ırk, inanç, renk, siyasal veya sosyal durum ayrımı gözetmeksizin hastalarıma bakacağıma, hayatı korumak, ıstırabı hafifletmek, sağlığı yüceltmek için gerekecek her türlü çabayı göstereceğime,
bakımım altındaki hastaların bütün değer ve dini inançlarına saygı duyacağıma, bana bireylerle ilgili olarak verilen tüm bilgileri saklayacağıma , hayatı ya da sağlığı tehdit edebilecek her türlü girişimden sakınacağıma,
mesleki bilgi ve becerilerimi en üst düzeyde tutmaya çalışacağıma, sağlık ekibinin bütün üyeleri ile işbirliği yapacağıma ve onları destekleyeceğime,
bunların, tümünü yaparken, uluslar arası hemşirelik ahlak yasasını onurunu korumak için gerekecek bütün çabaları sarf edeceğime ve hemşireliğin bütünlüğünü koruyacağıma and içerim."
bakımım altındaki hastaların bütün değer ve dini inançlarına saygı duyacağıma, bana bireylerle ilgili olarak verilen tüm bilgileri saklayacağıma , hayatı ya da sağlığı tehdit edebilecek her türlü girişimden sakınacağıma,
mesleki bilgi ve becerilerimi en üst düzeyde tutmaya çalışacağıma, sağlık ekibinin bütün üyeleri ile işbirliği yapacağıma ve onları destekleyeceğime,
bunların, tümünü yaparken, uluslar arası hemşirelik ahlak yasasını onurunu korumak için gerekecek bütün çabaları sarf edeceğime ve hemşireliğin bütünlüğünü koruyacağıma and içerim."
devamını gör...
crysknife
dune evreninden bir nesne. yaklaşık 20 cm uzunluğunda bir bıçak olarak tasvir edilir. elde ediliş biçimi ise hayli ilginçtir. bu bıçaklar sadece arrakis gezegeninde yaşayan kum solucanlarının dişlerinden yapılır. yerel halk olan fremenler, ölü solucanın dişlerini söküp şekillendirerek üretir bu bıçakları. genelde beyaz renkte olan bu bıçakların, yapısı itibariyle hafifçe parladığı da bilinir. bir görsel;

genelde ucunda bir zehir olacak şekilde kullanılır. kullanılan zehirlerin çok etkili olduğu bilinmekte.
türkçeye çevirisi; hançer-ül figân veya billurbıçak çeklinde yapılmış. şahsen iki çeviri de hoş olmuş. yine de billurbıçak, aslına daha uygun bir çeviri gibi.
söz konusu bu bıçaklar, fremenler için kutsal sayılırlar. çok az sayıda olması ve şeyh hulud’dan geliyor olması nedeni ile değeri daha da artıyor. bir fremen ve billurbıçak birbirinden ayrı düşünülemez derler. pek tabii bu kutsal nesne, yabancılara gösterilmemektedir. bir fremen değilseniz, bu bıçağa sahip olmak bir yana, göremiyorsunuz bile. gördüğünüz durumlarda ise ölüme çok yakınsınız demektir.
bir diğer husus, bu bıçaklar çekildiğinde, kan akıtılmadan kınına sokulmaz. ki bu kural çok sıkı denetlenir.
billurbıçaklar iki çeşittir. mühürlü ve mühürsüz. mühürlü bıçaklar, sahibinin elektriksel alanından dışarı çıkarılamayacak şekilde üretilmiştir. bu durum, bu bıçakların başkalarının elinde kullanışsız olması ve depolanamaması demektir. bu elektriksel alandan çıkan bıçaklar çabucak deforme olurlar.
mühürsüz bıçaklar ise bir kullanıcıya bağlı olmayan bıçaklardır. depolanabilirler.
peki neden bıçak?
dune evreninin en yaygın teknolojilerinden olan holtzman kalkanı teknolojisinden ötürü, bıçak kullanımı elzemdir. kalkanı aktif olan kişiye karşı lazer silah yahut benzeri patlayıcı nesneler kullanılamaz zira kullanıldığı takdirde atom bombası etkisi gösterir. böyle bir patlamayı ise kimse göze alamaz.
hal böyle olunca, en etkili ve kullanışlı alet olarak bu bıçaklar öne çıkıyor.
söz konusu kalkanlar gelen tüm darbeleri emecek ya da geri püskürtecek bir yapıdadır. tek zayıflığı ise bıçak gibi yavaş kullanılan nesneler, doğal hareketler statüsünde olduğu için, kalkanaktive olmadan delip geçebiliyor.
hem çölde holtzman kalkanının tetiklenmesi demek, tüm solucanlar için açık davetiye gibidir. çünkü solucanlar bu kalkan aktif olunca çıkan sesten fazlasıyla etkilenirler ve direkt sesin kaynağına gidip yoketmeye çalışırlar.
minik bi spoiler’lı kısım;
dune evreninde zaman geçtikçe bu bıçakların sayısı azalmıştır. hatta öyle bir an gelir ki, sahteleri üretilmeye başlanır. bu sahte bıçaklar bile sadece üst düzey kişilerde bulunur. fakat ikinci leto’nun gerçek bir billurbıçağı olduğu bilinmekte.

genelde ucunda bir zehir olacak şekilde kullanılır. kullanılan zehirlerin çok etkili olduğu bilinmekte.
türkçeye çevirisi; hançer-ül figân veya billurbıçak çeklinde yapılmış. şahsen iki çeviri de hoş olmuş. yine de billurbıçak, aslına daha uygun bir çeviri gibi.
söz konusu bu bıçaklar, fremenler için kutsal sayılırlar. çok az sayıda olması ve şeyh hulud’dan geliyor olması nedeni ile değeri daha da artıyor. bir fremen ve billurbıçak birbirinden ayrı düşünülemez derler. pek tabii bu kutsal nesne, yabancılara gösterilmemektedir. bir fremen değilseniz, bu bıçağa sahip olmak bir yana, göremiyorsunuz bile. gördüğünüz durumlarda ise ölüme çok yakınsınız demektir.
bir diğer husus, bu bıçaklar çekildiğinde, kan akıtılmadan kınına sokulmaz. ki bu kural çok sıkı denetlenir.
billurbıçaklar iki çeşittir. mühürlü ve mühürsüz. mühürlü bıçaklar, sahibinin elektriksel alanından dışarı çıkarılamayacak şekilde üretilmiştir. bu durum, bu bıçakların başkalarının elinde kullanışsız olması ve depolanamaması demektir. bu elektriksel alandan çıkan bıçaklar çabucak deforme olurlar.
mühürsüz bıçaklar ise bir kullanıcıya bağlı olmayan bıçaklardır. depolanabilirler.
peki neden bıçak?
dune evreninin en yaygın teknolojilerinden olan holtzman kalkanı teknolojisinden ötürü, bıçak kullanımı elzemdir. kalkanı aktif olan kişiye karşı lazer silah yahut benzeri patlayıcı nesneler kullanılamaz zira kullanıldığı takdirde atom bombası etkisi gösterir. böyle bir patlamayı ise kimse göze alamaz.
hal böyle olunca, en etkili ve kullanışlı alet olarak bu bıçaklar öne çıkıyor.
söz konusu kalkanlar gelen tüm darbeleri emecek ya da geri püskürtecek bir yapıdadır. tek zayıflığı ise bıçak gibi yavaş kullanılan nesneler, doğal hareketler statüsünde olduğu için, kalkanaktive olmadan delip geçebiliyor.
hem çölde holtzman kalkanının tetiklenmesi demek, tüm solucanlar için açık davetiye gibidir. çünkü solucanlar bu kalkan aktif olunca çıkan sesten fazlasıyla etkilenirler ve direkt sesin kaynağına gidip yoketmeye çalışırlar.
minik bi spoiler’lı kısım;
dune evreninde zaman geçtikçe bu bıçakların sayısı azalmıştır. hatta öyle bir an gelir ki, sahteleri üretilmeye başlanır. bu sahte bıçaklar bile sadece üst düzey kişilerde bulunur. fakat ikinci leto’nun gerçek bir billurbıçağı olduğu bilinmekte.
devamını gör...
kadın adı var ise ak parti sayesinde
kadınları da ak parti iktidarının getirdiği öne sürülmüştür. iyice tadını kaçırdılar koskoca ülkeyle testis geçiyorlar.
devamını gör...

