ölüm dışında olabilecek en kötü şey
yetememek. birine yetememek. elindekilerin kişiye yetememesi. kişinin elde etmek istediklerine yetememesi. soyut anlamda kişinin kişiye yetmemesi...
devamını gör...
yalancı paradoksu
epimenides ölümsüz bir ifadede bulunmuş, bir giritli idi; "tüm giritliler yalancıdır." epimenides'in bu ifadesi epimenides paradoksu olarak adlandırılır. zaman zaman yalancı paradoksu veya giritli paradoksu olarak da anılmıştır.
devamını gör...
sevilen kişiden vazgeçme eşiği
sevgi, heyecan ve bağlılığın azalmasıyla geçilen eşiktir. yaşanan saçma sapan şeylerin birikmesi ve kişinin bu ilişkide mutlu olup /olmadığını sorgulamasının ardından kaçınılmaz sondur. kuvvetle muhtemel en çok emek veren (yorgun) taraf zor olsa da o eşiği geçecektir. çünkü fazlasıyla çaba göstermenin gönül rahatlığını taşıyordur.
devamını gör...
hayatınızın mottosu olan sözler
“gelir bir bir, gider bir bir, kalır bir.”
devamını gör...
yazarların evcil dostlarının ismi
güzel kızım - mia
devamını gör...
okçu
devamını gör...
antalya'da bir kadının cinsel saldırıya uğraması
bir insanın ağzından değil, ancak açık kalmış bir lağım çukurundan çıkabilecek türden bir cümle.
hepimiz adalete ve sisteme bilendik değil mi yıllardır? "neden tutuklanmıyor? neden serbest kalıyorlar sürekli? hakimler neden işini doğru yapmıyor?"
sanırım tam da istenen kıvama geldik. yakında başlar "bakın hukuk sistemi yetersiz, değiştirelim ki harika olsun memleket" çığırtkanlığı.
adaletin sadece a'sını dahi uygulayan bir toplum, yönetim şekli ne olursa olsun bu hale gelmez. bakmayın siz dindar olduğunu iddia eden "dini dar"lara. şeriat falan bahane... bunların sıkıntısı, cendereyi daha da sıkıştırmak, insanları canlarından daha fazla bezdirip kontrol altına almak.
sinirimden ağladım şurada iki dakikada. o annenin durumunu hiç düşünemiyorum şu an. allah yardımcıları olsun. hak edilen ceza da hak eden kişiye bir an önce dibine kadar uygulansın inşallah.
hepimiz adalete ve sisteme bilendik değil mi yıllardır? "neden tutuklanmıyor? neden serbest kalıyorlar sürekli? hakimler neden işini doğru yapmıyor?"
sanırım tam da istenen kıvama geldik. yakında başlar "bakın hukuk sistemi yetersiz, değiştirelim ki harika olsun memleket" çığırtkanlığı.
adaletin sadece a'sını dahi uygulayan bir toplum, yönetim şekli ne olursa olsun bu hale gelmez. bakmayın siz dindar olduğunu iddia eden "dini dar"lara. şeriat falan bahane... bunların sıkıntısı, cendereyi daha da sıkıştırmak, insanları canlarından daha fazla bezdirip kontrol altına almak.
sinirimden ağladım şurada iki dakikada. o annenin durumunu hiç düşünemiyorum şu an. allah yardımcıları olsun. hak edilen ceza da hak eden kişiye bir an önce dibine kadar uygulansın inşallah.
devamını gör...
uçan spagetti canavarı
en sempatik tanrıdır. araplar helvadan yaptıkları putları kemirirken bir şey yok, biz uçan spagettiyi çatallarken mi mesele var?
köfte yanaklarını yediğim.
köfte yanaklarını yediğim.
devamını gör...
çökertme kebabı
sevdiğim bir yemektir. tadı fast foodları anımsatır. güzel yapılırsa yerim.
devamını gör...
hititler
dönemin büyük medeniyeti asur'dan payını* alan, avrupa kökenli anadolu medeniyeti.
ahmet ümit'in patasana romanı, bu medeniyeti kavrama noktasında yardımcı olacaktır.
ahmet ümit'in patasana romanı, bu medeniyeti kavrama noktasında yardımcı olacaktır.
devamını gör...
ermeni soykırımı iddiası
soykırım yapsaydık bunu savunacak ermeni kalmazdı dedirten başlık. herkes bilir türkler yarım iş yapmaz. biz nazi de değiliz. dünyaya barışla hükmetmeyi dileriz. yüzyıllarca da bunu savunduk. soykırım yapan ermenilerdi. xocalı da sadece bir örneği bunun.
devamını gör...
mezarlığın yanında ikamet etmek
insanoğlu çoğu zaman gaflet içinde yaşayan bir varlıktır, bakar ama görmez yani her gün mezarlık görmek bile belli bir zaman sonra ölümü hatırlatmaz insana... belki çoğu kez gözünüz, mezarlığın üstünde dolanan çok sayıdaki kargaya takılır...
devamını gör...
çanakkale
gecenin bi köründe kirallık daire falan bakıyorum ayol bu şehir için...
umarım bi iki yıla kalmaz bu güzel şehirde yaşama şansım olur.
lütfen olsun, lütfennnn.
umarım bi iki yıla kalmaz bu güzel şehirde yaşama şansım olur.
lütfen olsun, lütfennnn.
devamını gör...
gece buzdolabını açıp hiçbir şey almadan kapatmak
istediği şey yoktur, dolaba trip atılmıştır..
devamını gör...
veronika ölmek istiyor
bir (bkz: paulo coelho) kitabıdır…
kitaba ve paulo coelho’ya göre ölüm bilinci, insanı o bilinç uyanmadan önce yaşadığından çok daha yoğun yaşamaya yöneltir… kitabın ana konusu da budur anladığım kadarıyla…
20’li yaşlarında son derece genç ve güzel olan, sosyalleşme konusunda sorunu olmayan veronika isimli genç bir kadının, ne yaşanırsa yaşansın bir tarafının hep eksik kaldığı bir yaşamaktan zevk almamasıyla intihar etmesini konu almaktadır.
ilgili intihar girişimiyle hayata veda ettiğini zanneden veronika, gözlerini bir hastane odasında aralar ve işte o an başarısız bir intihar girişimi sonucunda bir akıl hastanesinde olduğunu fark eder… veronika’ya durumunu açıklamaya gelen dr. igor, veronika’ya yarım kalmış bu girişimini yakın bir zamanda tamamlayabileceğini, çünkü 1 haftalık ömrü kaldığını söyler…
haberi aldıktan sonraki ilk birkaç gün veronika için umursanmaz bir durumken, birkaç günün sonunda hastanedeki diğer hastalarla arkadaşlık ilişkisi kurmaya başlar. bunlardan bir tanesi ile duygusal bir yakınlık kurar ve olaylar gelişir…
yani abartıldığı kadar iyi bir kitap olduğundan emin değilim ama okurken beni çok yormadı açıkçası. bira masasındaki tuzlu fıstık gibi bir kitaptı. koca kitabı (koca dediğim de 198 sayfa) zaten girişteki ‘’ölüm bilinci, insanı daha yoğun yaşamaya yöneltir’’ minvalindeki cümlemle özetlemiş oldum…
bazı güzel aforizmalar da barındırıyor içinde. hatta ilgimi çeken birkaçını aşağıda sizin için paylaşayım:
‘’her insan tektir. her bireyin kendi özellikleri, içgüdüleri, farklı beğenileri, istekleri, serüven biçimleri vardır. ancak toplum her zaman belirli davranış kurallarını herkese empoze etme eğilimindedir. insanlarsa neden bir kurala uymak zorunda olduklarını merak etmezler. bunları kabullenirler. tıpkı yazı makinesi kullananların belirli bir klavyeyi en doğrusudur sanarak benimsedikleri gibi: qwerty ’’
‘’ insanlar, başkalarının başına gelen korkunç olaylardan sanki gerçekten üzgünmüş ve yardım etmek istiyormuş gibi söz ederlerdi ama işin gerçeği, başkalarının acılarından zevk aldıklarıydı. çünkü böylece, kendilerinin mutlu ve şanslı olduklarına inanabiliyorlardı…’’
‘’çok yorgunum ama uyumak istemiyorum. yapacağım çok şey var. hayatın sonsuza dek süreceğini sandığım günlerde hep ertelediğim şeyler bunlar. sonra, hayatın yaşanmaya değmeyeceğine inanmaya başlayınca da unuttuğum…’’
özetle, okunabilirliği bakımından tavsiye edebileceğim bir kitap...
kitaba ve paulo coelho’ya göre ölüm bilinci, insanı o bilinç uyanmadan önce yaşadığından çok daha yoğun yaşamaya yöneltir… kitabın ana konusu da budur anladığım kadarıyla…
20’li yaşlarında son derece genç ve güzel olan, sosyalleşme konusunda sorunu olmayan veronika isimli genç bir kadının, ne yaşanırsa yaşansın bir tarafının hep eksik kaldığı bir yaşamaktan zevk almamasıyla intihar etmesini konu almaktadır.
ilgili intihar girişimiyle hayata veda ettiğini zanneden veronika, gözlerini bir hastane odasında aralar ve işte o an başarısız bir intihar girişimi sonucunda bir akıl hastanesinde olduğunu fark eder… veronika’ya durumunu açıklamaya gelen dr. igor, veronika’ya yarım kalmış bu girişimini yakın bir zamanda tamamlayabileceğini, çünkü 1 haftalık ömrü kaldığını söyler…
haberi aldıktan sonraki ilk birkaç gün veronika için umursanmaz bir durumken, birkaç günün sonunda hastanedeki diğer hastalarla arkadaşlık ilişkisi kurmaya başlar. bunlardan bir tanesi ile duygusal bir yakınlık kurar ve olaylar gelişir…
yani abartıldığı kadar iyi bir kitap olduğundan emin değilim ama okurken beni çok yormadı açıkçası. bira masasındaki tuzlu fıstık gibi bir kitaptı. koca kitabı (koca dediğim de 198 sayfa) zaten girişteki ‘’ölüm bilinci, insanı daha yoğun yaşamaya yöneltir’’ minvalindeki cümlemle özetlemiş oldum…
bazı güzel aforizmalar da barındırıyor içinde. hatta ilgimi çeken birkaçını aşağıda sizin için paylaşayım:
‘’her insan tektir. her bireyin kendi özellikleri, içgüdüleri, farklı beğenileri, istekleri, serüven biçimleri vardır. ancak toplum her zaman belirli davranış kurallarını herkese empoze etme eğilimindedir. insanlarsa neden bir kurala uymak zorunda olduklarını merak etmezler. bunları kabullenirler. tıpkı yazı makinesi kullananların belirli bir klavyeyi en doğrusudur sanarak benimsedikleri gibi: qwerty ’’
‘’ insanlar, başkalarının başına gelen korkunç olaylardan sanki gerçekten üzgünmüş ve yardım etmek istiyormuş gibi söz ederlerdi ama işin gerçeği, başkalarının acılarından zevk aldıklarıydı. çünkü böylece, kendilerinin mutlu ve şanslı olduklarına inanabiliyorlardı…’’
‘’çok yorgunum ama uyumak istemiyorum. yapacağım çok şey var. hayatın sonsuza dek süreceğini sandığım günlerde hep ertelediğim şeyler bunlar. sonra, hayatın yaşanmaya değmeyeceğine inanmaya başlayınca da unuttuğum…’’
özetle, okunabilirliği bakımından tavsiye edebileceğim bir kitap...
devamını gör...
sözelcilerin sayısalcıları kıskandığı gerçeği
lisede sırf sayısal daha havalı diye düşünüp sayısalı seçen arkadaşım vardı benim. ancak edebiyat öğretmenlerine de hep bir hayranlığım olmuştur.
(bkz: ülkede herkesin kendisini en zeki görmesi)
(bkz: ülkede herkesin kendisini en zeki görmesi)
devamını gör...
insana mutluluk veren sıradan olaylar
- havanın güneşli ve ılık olduğu bir günde dışarıdan gelen kuş sesleri
- dolunay
- tatilde gece yatarken uzaklardan gelen dalga sesleri
- kumsalda yürürken denizkabuğu bulmak
- kucakta yatan kedinin çıkardığı gırgır sesi
...
- dolunay
- tatilde gece yatarken uzaklardan gelen dalga sesleri
- kumsalda yürürken denizkabuğu bulmak
- kucakta yatan kedinin çıkardığı gırgır sesi
...
devamını gör...
titan
son derece ilginç ve tüyler ürpertici bir kitabın konusu olan geminin ismi.
kitabın orijinal adı the wreck of the titan or futility. özelliği ise şu: titanic faciasının yaşanmasından 14 yıl önce yazıldığı halde, kazayı neredeyse tüm detaylarıyla yazmış olması.
kitabın yazarı morgan robertson adlı bir adamdı. pek başarılı bir yazar değilmiş robertson ve yazdığı dönemde bu kitabı da pek tutmamış. titanic kazasından sonra ise meşhur olmuş.
***
- kitabın başrolündeki titan adlı gemi, ilk seferini amerika - ingiltere arasında yapar. tıpkı titanic gibi...
- yolcu kapasitesi titanic'inkiyle aynıdır.
- geminin boyu titanic'in boyundan birkaç metre kısadır ve ağırlıkları da yakındır.
- pervane sayıları titanic'inkiyle aynıdır.
- titan, çıktığı bu ilk seferinde buz dağına çarpar. tıpkı titanic gibi...
- geminin darbe aldığı kısım, battığı yer, yolculuk sırasındaki hızı gibi özellikler hemen hemen titanic'inkiyle aynıdır.
- titan da tıpkı titanic gibi batar ve yine aynı şekilde, gemideki filikaların yetersizliği nedeniyle birçok insan ölür. kitapla gerçek arasındaki ölü sayıları birkaç farkla benzerdir.
hikâyedeki tek farklılık, titan'ın bir başka geminin daha batmasına neden olmasıdır.
titanic kazasından sonra robertson, falcılık, medyumluk gibi bazı sıfatlarla anılmaya başlanmışsa da kendisi bütün bunları reddetmiştir.
kitabın orijinal adı the wreck of the titan or futility. özelliği ise şu: titanic faciasının yaşanmasından 14 yıl önce yazıldığı halde, kazayı neredeyse tüm detaylarıyla yazmış olması.
kitabın yazarı morgan robertson adlı bir adamdı. pek başarılı bir yazar değilmiş robertson ve yazdığı dönemde bu kitabı da pek tutmamış. titanic kazasından sonra ise meşhur olmuş.
***
- kitabın başrolündeki titan adlı gemi, ilk seferini amerika - ingiltere arasında yapar. tıpkı titanic gibi...
- yolcu kapasitesi titanic'inkiyle aynıdır.
- geminin boyu titanic'in boyundan birkaç metre kısadır ve ağırlıkları da yakındır.
- pervane sayıları titanic'inkiyle aynıdır.
- titan, çıktığı bu ilk seferinde buz dağına çarpar. tıpkı titanic gibi...
- geminin darbe aldığı kısım, battığı yer, yolculuk sırasındaki hızı gibi özellikler hemen hemen titanic'inkiyle aynıdır.
- titan da tıpkı titanic gibi batar ve yine aynı şekilde, gemideki filikaların yetersizliği nedeniyle birçok insan ölür. kitapla gerçek arasındaki ölü sayıları birkaç farkla benzerdir.
hikâyedeki tek farklılık, titan'ın bir başka geminin daha batmasına neden olmasıdır.
titanic kazasından sonra robertson, falcılık, medyumluk gibi bazı sıfatlarla anılmaya başlanmışsa da kendisi bütün bunları reddetmiştir.
devamını gör...