cinsel ilişki olmadan ilişki yürür mü sorunsalı
ılginçtir. aşk varsa yürümez. aşk her ilişkiye bela olan bir şey. sevgi mi var? bal gibi yürür arkadaşım. hem de koşar koşar. bu soruyu soranlar daha olması gerektiği gibi bir ilişki yaşamamış demektir. çünkü yaşayan bilir ki ilişki hayatı paylaşmaktır bedeni değil. bir kadınla/erkekle ilişki kuruyorsan; kusurlarını örtmek, sevmek, sevilmek, dertlerini paylaşmak, yüklerini omuzlamasına yardım etmek, gülmek, ağlamak, her duygu değişiminde yanında olmak için varsındır onunla. haa diyorsan ki cinsel ilişki olmadan yürümez ya diye, kardeş biz de libidoluyuz ama sen kokunu bırak ortaya yaklaşmayalım alanına. zira sevgilisinden zoraki bir şey bekleyenle de dost olunmaz.
devamını gör...
homofobik
başka insanların hayatları hakkında yorum yapabileceklerini düşünen, tedavi edilmesi gereken insanlardır. kimse sana eşcinsel ol, trans ol demiyor. sen neden bu kadar sorun ediyorsun bunu?
yoksa...
yoksa...
devamını gör...
hamam böceği teorisi
google'ın ceo'su sundar pichai, hamam böceği teorisi'ni şöyle anlatıyor:
restoranın birinde bir gün aniden bir hamam böceği belirdi ve orada bulunan bir kadının üzerine çıktı. kadın korkudan çığlık atmaya başladı. paniklemiş yüzü ve titreyen sesiyle, can havliyle hamam böceğini üzerinden elleriyle atmaya çalışırken zıplamaya başladı. onun bu tepkisi bulaşıcı olmuştu, bulunduğu gruptaki diğer insanlar da paniklemişti. kadın sonunda hamam böceğini üzerinden atmayı başardı derken… başka bir kadının üzerine düştü hamam böceği. şimdi aynı şeyleri yaşamak için sıra gruptaki diğer bir kadındaydı. garson hemen imdatlarına koştu. bu nöbet değişiminde, bu sefer de hamam böceği garsonun üzerine düştü. garson dimdik durdu, kendini toparladı ve gömleğindeki hamam böceğinin davranışlarını gözlemledi. kendine yeterince güvendiğini hissettiğinde, hamam böceğini parmaklarıyla tutarak, restorandan dışarı attı.
''ee bu teori bize ne anlatıyor? özet geç'' dediğinizi duyar gibiyim.
hayatımızda karşılaştığımız olaylara tepki vermek yerine anlamlı bir yanıt vermeliyiz. yaşantımızda kaosu yaratan esas şey, bir sorunun kendisinden ziyade soruna olan yaklaşımımızdır. tepkiler içgüdüsel olarak gösterilen hareketlerdir; fakat cevaplar etraflıca düşünülerek oluşturulmuş şeylerdir.
karar sizin.
restoranın birinde bir gün aniden bir hamam böceği belirdi ve orada bulunan bir kadının üzerine çıktı. kadın korkudan çığlık atmaya başladı. paniklemiş yüzü ve titreyen sesiyle, can havliyle hamam böceğini üzerinden elleriyle atmaya çalışırken zıplamaya başladı. onun bu tepkisi bulaşıcı olmuştu, bulunduğu gruptaki diğer insanlar da paniklemişti. kadın sonunda hamam böceğini üzerinden atmayı başardı derken… başka bir kadının üzerine düştü hamam böceği. şimdi aynı şeyleri yaşamak için sıra gruptaki diğer bir kadındaydı. garson hemen imdatlarına koştu. bu nöbet değişiminde, bu sefer de hamam böceği garsonun üzerine düştü. garson dimdik durdu, kendini toparladı ve gömleğindeki hamam böceğinin davranışlarını gözlemledi. kendine yeterince güvendiğini hissettiğinde, hamam böceğini parmaklarıyla tutarak, restorandan dışarı attı.
''ee bu teori bize ne anlatıyor? özet geç'' dediğinizi duyar gibiyim.
hayatımızda karşılaştığımız olaylara tepki vermek yerine anlamlı bir yanıt vermeliyiz. yaşantımızda kaosu yaratan esas şey, bir sorunun kendisinden ziyade soruna olan yaklaşımımızdır. tepkiler içgüdüsel olarak gösterilen hareketlerdir; fakat cevaplar etraflıca düşünülerek oluşturulmuş şeylerdir.
karar sizin.
devamını gör...
virginijus praskevicius
benim için komplike sporcu tabirinin vücut bulmuş halidir. onlarca basketbolcu izledim, iş ahlakı bu kadar yüksek çok az oyuncu gördüm. kendisini iki sene boyunca canlı izleme fırsatına eriştiğim için de kendimi şanslı addediyorum. praskevicius'un lakabı ''buz adam''dı ve bu lakabı sonuna kadar hak ederdi. sahada o kadar net bir duruşu vardı ki, sinirleri alınmış zannederdiniz. hiç renk verdiğine şahit olmadım. çok ufak, bir kaç itiş kakışı olmuştur belki ama onlarda da artık iyice sabrı taşmıştır. kendisine yapılan sert faullerde bile rakibe tepki vermeden, sakince faul çizgisine doğru yürürdü. oysa kodumu oturtacak cinsten bir abimizdir. yani muhatabını tek yumrukta yere serer ama asla işin çirkefliğine bulaştığını görmedik. 98-99 sezonunda yumuşak ve ince bir pivot olan kevin thompson'la birlikte oynamışlardı. thompson'ın boyalı alandaki savunma açıklarını makine intizamında kapatırdı bizimki. thompson hücum atraksiyonları iyi olan ama savunması zayıf bir pivottu. praskevicius sayesinde hep daha dinç kalmış ve hücum verimliliği artmıştır. o sene oyun kurucumuz da zıpır andre woolridge'di. oynatan bir oyun kurucu değildi, skorer yönü yüksekti ama bu da buz adam abimizin ve kevin'in performansını olumsuz etkiliyordu. ritim buldu mu uçar giderdi ama takım oyununa uygun değildi. kaldır at tipi bir zıp zıptı ve bizi kanser ederdi.
praskevicius'un ortalamaları vasat gibi gözükse de, oyun verimliliği çok yüksek bir dört numara olduğunu söyleyebilirim. kendisi benim beşiktaş'ta izlediğim en iyi 4 numaraydı. hatta o sezon tofaş serisinde resmen vitesi 5'e taktı ve inanılmaz bir performans sergiledi. buz adamın izlediğim en iyi saha içi performanslarından biriydi o seri. ertesi yıl andre ve kevin gittiler. onların yerine bud elley ve james blackwell takıma katıldılar. bud, kevin'in tam tersi bir pivottu ve buz adamla birlikte boyalı alanı resmen kararttılar. ama onun da disiplin sorunları vardı artı ölü balık gibi bakardı kerata. o yüzden çok içim ısınmamıştır kendisine ama sergilediği performans üst düzeydi. play off'larda efesi ezdiğimiz maçta efesli oyuncular tabiri caizse boyalı alana girememişlerdi. özetle iyi bir ikili olmuşlardı diyebiliriz. james'e gelirsek andre gibi savruk bir gard değildi. bu sayede daha takım gibi bir takım izlemiştik. bir basketbol sever için buz adamı'ı, gönül verdiği takımda izlemek müthiş bir keyifti ve ben bu keyfi bizzat yaşamış oldum. beşiktaş'tan ayrıldıktan sonra tekrar türkiye'ye ülker forması ile döndü. ona olan sevgimden ötürü ülker maçlarını da gidip izlemişliğim vardır.
basketbolcunun hasıydı vesselam...
praskevicius'un ortalamaları vasat gibi gözükse de, oyun verimliliği çok yüksek bir dört numara olduğunu söyleyebilirim. kendisi benim beşiktaş'ta izlediğim en iyi 4 numaraydı. hatta o sezon tofaş serisinde resmen vitesi 5'e taktı ve inanılmaz bir performans sergiledi. buz adamın izlediğim en iyi saha içi performanslarından biriydi o seri. ertesi yıl andre ve kevin gittiler. onların yerine bud elley ve james blackwell takıma katıldılar. bud, kevin'in tam tersi bir pivottu ve buz adamla birlikte boyalı alanı resmen kararttılar. ama onun da disiplin sorunları vardı artı ölü balık gibi bakardı kerata. o yüzden çok içim ısınmamıştır kendisine ama sergilediği performans üst düzeydi. play off'larda efesi ezdiğimiz maçta efesli oyuncular tabiri caizse boyalı alana girememişlerdi. özetle iyi bir ikili olmuşlardı diyebiliriz. james'e gelirsek andre gibi savruk bir gard değildi. bu sayede daha takım gibi bir takım izlemiştik. bir basketbol sever için buz adamı'ı, gönül verdiği takımda izlemek müthiş bir keyifti ve ben bu keyfi bizzat yaşamış oldum. beşiktaş'tan ayrıldıktan sonra tekrar türkiye'ye ülker forması ile döndü. ona olan sevgimden ötürü ülker maçlarını da gidip izlemişliğim vardır.
basketbolcunun hasıydı vesselam...

devamını gör...
normal sözlük'ün artık ekşiden daha beter bir hal alması
reklam almak yerine bağış istemesiyle benim de katılacağım görüş.
basbayağı iban yollamışlar halka.
al reklamını, işine bak kardeşim. reklam almama inadı nedir?
anlı şanlı haber portalları bile reklam alıyor. size ne oluyor?
ha kimse reklam vermiyorsa, o zaman yazar kitlenin gruplaşıp
kendin çal kendin oyna havasına girmesi konusunda bir şeyler yaparsınız.
klana mensup, zort yazan adam, 30 beğeni alıyor; klan dışında kalmış, çok değerli içerik paylaşan adama 3-5 beğeni zor gidiyor.
basbayağı iban yollamışlar halka.
al reklamını, işine bak kardeşim. reklam almama inadı nedir?
anlı şanlı haber portalları bile reklam alıyor. size ne oluyor?
ha kimse reklam vermiyorsa, o zaman yazar kitlenin gruplaşıp
kendin çal kendin oyna havasına girmesi konusunda bir şeyler yaparsınız.
klana mensup, zort yazan adam, 30 beğeni alıyor; klan dışında kalmış, çok değerli içerik paylaşan adama 3-5 beğeni zor gidiyor.
devamını gör...
ayın en çalışkan 10 yazarı hakkında ne dediler
ben haftada 220 saat online'ım, karmam hep aynı.. sanki bitcoin madenciliği yapıyorum.. günde 0.5 karma geliyor.
duyun sesimizi..
duyun sesimizi..
devamını gör...
rififi
1955 yapımı fransız yönetmen jules dassin'in soygun / polisiye filmidir. tam adı du rififi chez les hommes olup, erkekler arasında maraza, hırgür, şamata gibi bir anlama gelmektedir.
--! spoiler !--
abd dışında çekilen ilk film noir lardan olan film, imkansız bir soygunu gerçekleştirmeye çalışan 4 kişinin hikayesini anlatmaktadır. film zamanının çok ötesinde olup fransız sinemasının ve kendi janrasının en başarılı filmlerinden biridir.
senatör mc carthy'ci amerikan karşıtı faaliyetleri izleme komitesi (huac) tarafından soruşturulurken ülkesini terkeden ve fransa'ya yerleşen amerikalı yönetmen jules dassin'in fransa'da çektiği ilk, avrupa'da çektiği ikinci filmdir.
filmin soygun sahnesi efsanedir. tam olarak 30 dakikadan fazla süren, sıfır diyalog ve müzik içeren bu sahne sinemanın büyüsüdür. yönetmen ile görüntü yönetmeni philippe agostini bu sahnenin çekimi sırasında fikir ayrılığına düşmüşler, görüntü yönetmeni böyle bir şey olamayacağını seyircinin sıkılacağı konusunda ısrar etmiş, ama çekimler bittikten sonra izlediğinde yönetmene hak vermiştir.
soygundan sonra gerçekleşen olaylar ise daha polisiye tarzdadır. filmin bu kısmını da çok beğenmekle beraber, kendi dönemindeki benzer hollywood filmlerine kıyasla daha deneysel şeyler yapılmış, ve kanaatimce çok da başarılı olunmuş.
bu kadar minimalistik bir filmi devasa bir suç destanı gibi hissettirmek kesinlikle kolay bir iş değil. film bir an bile temposunu kaybetmeden ilerler ve tatmin edici bir sonla biter. aynı tarzda kült olmuş yüksek bütçeli hollywood yapımları arasında kaybolmuş, bir elmas gibi parıldayan bir filmdir.
filmin baş karakterinin ismi bile söylerken insanın içini bir hoş ediyor. tony le stéphanois ( toni lö sitefanuva )
henüz seyretmedeyseniz tavsiye ederim, pişman olmayacaksınız.
--! spoiler !--
film noir için #146489
--! spoiler !--
abd dışında çekilen ilk film noir lardan olan film, imkansız bir soygunu gerçekleştirmeye çalışan 4 kişinin hikayesini anlatmaktadır. film zamanının çok ötesinde olup fransız sinemasının ve kendi janrasının en başarılı filmlerinden biridir.
senatör mc carthy'ci amerikan karşıtı faaliyetleri izleme komitesi (huac) tarafından soruşturulurken ülkesini terkeden ve fransa'ya yerleşen amerikalı yönetmen jules dassin'in fransa'da çektiği ilk, avrupa'da çektiği ikinci filmdir.
filmin soygun sahnesi efsanedir. tam olarak 30 dakikadan fazla süren, sıfır diyalog ve müzik içeren bu sahne sinemanın büyüsüdür. yönetmen ile görüntü yönetmeni philippe agostini bu sahnenin çekimi sırasında fikir ayrılığına düşmüşler, görüntü yönetmeni böyle bir şey olamayacağını seyircinin sıkılacağı konusunda ısrar etmiş, ama çekimler bittikten sonra izlediğinde yönetmene hak vermiştir.
soygundan sonra gerçekleşen olaylar ise daha polisiye tarzdadır. filmin bu kısmını da çok beğenmekle beraber, kendi dönemindeki benzer hollywood filmlerine kıyasla daha deneysel şeyler yapılmış, ve kanaatimce çok da başarılı olunmuş.
bu kadar minimalistik bir filmi devasa bir suç destanı gibi hissettirmek kesinlikle kolay bir iş değil. film bir an bile temposunu kaybetmeden ilerler ve tatmin edici bir sonla biter. aynı tarzda kült olmuş yüksek bütçeli hollywood yapımları arasında kaybolmuş, bir elmas gibi parıldayan bir filmdir.
filmin baş karakterinin ismi bile söylerken insanın içini bir hoş ediyor. tony le stéphanois ( toni lö sitefanuva )
henüz seyretmedeyseniz tavsiye ederim, pişman olmayacaksınız.
--! spoiler !--
film noir için #146489
devamını gör...
bugün popüler olan bir şeyi kullanmamakla hava atmak
meşhur bir türk hastalığıdır. bugünlerde "instagram kullanmamak" için kullanılır.
devamını gör...
koklaması zevkli olan şeyler
diğer adı temizlik günü olan kutsal pazar gününün gecesinde,
uyku öncesi solunan yeni çarşaf ve yeni yastık kılıfı kokusu.
uyku öncesi solunan yeni çarşaf ve yeni yastık kılıfı kokusu.
devamını gör...
nurgül yeşilçay denince akla gelenler
kösem sultan. en akılda kalıcı rolü oydu benim için.
devamını gör...
ngo
non-governmental organization yani hükümet dışı organizasyon tanımının kısaltmasıdır. gerek yazılı gerek ise sözlü iletişimde daha çok kısaltılmış versiyonu kullanılır.
kar amacı gütmeyen ve hükümetlerden bağımsız olarak hareket eden organizasyonları kapsar. ngolar genelde sosyal ve ekonomik kalkınma, insan hakları, çocuk hakları, çevre gibi konularda çalışır.
türkiye'de tam anlamıyla ngo yoktur, bizde ngo'ya en yakın organizasyon sivil toplum kuruluşlarıdır. türkiye'deki stk'lardan farkı özellikle uluslararası çalışmalarda hükümet politikalarından tam bağımsız hareket edebilme özellikleridir. stk'ların kuruluşlarında ve faaliyetlerinde çok daha fazla devlet kontrolü vardır.
yurtdışında çalışma deneyimi kazanmak icin ngo'lar idealdir. sosyal alanlarda çalışmak isteyenlerin alan tecrübesi edinmesini sağlar. özellikle az gelişmiş ülkelerde sosyal, ekonomik kalkınma alanında çalışan ngo'lar üniversiteden mezun olan gençler için pek çok fırsat sunar.
ngo'larda çalışmanın en güzel tarafıysa yaptığınız işle insanların hayatında olumlu bir değişiklik yaptığını hissetmektir. ruha iyi gelir. tabii ki çok ilkeli çalışan ngo'lar kadar toplanan yardım paralarını yanlış projelerle hiç eden ya da işe aldıkları elemanların yolsuzluklarıyla gündeme gelen ngo'larda vardır. insan hakları konusunda faaliyet gösteren ngo'ların listesi için buradan
(bkz: sivil toplum kuruluşu)
kar amacı gütmeyen ve hükümetlerden bağımsız olarak hareket eden organizasyonları kapsar. ngolar genelde sosyal ve ekonomik kalkınma, insan hakları, çocuk hakları, çevre gibi konularda çalışır.
türkiye'de tam anlamıyla ngo yoktur, bizde ngo'ya en yakın organizasyon sivil toplum kuruluşlarıdır. türkiye'deki stk'lardan farkı özellikle uluslararası çalışmalarda hükümet politikalarından tam bağımsız hareket edebilme özellikleridir. stk'ların kuruluşlarında ve faaliyetlerinde çok daha fazla devlet kontrolü vardır.
yurtdışında çalışma deneyimi kazanmak icin ngo'lar idealdir. sosyal alanlarda çalışmak isteyenlerin alan tecrübesi edinmesini sağlar. özellikle az gelişmiş ülkelerde sosyal, ekonomik kalkınma alanında çalışan ngo'lar üniversiteden mezun olan gençler için pek çok fırsat sunar.
ngo'larda çalışmanın en güzel tarafıysa yaptığınız işle insanların hayatında olumlu bir değişiklik yaptığını hissetmektir. ruha iyi gelir. tabii ki çok ilkeli çalışan ngo'lar kadar toplanan yardım paralarını yanlış projelerle hiç eden ya da işe aldıkları elemanların yolsuzluklarıyla gündeme gelen ngo'larda vardır. insan hakları konusunda faaliyet gösteren ngo'ların listesi için buradan
(bkz: sivil toplum kuruluşu)
devamını gör...
kitap alıntıları
sabahları uyanıp parıldayan güneşi gördüğümde, "al işte, yine cenneti andıran bir gün ve yine insanlar bunu mahvedecekler" diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.
genç werther'in acıları, johann wolfgang von goethe
genç werther'in acıları, johann wolfgang von goethe
devamını gör...
yazarların okumayı sevdiği dergiler
uzun zamandır dergi okumuyorum ama çocukken (bkz: miço (dergi)) ve (bkz: bilim çocuk (dergi)) dergilerini her zaman okurdum.
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
izdihamı rüyasında görmüş herhal
bana laf atana cevabımı yazarım derhal
bam teline basmayı sevsem de
aşık atışmasında olurum hemhal
bana laf atana cevabımı yazarım derhal
bam teline basmayı sevsem de
aşık atışmasında olurum hemhal
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının nicklerinin hikayesi
bu başlığı her gördüğümde bir offf çekiyorum.istedigim nick eva idi,ama alınmış.o şahısı da ortada görmüyorum ayrı sinir bozucu,sonra bir arkadaşın taktığı ismi koydum.pişmanım hakim bey.
burada da dava açınca isim değişikliği oluyor mu?
burada da dava açınca isim değişikliği oluyor mu?
devamını gör...
klişe youtube yorumları
- like dilencileri. "efsane şarkı, bana katılan like atsın!" yorumları.
- bir başka klişe. "2020'de hala dinleyen var mı?"
- yabancı videolarda "türksen like at gücümüzü görsünler" tipi yorumlar.
- "bu şarkıcının ilk şarkısını 1996'da dinledim, o zaman lisedeydim. ah ah çok değişti her şey."ci fosil tayfası. tamam amcacım/teyzecim, en yaşlı sensin.
- "bu şarkıyı her beğenmenizde bir kez daha dinleyeceğim." tabi tabi... *
- "greetings from france", "as an english i love this!" türevi yorumlar. bunların yarısından fazlası aslında bir türk tarafından atılır. *
- bir başka klişe. "2020'de hala dinleyen var mı?"
- yabancı videolarda "türksen like at gücümüzü görsünler" tipi yorumlar.
- "bu şarkıcının ilk şarkısını 1996'da dinledim, o zaman lisedeydim. ah ah çok değişti her şey."ci fosil tayfası. tamam amcacım/teyzecim, en yaşlı sensin.
- "bu şarkıyı her beğenmenizde bir kez daha dinleyeceğim." tabi tabi... *
- "greetings from france", "as an english i love this!" türevi yorumlar. bunların yarısından fazlası aslında bir türk tarafından atılır. *
devamını gör...
monster slayers
kendisini "a deckbuilding roguelike adventure" olarak tanımlayan güzide bir bilgisayar oyunu. oyunda düşmanlarla kart oyunu oynar gibi savaşıyorsunuz ve daha sonra zaferlerinizle birlikte destenizi geliştiriyorsunuz. aynı zamanda ölmek de çok kolay ama ölünce kazandığınız fame puanlarıyla yeni geliştirmeleri açarak bir sonraki başlangıcınızda daha güçlü ve donanımlı olmanız mümkün.
oyunun eksilerine gelirsek grafik ve arayüz birazcık eski flash oyunları andırıyor. ayrıca oynanışta şans faktörü de etkili olduğu için bazen saç baş yolduracak ölümlere kurban gidebiliyorsunuz. ve de oyun uzun süre oynandıktan sonra heyecanını kaybedip sıkıcı bir işe dönüşüyor. ama yine de sıkılana kadar oldukça uzun bir zaman geçirmek mümkün. benim puanım 6,5/10.*
steam sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.
oyunun eksilerine gelirsek grafik ve arayüz birazcık eski flash oyunları andırıyor. ayrıca oynanışta şans faktörü de etkili olduğu için bazen saç baş yolduracak ölümlere kurban gidebiliyorsunuz. ve de oyun uzun süre oynandıktan sonra heyecanını kaybedip sıkıcı bir işe dönüşüyor. ama yine de sıkılana kadar oldukça uzun bir zaman geçirmek mümkün. benim puanım 6,5/10.*
steam sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.
devamını gör...
arkadaşının arkadaşın olmadığını anladığın an
iste o an.. hafifleyeceksin.. sırtından bir yük kalkmış olacak..
devamını gör...