my love from the star
güney kore yapımı fantastik, romantik-komedi türündeki 21 bölümlük dizidir.(byeoreseo on geudae)
oyuncular:jun ji-hyun, kim soo-hyun, park hae-jin, yoo ın-na, shin sung-rokve ahn jae-hyun.
dizide, başka bir gezegenden dünyamıza gelen ve çeşitli güçlere sahip olan bir uzaylının, bundan 400 sene önceki ilk ziyaretindeki -tutulduğu- kıza tıpatıp benzeyen bir ünlü ile karşılaşması; kariyeri düşüşte olan, şımarık mı şımarık, bencil , çekilmez ünlü kızımıza da ister istemez aşık olması ve onu düştüğü zor durumlardan kurtarmaya çalışırken verdiği mücadele anlatılıyor.
dizi başrol oyuncularına ödül getirirken bunlardan bir tanesi de kore televizyon ödüllerin en büyüğüdür.
dizi kaliteli, eğlenceli ve çok romantik.*
not:kore dizilerine daha önce hiç bulaşmadıysanız, farklı bir şeyler arıyorsanız vakit geçirmek için iyi bir seçenek olabilir.tavsiye ederim.*
oyuncular:jun ji-hyun, kim soo-hyun, park hae-jin, yoo ın-na, shin sung-rokve ahn jae-hyun.
dizide, başka bir gezegenden dünyamıza gelen ve çeşitli güçlere sahip olan bir uzaylının, bundan 400 sene önceki ilk ziyaretindeki -tutulduğu- kıza tıpatıp benzeyen bir ünlü ile karşılaşması; kariyeri düşüşte olan, şımarık mı şımarık, bencil , çekilmez ünlü kızımıza da ister istemez aşık olması ve onu düştüğü zor durumlardan kurtarmaya çalışırken verdiği mücadele anlatılıyor.
dizi başrol oyuncularına ödül getirirken bunlardan bir tanesi de kore televizyon ödüllerin en büyüğüdür.
dizi kaliteli, eğlenceli ve çok romantik.*
not:kore dizilerine daha önce hiç bulaşmadıysanız, farklı bir şeyler arıyorsanız vakit geçirmek için iyi bir seçenek olabilir.tavsiye ederim.*
devamını gör...
corpus callosum
beynin her iki hemisferini * birbirine bağlayan anatomik bölgedir. hemisferler arasında bir duble yol, bir ara bulucu gibi görev yapar. oldukça fazla nöral liflere sahiptir.
devamını gör...
sözlükte yazmak ama okumamak
bu konuşurken de geçerlidir. insanlar çoğu zaman konuştuklarını dinleyen biri olsun ister ama kendi dinlemeye nadir istekli olur, dinler evet, biz öyle olduğunu zannederiz fakat o yalnızca sıranın ona gelmesini bekleyerek dinler. ve dolayısıyla sıra ona gelince tekrar aynı döngü...
devamını gör...
üniversite mezunu olmadan sözlük yazarı olmak
burdaki çoğu kişi ya okuyordur ya da mezundur zaten. boş boş konuşmayın. ayrıca kendini ifade etmek için, şiir alıntısı için üniversite diplomasına gerek yok. misal, ben çoğu kişinin girmek için anüsünü yırttığı 9 eylül mezunuyum. ama fark ediyor mu? nope. seni tanımayan biri çıkıp aldığın tüm eğitimi çöpe atıveriyor çünkü.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
sabahın kör vakti giriyorum eve. onca yorgunluk ve uykusuzluğa rağmen kendimi duşa atıyorum. su ve sabun yollardan getirdiğim kiri pası atıyor üzerimden. yılların getirdiği yükü atmak ise o kadar kolay değil.
uykunun arındırdıgı bir beden ile uyanıyorum öğlene doğru. ağzımda sigaranın bıraktığı leş gibi pas tadı. çivi çiviyi söker bir sigara daha yakıyorum. ölsem en çok sigaraya üzülürüm. ölüler nefes alamaz çünkü.
dolap boş. kahvaltı için peynir , zeytin, yumurta, salam ve bir kaç şey daha alıyorum. karşılığında para. para ne garip şey. kazanmak için kanımı, etimi, kemiğini, kimliğimi verdim. karşılığında et, kemik ve kan alıyorum. hayvanların kimliği yoktur.
kahvaltı sonrası bir sigara daha.. garip bir şey nefes almak. almak vermek. tekerleme gibi. değilmi ki nefes alıyorum , her şeye rağmen yaşamaya devam. al bakalım hayat, bedenim ve ruhum senindir, daha öğreteceklerin varsa...
eti senin, kemiği benim...
uykunun arındırdıgı bir beden ile uyanıyorum öğlene doğru. ağzımda sigaranın bıraktığı leş gibi pas tadı. çivi çiviyi söker bir sigara daha yakıyorum. ölsem en çok sigaraya üzülürüm. ölüler nefes alamaz çünkü.
dolap boş. kahvaltı için peynir , zeytin, yumurta, salam ve bir kaç şey daha alıyorum. karşılığında para. para ne garip şey. kazanmak için kanımı, etimi, kemiğini, kimliğimi verdim. karşılığında et, kemik ve kan alıyorum. hayvanların kimliği yoktur.
kahvaltı sonrası bir sigara daha.. garip bir şey nefes almak. almak vermek. tekerleme gibi. değilmi ki nefes alıyorum , her şeye rağmen yaşamaya devam. al bakalım hayat, bedenim ve ruhum senindir, daha öğreteceklerin varsa...
eti senin, kemiği benim...
devamını gör...
medeniyete canavar diyen marş
"medeniyet" denen kavramdan rahatsız olan bir anlayıştır. "milli marş" değil "ümmi" bir marştır. 11 kıtanın hiç birinde "türk" kelimesi geçmez, hangi millete yazıldığı belli değildir, yani, al bunu endonezya'ya ver onlara da uyar. çünkü içinde din iman geçer sadece.
devamını gör...
ülkenin geri kalmışlık belirtileri
teyzemin karşı komşusuna cin kaçmış, çalıyor ama çalışıyor, diğerleri sanki çalmayacak türevi cümleler duymak.
devamını gör...
ölümcül sular
ölümcül sular (crawl) 2019 yılında beyaz perdeye taşınmış bir korku filmi. film, şiddetli bir kasırga sonrası şehrine timsahlar doluşan babasını kurtarmaya giden yüzücü bir kadının yaşam mücadelesini ele alıyor. çok korkunç bir film değildi ancak izlediğim zaman hoşuma gitmişti. filmi izlemeye ailemle beraber gitmiştim, abimle ben pek korkmamıştık ancak annem ve babam çok etkilenmişti, annem her korktuğunda elleriyle benim gözlerimi kapatmaya kalkıştığı için birkaç güzel sahne kaçırmış olabilirim sanırım. şu an izlesem film hakkında ne düşünürüm bilmiyorum ancak aklımda film genel hatlarıyla iyi kalmış, ha bir de başroldaki kadın çok güzeldi, bunu asla unutamam.
devamını gör...
normal sözlük diş hekimleri topluluğu
tam kafa sözlük diş hekimleri topluluğu diye bir başlık açayım dedim ama daha önce açmışlar. dayanışmamızı arttırmak adına güzel bir adım ben de bir öğrenci diş hekimi olarak katılıyorum.
( not: topluluğun üyelerini birbiriyle takipleşmeye davet ediyorum. )
( not: topluluğun üyelerini birbiriyle takipleşmeye davet ediyorum. )
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
balkonumdan sesler, ışıklar ve gitmeyen
kırılan camlar ve seramikler,
unutulmaya yüz tutmuş
içinde kuşlar uçuşan bir bina iskeleti.
yeniden doğuşun
hayır hayır, varlığını sürdürmenin
yıkmakla başlayan, kendine yer açışı.
sesler yakında
sesler yüksekten kırık parçalara
sesler evimin duvarlarına.
korna çalmadan hiddetini belli eden sürücüler,
şimşeksiz ama ürkütücü yağmurlar,
ve ışığını veremeden geçip giden güneş.
ışıklar bulutların ardında
ışıklar kırık camların toz gibi dağılan kenarlarında
ışıklar evimin sönmüş lambalarında.
balkonlarda nice yağmur görmüş
dönmek üzere toplanmamış
bir tele asılı çamaşırlar.
nicedir orada bir ağırlaşıp bir hafiflerken
ve yıkandıkça kirlenirken,
dedemin yitip gidişini
üstelik ölümünden yıllar önce
çocukluğumda yitip gidişini
ve babamın yaşlandığı günü,
orada asılı durup bir bayrak gibi
hatırlatırlar hâlâ.
kırılan camlar ve seramikler,
unutulmaya yüz tutmuş
içinde kuşlar uçuşan bir bina iskeleti.
yeniden doğuşun
hayır hayır, varlığını sürdürmenin
yıkmakla başlayan, kendine yer açışı.
sesler yakında
sesler yüksekten kırık parçalara
sesler evimin duvarlarına.
korna çalmadan hiddetini belli eden sürücüler,
şimşeksiz ama ürkütücü yağmurlar,
ve ışığını veremeden geçip giden güneş.
ışıklar bulutların ardında
ışıklar kırık camların toz gibi dağılan kenarlarında
ışıklar evimin sönmüş lambalarında.
balkonlarda nice yağmur görmüş
dönmek üzere toplanmamış
bir tele asılı çamaşırlar.
nicedir orada bir ağırlaşıp bir hafiflerken
ve yıkandıkça kirlenirken,
dedemin yitip gidişini
üstelik ölümünden yıllar önce
çocukluğumda yitip gidişini
ve babamın yaşlandığı günü,
orada asılı durup bir bayrak gibi
hatırlatırlar hâlâ.
devamını gör...
kitap okuyan insanı belli eden detaylar
empati yapabilme, rahat odaklanabilme, iyi bir dinleyici olma, geniş ve farklı fikirlere açık olabilme
devamını gör...
kur'an'daki saçma ayetler
kuranda saçma ayet bulunmaz. tüm ayetler birbirinden güzeldir. islam düşmanının birinin açtığı başlıktır.
devamını gör...
kadının üstünlüğü
olmayandır. kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. doğada var olabilmek adına erkeklerin kadınlara, kadınların da erkeklere ihtiyacı var. artık bu; erkekler daha muhteşem, kadınlar daha mükemmel muhabbetlerini bırakalım. yirmi birinci yüzyılda da olsak içgüdülerimiz birinci yüzyılda olan insanlarınkiyle aynı.
devamını gör...
ödünç alınan kitabın üzerine çay koyan şahsiyet
zaten emanet etmem ama oldu da dünya tersine döndü kıyamadım, verdim. o da bunu yaptı vallahi hanımefendi çizgimden çıkarmasın beni çok kötü olur. kitaplar hazine değerindedir. binbir emekle önüne gelmiş bir kitabı özensiz kullanmak karakter göstergesidir. * bir de bunların sayfalarını katlayan modeli falan var nerden geldim bu başlığa ya sinirlerim bozuldu. *
devamını gör...
gençlerimize 3 mümkünse daha fazla çocuk öneriyoruz
sanki kendisi bakacak haspam.
ülke'nin içinden geçtiniz, hala milletin kaç çocuk yaptığının derdindesiniz.
ah ulan ak koyunlar ah! hep sizin yüzünüzden bu haldeyiz be.
ülke'nin içinden geçtiniz, hala milletin kaç çocuk yaptığının derdindesiniz.
ah ulan ak koyunlar ah! hep sizin yüzünüzden bu haldeyiz be.
devamını gör...
küba devrimi
yaklaşık 400 sene ispanya sömürgesi olan küba, ispanyol-amerikan savaşından sonra bu seferde amerika egemenliğine geçer....
amerika kübaya bağımsızlık vermesine verir ama ; her an müdahale doğrudan müdahale hakkı doğuran bir anlaşmada yapar...platt değişikliği ismi verilen bu anlaşmayla fidel castronun ''küba’nın kalbindeki hançer” olarak nitelendirdiği guantanamo da askeri üs olarak amerikaya kiralanmıştır...
bu süreç içerisinde küba başkanlarının hepsi abd destekli başkanlardır...öğrenci ve işçilerden oluşan oldukça güçlü bir muhalif yapı; aralarında fulgencio batista’nın da bulunduğu ordu içerisindeki bir grup düşük rütbeli asker, 4 eylül 1933’te yönetimi ele geçirmiştir...
kurulan hükümetin, halkçı politikalarından rahatsız olan abd ise; yeni hükümetin genel kurmay başkanı fulgencio batista ikinci bir darbeyle 5 ocak 1934 tarihinde başkanı olması için destekliyor......neyse efem gel zaman git zaman fulgencio batista, ülkeyi bırakıp 7 yıl boyuncaflorida da yaşıyor...ülkeyi hükümete bırakıp çekip gidiyor....
bu süreçte ülkeyi bok götürüyor... sendika liderleri bertaraf edilerek yerlerini gangsterler almış, işçi liderleri cinayetlere kurban gitmiş, her türlü memuriyet satılığa çıkarılmış; rüşvet, hırsızlık ve yolsuzluk devletin her kademesine hakim oluyor...
küba’da 1 haziran 1952 yılında genel seçimlerin yapılacak..... abd için kötü haber....ülkede esen rüzgarların kokusuna bakarsak seçimide kesin sol gruplar kazanacak... ee bir taraftan da soğuk savaş var.... abd batistaya bir ıslık çalıyor geç diyor şu ülkenin başına ....
iş böyle olunca batista komutu aldığı gibi kübaya dönüp, 10 mart 1952 tarihinde carlos prio socarras u deviriyor ..yeniden ülke yönetimine el koyuyor..
ama ülke leş...batista’nın ülke yönetiminden uzak olduğu yıllar boyunca, küba’da kamu hizmeti diye bir şey kalmamış... rüşvet, yolsuzluk ve toplumsal yozlaşma ...ne ararsan var...
hal böyle olunca halk batista'nın dönmesini tepkiyle değil onayla karşılıyor...
10 martta darbe oluyor ve 25 martta “la habana” gazetesinde bir yazı yayınlanıyor...yazıyı yazan kişi genç bir avukat olan fidel castro... yazıda kısaca darbeyi yapanların amaçlarını sorguluyor ve bu darbeyle kübaya yeni bir diktatörlük mü getirmek istiyorsunuz? diye soruyordu...
bu avukat, aynı gün havana yüksek mahkemesine, batista’nın anayasayı ihlal ettiği için ,cezalandırılmasını isteyen bir dilekçe veriyordu.... castronun amacı diktatörlüğün demokratik açıdan yasadışı olduğunu yasal bir
yöntemle ortaya koymaktı...yani demem o ki eğer mahkeme cuntayı onaylarsa,mahkeme gayri meşru duruma düşecek; yok eğer mahkeme meşru ise cunta gayrimeşru duruma düşecekti...( bu mahkeme sonucunu çok aramama rağmen bulamadım...bulabilen beri gelsin)
bütün demokratik yollar kapanıyor ve bu sebepten cuntayı sona erdirmek için yapılacak tek
şey kalıyordu...silahlı mücadele...
1953 başlarında batista diktatörlüğünü yıkmak amacıyla küçük bir grup oluşturan castro, 26 temmuz'da santiago'daki moncada kışlası'na 165 arkadaşıyla birlikte bir baskın düzenledi; ama başarısızlığa uğrayarak tutuklandı. 16 ekim 1953'te santiago'daki küba yüksek mahkemesi'nde yapılan yargılamada 'sayın yargıç siz beni mahkûm edin! tarih beni haklı çıkaracaktır!' (la historia me absolvera) cümlesiyle biten ünlü savunmasını yaptı. mahkeme sonunda 16 yıla mahkum oldu.
hapishanelerde maruz kaldığı ağır işkencelerden haberdar olan destekçileri, mahkumların serbest kalmaları yönünde hükümet üzerinde kurduğu baskı, seçimlerin de yaklaşmasıyla sonuç vermiş ve mayıs 1955’te çıkarılan
af kanunuyla castro ve arkadaşları hapisten çıkmıştır .
üzerindeki baskı ve hayati tehlikesinin bulunmasından dolayı ; kübayı terk etmiş ve meksikaya gitmiştir...
meksika da askeri taktiklerile ilgili, ispanya iç savaşına katılmış emekli bir asker olan general
alberto bayo dan dersler almışlardır...meksika’ya gelişinin üzerinden henüz birkaç ay geçmişti ki castro hem kendi hayatı hem de küba devrimi adına büyük bir öneme sahip olan bir isimle tanıştı ernesto (che) guevara.
bu arada küba içinde sürekli bildiriler manifestolar yayımlanıyor...hatta amerikada filan epey destekçileri oluyor efem...
bu kadar eğitim yeter dedikleri 25 kasım 1956 da ;fidel castro ve beraberindeki 82 arkadaşı devrimi
gerçekleştirmek maksadıyla poza rica şehrindeki tuxpan limanından ,granma/büyükanne” isimli bir gemiye atlayıp kübaya yol alıyorlar...
30 kasım’da adaya varıyorlar...cunta bu işten haberdar ve karşılıyorlar..şiddetli çatışmalar oluyor...bu çatışmadan 21 kişi sağ çıkıyor ve sierra maestra dağlarına doğru çekilmek zorunda kalıyorlardır...
bu arada radyo yayınları şehirle kurulan bağlar derken zaman geçmiş ve artık batista ya karşı güçlü eylemler gerçekleştirmişlerdir... 2 yıl sonra 1 ocak 1959’da mevcut rejimini yıkarak küba’da devrimi ilan ettiler.
bu kübanın hayatında verdiği üçüncü bağımsızlık mücadelsidir.
birincisi ;on yıl savaşı
ikincisi ; küba devrimci partisinin ispanyollarla savaşı
üçüncüsündeküba devrimisonucunda gelen bağımsızlık...
küba'nın böylece 500 yıllık çektiği çile bitiyor ve artık bağımsız oluyordu...
kaynak:
dergipark.org.tr/tr/downloa...
tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%...
amerika kübaya bağımsızlık vermesine verir ama ; her an müdahale doğrudan müdahale hakkı doğuran bir anlaşmada yapar...platt değişikliği ismi verilen bu anlaşmayla fidel castronun ''küba’nın kalbindeki hançer” olarak nitelendirdiği guantanamo da askeri üs olarak amerikaya kiralanmıştır...
bu süreç içerisinde küba başkanlarının hepsi abd destekli başkanlardır...öğrenci ve işçilerden oluşan oldukça güçlü bir muhalif yapı; aralarında fulgencio batista’nın da bulunduğu ordu içerisindeki bir grup düşük rütbeli asker, 4 eylül 1933’te yönetimi ele geçirmiştir...
kurulan hükümetin, halkçı politikalarından rahatsız olan abd ise; yeni hükümetin genel kurmay başkanı fulgencio batista ikinci bir darbeyle 5 ocak 1934 tarihinde başkanı olması için destekliyor......neyse efem gel zaman git zaman fulgencio batista, ülkeyi bırakıp 7 yıl boyuncaflorida da yaşıyor...ülkeyi hükümete bırakıp çekip gidiyor....
bu süreçte ülkeyi bok götürüyor... sendika liderleri bertaraf edilerek yerlerini gangsterler almış, işçi liderleri cinayetlere kurban gitmiş, her türlü memuriyet satılığa çıkarılmış; rüşvet, hırsızlık ve yolsuzluk devletin her kademesine hakim oluyor...
küba’da 1 haziran 1952 yılında genel seçimlerin yapılacak..... abd için kötü haber....ülkede esen rüzgarların kokusuna bakarsak seçimide kesin sol gruplar kazanacak... ee bir taraftan da soğuk savaş var.... abd batistaya bir ıslık çalıyor geç diyor şu ülkenin başına ....
iş böyle olunca batista komutu aldığı gibi kübaya dönüp, 10 mart 1952 tarihinde carlos prio socarras u deviriyor ..yeniden ülke yönetimine el koyuyor..
ama ülke leş...batista’nın ülke yönetiminden uzak olduğu yıllar boyunca, küba’da kamu hizmeti diye bir şey kalmamış... rüşvet, yolsuzluk ve toplumsal yozlaşma ...ne ararsan var...
hal böyle olunca halk batista'nın dönmesini tepkiyle değil onayla karşılıyor...
10 martta darbe oluyor ve 25 martta “la habana” gazetesinde bir yazı yayınlanıyor...yazıyı yazan kişi genç bir avukat olan fidel castro... yazıda kısaca darbeyi yapanların amaçlarını sorguluyor ve bu darbeyle kübaya yeni bir diktatörlük mü getirmek istiyorsunuz? diye soruyordu...
bu avukat, aynı gün havana yüksek mahkemesine, batista’nın anayasayı ihlal ettiği için ,cezalandırılmasını isteyen bir dilekçe veriyordu.... castronun amacı diktatörlüğün demokratik açıdan yasadışı olduğunu yasal bir
yöntemle ortaya koymaktı...yani demem o ki eğer mahkeme cuntayı onaylarsa,mahkeme gayri meşru duruma düşecek; yok eğer mahkeme meşru ise cunta gayrimeşru duruma düşecekti...( bu mahkeme sonucunu çok aramama rağmen bulamadım...bulabilen beri gelsin)
bütün demokratik yollar kapanıyor ve bu sebepten cuntayı sona erdirmek için yapılacak tek
şey kalıyordu...silahlı mücadele...
1953 başlarında batista diktatörlüğünü yıkmak amacıyla küçük bir grup oluşturan castro, 26 temmuz'da santiago'daki moncada kışlası'na 165 arkadaşıyla birlikte bir baskın düzenledi; ama başarısızlığa uğrayarak tutuklandı. 16 ekim 1953'te santiago'daki küba yüksek mahkemesi'nde yapılan yargılamada 'sayın yargıç siz beni mahkûm edin! tarih beni haklı çıkaracaktır!' (la historia me absolvera) cümlesiyle biten ünlü savunmasını yaptı. mahkeme sonunda 16 yıla mahkum oldu.
hapishanelerde maruz kaldığı ağır işkencelerden haberdar olan destekçileri, mahkumların serbest kalmaları yönünde hükümet üzerinde kurduğu baskı, seçimlerin de yaklaşmasıyla sonuç vermiş ve mayıs 1955’te çıkarılan
af kanunuyla castro ve arkadaşları hapisten çıkmıştır .
üzerindeki baskı ve hayati tehlikesinin bulunmasından dolayı ; kübayı terk etmiş ve meksikaya gitmiştir...
meksika da askeri taktiklerile ilgili, ispanya iç savaşına katılmış emekli bir asker olan general
alberto bayo dan dersler almışlardır...meksika’ya gelişinin üzerinden henüz birkaç ay geçmişti ki castro hem kendi hayatı hem de küba devrimi adına büyük bir öneme sahip olan bir isimle tanıştı ernesto (che) guevara.
bu arada küba içinde sürekli bildiriler manifestolar yayımlanıyor...hatta amerikada filan epey destekçileri oluyor efem...
bu kadar eğitim yeter dedikleri 25 kasım 1956 da ;fidel castro ve beraberindeki 82 arkadaşı devrimi
gerçekleştirmek maksadıyla poza rica şehrindeki tuxpan limanından ,granma/büyükanne” isimli bir gemiye atlayıp kübaya yol alıyorlar...
30 kasım’da adaya varıyorlar...cunta bu işten haberdar ve karşılıyorlar..şiddetli çatışmalar oluyor...bu çatışmadan 21 kişi sağ çıkıyor ve sierra maestra dağlarına doğru çekilmek zorunda kalıyorlardır...
bu arada radyo yayınları şehirle kurulan bağlar derken zaman geçmiş ve artık batista ya karşı güçlü eylemler gerçekleştirmişlerdir... 2 yıl sonra 1 ocak 1959’da mevcut rejimini yıkarak küba’da devrimi ilan ettiler.
bu kübanın hayatında verdiği üçüncü bağımsızlık mücadelsidir.
birincisi ;on yıl savaşı
ikincisi ; küba devrimci partisinin ispanyollarla savaşı
üçüncüsündeküba devrimisonucunda gelen bağımsızlık...
küba'nın böylece 500 yıllık çektiği çile bitiyor ve artık bağımsız oluyordu...
kaynak:
dergipark.org.tr/tr/downloa...
tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%...
devamını gör...
kendini çaldırmak
ilk defa duyduğum ve açıkçası oldukça hoşuma giden bir atasözüdür.
sayın yazar arkadaşımıza bu güzel paylaşımı için teşekkürlerimi sunuyorum.
sayın yazar arkadaşımıza bu güzel paylaşımı için teşekkürlerimi sunuyorum.
devamını gör...
yaran fıkralar
hoca çocuğa ödev olarak potansiyel ve fiiliyat arasındaki farkı sorar.
eve gelen çocuk öğrenmek için eve gitti ve babasına sordu.
-baba potansiyelle fiiliyat arasında ne fark var?
-bak şimdi dinle ‚ dedi ve adam kızına döndü.
-kızım sen bir milyon dolar için brad pittle yatar mısın?
-neee hem bir milyon dolar hem brad pitt. düşünsene baba bu parayla neler yapılmaz. yatarım tabii
- adam karısına döndü ve; hanım sen bir milyon dolar için leonordo di caprioyla yatarmısın?
- neeee. düşünsene be adam bütün borçlarımızı öderiz ve hayat boyu rahat ederiz. yatarım tabiii.
bunu duyan adam büyük oğluna sordu.
- oğlum sen bir milyondolar için chak moriesle yatarmısın?
-baba düşünsene bu parayla hayal ettiğim herşeyi yaparım. yatarım tabii.
cevapları alan baba küçük oğluna döndü ve:-
işte oğlum potansiyel olarak üç milyon dolarımız var. ama fiiliyatta iki o****u bi muallak ile aynı evi paylaşıyoruz..
eve gelen çocuk öğrenmek için eve gitti ve babasına sordu.
-baba potansiyelle fiiliyat arasında ne fark var?
-bak şimdi dinle ‚ dedi ve adam kızına döndü.
-kızım sen bir milyon dolar için brad pittle yatar mısın?
-neee hem bir milyon dolar hem brad pitt. düşünsene baba bu parayla neler yapılmaz. yatarım tabii
- adam karısına döndü ve; hanım sen bir milyon dolar için leonordo di caprioyla yatarmısın?
- neeee. düşünsene be adam bütün borçlarımızı öderiz ve hayat boyu rahat ederiz. yatarım tabiii.
bunu duyan adam büyük oğluna sordu.
- oğlum sen bir milyondolar için chak moriesle yatarmısın?
-baba düşünsene bu parayla hayal ettiğim herşeyi yaparım. yatarım tabii.
cevapları alan baba küçük oğluna döndü ve:-
işte oğlum potansiyel olarak üç milyon dolarımız var. ama fiiliyatta iki o****u bi muallak ile aynı evi paylaşıyoruz..
devamını gör...

