güne bir söz bırak
"her ne hal ise, seni düşünmek iyi geliyor bana."
ahmed arif
"yine de beddua edemem sana. allah ne mutluluğun varsa versin."
özdemir asaf
ahmed arif
"yine de beddua edemem sana. allah ne mutluluğun varsa versin."
özdemir asaf
devamını gör...
dante gabriel rosetti
viktorya dönemi'nde yaşamış ingiliz ressam ve şair. şiiri hiç sevmediğimden okumadım herhangi bir şiirini ama tablölarını pek seviyorum. ben kendisini (bkz: beirut)'un (bkz: monna pomona) şarkısını araştırırken tanıdım. kendisinin yaptığı bir tablö imiş.o tablöden doğru da bu amcayı araştırmaya başlamıştım. wiki'de yazdığına göre kendini; "kendine hakim, net, tutkulu ve karizmatik" ve aynı zamanda “ateşli, şairane ve beceriksiz" olarak tanımlıyor bu amca. aynı ben xd
neyse; şaka bir yana, genellikle metreslerini veya başka kadınları resmeder bu amcamız. tablölarında benim görebildiğim ortak özellik; renkleri oldukça canlı kullanması, bol bol çiçek görmemiz ve romantizm akımından epey etkilenmesi oldu. sanat tarihçisi değilim, çok bir yetkinliğim yok resim konusunda ama tablölarını incelemek bana değişik ve güzel bir haz veriyor. şu sitede sanatı ve yaşamı ile ilgili ayrıntılı bilgi ingilizce olarak bulunabilir. kendi portresi başta olmak üzere sevdiğim eserlerini de aşağıya bırakıyorum, nefasetle bakıp feyz alınız hafiniler/beyfiniler.
oto portresi
ancak bu amca aslında şöyle biriymiş. kendisinin fotişi
music isimli tablösu: piyano ya da organ çalan bir hafini ile bir beyfininin ağız yoluyla öbüşmesini gösterir. renkler epey canlı ve arkada gördüğüm pencere ve vitraylar bana oranın bir kilise olduğunu düşündürüyor. enstrümanın yapısı da kilisede çalınanan org, organlara benziyor zaten. beyfininin kıyafeti bir papazın kıyafeti gibi sanki. böyle düşününce epey anlamlı ve hisli geliyor bana bu tablö. hafinin yanında yer alan hievrsalem(kudüs, jerusalem mi aceba?), sicilia, neapolis ve cyprus kelimeleri de dikkat çekici.
beata beatrix: kırmızı ve yeşil ağırlıklı pek güzel bir tablö.
childhood of mary virgin
proserpine: mavinin tonu enfes değil mi? modeli de berrak tüzünataç'a benzetiyorum nedense.
a vision of fiammetta: christina hendricks'i çizmiş sanki. kırmızının çiçeklerle uyumu harika. model ablanın başının üstünde yer alan kuş, anka kuşu sanki. acaba neden yerleştirildi oraya? sümerle bir bağlantı kursam kurarım da gerek yok şimdi. model için marie spartali stillman diyor wiki.
lady lilith: yine bol çiçek, kızıl bir kadın ve canlı renkler görüyoruz. bir elinde ayna diğerinde tarak tutan fakat başka bir yere bakıp, derin düşünen ablamızın ismi wikiye göre fanny cornforth imiş.
monna pomona: benim en sevdiğim tablö. kolyenin canlı rengi beni ilk olarak oraya odaklıyor. değerli bir kolye sanki, altın olabilir mesela ama modelin boğazını epey sıkmış, çıkartmak istiyor elleri. ve modelin yüz ifadesi, gözleri ve mükemmel dudakları sanki bıkmış, yorulmuş, istemiyor o boyun bağını. modelin diğer elinde yine değerli bir yüzük, bileklik var fakat avucunun içinde br meyve ya da çiçek var. kıyafetlerinden anladığım; zengin-varlıklı bir abla fakat sanki oraya ait değil. bu tablö ben de hep; ait olmadığı bir dünyaya şeklen uyum sağlamış fakat ruhen oraya ait olmayan bir kadının sıkışmışlığını anlattığı izlenimini uyandırır. hani bizim yaz dizilerimizde hep olur ya; fakir kız zengin adama aşık olur, o zenginler dünyasına girer ama elindeki meyvesini, çiçeğini, özünü, geldiği yeri özler falan. o duyguyu alıyorum ben bu tablödan ve çok hoşuma gidiyor. bol çiçek detayı bu tablöda da karşımızda.
found: çok ilginç bir resim. bir babayiğit bir kadını bağlamaya çalışıyor sanki. hatun kişi o an o durumdan epey memnuniyetsiz. sanki kaçmış bir yerden ve malesef ki onu bulmuş
kaçtığı kişi. arkada ki kuzunun üzerindeki ağlar, onun da esir edilmiş görüntüsü bu savı daha da destekler nitelikte. hatunun yüzünün yeşil olması; bu ablanın hasta olduğunu resmediyor sanki. bu tablö da bana hep engizisyon tarafından cadılıkla suçlanan ve kaçmaya çalışan bir kadını anımsatıyor. gerçekten öyle mi bilemiyorum altan.
daha pek çok güzel, beni düşündüren tablöları var bu amcanın ama çok uzadı entry. kendisinin mezarının fotoğrafı ile sonlandırayım en iyisi.
the grave of rossetti
neyse; şaka bir yana, genellikle metreslerini veya başka kadınları resmeder bu amcamız. tablölarında benim görebildiğim ortak özellik; renkleri oldukça canlı kullanması, bol bol çiçek görmemiz ve romantizm akımından epey etkilenmesi oldu. sanat tarihçisi değilim, çok bir yetkinliğim yok resim konusunda ama tablölarını incelemek bana değişik ve güzel bir haz veriyor. şu sitede sanatı ve yaşamı ile ilgili ayrıntılı bilgi ingilizce olarak bulunabilir. kendi portresi başta olmak üzere sevdiğim eserlerini de aşağıya bırakıyorum, nefasetle bakıp feyz alınız hafiniler/beyfiniler.
oto portresi
ancak bu amca aslında şöyle biriymiş. kendisinin fotişi
music isimli tablösu: piyano ya da organ çalan bir hafini ile bir beyfininin ağız yoluyla öbüşmesini gösterir. renkler epey canlı ve arkada gördüğüm pencere ve vitraylar bana oranın bir kilise olduğunu düşündürüyor. enstrümanın yapısı da kilisede çalınanan org, organlara benziyor zaten. beyfininin kıyafeti bir papazın kıyafeti gibi sanki. böyle düşününce epey anlamlı ve hisli geliyor bana bu tablö. hafinin yanında yer alan hievrsalem(kudüs, jerusalem mi aceba?), sicilia, neapolis ve cyprus kelimeleri de dikkat çekici.
beata beatrix: kırmızı ve yeşil ağırlıklı pek güzel bir tablö.
childhood of mary virgin
proserpine: mavinin tonu enfes değil mi? modeli de berrak tüzünataç'a benzetiyorum nedense.
a vision of fiammetta: christina hendricks'i çizmiş sanki. kırmızının çiçeklerle uyumu harika. model ablanın başının üstünde yer alan kuş, anka kuşu sanki. acaba neden yerleştirildi oraya? sümerle bir bağlantı kursam kurarım da gerek yok şimdi. model için marie spartali stillman diyor wiki.
lady lilith: yine bol çiçek, kızıl bir kadın ve canlı renkler görüyoruz. bir elinde ayna diğerinde tarak tutan fakat başka bir yere bakıp, derin düşünen ablamızın ismi wikiye göre fanny cornforth imiş.
monna pomona: benim en sevdiğim tablö. kolyenin canlı rengi beni ilk olarak oraya odaklıyor. değerli bir kolye sanki, altın olabilir mesela ama modelin boğazını epey sıkmış, çıkartmak istiyor elleri. ve modelin yüz ifadesi, gözleri ve mükemmel dudakları sanki bıkmış, yorulmuş, istemiyor o boyun bağını. modelin diğer elinde yine değerli bir yüzük, bileklik var fakat avucunun içinde br meyve ya da çiçek var. kıyafetlerinden anladığım; zengin-varlıklı bir abla fakat sanki oraya ait değil. bu tablö ben de hep; ait olmadığı bir dünyaya şeklen uyum sağlamış fakat ruhen oraya ait olmayan bir kadının sıkışmışlığını anlattığı izlenimini uyandırır. hani bizim yaz dizilerimizde hep olur ya; fakir kız zengin adama aşık olur, o zenginler dünyasına girer ama elindeki meyvesini, çiçeğini, özünü, geldiği yeri özler falan. o duyguyu alıyorum ben bu tablödan ve çok hoşuma gidiyor. bol çiçek detayı bu tablöda da karşımızda.
found: çok ilginç bir resim. bir babayiğit bir kadını bağlamaya çalışıyor sanki. hatun kişi o an o durumdan epey memnuniyetsiz. sanki kaçmış bir yerden ve malesef ki onu bulmuş
kaçtığı kişi. arkada ki kuzunun üzerindeki ağlar, onun da esir edilmiş görüntüsü bu savı daha da destekler nitelikte. hatunun yüzünün yeşil olması; bu ablanın hasta olduğunu resmediyor sanki. bu tablö da bana hep engizisyon tarafından cadılıkla suçlanan ve kaçmaya çalışan bir kadını anımsatıyor. gerçekten öyle mi bilemiyorum altan.
daha pek çok güzel, beni düşündüren tablöları var bu amcanın ama çok uzadı entry. kendisinin mezarının fotoğrafı ile sonlandırayım en iyisi.
the grave of rossetti
devamını gör...
türkçe yazım kuralları ve noktalama işaretleri
lise mezunu bireylerin 12 yıl boyunca öğrenemeyip kendileri dışında herkesi suçladıkları kurallardır. herkez'ler, yada'lar yanlız'lar, herşey'ler havada uçuşur. ki, mi, de'ler zaten perişan. sonra da amaan ne dikkat edeceğim resmi evrak mı yazıyorum? ana dilini doğru yazabilmek kişinin hem kendine hem diline, hem mensubu olduğu topluma saygısıdır. okuyucusuna saygısıdır.
devamını gör...
pluviophile (yazar)
biraz stalk ve derin analizler sonucu yorumlarına katıldığım bir yazar.
nickinden anladığım kadarıyla huzuru yağmur damlalarında bulan bir yazar. kelime kökü latince pluvia* kelimesinden gelmektedir. ayrıca fransızca pluie* da buradan gelmektedir.
"bu sabah yağmur var istanbul'da
gözlerim dolu dolu oluyor bilinmez niye."
mfö sözleriyle bitireyim bu nickaltını.
nickinden anladığım kadarıyla huzuru yağmur damlalarında bulan bir yazar. kelime kökü latince pluvia* kelimesinden gelmektedir. ayrıca fransızca pluie* da buradan gelmektedir.
"bu sabah yağmur var istanbul'da
gözlerim dolu dolu oluyor bilinmez niye."
mfö sözleriyle bitireyim bu nickaltını.
devamını gör...
gözlük kullananların korkulu rüyası
lens tavsiyem olur. gözlüğü oldum olası kendime yakıştıramadım.lens bir nevi özgürlüktür *
devamını gör...
boşanmaları azaltma yolu
evlenmeleri azaltmak olabilir bence.
devamını gör...
500 bin liralık cip kullanan türbanlı
tam olarak neden eleştirildiğini anlamadığım kadındır. cip alırken başörtü olmayacak diye bir kural mı var veya 500 bin liralık cip kullanan başı açık kadından ne farkı vardır yani eksiği nedir ki cip kullanmayı haketmesin.
devamını gör...
hrant dink
2007 yılında, gazetesinin önünde, ayağında tabanı delik ayakkabılarıyla yüzü koyun yatan bir güvercindir...
kimsesiz bir anadolu ermenisi, barışa ve kardeşliğe yeminli esmer yüzlü bir çocuk, koruyamadığımız bir çocuktur...
güvercin ürkekliği ile yaşamış, sokak ortasında sırtından vurulmuştur.
katilinin eline de bayrak verilip fotoğraflar çekilmiş, kahraman ilan edilmiş, hatta kimi polisler protesto eylemlerine cinayet günü ogün samast'ın taktığı beyaz berelerle gelmişlerdir.
ayrıca ogün'ün cinayeti tek başına planlamadığı belli olsa da, bunca yıldır kamu vicdanını rahatlatan bir dava süreci de işlememiştir.
ama gariptir ki yaşamını barış ve kardeşliğe adamış hrant'ın ölümü, bir noktada türk milliyetçileri ile ermeni milliyetçilerini birleştirmiştir. türk milliyetçileri hem solcu, hem ermeni, hem oydu hem buydu diye ölümüne canı gönülden sevinmişlerdir. ermeni milliyetçileri ise ayaklarına bağ olan bu 'hain'nin hem ölmesine sevinmişler, hem de ellerine türk düşmanlığını körükleyecek harikulade bir koz geçtiği için avuçlarını zevkle ovuşturmuşlardır.
bizeyse bir buruk gülüş, iki damla göz yaşı ve 14 yıldır hiç eksilmeyen bir acı kalmıştır hrant'tan geriye... ama ne gariptir hatırası bizi daha bir çok bağlamıştır bu memlekete... çünkü onu yitirdiğimizden beri bu memleket bize, esmer yüzlü yetim bir ermeni çocuğundan emanettir. onun yarım kalmış kardeşlik türküleri ve canından çok sevdiği anadolusu hepimize emanettir o günden şimdiye...
yokluğunun içimizde bıraktığı geçmeyen yaraya rağmen, iyi ki geçti ömrümüzden...
inan olsun dostlar, inan olsun kardeşler, bu karanlığı yırtacak dünyayı yeniden kuracağız bunu bir güvercine ve memleketimize borçluyuz....
kimsesiz bir anadolu ermenisi, barışa ve kardeşliğe yeminli esmer yüzlü bir çocuk, koruyamadığımız bir çocuktur...
güvercin ürkekliği ile yaşamış, sokak ortasında sırtından vurulmuştur.
katilinin eline de bayrak verilip fotoğraflar çekilmiş, kahraman ilan edilmiş, hatta kimi polisler protesto eylemlerine cinayet günü ogün samast'ın taktığı beyaz berelerle gelmişlerdir.
ayrıca ogün'ün cinayeti tek başına planlamadığı belli olsa da, bunca yıldır kamu vicdanını rahatlatan bir dava süreci de işlememiştir.
ama gariptir ki yaşamını barış ve kardeşliğe adamış hrant'ın ölümü, bir noktada türk milliyetçileri ile ermeni milliyetçilerini birleştirmiştir. türk milliyetçileri hem solcu, hem ermeni, hem oydu hem buydu diye ölümüne canı gönülden sevinmişlerdir. ermeni milliyetçileri ise ayaklarına bağ olan bu 'hain'nin hem ölmesine sevinmişler, hem de ellerine türk düşmanlığını körükleyecek harikulade bir koz geçtiği için avuçlarını zevkle ovuşturmuşlardır.
bizeyse bir buruk gülüş, iki damla göz yaşı ve 14 yıldır hiç eksilmeyen bir acı kalmıştır hrant'tan geriye... ama ne gariptir hatırası bizi daha bir çok bağlamıştır bu memlekete... çünkü onu yitirdiğimizden beri bu memleket bize, esmer yüzlü yetim bir ermeni çocuğundan emanettir. onun yarım kalmış kardeşlik türküleri ve canından çok sevdiği anadolusu hepimize emanettir o günden şimdiye...
yokluğunun içimizde bıraktığı geçmeyen yaraya rağmen, iyi ki geçti ömrümüzden...
inan olsun dostlar, inan olsun kardeşler, bu karanlığı yırtacak dünyayı yeniden kuracağız bunu bir güvercine ve memleketimize borçluyuz....
devamını gör...
yazarların google nick araştırma sonucu
zamansız saat durağı diye bir kitap çıktı. böyle bir kitap olduğunu bilmiyordum.
devamını gör...
chplimilfteyze
nicki chplidilfdayı olsaydı şimdi buralar serengeti düzlükleriydi. ah tanrım işte bunlar hep nick.
devamını gör...
yazarların çocukken en çok korktuğu şeyler
trafik canavarı
reklamlar çıkıyor, kazalara falan dikkat etmek için ama aşağıya bıraktığım görsel de olunca ben çok korkuyordum. sanki akşam yola çıkınca bi yerden gelip bizi yiyecek zannediyordum. hep derdim babama inşallah bu canavar karşımıza çıkmaz diye. naparsınız çocukluk işte
ilgili resim burada
edit: link düzeltilmiştir
reklamlar çıkıyor, kazalara falan dikkat etmek için ama aşağıya bıraktığım görsel de olunca ben çok korkuyordum. sanki akşam yola çıkınca bi yerden gelip bizi yiyecek zannediyordum. hep derdim babama inşallah bu canavar karşımıza çıkmaz diye. naparsınız çocukluk işte
ilgili resim burada
edit: link düzeltilmiştir
devamını gör...
normal sözlük'ün 35 yaş istilasına uğramış olması
ee yani, napalım. kızgın demirlerle mi dağlayalım, elektrik mi verelim, kaynar sularda mi haşlayalım yoksa çarmıha mı gerelim? napalım ne bekliyonuz? onlar da insan değil mi kardeşim ?
(bkz: şu insanları bir salsanız mı acaba ?!?)
(bkz: şu insanları bir salsanız mı acaba ?!?)
devamını gör...
normal sözlük'ün kısa sürede başarılı olması
farklılık ve arayış.
sıradanlıktan çabuk sıkılan toplum olmakla birlikte bide pandemi süreci olmasından dolayı yeni bir sözlükte vakit geçirmenin yapılacak en iyi aktivite olarak görülmesi.
sıradanlıktan çabuk sıkılan toplum olmakla birlikte bide pandemi süreci olmasından dolayı yeni bir sözlükte vakit geçirmenin yapılacak en iyi aktivite olarak görülmesi.
devamını gör...
nedir bu kadar zor olan sorusu
kişi kafasında ne varsa onu yaşar. bakış açımızı gözden geçirmeliyiz. bazen an'lardaki saklı sürprizi unuturuz, ya geçmiş buna engel olur ya da gelecek kaygısı. bir durun, izleyin kendinizi 'ben ne yapıyorum?' diyin. ne için bu kısa hayatta hüzün? yaşarız illa hüzün ama uzatırsak tadımız kaçar, çok uzatmayalım. açalım güzel bir müzik dans edelim, şarkı söyleyelim, derin derin nefes alalım ve hayatımıza devam edelim.
"biraz gül, yahu! değmez vallahi bu dünya." demiş peyami safa
"biraz gül, yahu! değmez vallahi bu dünya." demiş peyami safa
devamını gör...
değeri bilinmeyen anlar
sevdiğin insana en son sarıldığın andır.
bilemezsin son olduğunu bir kez daha sarılmayacağını bilemezsin.
bilemezsin son olduğunu bir kez daha sarılmayacağını bilemezsin.
devamını gör...
dört anlaşma: toltek bilgelik kitabı
don miguel ruiz tarafından yazılmış, toltek bilgeliğinin anlatıldığı mükemmel ötesi başucu kitabım. toltek bilgeliği bir din bir inanış değil bir felsefe ya da bir ideoloji değil, bir yaşama sanatı canlı bir öğreti. meksika kızılderileleri tarafından hala daha uygulanan bir yaşam sanatı ve öğreti. toltek bilgi insanı anlamına geliyor. resmi tarihe göre tolteklerin 9. ve 12. yüzyıllar arasında yaşadığı söyleniyor ancak kökeninin çok daha eskilere dayandığı bilinmekte.
peki kitapta ne anlatılıyor? bu bir kişisel gelişim kitabı mı? bu kitabı okursak ne olur? şöyle başlayayım kitap 120 sayfalık ince bir kitap. ben 1-1buçuk saat gibi bir sürede bitirdim. başladığınız zaman zaten elinizden bırakamaycaksınız. bence hayatınıza mutlaka dokunacak ve hayatınızı değiştirebilecek bir kitap. şöyle ki kitapta eğer farkındalığa varmazsak bir cehennemde yaşadığımızı, bireysel ve toplumsal bir rüya içinde olduğumuzu ancak farkındalık ve eylem ile bu cehennemden çıkıp cennete geçebileceğimizi anlatıyor. varolma sürecimizde ailemiz, toplum, din, kurallar tarafından ehlileştirildiğimizi ama artık büyüdüğümüzde özgürleşebileceğimizi ve buözgürleşmenin bize cennetin kapılarını açacağından bahsediyor. peki bunu nasıl yapacakmışız? 4 anlaşma yaparak nedir peki bu 4 anlaşma:
1. kullandığın sözcükleri özenle seç.
2. hiçbir şeyi kişisel algılama.
3. varsayımda bulunma.
4. daima yapabildiginin en iyisini yap.
eğer bu 4 anlaşmayı alışkanlık haline getirebilir içselleştirirsek çok fayda görebiliriz ve hayatımızı kolaylaştırabiliriz. ben okur okumaz harekete geçtim. çok zor olmayan basit şeyler aslında ve bir süre sonra bunlar refleks haline gelecek. ve gerçekten hayatımız çok daha yaşanabilir hale gelecek.
peki kitapta ne anlatılıyor? bu bir kişisel gelişim kitabı mı? bu kitabı okursak ne olur? şöyle başlayayım kitap 120 sayfalık ince bir kitap. ben 1-1buçuk saat gibi bir sürede bitirdim. başladığınız zaman zaten elinizden bırakamaycaksınız. bence hayatınıza mutlaka dokunacak ve hayatınızı değiştirebilecek bir kitap. şöyle ki kitapta eğer farkındalığa varmazsak bir cehennemde yaşadığımızı, bireysel ve toplumsal bir rüya içinde olduğumuzu ancak farkındalık ve eylem ile bu cehennemden çıkıp cennete geçebileceğimizi anlatıyor. varolma sürecimizde ailemiz, toplum, din, kurallar tarafından ehlileştirildiğimizi ama artık büyüdüğümüzde özgürleşebileceğimizi ve buözgürleşmenin bize cennetin kapılarını açacağından bahsediyor. peki bunu nasıl yapacakmışız? 4 anlaşma yaparak nedir peki bu 4 anlaşma:
1. kullandığın sözcükleri özenle seç.
2. hiçbir şeyi kişisel algılama.
3. varsayımda bulunma.
4. daima yapabildiginin en iyisini yap.
eğer bu 4 anlaşmayı alışkanlık haline getirebilir içselleştirirsek çok fayda görebiliriz ve hayatımızı kolaylaştırabiliriz. ben okur okumaz harekete geçtim. çok zor olmayan basit şeyler aslında ve bir süre sonra bunlar refleks haline gelecek. ve gerçekten hayatımız çok daha yaşanabilir hale gelecek.
devamını gör...
fen lisesi
maalesef mezun olduğum lise. cehennemdi adeta. ders çalışmaktan beyin fonksiyonları durmuş, kültürsüz robotlarla doluydu. içindeki öğrencilerin hayatta ders çalışmaktan başka iyi yaptığı bir şey yok. tek hedefleri yüksek not almak. sosyallik sıffffır.
en bilinen kitapları bile bilmezler dizi film espri bilmezler çünkü nerdeyse tüm zamanlarını ders çalışarak geçiriyorlar öyle bir vizyonsuzluk. arada birkaç kişi normaldik ama zaten onlar da dayanamayıp okul değiştirdi ailem izin verseydi ben de değiştirirdim. 4 yıl ağlayarak gittim ben de.
en bilinen kitapları bile bilmezler dizi film espri bilmezler çünkü nerdeyse tüm zamanlarını ders çalışarak geçiriyorlar öyle bir vizyonsuzluk. arada birkaç kişi normaldik ama zaten onlar da dayanamayıp okul değiştirdi ailem izin verseydi ben de değiştirirdim. 4 yıl ağlayarak gittim ben de.
devamını gör...