hayal edelim, küçük bir çocuk. deneme-yanılma yöntemi ile doğru ve yanlışı öğreniyor. doğru yapınca aferin; yanlış yapınca günah, deniyor. günah işleyenlere ne olur, diye sorunca da cehennemde yanar, yanıtını alıyor. bu yüzden bence; tanrı, bizi cezalandıran biriydi ve kaşlarını çatıp yukarıdan bizi izliyordu.
bir de çocuk halimle nereden bulup okuduysam bir dini ansiklopedide (sanırım o ara gazetelerin kupon karşılığı dağıttıklarından biri idi.) günahların karşılığı olarak tasvirler vardı. mesela yalan söyleyenlerin dili yerlerde sürünecek kadar kocaman ve irinli olacaktı. hayal etmesi şimdi zor, kendim kadar bir dil ağzımdan çıkmaz gibi ama o zaman zihnim tahayyül ediyordu. sonra hangi günahtı pek emin değilim ama etlerimiz parça parça dökülüyordu.
böyle işte... konudan komşudan, yaşlı akrabalardan duyduğum hep günah işlediğimdi. ee tanrı da beni cezalandıracak kişi. bir de çok merhametli olduğu için cezalarımızı çekince yine de bizi cennetine alacaktı.
oysa isterdim ki tanrı sadece sığınacağım, güveneceğim, dualar edeceğim biri olarak aktarılsaydı. yine büyüyünce hayal kırıklığım olurdu belki ama en azından çocukluk anılarımdaki tanrı, insanları seviyor olurdu.
devamını gör...

kötü olduğumu kabul etmişsem gerçekten kötüyüm demektir. genelde dilime "iyiyim"ler yamalayıp kandırırım herkesi, hatta kendimi bile. eğer iyi olduğuma kendimi bile ikna edemiyorsam ilk tercihim kimseyi aramamaktır. ama son zamanlarda bana iyi gelen tek kişi olan dostuma mesaj atmak da fena fikir değil. *
devamını gör...

zaman zaman gelip geldigi gibi gidiyorsa sıkıntı olmayan, ama her zaman gelip, hiçbir zaman gitmiyorsa insanın canını fazlasıyla sıkacak olan olaydır.
devamını gör...

akışta olmuş olmasına alıştığımız hatun kişisi.

bugün yoktu neden olmasındı dedim. dur bakalım ne kadar kalacak akışta dedim. geldim.

hatun gibi hatun. cesur, dobra bir yazar. az öz nokta atışı yapıp kenara çekiliyor. lafı uzatmıyor gediğine oturtuyor.

kimsenin değinmek istemeyeceği konularda bile fikir beyan ediyor. takdir edilesi. az önce bir arkadaşımla dedikodusunu yaptık vicdan şey etmeye geldimdi. *

seviyoruz kendisini pek. diyeceklerim bu kadar. keyifli sözlükler canım. kalbine hüzün değmesin emi.
devamını gör...

isminden de belli olduğu üzere, tom clancy romanlarından esinlenen oyun serisi. stealth shooter sevenler için hala dünyanın bir numarasıdır. 7 oyundan oluşur. serinin dünya çapında bir sürü fanı olmasına rağmen, enteresan bir şekilde 2013'den sonra devam oyunu çıkmamıştır. seriyi oluşturan oyunlar aşağıdaki gibi;

(bkz: tom clancy's splinter cell) (2002)
(bkz: tom clancy's splinter cell: pandora tomorrow) (2004)
(bkz: tom clancy's splinter cell: chaos theory) (2005)
(bkz: tom clancy's splinter cell: essentials) (2006)
(bkz: tom clancy's splinter cell: double agent) (2006)
(bkz: tom clancy's splinter cell: conviction) (2010)
(bkz: tom clancy's splinter cell: blacklist) (2013)

ayrıca eğer (benim gibi) "önüne geleni vur, yak yık, ortamın anasını becer" tarzında oyunlara alışıksanız (serious sam, quake vs vs..) başta çok ters gelen oyundur.

double cross oyuna başlar, gördüğü ilk düşmanı alnının çatından vurur.

telsiz: what the hell are you doing fisher! the mission is over.

lan lan?

double cross gizli olması gerektiğini öğrenmiştir.

terörist kampında gölgeler içinden gizli gizli yürürken bir fare osurur. nöbetçiler ayaklanır;

telsiz: jesus fisher! the mission is over.

bir yıldız kayar, nöbetçiler kıllanır;

telsiz: you are paid to be invisible fisher, the mission is over.

adama sabırlı olmayı öğreten stealt action oyunudur bu seri.

bu serinin pandora tomorrow olanındaki favori enstantane de;

kudüsteki bağlantımız olan mossad ajanıyla buluşunca, "ulan bunun kafasına sıksam bişey olur mu lan eheh" şeklinde bir düşünceden doğar.

ajan: şunu yapmalıyız, bunu yapmalıyız, şuraya gitmeliyiz, gölge ol kimse seni görmesin fişır, blablabla...

*bam!*

(ajan cansız yere yıkılır)

telsiz: lanet olsun fisher! görev sona erdi. seni birleşik devletlere sokabileceğimden bile emin değilim!

-the mission is over-
"you are out of your mind"


sırıtışı silinen dabıl kros: hım..
devamını gör...

aldatan aldattım diyebilecek..
aldatıyor sonra_vallahi ben yapmadım/benle alakası yok/seni çok seviyorum handan-fuat_
yedin mi bir b.k..
söyleyeceksin adam gibi..ama öyle al sana bir kaya nerene dayarsan daya gibi değil..
bu itirafın ana fikri: karşındakine sana dair karar verme kabiliyeti vermen.. ayrılır mı devam mı eder?!?
en büyük riyakarlik aldatıp aldattığını inkar etmesi..
midem kalktı yine..
devamını gör...

adabı muaşeret in hiç bilinmemesi ya da sallanmaması durumudur. girdilere bakılırsa bilinenleri, kullanılanları yazmak daha kolay olacaktır.
ülkemizde bizzat kabul edilmeyen bir kural bırakabilirim.
misafirlere ikramda bulunurken çok ısrarcı olmamak.
o misafir tombul göbekle evden gönderilmezse evin hanımı gece rahat uyuyamaz.
devamını gör...

kimi ,kimden koruyacağız? inek öldü ,ortaklık bozuldu, çıkarlar çatıştı düşman olundu, şimdi oldu "tu kaka" herkes işine baksın, yarın onlar yine iyi olur , kaybeden yine halk olur.
devamını gör...

kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapmamaya çalışmak.

birinde beğenilmeyen bir davranış görülürse onu yapmamaya daha çok özen göstermek.

her koşulda doğruluktan yana olmak.

kavga etmek yerine mümkünse geri çekilip uzaklaşmak.

mahremiyete çok önem vermek.

var olan şeylerin varlığında kıymetini anlayıp korumaya çalışmak.

..vs vs.
devamını gör...

bir hücrenin (özellikle nöronlar ve kas hücrelerinin, gelin biz buna excitable hücreler diyelim genel olarak) gelen uyarıya cevap verebilmeleri için aşmaları gereken eşik değer.

nöron üzerinden konuyu anlatacağım. altındaki fizyolojik mekanizmayı bilirseniz patofizyolojisini de anlamak daha kolay olur. nöron (ya da halk arasındaki ismiyle sinir hücresi) bir uyartıyı alıp ileten hücrelerdir, saçaklı bir sürü kolun yanında uzun bir tane daha özel bir kola daha sahiptir (multipolar nöron şeklini çiziyorum şu an size). şöyle bir şey
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
somaya (hücre gövdesi) bitişik olan kısa ve çok sayıda olan hücre çıkıntılarının her biri dendrit olarak isimlendirilirken uzun olan tek kol akson olarak isimlendirilir, bu da bizim konuyu öğreneceğimiz olayların geçtiği yer olacak.

bir nörona elektriksel sinyal ulaştığı zaman dendritten hücreye giriş yapar, hücre gövdesini geçer, daha sonra aksondan geçerek akson ucundan hücreyi terk eder. elektriksel sinyalden kastımız şehirlerarası enerji nakil hatları gibi elektrik taşınımı değil, membran depolarizasyonu denen olaydan bahsediyoruz. şurada görsel olarak görebilirsiniz ama teknik detaylarına gireceğim birazdan.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

resting fazda hücrelerin membran potansiyeli -70mv değerdedir. membran çift tabakalı bir yapıda olduğu için hücrenin içi ve dışındaki iyon konsantrasyonu birbirinden farklıdır. resting faz için konuşursak hücre içinde k+ (potasyum) iyonları fazlayken dışarıda na+ (sodyum) iyonları fazladır. bunun baş sorumlusu membranda yerleşik olan na+/k+ voltage-gated iyon kanallarıdır. bu pompalar, içeri aldığı her 2 potasyum başına 3 sodyumu dışarı atar. 10 potasyumu içeri aldığında içerideki net yük +10 olacakken dışarıya attığı 15 sodyumdan dolayı dışarısı +15 olacaktır değil mi, işte bu sebeple hücre içi dışından daha negatif yüklüdür (ayrıca bu pozitif yüklerin negatif counterpart iyonları falan da var), bu yüzden -70mv olarak resting membran potansiyeli bulunur (ki biz bu voltaj farklılığının bulunmasına polarizasyon diyoruz). siz "neden sıfır değil, hadi sıfır değilse neden negatif?" sorusunu sormadan bunu cevaplamış oldum böylece.

konumuza geri dönelim. membranda bulunan bu na+ pompaları, ilgili hücreye bir uyartı (stimulus) geldiği zaman aktifleşir, voltaja bağlı olarak açılır ve içeri küçük bir miktar na+ iyonu girmesine sebep olur. her bir pompa açılıp içeri iyon girişini sağladığında bölgesel olarak membran potansiyeli artar (-70mv resting fazından yukarı doğru çıkar. örneğin -60mv olsun) (ki biz buna depolarizasyon diyoruz).

uyartının soldan geldiğini düşünelim, en önce en soldaki voltage-gated kanalımız açılacak, bölgesel olarak bir voltaj değişikliği olacak ve sağındaki 2. pompa aktifleşecek, o da içeri aldığı iyonlar sayesinde ortamı daha yüksek voltaja sebep olacak, 3. olarak yine sağındaki kanal açılacak. neden, çünkü bir süre boyunca bu açılan kanallar açık kalmaya devam eder, o yüzden zaten açık olan kanalı bir daha açamazsınız. bu da bize iletimin tek yönlü olmasını sağlar. "neden tek yöne gidiyor, ya ulaşacağı yöne gitmez de hücrenin içinde yolunu kaybederse sinyal?" sorusunu da böylece cevapladık. ilk iki adımı şu şekilde çizdim (evet bunu ben çizdim), devamını anladınız varsayıyorum.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu iletilen sinyal sonunda ne olacağını anlatmayacağım fakat hücrenin binbir emekle oluşturduğu bu voltaj gradiyenti görüldüğü üzre yok oldu. hücre içi na+ doluşmasıyla hücrenin iç yükü negatiften pozitife kadar çıkar, bu da fizyolojik dengenin (homeostasis) yeniden kurulmasını gerektirir. bu durumda devreye k+ pompaları girer, hücre dışına bütün k+ iyonlarını pompalar. hücrenin başlangıçtaki halinin tam tersini oluşturur gibi düşünün (na+ dışarıda k+ içerideydi, hatırlayın). dışarıdaki fazla potasyum iyonlarını hücre içine yine bu en başta bahsettiğim na+/k+ voltage-gated kanalları alır, her aldığı 2 k+ başına da 3 na+ dışarı atar. böylece başlangıçtaki denge tekrar sağlanmış olur (ki biz buna repolarizasyon diyoruz).

şimdi olayların en en en başına dönelim. uyartı hücremize geldi (bir molekülün hücre membranındaki ilgili bölgeyle etkileşmesine binaen başlayan değişiklikler silsilesi, daha doğrusu bu silsileyi başlatan ilk taş bizim uyartı dediğimiz), bir membran potansiyeli değişimi başlattı, dendritten akson başına kadar geldi. eğer eşik değeri geçerse bu sinyal akson boyunca iletilir (bu yukarıda anlattığım iyon değişimi mekanizmasıyla), eğer eşik değerin altında kalırsa iletim gerçekleşmez. görsel olarak göstermek gerekirse şöyle bir durumdan bahsediyorum.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

şekilde gördüğünüz "trigger zone" bölgesinde belli bir membran depolarizasyonu gerçekleşmiş olmalı, membran yükü belirli bir değerin üstüne çıkmalı. eğer o değeri aşamıyorsa gelen uyartı hücre içinde sönümlenir ve bütün olay orada biter, değeri aşıyorsa nöron ateşlenir ve akson boyunca iletim gerçekleşir. işte saatlerdir dil döktüğüm aksiyon potansiyeli bu eşik değerdir.

elim değmişken bir minik örnek vereyim patofizyolojiye dair. ms ya da multipl skleroz hastalığını duymayan kalmamıştır artık sanıyorum. en başta verdiğim nöron figürüne tekrar bakalım,
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
dikkatinizi çekmek istediğim nokta aksonu saran "myelin sheath" yazan kapsüller. her kapsül aslında bir hücre, isimleri de "(gbkzl: schwann hücresi)". kendileri aldığınız kesite bağlı olarak şöyle görünür.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
fark edeceğiniz üzre bir aksonu çubuk gibi düşünürsek etrafını tamamen saran bir hücreden bahsediyoruz. schwann ve akson arasındaki boşluk (ve bu boşluğun içeriği) iyon değişimine izin vermediği için aksonal iletimde sinyal iletimi bu bölgeleri pas geçer. ne zaman ki bu schwann hücrelerinin başına bir iş gelir, parçalanır ya da ölürlerse altlarındaki akson açığa çıkar, bu da aksonun elektrik iletimini düzgün yapamayacağı anlamına gelir. sonucunda da çeşitli klinik tablolar ortaya çıkar.

kindred ile tıp101 dersimizin ilkini tamamladınız. sertifika için 1'e, ana menü için 0'a basınız, operatöre bağlanmak için lütfen bekleyiniz.
devamını gör...

hah, anlat bakalım şimdi.

bok mu vardı kendini öldürecek kadar içmeye?
hiç mi düşünmedin "arkamdan 4 çocuk, bir eş bensiz ne yapar?" diye?
düşünmedin di mi?
gerçi hangi düşünceni bizimle paylaştın ki sen? dışardan bakan herkes için harika bir adamdın, elinden her iş gelirdi, duygusaldın, fedakardın bla bla bla.
kafamdaki silik soluk hatıran bile 70'lik yeni rakı şişelerinin ardında gizli, tek tük kalan fotoğraflarında bile yüzün hiç gülmüyor, hep bir hüzün.
ne derdin vardı senin baba?
gözümüze soka soka ölecek kadar ne içirdi seni?
mezarının başında kaç kere sordum bu soruyu sana bilmiyorum.

derdin neydi baba?
devamını gör...

en sık primer malign kalp tümörüdür.
en sık sağ atriyum(kulakçık)'a yerleşir.
arsenik,polivinil klorid ve thorotrast neden olabilir.
devamını gör...

yeğenim 3 yaşında ona iltifat etmek için "balım" diye seslendim.
sen de benim "pekmezimsin" dedi.
devamını gör...

dokuzuncu yüzyılda abbasi halifesine hizmet etmek için orta asya'dan ırak'a yerleştirilen türk askerlerinin ve onların ailelerinin soyundan gelen türkmenlerdir. ırak'taki samarra şehri türk askerlerinin ve ailelerinin iskânı için kurulmuş bir ordugâhtır. ilk türkmen şehri burasıdır. türkmen asker sınıfı daha sonra yönetimi ele geçirip ırak'ta çeşitli devletler, beylikler, atabeylikler kurmuşlardır. erbil ve kerkük şehirleri ırak türkmen kültürü ve tarihi için önemli noktalardır.

ırak türkmenleri ırak'ın kuzey-orta kesmini kuzey batıdan güney doğuya doğru kesen ve telafer, musul, erbil, altunköprü, kerkük, tazehurmatu, tuzhurmatu, kifri, karatepe, hanekin, diyala, mendeli ve bedre şehirlerini içine alan türkmeneli bölgesinde yaşamaktadırlar. sanılanın aksine 'türklük' bilinci pek yoktur. türkmenler çoğunluğu şii olmak üzere şii ve sünniler olarak ikiye bölünmüştür ve popülasyonun çoğunu oluşturan şiiler ırak'taki şii gruplarla birlikte hareket etmektedirler. sünniler de sünnilerle beraberdir. mezhep ulusal bilincin ötesine geçmiş. türkiye destekli ırak türkmen cephesi oluşumunda ulusal bilinç yüksektir, ancak onların da sayıları az ve etki alanları dar.

nüfus konusunda çeşitli tahminler vardır. etnisiteye göre ilk nüfus sayımı 1957'de yapılmıştı ve buna göre ırak'ın nüfusunun %9'u (567 bin) türkmen çıkmıştı. bu oranın bozulmadığını varsayarsak bugün ırak'ın nüfusu 40 milyon, bunun %9'unu alırsak 3.6 milyon türkmen ediyor. batılı ırak uzmanları da ırak nüfusunun %6-8 arasının türkmen olduğunu tahmin eder. ırak devlet planlama teşkilatı da türkmen nüfusunu %9 olarak tahmin eder. buna mukabil kürtler de ırak'ta 500 bin kürt yaşadığını iddia ederler. yani bugün ırak'ta tahmini 500 bin - 3.6 milyon arasında türkmen yaşamaktadır. ancak, bu nüfusun ırak siyasetindeki etkisi sıfırdır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

valeria maldonado.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bir william maxwell romanıdır.

hafıza dipsiz bir kuyudur. içinde neler barındırdığını tam olarak bilmemiz mümkün değildir. güçlü olduğu için ne kader övürse övünsün insan, hafıza zamanının bir yerinde onu yarı yolda bırakacak, mutlaka hayal kırıklığına uğratacak ya da bir şekilde bazı illüzyonlar aracılığıyla gerçeklik algısını paramparça edecektir.

unutmak insan ırkına bahşedilmiş en büyük armağan da olabilir, insanlığın başına salınmış en görkemli lanet de. hatırlamak da öyle. unutmak ve hatırlamak arasında net bir işlevsel fark olmadığını düşünüyorum.

hayatınızın yaşadığınız kısmı yaşayacağınızı umduğunuz kısmından daha uzun olduğunu düşünmeye başladığınız zamanlarda. hafızanız sizi uyarmaya başlar. geçmişte kalmış bazı eksiklikleri gidermeniz için bir uyarıdır bu. saçma bir aşk sarmalında kaldığınız bir dönemin kırık dökük muhasebesini yapmak için kalan az zamanınızı değerlendirmeniz gerektiğine dair iyi niyetli bir ihtardır.

hafızanızın bu çağrısına uyup geçmişin dökümünü yaparken hatırlayamadığınız her anı parçasını zihniniz dolduracak ve ortaya kurgulanmış bir gerçeklik çıkacaktır ve bu andan sonra belki de kurgu gerçeklikten daha sahici gelmeye başlayacaktır size.

benim kitaplar ilgili anlatacaklarım bu kadar. hadi, yarın görüşürüz.
devamını gör...

3, 5 sene öncesinin döner ayran ücretini gösteren başlık. (gibi)

şuan o fiyata ayran veriyorlar. eh iki ayran diyelim o da çok zorlasak.

ekonomi elden gidiyahhh. ilticaaa geliyahh.
devamını gör...

aydin ve muğla için konuşacak olursam dostlar menü klasiktir. keşkek, bol süzme yoğurtlu kizartma, etli nohut, pilav, salata, ve irmik helvası olur. bu bölgelere göre değişkenlik gösterse de genel yemekler bunlardır. ne kadar yağlı olursa olsunlar büyük bir mutlulukla yerim. zaten sabahları yemeģi yer akşam düğün zamanı evde pijamalarimla yatarım.
devamını gör...

var tabii, hatta gönderdim sana sevgili yazar. derin bir nefes al, çek içine umudu*.
nasıl gidiyor hayat?
devamını gör...

şu ülkede öğretmenlerin maaşı kadar milletvekillerinin aldığı maaş sorgulansaydı keşke!
oğlum 9.sınıfta bir devlet okulunda okuyor. hele hele kendi zamanıma kıyasla yeni nesil öğretmenler çok gayretli. tabi istisnalar vardır ama şu zamana kadar oğlumun okul hayatındaki öğretmenlerine her zaman saygı duydum ve gayretlerine teşekkür ettim. ellerinden geleni yapıyorlar.
inanamıyorum ya bu kadar haram para kazanan varken, hırsızlığın, arsızlığın zirve yaptığı zamanda öğretmenlerin aldığı maaşın sorgulanmasına!
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim