sonradan değeri anlaşılmış filmler
gösterime giren bir film gişede zarar ediyorsa veya zarar etmediği halde kazancı beklenenin çok altındaysa genellikle başarısız olmuş kabul edilir. tabi buradaki "başarısızlık" sadece filmin parasal yönüyle ilgilidir, niteliğiyle ilgili değil. nitekim bazen çok iyi filmler de çeşitli sebepler (reklamının iyi yapılmaması, seyircilerin ilgi göstermemesi, yanlış vizyon tarihi vs.) yüzünden gişede istediğini elde edememiştir.
günümüzde hem eleştirmenler hem de seyirciler tarafından oldukça sevilen ama gösterime girdiği dönem gişede olumsuz sonuçlar alan filmlerden bazıları şunlardır:
the shawshank redemption: gösterime girdiği ilk aylarda zarar etmiştir. sebebi, hapishane filmlerinin ilgi çekmemesi, kadın karakter eksikliği ve hatta isminin zor telaffuz edilmesi gibi birçok etkene bağlanmıştır. oscar'a aday olduktan sonra tekrar gösterime girmiştir ancak yaklaşık 58 milyon dolar hasılat elde etmiştir (görece ne kadar az bir miktar olduğunu şuradan anlayabiliriz: o dönemin diğer oscar adayı forrest gump'in hasilatı 680 küsur milyon dolardı) film, video kiralama ve tv sayesinde giderek sevilmiş ve popüler olmuştur.
12 angry men: eleştirmenler çok başarılı bulmuş ama seyirciler pek ilgi göstermemişti ve bu yüzden gişe hasılatı çok düşük olmuştur. ilgisizliğin sebebi ise filmin siyah-beyaz çekilmiş olmasıydı. o dönem renkli filmler daha popüler olmaya başlamış, siyah-beyaz filmler "sıkıcı" bulunmaya başlanmıştı. film, televizyonda yayınlandıktan sonra insanların birbirlerine önermesi sayesinde hak ettiği ilgiyi görmüştür.
fight club: yapım şirketi fight club'ı bir "dövüş filmi" şeklinde pazarlamıştır ama seyircilerden bekledikleri ilgiyi görememiştir. gösterimlerden yaklaşık 100 milyon dolar elde eden filmin bir dövüş filmi olmadığı dvd satışlarından sonra daha iyi anlaşılmıştır.
donnie darko: başarısızlığının sebebinin 11 eylül'den kısa bir süre sonra gösterime girmesi (filmde bir uçak kazası sahnesi vardır) olduğu söylenir. hemen hemen sadece bütçesini karşılayacak kadar kazanmıştır. diğer filmler gibi dvd kiralama sayesinde bilinir olmuş ve zamanla kültleşmiştir.
örneklerden anlaşılacağı üzere, filmin konusu, tanıtımı, reklam anlaşmaları, oyuncular, yayınlanma tarihi, dönem şartlarına uygunluk vb. bir çok etken filmlerin başarılı veya başarısız olmasında etkilidir.
günümüzde hem eleştirmenler hem de seyirciler tarafından oldukça sevilen ama gösterime girdiği dönem gişede olumsuz sonuçlar alan filmlerden bazıları şunlardır:
the shawshank redemption: gösterime girdiği ilk aylarda zarar etmiştir. sebebi, hapishane filmlerinin ilgi çekmemesi, kadın karakter eksikliği ve hatta isminin zor telaffuz edilmesi gibi birçok etkene bağlanmıştır. oscar'a aday olduktan sonra tekrar gösterime girmiştir ancak yaklaşık 58 milyon dolar hasılat elde etmiştir (görece ne kadar az bir miktar olduğunu şuradan anlayabiliriz: o dönemin diğer oscar adayı forrest gump'in hasilatı 680 küsur milyon dolardı) film, video kiralama ve tv sayesinde giderek sevilmiş ve popüler olmuştur.
12 angry men: eleştirmenler çok başarılı bulmuş ama seyirciler pek ilgi göstermemişti ve bu yüzden gişe hasılatı çok düşük olmuştur. ilgisizliğin sebebi ise filmin siyah-beyaz çekilmiş olmasıydı. o dönem renkli filmler daha popüler olmaya başlamış, siyah-beyaz filmler "sıkıcı" bulunmaya başlanmıştı. film, televizyonda yayınlandıktan sonra insanların birbirlerine önermesi sayesinde hak ettiği ilgiyi görmüştür.
fight club: yapım şirketi fight club'ı bir "dövüş filmi" şeklinde pazarlamıştır ama seyircilerden bekledikleri ilgiyi görememiştir. gösterimlerden yaklaşık 100 milyon dolar elde eden filmin bir dövüş filmi olmadığı dvd satışlarından sonra daha iyi anlaşılmıştır.
donnie darko: başarısızlığının sebebinin 11 eylül'den kısa bir süre sonra gösterime girmesi (filmde bir uçak kazası sahnesi vardır) olduğu söylenir. hemen hemen sadece bütçesini karşılayacak kadar kazanmıştır. diğer filmler gibi dvd kiralama sayesinde bilinir olmuş ve zamanla kültleşmiştir.
örneklerden anlaşılacağı üzere, filmin konusu, tanıtımı, reklam anlaşmaları, oyuncular, yayınlanma tarihi, dönem şartlarına uygunluk vb. bir çok etken filmlerin başarılı veya başarısız olmasında etkilidir.
devamını gör...
yazarların itiraf edemediği şeyler
duygularımı yaşamamak. hepsini içimde bir kutuya hapsediyorum. acımı, üzüntümü, sevgimi.. elbet bu kutuya biriktirdiğim duyguların acısı çıkacak bir gün biliyorum ama hala içime atmaya devam ediyorum. pişman olacağım.
devamını gör...
yanlışlıkla çamaşır suyu içmek
otelde çalışırken sulusu başıma gelen olay.
otel kalabalık, barda duruyorum, deli gibi susamışım. bir boşlukta arkaya geçtim, arkadaşımdan su istedim. tezgah altından bir şişe verdi. yamuk bir şey. *
dalga geçtim “görkem bunda çamaşır suyu olmasın, hehe” diye, o da “yok kanka yaa, şişe yamuk diye ayrılanlardan o. yerlere falan sıkarız diye merve* ayırmış, ben de tezgah altına koydum” dedi. nasıl içim yandıysa bardağa koyup direkt kafaya dikmemle püskürtmem bir oldu.
meğerse gündüz vardiyasındaki arkadaş* şişenin içine çamaşır suyu ilave etmiş. hastane, serum bilmem ne derken de geceyi kapadık. güzel bi’ bayramdı.*
(gerisi daha trajikomik ama üşendim yazmaya. belki sonra ekleme yaparım.)
otel kalabalık, barda duruyorum, deli gibi susamışım. bir boşlukta arkaya geçtim, arkadaşımdan su istedim. tezgah altından bir şişe verdi. yamuk bir şey. *
dalga geçtim “görkem bunda çamaşır suyu olmasın, hehe” diye, o da “yok kanka yaa, şişe yamuk diye ayrılanlardan o. yerlere falan sıkarız diye merve* ayırmış, ben de tezgah altına koydum” dedi. nasıl içim yandıysa bardağa koyup direkt kafaya dikmemle püskürtmem bir oldu.
meğerse gündüz vardiyasındaki arkadaş* şişenin içine çamaşır suyu ilave etmiş. hastane, serum bilmem ne derken de geceyi kapadık. güzel bi’ bayramdı.*
(gerisi daha trajikomik ama üşendim yazmaya. belki sonra ekleme yaparım.)
devamını gör...
ince ama ufuk açıcı kitaplar
simyacı, dönüşüm, çavdar tarlasında çocuklar, şeker portakalı, satranç.
devamını gör...
mansplaining
ataerkil toplumlardaki kadinlarin kanayan yarasi.
neyi giymem, neyi sevmem, neyi konusmam, nasil yurumem, nasil sevilmem, nasil kadin olmam gerektigini; erkeklerin bir kadin olarak benden daha iyi bilmesine, muhtesem fikirlerini bana empoze etmesine bir nilufer.
neyi giymem, neyi sevmem, neyi konusmam, nasil yurumem, nasil sevilmem, nasil kadin olmam gerektigini; erkeklerin bir kadin olarak benden daha iyi bilmesine, muhtesem fikirlerini bana empoze etmesine bir nilufer.
devamını gör...
z kuşağının sözlüklerin kalitesini düşürmesi
y kuşağının verdiği oylar ile dünyaya geldiğimizden beri başımızda olan hükümetin etkisiyle oluşan gelecek kaygısı ile yaşamaya çalışan bir kuşak olarak özür diliyorum sizden kaliteyi düşürdüğümüz için
devamını gör...
ibrahim melih gökçek
psikoloji biliminde kendisine ne denir merak ettiğim, ankara'nın ex başkanı.
büyük puntolarla, o kadar çok mansur yavaş twiiti atıyor ki, muhtemelen gece rüyasında da mansur yavaş'ı görüyordur. takıntılı aşık gibi tabiri caizse.
twitter'da da yorumları sınırlandırmış yazamadım şunu, içimde kalmasın.
#mansur gündem olmuş twitter'da, bakiyim dedim, ard arda bir sürü gökçek twiti. yüreğim daraldı, en son interneti felan komple kapatacaktım neredeyse. hayır eleştir onda da değilim ama takıntı haline getirmek nedir?
kendisiyle nasıl yaşıyor acaba?
büyük puntolarla, o kadar çok mansur yavaş twiiti atıyor ki, muhtemelen gece rüyasında da mansur yavaş'ı görüyordur. takıntılı aşık gibi tabiri caizse.
twitter'da da yorumları sınırlandırmış yazamadım şunu, içimde kalmasın.
#mansur gündem olmuş twitter'da, bakiyim dedim, ard arda bir sürü gökçek twiti. yüreğim daraldı, en son interneti felan komple kapatacaktım neredeyse. hayır eleştir onda da değilim ama takıntı haline getirmek nedir?
kendisiyle nasıl yaşıyor acaba?
devamını gör...
beğeni alınca mutlu olan yazar
tüm yazarlarımız ama en çok ben ben ben ben...
devamını gör...
el salvador (yazar)
bütün yazar dostlara çok teşekkür ediyorum, hepiniz çok değerli, bilgili, hoş sohbet,canlı olan herşeyi seven yazarlar'siniz.
benim için yazdiklariniz için teşekkür ederim izmir'i çok seviyorum, ama izmirli değilim.
benim için yazdiklariniz için teşekkür ederim izmir'i çok seviyorum, ama izmirli değilim.
devamını gör...
68 65 78 61 64 65 63 69 6d 61 6c
bunlar ne demeeekkk?? ben de yazmak istiyorum yaaaa. bana da öğretinn.
t: anlayamadığım bir şeyler.
edit:
41 6e 6c 61 64 c4 b1 6d 20 73 6f 6e 75 6e 64 61 20 62 69 72 20 79 61 7a 61 72 20 61 72 6b 61 64 61 c5 9f c4 b1 6d c4 b1 7a 20 73 61 c4 9f 20 6f 6c 73 75 6e 2e 20 62 61 79 c4 b1 6c c4 b1 79 6f 72 75 6d 20 62 75 20 79 61 7a c4 b1 6c c4 b1 6d 20 69 c5 9f 6c 65 72 69 6e 65 2e 20 62 65 6b 6c 65 79 69 6e 20 73 65 6e 65 79 65 20 73 69 7a 69 6e 6c 65 79 69 6d
t: anlayamadığım bir şeyler.
edit:
41 6e 6c 61 64 c4 b1 6d 20 73 6f 6e 75 6e 64 61 20 62 69 72 20 79 61 7a 61 72 20 61 72 6b 61 64 61 c5 9f c4 b1 6d c4 b1 7a 20 73 61 c4 9f 20 6f 6c 73 75 6e 2e 20 62 61 79 c4 b1 6c c4 b1 79 6f 72 75 6d 20 62 75 20 79 61 7a c4 b1 6c c4 b1 6d 20 69 c5 9f 6c 65 72 69 6e 65 2e 20 62 65 6b 6c 65 79 69 6e 20 73 65 6e 65 79 65 20 73 69 7a 69 6e 6c 65 79 69 6d
devamını gör...
aleyna çakır'ın tırnağından çıkan dna ve spermin ümitcan uygun'a ait olduğunun tespit edilmesi
halk tarafından bilinen bir gerçeğin devlet tarafından tespit edilmesidir.
devamını gör...
29 ekim cumhuriyet bayramı
cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
ey türk istikbalinin evladı! işte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, türk istiklâl ve cumhuriyeti'ni kurtarmaktır! muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
ey türk istikbalinin evladı! işte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, türk istiklâl ve cumhuriyeti'ni kurtarmaktır! muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
devamını gör...
kaynamış sütün üzerindeki ince kaymak tabakası (yazar)
günlük aliminyum dozumu almama katkıda bulunan sözlüğün sevilen yazarı.
tek korkum fazla aliminyum alımından dolayı zehirlenebilecek olmam.
seviliyorsunuz efendim.
tek korkum fazla aliminyum alımından dolayı zehirlenebilecek olmam.
seviliyorsunuz efendim.
devamını gör...
değirmen
aynı zamanda çok sevdiğim bir sabahattin ali hikayesidir.
"sen sevgiline ne verebilirsin sanki? kalbini mi? pekâlâ, ikincisine? gene mi o? üçüncü ve dördüncüye de mi o?.. atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin?... hem biliyor musun, bu aptalca bir laftır: kalbin olduğu yerde duruyor ve sen onu filana veya falana veriyorsun... göğsünü yararak o eti oradan çıkarır ve sevgilinin önüne atarsan o zaman kalbini vermiş olursun...
siz sevemezsiniz adaşım, siz şehirde yaşayanlar ve koyde yaşayanlar; siz, birisine itaat eden ve birisine emredenler, siz birisininden korkan ve birisini tehdit edenler... siz sevemezsiniz, sevmeyi yalnız biz biliriz..."
"sen sevgiline ne verebilirsin sanki? kalbini mi? pekâlâ, ikincisine? gene mi o? üçüncü ve dördüncüye de mi o?.. atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin?... hem biliyor musun, bu aptalca bir laftır: kalbin olduğu yerde duruyor ve sen onu filana veya falana veriyorsun... göğsünü yararak o eti oradan çıkarır ve sevgilinin önüne atarsan o zaman kalbini vermiş olursun...
siz sevemezsiniz adaşım, siz şehirde yaşayanlar ve koyde yaşayanlar; siz, birisine itaat eden ve birisine emredenler, siz birisininden korkan ve birisini tehdit edenler... siz sevemezsiniz, sevmeyi yalnız biz biliriz..."
devamını gör...
kör baykuş
iranlı yazar sadık hidayet tarafından yazılmış, gelmiş geçmiş en karanlık kitaplardan biridir.
öncelikle kitabın çok zor olduğunu söylemem lazım. ince bir kitap olmasına rağmen hemen okunup kaldırabileceğimiz bir tür değil. özellikle ruhsal durumunuzun sağlam olduğundan da emin olmalısınız kitabı okumak için. çünkü kitap sizi sıkıntıdan değil kasvet, depresif, karamsar oluşuyla boğuyor. hangi zaman, hangi mekan olduğunu anlayamadığınız bir konu ve neredeyse korkunç betimlemelerle ruhunuzu sıkıştırıyor.
sadık hidayet'in bu tarz bir kitap yazması ilginç değil tabii ki. özellikle hayatıyla ilgili bir kaç şey okursanız neden bu kadar karamsar olduğunu anlarsınız.
kitaptaki karakterin her yönüyle hastalıklı ruh hali ve bedeni sizi de bir odaya sıkıştırıyor. tamamen düşünce yoğunluğu olan bir konusu var.
ayrıca kör baykuş kitabı çevirisi behçet necatigil tarafından yapılmıştır. iyi ki de yapmış! iyi ki bize bu başyapıtı kazandırmış.
dünya, ıssız yaslı bir ev gibi görünüyordu gözüme ve ben bağrımda bir acı duyuyordum.
öncelikle kitabın çok zor olduğunu söylemem lazım. ince bir kitap olmasına rağmen hemen okunup kaldırabileceğimiz bir tür değil. özellikle ruhsal durumunuzun sağlam olduğundan da emin olmalısınız kitabı okumak için. çünkü kitap sizi sıkıntıdan değil kasvet, depresif, karamsar oluşuyla boğuyor. hangi zaman, hangi mekan olduğunu anlayamadığınız bir konu ve neredeyse korkunç betimlemelerle ruhunuzu sıkıştırıyor.
sadık hidayet'in bu tarz bir kitap yazması ilginç değil tabii ki. özellikle hayatıyla ilgili bir kaç şey okursanız neden bu kadar karamsar olduğunu anlarsınız.
kitaptaki karakterin her yönüyle hastalıklı ruh hali ve bedeni sizi de bir odaya sıkıştırıyor. tamamen düşünce yoğunluğu olan bir konusu var.
ayrıca kör baykuş kitabı çevirisi behçet necatigil tarafından yapılmıştır. iyi ki de yapmış! iyi ki bize bu başyapıtı kazandırmış.
dünya, ıssız yaslı bir ev gibi görünüyordu gözüme ve ben bağrımda bir acı duyuyordum.
devamını gör...
pardon beyler kuzenim yazmış
gerçekten başıma gelen duruma konu olan cümle. şöyle:
metin2 adlı oyunu bilenler bilir. suralar, açık ara güçlü karakterlerdi ilk zamanlar.
oyuna başlayışım, benden neredeyse 20 yaş küçük kuzenim yüzünden oldu. biz ailece bilgisayar oyunlarını, yaşımız kaç olursa olsun severiz. o dönemler diablo'ya sarmıştım ben de. küçük kuzen da bize geldikçe beni oyun oynarken görürdü. bir gün gelip "metin2 diye bir oyun var. sen seversin, beraber oynayalım mı?" dedi. bir süre itiraz ettiysem de sonunda girdim, başladım.
gel zaman git zaman tanıştığım insanlar oldu oyunda. arada mesaj atar, hal hatır sorarlardı falan. bir gün kendi oyun karakteri, statüleri ve skilleri yanlış dağıtılmış bir savaşçı olduğu için sürekli dayak yiyen kuzenim "senin sura ile vs atabilir miyim?" dedi. olur diyerek verdim. az sonra bilgisayarın yanına geldim ki, bu birine hararetle bir şeyler yazıyor. "ne oldu?" dedim. başladı söylenmeye, küfürler falan etmeye. bir baktım ki benim suradan adama sektiriyor... sayıp sövdüğü adam da, normalde benimle arada bir yazışan, bana abla diyen, saygıda da kusur etmeyen biri. hemen kaldırdım bunu pc'nin başından, geçtim çocuğa mesaj attım ve klasik "kuzenim yazdı" durumu gerçekleşti. ikna edene kadar da epey uğraştım.
yani demem o ki, her ne kadar birçok kişi kendini kurtarmak için yalan söylemek maksadıyla kullansa da bu cümleyi, siz yine de önce savunmasını dinleyin derim. bazen o cümle gerçek oluyor çünkü.
metin2 adlı oyunu bilenler bilir. suralar, açık ara güçlü karakterlerdi ilk zamanlar.
oyuna başlayışım, benden neredeyse 20 yaş küçük kuzenim yüzünden oldu. biz ailece bilgisayar oyunlarını, yaşımız kaç olursa olsun severiz. o dönemler diablo'ya sarmıştım ben de. küçük kuzen da bize geldikçe beni oyun oynarken görürdü. bir gün gelip "metin2 diye bir oyun var. sen seversin, beraber oynayalım mı?" dedi. bir süre itiraz ettiysem de sonunda girdim, başladım.
gel zaman git zaman tanıştığım insanlar oldu oyunda. arada mesaj atar, hal hatır sorarlardı falan. bir gün kendi oyun karakteri, statüleri ve skilleri yanlış dağıtılmış bir savaşçı olduğu için sürekli dayak yiyen kuzenim "senin sura ile vs atabilir miyim?" dedi. olur diyerek verdim. az sonra bilgisayarın yanına geldim ki, bu birine hararetle bir şeyler yazıyor. "ne oldu?" dedim. başladı söylenmeye, küfürler falan etmeye. bir baktım ki benim suradan adama sektiriyor... sayıp sövdüğü adam da, normalde benimle arada bir yazışan, bana abla diyen, saygıda da kusur etmeyen biri. hemen kaldırdım bunu pc'nin başından, geçtim çocuğa mesaj attım ve klasik "kuzenim yazdı" durumu gerçekleşti. ikna edene kadar da epey uğraştım.
yani demem o ki, her ne kadar birçok kişi kendini kurtarmak için yalan söylemek maksadıyla kullansa da bu cümleyi, siz yine de önce savunmasını dinleyin derim. bazen o cümle gerçek oluyor çünkü.
devamını gör...
birinin kıyamadığı olmak
beni geriyor.
hani güçlü insanlar vardır ki tercihimdir. herkesin tercihleri vardır, benim tercihim güçlü insanlar. çünkü kendim mızmız, her şeyden şikayet eden, en ufak olumsuzluk sonrası dünyası kararan biri değilim. öylesi ile anlaşamam.
haliyle seçimin bana getirdiği insan tipi belli. sanki hayatı boyunca hiçbir olumsuzluk yaşamamış, hiç kötü bir anı olmamış, hiç ağlamamış gibi oturuyor karşında. hiç şikayeti yok ama belki bir gün önce evde tek başınayken ağladı, bilemezsin. ketum. gocuman. kimseye eyvallahı yok. artık başka insanlar ile nasıl anlar yaşadıysa sözünün üstüne söz söylemeye korkuyorlar. dağ taş gibi duruyor orada.
ve işte o insanın gözünde seninle ilintili kocaman bir yumuşak bakış oluyor. bir bakıyor sana, sanki hiç zarar vermezmiş gibi. zarar veren herkesin karşısına dikilir gibi. bir şey söylüyorsun ya da yapıyorsun, arkasına yaslanıyor, gözünde görüyorsun o öfkeyi ama 5 saniye sürüyor. biraz fazla sürse o öfke çok belli bağıracak, bu bana uymaz diyip çekip gidecek, tüm ipleri koparacak ama o bakış geri geliyor. gözüne bakarken okşuyor seni, sarıyor, korkma benim yanımda sana kimse hiçbir şey yapamaz diyor.
ve işte bundan daha korkunç bir şey yok. birinin kıyamadığı insan olmak, o bakış, o şefkat tehlikelidir arkadaş. o sıcaklığa alışmak insanın ayarını bozar. insan değişir çünkü, zaman geçer şefkat azalır, kızgınlıklar boyu aşar, sesler yükselir. ve o alışık olmadığın öfke o gözlerde dakikalarca durduğu zaman eskisi kadar sevilmediğini anlarsın. bir bakışla seni artık sevmiyorum der. ağzı ile dese belki inanmazsın ama gözleri ile dese inkar edemezsin.
beni bu nedenle geriyor. niye bakmıyon insanlara uzun uzun diyorlar, bu yüzden bakmıyorum. çünkü alışmamak lazım insanların bakışına.
bi de sana kıyamayan insana karşı sorumluluk hissi oluşuyor, o da ayrı dert. üzmek, kırmak, kavga etmek falan mümkün olmuyor, üzülür diye korkuyorsun. hep içe atarak yaşıyorsun her şeyi.
o yüzden yine ne diyoruz gençler.
y a s ı k.
hani güçlü insanlar vardır ki tercihimdir. herkesin tercihleri vardır, benim tercihim güçlü insanlar. çünkü kendim mızmız, her şeyden şikayet eden, en ufak olumsuzluk sonrası dünyası kararan biri değilim. öylesi ile anlaşamam.
haliyle seçimin bana getirdiği insan tipi belli. sanki hayatı boyunca hiçbir olumsuzluk yaşamamış, hiç kötü bir anı olmamış, hiç ağlamamış gibi oturuyor karşında. hiç şikayeti yok ama belki bir gün önce evde tek başınayken ağladı, bilemezsin. ketum. gocuman. kimseye eyvallahı yok. artık başka insanlar ile nasıl anlar yaşadıysa sözünün üstüne söz söylemeye korkuyorlar. dağ taş gibi duruyor orada.
ve işte o insanın gözünde seninle ilintili kocaman bir yumuşak bakış oluyor. bir bakıyor sana, sanki hiç zarar vermezmiş gibi. zarar veren herkesin karşısına dikilir gibi. bir şey söylüyorsun ya da yapıyorsun, arkasına yaslanıyor, gözünde görüyorsun o öfkeyi ama 5 saniye sürüyor. biraz fazla sürse o öfke çok belli bağıracak, bu bana uymaz diyip çekip gidecek, tüm ipleri koparacak ama o bakış geri geliyor. gözüne bakarken okşuyor seni, sarıyor, korkma benim yanımda sana kimse hiçbir şey yapamaz diyor.
ve işte bundan daha korkunç bir şey yok. birinin kıyamadığı insan olmak, o bakış, o şefkat tehlikelidir arkadaş. o sıcaklığa alışmak insanın ayarını bozar. insan değişir çünkü, zaman geçer şefkat azalır, kızgınlıklar boyu aşar, sesler yükselir. ve o alışık olmadığın öfke o gözlerde dakikalarca durduğu zaman eskisi kadar sevilmediğini anlarsın. bir bakışla seni artık sevmiyorum der. ağzı ile dese belki inanmazsın ama gözleri ile dese inkar edemezsin.
beni bu nedenle geriyor. niye bakmıyon insanlara uzun uzun diyorlar, bu yüzden bakmıyorum. çünkü alışmamak lazım insanların bakışına.
bi de sana kıyamayan insana karşı sorumluluk hissi oluşuyor, o da ayrı dert. üzmek, kırmak, kavga etmek falan mümkün olmuyor, üzülür diye korkuyorsun. hep içe atarak yaşıyorsun her şeyi.
o yüzden yine ne diyoruz gençler.
y a s ı k.
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
yakınını kaybeden birine teselli amacıyla söylenen “başın sağ olsun” söylene söylene bu hale gelmiş, aslı ‘başın sağalsın’mış.
baş = yara
sağalmak = iyileşmek
baş = yara
sağalmak = iyileşmek
devamını gör...
herr holz
bugün ekşi sözlük başlığına şu #1822277 entryi girmiş.
konuşmayı bilmeyen bir sörü canlı ile dolu olan platform.
bugün bir başlıkta yazdım ve şu an başlığın en çok fav alan ikinci entrysi. ne yazık ki mesaj alımımı kapatmak zorunda kaldım.
yani şu anlama geliyor.
bu ülke asla ama asla tartışacak kadar gelişmiş insanların yaşadığı bir ülke olamayacak.
evet peşinen diyeyim.
almanya şahane.
yemin ediyorum 3 yıldır buradayım her gün "niye geç geldin lan" diye kızıyorum kendime.
ulan resmen ormandan yaşıyormuşuz lan.
ben de ekşi'de bugün girilen başlıklara baktım ve çok olmasa bile fav alan şöyle bir entry gördüm.

ardından aynı yazar mesaj alımını kapattığına dair tıpkı bu herr hollz denilen herifin burda yazdığına benzer ekşi'de bir entry daha girmiş.

ekşi'deki bu profil dikkatimi çekti, gittim biraz profilini inceledim. o da ne ? ekşi'deki bu yazar normal sözlük için de şu entryi girmiş.

şimdi bu ekşideki dağ kadrosundan pkk'lı enik ile bizim burdaki herr hollz denilen kürtçü aynı kişiler mi değil mi bilemem ?
ama ben şüphelendim.
ek: şüphelerimde haklı çıktım. aynı kişilermiş. ekşi’de burayı, burada da ekşi’yi kötüleyen tipik bir karaktersiz. söyleyecek başka sözüm yok. üslubunu da kendisine iade ediyorum.
konuşmayı bilmeyen bir sörü canlı ile dolu olan platform.
bugün bir başlıkta yazdım ve şu an başlığın en çok fav alan ikinci entrysi. ne yazık ki mesaj alımımı kapatmak zorunda kaldım.
yani şu anlama geliyor.
bu ülke asla ama asla tartışacak kadar gelişmiş insanların yaşadığı bir ülke olamayacak.
evet peşinen diyeyim.
almanya şahane.
yemin ediyorum 3 yıldır buradayım her gün "niye geç geldin lan" diye kızıyorum kendime.
ulan resmen ormandan yaşıyormuşuz lan.
ben de ekşi'de bugün girilen başlıklara baktım ve çok olmasa bile fav alan şöyle bir entry gördüm.

ardından aynı yazar mesaj alımını kapattığına dair tıpkı bu herr hollz denilen herifin burda yazdığına benzer ekşi'de bir entry daha girmiş.

ekşi'deki bu profil dikkatimi çekti, gittim biraz profilini inceledim. o da ne ? ekşi'deki bu yazar normal sözlük için de şu entryi girmiş.

şimdi bu ekşideki dağ kadrosundan pkk'lı enik ile bizim burdaki herr hollz denilen kürtçü aynı kişiler mi değil mi bilemem ?
ama ben şüphelendim.
ek: şüphelerimde haklı çıktım. aynı kişilermiş. ekşi’de burayı, burada da ekşi’yi kötüleyen tipik bir karaktersiz. söyleyecek başka sözüm yok. üslubunu da kendisine iade ediyorum.
devamını gör...
go oyunu
hala oynanmakta olan en eski akıl oyunudur. en az 2500 yıl önce çin'de ortaya çıkan go, bir efsaneye göre kral yao tarafından oğluna astrolojiyi öğretmek için tasarlanmıştır. bugün çin, güney kore ve japonya başta olmak üzere doğu asya ülkelerinde yaygın olarak oynanmaktadır.
19 yatay ve 19 dikey çizgiden oluşan bir tahtada oynanır. kuralları çok basittir. oyunculardan biri siyah biri beyaz taşlarla oynar ve oyuna siyah başlar. benzeri birçok oyunun aksine go'da tüm taşlar birbiriyle eşittir ve yine diğer birçok tahta oyununun aksine oyuncular tahtadaki taşları yok etmeye çalışmaz, boş bir tahtaya koydukları taşlarla rakipten daha fazla alana sahip olmaya çalışırlar.
19 yatay ve 19 dikey çizgiden oluşan bir tahtada oynanır. kuralları çok basittir. oyunculardan biri siyah biri beyaz taşlarla oynar ve oyuna siyah başlar. benzeri birçok oyunun aksine go'da tüm taşlar birbiriyle eşittir ve yine diğer birçok tahta oyununun aksine oyuncular tahtadaki taşları yok etmeye çalışmaz, boş bir tahtaya koydukları taşlarla rakipten daha fazla alana sahip olmaya çalışırlar.
devamını gör...