kuran-ı kerim imza günü
imzaya gelenlerin çoğu kitabı okumayan kişiler olacaktır.
edit: başlık başıma kalmaz inşallah.
edit: başlık başıma kalmaz inşallah.
devamını gör...
arif'in manchester'a attığı gol
internette ararken bambaşka alemlere sürükleneceğiniz ya da bambaşka şeyler izlerken kendinizi videosunda bulacağınız gol.
işte o gol:
kullanılışı için (bkz: arif'in manchester'a attığı golü arıyordum)
işte o gol:
kullanılışı için (bkz: arif'in manchester'a attığı golü arıyordum)
devamını gör...
en iyi türk rapçi
sagopa diye biri olmasa norm ender derdim. ama sagopa diye biri var.
devamını gör...
meslek ve soyadı uyumu
agah* aydın
(böyle bir çağda-ülkede fikirleriyle aydınlatan filozof için gayet ahenkli bence.)
ihsan eliaçık da benzer şekilde, bilhassa soyadıyla.
(böyle bir çağda-ülkede fikirleriyle aydınlatan filozof için gayet ahenkli bence.)
ihsan eliaçık da benzer şekilde, bilhassa soyadıyla.
devamını gör...
yazarların yalnız olma nedeni
yalnızlığımızın görkemli kalelerinden çıkabilecek kadar cesur olamadığımız için.
devamını gör...
bayramda küslük olmaz
öyle de bir olur ki...
iki taraftan biri ölmediği müddetçe affedilemeyecek şeyler var!..
iki taraftan biri ölmediği müddetçe affedilemeyecek şeyler var!..
devamını gör...
çocukluk dönemi sanrıları
devamını gör...
tarihi çok mu geçmiş
bu tarz şeylere üzülmekten, o insanlardan utanmaktan artık çok bunaldım. kalbi olan insan için bu ülke çok zor olmaya başladı.
devamını gör...
yazılan mesaja 1 ay sonra cevap dönen insan
yıllarca deadline sisteminde çalıştım, bazen günlerce eve gidemedim, ofiste sabahladım. ama hiç bir zaman telefona bakmamazlık etmedim, mutlaka kontrol ederdim, mesajlara illa ki cevap verirdim.
dolayısıyla '' çok yoğunum, çok çalışıyorum, duymadım, görmedim '' gibi bahaneleri asla kabul edemiyor ve bu kişilere maalesef kırılıyorum. bana göre bu mesele * karşınızdakine kırıcı olabilen bir meseledir.
dolayısıyla '' çok yoğunum, çok çalışıyorum, duymadım, görmedim '' gibi bahaneleri asla kabul edemiyor ve bu kişilere maalesef kırılıyorum. bana göre bu mesele * karşınızdakine kırıcı olabilen bir meseledir.
devamını gör...
sevgi eksikliği
bana göre sevgi ailede tamamlanması gereken bir his.
çocukluktan itibaren ailede bu hissi karşılayamayınca karşısına çıkan herkeste bunun eksikliğini gidermek isteyip belki de hayatınca hiç muhattap olmayacağı insanlar ile muhattap olabiliyor kişiler.
o yüzden gerçekten ama gerçekten tüm ebeveynlerden ricam çocuklarınıza onları sevdiğinizi hissettirin.
özellikle de babalar kızlarına sevgilerini tamamı ile hissettirerek yaşatsınlar.
çocukluktan itibaren ailede bu hissi karşılayamayınca karşısına çıkan herkeste bunun eksikliğini gidermek isteyip belki de hayatınca hiç muhattap olmayacağı insanlar ile muhattap olabiliyor kişiler.
o yüzden gerçekten ama gerçekten tüm ebeveynlerden ricam çocuklarınıza onları sevdiğinizi hissettirin.
özellikle de babalar kızlarına sevgilerini tamamı ile hissettirerek yaşatsınlar.
devamını gör...
17 ocak 2021 normal sözlük güncellemeleri
gayet iyi olmuş. ne varsa sende var, gerisi yalan iko.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
yokluğunda yetmiyor hatıralar
hep ilk gün gibi azalmadan
durmadan çağlayan duygular
kayıp yar yalnızlık meskenim
...sustu sesim...
çok uzaklarda tutsan elim
...sızlar içim...
bilmem geçer mi sevgim?
...sinem dertli...
bir ömür seni beklerim.
02.43
hep ilk gün gibi azalmadan
durmadan çağlayan duygular
kayıp yar yalnızlık meskenim
...sustu sesim...
çok uzaklarda tutsan elim
...sızlar içim...
bilmem geçer mi sevgim?
...sinem dertli...
bir ömür seni beklerim.
02.43
devamını gör...
delirmemek için yapılanlar
devamını gör...
friedrich william radloff
alman asıllı rus türkolog.
ömrünü vakfettiği türkoloji için şunu söylemiştir.
"ben, hayatım boyunca yeni bir ilmin, türkolojinin kuruluş ve gelişmesini yaşadım ve gücümün yettiği kadar bu ilmin ilerlemesine hizmet ettim. bu yüzden benim çalışmalarım, başkalarının da yardımını gerektiren bu ilim dalının tamamlanması ve türkolojinin devam etmesi için birer yapı taşı olmaktan başka bir şey ifade etmez."
ömrünü vakfettiği türkoloji için şunu söylemiştir.
"ben, hayatım boyunca yeni bir ilmin, türkolojinin kuruluş ve gelişmesini yaşadım ve gücümün yettiği kadar bu ilmin ilerlemesine hizmet ettim. bu yüzden benim çalışmalarım, başkalarının da yardımını gerektiren bu ilim dalının tamamlanması ve türkolojinin devam etmesi için birer yapı taşı olmaktan başka bir şey ifade etmez."
devamını gör...
yok olmak
yok olmak diye bir şey yoktur. algılayamamak vardır.
yağmur yağar, denize karışır artık yağmur yoktur diyebilir miyiz ? - diyemeyiz. yağmur vardır ama ilk hâli gibi değildir.
sadece biçim olarak değişikliğe uğradı ve küçük su kütleleri büyük bir su kütlesine karıştı.
sonra güneşin etkisi ile su buharlaşır.**artık sadece biçim değil halde değiştirmiştir ama yok olmamıştır.
su döngüsü dediğimiz olay gerçekleşmekte. buharlaşan su havada yoğunlaşır, damlacıkları oluşturur.
yine hal değiştirmiştir. gaz haldeyken sıvı hale geçiş yaptı ama yok olmadı.
damlacıklar da toplanarak bulutları oluşturur. artık bulut oluşmuştur ve içindeki
damlacıklar büyüyüp birleştikçe yağmur damlalarını oluşturur. burada da sadece biçim değişir.
tekrar yeryüzüne yağmur olarak döner ve olay tekrarlanır. bu olaydan sonuçla aklıma enerjinin korunumu yasası geliyor:
enerji, yoktan var edilemez; var olan enerji de yok edilemez; sadece bir şekilden diğerine dönüşür.
insan ölür toprağa gömülür beden diğer canlılar tarafından ayrıştırılıp bir besin görevi görür. aslında
bedende yok olmaz. şunu düşünün bir yiyecek yiyorsunuz ve bunu yediniz. midenizde artık.
peki yok mu oldu? – hayır ama çıplak gözle göremiyoruz. o yiyecekten yararlı olan kısmı vücutta kalır
enerji görevi görür, yararsız veya vücut için fazla kısmı ise terleme, idrar, dışkılama yoluyla vücuttan
atılır.
sonuçla, besinler de yok olmaz. var olan enerji biçim ya da hal ya da her iki değişikliğe de uğrar.
biz göremediğimiz için de yok olduğu kanısına varırız. yine enerjinin korunumu yasasını görürüz.
aslında her şeyin yapı taşı atom olduğu için ve her şey bir enerji barındırdığı için aklımıza ne gelirse
yok olmadığını sadece zaman içinde çeşitli formlar alarak başkalaşım geçirdiğini düşünebiliriz.
zaman içinde her şeyin değişikliğe uğramasının sebebi de iç ve dış etkenler.
peki insan bedenden mi ibarettir? ruh diye tabir ettiğimiz görünmeyen, soyut olan, bedene canlılık
katan şey gerçekte var mı? var ise yok mu oldu? eğer ruh var ise enerjinin korunumu yasasına göre
yok olmadı sadece form veya hal değiştirdi ya da her ikisi. peki biz bunu niye göremiyoruz? belki de
insanın algılayamadığı form veya hal çeşitleri vardır biz bu bedendeyken sadece bu bakış açısından
görebiliyoruzdur hayatı. kaldı ki ruh var ise ilk halini ve biçimini de bilmiyoruz. şu zamana kadar
yapılan araştırmalar ile ruhun varlığına dair bir sonuç yok. zaten ruh olsa hangi görevi yapacaktı ki
sevgi mi ? nefret mi ? düşünmek mi ? her şey beyinde gerçekleşiyor zaten. hormonların kontrolü
altındayız aslında. düşünün serotonin seviyeniz yüksekse mutlu, melatonin seviyeniz yüksekse
hüzünlüsünüzdür. daha birçok örnek var hormonlar ile ilgili*neyse.
belki de ruhun olmasını istiyoruz yok olmak istemeyişimizden* ama yok olmak diye bir şey de yok.
dönüşüm var. peki ölümden sonra alacağımız formdan hayatı algılayabilecek miyiz? bu da büyük bir merak konusu.
aklıma i origins filmindeki şu diyalog geliyor:
”-sofi ben kanıtlara inanırım. üstümüzde, yukarıda yaşayan, görünmez bir tür sihirli ruhani varlığın kanıtı yok.
-solucanların kaç duyusu var?
-2 tane. koklamak ve hissetmek. neden?
-yani, görmeden ya da ışığın ne demek olduğunu bile bilmeden yaşayabiliyorlar değil mi? ışık kavramı onlar için düşünülemez.
-evet.
-ama biz insanlar ışığın varlığını biliyoruz. ama onlar ışık tam üstlerinde bile olsa bunu bilemiyorlar. ama küçücük bir mutasyonla bunu başarabiliyorlar değil mi?
-doğru.
-pekala, doktor göz, belki de bazı insanlar, çok nadir insanlar, başka bir duyu için mutasyon geçirmişlerdir.”*
replik muhtemelen astrofizikçi neil tyson’ın şu sözü üzerine kurulmuş:
"yolda bir solucan var. yanından geçip gidiyorsun. solucan senin kendini akıllı olarak değerlendirdiğini biliyor mu? solucan, senin aklın hakkında herhangi bir fikre sahip değil. çünkü sen, solucandan çok daha akıllısın. bu sebeple de, solucan, kendisinden daha akıllı bir şeyin yanından geçtiğinin farkında değil. bu da beni aynı konseptte düşünmeye itiyor, acaba bizim yanımızdan da üstün varlıklar geçip gidiyor olabilir mi diye. belki de onlar da bizimle ilgilenmiyor, çünkü biz onlara göre iletişime geçmeyi düşünmek için çok aptalız. solucanın yanına gidip "of, acaba solucan şu anda ne düşünüyordur?" demiyoruz. demeyiz. böyle bir şey aklına bile gelmez. sonuç olarak, dünya dışı varlıkların veya metafizik ögelerin bizi neden hala ziyaret etmediğine dair en iyi kanıt; onların aslında bizi izlediği ve dünyada zeki bir yaşam olmadığına karar vermeleri olması gerekir."
bunlardan da sonuç olarak ister istemez şu çıkarıma varıyorum: yok olmuyor dönüşüyoruz. peki dönüştükten sonra ne olacak? dönüşümden sonra yaşam algılanabilecek mi? yaşamda ise belki de ruhani şeyleri algılayacak duyumuz yoktur. bizden üstün varlıklar var ise tıpkı belli tip bir solucanın insanı göremediği, görme duyusu olmadığı gibi bizde bizden üstün bir canlıyı algılayabilecek bir duyuya sahip değilizdir. yani bulunduğumuz beden burası ile sınırlı. üstün bir varlık ya da ruhu algılayacak duyu insan bedeninde yok diyebiliriz. bu ise sadece varsayım.
yağmur yağar, denize karışır artık yağmur yoktur diyebilir miyiz ? - diyemeyiz. yağmur vardır ama ilk hâli gibi değildir.
sadece biçim olarak değişikliğe uğradı ve küçük su kütleleri büyük bir su kütlesine karıştı.
sonra güneşin etkisi ile su buharlaşır.**artık sadece biçim değil halde değiştirmiştir ama yok olmamıştır.
su döngüsü dediğimiz olay gerçekleşmekte. buharlaşan su havada yoğunlaşır, damlacıkları oluşturur.
yine hal değiştirmiştir. gaz haldeyken sıvı hale geçiş yaptı ama yok olmadı.
damlacıklar da toplanarak bulutları oluşturur. artık bulut oluşmuştur ve içindeki
damlacıklar büyüyüp birleştikçe yağmur damlalarını oluşturur. burada da sadece biçim değişir.
tekrar yeryüzüne yağmur olarak döner ve olay tekrarlanır. bu olaydan sonuçla aklıma enerjinin korunumu yasası geliyor:
enerji, yoktan var edilemez; var olan enerji de yok edilemez; sadece bir şekilden diğerine dönüşür.
insan ölür toprağa gömülür beden diğer canlılar tarafından ayrıştırılıp bir besin görevi görür. aslında
bedende yok olmaz. şunu düşünün bir yiyecek yiyorsunuz ve bunu yediniz. midenizde artık.
peki yok mu oldu? – hayır ama çıplak gözle göremiyoruz. o yiyecekten yararlı olan kısmı vücutta kalır
enerji görevi görür, yararsız veya vücut için fazla kısmı ise terleme, idrar, dışkılama yoluyla vücuttan
atılır.
sonuçla, besinler de yok olmaz. var olan enerji biçim ya da hal ya da her iki değişikliğe de uğrar.
biz göremediğimiz için de yok olduğu kanısına varırız. yine enerjinin korunumu yasasını görürüz.
aslında her şeyin yapı taşı atom olduğu için ve her şey bir enerji barındırdığı için aklımıza ne gelirse
yok olmadığını sadece zaman içinde çeşitli formlar alarak başkalaşım geçirdiğini düşünebiliriz.
zaman içinde her şeyin değişikliğe uğramasının sebebi de iç ve dış etkenler.
peki insan bedenden mi ibarettir? ruh diye tabir ettiğimiz görünmeyen, soyut olan, bedene canlılık
katan şey gerçekte var mı? var ise yok mu oldu? eğer ruh var ise enerjinin korunumu yasasına göre
yok olmadı sadece form veya hal değiştirdi ya da her ikisi. peki biz bunu niye göremiyoruz? belki de
insanın algılayamadığı form veya hal çeşitleri vardır biz bu bedendeyken sadece bu bakış açısından
görebiliyoruzdur hayatı. kaldı ki ruh var ise ilk halini ve biçimini de bilmiyoruz. şu zamana kadar
yapılan araştırmalar ile ruhun varlığına dair bir sonuç yok. zaten ruh olsa hangi görevi yapacaktı ki
sevgi mi ? nefret mi ? düşünmek mi ? her şey beyinde gerçekleşiyor zaten. hormonların kontrolü
altındayız aslında. düşünün serotonin seviyeniz yüksekse mutlu, melatonin seviyeniz yüksekse
hüzünlüsünüzdür. daha birçok örnek var hormonlar ile ilgili*neyse.
belki de ruhun olmasını istiyoruz yok olmak istemeyişimizden* ama yok olmak diye bir şey de yok.
dönüşüm var. peki ölümden sonra alacağımız formdan hayatı algılayabilecek miyiz? bu da büyük bir merak konusu.
aklıma i origins filmindeki şu diyalog geliyor:
”-sofi ben kanıtlara inanırım. üstümüzde, yukarıda yaşayan, görünmez bir tür sihirli ruhani varlığın kanıtı yok.
-solucanların kaç duyusu var?
-2 tane. koklamak ve hissetmek. neden?
-yani, görmeden ya da ışığın ne demek olduğunu bile bilmeden yaşayabiliyorlar değil mi? ışık kavramı onlar için düşünülemez.
-evet.
-ama biz insanlar ışığın varlığını biliyoruz. ama onlar ışık tam üstlerinde bile olsa bunu bilemiyorlar. ama küçücük bir mutasyonla bunu başarabiliyorlar değil mi?
-doğru.
-pekala, doktor göz, belki de bazı insanlar, çok nadir insanlar, başka bir duyu için mutasyon geçirmişlerdir.”*
replik muhtemelen astrofizikçi neil tyson’ın şu sözü üzerine kurulmuş:
"yolda bir solucan var. yanından geçip gidiyorsun. solucan senin kendini akıllı olarak değerlendirdiğini biliyor mu? solucan, senin aklın hakkında herhangi bir fikre sahip değil. çünkü sen, solucandan çok daha akıllısın. bu sebeple de, solucan, kendisinden daha akıllı bir şeyin yanından geçtiğinin farkında değil. bu da beni aynı konseptte düşünmeye itiyor, acaba bizim yanımızdan da üstün varlıklar geçip gidiyor olabilir mi diye. belki de onlar da bizimle ilgilenmiyor, çünkü biz onlara göre iletişime geçmeyi düşünmek için çok aptalız. solucanın yanına gidip "of, acaba solucan şu anda ne düşünüyordur?" demiyoruz. demeyiz. böyle bir şey aklına bile gelmez. sonuç olarak, dünya dışı varlıkların veya metafizik ögelerin bizi neden hala ziyaret etmediğine dair en iyi kanıt; onların aslında bizi izlediği ve dünyada zeki bir yaşam olmadığına karar vermeleri olması gerekir."
bunlardan da sonuç olarak ister istemez şu çıkarıma varıyorum: yok olmuyor dönüşüyoruz. peki dönüştükten sonra ne olacak? dönüşümden sonra yaşam algılanabilecek mi? yaşamda ise belki de ruhani şeyleri algılayacak duyumuz yoktur. bizden üstün varlıklar var ise tıpkı belli tip bir solucanın insanı göremediği, görme duyusu olmadığı gibi bizde bizden üstün bir canlıyı algılayabilecek bir duyuya sahip değilizdir. yani bulunduğumuz beden burası ile sınırlı. üstün bir varlık ya da ruhu algılayacak duyu insan bedeninde yok diyebiliriz. bu ise sadece varsayım.
devamını gör...
insanın 7 yaşında iken fark ettikleri
sınıfın en güzel kızına bile aşık olabiliyorsun. beğenir mi , statü farkı vs .düşünmeden .
devamını gör...
gece buzdolabını açıp hiçbir şey almadan kapatmak
istediği şey yoktur, dolaba trip atılmıştır..
devamını gör...
yönetim bilişim sistemleri
lisans olarak ilk olarak boğaziçi üniversitesinde açıldı.bir çok üniversite de lisans olmamasına rağmen yüksek lisans mevcut.bilgisar mühendisliği ve işletmeden ortak dersler bulundurur. tanımlamak gerekirse %30 işletme %30 endüstri mühendisliği %40 bilgisayar muhendiğinden oluşuyor, tabi okullara göre bu durum değişiklik gösterebiliyor.
bulunann devlet okulları
boğaziçi üniversitesi
sakarya üniversitesi
marmara üniversitesi 2020'de açıldı
dokuz eylül üniversitesi
akdeniz üniversitesi
uludağ üniversitesi
vakıf
özyeğin üniversitesi
yeditepe üniversitesi
kadir has üniversitesi
ışık üniversitesi
beykent üniversitesi
şuanda yeni yeni tanınmaya başlanıyor o yüzden prestiji açısından net birşey söylemek yanlış olur. ea ' da olması önemli çünkü diğer iibf bölümlerini seçmek istemeyenlere bir kapı açıyor diyebiliriz. bence geleceği olan bir bölüm.
bulunann devlet okulları
boğaziçi üniversitesi
sakarya üniversitesi
marmara üniversitesi 2020'de açıldı
dokuz eylül üniversitesi
akdeniz üniversitesi
uludağ üniversitesi
vakıf
özyeğin üniversitesi
yeditepe üniversitesi
kadir has üniversitesi
ışık üniversitesi
beykent üniversitesi
şuanda yeni yeni tanınmaya başlanıyor o yüzden prestiji açısından net birşey söylemek yanlış olur. ea ' da olması önemli çünkü diğer iibf bölümlerini seçmek istemeyenlere bir kapı açıyor diyebiliriz. bence geleceği olan bir bölüm.
devamını gör...
toplum mühendisliği
toplum mühendisliği sosyolojide toplumu bir fikre veya ideolojiye göre düzenlemek, yönlendirmek anlamına gelir.
buna farklı bir bakış açısı katan (bkz: kevin david mitnick) toplumu, mühendislerin yaptığı çözümlemeler nasıl sonuca gidiyorsa, aynı şekilde çözümleyip, sonuca ulaşmasıdır. bununla alakalı yazmış olduğu (bkz: aldatma sanatı) kitabında yapmış olduğu toplum mühendisliğini ve hayatından bir kaç kesiti burada anlatmıştır.
buna farklı bir bakış açısı katan (bkz: kevin david mitnick) toplumu, mühendislerin yaptığı çözümlemeler nasıl sonuca gidiyorsa, aynı şekilde çözümleyip, sonuca ulaşmasıdır. bununla alakalı yazmış olduğu (bkz: aldatma sanatı) kitabında yapmış olduğu toplum mühendisliğini ve hayatından bir kaç kesiti burada anlatmıştır.
devamını gör...