yazılarını, konuşmalarını, latince,yunanca veya ingilizce kelimeler ile süsler, anlaşılmaz olmaya çalışırlar.
yani siz bilmesi niz,ben bilirim havası, filozof felsefesi ile konuşurlar.
devamını gör...

şampiyon takımın şampiyon taraftarına selam olsun. hakkımızla kazandık.. şerefinle, hakkınla şampiyon (bkz: beşiktaş)
devamını gör...

abarttın sanki biraz.
devamını gör...

baska bir okuldan bizi dovmeye gelen cocuklari dovmek icin beden egitimi ogretmeni ve mudur yardimcisinin yanimizda gelmesi.
devamını gör...

merak eden smooth criminal şarkısında görebilir. yürüyüş şekli, kaleografisi, yere eğilip düşüyor gibi yapıp sonra dikey pozisyona dönmesi ve ardından dans gösterisine başlaması...
çok ikonik hareketler bunlar.
devamını gör...

erkek olmaktan bir farkı yoktur. en azından benim için öyle.
devamını gör...

bir bağlaç. arasında ayrılık bulunan cümleleri bağlarken kullanıldığından bahsedilir. ne var ki, "ne var ki" diğer olumsuz bağlaçlar gibi değildir.
"ama, fakat, lakin" şakkadak cümlenin başında kullanıldığında sırıtmaktayken "ne var ki" kırk yıllık dost gibi, hep oradaymış hissi vermektedir.

"ne var ki aynı kaldırımdan defalarca geçtiği halde taşların arasından fışkıran çiçekçikleri fark edememişti."
devamını gör...

en basit tanımıyla beynimizi herhangi bir şeye ikna etmek demektir.
beyin ikna olana dek davranış tekrarlanır.

--- alıntı ---
beynimizde yaklaşık 13 milyar civarında sinir hücresi vardır ve her bir hücre yaklaşık 7.3 kilo voltluk enerji açığa çıkarır.

pratikte mümkün değil ama teorikte beyindeki tüm sinir hücrelerinin aynı anda enerjilerini saldığını varsaysak, yaklaşık 350 milyon kilo voltluk bir enerji açığa çıkar ki; bu da büyük bir metropolün tüm elektrik ihtiyacını karşılayacak güce sahiptir.
--- alıntı ---

--! spoiler !--
idama mahkum edilmiş bir hükümlüye deney yapılmak üzere geniş bir alana getiriliyor. koluna bir serum takılıyor ve serum 3 renge bölünüyor. sarı, kırmızı ve yeşil olmak üzere. adama deniliyor ki; "sarıya gelince soluğun daralacak, yeşile gelince felç geçireceksin, kırmızıya gelince öleceksin." dedikleri gibi oluyor fakat adamların zehirli dedikleri su aslında gıda boyasıyla renklendirilmiş su çıkıyor.
--! spoiler !--

--! spoiler !--
et taşımaya yarayan soğutuculu bir tren, temizlenmek için bir istasyonda duruyor.
işçiler vagonları temizlemeye başlıyorlar, işçinin biri bir vagonu temizlerken diğer işçi o vagonu boş sanıp kapısını dışardan kilitliyor.
biraz sonra tren hareket ediyor, ve bir durak sonra et almak üzere bir istasyonda duruyor.
kapalı kalan işçinin vagon kapısı açıldığında işçinin donarak öldüğü görülüyor.
fakat bir bakıyorlar ki, vagonun ısısı normal ısıda yani dondurucuya geçirilmemiş.
ama kapalı kalan işçi bunu bilmediği, donarak öleceğini sandığı için beyin aynen donmanın şartlarını hazırlayarak, donmanın tüm belirtilerek göstererek vücudunu buna uyduruyor.
kısacası beyninizi olumlu şeylere kanalize edin.
--! spoiler !--
devamını gör...

kendi yediği çikolatasından sonra gözlerini ablasınınkine dikmiş kardeşe "al ye bunu da ben zaten sevmiyorum bu çikolatayı" demek.
anne babası çalışan bir ablaysanız ablalığın bir rol/görev olduğunu erken yaşta öğrenmek, belki de erkenden büyümek.
devamını gör...

bugünlerin geleceğini biliyordum bir adamı pışpışlamak için toplanmış yaklaşık 50 kadar saftirik yazar şimdi napacak kendilerine ait bir fikirleri de yok ki başka sözlükte yazabilsin garipler. sözlük yazarının bilmem nesi ,yok sözlük yazarıyla röportaj biri de demiyor ki kardeşim sen kimsin ? derviş bir şey yazsa da nickaltında yağlasak diye bekleyen zavallılar , gündeme dair yazdığında saldıran minnoş maskeli yazar tiplemeleri , doğru düzgün tanım yazmadığı halde aktif yazarlara ağalık yapan gediklileri falan siz bunu çoktan hakettiniz. insanca iyi niyetle kaç defa uyardık ama dinlenilmedi. üzülmesinler zaten whatsapp grupları vardır ordan birbirini yağlayıp ballasınlar sosyal medya anlayışları bundan öte değil zaten.

ekleme: yeni yazılıma geçecekmiş nereye geçerse geçsin farketmez orası herkese açık bir sözlük değil cemaat evlerine benziyor , her zaman güdük kuyruk gibi kalacaklar yerlerinde.
devamını gör...

erkek bireylerin, kadınlara aynı konuda dahi olsa; üstünlük taslarcasına yanıt vermekten öte bilgiçlik taslamasıdır!
hadsizliktir canım, lamı cimi yok!

örneğin;

''bak kızım, ben anlatayım sana nedir mansplaining!''

gayet açık olmuştur, değil mi?
devamını gör...

insanlardan uzak durayım derken istemsiz kendini hissettiren über olay. new age guruların ortak buluşma noktası.
devamını gör...

“para konuşur” sözünün yanlış yorumlandığını ifade eden bir deyiştir.
paran varsa insanlar seni tanır. paran yoksa sen insanları tanırsın.
1974 tarihli it’s alright, ma -i’m only bleeding adlı parçasında “money doesn’t talk, it swears” (para konuşmaz, küfreder) demişti bob dylan... şiddetin ve birçok toplumsal sorunun kaynağının para olduğunu vurgulamıştı.
çevremizde zenginliğin verdiği gururla yaşayan bazı insanları görürüz… geceleri paralarını saymaktan, gündüzleri de gariban işçileri ezmekten başka bir şey düşünemezler…gittikleri her yere önce paralarını sererler…“ye kürküm ye, ye kürküm ye” misali.
unuttukları bir şey vardır:
ingilizce’de para kelimesinin (money) kökeni para tanrısı olarak kabul gören mammon putudur. en belirgin özelliği ise konuşamaması sadece küfretmesidir.
günlük hayatımızda “para konuşur” desek de para bitince paranın gerçekte küfrettiğini anlarız. çevremizde dost gözüken 100 insandan 1 tane kalır.
para insanı avlamak için en iyi yemdir. (thomas fuller)
devamını gör...

bir insan konfor alanının dışına çıkamıyorsa yaşlıdır. diğer ifadeyle, yeni şeyler öğrenmiyorsa, artık şaşırmıyorsa ve çoğu şeyi bildiğini düşünüyorsa yaşlıdır.
merak etmiyorsa, keşfetmiyorsa yaşlıdır.
geçmişte, geçmiş anılarında yaşıyorsa yaşlıdır.
sürekli eskiyi tekrar ediyorsa yaşlıdır.

bu tanıma göre biz de yaşlanmışız be sözlük.
devamını gör...

küçükken nasıl da kıskanırdım bu fotoğrafları görünce. ama şimdi anlıyorum ki elinden tuttuğu o çocuk hepimiziz.

"beni görmek demek,mutlaka yüzümü görmek değildir.benim fikirlerimi,benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir." dediğinde yanılmıyordu.

kaç yaşına gelirsek gelelim çocuklar gibi kutlayacağımız bayramımız kutlu olsun!

açtığın yolda, gösterdiğin hedefe!

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

cumhuriyetin ilk yıllarına ilgi duyan kişilerin mutlaka okuması gereken kitaplardan biridir. yalnız okurken, kemal tahir'in bir edebiyatçı olduğunu unutmamak gerek. güzel bir türkçe için bulursanız eski basımlarını okumanızda fayda var.

teşebbüs aşamasında kalan izmir suikasti bahane edilerek, adeta bir sürek avı gibi ittihat ve terakki cemiyeti üyelerinin nasıl tasfiye edildiğini görürüz bu romanda. "iktidar nazlı bir gelindir, terkedilmez" sözünü ispat edercesine, mustafa kemal atatürk'ün, siyasi rakiplerini nasıl elemine ettiğine şahitlik ederiz. izmir suikasti davası ile hem muhalefet milletvekilleri, hem ittihat ve terakki cemiyeti üyeleri, hem de ordunun önde gelen paşaları tehlike olmaktan çıkarılmıştır. bence cumhuriyetin ilk dönemimin, en eleştirilmesi gereken işlerinden biridir bu yargılamalar. bu suikast girişimi bahane edilerek suçlu suçsuz, haklı haksız, kuru yaş kim varsa temizlenmiştir.

milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmadan tutuklamalar ve yargılamalar yapılmıştır.

ali fuat cebesoy, kazım karabekir,refet bele gibi kurtuluş savaşının önde gelen paşaları bu yargılamalar esnasında tutuklanmıştır. ali fuat paşa ile mustafa kemal paşa, çocukluk arkadaşıdır. ikisi öğrenci iken hafta sonu eve geldiklerinde, ali fuat paşa'nın babası, oğluna ne kadar para veriyorsa, mustafa kemal'e de o kadar para verirmiş. öte yandan kazım karabekir denen adam, kendinden rütbe olarak altta bulunan mustafa kemal'i tutuklamayı reddedip emrinizdeyim diyen ve bu sayede kurtuluş savaşının seyrini değiştiren adamdır. paşaların tutuklanmasına başvekil ismet inönü tepki göstermiştir.

ankara'da kurulan istiklal mahkemesi, suikast teşebbüsünden sonra kurulmuştur. bu durum doğal hakim ilkesine aykırıdır. hiç kimse işlediği sırada var olmayan bir mahkeme huzurunda yargılanamaz.

cavit bey, savunma yaparken mahkeme başkanı kel ali, "ben şimdi seni asmam da ne yaparım?" diyerek hüküm vermeden evvel tarafını belli etmiştir.

bu mahkemeler huzurunda yapılan yargılamada avukat yoktur. hükümlere karşı kanun yoluna gitmek söz konusu değildir. kararlar kesindir. ismail canbulat ile halis turgut bey 10 sene hapis cezasına çarptırılmış, karara itiraz etmeleri üzerine ceza idama çevrilmiştir.

kitapta emin bey ile kara kemal kendi aralarında sohbet ederken belki de mason locasının idamları engelleyebileceğini söyler emin bey. bunun üzerine kara kemal; ali kemal de masondu ama ölümüne engel olmadılar, ancak masonlar ölümüne engel olmasa da kendi adamının çocuğunu yerde bırakmaz önemli bir makama getirir minvalinde bir cevap verir. o ali kemal'in torunu boris johnson bugün ingiltere'nin başbakanıdır.

yargılama neticesinde son sözü sorulan dr. nazım, gidin paşaya söyleyin bu bu rüzgâr-ı bî-mededin inkılâbı var demiştir. bu husus mustafa kemal paşa'ya intikal ettirilmiştir. bir rivayete göre o esnada radyoda, güftesi lemi atlı'ya ait bu imtidad-ı cevre kim bahtın şitabı var adlı eser çalmaktadır. bunun üzerine mustafa kemal şarkıyı yasaklamıştır. eser, menderes dönemine kadar yasaklı kalmıştır. sözleri nedim'e ait eserin tamamı için;

bu imtidâd-ı cevre kim bahtın şitâbı var
mihnet-medâr olan feleğe intisâbı var
eyler nesîm-i subhu bize gird-bâd-ı gam
bu rûzgâr-ı bî-mededin inkılâbı var.
devamını gör...

senaryo yazım aşamalarının sinopsisten sonra gelen hali. sahne dökümünün daha uzun hale dönüştürülmüş şeklidir.tıpkı senaryodaki sırayla sahneler birbiri ardına sıralanır ve her sahnenin birkaç satırlık detaylı bir özeti verilir. bazı durumlarda küçük diyaloglarda eklenebilir.

ülkemizde film sektöründe belirli dağıtım anlaşmaları dahilinde senaryo için ayrılan zaman çoğunlukla kısıtlıdır. bu sebepten tretman yapmadan birer cümlelik özetler yazılabilir ve doğrudan senaryo yazımına geçilebilir. emerikalı senarist george axelrod, hiçbir zaman klasik anlamda tretman yazmadığını, bunun boşa enerji kaybı ve aslında aynı şeyi iki defa yapmak olduğunu savunmaktadır: " hayatımda hiçbir zaman tretman yazmadım. yalnızca önemli sahneleri ve hangi sırada geleceklerini içeren bir döküm yaparım. 1'den 20'ye kadar numaralanmış her sahne bir satırda özetlenir: (1) kız eve gelir (2) adam kızın kim olduğunu bilmiyor (3)şimdi bir geriye dönüşle oraya alman polisi tarafından gönderildiğini öğreniyoruz vs...

buna karşılık dizi piyasasında, tretman yazmak neredeyse bir zorunluluktur. bu tip çalışmalarda, önce tretman yazılır. hemen sonrada senaryo yazımına geçilir. hatta çoğu zaman tretmanın dizi senaryosunun zor kısmı olduğu savunulur.

bir filmin ya da bir televizyon dizisinin bir bölümünün tretmanı, ortalama olarak 10 ile 20 sayfa arasında bir uzunlukta olur.her sahnenin birkaç cümlelik açılımını içeren bu metin net ve anlaşılır olmalıdır ki, senaryo metnine geçiş yapıldığında diyalogları eklemek yeterli olur.

not: alıntı değildir. senaryo kursuna gittiğim dönemde kendi tuttuğum notlarımdır.
devamını gör...

büyüyünce giyinmeyi bıraktığım bir mağazadır. maymunlu poşet kullandığı dönem aklıma geldi...
devamını gör...

her giydiğine bu size çok yakıştı diyen çalışandan daha dürüsttür.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim