eyluling
kendisine öyle yanarlı dönerli içkiler yerine bomonti filtresiz ile talip olabileceğim, talipleri çok olan davşan kişisi.*
edit: bomonti filtresiz sevmiyormuş, uzlaşamadık.*
edit: bomonti filtresiz sevmiyormuş, uzlaşamadık.*
devamını gör...
moderasyonumu nasıl beğendiniz
moderasyonumu nasil buldunuz? ve moderasyonumu begendiniz mi? sorularinin heyecan ve dil surcmesi ile bir arada sorulmus hali.
devamını gör...
antibiyotik
aslında hikaye alexander fleming 'in penicillin'i keşfiyle başladı. çoğu keşif gibi, tesadüf eseri otaya çıkmıştı. fleming, peynir küfünün, bakteri kültürlerinin üremesini engellediğini farketti. bu tam bir euraka anıydı. çünkü işler değişmişti, mikroplar ile insanlar arasındaki savaşta öne geçmiştik bir kere. daha sonra sefolosporinden, tetrasiklin grubuna kadar onlarcası geliştirildi. etki alanları ve şekilleri oldukça farklıydı. bazı gruplar ve antibiyotikleri ise rezerv olarak saklanan etkileri oldukça, ağır kırmızı buton antibiyotikler olarak saklanıyordu. günümüze geldiğimiz de ise işler değişti. penisilinin etkisi neredeyse kalmadı, antibiyotik direncinden dolayı. rezervler ise hızlıca tükenmekte. yani ezeli düşmanlarımıza karşı, savaşı kaybetme yolundayız. bunda ülkemizin payı ise çok büyük, tam olarak birinci sıradayız. bu durumu önlemek için bilinçsizce kulanımdan uzak durmanın yanında, ilacı hergün aynı saatte almaya ve tabletleri doktorun da tavsiyesiyle sonuna kadar tüketmeye dikkat etmelisiniz. erken kesilen ve düzensiz kullanılan ilaç ,hayatta kalmayı başarmış bakterilere fırsat vericek ve onların ilacın mekanizmasını öğrenmesini sağlayacaktır. bu da beraberinde dirençli ,yeni ,antibiyotiği tanıyan, zırhını yenilemiş bakteriler demek. hatta belki büyük salgınlar, korkunç vebalar.
devamını gör...
oyunbozan
zeki alasya'nın metin akpınar'sız ilk filmi, ayrıca bir nesli çölgeçen filmi. belki de eksiği doldurmak için olacak, filmdeki diğer erkek başrolün* adı da metin olmuştu.
filmdeki ikisi kadın üç önemli rolü de (kötü adam, kötü adamın sevgilisi ve zeki abinin kızı) yunanlı oyuncuların oynaması da ilginç bir nokta.
istanbul'un bir kenar mahallesinde oturan metin*, taksicilik yapan ve nişanlısıyla çeyiz düzmeye çalışan bir mahalle delikanlısıdır. sekiz yıldır, cezaevinden kanser hastalığı nedeniyle tahliye edilen şair kemal yılmaz'ı* her sabah evinden hastaneye götürür ve aralarında böyle bir ahbaplık doğar. yine her sabah, aynı noktada beklemesine aynı trafik polisi* engel olur.
bir gün metin, yine "burda bekleme yapma" diyen polise "abi üşümüşsün, sabah ayazında burda dikilmek de kolay değil, gel içeriye bin, termosum dolu çay da içersin" diye zarf atarak onu arabasına alır. tam bu esnada önlerinden hızlıca bir mercedes geçince polisin fbı aşkı tutar, metin'e "takip et şunu" der. mercedes'ten adını film boyunca öğrenemedimiz bir mafya babası, babanın metresi ve iki de koruma inerek infaz yaparlar, tam bu esnada yetişen polis "atın lan silahları" diye bağırınca elemanlar onu da öldürür. şehit cenazesini arabasına alan metin hızla bir karakola sığınsa da takip eden çete "deli bu deli" diye onu kaçırır, arabayı da içindeki cesetle birlikte yakarak metin'in cenazesini kaldırırlar.
diğer taraftan metin, sürekli adı sanı belirsiz kendisi çok şişman büyük patrondan (gıdığı buldog gibi sallanan bir soner ağın) emirler alan adsız baba tarafından denenir. önce kendisine cinayet silahı elletilir, sonra da "artık parmak izin bir suç aletinin üstünde, bu cinayeti yatmak istemiyorsan bizim için adam öldüreceksin" denilir. ilk görevi de kemal yılmaz'ı öldürmektir. ama metin yüz yüze geldiği abonesini vuramaz. kemal amcayla ikisi mafyanın elinden kaçarak kartalkaya'da saklanmaya başlarlar.
diğer taraftan, metin'i elinden kaçırdığı gibi şişko patrondan da fırçayı yiyen adsız reis, metin'in ailesini sorgulayarak izini arar. neden sonra kartalkaya'da saklandığı yeri bulur, adamları ve metresiyle gelir, kavgada tüm mafya elemanları ölürken polis metin'i gözaltına alır, kemal amca "teslim oluyorum" diye suçu üstlenmeye çalışsa da o bir ambulansla aşağı indirilir...
aksiyon sahneleri, kovalamacalar gayet iyi çekilmiş olsa da filmde bir şeyler yerine oturmamış. eksik nedir bilemedim.
son olarak, filmin müziklerini nadir göktürk yapmış. final şarkısında da, sakallı nadir'in grubunun* o dönemki kadın vokali feyza erenmemiş mikrofonlara geliyor. şarkının güftesi şöyle:
deniz gider tuzu kalır,
aşk biter sızı kalır,
söz uçar yazı kalır,
onu da eskiciler alır.
gül kokar sevda yakar,
su akar deli bakar,
şu dünyanın seyrine doyum olmaz hiç,
dönsün dönebildiği kadar...
ah aman aman bu ne oyunmuş?
kedi kuyruğundan korkmuş
ah aman aman bu ne oyunmuş?
bülbülün dili tutulmuş
ah aman aman aşk yalanmış?
dilimize nerden dolanmış?
ah aman aman hayat ne hoşmuş?
ama bir varmış bir yokmuş
filmdeki ikisi kadın üç önemli rolü de (kötü adam, kötü adamın sevgilisi ve zeki abinin kızı) yunanlı oyuncuların oynaması da ilginç bir nokta.
istanbul'un bir kenar mahallesinde oturan metin*, taksicilik yapan ve nişanlısıyla çeyiz düzmeye çalışan bir mahalle delikanlısıdır. sekiz yıldır, cezaevinden kanser hastalığı nedeniyle tahliye edilen şair kemal yılmaz'ı* her sabah evinden hastaneye götürür ve aralarında böyle bir ahbaplık doğar. yine her sabah, aynı noktada beklemesine aynı trafik polisi* engel olur.
bir gün metin, yine "burda bekleme yapma" diyen polise "abi üşümüşsün, sabah ayazında burda dikilmek de kolay değil, gel içeriye bin, termosum dolu çay da içersin" diye zarf atarak onu arabasına alır. tam bu esnada önlerinden hızlıca bir mercedes geçince polisin fbı aşkı tutar, metin'e "takip et şunu" der. mercedes'ten adını film boyunca öğrenemedimiz bir mafya babası, babanın metresi ve iki de koruma inerek infaz yaparlar, tam bu esnada yetişen polis "atın lan silahları" diye bağırınca elemanlar onu da öldürür. şehit cenazesini arabasına alan metin hızla bir karakola sığınsa da takip eden çete "deli bu deli" diye onu kaçırır, arabayı da içindeki cesetle birlikte yakarak metin'in cenazesini kaldırırlar.
diğer taraftan metin, sürekli adı sanı belirsiz kendisi çok şişman büyük patrondan (gıdığı buldog gibi sallanan bir soner ağın) emirler alan adsız baba tarafından denenir. önce kendisine cinayet silahı elletilir, sonra da "artık parmak izin bir suç aletinin üstünde, bu cinayeti yatmak istemiyorsan bizim için adam öldüreceksin" denilir. ilk görevi de kemal yılmaz'ı öldürmektir. ama metin yüz yüze geldiği abonesini vuramaz. kemal amcayla ikisi mafyanın elinden kaçarak kartalkaya'da saklanmaya başlarlar.
diğer taraftan, metin'i elinden kaçırdığı gibi şişko patrondan da fırçayı yiyen adsız reis, metin'in ailesini sorgulayarak izini arar. neden sonra kartalkaya'da saklandığı yeri bulur, adamları ve metresiyle gelir, kavgada tüm mafya elemanları ölürken polis metin'i gözaltına alır, kemal amca "teslim oluyorum" diye suçu üstlenmeye çalışsa da o bir ambulansla aşağı indirilir...
aksiyon sahneleri, kovalamacalar gayet iyi çekilmiş olsa da filmde bir şeyler yerine oturmamış. eksik nedir bilemedim.
son olarak, filmin müziklerini nadir göktürk yapmış. final şarkısında da, sakallı nadir'in grubunun* o dönemki kadın vokali feyza erenmemiş mikrofonlara geliyor. şarkının güftesi şöyle:
deniz gider tuzu kalır,
aşk biter sızı kalır,
söz uçar yazı kalır,
onu da eskiciler alır.
gül kokar sevda yakar,
su akar deli bakar,
şu dünyanın seyrine doyum olmaz hiç,
dönsün dönebildiği kadar...
ah aman aman bu ne oyunmuş?
kedi kuyruğundan korkmuş
ah aman aman bu ne oyunmuş?
bülbülün dili tutulmuş
ah aman aman aşk yalanmış?
dilimize nerden dolanmış?
ah aman aman hayat ne hoşmuş?
ama bir varmış bir yokmuş
devamını gör...
seni seviyorum diyememek
tanımında "benden ukde olsun" demiş ama onu bile yapmaya üşenmiş ozgur1ey yarı ukdesi.*
yapmayın etmeyin sonradan yaralı geçmiş zaman gelip kapınızı çaldığında çok geç olacak, valla bak?
ama benim gibi soysuz olup işin bokunu da çıkarmayın, bir gece uğruna kadının yedi sülalesini sevecek hâle getirmeyin olayı, kendinize ve karşınızdakine saygınız olsun, gerisi gelir.*
yapmayın etmeyin sonradan yaralı geçmiş zaman gelip kapınızı çaldığında çok geç olacak, valla bak?
ama benim gibi soysuz olup işin bokunu da çıkarmayın, bir gece uğruna kadının yedi sülalesini sevecek hâle getirmeyin olayı, kendinize ve karşınızdakine saygınız olsun, gerisi gelir.*
devamını gör...
çocuklarımın okula gitmesini istemiyorum
abdurrahman dilipak'ın 30 nisan 2020 tarihinde armağan çağlayanın gör beni isimli programında sarf ettiği rezalet söylemdir. bu söyleminden yola çıkarak kirli zihniyetlerinin nasıl çalıştığını ifade etmek istiyorum izninizle.
kendilerinin derin okumaları ve geldikleri çevrenin çok entelektüel(!) olması sebebiyle okulların yetersiz olduğunu ifade eden şahıs devamında ise okullarda öğretilen yalan yanlış* bilgilerin insanı imanından edebileceğine gönderme yapıyor. hatta yetmiyor olacak ki söyleşinin devamında çocukları yalan yanlış dini bilgiler edinmemesi için kendi kitaplarını okumaya yönlendirdiğinden bahsediyor.
daha detaylı izlemek isteyenler için;
programa buradan ulaşabilirsiniz
aslında bu kısma yazının ilerleyen vakitlerinde gelmeyi planlıyordum lakin videonun altında yazılan güzellemeleri okuduğumda yeniden sinir katsayım tavan yaptı ve manipülasyona ne kadar açık bir toplum olduğumuz ile yüzleştim o sebeple video altında okuyacağınız yorumlar bu girdiye kısmi manada kanıt niteliği taşımaktadır.
entelektüel toplum oluşturmak için birkaç kuşak okur-yazar olmalı ve temel düşünsel faaliyetleri yerine getirebilmelidir. bu konuda elbette çok fazla üzerine söylenecek söz yok. lakin eğitim kurumlarını karalayarak çok idealize ettiğiniz topluma ulaşmanızda mümkün görünmüyor bunun sebeplerini ise hemen aşağıda tüik verileri ile sabit olacak şekilde siz okuyuculara paylaşacağım.
öncelikle 2018 tarihli bir tüik verisini sizinle paylaşmak isterim;
2018’de 15 yaşından küçük 167 çocuk doğum yaptı. 15-17 yaş grubunda ise 11 bin 636 çocuk, anne oldu.
daha detaylı bilgi sahibi olmak için bu haber ile ilgili;euronews haberine buradan ulaşabilirsiniz
türkiyede son yıllarda artan çocuk evlilikleri ve istismar vakaları göz önüne alındığında bu tip söylemlerin sosyo-kültürel seviyesi düşük ve ekseriyetle ortadoğu zihniyetini koruma çabasında olan aileler tarafından bir savunma mekanizması olarak kullanılacağı gün gibi aşikardır. hemen ardından gelen bir konu ise bu memlekette bir çok aktivist yakın zamanlara kadar hala köy köy dolaşıp; baba beni okula gönder gibi projeler ile çocukları okullara ulaştırmaya çalışıyordu ki hala benzeri onlarca proje yürütülmeye devam edilmektedir. işte bu noktada bu tür söylemlerden salt kötü niyet okumak son derece yerli yerinde bir davranış olacaktır.
akışı biraz böleceğim bu paragrafta ancak buraya eklemeden edemeyeceğim. video boyunca nasıl mazlumun yanında olduğu konusunda güzellemeler yapan zat-ı muhterem islam ve diğerkamlık konusunda pek düşünmemiş olacak ki önünü ardını düşünmeden bu tehlikeli söylemlerini gün geçtikçe daha yüksek bir sesle ifade ediyor.
neyse efendim ben yazmaya devam edeyim çünkü hırsımı kolay kolay alabilecek gibi değilim.
kocaeli üniversitesi akademisyenlerinden yrd.doç.dr. ibrahim güran yumuşak'ın gelişmekte olan ülkeler ve türkiye açısından
kadın eğitiminin ekonomik ve sosyal boyutu üzerine bir değerlendirme isimli makalesinde türkiye'nin gelişmekte olan ülkeler arasından seçtiği ülkeler arasında dahi 1990 senesi verilerine göre; erkeklerde %89, kadınlarda %66 oranında okuma-yazma oranı ile geri sıralarda. tüm bu veriler göz önüne alındığında dahi bile söylemin ne kadar kötücül sonuçlar doğurabileceği açıkca göz önündedir.
ilgili makalenin detaylarına buradan ulaşabilirsiniz
hala öfkem geçmedi ara ara gelip bu başlığı editleyerek yazmaya devam edeceğim.
kendilerinin derin okumaları ve geldikleri çevrenin çok entelektüel(!) olması sebebiyle okulların yetersiz olduğunu ifade eden şahıs devamında ise okullarda öğretilen yalan yanlış* bilgilerin insanı imanından edebileceğine gönderme yapıyor. hatta yetmiyor olacak ki söyleşinin devamında çocukları yalan yanlış dini bilgiler edinmemesi için kendi kitaplarını okumaya yönlendirdiğinden bahsediyor.
daha detaylı izlemek isteyenler için;
programa buradan ulaşabilirsiniz
aslında bu kısma yazının ilerleyen vakitlerinde gelmeyi planlıyordum lakin videonun altında yazılan güzellemeleri okuduğumda yeniden sinir katsayım tavan yaptı ve manipülasyona ne kadar açık bir toplum olduğumuz ile yüzleştim o sebeple video altında okuyacağınız yorumlar bu girdiye kısmi manada kanıt niteliği taşımaktadır.
entelektüel toplum oluşturmak için birkaç kuşak okur-yazar olmalı ve temel düşünsel faaliyetleri yerine getirebilmelidir. bu konuda elbette çok fazla üzerine söylenecek söz yok. lakin eğitim kurumlarını karalayarak çok idealize ettiğiniz topluma ulaşmanızda mümkün görünmüyor bunun sebeplerini ise hemen aşağıda tüik verileri ile sabit olacak şekilde siz okuyuculara paylaşacağım.
öncelikle 2018 tarihli bir tüik verisini sizinle paylaşmak isterim;
2018’de 15 yaşından küçük 167 çocuk doğum yaptı. 15-17 yaş grubunda ise 11 bin 636 çocuk, anne oldu.
türkiyede son yıllarda artan çocuk evlilikleri ve istismar vakaları göz önüne alındığında bu tip söylemlerin sosyo-kültürel seviyesi düşük ve ekseriyetle ortadoğu zihniyetini koruma çabasında olan aileler tarafından bir savunma mekanizması olarak kullanılacağı gün gibi aşikardır. hemen ardından gelen bir konu ise bu memlekette bir çok aktivist yakın zamanlara kadar hala köy köy dolaşıp; baba beni okula gönder gibi projeler ile çocukları okullara ulaştırmaya çalışıyordu ki hala benzeri onlarca proje yürütülmeye devam edilmektedir. işte bu noktada bu tür söylemlerden salt kötü niyet okumak son derece yerli yerinde bir davranış olacaktır.
akışı biraz böleceğim bu paragrafta ancak buraya eklemeden edemeyeceğim. video boyunca nasıl mazlumun yanında olduğu konusunda güzellemeler yapan zat-ı muhterem islam ve diğerkamlık konusunda pek düşünmemiş olacak ki önünü ardını düşünmeden bu tehlikeli söylemlerini gün geçtikçe daha yüksek bir sesle ifade ediyor.
neyse efendim ben yazmaya devam edeyim çünkü hırsımı kolay kolay alabilecek gibi değilim.
kocaeli üniversitesi akademisyenlerinden yrd.doç.dr. ibrahim güran yumuşak'ın gelişmekte olan ülkeler ve türkiye açısından
kadın eğitiminin ekonomik ve sosyal boyutu üzerine bir değerlendirme isimli makalesinde türkiye'nin gelişmekte olan ülkeler arasından seçtiği ülkeler arasında dahi 1990 senesi verilerine göre; erkeklerde %89, kadınlarda %66 oranında okuma-yazma oranı ile geri sıralarda. tüm bu veriler göz önüne alındığında dahi bile söylemin ne kadar kötücül sonuçlar doğurabileceği açıkca göz önündedir.
ilgili makalenin detaylarına buradan ulaşabilirsiniz
hala öfkem geçmedi ara ara gelip bu başlığı editleyerek yazmaya devam edeceğim.
devamını gör...
kızların bir şey söylemeden önce bir şey söyleyeceğim demesi
bir eşy söyleyeceğim. bunun sebebi aslında dinlenme isteği, yani beni dinle bak sana konuşuyorum demek yerine böyle diyoruz.
devamını gör...
en mutlu olunan zaman
cem karaca dinlediğim zamanlar. mutluluğun bana bu kadar yakın olması çok hoşuma gidiyor. istediğim zaman açıp dinliyorum.
devamını gör...
yazarların en ünlü etkileşimi
ferhat göçer twitter'da beni takip ediyor. ben onu etmiyorum.
devamını gör...
la bu modlar size ne etti
hiçbir modla* sorun yaşamadım, mesaj attığımda anında samimi bir şekilde yanıtlıyorlar. bazı tanımlarıma ithafen mesaj atıp fikirlerini dile getirdikleri bile oluyor.
devamını gör...
sıfır takipçisi olan bir yazarı ciddiye almak
gördüğüm en boşşşş entrylerden biridir.
neden, takipçi sayısına göre mi konuşuyoruz insanlarla? ben biriyle bir fikri üzerinden muhabbet ediyorum bu sözlük ortamlarında. kaç takipçisi olduğu neden umurumda olsun ki?
neden, takipçi sayısına göre mi konuşuyoruz insanlarla? ben biriyle bir fikri üzerinden muhabbet ediyorum bu sözlük ortamlarında. kaç takipçisi olduğu neden umurumda olsun ki?
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
aşk aşk deyi yardırırsın,
tüm kadın profillerinin kodamanısın.
armullah derler senin adına,
serengeti yaylalarının çakalısın.*
tüm kadın profillerinin kodamanısın.
armullah derler senin adına,
serengeti yaylalarının çakalısın.*
devamını gör...
evdekilere küsüp kızınca yapılanlar
yemek yememek.
devamını gör...
olmak istenen cansız varlık
deniz feneri olmak isterdim. aylarca yıllarca bıkmadan denizi seyredeyim isterdim.
devamını gör...
whatsapp gizlilik ilkesi değişimi
sahi ne oldu hani protesto ediliyordu. uygulama marketlerinde yine üst sıralarda. olay unutuldu mu yani.
15 mayıs son tarihti bir hafta kaldı.
15 mayıs son tarihti bir hafta kaldı.
devamını gör...
hasta kişilerin sağlıklı kişilerin hes kodunu kullanması
kimsede doğru düzgün para yok bu aşikar, ama geberseler de o dışarı çıkılacak b*k var gibi gezilecek, bunu başarmak için de her yol denenecek! cidden ibretlik insanlarla aynı havayı soluyoruz!
devamını gör...
türkan şoray yasası
yeşilçam'da yıllardan beri devam eden bir yasadır. türkan şoray'ın koyduğu bu yasaya göre ünlü oyuncu filmlerde öpüşmez, soyunmaz, müstehcen sahnelerde görünmez. sanatçı ayrıca istediği senaryolarda oynar, beğenmediği senaryoyu değiştirme yetkisine sahiptir, yönetmeni bile kendi seçer, başrolü paylaşacağı erkek oyuncu seçimi de kendi tekelindedir.
devamını gör...
dönüşüm
türkçeye dönüşüm, ingilizceye metamorphosis olarak çevrilmiş ve basılmış franz kafka romanı.
şahane bir varoluş sorununun işlendiği bu eseri pek çok okuyucu ve eminim ki yayınevi yanlış anlamış ya da anlamamıştır. ne yazık ki okur kitlesinin sandığı gibi bir kerede okuyup ''ne fantastik bir kitapmış yav'' diye nitelendirilemeyecek kadar alt metni yoğun bir eserdir.
şahane bir varoluş sorununun işlendiği bu eseri pek çok okuyucu ve eminim ki yayınevi yanlış anlamış ya da anlamamıştır. ne yazık ki okur kitlesinin sandığı gibi bir kerede okuyup ''ne fantastik bir kitapmış yav'' diye nitelendirilemeyecek kadar alt metni yoğun bir eserdir.
devamını gör...
umursamaz birine dönüşmek
her olayı umursayıp sonra mahvolduğu için böyle bir insana dönüşmek zorunda kalmış olabilir.
devamını gör...
günaydın sözlük
huzurlu sabahlar sözlük!
bak n'güzel örtüşüyor kuşlar, yazarlarımızın da ötüştüğü mis gibi bir gün olsun.
bak n'güzel örtüşüyor kuşlar, yazarlarımızın da ötüştüğü mis gibi bir gün olsun.
devamını gör...