1000 liralık kitap alışverişi yapan booktuberlar
gösterişten başka bir şey değildir,istersen milyon kitabın olsun okumadıktan sonra kaç yazar.
devamını gör...
don juan demarco
imdb favori filmlerimdendir.
romantik ve dram türündeki 1995 yapımı bir filmdir.
johnny depp ve marlon brando'nun şereflendirdiği bu yapım adı pek duyulmasa da izlenmeye değer şahane bir filmdir.
film bir otelde başlıyor ve üzerinde pelerin ve maske bulunan bir genç önce bir kadın ile kısa süreli ilgileniyor ve devamında otelin çatısına çıkarak intihar edeceğini beyan ediyor.
isminin don juan demarco olduğunu iddia eden bu genç (johnny depp) hayatını bir silahşörün kollarında vermek istediğini söyleyerek polisi ve itfaiyeyi meşgul eder.
emekliliğine günler kalmış olan devlet psikiyatristi dr. jack mickler (marlon brando) bu genci ikna etmek için görevlendirilir.
mickler zoro koyafeti giymiş bu çılgın gencin suyundan giderek onu aşağı inmeye ikna eder ve akıl hastanesinde mickler 'in gözetimi ile kilit altına alınır
asıl hikaye bundan sonra başlar. genç masalımsı hikayesini anlatmaya başlar ancak bu hikaye gerçek olamayacak kadar romantik ve fantastiktir.
özetle birbirlerine ihtirasla bağlı bir anne ve babanın çocuğu olan bu gencimiz öocuk yaşlardan itibaren kadınların gözdesidir. ve bu fantastik serüvenini gerçekten sevdiği tek bir kadın için sonlandırma niyetindedir.
film boyunca hem ilginç hikayelere tanık olup hem de kulakları rahatlatan güzel müziklerle karşılaşacaksınız.
fantastik romantik komedi olarak tanımlayabileceğim bu filmi izlemenizi tavsiye ederim
romantik ve dram türündeki 1995 yapımı bir filmdir.
johnny depp ve marlon brando'nun şereflendirdiği bu yapım adı pek duyulmasa da izlenmeye değer şahane bir filmdir.
film bir otelde başlıyor ve üzerinde pelerin ve maske bulunan bir genç önce bir kadın ile kısa süreli ilgileniyor ve devamında otelin çatısına çıkarak intihar edeceğini beyan ediyor.
isminin don juan demarco olduğunu iddia eden bu genç (johnny depp) hayatını bir silahşörün kollarında vermek istediğini söyleyerek polisi ve itfaiyeyi meşgul eder.
emekliliğine günler kalmış olan devlet psikiyatristi dr. jack mickler (marlon brando) bu genci ikna etmek için görevlendirilir.
mickler zoro koyafeti giymiş bu çılgın gencin suyundan giderek onu aşağı inmeye ikna eder ve akıl hastanesinde mickler 'in gözetimi ile kilit altına alınır
asıl hikaye bundan sonra başlar. genç masalımsı hikayesini anlatmaya başlar ancak bu hikaye gerçek olamayacak kadar romantik ve fantastiktir.
özetle birbirlerine ihtirasla bağlı bir anne ve babanın çocuğu olan bu gencimiz öocuk yaşlardan itibaren kadınların gözdesidir. ve bu fantastik serüvenini gerçekten sevdiği tek bir kadın için sonlandırma niyetindedir.
film boyunca hem ilginç hikayelere tanık olup hem de kulakları rahatlatan güzel müziklerle karşılaşacaksınız.
fantastik romantik komedi olarak tanımlayabileceğim bu filmi izlemenizi tavsiye ederim
devamını gör...
kafa rock radyo yayını
bütün sırrı bozan thedansözkiller buradan tişkürlerimi yolluyorum. şaka maka güleç insanlarız yahu. azıcık daha gülelim diye minnak* süprizimiz var zatiinn. keyifli dinlemeler a dostlar!
devamını gör...
kitaplıktaki en kıymetli kitap
"en" kıymetli diye sınıflandıramam ama 1968 basım "nazım hikmet'in kemal tahir'e mektupları" isimli kitap diğerlerinden ayrı bir yerde duruyor. tabii bir de ilk kitapların eski basımları var. ilk tarihi roman ilk psikolojik roman denemesi gibi. 1948'den kalan kitap örneğin nasıl gözüm gibi bakmam?
devamını gör...
ince rotring vs kalın rotring
liseden beri kullanmaktan vazgeçemediğim iki kalem: bir ince rotring bir de mor göz kalemi.
devamını gör...
fakirliğini tek cümleyle anlat
saçımı evde boyuyorum,
benim saçım girdap gibi, omuz hizamda kestim ama yinede, 2 haftada bir normal bir saçın 4 katı malzeme anca yetiyor, yıkandıktan sonra da, sakin olması için, bilumum krem ve yağları avuç avuç, yine bir girdap edasıyla yuttuğundan, evde boyamak için bile zengin olmak gerekiyor, bence beni fakirleştiren, saçım :)
resmen bakmakla yükümlü olduğum bir nüfus, okuttuğum bir çocuk kadar masrafı var,
kuaföre gidince de, saçımı boyatıcam diyorum mesela, bu fiyatlar sizin için geçerli değil diyorlar, sana x2, zaten x2 den de fazla masraf olduğundan, benim açık sözlü kuaförüm "senden para kazanmıyoruz biliyorsun değilmi" diye de belirtiyor sağolsun, yani benim bu konuda, evde yada ucuz bir kuaförde bile, fakir olma lüksüm yok :(
üstelik bu kadar masrafa, açıp savuramıyorumda, o kadar malzemeyi araba lastiğine sürseniz ipek gibi olur, benimki sağolsun plastik taklidi yapıyor,
sadece, içinde ne varsa, o aşırı pahalı olan kerastes le yıkayınca güzel yüzünü gösteriyor, saçım da benim gibi müşkülpesent galiba.
benim saçım girdap gibi, omuz hizamda kestim ama yinede, 2 haftada bir normal bir saçın 4 katı malzeme anca yetiyor, yıkandıktan sonra da, sakin olması için, bilumum krem ve yağları avuç avuç, yine bir girdap edasıyla yuttuğundan, evde boyamak için bile zengin olmak gerekiyor, bence beni fakirleştiren, saçım :)
resmen bakmakla yükümlü olduğum bir nüfus, okuttuğum bir çocuk kadar masrafı var,
kuaföre gidince de, saçımı boyatıcam diyorum mesela, bu fiyatlar sizin için geçerli değil diyorlar, sana x2, zaten x2 den de fazla masraf olduğundan, benim açık sözlü kuaförüm "senden para kazanmıyoruz biliyorsun değilmi" diye de belirtiyor sağolsun, yani benim bu konuda, evde yada ucuz bir kuaförde bile, fakir olma lüksüm yok :(
üstelik bu kadar masrafa, açıp savuramıyorumda, o kadar malzemeyi araba lastiğine sürseniz ipek gibi olur, benimki sağolsun plastik taklidi yapıyor,
sadece, içinde ne varsa, o aşırı pahalı olan kerastes le yıkayınca güzel yüzünü gösteriyor, saçım da benim gibi müşkülpesent galiba.
devamını gör...
yaş sadece sayıdan ibaret diyen romalı
kendiyle çelişiyordur. (bkz: mesela ben xxxv)
devamını gör...
yazarların küçükken allah sandıkları şeyler
iskambil kağıdındaki papazı allah sanıyordum. tanrı affetsin.
devamını gör...
bir günlüğüne suç işlemek serbest olsaydı
''insan, nihai anlamda kendini belirleyen bir varlıktır. yoldaşlarımızdan bazılarının domuz gibi, bazılarının da aziz gibi davrandıklarına tanık olduk. insanın içinde her iki potansiyel de vardır ve hangisinin gerçekleşeceği koşullara değil, kararlara bağlıdır...''
viktor e. frankl / insanın anlama arayışı
içinizdeki domuzu koşullara göre serbest bırakma noktasında iseniz, bu durum sizin sadece cezai müeyyidelerden çekindiğiniz için domuzunuzu ağıla bağladığınızı gösterir. bu da demektir ki; fırsat bulduğunuz her an içinizdeki domuzu ağılından çıkarmak için fırsat bekliyorsunuz. hal böyleyken de, potansiyel olarak devreleri yakma durumunuz oluşabilir ve artık cezai müeyyideler bile sizi ağılın kapısını açmaktan alıkoyamayabilir.
o yüzden tehlikeli samanlıkta geziniyorsunuz/geziniyoruz. tek bir gün yalnızca tek bir gün ceza almayacağınızı düşündüğünüz için latife ile olsa dahi işleyebileceğiniz suçları hayal etmeniz, koşullara bağlı olduğunuzu gösterir. kararlarınız sizin değil korkunun ürünüdür ki, korku duvarlarını aştığınızda cidden tehlikeli mahlukatlar olabilirsiniz/olabiliriz. ilke olarak ceza vesaire bulunmasa dahi suç işlemeyeceğiniz düşüncesini kendinizde inşa etmez iseniz, karar mercii olmaktan çıkmışsınız demektir. işin aslı medeni toplum olmanın asgari şartlarından birisi de budur.
suç işleme kolaycılığı her daim sizi dürtüyorsa, oradan buradan dimağınıza tebelleş oluyorsa bilin ki, medeni bir toplum içerisinde yaşamıyorsunuzdur ya da yaşadığınız toplum medeni bir toplum olsa dahi henüz siz o yapıya entegre olamamışsınızdır. sadece bir yanılsamanın içerisinde zarafet ile ve domuzunuzu gizli gizli besleyerek dolaşıyorsunuzdur ki, işte asıl tehlike bu. artı domuz eti haram. dikkat etmek lazım. ben şimdi bunları niye yazdım? çünkü tosbağalar da saçmalar.
devamını gör...
cinsiyetsiz tuvaletler istiyoruz
heh ben de diyorum nerde kaldı bu başlık diye. neyse ki ekşide bunu destekleyenlere bol bol küfür ettim rahatladım hadi yine iyisiniz sakinim artık.
tanım: tecavüz vakalarını ikiye katlayacak olay.
tanım: tecavüz vakalarını ikiye katlayacak olay.
devamını gör...
ev reklamı vs araba reklamı
muhteşem çekimler, muhteşem hikayeler, muhteşem arabalar, muhteşem oyuncular ile kesinlikle araba reklamı diyorum.
onları izler izler sıkılmam.
ev reklamı ise her türlü ofsayt.
imrendirmeyi bile beceremiyorlar.
onları izler izler sıkılmam.
ev reklamı ise her türlü ofsayt.
imrendirmeyi bile beceremiyorlar.
devamını gör...
galata kulesi
kız kulesi'ne aşık olduğu rivayet edilen kuledir. istanbul'un simgelerinden biridir.
devamını gör...
optik
şimdi efenim david hockney diye bir ressam var ..bu adam pop-art resimlere önemli katkıları olmuş bir adamdır.... 20. yy'ın en etkin ressamlarındandır ..
bu ressam arkadaşımız california'da ki evinde güneşlenmeyi ve yüzmeyi çok sever...bu nedenle özellikle havuz temalı, su altında süzülen nesneler, optik etkileri resmetmeye bayılır... özellikle havuz temalılara dikkat etmeniz açısından ''
''
bu arkadaş ışığı, yarattığı kırınım ve efektleri o kadar iyi gözlemlemiş ki; 15 yy dan beri bazı ünlü ressamların eserlerini yaratırken merceklerden yararlanmış olduğunu ileri sürüyor...
bazı basit optik aletlerle bir manzara, tuval üzerine düşürülebiliniyor, ressamda üstünden geçebiliyordu. hockney'e göre; ingres ve caravaggio gibi bazı büyük ressamların dahil olduğu grup, bu optik hilelere başvurmuştu...
geride bazı geometrik izler bırakmışlardı.
bu izlerle ilgili bilgi optikte uzman olan charles falco ile birlikte çalışarak temellendirdiği 'secret knowledge: rediscovering the lost techniques of the old masters' adlı kitapta bu izlere değiniyor ve önemli ressamların 'sanatsal teknik ve becerinin' gelişiminden ziyade , camera obscura , camera lucida ve kavisli aynalar gibi optik aletlerden destek alarak bu resimleri yaptığını ileri sürüyordu
efenim bu olay büyük tartışmalara sebep oldu...
detaylı kaynak bilgi için: en.wikipedia.org/wiki/Hockn...
bu ressam arkadaşımız california'da ki evinde güneşlenmeyi ve yüzmeyi çok sever...bu nedenle özellikle havuz temalı, su altında süzülen nesneler, optik etkileri resmetmeye bayılır... özellikle havuz temalılara dikkat etmeniz açısından ''
''bu arkadaş ışığı, yarattığı kırınım ve efektleri o kadar iyi gözlemlemiş ki; 15 yy dan beri bazı ünlü ressamların eserlerini yaratırken merceklerden yararlanmış olduğunu ileri sürüyor...
bazı basit optik aletlerle bir manzara, tuval üzerine düşürülebiliniyor, ressamda üstünden geçebiliyordu. hockney'e göre; ingres ve caravaggio gibi bazı büyük ressamların dahil olduğu grup, bu optik hilelere başvurmuştu...
geride bazı geometrik izler bırakmışlardı.
bu izlerle ilgili bilgi optikte uzman olan charles falco ile birlikte çalışarak temellendirdiği 'secret knowledge: rediscovering the lost techniques of the old masters' adlı kitapta bu izlere değiniyor ve önemli ressamların 'sanatsal teknik ve becerinin' gelişiminden ziyade , camera obscura , camera lucida ve kavisli aynalar gibi optik aletlerden destek alarak bu resimleri yaptığını ileri sürüyordu
efenim bu olay büyük tartışmalara sebep oldu...
detaylı kaynak bilgi için: en.wikipedia.org/wiki/Hockn...
devamını gör...
delikanlı insanın penisi büyük olur
çok erken başladığını düşündüğüm başlık türü. her ne oluyorsa oluyor; konu yine milletin pipisine, kukusuna geliyor. arkadaşlar bırakın milletin pipisini, ölçüsünü zartını zurtunu, neden dert oluyor.
devamını gör...
palermo
godfather’in memleketidir. hemen hemen her yere yuruyerek gidebileceginiz kucuk bir sehirdir. her adimda polis arabalarin olmasi, gitmeden onceki “mafya sehridir” onyargisini destekleyen his uyandiriyor. bazi sokaklari hem sirin hem de biraz urkutucuydu.
kendi cektigim birkac fotografi da eklemek isterim. (subat, 2020).




yerli pizzalari hamsili pizzadir ve dikdortgen dilim olarak servis ederler.
kendi cektigim birkac fotografi da eklemek isterim. (subat, 2020).




yerli pizzalari hamsili pizzadir ve dikdortgen dilim olarak servis ederler.
devamını gör...
hafızam silinse de tekrar izlesem denilen diziler
devamını gör...
henry onyekuru
galatasarayın yeni transferi olan 1997 doğumlu nijeryalı kanat oyuncusu. daha önce kiralık olarak 1,5 yıl galatasarayda oynayan futbolcu bu kez yarım sezon kiralık ve 4 milyon euro zorunlu satın alma bedeli ile geliyor. 13.5 milyon euro yatırım yapılan birini bu fiyata nasıl verdiler anlamak güç fakat benim tahminim sonraki satıştan yüklü bir pay maddesi olabileceği yönünde. kap açıklamasında göreceğiz.
pilav üstü kuru, hoşgeldin henry onyekuru!.
pilav üstü kuru, hoşgeldin henry onyekuru!.
devamını gör...
mojito'yu mojito diye okuyan insan
yılkı atı diye okudum.
devamını gör...
zeki olmanın dezavantajları
herkesin çevirdiği dümeni anlayıp ,onların senin anladığını anlayamamaları. yani cidden şevk kırıcı ve yorucu.
devamını gör...
rüya
uyku içi ulaşılabilir türde bir hayat simülasyonu. öyle ki hem iyi hem kötüsü var. ikisinde de bazen başrollerdeyiz, bazen de araya kaynıyoruz. ikisinde de tanıdık tanımadık bir sürü insan, his, çevre ile cebelleşiyoruz. ikisinde de belki sadece rüyalar bize bir miktar özgürlük tanıyor yeni mekanlar yaratma konusunda. gerçi herkes aynı rüyayı görseydi kesin onun da topolojisi üzerine saatlerce ahkâm kesenlerimiz olurdu.
bana göre rüya bu hayatın ikinci kanalı. gün içinde alakalı alakasız hangi imge ya da düşünce yosun tutuyorsa aklımın sularında, hop kumandanın iki numaralı tuşunda yer buluyor kendine. artık özlediğim, beklediğim, kırıldığım, kavuşamayacağım, sevindiğim, üzüldüğüm, korktuğum ve hayıflandığım her ne varsa pat diye ekranda beliriyor. gerçek hayatta olmayan mekanlarda, olmadık denizlerin dibinde, olmadık kişiler arasında geçen diyalogların tam ortasında geçiyor olaylar. uyanmaya yakın en belirgin haliyle, uyandıktan birkaç dakika sonra fotoğraf halinde, gün içinde ise hislerle belirip kayboluyor zihnimden. "eee, nereye gitti o kadar tantana?" derken bir de bakıyorum ki, yosunlara yeniden öbekleşmiş, renk renk.
sahi, rüyaların yapıldığı madde neydi?
bana göre rüya bu hayatın ikinci kanalı. gün içinde alakalı alakasız hangi imge ya da düşünce yosun tutuyorsa aklımın sularında, hop kumandanın iki numaralı tuşunda yer buluyor kendine. artık özlediğim, beklediğim, kırıldığım, kavuşamayacağım, sevindiğim, üzüldüğüm, korktuğum ve hayıflandığım her ne varsa pat diye ekranda beliriyor. gerçek hayatta olmayan mekanlarda, olmadık denizlerin dibinde, olmadık kişiler arasında geçen diyalogların tam ortasında geçiyor olaylar. uyanmaya yakın en belirgin haliyle, uyandıktan birkaç dakika sonra fotoğraf halinde, gün içinde ise hislerle belirip kayboluyor zihnimden. "eee, nereye gitti o kadar tantana?" derken bir de bakıyorum ki, yosunlara yeniden öbekleşmiş, renk renk.
sahi, rüyaların yapıldığı madde neydi?
devamını gör...