eylüling gibi bir ismi vardı sanki, bir kaç resmini, bir kaçta tanımını okudum, sevimli lan.
devamını gör...

kimseyi bağlamaz. ben "sevmem". allahtan şu an oturduğum site de dağıtan eden olmuyor da kafam rahat. sadece bir kişi aşure verilen zamanda getirdi onu da çöpe attım. ne o öyle bulamaç gibi bişiy ... bir baklavayı göz önüne getirin birde bu ne olduğu belli olmayan , her halttan bir kepçe konan tatlıyı... takdir sizin... ben aşure sevmeyince yadırganıyorum. nedense? sanki sevmek zorundayız veya zorunlu bir dini ritüelmiş gibi algılanıyor bu tatlı ... ilginç geldi bana...
devamını gör...

kanim dondu izlerken, yaptigindan ote gram rahatsizlik duymadan anlatmasina ozellikle...dilerim acı icinde inleye inleye geberir. cunku boyle pisliklerin icimizde yasadigini bilmek cok agir. ayni dunyada yasamak, ayni havayi teneffus gercekten cok agir. bir de "insan" oldugunu dusunmek.
devamını gör...

tam olarak öyleyim. o kadar değişkenim ki dengesizliğim beni de çoğu zaman şaşırtıyor.sanırım kimsenin tahammül edemeyeceği bir insanım.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

malum sözlükte yeni sayılırız. bir o kadar da yazar sözlüğe üye oluyor. bu kadar yazar enflasyonu arasında bu kadar mahlas da hatların kilitlenmesine sebep olabiliyor. tanımlarıma oylama yapan kimi mahlasların ilk kelimesi, kiminin son hecesi, kimi kelime olarak benzemese de çağrışımları ile frekansları karıştırıyor. aşağıdaki listede mahlasları geçen sevgili yazarlar lütfen alınmasınlar, bu durumu zamanla düzelecek geçici bir teknik aksaklıktan saysınlar.
oralettin - gofrettin

adım nurgül mekanın sahibiyim - ben senin ablanım

kafası sonradan geldi - kafası kendinden güzel

kendineyazar - kafasızyazar

ölmedim ama hafif sürünüyorum - düşünüyorum öyleyse yokum

haklıyım ama mutlu değilim - mutsuzluğumdan mutluyum

hame - hate

headshot - heady

delirmiş_psikolog - reddedilemeyen teklif

gandalfgillerden - gandalfın kırık asası

merdümgirizbirdeli - merdumkaptan.

birseyyah - seyyah.

münzevi yazar - münzevisatır.
devamını gör...

rıfat ılgaz eseri hakkında şöyle bir yorumda bulunmuştur: "eskiden idamlar sabaha karşı yapılırmış. belli bir süre sonra idam yaklaştığında tüm dükkanlar açılmaya, esnaf satış yapmak için bağırıp çağırmaya başlamış.bunun üzerine aileler de o saatlerde sokağa çıkmaya başlamış ve idam vakitleri panayır havasına bütünmüş. sonuçta da ölen bir adama bakarak gülen bir halk görüntüsü oluşmuş.ben de çöken eğitim sistemini anlattım. hepimiz ölen bu sisteme bakarak güldük."

rıfat ılgaz, hababam sınıfına gülünmesi ile bu duruma gülünmesi arasında bir fark görmemiştir. tokat gibi yüzümüze çarpan gerçek de budur. aslında üstat, bizi bize anlatmıştır. her karakter, her olay aslında bir eleştiridir. farklı kültürden, farklı ekonomik düzeyden öğrencilerin, aynı yerde kalıp beraber kopya çekmesi toplumcu anlayışa bir atıftır aynı zamanda. hababam sınıfı'nda üç şeyin eleştirisi yapılmıştır: kopyanın, ezberin, uydurma saygının. rıfat ılgaz da röportajlarında ben komedi düşünmüyorum, yergi yapıyorum demiştir. bütün ülke izledik bu başyapıtı. güldük, eğlendik, bir kez olsun düşündük mü?
devamını gör...

ilkokuldaydım sanırım. ingilizce dersinde öğretmen bi diyaloğu okumamı istemişti ve kişilerin adı “katie” ve “dana” idi. ben de çok heyecanlanıp “dana” ismini aksanlı ya da daha uzatarak farklı şekilde söylemek yerine türkçede olduğu haliyle telaffuz etmiştim ve koca sınıf bana gülmüştü bütün ders. *
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

puhahah erasmusta nasıl sevişirim beyler gitmeden önce taktik verin eğv diyenler, sırf seks turizmi için ülke değiştirenler, türkçe konuşmayan herhangi bir kız görünce tepsi mabadını satılığa çıkaranlar, coğrafya kaderdir hihi edip kendileri yüzünden kader olduğunu bilmeyenler kadınların *m bekçiliğini yapar olmuş.

öncelikle böyle bir şey yok, artık kimin ağzından çıktıysa efsaneleşmiş ve yurdum kamilleri* tarafından dile dolanmış. ha bana kalırsa easy evladı easy olsunlar hiç sıkıntı yok.

neymiş özgürleşmeyi yanlış anlıyorlarmış. ulan dalkavuk; kadın cinselliğinin aşağılandığı, bakire olmayan kızla evlenilir mi sorusunun sorulduğu, her türlü küfrün kadınlar üzerinden edildiği, kadınları baskılamak için namus zırvasının uydurulduğu yerde sevişmek de özgürleşmektir, açılmak da özgürleşmektir. devrimdir bu devrim. yetişkin insanların hayatına müdahale edip ilkel kafanızla aklınız sıra iyi bir halt söyledim sanıyorsunuz ama üzgünüm ki koca kafanızın içi saman dolu. tabii bunun farkında olan kız da gider seks yapmayı normal gören erkeklerle sevişir. türkiye sınırlarından çıktığına göre doyasıya sevişsin atsın enerjisini, siz de buralarda salya sümük ağlamaya devam edin. salak herifler.
devamını gör...

evlenene kadar anne yemeği, evlendikten sonra hanım yemeği.*
devamını gör...

yüzüm kime dönük olursa olsun,
yüreğim hep sana dönük olacak.
ben senden başkasına
kapı nasıl açılır bilmiyorum.


-cemal süreya
devamını gör...

yine bir didem madak şiiri.

birçok nedenden belki de hiçbir nedenden ötürü çok seviyorum kendisini.
yaşasaydı, limon ağacımı nasıl hayatta tutacağımı anlatırdı bana muhakkak.
ki söz vermişliği var bu hususta..


bugün kalbimi eski bir plak gibi
öyle çok tersine çevirdim ki

bazı şarkılar vardır
cızırtılı bir yağmur gününü anlatır
uzaklarda süren sarı yağmurluklu bir hayatı
deniz bazen kendini kaldırımlara fırlatır
o zaman bir yavru yengece bakan
insanların şarkısı olurdu o şarkının adı

keşke ismim iris olsaydı
keşke ismim herkese
sarı yağmurluğuyla koşan hayatı anlatsaydı

bazı şarkılar vardır
ellerim kocamanlaşır, tuhaflaşır
işte o ellerimle herkese
çamurlu şiirler uzatsaydım
hepsi çok kirli olsaydı tanrım

bazı şarkılar vardır
kırmızı akşamsefalarını anlatır
karanlığın kalbinde yalnız açmanın acısını
komşu kadınların basma elbiseli konuşmalarını
geceyi onlar bahçeye taşırdı
ben ne zaman öleceğim tanrım
sabah olunca mı?

keşke birkaç dakikayı ipek mendillere sarıp saklasaydım

irileşen, gitgide irileşen ağaç gibi
ismi nedensizce iris oluveren bir ağaç gibi
şu odanın ortasında dursam
saat kuleleri dökülürdü dallarımdan tanrım
artık sarı yaprakların ölü olduğuna inanmıyorum

bazı şarkılar vardır
kanatlarında yağmuru taşıyan kelebeği anlatır
kırmızı bir çakmak gibi neşeli ölmek olurdu
o şarkının adı
ardında yalnızca nemli sigaralar bırakmanın acısı

keşke ismim iris olsaydı
keşke ismimin bir anlamı olmasaydı

herkes çıkarsın kalbini
o çirkin mücevher sandığından
ve herkes onu birbirine fırlatsın tanrım.
devamını gör...

ünlü fransız peyniri olan camembert tüketme pratikliği ve lezzetiyle uluslararası bilinen peynirlerden biri olmuştur. peynir sıcak havalarda türkiye'deki kaşar peyniri gibi erimektedir. bu özelliğiyle peynir, salvador dali'nin ünlü tablosu belleğin azmi'nin ilham kaynağı olarak bilinmektedir.
devamını gör...

bugün aramızdan ayrılalı 9 yıl olmuş. guzel insanlar gidiyor be albayım. biz niye duruyoruz.sustum albayım.



devamını gör...

şu tanımına birkaç artınızı eksik etmez iseniz tadacağım duygudur.
devamını gör...

kaderimin bu kadar kötü olmasını inanın aklım almıyor. hayır etraftaki insanlardan da duyuyorum, görüyorum, okuyorum hayatları hakkında. ama bu kadar radikal olanına gerçekten rastlamadım. her gün '' acaba bugün ne gelecek başıma '' diye yaşamaktan sıkıldım.
devamını gör...

salıncağa ve tahterevalliye binmek. çocukluğumdan beri en sevdiğim şey olabilir.
devamını gör...

saat 03.00'te gelen "ne yapıyorsun" mesajının yerini tutmaz.
devamını gör...

yaz okulunda bir üstteki sınıfın dersi alındığı takdirde hayatı kolaylaştıracak eylem.
başarılı tembelliğin sırrı. oldum olası biraz kolaya kaçmaya meyletmiş bir insan olarak ikinci sınıfın yaz okulunda üçüncü sınıfın, üçüncü sınıfın yaz okulunda dördüncü sınıfın baba derslerinden birkaçını almıştım. burada aklınıza okulu erken bitirmek gibi bir planım olduğu gelmesin sakın. elimden gelse üniversite hayatını birkaç yıl daha uzatabilirdim ama işte aileme olan sorumluluk duygum buna engeldi. peki niye yapıyordum, derseniz. öncelikle yaz okulunda genellikle o dersten kalan öğrenciler dersi aldığı için çan sisteminin olduğu fakültemde not ortalamasını yükseltmek kolay oluyordu. sonrasında dört aylık güz ya da bahar döneminde uzun uzun anlatılan, fazlası ile okuma gerektiren ya da ödev gerektiren derslerin iki aylık sürede halledilmesi gerektiğinden, verilen ödev sayısında küçülme oluyordu. bu da daha az performans gerektirdiği için pratikte kolayıma geliyordu. kendi dönemimde alıp 'b' li geçeceğim dersleri yaz okulunda 'a' ile geçmiş olmak da ortalamamın yükselmesine katkı sağlıyordu.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim