tülay german
artık tan yeri ışıdı bize uzun gecelerden sonra
bilsen, ne aydın ne güzel bir gün doğuyor seninle bana
sonsuz derdin o karanlıklara, o yalnızlığa, acıya
bilsen, ne aydın ne güzel bir gün doğuyor seninle bana
dön de bir bak yükselen güneşe, erişilen mutluluğa
bilsen, ne aydın ne güzel bir gün doğuyor seninle bana
yemyeşil artık havalar, sular ve sonsuz bütün sevgiler
bilsen, ne aydın ne güzel bir gün doğuyor seninle bana
bilsen, ne aydın ne güzel bir gün doğuyor seninle bana
sonsuz derdin o karanlıklara, o yalnızlığa, acıya
bilsen, ne aydın ne güzel bir gün doğuyor seninle bana
dön de bir bak yükselen güneşe, erişilen mutluluğa
bilsen, ne aydın ne güzel bir gün doğuyor seninle bana
yemyeşil artık havalar, sular ve sonsuz bütün sevgiler
bilsen, ne aydın ne güzel bir gün doğuyor seninle bana
devamını gör...
normal sözlük yazarlarından geceye anlamlı söz
bir şeyin ters gitme olasılığı varsa, ters gidecektir. bir şeyin birkaç şekilde ters gitme olasılığı varsa, hep en kötü sonuç doğuracak şekilde ters gidecektir. bir şeyin ters gidebileceği olasılıkları engelleseniz bile, anında yeni bir olasılık ortaya çıkacaktır. (bkz: murphy kanunları) )
devamını gör...
sözlük yazarlarının asla unutmam dediği anıları
ilber ortaylı 'yı canlı olarak görmüştüm. asla unutmam. teknoloji ve tasarım öğretmenimiz durduk yere yüzümüze vurmuştu. asla unutmam. sözüğün adı bir gecede değişti, asla unutmam.
devamını gör...
ayı saldırısında yapılacaklar
ağaca tırmanmaya çalışmayın. neden mi
devamını gör...
üniversitelerin açılmaması
psikolojimizi yerle bir eden olaydır. üniversitede sosyalleşmek varken dört duvar arasında geçti 1-2 yılımız.
devamını gör...
kilosundan utanmadan manita yapmaya çalışan şişman kişi
şişman ya da zayıf, fakir ya da zengin, hepimiz birer insanız. hepimizin göğsünde kıpır kıpır atan bir yürek vardır. bilemezsin kimin ne kadar sevdiğini, kalbinin ne kadar sevgiyle dolup taştığını?
devamını gör...
dönersen ıslık çal
güneşin bile herkese eşit dağıtılmadığı bir dünya. farklıysan, ya da güçsüz, karanlığa, gözün görmeyeceği yerlere itiliyorsun. ne acı.
devamını gör...
yarın öleceğini bilsen bugün ne yapardın sorunsalı
kesin olarak yarın ölecek olacağımı bilseydim, bugün ölebileceğim ama yarın öleceğimi bildiğim için beni öldüremeyecek ne varsa deneyimlerdim.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
bugun benim dogum gunum.
ılk kez heyecanlanmadim, coskuyla beklemedim, belki surpriz bir cicek gelir, bir dost cikar gelir,kucaklasiriz ya da pasta uflerim diye hayal etmedim. omrumun ilk yarisi, tum 18 agustoslari heyecanla bekleyerek geçmişti oysa.
bugun uzulerek fark ettim ki, kendim icin hicbir isteğim kalmamis, umutlarım rafa kalkmis, kafam ses cekmez olmus ,dost meclislerinde hastaliktan, cocuklardan konusur olmusum seyahatler, asklar yerine... heyecanla beklediğim yaz tatillerine bile yuz çevirmişim. okul arkadaşlarım yaşlanmış, dolabımda renkli kiyafetlerim azalmis, sacimdaki toplam beyaz sayisi 11e yükselmiş.
uzuldum kendime, daha gecen sene pazarlik yapiyordum ben ilk 3-4 seneyi hatırlamıyorum, sonraki 10-15 sene de ailemin uydusu gibiyim, fikrim var ama hükmü yok diye. 17 sene eklensin uzatma olarak diyordum. ama sanki gerek kalmamis, bitirmisim kendim icin yasamayi.
simdi donebilseydim geriye, ne bedenimi, ne ruhumu ne de aklimi hor kullanmazdim diyorum kendime. sakin yasardim bir cok seyi... arkamdan kovalayan varmış gibi degil de tadini çıkara çıkara yasardim. kendi kendimin merhemi olmaya calismazdim. dinlenecek, siginacak bir liman bulurdum. hatalarimi madalya gibi boynuma dizmez, basarilarimi derin bir yara gibi saklamazdim....
ama donemedigime gore, aglayacak halim de yok heralde. iyi ki doğmuşum canim kendim. umarim ikinci yari daha kolay olur...
ılk kez heyecanlanmadim, coskuyla beklemedim, belki surpriz bir cicek gelir, bir dost cikar gelir,kucaklasiriz ya da pasta uflerim diye hayal etmedim. omrumun ilk yarisi, tum 18 agustoslari heyecanla bekleyerek geçmişti oysa.
bugun uzulerek fark ettim ki, kendim icin hicbir isteğim kalmamis, umutlarım rafa kalkmis, kafam ses cekmez olmus ,dost meclislerinde hastaliktan, cocuklardan konusur olmusum seyahatler, asklar yerine... heyecanla beklediğim yaz tatillerine bile yuz çevirmişim. okul arkadaşlarım yaşlanmış, dolabımda renkli kiyafetlerim azalmis, sacimdaki toplam beyaz sayisi 11e yükselmiş.
uzuldum kendime, daha gecen sene pazarlik yapiyordum ben ilk 3-4 seneyi hatırlamıyorum, sonraki 10-15 sene de ailemin uydusu gibiyim, fikrim var ama hükmü yok diye. 17 sene eklensin uzatma olarak diyordum. ama sanki gerek kalmamis, bitirmisim kendim icin yasamayi.
simdi donebilseydim geriye, ne bedenimi, ne ruhumu ne de aklimi hor kullanmazdim diyorum kendime. sakin yasardim bir cok seyi... arkamdan kovalayan varmış gibi degil de tadini çıkara çıkara yasardim. kendi kendimin merhemi olmaya calismazdim. dinlenecek, siginacak bir liman bulurdum. hatalarimi madalya gibi boynuma dizmez, basarilarimi derin bir yara gibi saklamazdim....
ama donemedigime gore, aglayacak halim de yok heralde. iyi ki doğmuşum canim kendim. umarim ikinci yari daha kolay olur...
devamını gör...
üniversitede ilk gün
herkesin çömezliğini belli ettiği, mühendisin t cetvelle, tıpçının stetoskop ile, dişçinin önlük ile, su ürünlericinin kavanozda japon balığı ile, besyocunun eşofmanla, beslenme dietetikcinin aç gittiği ilk , o ilk ama ilk gündür. herkesin dalga geçtiği o ilk gün.
devamını gör...
pdfdrive
aradığım birçok kitabı bulabildiğim harika bir sitedir. burada yoksa telegram pdf/e-pub paylaşılan gruplara uğrarım. her ne kadar korsan kullanım olsa da özellikle türkiye gibi bir ülke de öğrenciyseniz ucuz bilgiye ulaşmak aşırı güçleşmiş durumdadır. bu yüzden bilgiye ulaşmak için korsan yolları tercih etmek pek de ahlaksızlık sayılmamalıdır.
devamını gör...
türklerde kölelik
orta asya türklerinde göçebe yaşam tarzı nedeniyle sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel şartlar köleliğe uygun değildi. orta doğu toplumlarında her zaman kölelik vardı. türkler köleliği ilk olarak iran’a geldiklerinde görerek (kavram olarak önceden öğrenmişlerdi) 9. yy’da yerleşik yaşama geçmeyle paralel olarak uygulamaya başladılar.
türklerdeki kölelik grekoromen kölelikten farklıdır. grekoromen kölenin hiçbir hakkı yoktur. boyunluklarında “beni sahibime götür. sahibim şu” yazardı. abd’de 19. yy.’da bile kullanıldı. pompei’de* evlerin alt katlarında köle odaları bulundu. üstteki sefih hayatın aksine sıkıştırılmış toprak zeminli, duvarda halkaların zincirlerin olduğu ortamlarda kalıyorlardı. kırsal alanda ise yakılmasın diye taş yapılarda gece kapı üstlerine kilitlenerek kalıyorlardı. roma imparatorluğu’nun son dönemlerinde halkın %90’ı köleydi, tüm iş gücünü köleler oluşturuyordu. orta çağdaki serfler (köylüler) de korunma amaçlı derebeyine biat eden bir tür gönüllü köle insanlardı.
hristiyanlık romalılardan kölelik kurumunu devraldı. daha sonra gelecek islam’ın çok büyük bir hızla geniş alanlara yayılmasının bir sebebi de müslüman olan herkese eşitlik vaadi ve köle azad etmenin sevap olduğuna inanılmasıdır.
türkler’de iki tür kölelik vardı.
1. savaşlarda ele geçirilenler
2. satın alınanlar
savaşlarda ele geçirilenler müslümansa köle yapılamazdı, müslüman olurlarsa azad edilirlerdi. niteliksiz olanlar kürek mahkumu yapılıyor, belli bir süre çalıştıktan sonra azad ediliyordu. cervantes 7 yıl kürek mahkumluğu yaptırıldıktan sonra azad edilmiştir. savaşta ele geçirilen yetenekli zanaatkar gayrimüslimler ise köle yapılırdı. onlara gulam denilirdi. örneğin bir demirci köle yapıldığında günlük belli bir işi yapması beklenirdi. yaşam tarzı olarak grekoromen kölelerden farklılardı. ev sahibi olur, evlenirlerdi. ülkelerine gidemezlerdi.
tarımsal iş gücünü köleler değil reaya (halk) sınıfı denilen köylüler oluştururdu.
genellikle afrika’da köle tüccarları güzel ve sağlıklı gençleri yakalar, erkekler hadım edilir, bu köleler önce mısır’da sonra şam’a, halep’e ve en iyileri istanbul’a getirilerek satılırlardı. afrika’dan getirilen köleler evlerde (şehirde saray, yalı, konak; taşrada bey evi, çiftlik vb) özel hizmetlerde (yemek, giyim vb) çalıştırılır, bir süre sonra veya müslüman olurlarsa hemen azad edilirlerdi. azad edilenler genelde aynı yerde kalır, pozisyonları yükselir, maaş alarak çalışmaya devam ederlerdi. eski türk filmlerindeki karikatürize edilmiş arap bacı karakteri önce köle, sonra azad edilip halayık* olan, evin bir ferdidir. pargalı ibrahim rum çeteciler tarafından köle olarak manisa’da şehzade süleyman’a satılmış, gelir gelmez müslüman olduğu için azad edilmiş, italyanca ve latince bilen çok zeki bir genç olduğu için süleyman’ın müsahibi* olarak yaşamış ve yükselmiştir. osman hamdi bey’in* babası ethem paşa da çocukken köle olarak istanbul’da satılmış bir rum’du.
türklerdeki kölelik grekoromen kölelikten farklıdır. grekoromen kölenin hiçbir hakkı yoktur. boyunluklarında “beni sahibime götür. sahibim şu” yazardı. abd’de 19. yy.’da bile kullanıldı. pompei’de* evlerin alt katlarında köle odaları bulundu. üstteki sefih hayatın aksine sıkıştırılmış toprak zeminli, duvarda halkaların zincirlerin olduğu ortamlarda kalıyorlardı. kırsal alanda ise yakılmasın diye taş yapılarda gece kapı üstlerine kilitlenerek kalıyorlardı. roma imparatorluğu’nun son dönemlerinde halkın %90’ı köleydi, tüm iş gücünü köleler oluşturuyordu. orta çağdaki serfler (köylüler) de korunma amaçlı derebeyine biat eden bir tür gönüllü köle insanlardı.
hristiyanlık romalılardan kölelik kurumunu devraldı. daha sonra gelecek islam’ın çok büyük bir hızla geniş alanlara yayılmasının bir sebebi de müslüman olan herkese eşitlik vaadi ve köle azad etmenin sevap olduğuna inanılmasıdır.
türkler’de iki tür kölelik vardı.
1. savaşlarda ele geçirilenler
2. satın alınanlar
savaşlarda ele geçirilenler müslümansa köle yapılamazdı, müslüman olurlarsa azad edilirlerdi. niteliksiz olanlar kürek mahkumu yapılıyor, belli bir süre çalıştıktan sonra azad ediliyordu. cervantes 7 yıl kürek mahkumluğu yaptırıldıktan sonra azad edilmiştir. savaşta ele geçirilen yetenekli zanaatkar gayrimüslimler ise köle yapılırdı. onlara gulam denilirdi. örneğin bir demirci köle yapıldığında günlük belli bir işi yapması beklenirdi. yaşam tarzı olarak grekoromen kölelerden farklılardı. ev sahibi olur, evlenirlerdi. ülkelerine gidemezlerdi.
tarımsal iş gücünü köleler değil reaya (halk) sınıfı denilen köylüler oluştururdu.
genellikle afrika’da köle tüccarları güzel ve sağlıklı gençleri yakalar, erkekler hadım edilir, bu köleler önce mısır’da sonra şam’a, halep’e ve en iyileri istanbul’a getirilerek satılırlardı. afrika’dan getirilen köleler evlerde (şehirde saray, yalı, konak; taşrada bey evi, çiftlik vb) özel hizmetlerde (yemek, giyim vb) çalıştırılır, bir süre sonra veya müslüman olurlarsa hemen azad edilirlerdi. azad edilenler genelde aynı yerde kalır, pozisyonları yükselir, maaş alarak çalışmaya devam ederlerdi. eski türk filmlerindeki karikatürize edilmiş arap bacı karakteri önce köle, sonra azad edilip halayık* olan, evin bir ferdidir. pargalı ibrahim rum çeteciler tarafından köle olarak manisa’da şehzade süleyman’a satılmış, gelir gelmez müslüman olduğu için azad edilmiş, italyanca ve latince bilen çok zeki bir genç olduğu için süleyman’ın müsahibi* olarak yaşamış ve yükselmiştir. osman hamdi bey’in* babası ethem paşa da çocukken köle olarak istanbul’da satılmış bir rum’du.
devamını gör...
konfor alanından çıkmaya cesaret edemeyen insan
konfor alanı falan anlamam ben de öyle bir lanse edilmiş ki bu durum sanki konfor alanından çıkan insan john wick oluyor. con vik mi ooldun çhennnnn annovvvvvv yovruma...
devamını gör...
11 mayıs 2021 israil protestoları
zaten yasak falan sallamadan (tabi kalabalığa girmeden) çıkan bir insanım.
bundan sonra "markete gidiyorum" demekten daha iyi bir bahane çıktı işte. bir filistin bayrağı taşıyayım yanımda.
bundan sonra "markete gidiyorum" demekten daha iyi bir bahane çıktı işte. bir filistin bayrağı taşıyayım yanımda.
devamını gör...
cinsel seksli başlıkların açılmasının asıl amacı
bir türlü anlam veremediğim ısrarla sol frame’i meşgul eden konu içeriği. dört duvar ne güne duruyor anlayabilmiş değilim. biz sizin ne yaptığınızı bilmek zorunda değiliz.
devamını gör...
hipokrat
tıbbın babası olarak anılan milattan önce yaşamış hekimdir.
hipokrat'ın babası heraklides de bir hekimdir ve hipokrat hekimliği babasından öğrenmiştir.
hipokrat'ın yaşamış olduğu dönemde hastalıkla tanrı'nın gazabına ve olağanüstü güçlere bağlanıyordu. hipokrat ise bu anlayışı reddetmiş, tüm hastalıkların bir açıklaması olması gerektiğine inanmıştır. çalışmalarını gözlemler üzerinden yapmış ve tıbbı bir bilim ve sanat haline getirmiştir.
hipokrat hayatının büyük bölümünü gezerek geçirmiştir. dolaştığı şehirlerde hastaları tedavi etmiş, tıp dersleri vermiştir. makedonya hükümdarı percidas'ı da hipokrat tedavi etmiştir. hatta ünü iran'a kadar yayılmış, pers hükümdarı serhas, ona zengin armağanlar vaat ederek ülkesine davet etmiştir. hipokrat bu daveti, ülkesinin düşmanı olduğu için kabul etmemiştir.
hipokrat trakya'da bulunduğu sıralarda o zamanlar deli olarak görülen ünlü filozof demokritos ile de tanışmıştır. onun bir deli değil aksine büyük bir düşünür olduğunu söylemiştir.
hipokrat'ın cos adası'nda kurmuş olduğu tıp okulu, onun tıbbın babası olarak anılmasındaki en büyük etkendir.
hipokrat’a göre tıbbın ilk kuralı “primum non nocere” (önce zarar verme!) ilkesidir.
hipokrat birçok hastalığı da ilk kez tanımlayan hekimdir aynı zamanda. zatürreyi ve çocuklardaki epilepsi hastalığını ilk olarak hipokrat tanımlamıştır. yine düşünce ve duyguların kalpten değil, beyinden kaynaklandığı fikrini ortaya atan ilk kişidir.
milattan önce 377 yılında vefat etmiş olan hipokrat'ın çalışmaları daha sonra kitap haline getirilerek 18.yüzyıla kadar tıpta klasik kitap olarak 20 asırdan uzun bir süre kullanılmıştır.
hipokrat'ın babası heraklides de bir hekimdir ve hipokrat hekimliği babasından öğrenmiştir.
hipokrat'ın yaşamış olduğu dönemde hastalıkla tanrı'nın gazabına ve olağanüstü güçlere bağlanıyordu. hipokrat ise bu anlayışı reddetmiş, tüm hastalıkların bir açıklaması olması gerektiğine inanmıştır. çalışmalarını gözlemler üzerinden yapmış ve tıbbı bir bilim ve sanat haline getirmiştir.
hipokrat hayatının büyük bölümünü gezerek geçirmiştir. dolaştığı şehirlerde hastaları tedavi etmiş, tıp dersleri vermiştir. makedonya hükümdarı percidas'ı da hipokrat tedavi etmiştir. hatta ünü iran'a kadar yayılmış, pers hükümdarı serhas, ona zengin armağanlar vaat ederek ülkesine davet etmiştir. hipokrat bu daveti, ülkesinin düşmanı olduğu için kabul etmemiştir.
hipokrat trakya'da bulunduğu sıralarda o zamanlar deli olarak görülen ünlü filozof demokritos ile de tanışmıştır. onun bir deli değil aksine büyük bir düşünür olduğunu söylemiştir.
hipokrat'ın cos adası'nda kurmuş olduğu tıp okulu, onun tıbbın babası olarak anılmasındaki en büyük etkendir.
hipokrat’a göre tıbbın ilk kuralı “primum non nocere” (önce zarar verme!) ilkesidir.
hipokrat birçok hastalığı da ilk kez tanımlayan hekimdir aynı zamanda. zatürreyi ve çocuklardaki epilepsi hastalığını ilk olarak hipokrat tanımlamıştır. yine düşünce ve duyguların kalpten değil, beyinden kaynaklandığı fikrini ortaya atan ilk kişidir.
milattan önce 377 yılında vefat etmiş olan hipokrat'ın çalışmaları daha sonra kitap haline getirilerek 18.yüzyıla kadar tıpta klasik kitap olarak 20 asırdan uzun bir süre kullanılmıştır.
devamını gör...


