(bkz: 17 ağustos)
devamını gör...

(bkz: köylü yazardan ironiler)
devamını gör...

dedi üstteki yazar.
devamını gör...

içkili ortamda gecenin keyfini kaçıran , ağzıyla içmeyi beceremeyen ve saçma sapan hareketler yapmaya başlayan birinin olduğu masa.
devamını gör...

öldü demeye dilimin varmadığı, öğretileriyle beni gelişip bugünkü olduğum insana çeviren muhteşem insan.
sayın hocam, bu dünya sizi bünyesinde barındırdığı için o kadar şanslıydı ki!

gittiğiniz yerde huzurla uyuyun, mekânınız cennet olsun.
devamını gör...

sadizmin fikir öncüsü* marquis de sade hakkında bilgi sahibi olmak için lise yıllarımda okuduğum kitap. açık görüşlü olmayan bir insan bu kitabı objektif okuyamaz, öncelikle bunu belirtmeliyim zira kitapta toplum ahlakını hiçe sayan kısımlar fazlasıyla bulunmakta.

tanrı hakkında yazılan arayış, kavrayış düşünceleri hoşuma gitti. devamında yok sayış kısmı başlıyor. her şeyin doğal etmenlerden meydana geldiği; günah, yasak denen şeylerin dinle ortaya çıktığı ve ahlak kavramının belirlenenden farklı olması gerektiği öne sürülüyor. tanrısal felsefe kısmını geçtiğimizde adından da anlaşılacağı üzere yatak odası felsefesi kısmına giriş yapıyoruz.

aşırı olan fikirler daha da aşırılık kazanıyor, haz alınan şeyler daha da absürtleşiyor ve sonuna gelince garipsemişlikle birlikte mide bulantısına sahip oluyorsunuz. bolca ensest güzellemesi barındırıyor ki o bile yazdığı diğer şeyler yanında ılımlı kalıyor. hırsla yazılmış, baskı dolayısıyla ne kadar içten olduğunu bilemeyeceğiniz, fikrimce sağlıksız düşünceler. eleştirmek istenen ile eleştirilenler arasında uyumsuzluk var sanki. aşırılıklarını sıradan bir akıl hastasından ayıran şey marki olması mıydı, tartışılır. son 10 yılını akıl hastanesinde geçirdiğini de belirtmek isterim.

psikolojiye ilginiz varsa göz atabilirsiniz, mideniz kaldırmayacaksa ya da hoşunuza gitmeyeceğini düşünüyorsanız uzaklaşın bence. sizin kararınız.
devamını gör...

68 kuşağının en yakışıklı devrimcisidir nurhak dağlarında haince öldürülmüştür. kendisi mdd yi savunmuştur ama tartışmalardan uzak durmayı tercih etmiştir komer’in arabasını yakanlardandır. eylemde birlikte yer aldığı arkadaşı mustafa taylan özgür’ün istanbul’da öldürülmesi üzerine ankara’da atatürk anıtı önünde toplanan kalabalığa, aranıyor olmasına karşın şöyle hitap edecektir:

"bir devrimci kardeşimiz polis kurşunu ile kahpece öldürülmüştür. devrimci şehitlerin matemini tutacak zamanımız yoktur. devrimcilerin postunu ucuza satmayacağız."

kürecik radar üssü’ne yapacakları baskın öncesinde sinan cemgil ve arkadaşları, inekli köyü muhtarının ihbarı üzerine kuşatılır. 31 mayıs 1971’de nurhak dağlarında kadir manga ve alpaslan özdoğan ile birlikte askerlerle çıkan çatışmada öldürülür. naaşını almaya anne ve babası gelir. annesi oradaki köylülere şunları söyler:

"bu oğ­lum si­nan. bun­lar da onun ar­ka­daş­la­rı kar­deş­le­ri. on­lar da oğul­la­rım. bu ço­cuk­lar, bu oğul­lar; bu ül­ke­yi, hal­kı, siz­le­ri sev­di­ler. baş­ka bir is­tek­le­ri yok­tu. her bi­ri bi­rer de­hay­dı. her bi­ri üs­tün ze­ka­lı gü­zel ço­cuk­lar­dı. di­le­se­ler­di, dü­ze­nin adam­la­rı ol­sa­lar­dı, şim­di bu­ra­da can­sız yat­maz­lar­dı. bi­rer mil­yo­ner olur­lar­dı. ama on­lar, hal­kı, siz­le­ri sev­di­ler. si­zin so­run­la­rı­nı­zı omuz­la­dı­lar.
devamını gör...

mutfaktayım ve yemekten asla bıkmayacağım yemeği yapıyorum.*
devamını gör...

midemle dişlerim arasında gizli bir anlaşma olduğunu düşündüren durumdur. yatmadan ya acıkırsam diye beklerim. baktım ki acıkmıyorum, dişlerimi fırçalayım yatıyım deyip dişlerimi fırçaladıktan sonra karnımdan gurultular gelmeye başlıyor. gidip bir şeyler yedikten sonra da tekrar dişlerimi fırçalamaya üşeniyorum. resmen kısır döngü.
devamını gör...

o kadar konuşmuşuz, bi şiiri paylaşmamışız. şiir, çokça nazım'dan bahsetse de orhan kemal'in ölümü üzerine yazılmış ya da en azından bu olay üzerine kaleme alınmaya başlanmıştır. haziranda ölmek zor deyip oğlunun adını bundan dolayı mı temmuz koymak istemiştir şair, sanırım. (bkz: bir oğlum olacak adı temmuz)

ha, biri 2 haziranda, diğeri 3 haziranda vefat eden bu iki edebiyatçının yanında yine 2 haziranda kaybettiğimiz ahmed arif de var ancak şiirin onunla bir ilgisi yok, acı bir tesadüf. her neyse, şiir ektedir.

~


orhan kemal'in güzel anısına

işten çıktım
sokaktayım
elim yüzüm üstümbaşım gazete

sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sokakta tomson
sokağa çıkmak yasak

sokaktayım
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
yaralı bir şahin olmuş yüreğim
uy anam anam
haziranda ölmek zor!

havada tüy
havada kuş
havada kuş soluğu kokusu
hava leylâk
ve tomurcuk kokuyor
ne anlar acılardan/güzel haziran
ne anlar güzel bahar!
kopuk bir kol sokakta
çırpınıp durur

çalışmışım onbeş saat
tükenmişim onbeş saat
acıkmışım yorulmuşum uykusamışım
anama sövmüş patron
ter döktüğüm gazetede
sıkmışım dişlerimi
ıslıkla söylemişim umutlarımı
susarak söylemişim
sıcak bir ev özlemişim
sıcak bir yemek
ve sıcacık bir yatakta
unutturan öpücükler
çıkmışım bir kavgadan
vurmuşum sokaklara

sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sarı sarı yapraklarla birlikte sanki
dallarda insan iskeletleri

asacaklar aydemir'i
asacaklar gürcan
belki başkalarını
pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim
dökülüyor etlerim
sarı yapraklar gibi

asmak neyi kurtarır
sarı sarı yaprakları kuru dallara?
yolunmuş yaprakları
kırılmış dallarıyla
ne anlatır bir ağaç
hani rüzgâr
hani kuş
hani nerde rüzgârlı kuş sesleri?

asılmak sorun değil
asılmamak da değil
kimin kimi astığı
kimin kimi neden niçin astığı
budur işte asıl sorun!

sevdim gelin morunu
sevdim şiir morunu
moru sevdim tomurcukta
moru sevdim memede
ve öptüğüm dudakta
ama sevmedim, hayır
iğrendim insanoğlunun
yağlı ipte sallanan morluğundan!

neden böyle acılıyım
neden böyle ağrılı
neden niçin bu sokaklar böyle boş
niçin neden bu evler böyle dolu?
sokaklarla solur evler
sokaklarla atar nabzı
kentlerin
sokaksız kent
kentsiz ülke
kahkahanın yanıbaşı gözyaşı


işten çıktım
elim yüzüm üstümbaşım gazete
karanlıkta akan bir su
gibi vurdum kendimi caddelere
hava leylâk
ve tomurcuk kokusu
havada köryoluna
havada suçsuz günahsız
gitme korkusu
ah desem
eriyecek demirleri bu korkuluğun
oh desem
tutuşacak soluğum

asmak neyi kurtarır
öldürmek neyi
yaşatmaktır önemlisi
güzel yaşatmak
abeceden geçirmek kıracın çekirgesini
ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak


ah yavrum
ah güzelim
canım benim / sevdiceğim
bitanem
kısa sürdü bu yolculuk
n'eylersin ki sonu yok!
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!

nerdeyim ben
nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz siz
kimsiniz?
ne söyler bu radyolar
gazeteler ne yazar
kim ölmüş uzaklarda
göçen kim dünyamızdan?

asmak neyi kurtarır
öldürmek neyi?
yolunmuş yaprakları
ve kırılmış dallarıyla bir ağaç
söyler hangi güzelliği?

kökü burda
yüreğimde
yaprakları uzaklarda bir çınar
ıslık çala çala göçtü bir çınar
göçtü memet diye diye

şafak vakti bir çınar
silkeledi kuşlarını
güneşlerini:
"oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet,
memet!"

gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
üstümbaşım elim yüzüm gazete
vurmuşum sokaklara
vurmuşum karanlığa
uy anam anam
haziranda ölmek zor!

bu acılar
bu ağrılar
bu yürek
neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar
bu ağaçlar niçin böyle yapraksız
bu geceler niçin böyle insansız
bu insanlar niçin böyle yarınsız
bu niçinler niçin böyle yanıtsız?

kim bu korku
kim bu umut
ne adına
kim için?

"uyarına gelirse
tepemde bir de çınar"
demişti on yıl önce
demek ki on yıl sonra
demek ki sabah sabah
demek ki "manda gönü"
demek ki "şile bezi"
demek ki "yeşil biber"
bir de memet'in yüzü
bir de güzel istanbul
bir de "saman sarısı"
bir de özlem kırmızısı
demek ki göçtü usta
kaldı yürek sızısı
geride kalanlara

nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz?

yıllar var ki ter içinde
taşıdım ben bu yükü
bıraktım acının alkışlarına
3 haziran '63'ü

bir kırmızı gül dalı
şimdi uzakta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
yatıyor oralarda
bir eski gömütlükte
yatıyor usta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
okşar yanan alnını
bir kırmızı gül dalı
nâzım ustanın

gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
bir basın işçisiyim
elim yüzüm üstümbaşım gazete
geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
şuramda bir çalıkuşu ötüyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!


------------------------------------------
1963'lerde yaşanılanları ben, ancak böyle dökebildim 1976'larda şiire.
onüç yılda özümsemişim o olayları, onüç yıl sonra damıtabilmişim. o günleri yaşayıp da ozanlığa soyunanlar, elbette ki benden daha iyi yapabileceklerdir bu işi. "el elden üstündür, taa arşa kadar" demiş eskiler.

hasan hüseyin

devamını gör...

bana hitap değil söyleniş biçimi ve söyleyen kişi itici geliyor. mesela hayatım kelimesi. ulan mahalle kuaförü yayvan yayvan derse tabii itici gelir ama çok sevdiğim biri söyleyince pamuk gibi oluyorum. napim?
devamını gör...

iki gün önce sinemada izleyip beğendiğim filmdir.

yani eleştirilere hak veriyorum. yarış filmi olmaktan çok uzaklaştı. saçma aksiyon sahneleri çok sıkıyor hak veriyorum. 5.filmden sonra başka bir şeye dönüştü ama severek izliyoruz eski filmler için hikaye için izliyoruz.
böyle şeyler izlemek isteyen bir kesim var. ben de öyle hissettim kendimi. izlerken rahatladım oh be dedim. detay kaygısı ve anlam kaygısı olmadan izledim. eğlenmek için. bol bol aksiyon bol bol saçma kavga sahneleri vardı keyif aldım.
eskiye dönüş sahneleri güzeldi. hikayenin bir tık o yöne dönmesi hoşuma gitti. finalden önce duygusal şeyler izleyeceğiz.
ayrıca her ne olursa olsun bir sürü karizmatik oyuncu ve karizmatik müzikler dinliyoruz. ülke ülke geziyoruz. zengin bir film hızlı ve öfkeli. para harcamadan çekinmiyorlar. seyirci keyif alıyor ve şaşırıyor.

filmin yönetmenliğini justin lin yapıyor. başrollerinde vin diesel, michelle rodriguez, jordana brewster, tyrese gibson, ludacris, nathalie emmanuel, john cena, sung kang, helen mirren ve charlize theron bulunuyor.

ayrıca sosyal medyada falan görüyorum herkes filmi ve seriyi gömüyor. kim izliyor lan bu filmi. kim izliyor?
herkes tarkovski , nuri bilge ceylan falan takılıyor sanırım.


filmde dom ve babasının gençliği sahneleri çok güzeldi zaten ilk filmde bahsedilmişti ufaktan. işin o yöne gitmesi hoşuma gitti. yedirdiler hikayeyi ve yedim gayet. han karakterinin ölmemesi olayı daha detaylı daha inandırıcı olabilirdi. saçma bir sahneydi. uzay sahneleri , mıknatıs halat sahneleri falan rezaletti. çıtayı iyice saçmalık seviyesine çıkardılar diğer filmde ne yapacaklar merak ediyorum. fiziğe ve gerçekliğe aykırı bu sahneleri biraz daha aza indirseler tadından yenmeyecek.
ayrıca son sahnede brian'ın meşhur skyline arabasıyla geldiği kısımda çok kötü oldum. arabadan falan inecek zannettim. sanırım son filmde az da olsa gösterecekler. uzaya gidecek teknolojileri var bunu da yapsınlar mutlu olalım.
filmde mekanlar çok güzeldi keyif aldım. özellikle ilk başlarda girdikleri orman gibi yer çok güzeldi. görüntüleri izlerken baya keyif aldım.
tyrese gibsen karakteri ise her zaman olduğu gibi çok komikti. çok seviyorum bu adamı izlemeyi.


sonuç olarak tavsiye ederim gidin izleyin veya internetten izleyin eğlenceli güzel bir film olmuş.
devamını gör...

doğru olmayan önerme, kadınların arzuları yok mu sanıyorsunuz? ergenken* bağımlılık yapmıştı neredeyse her gün izliyordum ama hayatıma farklı zamanlarda iyi partnerler girdi derken azalttım çünkü ihtiyacım azalmıştı, en son sahte kadın seslerinden, kameranın sürekli meme fokuslamasından bıktığım için gayleri izlemeye başlamıştım. muhafazakar, tesettürlü bir arkadaşım vardı onun geçmişinde bile görmüştüm hatta şaşırmıştım, tesettürlü kadınların izlemesini yanlış bulduğumdan falan değil de ''bu da izlemiyordur yahu'' diyebileceğim biriydi, her şeyi günah sevap haram caiz diye ayırırdı çünkü. aseksüel olmayan herkes bu şeyleri arada da olsa izliyor çünkü insanız.
devamını gör...

muhtemelen şekerli şeyleri tüketmeyen insan.
devamını gör...

ne demek ya? bir ülkenin gençlerinin kendi ülkelerinden vazgeçmesi. acaba bu durumdan utanç duyacak bir siyasetçi var mı?

gidin gençler! gidin ve iltica edin. sizlere yol göstereyim. iltica sebebi olarak “ bir çetenin yönettiği ülkeye, bir mafya babasının ayar verdiği bir ülkede yaşamak istemiyorum” deyin. delil olarak youtube videolarını gösterin. iltica dosyanıza bakan hakim hak verecektir. çünkü böylesine rezil bir durum dünyanın başka bir ülkesinde yoktur. bugün 20 yaşında olan bir genç “ben 20 yıldır, şahsımın yönettiği ülkede yaşıyorum” dese, ilticası kabul olur. çalınmış bir hayat var ortada.

arada evinize yemek getiren kurye, markette kasada oturan kasiyer, sabahın beşinde sokakları süpüren temizlik işçisi, fabrikada asgari ücretle tüm gün çalışan işçiler bu ülkenin savcılarından çok daha değerli ve onurlu işler yapıyorlar. alın teri hakkı gibi!

siyaset yazmayayım diyorum diyorum. e bu şeref yoksunu hırsızları yazmasam, ben de alçak olurum.

tanım: gençlerin haklı isyanıdır.

not: o zaman sen git diye bıdı bıdı edeceklere. açtırman kutuyu, söyletmen kötüyü. arada başlık açıp, gurbette yaşayan göçmen aileleriyle dalga geçiyorsunuz ya! ha işte öyle bir ailenin çocuğu olarak gittim ben.
devamını gör...

siz hiç insanların değişebileceğini düşündünüz mü? buna inanarak defalarca kez birine şans verip kendinizden, değerlerinizden ödün verdiniz mi? benim en büyük pişmanlıklarım kendime verdiğim değerin daha fazlasını karşı tarafa vermemden kaynaklı. insanların "o zaten gitmez, o affeder" diye düşünmesine sebep olduğum için pişmanım. insanlara beni kırma hakkını verdiğim için pişmanım. ama bu pişmanlıklarım, kimsenin benim mutluluğumdan daha önemli olmadığını öğretti.
insan düşmeden kalkmayı öğrenemiyormuş sonuçta.
devamını gör...

an itibarı ile kavuştuğum mahlas. gerçekten farklı bir hava katıyor. demek ki her ay 5000 karma puan bunun için vereceğiz.
devamını gör...

nasıl yazıldığı hakkında farklı rivayetler olan attila ilhan şiiri.
en kabul gören rivayet şu şekilde: attila ilhan bir gün kadıköy rıhtımda otururken bir nakliye kamyonu görür uzaklaşmakta olan. şair aracı beklediği kadına benzetir, belki o kadın da tıpkı bu nakliye kamyonu gibi geçip gitmiştir yanından, belki o kadını da tıpkı bu araç gibi hayatında sadece kısa bir an için görebilecektir. büyük şair işte bu kadın için yazar şiiri, ismini de o aracın üzerindeki ''pakistan international airlines'' yazısının baş harflerinden koyar, ismi pia'dır artık.
bu rivayetin çıkış kaynağı sanıyorum metin üstündağ'ın öküz dergisi ocak 2001 sayısı için yazdığı ironik bir yazıdan geliyor. o yazı:

''...bu şiire mecidiyeköy'deki evinde başlamış, otobüste devam etmiş ve taksim'e geldiğinde bitirmiş. yayınlandığında müthiş bir üne kavuşmuş bu şiir. sandallara, dolmuşlara, kamyonlara yazılmış, radyoda reklam programlarına girmiş. bir dönem ''başı bereli, yağmurluklu genç kız'' tipini moda eden de bu şiir olmuş. herkes merak etmiş sonra bu pia isimli kız kim? pia ismi çevresinde türlü söylentiler, rivayetler çıkmış... peki ama aslında kimmiş bu pia? şair attila ilhan'ın şiirine pia ismini otobüsle mecidiyeköy'den taksim'e gelirken elmadağ'da divan pastanesi'nin yakınındaki gördüğü bir tabeladan almış. pia'nın açılımı: pakistan international airlines... yani, uluslararası pakistan havayolları. düşünsenize ismi bir dönem sandallara, dolmuşlara, kamyonlara yazılan, radyo reklamlarına çıkan, herkesin platonik aşkı gizemli dilber pia, meğer pakistan havayolları'ymış...''

ufak tefek değişiklikler olsa da hikaye neredeyse aynı. hatta bir başka rivayete göre attila ilhan bu yazıya çok sinirlenir ve ''şiir ancak bir öküz tarafından bu şekilde yorumlanabilir'' der. yine bir rivayete göre attila ilhan'a sorulur bu pia, ve kendisi şöyle der: ''belki de o kadın aslında pia. o hiç olmayan kadın. aklımda kalanlar, imkânsız aşkların kadını. yaşanmış aşklar kalmıyor, bitiriyorsunuz karşılıklı. hatırlanan, askıda kalmış aşklar. ama pia aşkı yaşanmışlık olmadığı için, hiç bitmiyor...''

bir başka rivayet ise pia'nın yabancı bir hostes olduğu yönünde. attila ilhan bir yolculuğu sırasında güzel bir hostes görür, onunla konuşmak için sürekli bir çaba gösterse de nafile. hostes yabancıdır ve attila ilhan'ı bir türlü anlayamaz. bu rivayete referans olarak da uçağın singapura gitmekte olduğu ve şiirde bununla ilgili atıflar olduğu öne sürülmekte. (bu rivayeti yıllar evvel bir yerlerden okumuştum fakat nereden olduğu hakkında en ufak fikrim yok)

düzenleme:
hasan bülent kahraman'ın 10 şubat 2022 tarihli "yetmiş yıl önce attilâ ilhan..." isimli denemesinde okuduğum pia ile ilgili kısmı buraya eklemek istiyorum, yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.


bir diğer aşkı meşhur ‘pia’ şiirini yazdıran genç kızdır. ondan söz açar:

"pia’yı (hani bir g. vardı ya, onun adını pia koymuştum) terkediyorum. ağlayacak biliyorum, ama tahammülüm yok. bu kız beni sahiden seviyor ve benim buna tahammülüm yok. ufak bir kız. çarşamba günü randevum vardı, gitmedim. işte böyle. herhalde bir kere daha izzetinefsini çiğnemez.’ (s. 223) ama g’den daha önce söz etmiştir: ‘içlerinden bir tanesi var: adı boktan: g. akademide talebe. çolpan’la yaşıt. tarifsiz fakir bir kızcağız. beni hüzünlendiriyor. onunla dolaşıyorum. ona sinemaları gezdiriyorum. ve dünyayı öğretiyorum. beni deli gibi seviyor. ve benim için izzetinefsini çiğniyor. ağlayacak gibi oluyorum." (s. 215)

ardından çok sarsıcı bir cümle yazar, daha sonra yazacağı pia şiirinin öncüsü olan bir cümle:

"onun için hala daha bir şeyler yazamadığım için utanıyorum. üç buudlu gözleri var. baktıkça derinleşiyor. sisler bulvarı’nı ve üçüncü şahsın şiiri’ni okuyup içleniyor ve sırf benim müstakbel kitaplarımı resimlemek için büyük ressam olmayı kuruyor (...) o gün g. de vardı. onun saçlarını okşadım. sen hiç kendinden on yaş küçük bir kızla böyle şeyler yaşadın mı kardeşim? ölürsün sanki." (s. 216-17)


sanıyorum nasıl yazıldığından daha önemli olan ne yazıldığı:

ne olur kim olduğunu bilsem pia’nın.
ellerini bir tutsam, ölsem;
böyle uzak uzak seslenmese,
ben bir şehre geldiğim vakit,
o başka bir şehre gitmese:
otelleri bomboş bulmasam.
içlenip buzlu bir kadeh gibi,
buğulanıp buğulanıp durmasam.

ne olur sabaha karşı rıhtımda,
çocuklar pia’yı görseler,
bana haber salsalar bilsem.
içimi büsbütün yıldız basar.
bir hançer gibi çıkıp giderdim.

ben bir şehre geldiğim vakit,
o başka bir şehre gitmese,
singapur yolunda demeseler.
bana bunu yapmasalar yorgunum.
üstelik parasızım, pasaportsuzum.

ne olur sabaha karşı rıhtımda,
seslendiğini duysam pia’nın:
sırtında yoksul bir yağmurluk,
çocuk gözleri büyük büyük;
üşümüş, ürpermiş, soluk.

ellerini tutabilsem pia’nın,
ölsem; eksiksiz ölürdüm.
devamını gör...

"bir insan en çok kimin yanında susuyorsa, aslında en çok onunla konuşmak istiyordur.."
(bkz:  chuck palahniuk)
devamını gör...

çalıkuşu.
yerli olanlar içinde en akılda kalanı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim